407
MAYIS-HAZİRAN 2019
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

YAYINLAR



KÜNYE
GÜNCEL

Kaygan Zeminde Koşarken: Yeniden İnşa Edilen Mecidiyeköy Likör Fabrikası’nın Düşündürdükleri

Yıldız Salman, Dr. Öğr. Gör., İTÜ Mimarlık Bölümü

“Rekonstrüksiyon” kavramı gün geçtikçe “yeniden yapmak mümkünse var olanı yıkıp tekrar yapalım” gibi yeni bir anlam kazanıyor. Genel kabul görmeye başlayan, ancak geçerliliğini sorgulamamız gereken bu kavram en son Mecidiyeköy’de bulunan tarihî Likör Fabrikası’nda karşımıza çıktı. Projenin olumlu / olumsuz yanlarına girmeden yazar, modern mimarlık mirasını “koruma” yaklaşımımızın bir parçası olarak kullanılmaya başlanan son zamanlardaki bu “rekonstrüksiyon” uygulamalarına bakarak sorunun nerede olduğunu anlamaya çalışıyor.

 

 “Guggenheim Müzesi, zamanında bu türden bir tescille onurlandırılan kent tarihindeki en genç yapı idi.”

Guggenheim Müzesi Restorasyonu Sergisi Basın Bülteninden

Modern mimarlık mirası,(1) koruma alanı için artık çok da yeni bir kavram değil. Türkiye’de ilk konuşulmaya başladığından bu yana bile on yedi sene geçti. Ancak sorun şu ki, ne yasal ne de toplumsal kabul açısından hâlâ kendisine sağlam bir zemin bulmuş değil. Dolayısıyla bu durum olumlu ya da olumsuz ilerleyen / sonuçlanan her uygulama sürecinde tesadüfler ve zorunlulukların temel yönlendirici olmasını kaçınılmaz kılıyor.

Diğer taraftan, herhangi bir tarihsel dönemi ayırmaksızın koruma alanı genelinde, hâlihazırda sahip olduğumuz çelişkili yasal zeminler, karar ve uygulama süreçleri gibi kemikleşmiş sorunlar kültürel değerlilikleri tartışmasız olan dünya miras alanlarında dahi çok ciddi ve geri dönüşü olmayan olumsuzluk ve kayıplar üretirken, modern mimarlık mirasının bu durumdan

payına düşeni alması da hiç şaşırtıcı değil. Korumayı mümkün kılabilecek ortamı yaratmak için öncelikle söz konusu mimari mirasın hangi değerleri ile korumaya konu olduğu hakkında ortak bir fikir geliştirebilmek, restorasyonu var olanı korumak üzere bir eylem olarak tanımlamak, yasal izin ve onay süreçlerinde çelişkili durumlara izin vermemek ve de güncel planlama yaklaşım ve kararlarını bu değerlere sahip yapı ya da çevrelerin sürdürülmesi üzerine kurmak gerekiyor.

Modern mimarlık mirası kapsamında değerlendirilmesi gereken yapıların bir kısmı yasal koruma statüsünü değerlendirme konusunda net ve üzerinde uzlaşılmış kriterlerin olmaması nedeniyle edinemezken, bu statüyü edinmiş olan yapıların da restorasyon sürecinde yıkımları tüm değerlerin önüne geçen strüktürel yetersizlik gerekçesiyle mümkün olabiliyor.

