417
OCAK-ŞUBAT 2021
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

  • Mimarın Adı Yok…
    Deniz İncedayı, Prof. Dr., MSGSÜ Mimarlık Bölümü, Mimarlar Odası Genel Başkanı

  • Depremin Ardından İzmir: İhmal Nerede, Sorumluluk Kimde?
    A. Muzaffer Tunçağ, Eski İnşaat Mühendisleri Odası Genel Başkanı, Eski Konak Belediye Başkanı
    Özgür Bozdağ, Öğr. Gör. Dr., DEÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü
    İlker Kahraman, Dr., Mimarlar Odası İzmir Şube Başkanı

YAYINLAR



KÜNYE
DOSYA: Öngörülemezliğin Eşiğinde Kentsel Dirençlilik

Giriş

 

Öngörülemezliğin Eşiğinde Kentsel Dirençlilik

Günümüzde tüm şehirler ve şehir sakinleri, hızlı kentleşme, değişen iklim ve politik istikrarsızlık gibi sebeplerden dolayı, depremler, seller, kıtlık, kuraklık, hızlı göç, siber saldırılar, salgınlar gibi doğal ve / veya insan yapımı bir dizi şok ve stresle karşı karşıya kalmaktadır. Dünyanın hemen her bölgesinde insan eliyle yapılaştırılmış ve biçimlendirilmiş kentler, bir yandan tarih boyunca yüzleştiğimiz ve günümüzde daha tehlikeli bir boyut almış olan afet risklerini tetiklerken diğer yandan afetlerden doğrudan etkilenen sistemler haline gelmişlerdir. Hızla değişen, daha karmaşıklaşan ve gelecek öngörülerinin zorlaştığı bu dünya düzeni içinde, kişilerin, kurumların, toplumların ve kentlerin hem ortaya çıkan değişim ve dönüşümlerle hem de doğal ve doğal olmayan afetlerle başa çıkabilen, uyum sağlayabilen ve hatta gerektiğinde bu değişimlere yön verebilen bir yapıda olması beklenmektedir. Türkçe literatürde “kentsel dirençlilik” ya da “kentsel dayanıklılık” başlıkları altında ele alınan ve küresel kalkınma çerçeve ve hedeflerinde sürdürülebilir kentsel kalkınmanın temel ilkelerinden biri olan “urban resilience” kavramı, bir şehirdeki bireylerin, toplulukların, kurumların, işletmelerin ve sistemlerin, ne tür kronik stresler ve akut şoklar yaşarlarsa yaşasınlar hayatta kalma, uyum sağlama, bu etkilerden en az hasarla en kısa sürede kurtulma kapasitesi ve becerisi olarak tanımlanabilir. Toplumlarımızın ve kentlerimizin geleceği, bu tür durumlar karşısında ne kadar dayanıklı / dirençli olabildikleriyle doğru orantılıdır ve çok katmanlı, çok boyutlu, bütünsel yaklaşımlar içeren kentsel politikaları ve uygulamaları zorunlu kılmaktadır.

Bu çerçeveden yola çıkarak, “600 yıllık süreç içinde insanın ‘dirençli yaşam alanı’ oluşturma macerasında ortaya koyduğu çabalar ve karşılaştığı sorun alanları ile, günümüz COVID-19 salgını sırasında karşılaşılan güvenli, sağlıklı ve sürdürülebilir barınma alanı arayışları arasındaki olası benzerliklere” dikkat çeken Ali Tolga Özden, doğal afetler genelinde ve salgın hastalıklar özelinde güvenli yapı üretimi ve yaşam alanı tasarımı yaklaşımlarının nasıl şekillendiğini tartışıyor. Kentsel dayanıklılığın temel göstergeleri üzerinden, COVID-19 salgını ile mücadelenin ana maddelerini tartışan Zeynep Deniz Yaman Galantini, kentsel dayanıklılığınmekânsal ve toplumsal dinamiklerin dengeli etkileşimi ve beklenmedik değişimler karşısındaki yönetişim kapasitesinin kesişiminde bulunması gerekliliği üzerinde durarak kent planlama sürecinde değişimi yönetebilme becerisine bağlı olarak kentsel dayanıklılığa ulaşmada “bütünsel yaklaşımın” önemine vurgu yapıyor. Ebru Tekin Bilbil ise yazısında, “yaşanamayan kentlerde yaşam ve ölüm çizgisinde kentsel hizmetlerden mahrum, güvensiz, güvencesiz, sağlıksız, pis, kirli, sıkışık ve yersiz olma halini” tartışmaya açarken kentsel dirençliliğin yaşanabilirliğe bir alternatif olarak sunulmasını eleştiriyor. Belirsizliklerin arttığı ve geleceğin öngörülemediği bir dünya düzeni içinde “afet risk yönetimi çerçevesindeki katı, deterministik bakış açısı ve modernist kent planlama kuramlarından miras kalan rasyonalist yaklaşımların yerini, belirsizliği ve değişimi odağına koyan yenilikçi ve yaratıcı yaklaşımların alması gerektiğini” vurgulayan Deniz Gerçek ise, dirençlilik, kentsel dirençlilik, kentsel mekânsal dirençlilik kavramlarını ayrı ayrı tanımlayarak bu kavramların farklı disiplinlerle olan ilişkisini ortaya koyuyor.

Sunulan görüşler ışığında, ana başlık olmamasına rağmen tüm yazıların kaçınılmaz odağı haline gelen COVID-19 salgınının, gelecekte kentlerimizin ve tüm yaşam alanlarımızın planlanmasında ve tasarımında eski / yeni bir girdi olduğu sonucuna varabiliyoruz.

Dosya Editörü: Şebnem Önal Hoşkara

Bu icerik 1349 defa görüntülenmiştir.