407
MAYIS-HAZİRAN 2019
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

YAYINLAR



KÜNYE
MİMARLIK TARİHİ

Mimarlık ve Yolculuk Pratiği: Cengiz Bektaş’ın “Anadolululuk” Söylemi

Melike Akyol, Arş. Gör., Gazi Üniversitesi Mimarlık Bölümü
Esin Boyacıoğlu, Prof. Dr., Gazi Üniversitesi Mimarlık Bölümü
T. Elvan Altan, Prof. Dr., ODTÜ Mimarlık Bölümü

2016 Ulusal Mimarlık Sergisi ve Ödülleri kapsamında büyük ödül olan Sinan Ödülü’ne layık görülen Cengiz Bektaş’a ilişkin bu çalışma, Bektaş’ın yaptığı yolculukların mimarlık üretim sürecine etkilerini ele alıyor. Yazarlar, kendini “Anadolulu” olarak tanımlayan Bektaş’ın yere ait mimarlık üretmek amacıyla yaptığı yolculuklardan alarak mimari pratiğine yansıttığı kodları deşifre etmeye çalışıyor.

  Cengiz Bektaş mimarlık söylemini, Anadolu söylemleri temelinde geliştirmiştir. Bektaş’ın mimarlık üretiminde hedefi, içinde var olduğu Anadolu kültürünün ve coğrafyasının farkında olarak onu tanımak ve sürdürülebilirliğini sağlamak olarak değerlendirilmelidir. Bektaş, Anadolu söylemlerinde, “Mavi Anadolucular” veya “Anadolu Hümanistleri” olarak bilinen Halikarnas Balıkçısı (Cevat Şakir Kabaağaçlı), Sabahattin Eyüboğlu, Azra Erhat, Vedat Günyol’un etkisinin olduğunu ifade eder; ancak Anadolucu değil “Anadolulu” olduğunu vurgular.(1) Bektaş’ın bu söylemi, Mavi Anadolucuların Anadolu’nun tarih öncesinden bugüne

var olmuş uygarlıkların beşiği olarak Batılı medeniyetin de kökeni olduğu görüşlerini(2) pekiştirmek değil, kültürel ve mimari bağlamda köklerinin dayandığı Anadolu’yu zamanın ruhu ile yansıtmak amacında olduğunu düşündürmektedir. Mavi Anadolucular, (Anadolu’yu) keşfetme ve öğrenme ortamı olarak Mavi Yolculuklar’dan(3) yararlanmışlardır. Bektaş’ın kültürlenme, eğitim ve üretim aracı olarak meslek pratiği ile bütünleştirdiği yolculuk pratiği de, Mavi Anadolucuların Ege kıyılarındaki yolculukları ile benzer amaçlar taşır. Bektaş, kendisinin de katıldığı Mavi Yolculuklar’ı mimarlık alanında devam ettirerek, “Anadolulu” mimarlık üretmede kılavuz olarak kullanmıştır.

Bu çalışma, Bektaş’ın mesleki gelişiminde ve söylemleri ile eş zamanlı gerçekleşen mimarlık üretiminde temel bir yöntem olarak yararlandığı düşünülen “yolculukla öğrenme” pratiğine ve “Anadolulu” söylemine odaklanmaktadır.

YOLCULUK KAVRAMI VE CENGİZ BEKTAŞ’IN YOLCULUK ANLAYIŞI     

Yolculuk, Susan L. Roberson’ın dikkat çektiği gibi, “dönüştürücü ve özgürleştiricidir”. Gezgin, “devinimini ikili bir keşif yolculuğuna dönüştürerek, sadece büyük dünya ile ilgili değil, aynı zamanda kendiyle ilgili de bilgi edinir”(4). Kay Bea Jones, yolculukta gerçekleşen kültürel ve coğrafik yer değiştirme ve bunun yarattığı görsel ve mekânsal kavrayıştaki değişimin deneyimsel öğrenme ve “kendi bilgisini kurma / oluşturma” (self-constructed knowledge) için kullanılabileceğini belirtmektedir. Jones, “yabancı” mimarlıkla doğrudan, yerinde ilişki kurmanın esin kaynağına dönüştüğünü; gerçek mekânlardan, bu mekânları gözlemleyerek, gözlemleri kâğıda, çizime aktararak öğrenmenin, mimarın kendi bağlamından uzakta yapıldığında mimarı özgürleştirdiğini; mimarın kendi yerlisi olmadığı çevreleri ve binaları birinci elden deneyimlemesinin mimari eğitimini tamamladığını savunmaktadır.(5)

