325
EYLÜL-EKİM 2005
 
MİMARLIK'tan

Öğrenci Yarışması: Aşırı

Topluma Yansıyanlar

Gelecek Kongrelere Doğru…

uia2005istanbul

  • İzlenimler

    Zuhal Ulusoy

    Yrd.Doç.Dr., Bilkent Üniversitesi, Peyzaj Mimarisi ve Kentsel Tasarım Bölümü



KÜNYE
Neler Tartışıldı / Sergilendi / Sunuldu? Temalar ile Bir Kesit …

KENTLEŞME ÜZERİNE

Kongre teması “Kentler”e paralel olarak düzenlenen iki büyük atölye “Büzülen Kentler: Bauhaus Kente Yöneliyor” ve “Global Studio” ve Kongre Açık Forum tartışmaları, Kongre’nin ana çekim noktalarından idi. Kongre Vadisi dışına taşınan Açık Forumlar, katılımcılara daha fazla söz hakkı tanıyan tartışma ortamı yapısı ile deneysel bir nitelikteydi.

FORUM

Açık Forumlarda Kentleşme Tartışması

Deniz İncedayı

UIA 2005 Bilim Komitesi Sekreteri

UIA 2005 İstanbul Kongresi programında akademik başvurular dışında düzenlenen önemli bir etkinlik düzenlenen “Açık Forum”lar oldu. Kongre katılımcılarının beklenenin üzerindeki sayısı ve ana temaya bağlı olarak gelişen tartışma konularının ve başlıklarının zenginliği, Bilim Komitesi’ni farklı tartışma platformu formatları yaratmaya ve geliştirmeye yönlendirmişti. Sözkonusu forumlarla hedeflenen öncelikle öğrencileri ve konuyla ilgili uzman ve araştırmacıları çekmekti. Bu nedenle özellikle Açık Forum’lar Kongre Vadisi’nin katılım ücreti şartı gerektiren mekânlarında değil de, girişin serbest tutulabildiği Bahçeşehir Üniversitesi, Beşiktaş Kampüsü’nde düzenlenmişti. Böylelikle daha fazla katılımcının, özellikle de öğrencilerin katılımı sağlanarak platformun daha çok soru ve yanıtlarla zengin bir tartışma alanı yaratması hedeflenmekteydi.

Açık Forumlar’ın ilki 6 Temmuz 2005 günü, Bahçeşehir Üniversitesi Konferans Salonu’nda yapıldı. Forumun başlığı “Sınırı Olmayan Kentleşme - Kentin Sahibi Kim? Arazinin Sahibi Kim?” idi. Oturumun amacı genel bir deyişle, mimarlık ve kentsel tasarım sorunlarını sosyal gerçeklerle bir arada tartışmak olarak tanımlanabilir. Tartışmada, günümüzün mimarlık ve kent planlama sorunlarının, kültürel, sosyal, ekonomik, politik vb. gibi birçok boyutuyla birlikte ele alınması öngörülmekte ve kentleşmenin genel sınırı ve alanı ötesinde yaşam pratiklerinin kent oluşumuna getirdiği yeni açınımların ve sorunların tartışılması amaçlanmaktaydı. Bunun yanısıra konuya, toprak-arazi kullanımı açısından da yaklaşarak hukuk ve kentli hakları bağlamında katkılar getirilmesi de forumun tartışma hedefleri arasındaydı.

