405
OCAK-ŞUBAT 2019
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

YAYINLAR



KÜNYE
MİMARİ TASARIM

Mekân ve Öğrenme İlişkisi Üzerine Üreten Bir Mimar: Herman Hertzberger

Selda Al Şensoy, Dr. Öğr. Üyesi, Avrasya Üniversitesi Mimarlık Bölümü

“Öğrenme” kavramının eyleme dönüştüğü mekânlar olan eğitim yapıları, sundukları mimarileriyle içeride yürütülen eğitici aktiviteler kadar öğrenme sürecine hem katkıda bulunuyor hem de onu şekillendiriyor. Hayatının yaklaşık elli yılını eğitim yapıları mimarisine adamış Herman Hertzberger’in ilk ve son dönemlerine ait olan iki farklı yapıyı inceleyen mimar, bu yapıların morfolojik özelliklerine bakarak tasarım kriterleri çıkarmaya çalışıyor.

MEKÂN VE ÖĞRENME İLİŞKİSİ

Ülkelerin kalkınmasında eğitim-öğretim hem kültürel hem de finansal açıdan oldukça önemli bir role sahiptir. Bu nedenle bir ülkede politik, ekonomik ve toplumsal açıdan gelişmeler bekleniyorsa önce eğitimde kalite konusunun ele alınması gerekmektedir. Çok yönlü ve karmaşık bir süreç olan eğitimin en önemli bileşenlerinden biri eğitim yapılarının fiziksel çevresidir. Eğitim kaynakları, öğretmenin kalitesi, eğitim müfredatının yanında eğitim yapılarının fiziksel koşulları ve tasarımı, öğrencinin öğrenme performansı üzerinde oldukça etkili olan unsurlardandır.

Eğitim hayatına başlamalarıyla birlikte çocuklar evlerinde aileleriyle geçirdikleri vakitten daha fazlasını okulda geçirdiğinden, çocuk gelişiminde okul, ev ortamından sonra gelen en önemli mekânlardan biridir. Okul yapılarının kalitesi ülkelerin eğitime karşı sorumluluğunun simgesi olmakla birlikte toplumun kültürünü, değer ve dünya görüşlerini yansıtmaktadır. Geçtiğimiz otuz yılda eğitim yapılarının fiziksel özellikleri ile öğrenme performansı arasındaki ilişkiyi inceleyen pek çok çalışma yapılmış ve bu çalışmalarla sağlıksız koşullardaki okulların çocukların öğrenmelerini olumsuz yönde etkilediği belirlenmiştir. Fiziksel çevrenin insanların tutum, davranış, düşünce ve algısı üzerinde oldukça etkili bir bileşen olması nedeniyle, eğitim kapsamı altında ne kadar yenilik yapılırsa yapılsın, olumsuz çevre koşullarındaki öğrencilerde bu yeniliklerin geri dönüşü alınamamaktadır. Yapılan çalışmalarda uygun öğrenme ortamlarının, öğrenciyi araştırma, etkileşim, ortak çalışma, okuma ve konuşma konusunda cesaretlendirerek öğrencinin öğrenme performansını arttırdığı saptanmıştır.

Yakın bir zamana kadar sıkça kullanılan “İyi öğretmen her yerde öğretebilir” kanısının yerini, “Eğitim yapılarının fiziksel koşulları ile öğrenme arasında doğrudan bir ilişki vardır” düşüncesi almaktadır.(1) Edwards’a göre, yüksek kaliteli, yüksek performanslı, iyi tasarlanmış ve bakımlı okul yapılarının öğretme ve öğrenme süreci üzerine doğrudan ve dolaylı pozitif etkileri bulunduğu için, her çocuk fiziksel koşulları daha kaliteli okullarda öğrenim görmelidir.(2)