AKM, Büyük Ankara Oteli, İnönü Stadyumu, Mecidiyeköy Likör Fabrikası, Ankara Havagazı Fabrikası, Karaköy Yolcu Salonu, Karşıyaka Atatürk Zübeyde Hanım ve Kadın Hakları Anıtı, Balıkesir Kervansaray Oteli, Çubuk Baraj Gazinosu, Talimhane’deki Ayhan Apartmanı ile Adana’daki Sait Bey ve Semih Rüstem Evleri tek nefeste sayabileceğimiz, bilinen ve bulundukları kentlerin tarihsel süreçleri için yüksek önem taşıyan yapılar. Bu yapıların bir kısmı tamamen yıkıldı, bir kısmı tanınmaz halde, bir kısmı da “korumak” için yıkılıp yeniden inşa edildi. (Resim 1)

Tüm bu uygulamalar, modern mimarlık mirasının Türkiye’de konuşulmaya başladığı dönem içinde yapıldı ve hiçbiri var olanı, sahip olduğu mimari değerleriyle korumayı başaramadı. Yukarıda adı geçen her örneğin kendi süreçlerindeki farklılıkları gözetmek gerekse de, yapı özelinde bir koruma sorunu olarak kabul edilemeyecek kadar hızla yaygınlaşan ve normalleştirilmeye çalışılan bu yaklaşım korumanın yıkıcılığın karşısında ne kuramsal ne de pratik bir varlık gösteremeyeceği endişesi yaratıyor. Bu endişenin farklı boyutlarına değinebilmek için özellikle ikonik ve tescilli örneklerin hikâyeleri üzerinden gitmek yararlı olabilir.

İLLER BANKASI(2)

Seyfi Arkan tarafından 1937 yılında tamamlanan yapıda, daha sonra 1948 yılında yine kendisi tarafından projelendirilen bir kısmi yenileme çalışması uygulanmıştır. (Resim 2) 1980 yılında ilgili Koruma Kurulu tarafından, o dönemde geçerli olan koruma yasası kapsamında 1. derece tarihî eser olarak tescillenmiş olması ve bu kararın 1986 yılında yinelenmiş olması önemlidir. Zira o yıllarda henüz uluslararası koruma alanında “modern mimarlık mirası”

tanımı yapılmamıştır, ancak mimari, tarihî, sosyal önemleri nedeniyle çeşitli ülkelerde korunması gerekli görülerek ulusal envanterlere katılan tekil örneklerden bahsedilebilir. 2005 yılına gelindiğinde, uluslararası platformda canlanan modern mimarlık mirasının korunması tartışmaları ile eşzamanlı olarak yapının restorasyonu için Kültür Bakanlığı'nın bütçe ayırması, yapının belgeleme ve yenileme projeleri için akademik danışmanlık alması o dönem koruma alanında umut verici bir durum olarak karşılanmıştır. Ne var ki, 2013 yılında İller Bankası binasının hemen arkasında Hergelen Meydanı’nda yapımına başlanan yeni cami ve bu alan için hazırlanan meydan projesinde binanın yıkılmasının öngörüldüğü söylentileri, özellikle mimarlık ve koruma alanında tedirginlik yaratmıştır. Nitekim 2014 yılında Ankara Büyükşehir Belediyesi Şehircilik Daire Başkanlığı’nın yapılacak olan meydan düzenlemesi için İller Bankası binasının yıkılması talebini Belediye Meclisi’ne göndermesi ve Belediye Meclisi’nin de bu talebi onaylayarak İller Bankası’nın tescil kaydının kaldırılması ve sonrasında yıkılmasını öngören plan değişikliğini ilgili Koruma Kurulu görüşüne sunması ile bu durumun bir söylenti olmadığı ortaya çıkmıştır. Bu değişikliğin işlendiği 1/5000 ölçekli Ulus Tarihi Kent Merkezi Kentsel Sit Alanı Koruma Amaçlı İmar Planı’na karşı sivil toplum örgütleri ve ilgili meslek odalarının başlattığı kampanyalar ile bir süre duraklayan süreç, İller Bankası’nın 2016 yılının başında binayı boşaltmasıyla yeniden hareketlenmiştir. Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi’nin Koruma Kurulu’ndan yapının taşınmasını talep etmesinin hemen ardından başlayan ve tescilli yapının korunması yönünde herhangi bir aksi karar olmaksızın yaklaşık bir yıl süren gizli söküm ve yıkım işlemleri sonunda, 2017 yılında Koruma Kurulu’na iletilen ve tescilli yapıdaki tahribatı açıklayan bilirkişi raporu sonrasında, Ankara 2 Numaralı Koruma Bölge Kurulu sessizliğini bozmuş ve bu tahribatı yapanlar hakkında soruşturulma yapılmasına karar vermiştir. Ancak bu karardan altı ay sonra aynı kurul, yapının rölövelerinin uygun olduğuna ve dahası, yapının strüktürel zayıflığı dolayısıyla da güncel deprem yönetmeliği gereksinimlerini karşılayamayacağından bir başka parsele taşınmasına kararı vermiştir. Karar tarihinin akşamı İller Bankası binası bu kez yıkılmıştır.

