394
MART-NİSAN 2017
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

YAYINLAR



KÜNYE
DİJİTAL TASARIM

Sendai Mediatheque Örneğinde Mimarlık, Strüktür, Tasarım BağlamındaMimar-İnşaat Mühendisi İlişkisi

Tomris Akın, Mimar, İTÜ Mimari Tasarım Doktora Programı Öğrencisi, Mardin Artuklu Üni. Öğr. Gör.

Dijital tasarım araçlarının mimarlığın tektonik ile ilişkisini ve dolayısıyla mekânı nasıl değiştireceği ve mimar-inşaat mühendisinin ilişkisinin geleceği konuları büyük soru işaretleri olarak önümüzde duruyor. Yazar bu sorulara Sendai Mediatheque yapısı üzerinden, uzun süredir birlikte çalışan mimar Toyo Ito ile İnşaat Mühendisi Mutsuro Sasaki’nin az bulunur ilişkisine yakından bakarak cevap arıyor.

Madame de T. gecenin akışını yavaşlatarak, onu birbirinden ayrı değişik parçalara bölerek, kendilerine bağışlanan küçük zaman süresini bir mimari mucize olarak, bir biçim olarak yaratmayı başardı. Bir zaman parçasına biçimin damgasını vurmak, güzelliğin, ama aynı zamanda belleğin zorunluluğudur. Çünkü şekilsiz olan şey kavranılamaz, bellekte tutulamaz. Buluşmalarını bir biçim olarak düzenlemek, onlar için özellikle değerliydi, çünkü gecelerinin geleceği yoktu ve ancak anılarda tekrarlanabilirdi.

Milan Kundera, Yavaşlık

 

İnşaat mühendisliğinin bağımsız bir disiplin olarak ortaya çıkışı endüstri devriminden önce olsa da endüstrileşme sonrasında oluşan yeni sosyal ortam, üretimin şartlarının değişimi ve malzeme teknolojisindeki yenilikler mimar-inşaat mühendisi arasındaki ayrışmayı görünür hale getirmiştir. Süreçte inşaat mühendisi mimarın yakın çalışma arkadaşı halini almış, hatta köprü, depo, tren istasyonları gibi yapı tipolojileri sözkonusu olduğunda tek başına sorumlu kişiye dönüşmüştür.(1) Mimar ve inşaat mühendisinin aydınlanmadan günümüze ilişkisi müelliflik başta olmak üzere, tasarlama ve inşa sürecindeki görev dağılımı ve inşa edilen üzerindeki etki gibi konularda hep belirli bir tansiyon taşımıştır.

Son 20-25 yılda yalnız dijital tasarım araçlarının ortaya çıkışı değil diğer mühendisliklerin ve malzeme teknolojisinin geçirdiği değişim bu iki meslek adamının ilişkisindeki rol dağılımlarını etkiler görünmektedir. Dijital tasarım araçlarının tektonik bağlamda getirdiği değişim, tasarım ve inşa sürecinin hızlanması, mimarın mekân kurucu inşaat mühendisinin inşa edici durumda olduğu klasik pozisyonu, mimar ve inşaat mühendisinin tasarım ve inşa sürecinde daha eş bir pozisyonda oldukları alternatif işbirliklerine doğru yöneltir. Dijital tasarım araçlarının mimarlığın tektonik ile ilişkisini ve dolayısıyla mekânı nasıl değiştireceği ve mimar ile inşaat mühendisinin ilişkisinin geleceği (aydınlanma öncesinde olduğu gibi aynı kişiye dönüşüp dönüşmeyecekleri) mimarlık dünyasının güncel tartışma konularını oluştururlar.

