338
KASIM-ARALIK 2007
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

ETKİNLİKLER

DOSYA: Koruma Alanına Yeniden Bakış

İNGİLİZCE ÖZET / ENGLISH SUMMARY
TÜRKÇE ÖZET
YAYINLAR



KÜNYE
CUMHURİYET DÖNEMİ MİMARLIĞI

Cumhuriyetin Isparta’daki Simgesi: İstasyon Caddesi

Sıdıka Çetin

Yrd.Doç.Dr., Süleyman Demirel Üniversitesi, Mimarlık Bölümü

 

Ş. Hasan Haştemoğlu

Araş.Gör., Süleyman Demirel Üniversitesi

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması siyasal ve toplumsal bağlamda önemli bir kopuşu işaret eder. Yeni rejimi gerçekleştiren kadrolar, ülke mekânının bir ulus mekânına dönüşebilmesi için tüm kentlerin modern ve çağdaş bir görünüm kazanmasını istemektedirler. 1930’lu yıllarda, öncelikle Anadolu’da devlet işletmelerinin kurulduğu kentler olmak üzere diğer önemli kentlerin, Ankara’da geliştirilmekte olan modele uygun biçimde çağdaşlaşması için yoğun çaba sarf edilir. Batı Anadolu demiryolu hattının ulaştığı son noktada yer alan Isparta’da, ulus-devlet imgesine uygun olarak mekân üretim modelinin gerçekleştiği kentsel bir aks olan “İstasyon Caddesi” önemli mekânsal değişimlere sahne olur.

Cumhuriyetle birlikte ülkemizde ‘ulus-devlet’ olarak tanımlanan yeni bir düzen öngörülmektedir. Yeni rejim, kimlik oluşturma çabasını inkılâplar aracılığı ile yürütmekte, Osmanlı’nın barındırdığı heterojen yapıya karşı homojen bir Türk kimliği kurgulamakta ve bu sosyal kimlik çerçevesinde hem geçmişini, hem de geleceğini yeniden tanımlamak için çaba sarf etmektedir.(1) Bu bağlamdaki bir modernleşme ile toplumsal yaşamın bütününü ilgilendiren köklü bir değişim arzulanmaktadır. Yeni modernleşme, Osmanlı kimliğini dini, kültürel ve kurumsal anlamda reddederek kendisini yorumlamakta ve geçmişini farklı bir kökte arayarak ulus-devletini kurmaktadır. Bunu yaparken Batıyı referans almakta, fakat Batının güdümünden de kurtulmayı hedeflemektedir. Bu yaklaşımın belki de en iyi anlatımı ‘Batıya rağmen Batılılaşma’ ifadesinde kendini bulmaktadır.[2] İlhan Tekeli’nin “köktenci modernite” olarak tanımladığı, Cumhuriyetle birlikte ortaya çıkan ve II. Dünya Savaşı’nın sonuna kadar devam eden modernleşmenin bu ikinci evresi [3], burada ele alınan çalışma açısından da dikkate alınan süreci oluşturmaktadır.

 

Cumhuriyet hükümetinin toplum belleğinde bir ulus bilinci oluşturmak ve bu bilinç üzerinde bir ülke inşa etmek gibi çok önemli bir misyonu bulunmaktadır. Bunu gerçekleştirmenin en önemli araçlarından birisi de kent mekânının Cumhuriyetin ilkeleri doğrultusunda düzenlenmesidir. Batı aydınlanmasını tüm yönleriyle adapte ederek, köklü bir sosyal değişimi hedefleyen Cumhuriyet rejimi için ulusal kimliğin oluşumu, tarihsel bağlamının yanısıra ‘modern’ imgesinin sosyal hayata getireceği her yeniliğin kabul görmesi ve benimsenmesi ile gerçekleşebilecektir. Bu yeni yaşamı oluşturmak için, başkentin Anadolu’ya taşınması da eski sistemi unutmak ve modern ulus-devlet imgesini pekiştirmek açısından önem taşımaktadır. [4] Cumhuriyetin mekânsal düzenleme faaliyetleri içinde Ankara’nın başkent olarak ilanı gerçek anlamda radikal bir karardır. Bu kararla Anadolu’nun ortasında ‘yozlaştırıcı etkilerin uzağında’, Ankara’da, gerçekten aydınlanmış bir ulus-devlet kurgulanmak istenmiştir. [5] Burada, Cumhuriyetin modern bir kentinin nasıl olması gerektiğine dair mekânsal bir dizi pratik denenmiştir.