Her çocuk kendine özgü öğrenme yeteneğine sahip olmasına rağmen, eğitim alanları tasarlanırken genelde bütün çocukların aynı özelliklerde olduğu kabul edilir. Oysa eğitim yapıları çocukların farklı öğrenme özelliklerine uygun mekânsal çeşitlilik sunmalıdır. Bu bağlamda, yapılı çevrenin kendisi de bir eğitim elemanı olarak kabul edilmelidir. Duke’e göre öğrenme her yerde gerçekleşebilir, fakat her mekân öğrenme amacına uygun olarak tasarlanmamaktadır. Öğrenmenin gerçekleştiği mekânlar, ortamın fiziksel, sosyal ve kültürel boyutlarına göre karakterize edilebilmektedir. Fiziksel boyut, mekânın organizasyonu, tahsisi ve fonksiyonunu içeren yapılı çevreyi kapsamaktadır. Sosyal boyut, öğrencinin içinde bulunduğu grup ve ilişki ağından oluşmaktadır. Kültürel boyut ise, öğrencinin neyi, nerede, nasıl öğrenmesi konusunda seçim yaparken etkili olabilecek kurallar strüktürünü, beklentileri, inanışları ve değerleri içermektedir.(3)

Sonuç olarak, mekân ile öğrencinin öğrenme performansı arasındaki ilişki nedeniyle bütün öğrencilerin öğrenebileceği, bütün öğretmenlerin öğretebileceği güvenli, konforlu mekânların tasarlanması eğitimle ilgilenen herkesin sorumluluğu altında olmalıdır.

HERMAN HERTZBERGER OKULLARI

Hayatının yaklaşık elli yılını eğitim yapısı mimarisine adayan Hertzberger, 1960’lardan günümüze kadar kırka yakın okul tasarımına imza atmıştır. Mimarların eğitim konularında tartışmaya girmesi yerine, eğitim yapılarının tasarımıyla ilgili kendilerini geliştirmeleri gerektiğini savunan mimarın birbirinden farklı tipolojideki okul tasarımları, Hollanda’nın

modern mimarlık tarihinde benzersiz bir konuma sahiptir. Öğrenmenin nasıl gerçekleştiği ve öğrenmeyi destekleyecek mekânların nasıl tasarlanması gerektiği üzerine yoğunlaşan Hertzberger’in okullarında nerdeyse bütün mekânlar eğitim-öğretimi desteklemekte ve öğrenme olayı sınıfların dışına taşmaktadır.(4)

Okul tasarımlarında, kullanıcılar arasında eşitliğe vurgu yapan Hertzberger’e göre, öğrenci ve öğretmenler okulun daimi kullanıcıları iken, veliler ise ara sıra gelen ziyaretçilerdir. Okulu bir kentin minyatürü olarak gören mimar, etrafını çevreleyen sınıflar kadar önemli olan merkez holü (central hall) okulun kalbi konumundaki meydanı, birimler arası ulaşımı sağlayan sirkülasyon alanlarını ise öğrenme sokağı (learning street) olarak adlandırmaktadır. Hertzberger’e göre, eğitim yapıları eğitim ile ilgili değişimlere cevap verebilecek esneklikte olmalıdır. Bu nedenle, eğitim-öğretimde çok önemli bir yere sahip olan sınıfları küçük kapalı kutular olmak yerine gerektiğinde koridorla, gerektiğinde yanındaki diğer birimlerle birleşebilen, farklı aktiviteleri destekleyecek esnek mekânsal organizasyona sahip olacak şekilde tasarlanmalıdır.(5)

Tasarımlarında, eğitim yapılarını bahçe duvarlarıyla çevirerek dünyadan soyutlamak yerine okulu topluma açmayı hedefleyen Hertzberger, güvenlik konusunda da oldukça hassastır. Ona göre, çocuğun kendini en güvende hissettiği yer evi olduğu için, okul tasarımlarında ev ortamı hissi oluşturulduğunda öğrenciler kendini güvende ve okuluna ait hissedebileceklerdir. Bu durumun da öğrenme performansına olumlu yönde katkısı olacaktır.(6) Bu bağlamda Hertzberger tasarımlarına ev ortamının sıcaklığını ve rahatlığını yansıtmaya çalışmakta, öğrencilerin mekânı kişiselleştirebilmelerini sağlamaktadır. Eğitim yapıları konusunda bir otorite olan Hertzberger, her bir çocuğun özel “tek” olduğunu savunmakta, bu nedenle de tasarımlarında bütün çocukları standart bir düzene mahkum etmek yerine onların farklı istek ve yeteneklerini öne çıkarabileceği mekânlara yer vermektedir.