Mimar Toyo Ito ve inşaat mühendisi Mutsuro Sasaki’nin işbirlikleri ile ortaya çıkan Sendai Mediatheque yapısı hem tasarım ve inşa sürecinin dijital olanaklar ile ortaya konması hem de yaklaşık 25 senedir birlikte çalışan ikilinin az bulunur, zanaatkârane tasarlama ve inşa yöntemleri nedeniyle konu bağlamında yakından bakmak için önemli görünür. (Resim 1)

1994 yılında Sendai kent yönetimi tarafından açılan yarışma şartnamesinde yapı “yeniçağ için sanat gibi duyusal, kitaplar gibi entelektüel ve bunların birleşimi olarak elektronik, görsel ve işitsel medyaları müşterek olarak biriktiren ve sağlayan yeni bir kentsel fonksiyon alanı” olarak tanımlanır. Bu yenilikçi yapı tipolojisi isteği Ito için de yaratıcı ve yenilikçi bir tasarım anlayışını çağırır.(2)

PLAK, TÜP VE TEN

Yarışmaya Toyo Ito ve Mutsuro Sasaki’nin hazırladıkları öneri Ito’nun ilk eskizi ile başlar. (Resim 2) Ito “bir akvaryumun içinde yüzen yosunlar gibi” olmasını istediği ve tüpler ile kurduğu strüktürü gösteren bu eskizi, hemen Sasaki’ye gönderir ve Sasaki birkaç gün sonra kendi önerisi ile yanıt verir. Sasaki yapının bu ilk şok edici eskizini gördüğünde aklına gelen görüntünün Toyo Ito’nun aklındakinden tamamen farklı olduğunu süreçte fark ettiklerini ve hem kendilerinin hem de genel olarak inşaat mühendisi ve mimarın birlikteliğinin potansiyelinin tam da bu farklı düşünerek ve birbirlerine benzemeye çalışmayarak üretme anlayışında olduğunu söyler. (3)

Yeni medyaların bol miktarda kullanıldığı benzerlerine model olması beklenen böyle bir mimari mekânın görüntüsü nasıl olmalıdır sorusuna Ito mekânı “su ve suyun içindeki akışkan bedenler” ile kavramsallaştırarak yanıt arar. Ito’nun 1990’lardan itibaren “Yirmi Birinci Yüzyıl Sahneler: Akışkan Mimarlık Teorisi” (Twenty First Century Curtains: A Theory of Fluid Architecture) metninde olduğu gibi açıklamaya çalıştığı Akışkan Mimarlık (Fluid Architecture) düşüncesi ile Sasaki’nin strüktüre etme konusundaki fikirleri birleşmiştir.(4) (Resim 3)

Ito için öneri, Le Corbusier’in domino taşıyıcı sisteminin alternatifi olan bir strüktür tipolojisidir. Yeni bir yapı tipolojisi için önerilen yeni bir strüktür teorisi. Başından itibaren hem prototipik hem de formalistik olmaktan çok kavramsal olan önerileri jürinin çok olumlu eleştirileri ile birinci seçilir ve projenin geliştirilmesi süreci başlar.

Önerilen yapı plak, tüp ve ten olarak tanımlanan üç temel bileşenden oluşur. (Resim 4) Tüpler (kolonlar), kare plakların içinden geçen on üç adet birbirinden farklı formda, küçük kesitli çelik boruların ağsı bir yapı ile oluşturdukları elemanlardır. Köşelerde yer alan 4 büyük tüp yatay ve dikey yüklerin % 60-70’ini iletirken katlar arası sirkülasyonu sağlarlar. İçeride yer alan dokuz daha küçük tüp ise sadece yatay kuvvetleri iletirler ve aynı zamanda ışık, hava, ses ve enformasyon akışını sağlarlar. Plaklar (döşemeler) elli metreye varan uzunlukları ile altı adet, tüpler tarafından kesildikleri noktalarda boşalan, petek şeklindeki çelik döşemelerdir. Ten (cephe / dış duvarlar) ise yapının içini dışarıdan ayıran elemanlardır. Çoğu zaman çatı ve bodrumdaki makine alanlarını çevreleyen elemanlara ve ana sokak cephesindeki çift cepheye referans olarak kullanılır. Ana cephenin şeffaflığı içerideki hareketin dışarıdan algılanmasını, tüplerin sürekliliği ise katlar arası hareketin görülmesini sağlayarak yapı içinde ve dışarıyla ilişkide bir tür görsel süreklilik sağlar. (Resim 5) Ayrıca plan çözümlerinin kapalı odalar yerine serbest alanlar olarak düşünülmesi de bu görüşü destekler. Ito için, Sendai “tüpler ve plaklar ile strüktüre edilmiş bir mekân”dır.(5)

