394
MART-NİSAN 2017
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

YAYINLAR



KÜNYE
CUMHURİYET DÖNEMİ MİMARLIĞI

Modern Konutun Orta Sınıfla Buluşması: 1950’lerde Bir Eskişehir Örneği

Gülşen Akın Güler, Arş. Gör., Anadolu Üniversitesi Mimarlık Bölümü
Rana Karasözen, Yrd. Doç. Dr., Anadolu Üniversitesi Mimarlık Bölümü

Gelişen endüstrileşmeyle birlikte hızla büyüyen Eskişehir’deki işçi ve memur konutlarının olduğu 1950’lerde inşa edilen üç farklı yerleşimi inceleyen yazarlar, gelenekselden moderne, kırdan kente geçiş sürecinde bir ara çözüm olan bu konutlardan yola çıkarak belli bir döneme dair bilgilere ulaşıyor.

Türkiye’deki konut kooperatifi uygulamaları üç farklı dönemde incelenmektedir. Birinci dönem bahçeli evler, ikinci dönem apartmanlar, üçüncü dönem ise toplu konutlar dönemidir.(1) Bu çalışmanın konusu olan bahçeli ev tipi konutlar, toprağın ucuz olduğu, iskâna açılmamış çevre alanlarda yer seçilmesi ve sonrasında sınır içine alınması yoluyla oluşmuş(2), bir ya da iki katlı tek, ikiz ve sıra evler şeklinde düzenlenmiştir.(3) 1934’te gerçekleştirilen Ankara Bahçelievler Yapı Kooperatifi, bu anlayıştaki kooperatiflerin ilk örneğidir. Çalışmada incelenen Osmangazi, Sümer ve Ertuğrulgazi Mahallelerindeki konutlar, bahçeli ev tipi kooperatiflerin Eskişehir’deki önemli örneklerindendir.

Yerleşimler kentin modernleşme sürecinin önemli bir evresini temsil etmektedir. Yapıldığı dönemde kent merkezinin dışında, kentin iki önemli fabrikasının yakınında olan bu yerleşimlerin etrafı tarım arazileriyle çevrilidir ve kent merkezinin çoğunluğu bitişik nizam olan yapı düzeninden farklılaşmaktadır. Endüstrileşme ile ortaya çıkan yeni sosyal sınıfın yaşam çevresinin oluşumu ve benzer nitelikteki yeni yerleşimlerin gelişimi açısından, kentsel anlamda dönüştürücü bir rol üstlenmektedir. Yerleşimlerin bir diğer dönüştürücü etkisi ise, geleneksel kırsal kültürden gelen insanların modernleşme süreci üzerinde olup; bu grubun endüstriyel üretim içinde yer almanın yanında modern konutla tanışması ve konutun modernleşmenin aracı olmasıdır. Bir yanda modernitenin endüstrileşme ayağını temsil ederken, diğer yanda geleneksel kültürün yansımaları görülmektedir. Herkesin birbirini tanıdığı, koruyup kolladığı, yakın komşuluk ilişkilerinin kurulduğu geleneksel mahalle kültüründeki “aynı boydan gelme” yerine “aynı kurumda çalışma” ortak payda olup, sosyo-ekonomik açıdan sınıfsal bir birliktelik sözkonusudur.

Yerleşimler, fabrikalara yürünebilir mesafede olması ve kendi içinde sosyal donatıları barındırması nedeniyle kendi kendine yeten bir özellik kazanmış, kentle kuvvetli bir ilişki kurulma ihtiyacını azaltmıştır.

ESKİŞEHİR'DE KONUT ALANLARININ GELİŞİM SÜRECİ VE OSMANGAZİ, SÜMER VE ERTUĞRULGAZİ MAHALLELERİ KONUT KOOPERATİFLERİ

İçinden Porsuk Çayı’nın geçtiği bir ovada kurulmuş olması, merkezindeki sıcak su kaynakları, 1894 yılında kente gelen demiryolu, sanayinin kurulup gelişmesi ile Balkanlar ve Kırım’dan gelen göçmenler Eskişehir’in kentsel gelişimini etkileyen başlıca faktörlerdir. Kentteki fabrika ve atölyeler, Cumhuriyetin kuruluşundan 1950’lere kadar nüfusun artmasında önemli rol oynamış, kentin “işçi ve memur kenti” kimliği kazanmasına neden olmuştur.(4)