Eğitim yapılarında mekân ve öğrenme ilişkisini incelemek üzere Herman Hertzberger’in iki okul yapısı çalışma kapsamında ele alınmıştır. Seçilen okullardan biri olan Delft Montessori Okulu mimarın meslek hayatının ilk yıllarında tasarladığı başyapıt niteliğindeki bir eser iken, diğer incelenen De Eilanden Montessori Okulu ise mimarın yakın dönemdeki bir uygulamasıdır. Kariyerinin ilk uygulaması ve son dönem ürünü olan iki örneğin birlikte irdelenmesiyle mimarın uzun meslek birikimi sonucunda vardığı nokta belirlenmeye çalışılmıştır.

Delft Montessori Okulu, Hollanda’nın Delft kentinde yer alır. Yapımı 1960-1966 yılları arasında tamamlanan, sonrasında 1968-1970, 1977-1981, 2007-2009 yıllarında eklemeler yapılan, ilave yapılarla 1700 m² proje alanına sahip okulun öğrenci yaş aralığı 2.5-12’dir. (Resim 1) De Eilanden Montessori OkuluiseAmsterdam’da bulunur. 2002 yılında yapımı tamamlanan 1300 m² proje alanına sahip okulun öğrenci yaş aralığı 5-12’dir.(7) (Resim 2)

Her iki okulun mimari tasarımında etkili olan Montessori metodu, İtalyan doktor ve eğitimci olan Maria Montessori (1870-1952) tarafından geliştirilen bir eğitim yaklaşımıdır. Eğitim felsefesini bireysel, öz-güdümlü aktivite ve çocuk merkezli yaklaşım üzerine temellendiren Montessori, çalışmalarında sadece yeni öğretici materyaller geliştirmemiş, çocukların eğitim ortamları için tasarım ve organizasyon kavramları da üretmiştir. Montessori, her çocuğun doğduğu andan itibaren aktif keşif ve öğrenme süreçleri yoluyla bağımsız birey olma yeteneğine sahip olduğuna inanır.(8) Çocuklara ne yapmak istediklerine karar verme imkanı tanıyan metot, genellikle soyut bilgiyi çocukların pratikte kolaylıkla uygulayabileceği somut bilgiye dönüştürmekte, eğitim kurumlarının yaşamın içinde daha çok yer alması için okulların erişilebilir olması gerektiğine vurgu yapmaktadır. Montessori eğitimi, bağımsızlık, sınırlar dahilinde özgürlük ve çocuğun doğal psikolojik gelişimi üzerine yaptığı vurgular ile karakterize olmuştur.(9)

“FOP METODU” İLE OKULLARIN MORFOLOJİK ANALİZİ

Mimari eserlerin morfolojik analizinde birçok metot ve yaklaşım kullanılmaktadır. Çalışma kapsamında eğitim yapılarında mekân ve öğrenme ilişkisini saptamak üzere FOP (Form-Operasyon-Performans) metodu kullanılmıştır. Mimarlar, mekânsal kompozisyonlar yaratmaya çalışırken mevcut mimari uygulamalardan analojiler yaparlar. Bu olay mimari örneklerin analiziyle gerçekleşir ve yeni yapılacak tasarımlar için bir bilgi birikimi oluşturur. Alexander Tzonis ile birlikte FOP metodunu geliştiren Güney’e göre mimari bilginin bilişsel strüktürünü oluşturmak için mimari örneklerin analiz edilmesi gerekmektedir. Böylelikle analiz sonucu elde edilen bilgi tasarım sürecinde önemli bir rehber olacaktır. Ayrıca Güney,

morfolojik analizlerin tasarımın temelinde yatan ilkelerin saptanmasına yardımcı olduğunu savunmaktadır.(10) FOP metodu, analizlerle bina tipinin fonksiyonel tanımlamalarını bağlam, estetik ve mekân kalitesine bağlı saptayarak, yeni tasarımlara veri oluşturmayı sağlayan bir yöntemdir. (Resim 3)