 

Cumhuriyet yönetiminin süratle çözümlemek zorunda olduğu kentsel sorunların başında, savaş sırasında kaçan Yunan askerlerince yakılan Batı Anadolu şehirlerinin planlanarak, yeniden imar edilmesi konusu oluşturmaktadır. Bu amaçla ilk somut adım İzmir’de atılmıştır. 9 Eylül 1922’de Türk askerinin İzmir’e ulaşması ile kenti terk etmek zorunda kalan, Rum ve Ermeni çetelerinin çıkardığı sanılan büyük yangında yok olan, kentin merkez bölgesi için 1924 yılında Danger-Prost tarafından bir plan hazırlatılmıştır. Bu plan, Türkiye’de yapılan ilk bütüncül imar planı olma özelliğini taşımaktadır. [6] Ardından 1924-25 yılları arasında Lörcher Ankara için bir plan hazırlamış, bunu ülkenin diğer yerlerinde hazırlatılan planlama çalışmaları izlemiştir.

 

ERKEN CUMHURİYET DÖNEMİNDE ISPARTA’NIN KENTSEL GELİŞİMİ

 

Yurt ölçeğinde planlama çalışmaları, 1930 yılında yürürlüğe konan Belediyeler Yasası ve Umumi Hıfzısıhha Yasası ile başlatılmıştır. Bunu 1930 yılında çıkarılan 2290 sayılı Yapı ve Yollar Yasası, yine aynı yıl çıkarılan 2033 sayılı Belediye Bankası Kuruluş Yasası, 1934 yılında çıkarılan 2722 sayılı Belediye İstimlâk Yasası ile 1935 yılında çıkarılan 2763 sayılı Belediyeler İmar Heyetinin Kuruluşuna İlişkin Yasa izlemiştir.[7] Bu yasalarla belli büyüklükteki kentlerde planlama zorunlu hale getirilmiş ve Cumhuriyet rejiminin algıladığı Batılı anlamda “sağlığın, temizliğin, güzelliğin ve modern kültürün örneği” [8] bir kent imgesi kurgulanmak istenmiştir. Aslında erken Cumhuriyet döneminde imar planlarının bu yaygınlıkta yapılma nedeni, yerleşmelerin kendi taleplerinden çok, ulus-devletin ‘evrensel ve ayrıştırıcı’ etkilerini yaygınlaştırma isteğinden kaynaklanmıştır da denilebilir.[9]

 

Belirtilen dönemde devlet işletmelerinin kurulduğu orta ölçekli Anadolu kentleri için planlı kentleşmeye geçiş öngörülmektedir. 1934-1935 yıllarında Sümerbank İplik Fabrikası ve Gül Yağı Fabrikası kurulan, 1936 yılında ise demiryolu bağlantısını gerçekleştiren Isparta kenti için de, Nafia Vekaleti Şehircilik Fen Heyeti tarafından, bir imar planının yapılmasına karar verilir. Bu çerçevede, o dönemde yaygın olan yabancı bir uzmana kent planlarının yaptırılması geleneğine uygun olarak, Isparta için bir yabancı uzman arayışına girilir. Aranılan niteliklere uygun biri olarak Prof. Ölsner ile anlaşmaya varılır ve 1938-1943 yılları arasında Prof. Ölsner’e kentin 1/ 5000 ölçekli nazım imar planı hazırlatılır. [10] 1945 yılında ise Kemal Ahmet Aru yönetiminde bir ekip tarafından söz konusu planın 1/2000, 1/ 1000 ve 1/ 500 ölçekli uygulama imar planları yapılır. [11]