Cumhuriyetin ilk yıllarında kentte belirgin bir konut gereksinimi olmamış, 1940’lı yıllara gelindiğinde, konut yapımında artış görülmeye başlanmıştır. Bu süreçte, geleneksel yerleşim bölgesi olan Odunpazarı’nın üst gelir gruplarından olanlar, bölgeyi terk ederek yakın çevresinde inşa ettikleri ikişer üçer katlı bahçeli kâgir modern konutlara, ya da aile apartmanlarına taşınmışlardır.(5)

İlk imar planı 1952 yılında hazırlanan(6) kentte, yeni konut alanlarının açılması da bu yıllara denk gelmektedir. 1950’lerde iç göçün hızlanması ile nüfusun artması sonucu ortaya çıkan konut sorunu ise, lojmanlar ve konut kooperatifleri yoluyla çözülmeye çalışılmış, kent merkezinin dışında yeni konut yerleşim alanları oluşmuştur. Bu dönem, ülkede ucuz, modern ve konforlu yerleşim ve konutlar tasarlamanın yollarının arandığı, bu bağlamda yarışmaların düzenlenerek tartışmaların yapıldığı bir dönemdir. 1950 yılında Türk Yüksek Mimarlar Birliği tarafından “Eskişehir Ucuz Ev Tipi” yarışması açıldığı ve Atilla Arpat ile Aydemir Balkan’a ait projenin kazandığı bilinmektedir.(7) Ancak, projeye ait çizimlere, nerede uygulandığına ya da uygulanıp uygulanmadığına dair bilgilere ulaşılamamıştır. 1950-1960 yılları arasında, Balkan göçmenleri, sel felaketinde evsiz kalanlar ile işçi ve memurlar için, devlet bankaları ve kurumlarıyla desteklenerek kurulan yedi ayrı kooperatif aracılığıyla 1.290 konut üretilmiştir.(8) Osmangazi, Sümer ve Ertuğrulgazi Mahallelerindeki kooperatif konutları da, bu dönemde inşa edilmiştir.

Kentin batısında yer alan sözkonusu yerleşimler, kurulduğu dönemde kent merkezinin dışında bulunmasına karşın, kentin büyümesiyle günümüzde merkezi bir konuma sahip olmuşlardır. Resim 1’deki 1950-1960 arası döneme ait vaziyet planında yerleşimlerin kent içindeki konumları ve Sümer Mahallesi’nin henüz mevcut olmadığı görülmektedir. Kentin önemli sanayi kuruluşlarından Tülomsaş(10) yerleşimlerin kuzeyinde, Sümerbank Basma Fabrikası(9) ise güneybatısında yer almaktadır. Eskişehir-Kütahya demiryolu hattı ve karayolu, Porsuk Çayı ve sulama kanalı, yerleşimlerin sınırlarını oluşturmaktadır.

Osmangazi, Sümer ve Ertuğrulgazi yerleşimleri, Porsuk Çayı çevresinde, sulamalı sebze meyve yetiştiriciliği yapılan alanın belediye tarafından gecekondu önleme bölgesi olarak imara açılmasıyla; DDY ve Basma Fabrikası’nda çalışan işçi ve memurların kurdukları kooperatifler aracılığıyla oluşturulmuştur.(11) Yapılan çalışmada, seçilen bu üç mahalledeki mevcut konutların tespiti yapılmış, özgün halini koruyan, üzerine kat çıkılmış ve yıkılmış konutların sayıları ve yerleri belirlenmiştir. Yapıların projelerine ait çizimlere rastlanılmaması nedeniyle mevcut tüm yapı tipolojilerinin plan ve görünüşleri yerinde ölçümler alınarak çizilmek suretiyle belgelenmiştir. Ayrıca, bölgenin oluşum ve gelişim sürecini başından itibaren yaşayan bölge sakinleri ile yüz yüze görüşmeler yapılmıştır.