FOP metodunun ana başlıkları olan “form”, birimlerin fiziksel ve organizasyonel özelliklerini; “operasyon”, formun sahip olduğu fonksiyonun işleyişini; “performans” ise ölçek ve duruma göre değişen, yaşam kalitesi, işlevsellik, kimlik, çeşitlilik, toplumsal / bireysel, esneklik / uyum, bağlam ile ilişkili bir dizi FOP metodunun genel strüktürünün memnuniyetler kurallarıdır.(11)  Tzonis’e göre bir mimari eserin formundan nasıl bir fonksiyon işleyişine sahip olduğu, bu işleyişten de binanın performansı tahmin edilebilir. Form, operasyon, performans ve bağlam birbirleriyle oldukça ilişkili kavramlar olduğundan,(12) tasarım ürününün formu, operasyonu ve performansı, mimari eserin gerçekleşeceği bağlam dikkate alınarak tasarlanmalıdır. Seçilen okullardaki, sınıflar, sirkülasyon alanları ve ortak kullanım mekânı olan spor salonu (Delft Montessori Okulu), merkez hol (De Eilande Montessori Okulu), form operasyon ve performans başlıkları altında form ve performans ilişkisini de bağlam, estetik ve mekânsal kalite faktörleri dikkate alınarak FOP metodu ile analiz edilmiş elde edilen veriler Tablo 1 ve Tablo 2’de sunulmuştur.

DEĞERLENDİRME

Çalışma kapsamında incelenen okulların FOP analizleri ile Herman Hertberger’in diğer okul çalışmalarına bakıldığında mimarın eğitim yapısı tasarımlarının temelini sekiz ana kavramın oluşturduğu söylenebilir. Bunlar, sürekli öğrenme, sosyalleşme, bireyselleşme, kişiselleştirme, gözlemleme / keşfetme, esneklik, antropometrik tasarım ve doğal aydınlatmadır.Temalar ve mekândaki karşılıkları şu şekilde özetlenebilir:

Sürekli Öğrenme

Hertzberger’e göre okulun bütün mekânları öğrenmeyi destekleyici nitelikte olmalıdır. Öğrenme sadece sınıf sınırları içerisinde gerçekleşmemeli, koridorlarda, ortak kullanım mekânlarında hatta okul bahçesinde de öğrenme süreci devam etmelidir. Bu düşüncesini ise

en iyi yansıttığı mekân öğrenme sokağı olarak adlandırdığı sirkülasyon alanlarıdır. Eğitim - öğretimde sirkülasyon alanlarının sınıflar kadar önemli bir yere sahip olduğunu savunan Hertzberger, ilk tasarımlarından itibaren standart koridor çözümlerinin yerine öğrencinin her bir köşe ve kuytuyu çalışma veya toplanma mekânı olarak kullanabileceği farklı alternatifler üretmiştir. Sağa ve sola sınıfların dizildiği doğrusal koridor şemasının yerine Hertzberger, sirkülasyon alanlarını farklı birimler arasında bağlantıyı sağlayan, okuma, araştırma, sosyalleşme, dinlenme gibi farklı aktivitelere imkan sunacak ve öğrenme merakını uyaracak mekânlar olarak tasarlamaktadır. (Resim 6)

Sosyalleşme

Mimarın, eğitim yapılarında öğrenmeden sonra önem verdiği diğer bir konu öğrenciler arasındaki iletişim “sosyalleşme”dir. Sınıflar, sirkülasyon alanları, spor salonları, çok amaçlı salonlar, müzik, resim atölyeleri, galeriler, merdivenler, amfiler, merdiven altı çökertilmiş alanlar, sınıf girişlerindeki grup çalışma alanları, okul bahçeleri, iç mekânların açık plan tipinde tasarlanması, koridor ile sınıflar arasındaki sürgülü kapılar gibi ortak mekânlar öğrencilere sosyalleşme imkanını sağlamaktadır. Merkez hol ise öğrenciler arası iletişimin en fazla gerçekleştiği mekândır. Öğrencilerin ders dışı zamanlarını değerlendirebilecekleri, basamak veya farklı kot kademelerine sahip merkez holler Hertzberger okullarının en gösterişli mekânlarıdır. Mimarın birçok tasarımında basamaklar amfi tiyatro veya galeri görevini üstlenmektedir. (Resim 7)