 
Kenti işlevsel bölgeleme anlayışına uygun olarak düzenleyen Ölsner Planı, bu bakımdan modern bir şehircilik anlayışını yansıtır. Planda ticari aktivitenin yürütüldüğü, dini ve kamusal yapıların bulunduğu kentin merkez bölgesi ile eğimli bir arazide yer alan Türk, Rum ve Ermenilerin yaşadığı, Belönü Çayı’nın kuzey kesimini oluşturan ve Aksu Caddesi, Belönü Çayı, Fabrika Caddesi ve Kaymakkapı Meydanı’yla sınırlanan mevcut yerleşim alanı [12] muhafaza edilmiştir. Kentin yeni gelişme sahası ise, döneminin kent planlama anlayışıyla örtüşecek şekilde demiryoluna doğru kaydırılmıştır. Ölsner Planı’nda iki güçlü aksa önem verilmiştir. Bunlardan birincisi ve en önemlisi kent merkezini yeni demiryoluna bağlayan kuzeydoğu aksı, diğeri de sanayi kuruluşları ile otogarın yer aldığı şimdiki İstanbul Yolu olarak tanımlanabilecek kuzeybatı aksıdır. En vurgulu kentsel aks olması öngörülen kuzeydoğu aksına (İstasyon Caddesi’ne) paralel olarak açılan ana yollar ve bunları dik olarak kesen ara yollar arasındaki kentsel adalar, merkezdeki organik yapının aksine oldukça rasyonel bir düzenlemeye sahiptir. Izgara sistemli bu parsel düzeni, aslında yeni oluşturulacak konut alanları hesaba katılarak tasarlanmıştır.
 
Bilindiği üzere Cumhuriyet yönetiminin temel mekânsal hedeflerinden birini ‘ülkeyi demir ağlarla örme’ ideali oluşturmaktadır. Bu amaçla, Osmanlı’nın son yüzyılında inşa edilen demiryolu hatları birbirleriyle bütünleştirilir ve İç Anadolu’nun çeperlerinde bir ‘ring’ haline getirilerek kesintisiz bir şebekeye dönüştürülür. Bu kesintisiz ve bütüncül şebekenin merkezi de kuşkusuz Ankara olacaktır. Demiryolu ağı, Orta Anadolu şehir ve kasabalarının modernleşen bölümleri ile o dönemde faaliyete geçen büyük kamu fabrika komplekslerini birbirine bağlamaktadır. [13] Osmanlı döneminde gerçekleştirilen ilk demiryolu hattı olan İzmir-Aydın demiryolunun uzantısında yer alan Eğirdir demiryolu yine aynı dönemde (1912 yılı) tamamlanmıştır. Bu yola 1936 yılında Bozanönü-Isparta arasındaki 14 kilometrelik bölüm ilave edilmiş ve hattın Isparta’ya ulaşması sağlanmıştır. [14] Böylece demir ağlar sistemine Isparta da dahil edilmiştir. Gar binası için Eğirdir yönünde, kent merkezi ile doğrusal bağlantıyı sağlayacak bir alan seçilmiştir. Daha sonraki dönemde “İstasyon Caddesi” olarak adlandırılan bu bağlantı aksı, kentin en prestijli yaşam alanlarından birisi olmuştur.
 
ULUS-DEVLETİN BİR İMGESİ OLARAK İSTASYON CADDESİ
 
Isparta kent merkezindeki mekânsal dönüşüm 19. yüzyılda imparatorluğun kendi içinde geçirdiği sosyal ve ekonomik yapı değişimi ile başlamıştır. Yüzyılın ilk yarısında gerçekleştirilen reformlar aracılığıyla geleneksel yapının belli bir çerçevede kırılması hedeflenmiştir. Bu dönemde Konya Vilayeti’ne bağlı bir sancak olan Isparta, orta ölçekli bir kasaba görünümündedir. Gülcülük, halıcılık, bakırcılık ve el sanatlarına dayalı ticaret bölgesi kentin merkezinde, konutlar ise tıpkı diğer geleneksel Türk kentlerinde olduğu gibi merkezin hemen çevresinde yer almaktadır.
Ancak bu geleneksel yapı Tanzimat döneminden itibaren kırılma eğilimine girer. Reformlarla birlikte ortaya çıkan modernleşme sürecinde devlet bürokrasisi yerleşmeye ve memurlar kurumsallaşmaya başlar. Bu sürecin sonunda kentlerde hükümet ya da belediye konağı olarak tanımlanan yeni yapılar ortaya çıkar. [15] Sözkonusu evrede Isparta’da belli ölçüde gerçekleşen dönüşümün bir sonucu olarak, 1888-1889 tarihinde Hükümet Konağı yapılır. Bunu 1916 yılında Belediye Binası’nın yapımı izler. Eğitim reformları çerçevesinde kurumsallaşan okullar inşa edilir. Bunlardan biri şimdiki Ziraat ve İş Bankası’nın bulunduğu yerde yapılan Rüştiye Mektebi (1889), diğeri de şu anda Milli Eğitim Müdürlüğü olarak kullanılan İdadi Mektebi’dir (1895-1904). [16] Bu yeni bina tipolojileri yer olarak da kendilerine, Hükümet Konağı’nın hemen yakın çevresini seçmişlerdir. Bu sürecin ardından kent merkezinde yeni ve resmî dili olan bir kamusal alan inşa edilmiştir. Burada, kentsel mekânda yeni temsili biçimler olarak ortaya çıkan bu yapıları, “Batılılaşma” ve “modernleşme” isteği olan bir yönetimin, kendisini tanımlayan özneleri olarak görmek gerekir.
 