İlk oturumun başkanlığını Vassilis Sgoutas (Yunanistan) yürüttü ve tartışmanın katılımcıları İrlanda’dan Justin Kilcullen ve Türkiye’den Prof.Dr. Ruşen Keleş oldular. Eski UIA Başkanı olan Vassilis Sgoutas önce konuya ait bir değerlendirme konuşması yaptı ve oturumu açtı. Kentin sınırını, yaşamın farklı alanlarıyla ilişkilendirerek, yoksulluk ve mimarsız mimarlık süreçleri içerisinde değerlendirerek izleyenlere görüşlerini sundu. Oturumun UIA ödülü sahibi konuşmacısı Justin Kilcullen ise konuya dünyadan örnekler vererek açınımlar getirdi. Küreselleşme sürecinde dünyanın farklı kentlerinde yaşanan sorunların farklı bakış açılarıyla ve çok boyutlu olarak irdelenmesi gereğine dikkat çekti. Ardından, forumun sosyal bilimler alanından diğer bir katılımcısı Prof. Dr. Ruşen Keleş ise, konuya kamu yöneticimi ve hukuk perspektifinden bakarak arazi kullanımı, kentsel haklar gibi kavramları bu çerçevede değerlendirdi, kavramların anlamlarını tartışarak konuya hukuk alanından aydınlatıcı katkılar sağladı.

İkinci Açık Forum, 7 Temmuz 2005 tarihinde, Prof. Dr. Elisabeth Sikiaridi (Yunanistan) tarafından “Bilişim Teknolojisi ve Mimarlık” – ‘Soft Urbanism’ başlığıyla düzenlenmişti. Bu forumda, mimarlık ve kentsel tasarım alanında kullanılan yeni teknoloji ve bilişim alanındaki gelişmelerin, kentsel planlama ve mimari tasarıma yansımalarının tartışılması hedeflenmekteydi. Prof. Dr. Elisabeth Sikiaridi tarafından yapılan sunuşun ardından yukarıda belirtilen gerekçelerle platform katılımcılarla ve öğrencilerle paylaşıldı.

Açık Forum’ların sonuncusu ise, mimarlık tarihi alanında önemli bir başlığı tartışmaktaydı. “Modernizmin Ötesinde” konusunda Prof. Dr. Doğan Kuban tarafından düzenlenen forumda, mimarlık, modernizm ve post-modernizm kavramları üzerinde düşünceler tartışılarak yeni bakış açılarının geliştirilebilmesi hedeflenmekteydi.

“Açık Forum”lar, çeşitli kongrelerde sıklıkla rastlananın dışında bir format önerisiyle ilgi çekiciydi. Kuşkusuz yoğun bir Dünya Kongresi programı içerisinde ve ana mekânların dışında düzenlenmiş olması nedeniyle, katılımcı sayısının sınırlı kaldığı söylenebilir. Ancak, katılımcılara daha fazla söz hakkı tanıyan ve belirli bir çerçevede farklı düşünceleri derleyen böylesi bir tartışma ortamının yapısı, gelecek programlar veya oturumlar için deneysel bir nitelik de taşımaktaydı.

ATÖLYE

Büzülen Kentler: Bauhaus Kente Yöneliyor - Tool 8.2*

Bahar Beşlioğlu

Y.Mimar

UIA Kongresi kapsamında 3-7 Temmuz tarihleri arasında Taşkışla binasında “Bauhaus Dessau Kuruluşu” ve “IBA – Saksonya Eyaleti Uluslararası Kentsel Gelişme Sergisi - 2010” (International Urban Redevelopment Saxony-Anhalt 2010) tarafından “Büzülen Kentler: Bauhaus Kente Yöneliyor” (Shrinking Cities: Bauhaus Goes Urban) teması ile bir atölye düzenlendi. Bu atölye, Bauhaus Dessau Kuruluşu’nun hazırlamakta olduğu “IBA – Saksonya Eyaleti Uluslararası Kentsel Yenilenme Sergisi - 2010” kapsamında Türk ve Alman katılımcıların ürettikleri projelerin sergilenip tartışılmasının yanısıra, “büzülen kentler” temasını da düzenlenen toplantılar ortamında yeniden tartışmaya açtı. “Büzülen Kentler” teması bu sergi bağlamında Almanya’nın 1990 yılında bütünleşmesinin ardından karşılaştığı ekonomik ve sosyal sorunların fiziksel mekâna yansımasını ifade ediyor ve Saksonya Eyaletinin on yedi kentini kapsıyor. Aynı zamanda, “Saksonya Eyaleti Uluslararası Kentsel Gelişme Sergisi - 2010” un da geliştirmeye çalıştığı, kentin bir laboratuar gibi kullanılması projesinin de stratejik açıdan ana fikri olarak tanımlanıyor.