AKIŞKAN MİMARLIK VE AÇIĞA ÇIKAN GRİD

İlk ofisinin adı URBOT Urban Robot (Kentli Robot) olan Ito, dijital medya ve onun yeni sosyal formları ile son derece ilgilidir ve mimarlık üretiminin bu dönüşüme uyum sağlaması gerektiğini savunur. Mimarlığın dijital dünya ile ilişkisinin yalnız tektonik bağlamda değil, daha geniş bilgi ağları kurmaya izin verişi ile ele alınması gerektiğini düşünür.(6) Bu entegrasyonun tasarım ve inşa sürecinin dijitalleşmesi, yenilikçi olarak kullanılabilen simülasyonlar ile doğanın geometrilerinden öğrenme gibi yönlerinin yanında yeni sosyal ilişkiler bağlamında mimarlık deneyimi ile ilgili yönleri de vardır. Entegrasyon, doğanın akışkanlığı ile dijital medyanın veri akışı arasında bir yakınlık kurma düşüncesi ile sağlanmaya çalışılır. Ito’ya göre yeni bilgisayar teknolojisi ile değişkenlik tasarlanabilir ve inşa edilebilir. (Resim 6)

Akışkan Mimarlık (Fluid Architecture) hem mekâna etki eden fiziksel kuvvetlerin (ışık, rüzgâr, sismik yük ve benzeri) hem de veri akışıyla etki eden sanal kuvvetlerin akışkanlığını savunur. Bu düzen yapının yalnız kendi içinde değil, bulunduğu ortamla ve kentle de akışkan ve dinamik bir ilişki kurmasını önerir. Bu bağlamda tektonik veri ve mimarlık ilişkisi merkezî konumdadır. Bu akışkanlık ancak yeni tür simülasyonlar ile mümkün olmuştur. Ito grid sistemin mimarlıktaki kullanımının homojenleştirici etkisine karşı olarak ağaç dallarının bulundukları yer, ışık, su miktarı gibi değişkenlere tepki vererek farklılaşmalarını örnek gösterir. Akışkanlık mimarlık sayesinde geometrinin gridal kullanımlarının benzeştirici etkisinden uzaklaşılıp form çeşitliliğinin sağlanabileceğini ve böylece elektronik modernizmin bedeninin ortaya çıkacağını savunur. Açığa Çıkan Grid (Emergent Grid)  ise bu dinamikler ile açığa çıkan yeni geometrilerdir.

Akışkan Mimarlık düşüncesinde form, kabul edilen değil süreçte açığa çıkan bir şeydir, bir ağacın formunun değişkenliği gibi zamanla değişir ve yapıyı ayakta tutan strüktür aynı zamanda akışkanlık düşüncesinin inşa edicisidir.

Sasaki’nin mühendislik bağlamında başarmaya çalıştığı da benzerdir. Geliştirilmiş Evrimsel Strüktürel Optimizasyon (Extended Evolutionary Structural Optimization-EESO) olarak tanımladığı yeni biçim analiz yaklaşımını “evrimin prensiplerini ve canlıların öz-örgütlenme prensiplerini mühendislik bakış açısı ile adapte ederek, bilgisayar ile rasyonel strüktürel biçimlerle oluşturduğunu” söyler.(7) 2005 yılında basılan Flux Structure (Devingen Strüktür) kitabında, tekrarlayan ve doğrusal olmayan analiz prosedürü vasıtasıyla, mekanik davranış ve form arası ilişkiden ortaya çıkan strüktürel formun evrimini kavramanın mümkün hale geldiğini söyler ve strüktür, doğa ve mimarlık arası ilişkilerin karmaşık geometriler ile akışkan hale getirilebileceğinin altını çizer.(8)

Amaçlarının ortaklığı strüktürel elemanların mekân kurucu olmaları sonucunu doğurur. Strüktürel elemanların her birine ve birbirleri ile olan ilişkilerine yakından bakıldığında amaçlanan akışkanlık, aktarım ve süreklilik temaları görülebilir. Örneğin, çok işlevli tüpler, plakları kestiklerinde kendileri de bir üst katın tüp parçasına bağlanırlar, ancak bu bağlantı hafif gizli bir şekilde yapılır. Sasaki hafif gizleyerek yapılan bağlantının nedenini, kuvvet aktarımındaki gereklilikler yanında hem çok uzun boyutta çelik parçaları üretip şantiyeye getirmenin imkansızlığı hem de tüplerin süreklilik görüntüsünün bozulmak istenmemesiyle açıklar.(9) (Resim 7)

