MİMARİ TASARIM
			Zumthor Mimarlığında Kutu Fikri
			Mehmet Kerem Özel, Yrd. Doç. Dr., MSGSÜ Mimarlık Bölümü
			Zumthor’un dışarıdan bakıldığında oldukça minimal gözüken ve işlevine dair hiçbir ipucu vermeyen yapıları içe dönüklüğü vurguluyor. Bu tavrı “kutu” fikriyle bütünleştiren yazar, Zumthor mimarlığındaki mekân kurucu tek öge olarak, birincil mekânlar arası kurguyu düzenleyici olarak ve çevresine sarılan kabuğun içine yerleşen öge olarak projelere yerleştirilmiş “kutu”ları arıyor.
			
			
			
			
			“Her  zaman, sadece kendim için, sadece bir kişi için bir şey yapmayı düşünmüşümdür.  Yalnız benim, sadece kendim için ya da bir topluluk içindeki kendim için;  bambaşka bir hikaye.”
                                                                                                              Peter  Zumthor(1)
Mekânı duyusal çağrışımlar ve imgeler üzerinden yorumlayan, tasarlarken  bedensel ve duyusal deneyimi ve atmosfer yaratmayı önplanda tutan Peter  Zumthor’un mimarlığını Oya Atalay Franck’ın sorduğu gibi, “çözümlemek mümkün mü?”(2) İhsan Bilgin de, “birine bakarak öncesi veya sonrasını kestirmenin mümkün  olmadığı” şeklinde tarif ettiği Zumthor’un işlerinin, sınıflandırılmasının zor  olduğunu belirtir.(3) Heidegger ve Merleau Ponty gibi olgusalcı kuramcıların ve Pallasmaa, Böhme ve  Pérez-Gómez’in metinleri bağlamında yorumlanan Zumhtor mimarlığını Bilgin  “Maddenin Yoğunlaşması” adlı metninde iki odak, madde ve durum, üzerinden okur.(4) Bu makalede ise Zumthor mimarlığı mekânsal kurgu ve biçimlenme bağlamında  çözümlenecektir. Bunun için; işlevi ve programı en aza indir gediği  binası Aziz Klaus Şapeli’nden yola  çıkarak Zumthor mimarlığında yapıyı oluşturan parçaların birbiriyle ilişkileri ve organizasyonu sonucunda  ortaya çıkan mekân kurgusuna ve biçimlenmesine dair ortaklıkların izi  sürülecektir. 
ŞAPEL
  Zumthor,  kilise anlayışında Katolik bir tapınma mekânından çok, günümüzde ruhaniliğin ne  olduğunu sorguladığı(5) ve kullanıcısına varoluşsal soruları hatırlatmayı sağlayacak açık bir  formu aradığı bir dua mekânı(6) olarak tanımladığı Aziz  Klaus Şapeli’ni (Wachendorf, 2007) tek bir mekândan oluşturur ve litürjik ögelerden  bütünüyle arındırır. Şapel kırsal alanın göz alabildiğine açık  boşluğuna yerleştirilmiş; böylece boşluğun içinde bir alanı paranteze almış,  kutulaştırılmıştır. 
(Resim 1) Mimarlığı  kastederek “Bizler bir parçayı yeryüzü küresinden dışarı çıkarırız ve küçük bir  kutunun içinde inşa ederiz. Ve bir anda bir içerisi ve bir dışarısı oluşur.”(7) diyen Zumthor’un bu binasını kutuya dönüştüren başlıca özellik içe dönük  olmasıdır. Dışarıdan bakıldığında işlevine dair hiçbir ipucu barındırmayan,  kale benzeri bir kaya görüntüsüne sahip dış kütle, içindekini saklayarak “iç  mekânın sırrının gerçekleşmesini ve içinin gizem dolu bir yer olarak tecrübe  edilmesini”(8)  sağlar.
Dış ile iç arasındaki karşıtlık, kutunun özelliklerinden bir diğeridir.(9) Şapelin dış kütlesi açık renkli, pürüzsüz, sert ve keskin hatlıyken, iç mekânı  koyu renkli, dokulu ve kıvrımlıdır. Kişi şapelin içindeyken görsel olarak,  bedeninin en az altı katı yüksekliğinde sağır bir çeperle çevrili şekilde dışarıdan  izoledir. İç mekânın dışarıyla kurduğu tek dolaysız ilişki tepe açıklığı  yoluyladır.