YERLEŞİM DOKUSU VE MEKÂN KURGUSU

İller Bankası’nın belirlediği, dönemin planlama anlayışı olan, “yeni iskân bölgelerinin seyrek ve bahçeli, iş ve ticaret bölgelerinin sık ve yüksek katlı” planlanması ilkesine uygun olarak(12), Osmangazi, Sümer ve Ertuğrulgazi Mahalleleri, “bahçe kent” olarak kurgulanmıştır. Yerleşimlerin dokusunu, ızgara sisteminde oluşturulmuş, 10 metre yol genişliği ve 3 metre çekme mesafesi bulunan, bahçe içindeki tek katlı, ikiz evler oluşturmaktadır. Tüm plan tiplerinde, parselin yaklaşık % 40'ını bahçe oluşturmaktadır.

Her üç yerleşimde, toplam 5 konut tipi yer almaktadır. Osmangazi Mahallesi’nde 4 tip konut tespit edilmiştir. Bunların ikisi demir yolu işçileri (DDY Kooperatifi - Tip 1 ve Tip 2), biri farklı meslek gruplarından beyaz yakalılar (Memur Kooperatifi), diğeri ise SSK çalışanları (SSK Kooperatifi) için inşa edilmiştir. Sümer Mahallesi’nde DDY işçileri için inşa edilen (DDY Kooperatifi - Tip 1) ile beşinci farklı tipin görüldüğü Ertuğrulgazi Mahallesi’nde yine DDY işçileri için inşa edilen (DDY Kooperatifi - Tip 3) konutlar yer almaktadır. (Resim 2)

Bütün yapı tipleri iki oda ile bir salona sahiptir ve mekânlar minimum ölçülerdedir. Tüm mekânların salona açılması, geleneksel sofalı plan tipini çağrıştırmaktadır. Bu plan tipi, soba ile ısınmaya imkân verdiği için ve maliyeti artıran sirkülasyon alanlarını minimuma indirdiği için tercih edilmiştir. Salon, camlı masif ahşap doğramalı katlanır kapılarla bölünebilen bir mekândır. Islak hacimler olabildiğince yan yana getirilmiştir ve her plan tipinde mutfaktan arka bahçedeki terasa çıkan kapı sayesinde bahçeyle ilişki kurulmuştur.

Tip 1 (DDY Kooperatifi)

Osmangazi Mahallesi ve Sümer Mahallesi’nde üretilen ilk kooperatif konut tipidir ve 77 m² alana sahiptir. Yan cephede geriye doğru çekilmiş girişten doğrudan salona girilir ve tüm mekânlar, öne doğru çıkıntı yaparak sokağa bakan salona açılır. (Resim 3) Odalardan biri sokağa, diğeri arka bahçeye bakmaktadır ve iki oda arasındaki duvarda gömme dolaplar bulunmaktadır. Arka cephede tuvalet, mutfak ve banyodan oluşan ıslak hacimler, girişin karşısından arka odaya kadar yan yana sıralanmıştır. (Resim 4)

Tip 2 (DDY Kooperatifi)

Osmangazi Mahallesi’ndeki 70 m² alana sahip bu tip, Tip 1 ve Tip 3’ten sonra inşa edilmiştir. (Resim 5) Ön ve arka cephedeki tüm mekânlar aynı düzlemde olup, düz bir cephe oluşturmaktadır. Ön cepheden geriye doğru çekilmiş rüzgârlıklı giriş ise yan cepheyi hareketlendirmektedir. Diğer planlardan farklı olarak, hiçbir ıslak hacim ve oda doğrudan salona açılmamaktadır. Tuvalet ile mutfak giriş holüne, iki oda ile banyo ise gece holüne açılarak, salondan ayrılmıştır. (Resim 6)

Tip 3 (DDY Kooperatifi)

Ertuğrulgazi Mahallesi'nde yer alan bu tip 70 m2’dir. Mekân kurgusu Tip 1 ile aynı olan bu tipin diğerinden farkı, girişin daha büyük tutulup salona geçişte kapı eklenerek rüzgârlık oluşturulması ve tuvalet ile banyonun iç içe geçmiş biçimde tasarlanmış olmasıdır. (Resim 7) DDY Tip 2’nin cephesi çatısındaki farklılık nedeniyle Tip 1’den ayrılmaktadır. (Resim 8)