Bireyselleşme

Okul içindeki grup çalışması ve sosyalleşme oldukça önemli yer tutarken bazen öğrencilerin kendileriyle baş başa kalabilecekleri, etrafındakilerden uzaklaşıp kendi içlerine dönebilecekleri aktivitelere de ihtiyaçları vardır. Hertzberger, bu durumu dikkate alarak okul binalarında aktif mekânlar kadar pasif mekânların tasarımına da yer vermektedir. Sınıflarda pencerelerin önündeki masa ve sandalyeler, sınıf ile koridor arasındaki geçişle sirkülasyon alanlarındaki bireysel çalışma masaları ve merdiven altındaki çökertilmiş alan öğrencilerin kendi başlarına kalabilecekleri mekânlar olarak tasarlanmıştır. (Resim 8)

Kişiselleştirme

Mimara göre, eğer çocuk çevresine kendinden bir şeyler katabilirse kendini sınıfına / okuluna ait hisseder. Bu nedenle, Hertzberger öğrencilerin çalışma ortamlarını kişiselleştirmelerine izin verecek nitelikte tasarlamıştır. Öğrenci çalışmalarının sergilendiği alanlar, öğrencilerin eşya dolapları, basamak içlerindeki depolama alanları, okul içinde ve dışında bitki yetiştirilen alanlar çocuğun çevresini kişiselleştirmesine yardımcı olmaktadır. (Resim 9)

Gözlemleme / Keşfetme

Öğrenme sürecinde deneyimleme, gözlem ve keşfetme oldukça önem taşımaktadır. Bazen öğrenci okuyarak öğrenme yerine görerek, deneyimleyerek öğrenme konusunda daha başarılı olur. Bu nedenle Hertzberger, okul tasarımlarında öğrencinin gözlem ve keşif yapmasına imkan sunacak mekânların çeşitliliğine önem vermiştir. Okulun her bir noktası ile merkez hol arasında görsel bir bağlantı bulunması, sınıfların geniş kayar kapılarla açılarak koridor ve diğer sınıflarla birleşmesi, sirkülasyon alanında yer alan kütüphanenin açık düzende tasarlanmış olması, zemin katta bulunan sınıfların okul bahçesiyle doğrudan ilişkili olması, sınıf ve sirkülasyon alanları ile ortak alanlardaki pencerelerin geniş olması öğrencinin okul içi ve dışında neler olup bittiğini gözlemlemesini, ayrıca dışarıdaki doğa olaylarını keşfetmesini sağlar. (Resim 10)

Esneklik

Hertzberger’e göre öğrenme mekânları, değişen dünyada zamanla ortaya çıkan yeni ihtiyaçlara adapte olmasını sağlayacak esnekliğe sahip olmalıdır. Ayrıca mimar, esnek öğrenme mekânlarının çocuğun öğrenmesine ve işbirliğine dayalı çalışmalarına pozitif yönde katkıda bulunduğunu savunmaktadır. Hertzberger’in tasarımlarının genelinde beyin gelişimini uyaracak değişken mekânlar bulunmaktadır. Bu mekânların kullanım alanları şu şekilde özetlenebilir: Çeşitli gösteri, sunum gibi etkinlikleri gerçekleştirmek için çökertilmiş veya yükseltilmiş zeminlerin portatif elemanlarla sahneye dönüştürülüp, aktivite tamamlandıktan sonra kaldırılıp bulunduğu mekânın başka bir işleve hizmet edebilmesi; sınıf içindeki her bir ortamın bireysel, birebir ve küçük grup çalışmalarını destekleyecek şekilde organize edilmesi; sirkülasyon alanlarının kütüphane, dinlenme, bireysel ve grup çalışmaları, sosyal aktiviteler, törenler gibi farklı etkinliklere uygun mekânlar sağlayabilmesi; ortak alanların ve merkez hollerin spor, müzik, tören, tiyatro gibi birbirinden farklı eylemlerin gerçekleşmesine ev sahipliği yapması. (Resim 11)