KUTU
  Kutu kelimesinin Türkçe(10) ve İngilizce(11) sözlük anlamlarından hareket edildiğinde, fikir olarak “bir şeyin saklanması  veya diğerlerinden ayrılması için sınırları belirlenmiş ve genellikle  kapatılmış alan” olarak tanımlanabilir.
Zumthor, metinlerinde mekândan bahsederken kap (
Gefäss) tabirini de kullanır. Mimarlığı, bir çok diğer özelliğin  yanı sıra “insanların zemindeki adımları için duyarlı bir kap”(12) olarak tarif eder; ziyaret ettiği bir evi, içinde yaşayan insanlar, objeler ve  detaylarla betimledikten sonra “Mimarlığın görevi, bütün bu şeyleri içine  alacak bu kabı mı yaratmaktır?”(13) diye sorar. Kap imgesi, kelimenin sözlük anlamlarından öte, Lao Tzu(14),  Aristoteles(15) ve Heidegger(16) gibi
filozoflar tarafından boşluk ve yer üzerinden  mekân kavramını tartışmak için kullanılmıştır. Dolayısıyla, Zumthor da kap kelimesini  büyük olasılıkla bütün bu felsefi alt metinlere referansla kullandığında,  mimari nesnenin sadece dış formuna ve işlevine değil, içinde ihtiva ettiğine de  gönderme yapmakta, onu da gözönüne aldığını vurgulamaktadır.
Mimarlıkta mekân kurgusu bağlamında kutu  fikrinin ipuçları Ching’in görüşlerinde bulunabilir.(17) Bir yapının mekânlarını, birbirleriyle ilişkileri ve organizasyonu bağlamında  ele aldığı “mekânın içindeki mekân” bahsinde Ching, geniş bir mekân hacminin  içinde daha küçük bir mekânı içerebileceğini veya onu sarabileceğini, bu tür  bir mekânsal ilişkinin algılanabilmesi için iki mekânın boyutları arasında  bariz bir farklılık olması gerektiğini, iki mekânın boyutları birbirine  yaklaştıkça büyük olanın diğerinin etrafını saran ince bir katmana veya kabuğa  dönüşeceğini, sarılan mekânın büyük olanından kendisini ayırıp dikkat  çekebilmesi için ise şekil veya yönlenme farklılığının işe yarayacağını belirtir.(18)
Bu bilgilerin ışığında, “kutu” mimari anlamda  “çevresindeki daha geniş mekândan, onunla ilişkisini en aza indirecek, örneğin  bu ilişkiyi sadece bir kapıya veya göz hizasının üzerindeki tek bir açıklığa  indirgeyecek şekilde ayrılmış, içe dönük mekân” olarak tanımlanarak, bu  kabulden ilerlenecek ve Zumthor’un yapıları bu bağlamda üç başlık altında  sınıflandırılacaktır.
Yapı  Kurucu Olarak Kutu
Kutunun yapıyı kuran öge olduğu örneklerde, yapı tek bir kutudan oluşabildiği  gibi, eşdeğerdeki birçok kutunun biraraya gelmesiyle de kurulabilmektedir. Aziz  Klaus Şapeli’nin yanı sıra, Zumthor’un kırsal alanda tasarlandığı ancak hayata  geçmeyen başka bir tasarımı, Şiirsel Peyzaj Projesi (Bad Salzuflen, 1999), doğadan  esinlenilerek yazılan şiirlerin okunacağı hanelerden oluşur. Şapel, kendisini önceleyen ve Zumthor’un  “Büyük kaplar gibi, içine arkitektonik oyuklar  açılmış formlar”(19) olarak tanımladığı bu  kutulardan esinler taşır.(20) 
(Resim 2)
Zumhtor’un bir diğer tek mekânlı  binası yine bir şapeldir. (Resim 5) Zumthor’un “tek bir iç mekânın dış formu belirleyecek olmasından büyülendim;  basit bir kap fikri”(21) olarak yorumladığı Sogn Benedetg Şapeli (Sumtvig, 1988), diğerinden farklı  olarak, kapsamlı bir litürjik programa (altara ve vaiz kürsüne) sahiptir ve  kalabalık bir topluluğa hizmet eder. Buna rağmen bina çevresinden izole  edilmiş, içe dönük bir kutudur (Resim 3);  mekânın tek ışık kaynağı olan çepeçevre pencere dizisi, yan yüzeylerin çatı ile  birleştiği yüksek seviyede konumlandırıldığı için iç mekânın dışarısıyla  ilişkisini kesmektedir.