Tip 4 (Memur Kooperatifi)

Osmangazi Mahallesi'nde memur evleri olarak adlandırılan 75 m²’lik bu tipin mekân kurgusu Tip 1 ile aynı olmakla birlikte, kütlenin köşelerde öne doğru çıkıntı yapması ve yandaki rüzgârlıklı girişin öne doğru çekilmesiyle salonun “L” formunu almış olmasıdır. (Resim 9) Tüm mekânlar salona açılmaktadır. Arka cephede yer alan tuvalet ve banyo ortak bir hole açılıp, salona bağlantı bu holden olmaktadır. Salon ön ve yan cephelere bakmaktadır. Köşe penceresi kullanılan bu yapı tipinde cephe diğer yapılara göre daha büyük cam yüzeylere sahiptir. (Resim 10)

Tip 5 (SSK Kooperatifi)

Osmangazi Mahallesi’nde SSK çalışanlarının kooperatif yoluyla ürettiği bu tip 78 m²’dir. Plan kurgusu ve odaların konumlanışı açısından diğer plan tiplerinden farklılaşmaktadır. Kütle köşelerde öne doğru çıkıntı yapmaktadır. (Resim 11) Diğer tiplerden farklı olarak, yatak odaları ön cephede, salon arka, ıslak hacimler ise yan cephede yer almaktadır. Giriş ön cephedeki iki oda arasından verilmiş, köşe odanın kapısı giriş holüne açılmıştır. Diğer bütün mekânlar salona açılmaktadır. Salon, uzun kenarı arka cepheye bakacak şekilde konumlandırılmış ve arka bahçeyle diğer tiplere göre daha güçlü ilişki kurmaktadır. (Resim 12) Salonun önündeki terasa, arka köşede yer alan mutfaktan çıkış sağlanmaktadır. Kullanıcılar bu kooperatif yapılarının diğer tiplerden daha sonra 1960 yılında tamamlandığını belirtmişlerdir.

YAPIM SİSTEMİ, MALZEME, TEKNİK VE SOSYAL DONATILAR

Tüm konutların yapım sistemi yığmadır. Temelleri taş, döşemeleri betonarme, duvarları tuğla yapıların üzeri, Marsilya kiremit kaplı masif ahşap oturtma çatıdır. (Resim 13) Pencereler üç ya da dört kanatlı masif ahşaptan üretilmiş, yerinde dökme mozaik denizlik kullanılmıştır. Odaların döşemesi masif ahşap, ıslak hacimler ise yerinde dökme mozaikle kaplıdır. Kullanıcılar, su ihtiyaçlarını bahçede ya da bodrumda yer alan ve günümüzde de bazıları mevcut olan tulumbalarla karşılamış, bazıları sonradan su deposu eklemiştir. Isınma, soba ile gerçekleştirilmiştir.

Yerleşmeler içinde ilk kurulan Osmangazi Mahallesi’nde 1957’de Bahçeli Cami ibadete açılmıştır. 1959’da Osmangazi İlkokulu eğitime başlayana kadar öğrenciler, Devlet Demir Yolları pansiyon binasını kullanan Battalgazi İlkokulu’nda eğitim görmüştür.(13) Ertuğrulgazi Mahallesi’nde 25 Ekim 1959 günü 2 no.lu Demiryolu Yapı Kooperatifi evlerinin iskâna açılmasıyla Ertuğrulgazi İlkokulu eğitim öğretime başlamıştır.(14) Ertuğrulgazi Mahallesi’nde dönemin karakteristik ögesi olan yazlık sinema yer almaktadır. Sümer Mahallesi’nde Adnan Menderes Anaokulu(15), Devlet Demir Yolları Yapı Kooperatifi’nin bağışlamış olduğu arsa üzerine kurulmuştur.(16) Sümer Cami 1963 yılında ibadete açılmıştır. Yerleşimler içinde kullanıcıların günlük ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri mahalle bakkalları bulunmaktadır.

