MİMARLIK GÜNDEM
			Yeni İmar Yönetmeliği Yeni Mi?
			Feridun Duyguluer, Y. Şehir ve Bölge Plancısı
			“Çok dikkat çeken bir durum, işlev ve yapı düzeni tanımlarındaki değişikliklerle, yeni yönetmeliğimiz imar planlarındaki nüfus / yapı / donanım dengesini olumsuz yönde etkilemiştir. Getirilen tanım genişlemeleriyle, tek işlevli plan kararları ‘çok işlevlilik’ veya ‘işlevi tamamlayan yan işlevler’ şeklinde, planın iç tutarlılığını zedeleyen bir ortam yaratılmıştır.”
“Yapı düzeniyle ilgili son yılların en sıcak gündemi olan ‘emsal’ konusu ise, tanım genişlemesiyle, önceki yıllara ilave olarak yeni bir aşama kazanmıştır. Çünkü ‘İnşaat alanını nasıl artırabilirim?’ sorusunun oluşmasına imkan tanıyan ‘hesap harici’ ve ‘emsal harici’ hesaplamaları, gündemin sıcaklığını daha da artıracaktır.”
“Ancak, imar planı bir ‘kolaylaştırıcı araç’ olarak da görülmemelidir. Bu tür plana öncelik veren ifadeler, çeşitli maddelerde hükümleri zayıflatmak ve plan değişikliklerini de teşvik etmek suretiyle fazlasıyla yer almaktadır.”
“İmar Kanunu’nda yer alan ‘beldenin şartlarının da gözetilmesi’ gibi bir performans kuralının Yönetmeliğe yansıtılmaması çok önemli bir eksikliktir.”
			
			
			
			
			İmar  uygulama süreci, uygulama imar planı ve imar yönetmeliğinin birbirlerini  tamamlayan yaptırım gücü ile başlar. Buna, “plan / yönetmelik beraberliği” de  denilebilir. 60 yıl öncesine gidelim.
“Plan  / yönetmelik beraberliği”, 1956 yılındaki 6785 sayılı İmar Kanunu’nda yer almış  olan, “Her belediye, mahalli hususiyetleri ve imar planı esaslarını göz önünde  tutarak, kendi imar talimatnamelerini hazırlamaya mecburdur” hükmü ile getirilmişti. Ayrıca, belediyelere yardımcı  olmak üzere bir “tip talimatname” örneği de hazırlanmıştı. Örnek dokümanda, “bu  talimatnamede yazılı hükümler, imar planında  aksine bir açıklama bulunmadığı takdirde uygulanır” şekliyle, imar hukukuna  özgü, çok önemli bir hukuk normu kademelenmesi yer alıyordu. 
Yukarıdaki  hukuki durumu analitik olarak değerlendirdiğimizde:
  1-İmar  yönetmeliği için 
yerel özelliklerin dikkate alınacağı,
  2-Yönetmeliğin 
imar planı esaslarına göre hazırlanacağı,
  3-Yönetmeliğin 
belediyesince hazırlanmasının bir  zorunluluk olduğu,
  4-Bir  üst norm olarak tanınan 
imar planının,  yönetmelik hükümlerine göre 
öncelik alacağı,
  hususlarında  4 önemli faktör, imar yönetmeliğinin ne olduğunu tanımlarken; aynı zamanda imar  uygulamalarında da belediyenin görevli ve sorumlu olduğunu vurguluyordu.  Yerellik önplandaydı.
Sonra, Kanundaki 1972 değişiklikleri ve  1985’deki yeni İmar Kanunu ile plan / yönetmelik beraberliğinde kurumsal değişimler  yaşandı. Büyükşehirler kendi imar yönetmeliklerini hazırlayabiliyorken; diğer belediyeler,  Bakanlığın hazırlamış olduğu tip imar yönetmeliğini kullanmak zorundaydılar.  1990’lardan sonra, yönetmeliklere eklenen veya eklenmesi teklif edilen hükümler  ile ilgili Bakanlık ve belediyeler arasında önemli tartışmalar yaşanıyordu.
