397
EYLÜL-EKİM 2017
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

YAYINLAR



KÜNYE
ANMA

Salacak, Çukurköy, Besim Çeçener

H. Sinan Omacan, Mimar

Temmuz ayı içerisinde, Türkiye’de mimari koruma kültürüne derin katkılar yapmış bir mimarı, Hüseyin Besim Çeçener’i kaybettik. Özellikle sivil yapıların, konutların ve yerleşimlerin, kendi deyişiyle “halkın yaptığı ve yaşadığı” yerleşimlerin korunması için bir ömür boyunca çalışmış ve bu alanın Türkiye’de yerleşmesine önemli katkılar yapmış bir isimdi. 1934 yılında Üsküdar’da doğan Besim Çeçener, 1963 yılında DGSA’yı bitirerek mimar oldu. 1963-71 yılları arasında İstanbul Belediyesi’nde, 1971 yılında itibaren ise dönemin Anıtlar Yüksek Kurulu’nda Genel Sekreter olarak görev yaptı. Mezuniyetinden itibaren, ama özellikle bu dönemde, eşi Engin Çeçener ile birlikte, özverili ve gönüllü bir çalışmayla, başta kendisini ait hissettiği Üsküdar ve İstanbul olmak üzere tüm Türkiye’de pek çok sit alanının belgeleme ve tespitlerini yaparak kültür mirası yapı stoğunun envanterini çıkardılar. Anıtlar Yüksek Kurulu’ndaki görevinde gösterdiği “başarı”, yine kendi deyişiyle “AKM’de oturma görevi” ile ödüllendirildikten kısa bir süre sonra emekli oldu. Emeklilik döneminde yayına hazırlayarak çıkarttığı kitaplar, Üsküdar’da geçen çocukluğundan başlayarak Engin Çeçener ile birlikte yaptıkları tespit ve envanter çalışmalarına uzanan geniş bir döneme ait özverili çalışmaların son ürünleri oldu.

Hüseyin Besim Çeçener, Türkiye’de koruma kültürünün yerleşmesine yaptığı bu katkılar nedeniyle, 2014 yılında XIV. Dönem Ulusal Mimarlık Ödülleri’nde “Mesleğe Katkı Dalı” ödülünü aldı. Ankara’daki ödül töreninde, hazırladığı konuşmayı kürsüde benim okumamı istemesi, hep buruk bir onurla hatırlayacağım bir anımdır.

Mesleki alana tüm katkıları ötesinde, çocukluğumdan beri tanıdığım Besim Çeçener’in benim için ayrı bir önemi olmuştur. Annem Meral ve babam Engin Omacan dolayısıyla, çocukluğum boyunca, yani henüz mimar olmadan tanıdığım pek çok mimar içerisinde, Besim Çeçener’in (ya da benim hitap şeklimle Besim Amca’nın) son derece kendine özgü bir yeri vardı. Bir yandan yaptığı resimler, tahta baskıları ve türlü el sanatları ile, bir yandan da Türkiye’nin pek çok sit alanı için geniş arşivi ve belleği ile benim gibi şüphesiz pek çok insan için, müthiş bir danışman ve bilgi kaynağı olmuştur Besim Amca. Salacak’da otururlardı o zamanlar. Üsküdar’da ahşap bir evde doğmuş ve o çevrede büyümüş olması nedeniyle, geleneksel ahşap konut dokusunu sadece bir koruma uzmanı mimar olarak değil, içinde yaşamış bir insanın doğallığı ile de bilir ve severdi. Yapılı bir çevrenin ve ögelerinin, nasıl derinlemesine okunabileceğini öğrendiğim insanlardan biri olmuştu. Emeklilik döneminde Yalova Çukurköy’de inşa ettikleri ahşap ev, benim de öğrencilik yıllarımda gördüğüm ilk ahşap yapı şantiyesiydi.

Daha sonra, bizimkilerle Çukurköy’de tekrar komşu olduklarında, Engin Omacan ile Besim Çeçener’in sohbetleri, tavla sesleri ve çok sevdiği köpekleri Pan ve Corç’un sesleri birbirine karışırdı. Sanırım benim gibi, pek çok seveni ve dostu da, hep yaşadığı mekânlarla birlikte hatırlayacaklar Besim Çeçener’i, kah Salacak’da, kah Çukurköy’deki o ahşap evin bahçesinde.

 

Bu icerik 3752 defa görüntülenmiştir.
<p>Yalova Çukurköy’de inşa  ettikleri evin bahçesinde, Engin ve Besim Çeçener, 1992<br />   Fotoğraf: Samih Rıfat</p>