Çalıştıkları fabrikalara yakın konumda bulunması sayesinde bu üç mahallede yaşayan işçiler ev ve iş arasındaki ulaşımı yürüyerek sağlayabilmişlerdir. Zamanla DDY işçileri dışında memur ve SSK çalışanları gibi farklı alanlarda çalışan grupların özellikle Osmangazi Mahallesi’nde kooperatif yoluyla konut edinmesi yerleşmenin kentle bağlanmasını daha da gerekli hale getirmiş, 1959’dan itibaren belediye tarafından kent merkezine otobüs seferleri başlatılmıştır.

Yerleşimler, geleneksel mahalle kültürünün özellikleri olan herkesin birbirini tanıdığı, koruyup kolladığı, yakın komşuluk ilişkilerinin kurulduğu, çocukların sokakta oynadığı yerleşim olmanın yanında, aynı anda işten çıkan yüzlerce işçinin toplu halde kendilerini bekleyen çocukları tarafından karşılandığı “komşuluk birimleri” şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Kadınlar için günlük yaşam daha çok evde geçmektedir. Geleneksel kültürden gelen kullanıcılar, başlangıçta yere hasır sererek oturdukları ve büyük buldukları bu konutlara, mobilya kullanımına başlamalarıyla birlikte sığamadıklarını belirtmişlerdir.(17) Bu ifadeler, sözkonusu konutların gelenekselden modern kültüre geçiş sürecindeki tanıklığını göstermekte, gerek mobilya kullanımı gerekse dışa dönüklük ve özelleşmiş konut mekânları açısından gelenekselden moderne dönüşümü temsil etmektedir.

KONUTLARDA YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER VE DOKUNUN BOZULMASI

Yapıldıkları dönemden günümüze dek geçen süre içinde, özgün yapıların kullanıcılar tarafından değiştirilmesi ya da yerlerini apartmanlara bırakarak yok olması sözkonusudur. (Resim 14) Bu durum başlıca şu nedenlerden kaynaklanmaktadır:

  • Konfor standartlarının yükselmesi sonucu yapılarda yenilemeye gereksinim duyulması,
  • İmar değişiklikleri sonucu yapı tipi ve ölçeğinin değişmesi,
  • Arsa değerlerinin artması ve kullanıcıların el değiştirmesi sonucu sosyal yapının değişmesi.

Kullanıcılar tarafından yapılan değişiklikler, giriş sahanlığının kapatılması, terasların mutfağa, tuvaletlerin banyoya katarak mekânların genişletilmesi şeklinde olmuştur. Salonu ikiye bölen camekânlı kapıyı ortadan kaldırmak, masif ahşap doğramaları PVC doğramaya çevirmek, bahçelerde sundurmalı araç park yerleri oluşturmak, doğalgazlı ısıtma sistemine geçmek, bugüne ulaşan hemen her özgün konutta rastlanan değişikliklerdir. Bazı konutların ise sonradan üzerine kat çıkıldığı ya da çatı katı eklendiği görülmektedir. Özgün kalan, üzerine kat çıkılan ve yıkılan konutların sayısal değerleri ve mahallelere göre yerleşim planı üzerindeki durumu, tablo ve planlarda belirtilmiştir (Tablo 1, Resim 15-17)

Tespit edilen bu verilere göre, sözü edilen üç mahallede inşa edilen toplam 991 konuttan % 45,3’ünün özgün durumunu koruduğu, % 10,6’sının üzerine kat çıkıldığı, % 44,1’inin ise tamamen yıkıldığı görülmüştür. Mahalle bazında ele alındığında ise, yıkılan konutların Sümer Mahallesi’nde diğerlerine göre daha fazla olduğu görülmektedir. Bu durum, kentin üst ve üst-orta gelir gruplarının bu bölgeyi daha çok tercih etmesinden kaynaklanmaktadır ve arsa bedelleri burada daha yüksektir.

Yapılan araştırmada, özgün durumunu koruyan konutların, genellikle birinci ve ikinci kuşak kullanıcılara ait olduğu ya da miras nedeniyle mülkiyet paylaşımı sorunları bulunduğu tespit edilmiştir. Yıkıma taraftar olanların ise, üçüncü kuşak ya da el değiştirmiş mülk sahipleri olduğu görülmektedir.

