ANMA
			Hiç Gitmeyecek, Hiç Bitmeyecek… Büyük Ustamızı, Hocamızı Yitirdik 
			Deniz İncedayı, Prof. Dr., MSGSÜ Mimarlık Bölümü
			
			
			
			
			
			Hocamız,  ustamız, değerli bilim, kültür insanı, düşünür Prof. Orhan Şahinler’i ne yazık  ki, 17 Eylül 2016 günü yitirdik. Orhan Şahinler Hoca, çağımız mimarlığının,  mimarlık kurumlarının ve eğitiminin birikimli tanığıydı. 60 yılı aşan akademisyenliğinin  yanı sıra, mimarlığın uygulama alanında ve meslek örgütlenmesinde de yaşamı boyunca  yoğun emek vermiş, özverili çalışmalar sürdürmüş bir mimarlık sevdalısıydı. Son  günlerine kadar öğretim üyeliği yaptığı Mimar Sinan Güzel Sanatlar  Üniversitesi’nin de, kuruluşundan bugüne büyük destek verdiği Mimarlar Odası’nın  da kurumsal kimliklerinin ayrılmaz parçasıydı.
Orhan  Hoca yaşamı boyunca bilgisini, düşüncelerini, yüreğindekileri cömertçe paylaştı  meslektaşlarıyla, dostlarıyla, öğrencileriyle. Onun uzun sohbetleri, aydınlık düşüncelerini  paylaşan, ufuk açan, çözüm üreten, yol gösteren bir birikimi yansıtırdı.
Sadece  mimarlığı ve mimari düşünceyi değil; mesleğin toplumsal, kültürel, politik  sorumluluklarına dair de çok şey öğretti bizlere. Öncelikle bunları bütünleştirebilmeyi  öğretti. Sadece basit bir çizginin insana, çevreye, kültürlere karşı taşıdığı  sorumluluğu anlatırdı uzun uzun ilk derslerinde. “Çizgi” gerek fiziksel,  gerekse metaforik olarak, mimari kimlik anlamında çok önemliydi. Mimar, meslek  yaşamında ilk günden başlayarak “çizgi”sini belirlemeli, geliştirmeli, onun  sorumluluğunu taşımalıydı, derinliğini hissetmeliydi. 
Mimar Sinan  Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde kendisiyle uzun yıllar birlikte çalışmak Bilim  Dalımızın öğretim kadrosu için bir ayrıcalık oldu. Onun duru ve engin  kişiliğini burada satırlara sığdırmanın olanaksız olduğunu biliyorum. Ama bir öğrencisi  olarak, onun en çarpıcı özelliklerinden söz etmek gerekse, önce gençlere olan  inancından, güveninden söz etmek isterim. Bizler, onun gençliğe sevgisinden,  saygısından, inancından çok şey öğrendik. Proje atölyelerinde birlikte  olduğumuz anlardan resimler geçiyor gözlerimin önünden. Gençlerin kıvılcımları,  heyecanları, ütopyaları onu nasıl da mutlu ederdi. Gözlerinde içten ve derin  bir gülümseme belirir, yüzüne yayılırdı. O aydınlık gülümsemesi uzun yıllar hepimizi  teşvik etti, yeniliklere yöneltti, cesaretlendirdi, geleceğe bağladı.
Orhan Hoca, akademik  çalışmaların yanı sıra bizleri uygulamayı öğrenmeye, izlemeye, mesleki  yarışmalara katılmaya da teşvik etti her zaman. Mesleğin farklı alanlarında ulusal  veya uluslararası katılımlara yönlendirdi. Çalışmalarımızı hiç aksatmadan  izler, sorar, desteklerdi. Özellikle mimarlık eğitiminin uygulamadan kopuk  kalamayacağını, meslek pratiği ve kuramının ilişkisini hep vurguladı, mimari  düşüncenin beslenme, gelişme kaynaklarını her zaman önemsedi. 
Ne  mutlu ki, onun eserlerinden, birikiminden oluşan bir içeriği MSGSÜ olarak 2014 yılında  yayımlamıştık ve bunu kendisiyle paylaşma fırsatını bulmuştuk. Ahmet Tercan ve  İmre Özbek Eren editörlüğünde hazırlanan MSGSÜ Yayınları tarafından Ekim  2014’te basılan ORHAN ŞAHİNLER - Mimarlıkla 60 Yıl başlıklı kitapta,  Mimari Tasarım Sorunları Bilim Dalı öğretim üyelerinin katkılarıyla Hocamızın çalışmalarından,  düşüncelerinden, yaşamından kesitler sunma, derleme fırsatımız oldu. Bu kitapta,  “Prof. Orhan Şahinler ile Söyleşi”, “Özgeçmiş” bölümlerinin yanı sıra ağırlıklı  olarak “Eskizler ve Etüdler”, “Mimari Projeler, Mimari Proje Yarışmaları ve  Uygulamalar”, “Makaleler” bölümlerinde yer alan örnekler, Orhan Hoca’nın modern,  rasyonalist mimarlık anlayışı, özgün çizgileri, dünya mimarlığını izleyişi,  gelenekseli yorumlayışı açılarından da önemli bir belge niteliği taşıyor.
Bizleri,  öğrencilerini kültür-sanat dünyasını izlemeye, araştırmaya daima yönlendiren  Orhan Hoca’nın yaşamında mesleği dışında da pek çok ilgi, yaratı alanı vardı.  Sporcuydu, gençliğinde boks ve atletizm yapmıştı. Öykü ve roman yazarıydı. Çok  severek, özveriyle vakit ayırdığı eserleri mutluluk kaynaklarıydı. Edebiyata  düşkün, sadık bir okuyucuydu. Bir gezgindi, bir kültür araştırmacısıydı. Sadece  mimarlığının ve mimarlarının değil, insanlığın, toplumların hikâyelerini;  felsefeleriyle, politik-sosyal bağlamlarıyla, geçmişleriyle inceler, yorumlar, biriktirirdi.  Orhan Hoca, insanlığın onurlu hak, hukuk mücadelesinin, sömürüye karşı  direnmenin, toplumsal yarar önceliğinin yılmaz savunucusu, öncüsüydü. Bu güzel  bakışı, mimarlığa sağduyulu, duyarlı yaklaşımı, hem öğretim üyeliğinde hem de proje  ve uygulamalarında açıkça görülüyor. Bir söyleşisinde mimarlığı, “akılla duygunun,  sezginin harmanı” olarak tanımlamıştı. Ona göre bu harmanda, bu sentezde;  mimarlığın sanat ağırlıklı oluşunun yanı sıra kamusal, çevresel duyarlılıkları da  merkezdedir. Orhan Hoca, bu onurlu sorumluluğu gençlere, gelecek kuşaklara  yılmadan duyurmuştur. 
Yaşamından,  birikimlerinden bizlere, mesleğine bu denli severek veren değerli Hocamızın  beklentilerinin binde birini karşılayabildiysek ne mutlu hepimize. Şimdi bizlere  düşense, onun düşüncelerini anlatabilmek, çoğaltabilmek, yeniden üretebilmek.
Bazı  insanlar hiç gitmiyor, hiç bitmiyor. Avunmak ne mümkün, ancak Orhan Hoca da  düşünceleriyle, mesleki ilkeleriyle, duruşuyla bir mimarlık ve kültür varlığı  olarak hiç gitmeyecek, hiç bitmeyecek. Her gün yeniden doğacak. Bizimle olacak…
 
			
			
			Bu icerik 6167 defa görüntülenmiştir.