Bektaş’ın, “bilgilerin ‘reproduktion’lardan kurtulması” olarak tasvir ettiği gerçek öğrenme, Jones’un tanımladığı gibi, mimarın “birinci elden” edindiği deneyimi “kendi süzgecinden geçirerek” içselleştirmesi ile gerçekleşecektir.(6) Böylece, mimarın eğitimi, başkalarının kavrayışları doğrultusunda edinilen bilgilerle değil, kişinin, yani mimarın kendini ve birikimini baştan yapılandırarak oluşturması ile tamamlanacaktır.

Mimarın yolculukla öğrenme sürecinin, bireysel çerçevede kendini keşfetme ve kendini oluşturma yolculuğu ile eş zamanlı ilerlediği düşünülebilir. Richard Sennett’e göre, kişinin “yerinden edilmişlik” sonucu oluşan yabancı olma durumu ile “yaratıcı bir biçimde baş etme” yolu bulması, kişinin “kendi kendini yaratması” ile sonuçlanır.(7) Deriu vd., keşif ve öğrenme mecrası olarak yolculuğu, mimarın tasarlama arzusunda bir kılavuz olarak değerlendirmişlerdir.(8) Bu anlamda Bektaş için yolculuk, mimari yaklaşımını ve üretim yöntemini oluşturmasında bir kılavuz olarak ele alınabilir.

Susan Sontag, romantiklerin kişiyi yolcu olarak yorumlamalarından yola çıkarak, kişinin, yani yolcunun, sorgulayan ve yersiz olduğunu ifade eder; yersiz olma durumunu, yolcunun gerçek bir yere değil de aslında var olmayan, sorgulamalarla ulaştığı ideal bir yere bağlı olmasıyla açıklar.(9) İdeal “yer” arayışında yolcunun hareketi, sürekli değişen “yabancı” yerlerde gerçekleşir. Sontag, sürekli yersiz olan yolcuyu yabancı olarak tanımlamıştır. Mark Wigley de benzer bir yaklaşımla mimarı yabancı olarak tanımlar; yerel kavramının yabancıya gerek duyduğunu, yerlinin göremediği yerelliği yabancının açıklayabileceğini söyler. Bu durumda yabancı olma durumu gerçektir; yerel kavramı ise yolcunun, yani yabancının kurgusudur. Wigley’e göre, bir mimarın en radikal ve dönüştürücü eylemi, mevcut durumu sadece tanımlamasıdır.(10) Bu sav, mimarın yeni bir kavrayışa ulaşması için “bilinmeyen”, “yabancı” ile karşılaşması gereğini ortaya koyar. Bu karşılaşmayı da yolculuk sağlar. Yolculuk pratiğini gerçekleştiren mimar, yabancıdaki yerelliği görebilmek için yabancı olanı sorgular ve çözümler; bu süreçte “yabancı” olarak keşfettiklerini “yerel” olarak tanımlayarak ortaya koyar.

Bektaş’ın farklı “yerel”leri deneyimlediği Anadolu ve yurtdışı seyahatleri, erken yaşlarında izcilik kamplarına katılması ile başlamıştır.(11) Bektaş’ın yolculuk yapma alışkanlığı kazanmasında ve mimarlıkta yolculukla öğrenme yolunu seçmiş ve uygulamış olmasında bu seyahatlerin ve izcilik deneyimlerinin öğrettikleri önemli rol oynamış olmalıdır. Bektaş, izciliğin, doğa içinde yalnız başına yaşamı sürdürebilmenin öğrenildiği, gidilen yer ile ilgili bilgi edinildiği bir deneyim olduğunu anlatmıştır.(12) Buradan anlaşıldığı gibi izcilik, Bektaş’a hayatta kalma, mevcut durumu avantaja çevirme, tanımadığı-bilmediği bir ortama uygun yaşam biçimini belirleme gibi temel beceriler kazandırmıştır. Bu becerilerle birlikte izcilik, Bektaş’ın toprağı, florayı, faunayı yerinde deneyimleyerek öğrenme, bulunduğu coğrafya ile ilgili bilgilere pratik yollarla sahip olma ve coğrafya ile uyum içinde yaşama alışkanlığı kazanarak özgürlüğü deneyimlemesini sağlamıştır.