Cumhuriyet dönemine gelindiğinde ise kentin merkez bölgesinde, önceki dönemin söylemine uygun olarak inşa edilen kamusal yapılar, yeni rejimin oluşturmaya çalıştığı sosyal çevreye adapte edilmek ve farklı anlamlar yüklenmek suretiyle kullanıma uygun hale getirilmişlerdir. Fakat bununla birlikte Cumhuriyetin ilkelerine göre içeriği belirlenen ve yeni düzenin kendi mekân pratiklerini ortaya koyacağı, eskisinden ayrı bir kentsel mekâna da gereksinim duyulmaktadır.
 
Aranılan özelliklere uygun yeni yerleşim alanı olarak, bünyesinde demiryolu ve istasyon binasını da barındıran ve daha önce tarım arazisi olarak kullanılan bağlık bahçelik bölge seçilmiştir. Açılacak olan yol için ise ilk önce Pavyonlar Caddesi’ne dik doğrultuda İdadi Mektebi’nin Tümen Karargah Binası’na bitişik olan bahçesi ile İstasyon Binası arasında doğrusal bir aks oluşturulmuş ve böylece demiryolunun kent merkezi ile bağlantısını sağlayacak olan ana yol açılmıştır. Bu çalışmaya konu olan İstasyon Caddesi’nin hikayesi de bu şekilde başlamıştır. Bundan böyle kentin modernleşen bölümü, bu ana cadde ve sözkonusu eksen boyunca kümelenmiş yeni binalardan oluşacaktır.
 
İstasyon Caddesi’nin yer seçiminde demiryolu bağlantılı bir tercih yapılması kentin, o dönem diğer Anadolu şehirlerinde sürdürülen modernleşme projesine paralel bir anlayışta geliştiğini göstermesi açısından anlamlıdır. Çünkü bu dönemde Isparta ile benzer büyüklükteki diğer kentlerde de ofisleri, lojmanları ve depolarıyla bir kompleks olan garlar, okullar, kamu binaları ve konutları üzerinde toplayan bir ana cadde bulunmakta ve bu cadde, üzerindeki kamu binalarının dağılımıyla, boyutlarıyla, yeşil refüjleriyle, ağaç dizisiyle, ayrışmış oto ve yaya trafiğiyle başlı başına modernist bir imar anlayışını temsil etmektedir. (17) Bunun da ötesinde, eski imar dokusu ile yenisini ayrıştırmak gibi bir amaç taşımaktadır. Nitekim alanda yürütülen çalışmalar sonucu burası, tıpkı başta öngörüldüğü gibi, ulus-devletin örgütlendiği ve kendi mekânsal üretimlerini gerçekleştirdiği bir kentsel alan olarak gelişmiştir.
 
Caddenin açıldığı yıllarda adı “İsmet İnönü Bulvarı” iken daha sonraki dönemde “İstasyon Caddesi” olarak değiştirilmiştir. İstasyon Caddesi’nin Tümen Karargah Binası ile kamusal yapıların yoğun olduğu kent merkezi arasında devam eden uzantısı ise Fırka Caddesi olarak adlandırılmıştır. Bu caddeye paralel olarak açılan ve Tümen Mahfili’nden Hükümet Konağı’na doğru uzanan yol ise “Tören Caddesi” olarak tanımlanmıştır. Anılan bu caddeler Cumhuriyetin görsel imajlar, toplumsal eylemler aracılığıyla yeni alışkanlıkların kazandırılacağı faaliyet alanları olarak seçilmiştir.
 