KARAKÖY YOLCU SALONU

Prof. Dr. Rebii Gorbon ile mimar George Debes’in, 1935’te açılan İstanbul Limanı Yolcu Salonu Proje Müsabakası’nda birincilik ödülü alan tasarımları, 1940’larda Galata Rıhtımı’nda inşa edilmiştir. (Resim 3) Saf ve oldukça etkileyici mimari dili ile kısa zamanda kentin önemli simgelerinden birisi haline gelmiştir. Karaköy Yolcu Salonu’nu da içeren bölgeyi etkileyen ve İstanbul’un son yıllardaki büyük ölçekli dönüşüm girişimlerinin en erken tarihlilerinden birisi olan Galataport projesinin başlangıcı 2002 yılına tarihleniyor. Ancak Fındıklı’dan Karaköy’e uzanan sahil bandını içeren bu proje alanının geleceği, 26 sene önce, 1993 yılında İstanbul 1 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından kentsel sit alanı olarak tanımlanmasının ardından 1994’te Bakanlar Kurulu tarafından turizm merkezi ilan edilmesi ile tehlike altına girmiştir. Özellikle kamusal nitelikli bir alanın özelleştirilmesi açısından sorunlu olan bir planlama sürecinin parçası olan proje, sınırları içindeki tüm korunması gerekli yapıların farklı işlevlere uyarlanacağı bir yeniden işlevlendirme önerisi olarak sunulmuştur. Bu kapsamda Karaköy Yolcu Salonu da 2001 yılında tescillenmiştir. 2004 yılında, Özelleştirme İdaresi ve Kültür ve Turizm Bakanlığı Yatırım ve İşletmeler Müdürlüğü’nün hazırladığı Karaköy-Tophane-Salıpazarı’nı kapsayan 1/5000 ve 1/1000 ölçekli planlar Koruma Kurulu tarafından reddedilmiş, ancak bu karar yok sayılarak 2005 yılında Beyoğlu Belediyesi’nde askıya çıkarılmıştır. Bu tarihten itibaren tartışmalar, davalar ve iptaller ile geçen uzun bir süre sonunda, proje 2013 yılında yeniden hız kazanmıştır. Ancak ilgili Koruma Kurulu’nun koruma kararı olmasına rağmen, strüktürel yetersizlik nedenleriyle yapının güçsüz olan bölümleri için kısmi yıkım kararı alındığı ve yapının sorunlu kısımlarının “kontrollü olarak” yıkıldığı, yapı bir akşam tüm kentin gözü önünde dağıldıktan sonra yapılan açıklamalardan anlaşılmıştır.