Bektaş yabancı olarak en kapsamlı ve uzun süreli yolculuğunu mimarlık eğitimi ve sonrasında mesleki deneyim için 1956-1962 yılları arasında bulunduğu Münih’te deneyimlemiştir. Münih’in II. Dünya Savaşı’ndan sonra kültürel bir merkez olmasını, tercihinin sebebi olarak vurgulayan Bektaş’ın İstanbul Erkek Lisesi’nde Almanca eğitim almış olmasının ve Almanya’da daha önce eğitim için bulunan hocaları Sedad Hakkı Eldem ve Arif Hikmet Holtay’ın da bu kararda etkisi olmalıdır. Ayrıca Münih’in coğrafi olarak Avusturya, İsviçre, İtalya ve Fransa’ya yakın mesafede bir merkez konumunda olması, kısa gezilere olanak sağlaması bakımından önemlidir. Bu mesleki yolculuğu süresince Bektaş, Almanya ve diğer ülkelerde mimari ve kültürel yolculuklar yapmıştır. Bektaş’a göre, yabancı ülkelerdeki mimarların yapılarını nasıl yaptıkları o yapının içinde bulunarak kavranabilir, çünkü bir yapıya yapılan yolculuk kitaptan öğrenilemeyecek gözlemleri yapma yolunu açar.(13) Bu gözlemler ve deneyim mimarın yabancı olduğu, bilmediği bir yaratımı / üretimi keşfederek ortaya çıkardığı özgün detaylar olacaktır.


Bu çerçevede, yolculukta bilinmeyeni ortaya çıkarmak bir keşif ise, keşif sürecinin gerçekleşmesi için yabancı bir bakış geliştirilmelidir. Bu yönüyle yolculuk, yolcu olarak mimarın ait olduğu yer ile yeniden karşılaşmasını da sağlar. Kişinin kendini ve ait olduğu yeri tanıması, kendini ve ait olduğu yeri yeniden keşfederek yeniden tanı(mla)ması ile gerçekleşecektir. Bu durumda yabancılık durumu yolculuk sürecinin bir parçası, yolculuk ile öğrenme ise bilinmeyeni bilinene dönüştürme durumu olarak kabul edilebilir. Böylece, yolcu-mimar yabancı olarak yereli ortaya çıkarır.

Bektaş yolculuk deneyimlerini Mavi Anadolucu arkadaşlarıyla birlikte Ege kıyılarında gerçekleştirdiği yolculuklarla(14) zenginleştirir. Bektaş’ın daha sonra ülkenin değişik bölgelerine yaptığı yolculuklarla(15) sürdürdüğü bu gelenek, Anadolu’yu yabancı bakışla tanımlaması ve böylelikle tanıması sürecine karşılık gelmektedir.

Bektaş’ın benimsediği içselleştirme süreci, yolculuk pratiği ile gerçekleşen yabancı ile karşılaşma süreci olarak düşünülebilir. Yolcu Bektaş için Anadolu, yerel ve yabancı arasında sınırların kaybolduğu bir coğrafyadır. Yolculuk süresince yabancı olarak gözlemlediği Anadolu, keşfedildikçe yerelliği daha da belirginleşen bir kültürel coğrafyaya dönüşür. Bektaş’ın Anadolu’ya özgü mimarlık oluşturma gayesi bu kültürel içselleştirme üzerinden gerçekleşebilecektir.

CENGİZ BEKTAŞ’IN “ANADOLULU” MİMARLIK SÖYLEMİNDE BİR YÖNTEM OLARAK YOLCULUK

Bektaş’a göre mimarlık kültürel üretimin bir parçasıdır; Anadolu mimarlığı ise çağdaş, hümanist, evrensel değerlere sahip ve moderndir. Anadolu’ya özgü mimarlık üretmek için, Anadolu kültürünün yarattığı geleneğe “eklemlenerek” çağdaş yaratıma ulaşma amacı gerçekleştirilmelidir. Bektaş geleneğin bugüne gelen olduğunu, eklemlenmenin ancak bu birikimin kaldığı yerden yapılabileceğini söyler. Başka bir deyişle, mimar Anadolu geleneğinden yararlanmalı, ancak çağdaş yorumlarla özgün bir sonuca ulaşmalıdır.(16)