Zumthor’un yapıları arasında  birden fazla kutunun yanyana gelerek yapıyı kurduğu örneklerden en bilineni  EXPO İsviçre Pavyonu’dur (Hannover, 2000). Aralıklı olarak paralel dizili ahşap  duvar sıralarından oluşan altı adet farklı büyüklükte kutu, birbirine dik iki  yönde konumlandırılarak yanyana getirilmiştir. Yapı, paralel ahşap duvarların  her birinin arasından girip çıkılabilmesi sayesinde her yönden yaklaşıma imkan  veren davetkar bir geçirgenliğine sahip olmasına rağmen, duvarların yüksek ve  aralarının dar oluşu kutuları hem tanımlı kılmaya yarar hem de içte kalan,  Zumthor’un “ormanın içindeki ışık boşlukları”(22) olarak betimlediği, sergileme ve yeme-içme işlevli mekânların dışarıyla  ilişkilerini kontrollü hale getirir. (Resim  4)
Saoud Al-Thani Şeyhi ve ailesi için tasarlanan Yedi Bahçeli Konut Projesi  (Doha, 2009) de yine, her biri farklı karakterle tanımlanmış birer avlu içeren  yedi kutunun yanyana getirilmesinden oluşur. Avlulara  dışarıdan direkt değil, dolaylı şekilde ulaşılıyor olması, parçaların kutu  karakterini güçlendirir. 
(Resim 5)
Zumthor’un iki yapısında ise  kutu, dışına çıkarılarak görünür hale getirilmiş olan taşıyıcı sistemle sarılmıştır.  Mimarlığında genellikle (kendi yaptığı benzetmeyle) “insan vücudundaki kemikler  gibi görünür kılmadığı”(23) taşıyıcı sistemi bu sefer yapıdan bütünüyle dışarıya atarak Zumthor, kutuyu dış  formuyla ve içindeki boşlukla adeta havada asılı hale getirir. İkisi de  Norveç’te bulunan bu projeler Steilneset, Finnmark Cadı Davalarının Kurbanları  için Anıt (Vardo, 2011) (Resim 6) ve  Almannajuvet Maden Ocağı Müzesi’dir (Sauda, 2016). (Resim 7)
Kutunun cidarının kalınlaşarak  mekânlaştığı tasarımlar da bu sınıflandırmaya dahildir, çünkü yapının kurucu ögesi  yine, etrafındaki boşluktan ayrılarak kutulaştırılmış tek mekândır. Zumthor’un  bu anlamdaki iki tasarımı Serpentine Galerisi Pavyonu (Londra, 2011) (Resim 8) ve Herz Jesu Kilisesi’dir  (Münih, 1996). Kutunun cidarının kalınlaştırılmasıyla yaratılan ikincil mekân, dolaşım  alanı olarak kullanılır. Zumthor “duvar kabukları ve mekân katmanları  tarafından sarılmış özel bir iç mekân”(24) olarak tanımladığı kilise projesinde, cidarın içine dolaşıma ek olarak farklı  boyutlardaki şapelleri ve rahip odasını yerleştirmiştir. (Resim 9)
Yapının  Kurgusunu Düzenleyici Olarak Kutu
  Zumthor mimarlığında kutular,  yapıyı oluşturan birincil mekânların birbiriyle ilişkilerini ve kullanıcıların yapının  içindeki hareketini düzenleyen ögeler olarak da kullanılır. Bu durumda yapıyı  oluşturan mekânlar işlevsel anlamda birincil ve ikincil olarak gruplanır. Genellikle  ikincil mekânlar kutulaşarak, aralarında oluşturdukları ilişkiler sayesinde  mafsallar yaratır ve böylelikle birincil mekânların birbine kesintisiz bir  süreklilikle eklemlenmesini sağlar. Kutuların dış yüzeyleri gerek malzeme  gerekse kütlesel etki olarak bir parçası oldukları birincil mekânlardan ayırt  edilmezken, iç mekânları ya farklı bir malzemeyle tanımlanır ya da zeminlerinde  kot farkı yapılır. 