“Büzülme”, “küçülme” (shrinking) olgusu IBA (Uluslararası Kentsel Gelişme Sergisi) tarafından “kentsel nüfusun ve ticari hareketliliğin azalması” olarak tanımlanıyor. Dünyadaki bazı kentlerin daha önce de karşılaştığı bir durum olmakla birlikte, IBA kendi açısından bu kavramı üç aşamada inceliyor: “İlk olarak, yerel çözümlere yeni stratejiler üretmek için katılımcı kentler ile birlikte -ve onları da içeren- somut deneylerin yapılması”; ikinci olarak, “IBA tarafından kurulan bölgesel ağ ile kentlerin birbirlerinden beslenmelerinin ve dayanışmalarının sağlanması”; son olarak da, “uluslararası bilgi ve bakış açısı paylaşımı ile uygulamaya dönük fikirlerin üretilmesi.”(1) IBA “küçülen kent” olarak nitelendirdiği on yedi kenti özelliklerine göre farklı başlıklarla inceliyor, ancak her kentin ortak sorunu boş mekânlar, göç ve işsizlik. UIA Kongresine taşınan atölyenin sergi bölümünde tartışılan Halle kentinin kendine özgü durumu ise “Çift-Kent” (Double-City) şeklinde tanımlanıyor.

“Tool 8.2” olarak isimlendirilen atölyenin katılımcıları sekizi Türkiye’den, ikisi Almanya’dan olmak üzere on kişiden oluşuyor. Halle-İstanbul-Halle şeklinde üç aşamadan oluşan atölyenin amacı Halle kentinde, özellikle Neustadt bölgesinde binaların boşalması şeklinde ortaya çıkan “büzülme, küçülme” sorunu üzerine somut ve örnek olabilecek projelerin üretilmesi. Halle’de gerçekleşen ve üç hafta süren ilk aşama projelerin fikirsel boyutta tartışılmasını, ikinci aşama bu tartışmaların UIA Kongresi ortamına taşınarak paylaşılmasını ve üçüncü aşama yine Halle’de sergiler ve enstalasyonlar şeklinde sunulmasını hedefliyor.

Saksonya Eyaletinde bulunan Halle kenti, eski Doğu Almanya kimya endüstrisinin iki önemli fabrikası olan Leuna ve Buna işçileri için 1964 yılında inşa edilmiş “Neustadt- Yeni Kent” yerleşimi; ve geçmişi 1600’lü yıllara dayanan üniversitesi ile buna bağlı olarak gelişen tarihî kent olmak üzere iki kısımdan oluşuyor. “Çift-Kent, Double-City” nitelendirmesi de bu ayrıma dayanıyor. Bu iki bölgeyi sadece Saale Nehri ve etrafındaki yeşil doku değil, aynı zamanda farklı kurguların ürünleri olan mimari oluşumları da birbirinden ayırıyor.