Giderek, küçük / büyük belediyeler, imar  planına ağırlık vermeye başladılar. Plan / yönetmelik beraberliği  birbirlerini tamamlayan değil, birbirleriyle yarışan bir ikilemi oluşturdu.  Artık belediyeler, imar yönetmeliklerinin ‘katı’ hükümlerine karşı, planın üst  olma özelliğinden hareketle, çeşitli plan  notları üretmeye başladılar. Planlama tekniği kapsamında çok yararlı plan  notları da ‘icat’ edildi. Fakat temel kuralları bozan pek çok uygunsuz ve  ayrıcalıklı plan notlarının çoğalmasıyla, planlamanın da itibarı zedelenmeye  başladı.
Bu gelişmelere karşı, 2012 yılında, İmar  Kanunu’na iki madde eklenerek bugünkü imar yönetmeliğinin dayanağı oluşturuldu.  6306 sayılı dönüşüm kanunu paketi içinde, 3194’e ilişkin getirilen düzenlemenin  gerekçesinde, “İmar uygulamalarına  ilişkin yönetmeliklerin olması gereken düzenlemeleri ihtiva etmesi ve iyi  şekilde uygulanması, Ülkemizdeki yapıların can ve mal emniyetini temin ve sair hususlar bakımından çok önemlidir” şeklinde,  tek cümlelik ve çok genel bir açıklama bulunuyordu. Bu doğrultuda 2013 yılında  Tip İmar Yönetmeliği’nde önemli ve tartışmalar yaratan değişiklikler oldu.
Büyükşehirler dahil tüm belediyeler Tip İmar  Yönetmeliği kapsamına alındı. Nihayet 2017 yılında, tip yönetmelik de iptal  edilerek, “Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği” (PAİY) 3 Temmuz’da resmî olarak  ilan edildi. Yine aynı gün Bakanlık web sitesinden yapılan açıklamada, “imar  disiplinini bozan birden fazla yönetmeliğin tercih edilmesi” ile ilgili durumun 01.10.2017 tarihi itibariyle  sonlandırılmış olacağı belirtiliyordu.
Yeni bir yönetmeliğe şiddetle ihtiyaç  bulunuyordu, ama, evet ama…
Ülkemizin geniş coğrafyasını ve yerel  özelliklerini dikkate almadan, belediyelerin imar uygulama süreçlerini tek “bir” yönetmelik sınırları (kalıbı)  içine yerleştirilmesi, kentlerimizin ve yapılaşmalarımızın geleceği ve bu  kapsamda yüklenilecek sorumluluklar bakımından düşündürücü olmaktadır.
Çok  dikkat çeken bir durum, işlev ve yapı düzeni tanımlarındaki değişikliklerle,  yeni yönetmeliğimiz imar planlarındaki nüfus / yapı / donanım dengesini olumsuz  yönde etkilemiştir. Getirilen tanım  genişlemeleriyle, tek işlevli plan kararları “çok işlevlilik” veya “işlevi  tamamlayan yan işlevler” şeklinde, planın iç tutarlılığını zedeleyen bir ortam  yaratılmıştır.
Yapı  düzeniyle ilgili son yılların en sıcak gündemi olan “emsal” konusu ise, tanım  genişlemesiyle, önceki yıllara ilave olarak yeni bir aşama kazanmıştır. Çünkü “İnşaat  alanını nasıl artırabilirim?” sorusunun oluşmasına imkan tanıyan “hesap harici” ve “emsal harici” hesaplamaları, gündemin sıcaklığını daha da  artıracaktır.