Bektaş’a göre mimarlığın içinde yer aldığı sanat, sadece “saptama” değil, bu saptamalar sayesinde değişime öncülük eden “yaratma” eylemidir. “Yaratıcı” dediği sanatçı, yazar veya mimarın, yani tasarımcının, “bütün insan” olması onun için önemlidir.(17) Bunun için, mimarlık eğitimi diğer sanat dalları ile birlikte bütünlük içinde, böylelikle çok yönlü bir eğitim olarak ele alınmalıdır. Bektaş’a göre böyle bir eğitim farklı alanlardan bilgilerin aktarılarak paylaşılması ve mimarın farklı disiplinlerin oluşturduğu bir takım ile çalışması yollarının öğrenilmesini desteklemelidir. Mimarlık eğitimi ve mimari üretim süreçlerinin de bütünlüğüne inanan Bektaş’a göre yolculuk pratiği, sözlerle ve çizimlerle anlatılamayacak gerçeklikleri göstermenin,(18) böylece gerçeklikleri baştan keşfederek öğrenme ve gerçeklik içinde çözüm üretme ortamı sağlamanın yoludur. Başka bir deyişle, mimar “bütün sanatçı” olarak mimari üretimi, yani “yaratma” eylemini gerçekleştirebilmek için, öncelikle tanıma ve saptama sürecini tamamlamalıdır; Bektaş’ın yaklaşımında yolculuk bu sürecin bir aracı olarak ortaya çıkmaktadır.

Bektaş’ın “bütün mimar” olarak yaratım süreci sadece mimari ürün yaratımı ile sınırlı değil, yolculuğun detaylarını da içeren tüm üretim ortamını şekillendirecek kadar geniştir. Örneğin, Genevieve Cummins’in “gezgin kutular” tanımından yola çıkılarak, Bektaş’ın yolculuklarında da kullandığı kendi tasarımı yelek ve pantolonların “yararlı bir gereç ve aksesuar” olmanın yanında “sahibinin kişiliğini yansıtan ayna” oldukları söylenebilir.(19) Bektaş kıyafetlerinde, farklı ihtiyaçlara yönelik malzemeleri taşımasını sağlayacak ceplerin farklı büyüklükte ve farklı erişim mesafelerinde olmalarına özen göstermiştir. Böylece, mimarlık pratiğinde benimsediği ihtiyaçtan ve beden ölçülerinden yola çıkan işlevsel tasarım anlayışını üzerinde taşıdığı aksesuarıyla da yansıtmaktadır. (Resim 1)

Bektaş’a göre yolculuk pratiği, mimarın, mimari bilginin veya yapının aslının olduğu yerde bulunmasını ve böylece, Kay Bea Jones’un ifade ettiği algısal dönüşüm sayesinde, kendi bilgisini kurması için gereken kavrayışa ulaşmasını sağlar. Bektaş, mimarlık üzerine yazdığı ilk kitabında yer alan(20) “Mimarlığımızın Kendini Tanıması Üzerine” başlıklı yazısında, mimarın kendi mesleki yolunu ve yöntemini oluşturmak için, mimarlık eğitimi sonrasında “özel çizelgesini kendi kurmak zorunda olduğu, çok daha güçlü bir eğitim dönemine gireceğini” söylemekte; bu dönemi “görme, tanıma, yaşama dönemi” olarak tanımlamaktadır.(21) Deriu vd.’nin yolcunun keşfetme ve öğrenme yöntemlerini geliştireceği bir rehber olarak değerlendirdikleri yolculuk, Bektaş’ın söz ettiği mimarın asıl eğitim dönemidir; bu eğitim yolculuğu mimarın kendi tasarlayacağı yolda gerçekleşecektir. Bektaş’ın “kendini kendinden iyi kimse tanıyamaz” sözünden, Anadolu’nun tanınmasının ve bu coğrafyaya ve kültüre özgü mimarlık üretilmesinin önemini vurguladığı ve buna uygun bir yol çizmeyi amaçladığı anlaşılmaktadır.(22)

Bektaş, izcilikte ve Mavi Anadolucuların uygulamalarında olduğu gibi, Köy Enstitüleri’nin “iş içinde eğitim”, “pratik içinde öğrenme”, “yaşamın kendisinden yaşam içinde öğrenme” yöntemlerinde(23) de örneklendiği gibi, “öğrenmenin ancak üretim içinde olacağına” inandığını söylemektedir.(24) (Resim 2) “Üreterek öğrenmek” ve “gerçeklik içinde eğitim”(25) yöntemlerinin mimarlık için önemini vurgulayan Bektaş, mimarlık eğitiminde yerinde görerek gerçekçi üretim yapılması yönünde eksikler olduğunu düşünerek, yolculuk deneyiminin kendi mesleki olgunlaşmasına / gelişimine / eğitim sürecine katkılarından ve öğreticiliğinden yola çıkarak mesleki üretim sürecini bu iki yöntemi uygulayan bir yolculuk pratiği ile kurgulamıştır. (Resim 3)