Osmangazi, Sümer ve Ertuğrulgazi Mahallelerinde imar değişikliği yapılarak bu alanlara dört katlı yapı yapma izni verilmesi kararıyla birlikte, 2000’li yılların başlarından itibaren kooperatif yapıları yıkılarak yerlerine zemin katı otopark olan 3-4 katlı apartman yapıları inşa edilmeye başlanmıştır. (Resim 18, 19) Bu durum, yerleşmenin özgün dokusunun fiziksel ve sosyal anlamda bozulmasına neden olmuştur. Konumları nedeniyle artan arsa değerleri, farklı sosyo-ekonomik düzeydeki sakinlerin yerleşime katılmasıyla sosyal yapıda değişim ve dönüşümü başlatmıştır. Yeni sakinlerin bölgeye yerleşmesi sonucu ortak kurum ve yaşam kültürü ortadan kalkmıştır. Yerleşimin en önemli özelliği olan insan ölçeğine uyum yok olmuş, bahçeler bozularak önde sert zeminli garaj girişleri, arkada ise kullanıcıların ilişki kuramadığı atıl alanlara dönüşmüştür. (Resim 20-21) İnsanların birbirini tanıdığı, yakın komşuluk ilişkilerinin kurulduğu, yardımlaşma ve dayanışmanın olduğu güvenli mahalle kültürü, insanların birbirini tanımadığı, güvenmediği, alarm sistemlerine ihtiyaç duyulan, sosyal ilişkilerin minimum düzeyde tutulduğu bir yerleşime dönüşmüştür.

SONUÇ

Ertuğrulgazi, Osmangazi ve Sümer Mahalleleri, Eskişehir’de endüstriyel kuruluşlarla bağlantılı konut kooperatif yerleşimlerinin ilk örneklerindendir ve modernleşme süreci içinde, kurulduğu dönemin planlama anlayışını, konut plan tiplerini, yapım tekniği ve malzeme özelliklerini yansıtmaktadır. Ayrıca, gelenekselden moderne, kırdan kente geçiş sürecinde bir ara çözümdür ve dönemin endüstri sektöründe çalışan toplum gruplarının sosyo-ekonomik durumunu, yaşam biçimini ve kalitesini önemli ölçüde yansıtmaları nedeniyle anısal ve sosyolojik öneme sahiptir. Bu nedenlerden dolayı sözkonusu yerleşimler, mimari miras niteliği taşımaktadırlar. Ancak, değişen imar durumları nedeniyle, fiziksel ve sosyal açıdan hızla yok olmaya ve dönüşmeye başlamıştır. Kullanıcı profili de sosyo-ekonomik olarak değişmektedir. Ancak, bölgenin konut alanı olma özelliğini koruması, bundan sonraki varlığını bir müze yerleşim olarak değil, sahip olduğu değerleri kullanıcı profilinden bağımsız bir şekilde devam eden bir yerleşim olarak sürdürmesini olanaklı kılmaktadır. Bu bağlamda, konutların özgün halleri korunarak, kullanıcı konfor koşullarının iyileştirilmesi sağlanmalıdır. Yerel yönetimlerin bölgenin imarı ile ilgili alacağı önlemler ve diğer ilgili kamu kurumlarının yapacağı, yerleşimin korunmasını teşvik edici düzenlemeler ile konutların tekil olarak değil, bütüncül bir koruma anlayışı ile hem fiziksel hem de kültürel açıdan varlığını devam ettirmesine yönelik bir yaklaşım geliştirilmelidir.

* Anadolu Üniversitesi, FBE, Mimarlık Anabilim Dalı, “Modern Dönem Türk Mimarlık Tarihi” lisansüstü dersi kapsamında 2014-2015 Öğretim Yılı Güz Döneminde yapılmış çalışmadır.

KAYNAKLAR

Albek, Suzan, 1991, Dorylaion’dan Eskişehir’e, Anadolu Üniversitesi Eğitim Sağlık ve Bilimsel Araştırma Vakfı No:89, Eskişehir.

Aslanoğlu, İnci, 2001, Erken Cumhuriyet Dönemi Mimarlığı 1923-1938, ODTÜ Mimarlık Fakültesi Yayınları, Ankara.