Bu atölye, projelerin, Halle kentine “dışarıdan” bir bakış açısıyla üretilmesini amaçlamanın yanısıra, farklı “disiplinleri” biraraya getirerek katılımcıların kenti ayrı ayrı ve birarada okumalarının ortaya çıkaracağı olasılıkları da deneysel bir şekilde sürece katmaya çalışıyor. Sanatçı, mimar, sosyolog, iletişimci gibi farklı disiplinler açısından, dolayısıyla farklı maskelerle kentin ve karşılaşılan “boş mekân” olgusunun algılanması, bu süreçte, karşılıklı etkileşim ile maskelerin değiştirilerek mekânların “yeniden üretilmesi” ve disipliner sınırların kentsel bir sorun karşısında yeniden çizilmesine dönüşüyor. Atölye boyunca yer değiştiren bu sınırlar mekânların; “kente dair uydurma haberler” “bir araya geldiğinde bir fonksiyon tanımlayan ‘ziellot’ birimleri”, “ışık ve ses duvarları ile şekillenen mekânlar”, “mimari birimlerin katlanarak tariflediği mekânlar”, “bina cephelerini işgal eden cihazlar” aracılığı ile “geçici olarak yeniden tanımlanmasını”, bunun yanısıra atölye sürecinin ve ayrı ayrı projelerin, teorik çerçevede metin olarak, “büzülme” durumuna dair kelimelerin oluşturduğu bir arşiv olarak ve sureci aktaran videolarla farklı ortamlarda yorumlanarak ortak paydada yeniden üretilmesini gerçekleştiriyor.

Bu ortak payda, atölye katılımcılarının işsizlik, göç, mekânların terk edilmesi ile ortaya çıkan “büzülme, küçülme” sorununun kentte yaratmış olduğu olumsuz durumu ironik olarak değerlendirmesiyle “Tool 8.2...” şeklinde tanımlanıyor. İngilizce karşılığı “bir şeyler yapmak için çok geç – too late to...” olan bu tanımlama, aslında, geç kalmanın yaratmış olabileceği olanakların da değerlendirilerek üretime dönüştürülebileceği fikrinden yol çıkarak, bir sorunun tanımlanmasının ve çözümlenmesinin sınırlarını zorlamaya çalışıyor. Bu bakış açısı, bir bakıma, IBA’nın “büzülen kentler” sorununu ele alışı ile de örtüşüyor:

Kentsel gelişim için yeni bir dinamizm üretebilme şansı, korumacı bir anlayışla kentlerin başarısızlıkları üzerinden geliştirilmesini amaçlayan bir yaklaşımdan değil, fakat planlanmamış durumları ve olayları yaratacak işbirliği ve tartışma ortamlarından doğmalıdır.(2)

Atölye süresince katılımcılar “planlanmamış durumları ve olayları” kışkırtacak projeler üretme hedefi ile, yabancı bir gözle bir kenti tanımlayabilme ve sorunlarını anlayabilme kaygısı şeklinde tanımlanabilecek bir çelişkiyi “kentin yeniden düşünülmesi” için bir araç olarak kullanmaya çalıştılar. Bu doğrultuda ortaya çıkan kentsel okumalar, her ne kadar sınıflandırma şeklinde sınırlar koymanın getirebileceği indirgemecilikten kaçınmak hedeflenerek disiplinlerarası çalışma desteklense de, atölyenin düzenleyicilerinden Torsten Blume tarafından üç grupta değerlendiriliyor. Birinci grup, Halle kentine canlılık getirebileceği düşünülen “çağdaş kültür merkezi”nin “geleneksel merkez” tanımının ötesinde yeniden tanımlanmasını ve bunun mimari karşılığını sorgulayan projelerden oluşuyor. İkinci grup, Modernist yaklaşımın ürünü olan “Yeni Kent”i eleştirerek yeni öneriler üreten projelerden oluşuyor. Üçüncü grup ise, bu Modernist anlayışın da etkilerinin görüldüğü kent kültürünün anlaşılması ve eleştirisi üzerinden projeler üretmeyi hedefliyor. Bu şekilde, “Tool 8.2” atölyesi, tarih boyunca karşılaşılan “büzülme” gibi bir kentsel soruna farklı ortamlarla, farklı disiplinlerle, dışarıdan bir gözle, geçici çözümlerin, kendiliğinden oluşları ortaya çıkarabilecek provokatif aktivitelerin nasıl etkileyebileceğini deneysel bir yaklaşımla ele almaya çalışıyor.