MECİDİYEKÖY LİKÖR FABRİKASI

Fransız mimar Rob Mallet Stevens’ın Fransa dışındaki tek tasarımı olan yapının sadece bu özelliği dahi tartışmasız miras değerini belirtmek için yeterlidir. (Resim 4) 1930 yılında o dönem İstanbulunun çeperinde inşa edilen yapı ve üzerine konumlandığı parselin korumaya konu oluşunun geçmişi 1997 tarihinde Şişli Belediyesi’nin yapının ve parselinde bulunan ağaçların korunması talebiyle Koruma Kurulu’na başvurmasına dayanır. Bu başvuruyu izleyen süreçte, yapı değil, ama parseldeki ağaçlar tescil edilir. Daha sonra, 2006 yılında Docomomo Türkiye’nin başvurusu üzerine geçirdiği birçok olumsuz değişikliğe rağmen, tescil edilmiştir. Ancak Tekel İdaresi’nin özelleştirme sürecini takiben farklı işlevler için çeşitli müdahalelerle kullanılmaya devam edilen yapının korunması konusu, 2012 yılına gelindiğinde, alanda tasarlanacak yeni bir konut alanı ile yeniden gündeme gelmiştir. Alandaki bu yeni ancak kent planlarında yer almayan tasarrufa ilişkin olarak Koruma Kurulu’na yapılan başvuru ile karar sürecine, parseldeki ağaçların tescilli olması nedeniyle yeni bir aktör dâhil olmuştur; Çevre ve Şehircilik Bakanlığı İstanbul 4 Numaralı Tabiat Varlıklarını Koruma Komisyonu. Ancak 644 sayılı KHK ile kurulmuş olan komisyonun geniş yetkileri, Koruma Kurulu’nun da bu yetkilerin kullanılmasının uygun olduğunu onaylayan kararı ile tescilli yapıya nasıl müdahale edileceği, parselde tescilli bulunan bacanın yerinde korunması, çok zorunlu halde taşınabileceği, önceki dönemlerde yıkılmış olan giriş pavyonunun aslına uygun inşa edilmesi gibi çok ciddi koruma kararlarını vermesine imkân tanımıştır. Bu kararlar doğrultusunda yapı aynı şekilde yeniden yapılmak üzere 2012 yılında sökülmüştür.

AKLIMIZA TAKILANLAR

Modern Mimarlık Mirasının Malzeme ve Yapım Tekniği Açısından Dezavantajlı Durumu

Modern mimarlık mirasına özgü olmayan taşıyıcı sistem ya da zeminden kaynaklanan sorunlar elbette kimi zaman tercih edilenden daha ağır müdahaleler gerektirebilir. Ancak yeniden yapımın modern mimarlık mirası söz konusu olduğunda olağan bir uygulamaya dönüşmesi en olumlu bakışla kolaya kaçmaktır. Restorasyon süreçlerinin olmazsa olmazı olan strüktürel sağlamlaştırma konusunda bu kadar çabuk pes etmemek gerekir.

Müdahale Yöntemi Seçiminde Modern Mimarlık Mirasının Rahatlıkla Yeniden Yapılabilir Olduğu Yanılgısı

Bu yanılgı için en güncel açıklama modern mimarlık mirası konusunda çalışan ICOMOS 20. yüzyıl Komitesi’nin 2017 yılında güncellediği Madrid / New Delhi Dokümanı’nın 2.4 ve 2.5 maddelerinde, disiplinler arası bir çalışmanın zorunluluğu, geçerli uluslararası koruma yaklaşımlarının modern mimarlık mirası için de geçerli olduğu, kabul edilebilir değişim sınırlarının belirlenmesi ve gerektiğinde uluslararası danışmanlıkların talep edilmesi konuları gayet net bir dille ifade edilmiştir.(3)

Koruma Kurullarının Mimari Mirasın Lehine Olmayan Kararları, Kararlarda Süreklilik Konusu

Bu, koruma konusunda güvensiz ve kaygan bir zemin oluşturan en önemli konulardan birisidir. Strüktürel zayıflığın koruma olanağını ortadan kaldıran bir gerekçeye eşitlenmesi, kültür varlıklarını deprem yönetmeliği kapsamı dışında bırakan yasa maddesinin dikkate alınmaması, uzman raporu, raporu yazan uzmanların sorumluluğu ve raporun ne amaçla kullanılacağı konuları ciddi bir mesleki etik sorunu halini almıştır. Nasıl oluyor da bunca modern mimarlık mirası kapsamındaki yapının hikâyesi tescil ile başlayıp yıkım ile bitiyor? Bir yerlerde hata yapılıyor olmalı.