Ertin, Gaye, 1994, Eskişehir Kentinde Yerleşmenin Evrimi, Anadolu Üniversitesi Yayınları, No: 773, Eskişehir.

Koca, Güler; Karasözen, Rana, 2010, “1945-1960 Dönemi Eskişehir Modern Kent Merkezinin Oluşumunda Öne Çıkan Yapılar”, Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, cilt:10, sayı:3, ss.191-211.

Özüekren, Şule, 1996, “Kooperatifler ve Konut Üretimi”, Tarihten Günümüze Anadolu’da Konut ve Yerleşme, Tarih Vakfı Yayınları, ss. 355-365.

Üstün, Berna, 2010, Eskişehir’de Modernizm ve Kentsel Gelişme Sürecinde Gerçekleştirilen Toplu Konut Alanlarında Konut Tipolojileri ve Yerleşim Örüntülerindeki Değişimlerin Değerlendirilmesine Yönelik Bir Çalışma, (Danışman: Sevin Aksoylu), Anadolu Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri, Proje No: 80211, Eskişehir.

Yenen, M., 1954, “Türk Şehirleri ve Türkiye’de Şehircilik”, Arkitekt, sayı:3-6 (269-272), ss. 72-80.

Yarışmalar Dizini 1930-2004, 2004, TMMOB Mimarlar Odası Genel Merkezi ve TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi, s.41.

URL1. “Eskişehir-Odunpazarı-Osmangazi İlkokulu”, mebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/26/01/968626/okulumuz_hakkinda.html

[Erişim: 10.01.2017]

URL2. “ESKİŞEHİR / ODUNPAZARI - Adnan Menderes Anaokulu”, mebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/26/14/967588/icerikler/okulun-tarihcesi_303413.html [Erişim: 10.01.2017]

URL3. “ESKİŞEHİR / TEPEBAŞI – Reşat Benli İlkokulu”, mebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/26/15/707794 [Erişim: 10.01.2017]

NOTLAR

1. Özüekren, 1996, ss.355-365.

2. Özüekren, 1996.

3. Aslanoğlu, 2001.

4. Ertin, 1994.

5. Albek, 1991.

6. Cumhuriyet dönemi ile birlikte getirilen imar planı yaptırma zorunluluğu kentin ilk imar planının yaptırılması sürecini başlatmıştır. Kentin 1/5000 ölçekli nazım imar planı 1952 yılında İller Bankası tarafından yarışma sonucu hazırlanmış, 1/2000 ve 1/1000 ölçekli olarak hazırlanan uygulama imar planları ise 1956 yılında dönemin belediyesi ve Bayındırlık Bakanlığı tarafından onanarak yürürlüğe girmiştir. Bknz. Koca; Karasözen, 2010, ss.191-211.

7. Yarışmalar Dizini 1930-2004, 2004, s.41.

8. Üstün, 2010.

9. Tülomsaş, 1894'te Osmanlı döneminde Cer atölyesi olarak faaliyete geçmiş, özellikle 1950'den sonra üretim kapasitesini artırarak; lokomotif, yük vagonu, vinç, gemi motoru, çelik konstrüksiyon üreten büyük bir sanayi tesisi halini almıştır.

10. Eskişehir Basma Fabrikası 1956 yılında kurulmuş, daha sonra Sümerbank'a devredilmiştir.

11. Ertin,1994.

12. Yenen, 1954,ss.72-80.

13. URL1.

14. URL2.

15. Adnan Menderes Anaokulu’nun temeli, 26 Mayıs 1960 günü dönemin başbakanı Adnan Menderes'in katılımıyla atılmıştır. Ertesi gün 27 Mayıs ihtilali olması nedeni ile inşaat yapımı yavaşlamış, yapı 1963'te tamamlanmıştır.

16. URL3.

17. Yerleşim sakinlerinden olan Nermin Dedelek, İsmail Bozdağ, Saadet Bilgili ile 2015’te yapılan kişisel görüşmeler ile edinilen bilgilere dayanmaktadır.

 

Bu icerik 7582 defa görüntülenmiştir.