NOTLAR

* “Tool 8.2” Atölyesi Katılımcıları: Özge Açıkkol (Sanatçı, “Oda Projesi”, İstanbul), Seçil Yersel (Sanatçı, “Oda Projesi”, İstanbul), Bahar Beşlioğlu (Mimar, Ankara), Özlem Ünsal (İletişim Uzmanı, İstanbul), Sait Ali Köknar (Mimar, İstanbul), Ozan Adam (Sanatçı, İstanbul), Defne Önen (Mimar, İstanbul), Erhan Öze (Mimar, İstanbul), Wieland Krause (Sanatçı, Halle), Tore Dobberstein (Complizen Planlama Bürosu, Halle).

1. Akbar, Omar, 2005, “IBA Uluslararası Kentsel Gelişme 2010: Bir Deney”, Diğer Kentler: IBA Uluslararası Kentsel Gelişme 2010, Verlag, Berlin, s.129.

2. Akbar, Omar, 2005, “Küçülme – Avrupa Kenti için Bir Meydan Okuma”, s.36.

ATÖLYE

GLOBAL STUDIO International Design Charette

Berin F. Gür

Yrd.Doç.Dr., ODTÜ Mimarlık Bölümü

Global Studio, Birleşmiş Milletler Binyıl Gelişme Projesi Kent Yoksullarının Yaşam Koşullarını İyileştirme Çalışma Kolu’nun girişimi ile başlatılan bir proje olup, farklı ülkelerdeki üniversitelerin ortaklığı ile geliştirilmiştir. Global Studio, kent yoksulları ve kentselleşme konularında fikir geliştirilmesi ve gerçekleştirilmesine katkıda bulunmak üzere, toplum ile karşılıklı iletişim ve etkileşime dayalı, bireyin nesnesi olmaktan öte öznesi olduğu, kullanıcı katılımlı süreçlerin önemini vurgular. Bu konulara karşı duyarlılığı geliştiren eğitim modelleri ve uygulamaları destekler, ve uluslararası, ulusal ve toplum ölçeğinde katılımı sağlayan ortaklıkların kurulmasını amaçlar.

UIA 2005 İstanbul programı içinde, 24 Haziran-2 Temmuz tarihleri arasında gerçekleşmiş olan, Global Studio, geniş ölçüde politik etkileri olması hedeflenen bir pilot çalışmadır. Sydney, Columbia ve Roma Üniversiteleri’nin yanısıra Türkiye’den ODTÜ, İTÜ, MSGSÜ Mimarlık Fakülteleri’nin ortak katılımı ile düzenlenmiştir. Adının da çağrıştırdığı üzere, bu uluslararası tasarım atölyesi, 22 farklı ülkeden gelen farklı kültür, birikim ve deneyime sahip mimarlık ve planlama disiplinlerinden öğrenci, profesyonel ve akademisyenin katılımı ile gerçekleşmiştir. 3-6 Temmuz 2005 tarihlerinde gerçekleşen “People Building Better Cities” başlıklı etkinlikse, Global Studio sonrasında izlenmesi beklenen, UIA 2005 içindeki bağımsız sempozyumlardan biridir. (Global Studio ile ilgili daha geniş bilgi için bkz. www.theglobalstudio.com)

İstanbul’da gerçekleşmiş olan Global Studio etkinliği çerçevesinde, “Kentte Bir Yuva: Zeyrek” (A home in the City: Zeyrek) konulu proje, çok paydaşlı bir planlama ve tasarım deneyimi olarak çalışılmıştır. Global Studio, 2 Temmuz’da yapılan ön değerlendirme jürisinden sonra, 3 Temmuz’da projenin gerçek sahibi olan Zeyrek halkına yapılan sunuş, 6 Temmuz’da Michael Sorkin, Charles Correa, Moshe Safdie, Cameron Sinclair, Somsook Boonyabancha ve Gülsün Sağlamer’in katıldığı final değerlendirme jurisi, ve 8 Temmuz’da gelecek için yönergeler oturumu ile sona ermiştir.

