331
EYLÜL-EKİM 2006
 

İNGİLİZCE ÖZET / ENGLISH SUMMARY

TÜRKÇE ÖZET

MİMARLIK DÜNYASINDAN

YAYINLAR

MİMARLIK’tan 331



KÜNYE
KORUMA(MA)

Bir Yıkımın Düşündürdükleri: BALIKESİR KERVANSARAY OTELİ

Yasemin İnce Güney

Dr., Araş. Gör., Balıkesir Üniversitesi, Mimarlık Bölümü

1950’li yıllarda açılan bir mimari proje yarışmasının sonucunda inşa edilen Balıkesir Kervansaray Oteli bundan 50 yıl sonra belediye tarafından alınan yıkım kararı ile sessizce tarihe gömülen yapılarımızdan biri olmuştur. Tarih içinde kent kimliğinin oluşmasında öncü rolü olan bu tip mimari eserlerin korunamamasının altında yatan toplumsal eksikliklere dikkat çeken yazar, mimar ve şehircileri de bu bilincin oluşmasında aktif rol oynamaya davet ediyor.

Bir binanın yıkılması sadece o binayı oluşturan taşların, tuğlaların, betonun ortadan kalkması olarak düşünülemez. Bir binanın yıkımı bir şeylerin ters gittiğinin göstergesidir çoğu zaman. Çalışmayan, işlemeyen bir şeylerin sonucunda verilmiştir yıkım kararı. Örneğin, 1972 yılında St. Louis Pruitt-Igoe Sosyal Konutları’nın, suç oranının çok artması nedeniyle yıkımı, Charles Jencks tarafından modernizmin ölümü olarak nitelendirilir. 1951 yılında tasarlanan ve 1956 yılında inşaatı tamamlanan Pruitt-Igoe’nun sadece 16 yıl sonra yıkımı, modernizmin kutsal saydığı ilkelerin pek de geçerli olmadığını ilan etmiştir. Yıkımlar bazen de daha iyiye ulaşmak için yapılması gereken sıradan bir süreç olarak düşünülebilir. Bunun en çarpıcı örneği, her gün değişen yüzüyle gurur duyan Las Vegas şehridir. Vegas’da her yıkım, yıkılan otel ve kumarhanenin yerine geçecek daha büyük, daha gösterişli, daha yeni bir yapının müjdecisidir.

Balıkesir’de, Ocak 2006’da, Türkiye’nin pek çok kentinde gerçekleşen benzer yıkımlar gibi, Kervansaray Oteli de yıkılarak ortadan kaldırılmıştır. Gelişmekte çok geri kalmış Balıkesir kentini yeniden yaratmayı hedefleyen Balıkesir Belediyesi’nin kararıdır bu yıkım. Belediye yıkım hazırlıklarına başlarken, Mimarlar Odası Balıkesir Şubesi, Kervansaray Oteli yıkımının durdurulması istemiyle bir yandan Bursa Bölge İdare Mahkemesi’ne dava açarken bir yandan da Balıkesir milletvekillerine konuyla ilgilenmeleri için yazılar yazar. (1) Kervansaray Oteli’nin yıkımı, gerçekleşmesinden birkaç gün önce 4 Ocak 2006’da, Cumhuriyet gazetesinde Oktay Ekinci’nin yazısıyla tekrar gündeme gelir. Bu çabalar sonuçlanamadan, otelin yıkımı gerçekleşmiştir. Kervansaray Oteli’nin yıkımı da, hem bir şeylerin ters gittiğinin göstergesi olarak, hem de yerine yapılacak yeni sosyal tesislerin habercisi olarak düşünülebilir. Bakış açımız ne olursa olsun, bu yıkımın irdelenmesi, özellikle Türkiye gerçeğinde toplum ve mimarlık camiası arasındaki iletişim sorunlarına işaret etmesi nedeniyle önem taşımaktadır.