Bektaş’a göre, öncelikle mimarın kültürlenmesini sağlayan yolculuk, farklı disiplinlerle etkileşim içinde yapıldığında mimarlığın daha kapsamlı bir kültürel üretim içinde olmasını sağlayacaktır. Bektaş için, yurdunu ve coğrafyasını seven, tanıyan ve tanıtan, “kültürünün adamı olan” insanlar “mavi” insandır; “mavi yolculuk” da ancak “maviler”le yapılır.(26) “Mavi”lik, Bektaş’ın bu yolculuklarda olgunlaşan, bilgeleşen bireyler için kullandığı bir sıfattır. Anadolu coğrafyasında, Anadolu insanına ve Anadolu’ya özgü mimarlık üretebilmek için öncelikle “mavi” olmak gerekir. Bunun için mimarın kentleri, mimari yapıları, yaşam biçimlerini yerinde görerek öğrenmesi gerektiğine inanan Bektaş, bu amaçla yapılan yolculukların farklı disiplinden kişilerle, yani “petekgöz”(27) ile bakarak yapıldığında deneyimi ve kavrayışı zenginleştirerek kültür bilincinin gelişimine katkı sağladığını düşünmektedir. Petekgöz, Bektaş’a göre, bir mimarın sahip olması gereken çok yönlü bakıştır; arı gibi çoklu gözle bakabilen mimar, Anadolu’nun sahip olduğu çoğulluğu kavrayarak özümseyebilir.(28) Böylece, Bektaş’ın “mavi” ve “bütün” tanımlarıyla belirttiği gibi çevresine duyarlı olarak yetişen mimar, yaptığı saptamalar doğrultusunda çevresinin değişimi ve gelişiminde etkin olacaktır.

Bektaş’ın petekgöz tanımıyla yabancı olma durumuna yeni bir anlam getirdiği düşünülebilir. Petekgözlü olma, kişinin sahip olduğu sabit / tekil bir bakış açısının dışına çıkarak, yabancı olarak tanımlanabilecek yeni çoklu / çoğul bakışlar edinmesini gerektirir. Dolayısıyla petekgöz ile bakmak, farklı kültürden, coğrafyadan, iklimden, meslekten birini anlamak veya kendini onun yerine koyarak bakabilmektir. Böylece petekgözün yabancılığı, yeni keşiflerin önünü açabilir. Mavi Yolculuklar’da farklı mesleklerin bir arada olmasıyla oluşan çeşitlilik önemli olmuştur. Bektaş’ın petekgöz olarak ifade ettiği bu çeşitlilik, yolculuklarda akşam toplantılarının yapıldığı “ortak sofra”da yolcuların edindikleri bilgi ve deneyimlerini diğerleriyle paylaşmasıyla sağlanmaktadır. Bu sofralar aynı zamanda bilginin çoğaltıldığı, zenginleştiği ortamlar olarak petekgöz kavrayışının devamı olarak algılanmaktadır. Mavi Yolculuk hazırlığı için yapılan toplantılar da bir ortak sofradır; bu toplantıların notlarında yazılan “topluluğa değişik renk getirmek” ifadesi bu çeşitliliğe işaret etmektedir.(29) Mavi Yolculuk defterleri ise ortak yaşamın, gözlemlerin ve petekgözle öğrenilenlerin belgelendiği; bu çerçevede ortak sofra tartışmalarını yansıtan ortak bir ürün olarak önemlidir. (Resim 4)

Ortak sofra, bireyselliğin aksine topluluk bilincini temel alan Mavi Yolculuk felsefesinin bir uygulaması olarak, Sabahattin Eyüboğlu’nun bu yolculuklarda özellikle önemsediği “imece” ve ortak yaşama kültürünün bir parçasıdır. (Resim 5) Bektaş, Eyüboğlu’nun öncelik verdiği ortak öğrenme ve ortak üretim unsurlarını benimsemiş ve mimarlık alanında “Sabahattin Eyüboğlu’ndan el almış gibi”(30) gerçekleştirdiği yolculuklarında imece geleneğini devam ettirmiştir. (Resim 6-8) Bu yolculuklarında, Anadolu’nun kıyılarını ve iç kısımları öğrendiklerini; yolculukların bilinmeyen yerler, yapılar, izler keşfettikleri bir okula dönüştüğünü belirtmiştir.(31)