Kutular birincil mekânların düzenini  iki şekilde sağlar: Yapının çeperine yapışık olarak ya da çeperden bağımsız  kalarak. Zumthor Evi (Graubünden, 2005), ilk duruma örnektir.(25) (Resim 10) Benzer bir yaklaşım  Güterareal Konut Projesi’nde (Luzern, 2006) görülür. Plan çiziminde düşey  dolaşım şaftı ve her dairedeki yatak odaları ve banyolar koyu bir renkle  tanımlanarak ikincil karakterleri vurgulanmıştır. Giriş, açık mutfak, balkon, yemek  ve oturma odalarından oluşan birincil mekânlar ise etraflarına konumlanan  kutuların düzeni yoluyla süreklilik kazandırılmış mekânal kurgu sayesinde  kesintisiz şekilde birbirine akar. (Resim  11)
Kolumba Müzesi (Köln, 2007)  de Zumthor’un bu kategoriye giren yapılarındandır. Kutular hem ikincil hem de  birincil mekânlar olarak yer alır; asansör, vestiyer, tuvalet gibi ikincil  işlevli hizmet mekânları ve okuma odası olarak işlevlendirildikleri gibi, Bilgin’in  “dar iç dünyalar”(26) olarak tarif ettiği, Zumthor’un “kabin” (Kabinett)  adını verdiği, yapay ışık kontrollü sergi mekânları olarak da kullanılır. Kabinler,  müzenin ana katının merkezinde, bir İtalyan Ortaçağ meydanı misali çarpık açılı  büyük alanın etrafını üç yönden saran mekân-çiftlerinin parçalarından biridir. (Resim 12) Her mekân-çifti dikdörtgen  planlı, basık, loş “kabin”den ve kare planlı, ferah, aydınlık “kule”den oluşur. (27) Kabinler ile orta alanın zemini arasındaki yaklaşık 4-5 cm’lik kot farkı, bu mekânların  kutu özelliğini vurgular.
Zumthor mimarlığında kutuların  yapının çeperlerinden bağımsız konumlanarak mekân kurgusunu ve düzenini belirlediği  örneklerden başlıcası Vals Kaplıcası’dır (Graubünden, 1996). Burada birincil mekân  olarak kabul edilebilecek iki büyük havuzun etrafında konumlanan kutular,  ikincil mekânlar olarak ısısı, kokusu veya akustiği ile özelleştirilmiş küçük  havuzları veya dinlenme mekânlarını; en gerideki kutular ise servis işlevlerini  içerir. Plan olarak farklı boyutlara sahip olan kutuların yerleştiriliş şekli  hem birincil mekânların sınırlarını belirler hem de bunları birbirine bağlayan  dolaşım alanlarını tanımlar. (Resim 13) Kutular ile birincil mekânlar arasındaki fark, zeminde malzeme değişikliği ve kot  farkıyla desteklenir.
Bregenzwald Atölye Evi’nde  (Andelsbuch, 2013) ise Zumthor’un uzun ince dikdörtgen planın içine  yerleştirdiği ve tuvalet, asansör, merdiven gibi ikincil işlevler yüklediği kutular,  geriye kalan büyük birincil mekânı, sınırları belirgin olmadan, kabaca üç  parçaya ayırarak organize eder.(28) (Resim 14)
Yapı  Kabuğunun İçine Yerleşen Kutu
  Zumthor mimarlığında kutu  fikrinin hacimsel olarak ele alınarak, çevresinin bir kabukla sarıldığı  örneklere de rastlanır. Bregenz Sanat Evi’nde (1997) sergileme mekânlarını  oluşturan katların her biri, Bilgin’in tabiriyle “havada asılı durarak”(29) birbirine değmeden üstüste dizilmiştir. Doğal ışık alabilmek için her katın  üzeri, bir üstündekiyle arasında yaklaşık 2,5 metre kalacak şekilde buzlu camla  örtülüdür. Böylece, binanın bütünüyle buzlu camdan oluşan dış cidarının içinde,  her kat kendi içine kapanan bir kutuya dönüşür. 
(Resim 15) Ancak dış cidar ile kutular arasında mesafe olmaması,  ziyaretçiye kutuların binanın içinde asılı durduklarını algılatmaz.