Antropometrik(13) Tasarım

Hertzberger, farklı yaş gruplarındaki çocukların antropolojik boyutlarına göre değişen ihtiyaçlarını tasarımlarına mekân ve donatı boyutlarında yaptığı farklılaşmalarla yansıtmıştır. Antropometrik tasarımlar öğrencinin ihtiyaç ve isteklerini bir yetişkine ihtiyaç duymadan gerçekleştirmelerini sağlayarak çocuğun özgürlüğünü destekler. Değişen tavan yükseklikleri, masa ve sandalyelerin, korkulukların, küpeştelerin, mutfak ekipmanlarının, rafların, sergilenen objelerin ve askılıkların, boyut ve yerden yüksekliklerinin yaş gruplarına uygun olması mimarın antropometrik tasarım anlayışının bir sonucudur. (Resim 12)Doğal Aydınlatma

Hertzberger doğal aydınlatmaya hem ekonomik hem de sağlık koşullarından dolayı yapay aydınlatmaya göre daha çok önem verir. Düşey düzlemdeki geniş pencere boşlukları ve yatay düzlemdeki çatı pencereleri ile gün ışığının bina içine maksimum seviyede girmesini sağlar. Özellikle merkez holleri, çatı penceresinden giren gün ışığıyla aydınlatarak daha canlı ve sıcak bir atmosfer yaratmaya çalışır. (Resim 13)

SONUÇ

Herman Hertzberger okullarındaki mekân ve öğrenme ilişkisinin FOP metodunu kullanarak irdelenmeye çalışıldığı bu araştırmada mimarın tasarımlarında, okulun genelinde öğrenmeyi ve sosyalleşmeyi destekleyecek mekânlara yer verdiği saptanmıştır. Her bir çocuğu farklı özelliklere sahip bir birey olarak gören mimar, bu durumu tasarımlarına esnek mekân anlayışının sonucu olan mekânsal çeşitlilik şeklinde yansıtmıştır. Esnek mekân organizasyonları, öğrencilerin aynı mekân içerisinde istek ve eğilimleri doğrultusunda farklı aktiviteleri yapmalarına imkan tanımaktadır. Tasarımlarında okul içerisindeki bütün birimlere ayrı önem veren Hertzberger, eğitim-öğretimin sınıfların dışına taşmasını sağlamış, öğrencilerin sosyalleşirken de bir şeyler öğrenebileceği ortak alanlara vurgu yapmıştır. Öğrenme kadar sosyalleşmeye de önem veren mimar, okul içinde öğrencilerin ve öğretmenlerin görsel iletişimlerine olanak tanıyan tasarım uygulamaları ile kullanıcıların sürekli sosyal bir ortam içinde olmalarını sağlamaktadır. Analizler sonucu ulaşılan sürekli öğrenme, sosyalleşme, bireyselleşme, kişiselleştirme, gözlemleme / keşfetme, esneklik, antropometrik tasarım ve doğal aydınlatma kavramlarının hayat bulduğu modern okul tasarımlarıyla geleneksel okul tipolojisini kıran Hertzberger, eğitim yapıları konusunda dünya genelinde farklı bir bakış açısı geliştirmiştir. Sınıf içinde birden çok aktivitenin aynı anda yapılabilmesi, farklı yaş gruplarının aynı ortamda bulunması, öğrenmenin sadece sınıf içinde gerçekleşmeyip koridorların da bir öğrenme mekânı olarak kullanılması, öğrencinin her an öğrenme ortamı içinde bulunması ve öğrenciler arası etkileşimin sağlanması Hertzberger’in tasarımının ana kurgusunu oluşturmaktadır.(14)

Sonuç olarak, Hertzberger’in zamanla değişen mimari üslubuna karşın yukarıda bahsedilen sekiz temanın bütün tasarımlarında devam ettiği söylenebilir. Bu temaların da birbirleriyle oldukça ilişkili olduğu ve birbirlerini destekledikleri göze çarpmaktadır. Göze güzel görünen binalar yapmanın ötesinde işlevsel binalar üretmesi ile ön plana çıkan Hertzberger’in eğitim yapılarında her şey çocuğun öğrenmesini desteklemek ve konforunu sağlamak için tasarlanmıştır.