Bektaş’ın, bu kapsamda oluşturduğu yolculuk izlekleri, (Resim 9) yolculuk sürecinin önceden belirlenmesi ve hazırlık yapılması açısından önemlidir; çünkü yolculuk pratiğinin gerçekleşmesinde bir altlık oluşturmaktadır. Bektaş’ın bu yaklaşımıyla “biçimi değil süreci tasarladığı”(32) düşünülmektedir. Biçim, mimari üretim süreci veya yolculuk ile bilgilenmenin sonucunda ortaya çıkacak düşünsel veya somut mimarlık ürünü olarak düşünüldüğünde, süreç yolculuk ve yolculuk hazırlığıdır. Bektaş, yolculuk pratiğini temel alan kendine özgü bir mimari üretim süreci tasarlamış olmakla mimarlığı bir üretim yolculuğuna dönüştürmüştür.

SONUÇ

Bu araştırmada yolculuk, kişinin arayış ve keşifleri sonucunda kendi bilgisini kurma ve kendini oluşturma süreci olarak; bu bağlamda mimarın yolculuğu ise, mimari yaklaşım ve yöntem oluşturma aracı olarak ele alınmıştır. Buradan yola çıkarak, Bektaş’ın Anadolu coğrafyasını ve kültürünü öğrenme ve aktarma aracı olarak benimsediği, izcilikle başlayıp mimarlık eğitimi ve uygulaması süresince devam eden yolculuk pratiğinin, mimarlık söylemindeki Anadolu vurgusuna yaptığı katkı ortaya konmak istenmiştir.

Mimarlığın dört duvar arasında öğrenilemeyeceğini ve üretilemeyeceğini, her tasarım sorunu için getirilecek çözümün yerinde bulunması gerektiğini düşünen Bektaş’a göre, yolculuk pratiği öncelikle mimarın imgelemini geliştirecek bilgi altyapısını sağlamanın aracıdır.(33) Bu bağlamda, mimarlık eğitiminin sürekliliğine inanan Bektaş’ın, yolculuğun sağladığı keşfetme, öğrenme ve edinilen bilgileri içselleştirme süreçlerinden faydalanılarak gerçekleşecek mimari ve kültürel anlamda bilgilenmeyi mimari üretimin odağı olarak ele almış olduğu düşünülmektedir. Kendi mimarlık üretiminde temel aldığı yolculuk deneyimini çevresine aktarmayı da önemseyen Bektaş, bu amaçla işliğinde ve yaz okullarında belirli zamanları yolculuk pratiğine ve Mavi Yolculuk geleneği olan “ortak sofra”ya ayırmıştır. Yolculukla öğrenmek ve öğrenmeyi öğretmek düşüncesini bir mimari eğitim, öğrenim ve üretim yolu haline getirmiş olan Bektaş’ın, Bektaş Özyönetim Mimarlık İşliği’ni (1978-1984), düzenlediği yaz okullarını (1982-2009) ve üniversitelerde hâlâ vermekte olduğu derslerini, mimarlık eğitimi ve üretimini bütünleştiren bir kurgu ile gerçekleştirdiği ve bu mesleki üretim kurgusunu adeta bir “okul”(34) ortamı şeklinde uyguladığı bilinmektedir.

Öte yandan, mimarlık ve yolculuk arasında kurulan bu ilişki, Anadolu geleneğine eklemlenmenin önemine yapılan vurguyla güçlenmektedir. Bektaş’ın, mimarlığa kültürel, bütünsel ve çok yönlü bakışıyla, Mavi Anadolucuların hedeflediği Anadolu aydınlanmasının mimarlıkta karşılığını verdiği; geliştirdiği Anadoluluk söylemiyle, geleneğe eklemlenen, ancak çağıyla uyumlu bir mimarlık anlayışını benimsediği düşünülmektedir. Bu yaklaşıma göre, çağdaş yaratım, Anadolu yapı geleneğinin öğrettiği gibi, çağın yaşama kültürünü ortaya koymalı ve özden, yani insan ölçülerinden ve ihtiyaçlarından yola çıkmalıdır. Bu doğrultuda geliştirilen program ve buna yönelik getirilen çözümü “içten dışa” mimarlık üretimi olarak niteleyen Bektaş için “mimarlık yapıtı bir başlangıç değil, sonuçtur”(35); böyle bir mimarlık, kullanıcılarının yaşama kültürlerini de içselleştirir ve dışa yansıtır.(36) Dolayısıyla, Bektaş’ın amaçladığı mimarlık üretimi, çağdaşlığa gelenekten yola çıkarak ulaşmayı hedeflemekte ancak çağın gerekleriyle her seferinde yeniden tanımlanmaktadır.