Laban Hareket ve Dans  Merkezi’nde (Londra, 1997) ise kutular hem planda hem de kesitte dış cidardan  kopartılarak bağımsızlaştırılmıştır. Zumthor’un “şeffaf bir zarla sarılmış, mekân-kaplarından  (Raumgefäss), platformlardan ve aramekânlardan  oluşan bir heykel”(30) olarak tariff ettiği projede, birincil ve ikincil mekânları tanımlayan çeşitli  boyut ve büyüklüklerdeki kutular adeta dans eder gibi farklı yön ve konumlarda  üstüste istiflenerek, her parçanın kendini okuttuğu heykelsi bir iç mekân  yaratılır. (Resim 16)
SONUÇ
  Boyut  olarak en küçük, işlev olarak programı en aza indirgenmiş Aziz Klaus  Şapeli’nden yola çıkarak Zumthor mimarlığının geneline bakıldığında, kutu fikri  sadece tek mekânlı küçük projelerin değil, geniş programlı örneklerin de mekân  kurgusunda ve düzeninde ortaya çıkan en bariz olgulardan biridir.
Kutu mantığı başat yapı  kurucu öge olabildiği gibi, yapının kurgusunu düzenleyen öge olarak da  kullanılmıştır. İkinci tip örneklerde, kutulaştırılan mekân genellikle ikincil  işlevlerle yüklenir, ancak zaman zaman da (örneğin Kolumba Müzesi’ndeki  kabinler ve Vals Kaplıcası’ndaki küçük havuzlar gibi) o binadaki birincil  işlevlerle örtüşen işlevlere sahip olabilmektedir. Bu açıdan bakıldığında, Zumthor  mimarlığında anlamsal olarak kutular ile birincil mekânlar arasında hiyerarşik  bir ayrım görülmez. Hatta kutu kentsel / kırsal bağlamda boşluğun içinde, yapı  bağlamında ise birincil mekânların içerisinde özellikle vurgulanmak istenen “şey”dir  adeta. Kutular ile diğer mekânlar arasında kurulan karşıtlıkta dikkat; malzeme,  kot ve ışık yoluyla dışa kapalılık / içe dönüklük yaratılarak sınırları ve  etkisi vurgulanan kutularda yoğunlaşır. Zumthor kutular yoluyla mimarlığında,  başka şeylerin işaretleri olarak işlev gördükleri için kimsenin tam olarak  anlamadığı işaretlerle ve bilgilerle dolu dünyada, zedelenmiş olmalarına ve  kimsenin onları görmemesine rağmen kendisinin hâlâ varolduğuna inandığı “saklı  gerçek şeyleri”(31) ortaya çıkarmaya çalışıyor gibidir.
NOTLAR
1. Zumthor, Peter, 2006, Atmosphären, Birkhaeuser, Basel, s.55.
2. Atalay Franck, Oya, 2001, “Peter Zumthor:  Duyular için Mimarlık”, Arredamento  Mimarlık, Nisan, sayı: 135, ss.45.
3. Bilgin, İhsan, 2001,  “Maddenin Yoğunluğu”, Arredamento  Mimarlık, Nisan, Sayı: 135, ss.59-68.
4. Bilgin, 2001, ss.59-68.
5. “Radikale Männer machen mir Angst” www.art-magazin.de/architektur/25743/peter_zumthor_interview [Erişim: 16.12.2014]
6. Durisch, Thomas, 2014c, Peter Zumthor 1998-2001 Bauten und Projekte Band 3, Scheidegger  & Spiess, Zürih, s.122.
7. Zumthor, 2006, s.45.
8. Signer, David, 2009, ““Projekte machen, die  Moden überleben”: in der neuen Architektur vermisst Peter Zumthor oft die durch  Licht und Schatten erzeugte schöne Atmosphäre”, Du: die Zeitschrift der Kultur, sayı:796, s.50.
9. Karşıtlık, Zumthor’un,  yapılarının atmosferlerini üretmeye çalışırken onu sürüklediğini keşfettiği  dokuz şey arasında yedinci sırada saydığı “İç ile dış arasındaki gerilim”ile  paraleldir. (Zumthor, 2006, ss.45-49)
10. Türk Dil Kurumu Sözlüğü  “kutu”yu “İnce tahta, mukavva, teneke, plastik ve benzerinden yapılmış,  genellikle kapaklı kap” olarak tanımlar. Aynı sözlükte “kap”ın anlamlarından  bazıları ise “1. İçi gaz, sıvı veya katı herhangi bir maddeyi alabilen oyuk  nesne.” ve “3. Türlü şeylerin taşınması veya saklanması için kullanılan torba,  kılıf, çanta, sepet, sandık vb.” olarak verilir. Bkz. www.tdk.gov.tr [Erişim: 19.01.2016]
11. “Kutu”nun İngilizcesi box, “An area or space enclosed within  straight lines (Düz çizgilerle çevrilmiş bir alan ya da mekân)” ve “An area of  a public place, such as a courtroom or stadium, marked off and restricted for  use by persons performing a specific function (Bir mahkeme veya stadyum gibi  bir kamusal alanda belirli bir işlevi gerçekleştirecek kişilerin kullanımı için  sınırları çizilmiş ve ayrılmış alan)” anlamlarına gelir. Bkz. www.thefreedictionary.com/box [Erişim:  19.01.2016] Box’un anlamlarından bir  diğeri ise şe şekildedir: “small hut or shelter (küçük kulübe veya korunak)”. Bkz.  Hornby, Albert Sidney, 1987, Oxford  Advanced Learner’s Dictionary of Current English, Oxford University Press,  Oxford.