Kervansaray Oteli’nin mimari projesi, 1955 yılında yapılan proje yarışmasını kazanan Muhteşem Giray ve Affan Kırımlı’ya aittir. Kervansaray Oteli’nin, dönemini yansıtan kültürel özgünlüğe sahip olması nedeniyle Balıkesir’in kültürel zenginliği sayılarak korunması konusunda, dönemin Oda Genel Başkanı Oktay Ekinci ve Şube Başkanı Cengiz Dikici gibi pek çok kişi hemfikirdir. Ekinci, Kervansaray Oteli’ni, tanımladığı meydanla birlikte 60 yıl önceki planlı imar kültürümüzün ve 20. yüzyıl mimarlık sanatımızın bir yansıması olarak tanımlar. Bunun yanısıra, Kervansaray Oteli’nin Balıkesir’in simgesi haline geldiğini Balıkesirliler gibi, yolları Balıkesir’den geçerken oteli kullananlar da kabul etmektedir. Örneğin, Bulutsuzluk Özlemi müzik grubu üyelerinden Y. Mimar Nejat Yavaşoğulları, grubun Ege yolculuklarında uğradıkları Kervansaray Oteli’ni Balıkesir’in Pera Palas’ı olarak tanımlar. (2) Kervansaray Oteli var olduğu süre içinde, Balıkesir’e gelen konukları ağırlamanın yanısıra, çok çeşitli kültürel ve sosyal aktivitelere de evsahipliği yapmıştır. (3) Otelin içinde ya da bahçesinde gerçekleştirilen bu aktivitelerden başka, otelin dış çeperinin tanımlamaya yardım etiği Cumhuriyet Meydanı’nda, 1980’ler sonuna kadar yapılan milli bayram kutlamaları da otelin kent hafızasındaki önemli yerini vurgular. (4)

Peki, Kervansaray Oteli’nin önemi ve değeri biliniyorduysa neden yıkımı durdurulamamıştır? Bunun en önemli nedenlerinden biri, Kervansaray Oteli’nin farkına varılmasında geç kalınmış olunmasıdır. Otelin, hem mimari özellikleri bakımından, hem de kent tarihinde ve kent kimliğinin oluşumunda oynadığı rol açısından önemi, yazılı basında olduğu gibi akademik çevrelerde de sadece son zamanlarda tartışılmaya başlamıştır. Otel ilk olarak, DOCOMOMO-Türkiye Ulusal Çalışma Grubu’nun 10–11 Kasım 2004 tarihlerinde ODTÜ Mimarlık Fakültesi’nde düzenlediği “Türkiye Mimarlığında Modernizmin Yerel Açılımları” başlıklı poster sunuşlarında Balıkesir Üniversitesi MMF öğretim üyelerinden Gaye Birol tarafından tanıtılmıştır. (5)

Bir mimari eserin farkına varılması, o eserin tanınması ve tanıtılması ve dolayısıyla da korunmasında ilk adımlardan biridir. Korumada tanımanın önemini Emre Madran’ın şu sözleri çok güzel özetlemektedir: “Tanımazsanız sahiplenemezsiniz.” (6) Nur Akın’ında belirttiği gibi, kentsel ve tekil ölçekli mimari eserlerin farkına varılıp dokümantasyonlarını gerçekleştirmek, koruma sürecinde ilk aşamadır. Tescil, ancak bu fark edilmeden sonra gerçekleşebilecek ikinci bir adımdır. Kervansaray Oteli’nin tescili için de Mimarlar Odası Balıkesir Şubesi, Çanakkale Koruma Kurulu’na başvurmuştur, fakat olumlu yanıt alınamamıştır. Oktay Ekinci, Çanakkale Kurulu’nun bu olumsuz kararını eleştirir ve Koruma Yüksek Kurulu’nun “acele ilke kararı” alması gerektiğini savunur. Oda’nın Balıkesir milletvekillerine konuyla ilgilenmeleri için yazdığı yazılar da cevapsız kalır. Mimarlar Odası son olarak Bölge İdare Mahkemesi’ne başvurarak yürütmenin durdurulması ve yıkım kararının iptali için dava açar. Dava henüz sonuçlanmaya fırsat bulamadan, Balıkesir Belediyesi, otelin yıkımını gerçekleştirir. Kervansaray Oteli’nin farkına varılmasında ve tanınıp tanıtılmasında gecikildiği gibi, yıkımını durdurmak için yapılan tescil çabaları ve diğer girişimlerde de çok az ve çok geç kalınmıştır.

Kaybettiğimiz davalardan biridir Kervansaray Oteli biz mimarlar için. Aslında bu yıkım bize bırakılmış olan mirası koruyamadığımızın bir göstergesi değildir sadece. Bu yıkım, bizim, mimar ve şehir bölgeciler olarak, şehirliye -ki yöneticiler de dâhildir bu tanıma- kendi şehir kimliklerinin önemini ve mimarlığın bu kimliğin oluşumundaki kritik yerini anlatamadığımızın bir göstergesidir. En önemli sorun da budur aslında.