Bektaş’ın, mimarlık ürettiği Anadolu coğrafyası ve kültürünün geleneğini ancak yabancı bir bakışın ortaya çıkarabildiği çağdaş yaratıcılıkla yeniden tanımlamasında yolculuk pratiğinden yararlandığı görülür. Böylece Bektaş, mimarlıkta çağdaş ancak “Anadolulu” mimarlık üretme amacını gerçekleştirmede, yolculuk pratiği aracılığıyla özgün bir mimari üretim süreci tasarlamış; bu yönüyle, Türkiye mimarlığında özgün bir yerde konumlanmıştır.

 

NOTLAR

1. Bektaş, Cengiz, 2017a, “Yüksek Mimar Cengiz Bektaş ile Mavi Anadoluculuk Röportajı”, röportajı yapan Burak Baş, Arkeofili, arkeofili.com/yuksek-mimar-cengiz-bektas-ile-mavi-anadoluculuk-roportaji [Erişim: 17.07.2017]

2. Bilsel, Can, 2007, “‘Our Anatolia’ Organicism and the Making of Humanist Culture in Turkey” Muqarnas, cilt:24, History and Ideology Architectural Heritage of the “Lands of Rum”, ss.223-241.

3. Mavi Yolculuklar hakkında detaylı bilgi için bkz. Erhat, Azra, 2005, Mavi Yolculuk, Can Yayınları, İstanbul ve Eyüboğlu, Mehmet (yay. haz.), 2008, Bedri Rahmi Eyüboğlu Mavi Yolculuk Defterleri, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul.

4. Roberson, Susan L., 2001, “Defining Travel: An Introduction”, Defining Travel: Diverse Visions, University Press of Mississippi, s.12.

5. Jones, Kay Bea, 2001, “Unpacking the Suitcase: Travel as Process and Paradigm in Constructing Architectural Knowledge”, The Discipline of Architecture, (ed.) Andrzej Piotrowski, Julia Williams Robinson, University of Minnesota Press, Minneapolis, MN, s.130.

6. Bektaş, Cengiz, 1970, “Expo 70’den Bir İki İzlenim”, Mimarlık, sayı:84, ss.37-41.

7. Sennett, Richard, 2014, Yabancı: Sürgün Üzerine İki Deneme, (çev.) Tuncay Birkan, Metis Yayınları, İstanbul, s.69.

8. Deriu, Davide; Piccoli, Edoardo; Turan Özkaya, Belgin, 2016, “Travels in Architectural History” Architectural Histories, Special Issue: Travel, cilt:4, sayı:1, journal.eahn.org/articles/10.5334/ah.234

9. Sontag, Susan, 1984, “Model Destinations”, The Times Literary Supplement, the-tls.co.uk/articles/public/model-destinations, 22 Haziran 1984.

10. Wigley, Mark, 2011, “The Myth of the Local”, Architects’ Journeys: Building, Travelling, Thinking, (ed.) Craig Buckley, Pollyanna Rhee, GSAPP Books, Columbia University, New York, s. 210.

11. Bektaş, Cengiz, 2017b, (24 Haziran), Söyleşi: Melike Akyol, Kuzguncuk, İstanbul.

12. Bektaş, Cengiz 2018a, (3 Mart), Söyleşi: Melike Akyol, Kuzguncuk, İstanbul.

13. Bektaş, 2017b; 2018a.

14. Bektaş ilk Mavi Yolculuk deneyimini “12 Eylülden önce 12 Marttan sonra” bir tarihte, “can dostum” dediği Cem Yayınevi’nin kurucusu Oğuz Akkan’ın çağrısıyla gerçekleştirdiğini; ondan sonra her yıl kendi yöneterek yolculuklar yaptığını aktarmıştır. (Bektaş, Cengiz, 2012, Yaz Okulları 2012, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul, s.13, 18.)