Ülkemizde eğitim - öğretim konularında yapılacak değişiklik ve yeniliklerde eğitim müfredatı, öğretmenin kalitesi, eğitim materyallerinin yanında mekân ve öğrenme konusu da ele alınması gereken oldukça önemli bir konudur. Bu bağlamda, Herman Hertzberger’in okul tasarımlarının felsefesini oluşturan, araştırmada tespit edilen kavramlar, tip okul projelerinin yaygın olduğu ülkemizde eğitim - öğretimi destekleyecek, akademik başarı ve sosyalleşmeyi artıracak yeni okul tasarımları için rehber olma niteliği taşımaktadır.

*Görseller aksi belirtilmedikçe yazara aittir. Okulların iki boyutlu teknik çizimleri Herman Hertzberger Mimarlık Ofisi’nden alınmıştır.

NOTLAR

1. Lyons, John B., 2001, “Do School Facilities Really Impact a Child’s Education?”

Kaynak: files.eric.ed.gov/fulltext/ED458791.pdf [Erişim: 06.12.2018]

2. Edwards, Nicole C., 2006, “School Facilities and Student Achievement: Student Perspectives on the Connection Between the Urban Learning Environment and Student Motivation and Performance”, Ohio Devlet Üniversitesi Felsefe Bölümü, yayımlanmamış doktora tezi, Ohio.

3. Duke, Daniel L., 1998, Does It Matter Where Our Children Learn?, University of Virginia, Virginia.

4. Herztberger, Herman, 2008, Space and Learning, 010 Publishers, Rotterdam. Herztberger, Herman, 2009, Schools of Herman Herztberger, 010 Publishers, Rotterdam.

5. Herztberger, 2008. Herztberger, 2009.

6. Herztberger, 2009.

7. Herztberger, 2008.

8. Borrelbach, Simone, 2009, “The Historical Development of School Buildings in Germany”, Schools for the Future: Design Proposals from Architectural Psychology, (ed.) Rotraut Walden, Hogrefe & Huber Publishers, Almanya. Özdağ, S. Aybike, 2014, Montessori Metodu’nun Eğitim Mekanlarına Yansıması Üzerine Kavramsal Bir Analiz, KTÜ FBE, yayımlanmamış yüksek lisans tezi, Trabzon.

9. Herztberger, 2008.

10. Güney, Ali, 2008, “Architectural Precedent Analysis, in Understanding Meaningful Environments”, Architectural Precedents and the Question of Identity in Creative Design, (ed.) K. Moraes Zarzar and Ali Guney, Delft University Press, Amsterdam.

11. Güney, 2008.

12. Tzonis, Alexandar, 1992, Huts, Ships and Bottleracks: Design by Analogy for Architects and/or Machines, (ed.) N. Cross, K. Dorst, N. Roozenburg, Delft University Press, Delft, ss. 139-164.

13. İnsan vücudunun boyutları ile ilgilenen bilim dalı.

14. Al, Selda; Midilli Sarı, Reyhan; Candaş Kahya, Nimet, 2012, “A Different Perspective on Education: Montessori and Montessori School Architecture”,

Procedia - Social and Behavioral Sciences, cilt: 46, ss.1866–1871. Al, Selda, 2014, Eğitim Yapılarının Fiziksel Konfor Koşullarının Öğrenci Başarısına Etkisi, KTÜ FBE, yayımlanmamış doktora tezi, Trabzon.

Bu icerik 11505 defa görüntülenmiştir.