Modern Mimarlık Mirası Kapsamındaki Yapılara İlişkin Çoğu Koruma Kurulu Kararlarının Güncel Koruma Kuramı ile Çelişmesi

Özellikle İller Bankası örneğinde görülen ve asla gerçekleşmeyeceği karara imza atan tüm üyelerce bilinen, taşıma kararının verilebiliyor olması kabul edilemez. Bu tür uygulamalar kaçınılmaz olarak koruma uygulamalarının başarısındaki önemli aktörlerden olan kurulların yetkinliğinin sorgulanmasına, bu yolla önemsizleşmesi / işlevsizleşmesi / gereksizleşmesine, daha da kötüsü bu vahim durumun toplumsal kabulde normalleşmesine neden olmaktadır.

Koruma Politikalarının Mimari Miras Lehine Bir Varlık Gösterememesi

Bu durum ise ciddi derecede kaygı verici sonuçlar doğurmaktadır. Kültür Varlıklarını Koruma Kanunu’nu devre dışı bırakma gücüne sahip olan başta 5366 sayılı Yasa, Deprem Yasası, Kıyı Kanunu ve diğer yasal süreçler arasında acilen korumayı birincil amaç kabul eden sağlıklı bir entegrasyon modeli üretilmesi gerekmektedir.

Güncel Kent Planlama İlkelerinin Yok Sayılması

Bu yaklaşım, doğal olarak planlama süreç ve kararları ile doğrudan bağlantılı olan ve mimari miras değeri taşıyan yapıların korunma olasılıklarını da olumsuz etkilemektedir. Özellikle devasa projelerin tüm planlama süreçlerini tersine çevirebilme gücü korkutucudur. Kent içinde tanımlanan yeni işlevler konusundaki sorunların ötesinde, yukarıda sözü edilen örneklerin tümü bilimsel doğruları hiçe sayarak, kentin tarihsel katmanlarının çeşitli yollarla nasıl kolaylıkla feda edilebildiğinin örneğidir. İller Bankası, tümüyle yıkılmıştır. Kurul kararında talep edilen sözde taşıma ya da daha dürüst bir ifade ile yapının özgün kentsel bağlamı dışında yeniden yapılması, ancak hataya bir hata daha eklemek olacaktır. Nitekim bu durum Mecidiyeköy Likör Fabrikası’nın aslına uygun olarak yeniden yapılan giriş pavyonu ile örneklenmiştir. Benzer bir kararla, tarihsel süreçte yıkılmış ve yerini yola terk etmiş bir yapının “tasarım bütünlüğünü koruma” adına yeniden yapılması, ancak uygulamanın parsel içinde olması nedeniyle görece daha az sorunlu kabul edilebilir, ancak bilimsel olarak oldukça tartışmalıdır.

Özellikle Kent Kimliğini Oluşturan Mimari Mirasın Konu Olduğu Projeler için Şeffaf Süreçlere Duyulan Gereksinim

Bu gereksinim iki temel açıdan büyük önem taşımaktadır. Birincisi, katılımcı bir yönetim anlayışının ve çağdaş planlama ilkelerinin uygulamaya geçmesi, kentlilik bilinç ve sorumluluğunun gelişebilmesi için vazgeçilmezdir. İkincisi ise, özellikle görece genç mimari mirasın toplumsal kabulü, ancak bu şeffaf süreçler içinde yaratılacak paylaşım ve tartışma ortamı ile yaygınlaşabilecektir.