Global Studio öncesinde, bir grup akademisyen tarafından Zeyrek halkının ortak ihtiyaçlarını tespit etmek ve proje paydaşları ile ilişkileri başlatmak amacıyla 3 haftalık bir ön çalışma yapılmıştır. Böylece, Fatih İlçe Belediyesi, mahalle muhtarları ve Eğitim Gönüllüleri Vakfı ile temasa geçilerek proje sürecine katılımları sağlanmıştır. Global Studio başladıktan sonra, genel olarak İstanbul kent planlaması ve özel olarak Zeyrek alanında yapılan restorasyon ve koruma çalışmaları, ve ayrıca kentleşme ve kent yoksulları konularında dersler verilmiştir. Projenin oluşumu aşamasında, ileriye dönük olmak üzere Zeyrek halkı ile anket yapılmış, başlıca Zeyrek’te yaşamak, ortak ihtiyaçlar ve gelecek ile ilgili beklentiler olmak üzere çeşitli sorular sorulmuştur. Farklı coğraflardan gelen öğrenci ve atölye yürütücülerinin biraraya gelmesiyle oluşturulan gruplar, İTÜ Taşkışla’da çalışmıştır.

Zeyrek’te yaşayan kent yoksullarının yaşam koşullarının iyileştirilmesine katkıda bulunmak üzere, öğrenciler tarafından temalar önerilmiştir. Süreç içerisinde, küçük öğrenci grupları tarafından geliştirilen ve birbiriyle örtüşen bu alt temalar daha sonra biraraya getirilerek farklı gruplar tarafından çalışılacak ana temalar oluşturulmuştur. Alt ve üst ölçeklerde, kurumsal, sosyal ve fiziksel anlamda çözümler üretmek üzere belirlenen ve birbirini tamamlayan ana temalar şöyledir: İstanbul-Zeyrek bağlantısı ve Zeyrek için üst ölçekte yapısal stratejiler geliştirilmesi; kurumsal ve toplumsal yapılanma; gelir yaratma (income generation); farklı cinsiyet ve yaş grupları (çoçuklar, kadınlar, erkekler) için öneriler; sokaklar ve konut; bahçeler. Burada ortak amaç, tasarımın araçlarını kullanarak farklı ölçeklerde Zeyrek’teki kent yoksulları için çözümler üretecek süreçleri başlatmaktır.

Bu anlamda, bir grup öğrenci ve atölye yürütücüsü, Zeyrek’te somut bir girişimde bulunmuş, halkın katılımı ve muhtarın desteği ile kullanılmayan bir artık alanda çocuklar için bir oyun alanı düzenlenmeye çalışmıştır. Farklı gruplar, geçmiş kültürel mirasın (müzeleştirmeden) Zeyrek halkı için yeni bir fiziksel-kültürel-ekonomik-toplumsal dönem başlatmak üzere değerlendirilmesi; tarihî dokunun izlerini takip ederek (Jacques Pervititch Haritalarını kullanarak), kullanılmayan açık alanların ve özel bahçelerin, ailelerin geçimine katkıda bulunacak kentsel tarım alanlarına dönüştürülmesi; konutun bir barınak olmanın yanısıra ailenin gelirine katkıda bulunacak gelir yaratma mekânı olarak iyileştirilmesi; depreme karşı yapıların sağlamlaştırılması ve hizmet alanlarının düzenlenmesi; farklı cinsiyet ve yaş gruplarını gözeterek eğitim, iletişim ve üretim mekânlarının organize edilmesi gibi öneriler geliştirmiştir. Bu çalışmalar sonucunda, değerlendirme jürilerinde gündeme gelen ve tartışılan konulardan en önemli olanı, Zeyrek’te yapılan iyileştirme çabaları sonucunda, üst gelir grubunun alt gelir grubunun yaşam alanlarını işgal etmesi ve onları yerlerinden etme ile Zeyrek’te seçkinleştirme (gentrification) süreçlerinin başlamasıdır.