Akışkanlık ve süreklilik teması plağın tasarımında da görülür. Önceleri düzenli bir grid olarak tasarlanan çelik döşeme plağı, yapılan yük hesapları ile tüplerin etrafında ve döşemenin orta noktalarında yük akışlarının farklılaştığı görülerek peteklerin yönleri ve dağılımları bu akışa göre biçimlendirilmiştir.

Ön cephedeki çift katmanlı cam cephe yalnız iç ve dışın sürekliliği, kesitin dışarıdan okunması, doğal ışığın içeri alınması gibi işlevlere değil, açılıp kapanabilen kapaklarıyla havalandırma ve ısınma için de destek verir. Çok işlevlilik, akışkanlık, doğanın kuvvetlerine göre davranma bir kez daha mimari ve strüktürel karşılığını bulur.

13 tüp, tüpleri oluşturan boruların bağlantı açıları, plak bağlantılarındaki her bir birleşim açısı hesaplar sonucu oluşturulur ve hepsi birbirinden farklıdır. (Resim 8) Aynı durum tüpleri oluşturan çelik boruların boyutlandırılmasında da devreye girer. Çelik üreticisine gönderilen tüplerin merkez noktaları yük akış yönü olarak programa girilir ve programın tanımlayışı sonucunda boyutları belirli olur. Dolayısıyla tüpün kendisi ile tüp ve plaklardan oluşan sistemin son formu yük akış ve dağılım diyagramları ile belirlenir. Ito buradaki tutumu, ağaç dallarının bulundukları yer, ışık, su miktarı gibi değişkenlere farklı tepkiler vererek farklılaşan dalların birlikteliğinden oluşan ağacın simetrik olmayan formuna benzeterek açıklar. Onun yapmaya çalıştığı elektronik modernizmin bedeni ancak doğadan öğrenerek mümkün olabilir ve ancak yeni bilgisayar teknolojilerinin yardımıyla bu değişkenlik tasarlanabilir ve inşa edilebilir.(10)

DEPREM BAŞARISI

Yüklerin doğada olduğu gibi, akışkanlığının sağlanarak aktarılması prensibi deprem karşısında da kullanılır. Sismik planlama kuvvetlerin akışkanlığı ve strüktürün sürekliliği prensibi ile yapılmıştır. Betonarme olan iki katlı bodrum ile çelik olan üst katlardaki strüktürün birleşimi sırasında bu kez akışkanlık, kontrollü bir şekilde koparılır. İkinci bodrum sismik kuvvetleri karşılamak içindir. Betonarme olan iki katlı bodrum ile çelik tüpler birinci bodrumda birleşirler. Birleşme sırasında zemin kat döşemesi ile bodrum katın toprak ile birleşen dış duvarı deprem kuvvetlerinin üst katlara aktarılmaması için hafifçe koparılır. Bağlantı noktası tüm bodrum duvarı boyunca bir yuva içinde hareket edebilir şekilde düşünülmüştür. Böylece zeminden gelen kuvvetlerin betonarme bodrumda büyük ölçüde emilmesi ve üst katlara şiddeti azaltılarak aktarılması amaçlanır. Betonarme asıl kuvveti karşılar ve absorbe eder, çelik ise sismik davranışlara dinamik bir şekilde karşılık verir.

Tüplerin birbirinden farklılaşan geometrileri ve tüplerin döşeme ile birleşim detaylarındaki akış detayı da deprem kuvvetlerinin absorbe edilerek aktarılması konusunda destekleyici görev yaparlar. 2005 Kobe depremi sonrası tasarlanan yapının strüktür tasarımının başarısı 2011 yılında Sendai bölgesinde yaşanan 8,9 büyüklüğündeki Tohoku depremini strüktürel bir zarar görmeden atlatması ile dünya kamuoyunun da dikkatini çeker.