Diğer  önemli konu ise, Yönetmeliğin 69. maddesi ile “ayrıcalıklı norm kademelenmesi” getirilmesidir. Bu madde ile  Yönetmeliğin kurgusu, uygulama yönünden iki gruba ayrılmıştır. İdarelerce  değiştirilebilecek bölümler birinci grup içinde yer alırken, ikinci grupta  değiştirilemeyecek bölümler yer almaktadır. Bu farklılaşmayı dikkate alarak,  plan ve yönetmelik beraberliğine ilişkin üç  farklı norm kademelenmesi yapılmıştır. Plan ve yönetmelik öncelikleri farklılaştırılan  kademeler şu şekildedir: Büyükşehir ve il belediyeleri, diğer belediyeler, özel  proje uygulamalarını yürüten kurumlar.
Sadece,  bazı özel projelere dönük olarak,  plana öncelik veren kademelenme çok  ayrıcalıklı bir uygulama biçimidir. Aslında tüm belediyelerin bu şekilde  donatılması gerekir. Plana öncelik verilmesinin doğru olduğunu, ilk paragraflarımızda  izah etmiştik. Ancak, imar planı bir “kolaylaştırıcı araç” olarak da görülmemelidir.  Bu tür plana öncelik veren ifadeler, çeşitli maddelerde hükümleri zayıflatmak  ve plan değişikliklerini de teşvik etmek suretiyle fazlasıyla yer almaktadır. Sanki  imar planı ile her istenilen yapılabilecekmiş gibi bir anlam kaydırması, herhalde fazlasıyla tartışma  yaratacaktır. İmar yönetmelikleri, kendi uygulamaya dönük kurallarıyla  yetinmeli, plan atıfları minimum seviyede tutulmalıdır.
Buradaki kısa genel değerlendirmemize şunu da  ilave etmemiz gerekir ki, imar yönetmeliklerimiz artık “inşaat merkezli” olma  niteliklerinden kurtulmalıdır. Bu kapsamda en dikkat çeken konu, yönetmeliğin  kurgusu ve içeriğidir. Eski yönetmelik  formatının (ilave ve değişiklikler yapılmış olsa da) devam ettirilmemesi  gerekirdi. Kanunlara yerleştirdiğimiz “güzel” kavramların uygulama süreçlerini  de hazırlamak zorundayız. 2012 yılında getirilen ek 5. madde ile İmar Kanunu’nda  yer verilen, imar uygulamalarına ilişkin yönetmeliklerde “beldenin şartlarının da gözetilmesi” gibi bir performans kuralının  Yönetmeliğe yansıtılmaması çok önemli bir eksikliktir. Bu konuyu daha da önemli  hale getiren, yine Kanuna 2013 yılında eklenen 8/f maddedir. “Uygulamaya ilişkin kararlar” bağlamında, parsel ve yapı  hususları ifade edilirken, “yörenin koşulları”, “bölgenin özellikleri”, “erişilebilirlik”,  “sürdürülebilirlik”, ve “çevreye etki” kavramlarına da yer verilmiş olup,  bunlara ilişkin esasların Bakanlıkça tespit edilmesi öncelikle gerekmektedir. Yönetmeliğin  5. madde, 20. fıkrasıyla, bu tür kavramlar sıralanarak, “yapıya ilişkin  hükümler içeren mevzuata da uyulur” şekliyle sadece bir hatırlatma yapılması hiç de yeterli  değildir. İmar uygulama sürecinde yer alıp birbirleriyle bağlantısı kurulmamış  çeşitli sektörel yönetmeliklere başvurma ve uyum sağlama usulüne son  verilmelidir. Artık bu tür konular, özellikle yapılaşma süreçleri, mevzuat konsolidasyonu  kapsamında “birleşik imar yönetmeliği”  anlayışıyla ele alınmaktadır. Teknik bütünlük ve idari işlem birliğiyle beraber  zaman ekonomisi de sağlanmaktadır. Özellikle vatandaşlar açısından da çok  yararlıdır.
Yerelliği  ve çeşitliliği destekleyerek tasarım zenginliğini artıracak imar  yönetmeliklerimize…
			
			
			Bu icerik 8553 defa görüntülenmiştir.