328
MART-NİSAN 2006
 

İNGİLİZCE ÖZET / ENGLISH SUMMARY

TÜRKÇE ÖZET

MİMARLIK DÜNYASINDAN

YAYINLAR

MİMARLIK’tan 328



KÜNYE
DOSYA: Mimarlık ve Eğitim Kurultayı’nın Ardından

türkiye mimarlık politikası

“Tarihin mimarlık ülkesini yeniden mimarlıkla buluşturalım…” çağrısıyla hazırlanarak Kurultay’a sunulan metinde, önce Avrupa ülkelerindeki mimarlık politikaları tanıtılmaktadır. Bu ülkelerde mimarlığın sadece meslek kuruluşlarınca üretilen kurallarla ve eğitim kurumlarınca değil, üst düzey siyasal ve kamusal karar ve yönlendirmelerle de gözetilerek geliştirildiği anımsatılan metinde, Türkiye’nin özellikle 1950 sonrası mimarlığını ve kentlerini doğrudan etkileyen politik aşamalar şöyle özetlenmektedir:

- 1950’ler: “Her mahallede bir milyoner.” (Yık-yapsat / çok katlı imar / arsa rantı üleşimi / ilk “kentsel dönüşüm”)

- 1960’lar: “Plan değil, pilav istiyoruz.” (Kamu yararına imar kısıtlamalarına tepki / plansız yapılaşma)

- 1980’ler: “İşbitirici İmar Politikaları” (Yerel-denetimsiz imar yetkileri; Islah imar planları, gecekondunun planla apartmanlaşması / 2. “kentsel dönüşüm”)

- 1990-2000’ler: “Ayrıcalıklı imar haklarıyla mimarlık” (uygunsuz yapılaşmaya üst düzey siyasi ve yasal himayeler / kaçak kentte yenileme (3. “kentsel dönüşüm”)

Bu sürece karşın Anayasa’daki vurgulama ise anlamlıdır: Anayasamızın Konut Hakkıyla ilgili 57. maddesi; “Devlet, şehirlerin özelliklerini ve çevre şartlarını gözeten bir planlama çerçevesinde, konut ihtiyacını karşılayacak tedbirleri alır… ” şeklindedir ve maddenin gerekçe metninde de “bina planlaması, şehir planlamasının bir parçasıdır” vurgulaması yer almaktadır.

Bu açık Anayasal ilkeye rağmen, özellikle mimarlığın dışlanması; toplumun mimarlık hakkının yadsınması; tarihsel dokuları ve kültürel sürekliliği yok eden tip kentleşme gibi konuları irdeleyen metin, mimarlığın “toplumsal bir kültür öğesi” olduğunu vurgulayarak; bir ülkenin mimarlıktan uzaklaşmasının, hele Türkiye gibi binlerce yıllık yerleşme birikimine sahip bir ülkenin kendi mimarlık kaynaklarından da giderek uzaklaşmasının, sadece sıradan bir imar ve yapılaşma sorunu değil, daha da derinlerde bir kimlik bunalımı ve bir kültürel erozyon sorunu olarak yaşamsal önem taşıdığına dikkat çekmektedir.

Türkiye’nin tarihsel birikimlerine yakışır ve çağın gereklerini yerine getiren bir yapılı çevre ile kentsel ortamlara kavuşabilmesi için benimsenmesi öngörülen temel ilkeler ise özetle şöyle açıklanmaktadır;

- Güvenli, sağlıklı ve nitelikli konut ve yaşam çevreleri, yurttaşların temel hakkıdır.

- Mekânsal yapılanmada kültürel boyuta, çevreye ve kaliteye özen gözetilmelidir.

- Yapılı çevrenin oluşumunda tarihsel süreklilik, kamusal alanların kalitesi, farklı toplumsal katmanların bir arada olması ve kentsel çeşitliliğin zenginliği esastır.

- Düzeyli ve nitelikli bir mimarlık, yaşam çevresini yüceltir ve sakinlerin kentsel ya da kırsal çevre ile ilişkilerini olumlu yönde etkiler; bu nedenle toplumsal bütünleşmede ve toplumsal-ekonomik gelişmede de olumlu katkısı vardır.

- Mimarlık entelektüel, kültürel, sanatsal ve mesleki bir uğraştır. Bu nedenle, mimari hizmet de, kültürel ve ekonomik boyutu olan bir profesyonellik içerir.

- Mimarlık, toplumsal hayatın vazgeçilmez bir parçası, tarihin, kültürün ve yaşam çevresinin temel bir öğesidir.

- Mimarlık kültürü temelde toplumun bir kültürüdür; bunun yitirilmesi aynı zamanda toplumsal yozlaşmanın da göstergesi ve hatta nedeni olduğunun bilinci içinde yen mimarlık ve imar politikaları bir an önce belirlenmelidir.

Bu icerik 2970 defa görüntülenmiştir.