Atölye yürütücülerinden biri olarak, Zeyrek’te kentsel mekânın varlığından, ve kentli halkdan bahsetmek ne kadar mümkün diye sorguluyorum. İstanbul’un merkezinde olduğu halde, Zeyrek’te denizi daha görmemiş, bulunduğu mahallenin dışına çıkmadan ve İstanbul’u görmeden yaşayan büyük bir kesim bulunmaktadır. Kentsel mekân toplumsal bir üretimse, halka kentlilik bilincinin kazandırılması önem taşımaktadır.

Kent yoksulları sadece sosyoloji ve ekonomi alanlarının bir konusu olarak değil, aynı zamanda kültürel ve özellikle mekânsal bir konu olarak ele alınmalıdır. Kent yoksulları küresel bir problemdir. İstanbul’da gerçekleşen etkinlik çerçevesinde, bu problemi yere bağlayan, Tarihî Yarımada’da bulunan, sürekli göç alan ve düşük gelir grubunun yaşadığı Zeyrek’dir. UNESCO Dünya Mirasi Listesi’nde yer alan Zeyrek, İstanbul’un tarihsel-toplumsal-politik katmanlarını belgeleyen arkeolojik bir alandır. Kent yoksulu yaşam ve çevre koşullarını iyileştirme problemini daha kompleks ve karmaşık yapan yere ait, bağlamdan gelen bu çok katmanlı toplumsal ve yapısal bilgidir. Global Studio İstanbul 2005, bu küresel probleme dair, yere özgü ama, katılımcıların kompozisyonu ve yapması hedeflenen etki anlamında, küresel bir söz söylemeye, Zeyrek için mekânsal ve toplumsal süreçleri başlatmaya çalışmıştır.

ATÖLYE

Global Studio Atölye Çalışması İzlenimleri

Serpil Özaloğlu

Dr., Bilkent Üniversitesi, İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü

Atölye çalışmalarından en çok ilgimi çeken ve önemli bulduğum Global Studio’nun çalışmalarını sunduğu oturumlardı. Bu atölyenin ana temaları “Nasıl daha iyi toplumlar inşa edebiliriz” (How to build better communities?) “Nasıl daha iyi kentler inşa edebiliriz?” (How to build better cities). Bu atölyede çalışmalarını anlatanlar arasında özel büro sahibi olan mimar ve plancılar, üniversitede öğrencileriyle birlikte çalışan öğretim üyeleri, öğrenciler ve bu kişi ya da topluluklarla benzer amaçlar çerçevesinde bir araya gelenlere örnek olarak da meslek dışından İngiliz bir kuaför hanım, müzisyen bir Avustralya yerlisi aborijin vardı.

Bu çalışmalarda ana amaç gerek kentlerde, gerekse kırsal kesimde çok yoksul olan toplulukların yaşam koşullarını ve konut, okul, mahalle gibi fiziksel çevrelerini iyileştirmek. Bunun için yapılan uygulamaları ve araştırmaları sundular. Bir grup, Türk öğrencilerle birlikte kongre öncesi İstanbul Zeyrek’te benzer bir çalışma yapmış. Zeyrek’te uygulama yapmaya zaman olmadığından sadece kongre öncesi yapılan proje sunuldu. Hatta çalışmadan sonra 5 yıldız mimardan oluşturulan jüri de çalışma hakkında düşüncelerini söyleyip kaygılandıkları ya da çözülmesi gereken noktalar konusunda sorularını gruba sordular. En önemli soru özellikle göç alan kentlerde mülkiyet konusu üzerineydi. İyileştirilen bölgelerden yaşayanların uzaklaşmak zorunda kalmamaları için önlem olarak nelerin düşünüldüğüydü. Bu soru da doğal olarak sadece mimari bir yaklaşımın kentsel ölçekte de olsa hukuki ve toplumsal sorunları göz ardı ederek amaçlanan sonuca varmak açısından naif bir yaklaşım olduğu tartışmasını geliştirdi.