Ve Son Olarak, Bu Projelerin Müelliflerinin Rolü / Sorumluluğu

Büyük ölçekli, tartışmalı projelerin müellifi olmak belli bir mesleki sorumluluğu beraberinde getiriyor, hele ki kent belleğinde özel önem taşıyan, miras değeri olan yapılar söz konusuysa. Sorunlu planlama süreçlerini takiben başlayan tasarım ve proje uygulama süreçleri de aynı kapalılıkla devam etmek zorunda mı? Özellikle de zaten miras değeri konusunda kabul sorunları olan modern mimarlık mirası ile ilişkilenen, bu şansı yakalamış meslektaşlarımızın projelendirme sürecinde çeşitli platformlarda bu deneyimlerini sunması ile bilgilendirme / tartışma ortamının, yaratılması bir hesap sorma / hesap verme olarak değil, koruma alanındaki deneyimin geliştirilmesine bir katkı olarak değerlendirilmelidir.(4)

Bu yazının başlığı altındaki alıntıya geri dönmek gerekirse koruma ancak, yapının / yerin taşıdığı değerler süreçteki tüm aktörler tarafından bir onur olarak kabul edilirse mümkün olabilir.

Sözün özü, “ehven-i şer” den öteye gidebilmemiz için daha yapılacak çok iş var…

KAYNAKLAR

Altan, T. Elvan; Omay Polat, Ebru, 2018, “Docomomo-Tr: 15 Yılın Birikimi”, Betonart, sayı:56.

Tanyeli, Gülsün, 2011, “Geç Osmanlı - Erken Cumhuriyet Dönemi Yapı Teknolojisi ve Koruma Sorunları”, Cumhuriyetin Mimarlık Mirası, Mimarlar Odası Yayınları, Ankara, ss.141-146.

URL1. “Madrid New Delhi Document - ICOMOS isc20c” icomos-isc20c.org/pdf/madrid-new-delhi-document-2017.pdf [Erişim: 01.04.2019]

URL2. “Mimar.ist Sayı 62 (Yaz 2018)” mimarist.org/mimar-ist-sayi-62-yaz-2018/ [Erişim: 01.04.2019]

URL3. “Kent Hafızası Bağlamında Vıkvıklanmalar Sergisi Üzerine” xxi.com.tr/i/kent-hafizasi-baglaminda-vikviklanmalar-sergisi-uzerine [Erişim: 01.04.2019]

URL4. “Bir Türkiye Hikayesi: Likör Fabrikası” emreonar.com/2019/02/06/eski-likor-fabrikasi/ [Erişim: 01.04.2019]

URL5. “Yolcu Salonu Yıkımında Neler Yitirildi?” arkitera.com/gorus/1009/yolcu-salonu-yikiminda--neler-yitirildi_/3 [Erişim: 01.04.2019]

URL4. “Galataport’tan Karaköy Yolcu Salonu Açıklaması” arkitera.com/haber/28435/galataport-basin-aciklamasi [Erişim: 01.04.2019]

URL5. “Likör uğruna İstanbul’a kadar gelen bir “Parisien” : Mimar Rob Mallet-Stevens” lcivelekoglu.blogspot.com/2013/11/likor-ugruna-istanbula-kadar-gelen-bir.html

NOTLAR

1. Toplumsal olarak tarihle ilişkimiz ve her dönemden kültürel mirasın toplumsal kabulündeki ciddi sorunlar nedeniyle yaklaşık olarak 1930-75 yılları arasına tarihlenen yapılar için “Cumhuriyet dönemi mimarlığı”, “erken Cumhuriyet dönemi yapıları” gibi tanımlamalar yerine özellikle “modern mimarlık mirası” demeyi ısrarla öneriyorum.

2. İller bankası ile ilgili detaylı süreç için bkz. Altan; Omay Polat, 2018.

3. URL 1.

4. Bu konuda, 2009 yılında TMMOB Mimarlar Odası tarafından düzenlenen Cumhuriyetin Mimarlık Mirası Sempozyumu ile 2011 yılında TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi ve Docomomo-Tr tarafından Prof. Dr. Günhan Danışman anısına düzenlenen Modern Mimarlık Mirası ve Koruma Sorunları Sempozyumu’nda sunulan ve tartışılan Mecidiyeköy Likör Fabrikası’nın, kamuoyunun bilgilendirilmesi açısından sözü edilen diğer örneklerden farklılaştığını söylemek gerekir.

Bu icerik 5461 defa görüntülenmiştir.