TEKTONİK KESKİNLİĞİN HAFİFLİĞİ

Amaçlarını başarma konusunda dijital tasarım araçlarını geleneksel tasarım araçlarıyla birlikte kullanmalarının önemi büyüktür. Eskizler, farklı ölçeklerdeki çok sayıda maket ile 2 ve 3 boyutlu çizim ve modeller ile amaçlanan etkileşim ve değişkenlik sürekli test edilir. Tasarım ve inşada amaçlanan süreklilik, tasarım araçlarının verilerinin birbirlerine aktarılarak strüktürel ve mekânsal olarak test edilişiyle mümkün olur. Fikrin soyutluğu her zaman inşa etmenin gerçekleri ile birlikte gelişir. Burada hız dijital tasarım araçlarının kullanıldığı çoğu durumdan farklı olarak sürecin temel belirleyicisi değildir. Mimarlığın malzeme verisi içermeden kolayca tasarlamaya gittiği bir dünyada enformasyonun akışına hafiflik ve geçicilik hissi ile karşılık veren bu üretimdeki zarif tektonik düzey ancak zanaatkarane bir üretim süreci ile mümkün olabilmiştir. Teknik zorunlulukların etkilerini mimarileştirerek sağlanan bu hafiflik, tektonik keskinliğin hafifliğidir.(11)

Her iki meslek adamı da, metinlerinde sık referans verdikleri Mies Van Der Rohe’den farklı olarak, geometri aracılığı ile zamanı dondurmaya değil, zamanın akışkanlığına izin vermeye çalışırlar. Çünkü zaman mekânı yaratır ve şartlandırır.

Mimar sürekli bilinmeyen bir gelecek için tasarlamak zorunda kalır. Bu şekilde düşünüldüğünde hiçbir yapı hiçbir zaman bitirilememiştir. Akışkanlık önerisi zamansal eksen boyunca temel olarak ulaşılamaz olan zaman mekân birliğinin mekânı yaratıcı bir süreklilik içinde çözme becerisidir.(12) Akışkanlık, zaman ile değişim, kullanıcı deneyiminde de amaçlanır. Mekân devingendir ve zamanın geçişi karşısında devingenliği amaçlanmıştır. İç ve dışın birliği, tenin geçirgenliği, ışığın, sesin, yoğunluğun, hareketin planlama ile görülebilir hale gelişi bu devingenliği sağlar. Böylece cephe de yeniden mekân ve strüktür ile birleşir. Karmaşık geometrilerin kullanımında çoğu zaman olduğu gibi kabuklaşamaz, sistemden kopmaz, sistemin bir parçası olarak çalışır. (Resim 9)

Frampthon daha 1980’de Ito’yu “yeni Japon Yeni Dalga’sının tipik bir örneği” olarak gösterir ve işlerini “üst düzeyde estetik ve son derece eleştirel” olarak tanımlar.(13) Sendai’nin başarısı henüz dijital tasarım araçları ile tasarlamanın erken dönemlerinde bu soyutluğun tektonik ile desteklenmesinde yatmaktadır. Son derece soyut benzeşimler ile açıklanan fikirler dijital tasarım araçları yardımıyla, soyut geometrilerin modellenebilir akış mantığından faydalanarak inşa edilebilir olmuştur.

YABANİ OTLARIN ARASINDA

Picon, Sendai Mediatheque yapısını, Ito’nun soyutlama araçlarına gönderme yaparak, “yabani otların yüzdüğü akvaryumu canlandıran yapı” olarak tarif eder. 1980’lerin ortalarından itibaren bilgisayarın mimarlık dünyasında yaygın olarak kullanılmaya başlanılmasıyla ilk eskizden teknik problemlerin detay çözümlerine kadar kesintisiz bir süreci önemesi nedeniyle dijitalleşmenin, strüktür ve tektonikler bağlamında bir güçlendirme getireceğinin düşünüldüğünü, oysaki sürecin neredeyse tam tersi şekilde işlediğinden bahseder. Picon’a göre bugünün birçok anahtar yapısı mimari form ve tektonik arası çarpıcı bir tutarsızlık ile işaretlenmiş durumdadır. Bu ortamda Sendai Mediatheque yapısı her ne kadar inşa ediliş sürecinde kavramsal düzeydeki başarısını bir ölçüde kaybetmiş olsa da bunu başarmış oluşuyla dikkat çekici olabilecek birkaç yapıdan birisidir.(14) (Resim 10)