15. Bektaş, yaz okulu fikrini gerçekleştirmek üzere 1977’de bir Mavi Yolculuk izlencesiyle Tersane Adası’na gitmiş, oradaki çalışmalardan sonra 1982’de ilk Yaz Okulu’nu burada düzenlemiştir. (Bektaş, 2012, ss. 17-18) 1978-1986 yılları arasında Batı Anadolu kıyılarında tekne ile kendi yönettiği Mavi Yolculuklar gerçekleştiren Bektaş, Anadolu’nun iç kısımlarını otobüs ile gezdikleri “Yeşil Yolculuk”lara devam etmiştir. (Bektaş, 2012, s. 15) Kuzey Anadolu (1988), Güney Doğu Anadolu (1989), Güney Batı Anadolu (1990), Batı Anadolu (1991), Orta Anadolu (1992) olarak ayrı izlenceler yapılmıştır. (Mavi Yolculuk belgeleri, SALT Araştırma, Cengiz Bektaş Arşivi) Bektaş 2009’a kadar yönettiği yaz okullarında da Anadolu Yolculuklarını sürdürmüştür. (Bektaş, 2012)

16. Bektaş, Cengiz, 1995, Benim Oğlum Bina Okur, Tasarım Yayın Grubu, İstanbul, s.63.

17. Cengiz Bektaş, kitabında, Nazım Hikmet’in sanata bakışının bütünlük içinde olduğunu, Nazım Hikmet’in “bütün insan” olduğunu söylemektedir. (Bektaş, Cengiz, 2016a, Nâzım Hikmet’in Mimarlığa Bakışı, YEM Yayın, İstanbul, s. 14.)

18. Bektaş, 1995, s.44.

19. Cummins, Genevieve, 2007, “Gezgin Kutular”, (çev.) Ceren Özpınar, P Dünya Sanatı Dergisi, Gezi ve Sanat, sayı:45 (Yaz 2007), ss.98-103.

20. Cengiz Bektaş, Mimarlıkta Eleştiri (1967) başlığıyla ilk kitabını yayımlamıştır. (Kitap hakkında detaylı bir analiz için, bkz. Bancı, Selda, 2018, Matbu Mimarlıklar: Türkiye’de 1950’lerden 1980’lere Mimar Oto-Monografileri, ODTÜ Yayıncılık, Ankara)

21. Bektaş, Cengiz, 1967, Mimarlıkta Eleştiri, Dost Yayınları, Ankara, s.58.

22. Bektaş, 1967, s.59.

24. Işın, Ekrem, 2012, “Cumhuriyetin Şahdamarı: Köy Enstitüleri”, Düşünen Tohum Konuşan Toprak Cumhuriyetin Köy Enstitüleri 1940-1954, İstanbul Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, İstanbul.

25. Bektaş, 2018a.

26.  Bektaş, 2017a.

27. Bektaş, Cengiz, 2010, Cumartesi Buluşmaları-Mimarlar Deneyimlerini Paylaşıyor: Cengiz Bektaş, Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Yayınları, İstanbul, s.9.

28.  “Cengiz Bektaş Arşivi SALT’ta” mimarizm.com/haberler/gundem/cengizbektasarsivisaltta_125195 [Erişim: 26.01.2017]

29. SALT Araştırma, Cengiz Bektaş Arşivi.

30. Bektaş, 2012, s.13.

31. Bektaş, 2012, ss.13-14.

32. Uğur Tanyeli’nin “Biçimi Değil Süreci Tasarlamak” başlığı altında bugünün değişen tasarım araçları ve böylece değişen mimarlık üretimi anlayışı üzerinden açtığı tartışma, Cengiz Bektaş’ın tasarım yöntemine uyarlanabilir. (Tanyeli, Uğur, 2017, Yıkarak Yapmak: Anarşist Bir Mimarlık Kuramı İçin Altlık, Metis Yayınları, İstanbul.)

33. Bektaş, 2017b.

34. 1980-1984 yılları arasında Bektaş İşliği’nde çalışmış olan Nevzat Sayın, Bektaş ile birlikte katıldığı SALT tarafından düzenlenen söyleşide işliğin okul niteliğinde bir ortak alan olduğunu belirtmiştir. (Bektaş, Cengiz; Sayın, Nevzat, 2016b, Söyleşi: “Bektaş Özyönetim Mimarlık İşliği”, SALT Galata, 23 Aralık 2016, 19.00)

35. Bektaş, 1995, s.24.

36. Bektaş, 1995, s.43.

 

Bu icerik 5056 defa görüntülenmiştir.