Global Stüdyo’nun öğrencileriyle birlikte çalışan grupları eğer Meksika’da çalışıyorsa, toplanıp oraya gidiyor, Kenya’da çalışılıyorsa, toplanıp oraya, uygulama yerinde çalışıyor. Büro sahibi olanlar zaten uygulama bölgesine proje aşamasından önce gidiyorlar.

Hangi topluluk için proje yapılacaksa, topluluk üyeleriyle ilişki kuruluyor, içlerine giriliyor, nelere ihtiyaçları var, ne istiyorlar, çocuk, erkek, kadın, aile, mahalleli için saptanıyor. Çalışma ona göre şekilleniyor. Doğal olarak mimarlar sadece bina ya da var olanlarını iyileştirme çalışmaları yapmıyorlar. Susuz bir bölgeye su getirilmesi, çöpün ayrıştırılıp geri dönüşüm için kazandırılması, ağaçlandırma çalışmaları, kırsal bir bölgede tarım ilacının çok kullanılmasından ötürü kanserli sayısı artmışsa bu konu hakkında çevre halkıyla konuşma, ya da ilgili örgütlenmeye haber verip onları bölgeye çağırma sorumluluğunu da yükleniyorlar. Sonuç olarak disiplinlerarası bir çalışma ve dayanışma modeli oluşuyor.

Benim dinlediklerim arasında örnek olarak Kenya’dan ve Hindistan’dan iyileştirme uygulamaları, Japonya ve Uzakdoğu depremi sonrası iki mahalle ve konut bölgesi çalışması, Avustralya’dan aborijinler için yapılan konut projesi çalışması, bir de Zeyrek’te mahallenin koşullarını iyileştirme çalışması vardı. Bu örneklerin çalışma ve uygulama süreçleri dinleyicileri çok heyecanlandırdı. Atölyenin soru cevap kısımları hareketli geçti.

Bu oturumlarda siyasi söylemler de daha güçlü bir şekilde ortaya çıktı. Sadece tesbit ve eleştiri çalışmalarının yetmeyeceği vurgulandı. Aşağıdaki sorular ve görüşler izleyicilere de dolaylı olarak soruldu ve söylendi:

1. Sahip olduğun bilgiyle ne yapıyorsun?

2. Bilgi sahibi olmak ne tür bir sorumluluğu yüklenmek gerektirir? (Bilgi=sorumluluk)

3. Bilgiyi onu hayata geçirmek için kullan.

4. Mimar toplum için iyi olacak koşulları desteklemek ve savunmak için vardır.

5. Kimin için proje yapıyorsan onu projeye katılımcı yap.

Organizasyonu kazaya uğramış bile olsa kanımca konusu ülkemiz için sıcak gündem maddesi olan “Savaş ve kentler” atölyesinde de önemli çıkarsamalar yapılacak iki bildiri sunuldu. Bunlardan ilki, Avustralya’da yaşayan ama Saraybosnalı olup savaşı görmüş olan öğretim üyesi mimarın kentin kütüphanesine yapılan saldırıyı inceleyen bildirisi, Irak’ta Bağdat Müzesi’ne yapılan saldırıyı akla getirdi. Ayrıca 1980’lerden beri yine ülkemizde yaşananlarla yakından ilişkili olduğunu düşündüğüm, farklı etnik kökenden gelenlerin bir arada yaşamalarının çok kültürlülük olup olmadığı, ya da ne zaman çok kültürlülük olduğu, ne zaman düşman etnik gruplara dönüştüğü konusu, mimari sembol olarak ele alınan kütüphanenin ilk saldırılıp yakılan bina olduğu gerçeği çerçevesinde tartışıldı.

Bu icerik 4304 defa görüntülenmiştir.