Doğanın davranışlarından öğrenme ve dijital tasarım araçları yardımıyla tasarlama bağlamında benzerlikleri olsa da Frank Gehry, Zaha Hadid, Santiaga Calatrava’da olduğu gibi bir Toyo Ito tarzından söz edilemez. Ito yapıları birbirine benzemez. Malzeme ve tektonik ile zamanı dondurmaya çalışan ideal form anlayışları genelde benzer formlara ulaşmaya neden olurken Ito’nun akışkanlığa izin veren zamansallığı farklılıkların açığa çıkmasına neden olur.

Bu iki meslek adamının, Toyo Ito ve Mutsuro Sasaki’nin üretimleri ve düşünsel yakınlıkları mimar-inşaat mühendisi ayrışmasının geleceği hakkında bir pozisyon tarif eder. Bu işbirliğinde dijital tasarım araçlarının kullanılması da süreci etkilemiş ve amaçsal birliğin oluşması açısından önemli olmuştur. Picon’un bahsettiği gibi dijital tasarım araçları süreci akıcılaştırma ve tektoniği kuvvetlendirme amacı ile kullanıldığında, bu iki meslek adamının destekleyici, yaratıcı ve üretkenliği artırıcı bir şekilde çalışabildiği ve meslek tanımlarındaki ayrışmanın çok belirleyici olmadığı görülebilir. Sendai Mediatheque yapısı tasarım ve inşa süreci bağlamında dijital tasarım araçlarının kullanılmasının sürece etkisi açısından önemli bir örnek olsa da, özellikle mimar-inşaat mühendisi birlikteliğinin geleceği bağlamında örnek pozisyonu ile dikkat çekicidir.

KAYNAKLAR

Allen, Stanley, 2012, “Toyo Ito’s Patient Search”, Toyo Ito: Forces of Nature, (ed.) Jessie Turnbull, Princeton Architectural Press, New York, ss.8-25.

Brownell, Blaine, 2011, “The Emerging Grid, A Conversation With Toyo Ito&Associates”, Matter in the Floating World, Princeton Architectural Press, New York, ss. 205-216.

Eichinger, Gregor; Tröger, Eberhard, 2011, Touch Me, Lars Müller Publishers, Baden, ss. 16.

Fortmeyer, Russell, 2008, “Mutsuro Sasaki”, Architectural Record, Mart 2008, sayı:196, McGraw Hill, New York, ss.49.

Frampton, Kenneth, 1980, Modern Architecture: A Critical History, Thames and Hudson, Londra.

Ito, Toyo, 2003, Sendai Mediatheque, Actar, Barselona.

Ito, Toyo, 2011, “Twenty-First Century Curtains: A Theory of Fluid Architecture”, Tarzans in The Media Forest, AA Publications, Londra, ss.72-81.

Picon, Antoine, 2012,Technology, Virtuality, Materiality”, SAGE Handbook of Architectural Theory, (ed.) Greig Crysler, Stephen Cairns ve Hilde Heynen, SAGE Publications Ltd., Londra, ss.501-512.

Rappaport, Nina, 2007, “The Engineer’s Moment”, Architectural Record, Ağustos 2007, sayı:195, McGraw Hill, New York, ss.91.

Rinke, Mario; Schwartz, Joseph, 2010, “The Ambivalence of The Revolution”, Before Steel, (ed.) Mario Rinke ve Joseph Schwartz, Verlag Niggli AG, Zürih, ss.17-19.

NOTLAR

1. Rinke; Schwartz, 2010, s.18.

2. Ito, 2003, s.7.

3. Ito, 2003, s.47.

4. Ito, 2011, s. 72-81.

5. Ito, 2003, s.11.

6. Allen, 2012, s.12.

7. Fortmeyer, 2008, s.49.

8. Rappaport, 2007, s.91.

9. Ito, 2003, s.51.

10. Brownell, 2011, s.215.

11. Allen, 2012, s.17.

12. Eichinger; Tröger, 2011, s.16.

13. Frampton, 1980, s.284.

14. Picon, 2012, s. 505.

 

 

Bu icerik 6036 defa görüntülenmiştir.