12. Zumthor, Peter, 2010, Architektur Denken, Birkhaeuser, Basel,  s.12.
13. Zumthor, 2006, s.37.
14. Chang, Amos Ih Tiao, 1981, The Tao of Architecture, Princeton University Press, Princeton-New  Jersey ss.7-8.
15. Aristoteles, 2001, Fizik, (çev.) Saffet Babür, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul,  ss.141-155.
16. Heidegger, Martin, 2000, “Das Ding”, Gesamtausgabe, I. Abteilung: Veröffentlichte  Schriften 1910-1976, Band 7: Vorträge und Aufsätze, Vittorio Klostermann  GmbH, Frankfurt am Main, ss.165-187.
17. Ching, Francis D. K., 1996, Architecture: Form, Space, & Order, Van Nostrand Reinhold, New  York, s.180.
18. Ching, 1996 s.180.
19. Durisch, 2014c, s.12.
20. Zumthor bu proje ile şapel arasındaki ilişkinin  farkında olmadığını; bu duruma dikkat çekenin, bu projeyi ona teklif etmiş olan  Brigitte Labs-Ehlert olduğunu belirtir. Zumthor ayrıca, şapel için doğru iç mekânı  bulmasının yıllarca onu meşgul ettiğini ve zaman içerisinde tasarımın  basitleşip netleştiğini vurgular. (Durisch, 2014c, s.121)
21. Durisch, Thomas, 2014a, Peter Zumthor 1985-1989 Bauten und Projekte Band 1, Scheidegger  & Spiess, Zürih, s.63.
22. Durisch, Thomas, 2014b, Peter Zumthor 1990-1997 Bauten und Projekte Band 2, Scheidegger  & Spiess, Zürih, s.109.
23. Wessely, Heide, 2001, “‘Ich baue aus der  Erfahrung der Welt’ – ein Gespräch mit Peter Zumthor”, Detail, cilt:41, sayı:1, s.20.
24. Durisch, 2014b, s.84
25. Zumthor, bu yapının mekân kurgusunda, daha önce  farklı konut projelerinin tasarım sürecinde denediği “kapalı bloklar ve açık  şekilde birbirinin içine akan oyuk mekânlardan kurulu kompoziyon prensibi”nin  yarattığı mekân duygusundan izlerin bulunduğunu belirtir. (Durisch 2014c, s.34) 
26. Bilgin, İhsan, 2009, “Zumthor’un Vaadi”, Betonart, Yaz, sayı: 23, s.16.
27. Bilgin’e göre kabinler,  geniş orta alan ile, dört metre civarındaki bir seviyeden aydınlandıkları için  olduklarından daha da yüksek duran kuleler arasına sıkıştıkları için daha da  basıklaşıp küçülür. (Bilgin, 2009, s.16)
28. Zumthor bu binasını anlatırken; ikincil işlevli  mekanları içeren oyuk kütlelerin planı birbirinin içine akan parçalara  böldüğünü belirtir. (Durisch, 2014e, s.35)
29. Bilgin, 2001, s.63. 
30. Durisch, 2014b, s.92.
31. Zumthor’un metninin özgün hali şöyledir: “Dünya,  şeyler için orada olan ama bunlar da son tahlilde tekrar başka şeylerin  işaretleri olarak işlev gördükleri için kimsenin bütünüyle idrak edemediği  işaretlerle ve bilgilerle doludur. Gerçek şey saklı kalır. Kimse onu göremez.  Yine de ben, her ne kadar zedelenmiş olsalar da, hala gerçek şeylerin var  olduğuna inanıyorum.” (Zumthor, 2010, s.16)
 
			
			
			Bu icerik 10597 defa görüntülenmiştir.