Bu sorun, bugün ortaya çıkmış, ya da birkaç günde halledilebilecek bir sorun değildir. Bu sorunun giderilmesi bir süreç gerektirir. Topluma mimarlığı anlatmanın gerekliliğini ifade eder. Mimarlık kamuoyu gündemine getirilerek, toplumda mimarlığın hem geçmişin mirası olarak, hem bugünün yaşam alanları olarak, hem de geleceğin eserleri olarak önemini kavramış insanlar oluşturmanın önemini ve aciliyetini vurgular. Bu konuda dikkat edilmesi gereken önemli bir noktayı da, Emre Madran’ın şu sözleriyle ifade etmek istiyorum: “İnsan öğesi yasalarla oluşamaz, başka bir anlayışın ürünüdür.” (7) Diğer bir deyişle, bu bir bilinç sorunudur. Bu bilincin toplumda kendiliğinden oluşmasını, ya da başkaları tarafından bizim için oluşturulmasını bekleyemeyiz. Bu görev bize aittir. Fakat bu görevi yaparken unutmamamız gereken en önemli nokta, toplumun bu bilincin oluşmasındaki kritik rolüdür. Toplum üyelerini, bu bilinci aktarmamız gereken pasif dinleyiciler olarak düşünemeyiz. Onlar da, bu koruma bilincinin oluşumunda aktif rol oynaması gereken oyunculardandırlar. Aktif katılımları, bu süreci sahiplenmelerini de sağlayacak güçlü bir etmendir.

Toplumun aktif rolünün öneminin fark edilmesi, biz mimarların, mimarlık disiplini dışında kalanlarla diyalogunda farklılaşmayı gerektirir. Lynda Scneeloth’un da belirttiği gibi, biz çevre tasarımcılarının, “biz” ve “diğerleri” olarak yaptığımız ayrımların artık geçerli ve faydalı olmadığını fark edip, bunun yerine paylaşımcı bir bilincin oluşturulması için çaba göstermemiz gerekmektedir.(8) Paylaşımcı bilincin oluşturulması, toplum üyelerinin, tarihî mirasımızın korunmasında da en az tasarımcılar kadar önemli rolleri olduğunun farkına varmaları ve bu görevin gerekliliğini algılamaları açısından çok önemlidir.

Bu paylaşımın katılımcıları olarak biz tasarımcılara düşen görev, diğer katılımcıların bu bilincin oluşmasındaki önemli rollerini unutmamak ve onlara hatırlatmaktır. Son yıllarda başlatılan, Mimarlar Odası Ankara Şubesi’nin düzenlediği, çocukların katılımını hedefleyen atölyeler ya da Mimarlar Odası Balıkesir Şubesi’nin son yedi yıldır her yıl düzenlediği 23 Nisan Resim Yarışması (bu yıl gerçekleşemese de) doğru yolda atılan, umut vaat edici adımlardır hiç şüphesiz. Bu adımlar sayesinde gelecek kuşakların hem mimarlık mesleğini tanımaları, hem de mimarlığa, diğer bir deyişle, içinde bulundukları şehirlere, mahallelere ve evlere daha duyarlı bir kullanıcı olmaları olasılığı güçlenmektedir.

1. Yamaç, C. 2005, Referans Gazetesi, 28 Aralık 2005.

2. 2005, Hürriyet Gazetesi, 27 Ekim 2005.

3. Bu aktiviteler arasında Büyükçekmece Belediyesi’nin Balıkesir Halıcılar Derneği ile işbirliği yaparak düzenledikleri halı sergisi, Balıkesir Lisesi 121. Kuruluş Yılı Kaymaklı Şenlikleri kapsamında yapılan Dayanışma ve Kaynaşma Yemeği sayılabilir.

4. Birol, G. 2004, "Balıkesir - Kervansaray Oteli ve Cumhuriyet Meydanı", DOCOMOMO_Türkiye Ulusal Çalışma Grubu Poster Sunuşları: “Türkiye Mimarlığında Modernizmin Yerel Açılımları”, ODTÜ Mimarlık Fakültesi, Kasım 2004.

5. Türkün Dostoğlu, N. ve N. M. Cengizkan, Ocak-Şubat 2005, “Modern Mimarlık Türkiye’nin Gündeminde”, Mimarlık, No: 321. Bu yıkım aynı zamanda DOCOMOMO-TR’nin yaptığı bu poster çalışmasının önemini de vurgular.

6. 2006, DOCOMOMO-TR “Türkiye Mimarlığında Modernizmin Yerel Açılımları-II” Poster Sunuşları, Ekim 2006, Panel, İzmir.

7. 2006, DOCOMOMO-TR “Türkiye Mimarlığında Modernizmin Yerel Açılımları-II” Poster Sunuşları, Ekim 2006, Panel, İzmir.

8. Scneeloth, L. 2005, “Design for Diversity”, Environmental Design Research Association, 36. Uluslararası Sempozyumu Kapanış Konuşması, Vancouver, Kanada.

Bu icerik 8583 defa görüntülenmiştir.