İSTASYON CADDESİ VE UZANTISINDA YÜRÜTÜLEN MİMARİ FAALİYETLER
 
Erken Cumhuriyet döneminde İstasyon Caddesi ve çevresindeki bina yapım faaliyetlerine bakıldığında bunların, ulus-devletin inşası amacına yönelik tasarlandıklarını görmekteyiz. Bu nedenle aks üzerindeki yapılar ister kamusal, ister özel mülkiyete ait olsun hepsinin de ortak özelliği temsili biçimler olmalarıdır. Bu temsili biçimler kimi zaman görsel çağrışım yoluyla, kimi zaman anma törenleri, toplantılar gibi tekrarlamalar yoluyla, kimi zaman da doğrudan bedensel davranışlar yoluyla toplumsal bilincin oluşumuna katkıda bulunan imgelerdir. [18] Bu bağlamda cadde ve uzantıları üzerinde inşa edilen ve dönemin mimari anlayışına uygun olarak tasarlanan konutları, kamusal yapıları, anıtı ve yeşil alanları görsel çağrışım yoluyla bellek oluşturmaya çalışan imgeler olarak sayabiliriz.
 
İstasyon Caddesi ve buna paralel yollar üzerinde düşünülen yeni konut alanlarında, erken Cumhuriyet dönemi boyunca seyrek bir yapılaşma görülür. Belirtilen dönemde Isparta’da ciddi bir nüfus artışı olmadığından, bölgeyi modern yaşam tarzını benimsemiş aydınlar ve kentin ileri gelenleri tercih etmişlerdir. Örneğin, daha önceleri Çayboyu’nda bulunan Vali Konağı İstasyon Caddesi’ne taşınmış, tümen komutanının ikametgahı da yine cadde üzerinde inşa edilmiştir. Bu şekilde modern yaşama uyum sağlayan Cumhuriyet burjuvazisi, kendisini geleneksel yaşam alanlarından da soyutlamış olmaktadır.
 
Kız Enstitüsü, Ülkü İlkokulu ve daha geride bulunan eski Öğretmen Okulu (şimdiki Gazi Lisesi) bu bölgede toplumu eğitmek, toplumda ulus-devlet bilincini pekiştirmek amacıyla tasarlanan kamusal yapıların en önemlileridir. Bunlar arasında Kız Enstitüsü’nün farklı bir yeri vardır. Toplumun yaşam şekline, davranış biçimlerine ve gündelik alışkanlıklarına nüfuz etmeyi hedefleyen Türk modernleşmesinde kadın, değişim ve dönüşümün önemli bir öznesi olarak görülmektedir. Geleneksel aile yapısını değiştirmeye dek uzanan bu kapsamlı projede kadın, hem anne, hem öğretmen, hem de hemşire olarak yeni Türkiye’nin sağlıklılaşma, çağdaşlaşma ve aydınlanma misyonuna, toplum içinde eşit haklarla temsil edilerek ve aktif bir biçimde, ön saflarda yer alarak katılacaktır.(19) Bu nedenle kadının eğitimine büyük önem verilmiş ve her şehirde kızların görgü ve bilgilerini artıracakları kız sanat okulları açılmıştır. İstasyon Caddesi üzerinde yapımı gerçekleştirilen Kız Enstitüsü de benzer amaçlara hizmet etmek üzere tasarlanmıştır.
 
Aksın devamında çok önemli diğer bir temsili biçim olan Isparta Büyük Parkı yer almaktadır. Hükümet Konağı ile Tümen Karargah Binası arasında yer alan, diğer taraftan da Fırka ve Tören Caddeleri ile sınırlandırılan park alanı, Cumhuriyetin Isparta’daki en önemli sosyal dönüşüm projesidir. Kendisini Osmanlı kimliğinden soyutlayan ve yeni rejimin ideallerinin temsilcisi olan milli burjuvazi, ‘modernliğin’ beraberinde getireceği alışkanlık ve davranış biçimlerinin ilk taşıyıcısı olacak, dolayısıyla toplumun geri kalanına örnek teşkil edecek yaşamsal pratikleri içselleştirecektir. Bu sınıf aynı zamanda ‘modern ve medeni’ olmak yolunda uyulması gereken eylem biçimlerini sergileyerek, sosyal değişime hız kazandırmakla yükümlüdür. [20] Bu manada modernleşme projesinin en çok önem verdiği konulardan birisi kuşkusuz, kadın ve erkeği sosyal yaşamda biraraya getirmektir. İşte Isparta’da bu işlevi yerine getirecek en önemli kamusal alan, Isparta Büyük Parkı olmuştur. Park, içinde düzenlenen kadınlı erkekli toplantılar ve eğlenceler yoluyla toplumun sosyal yaşantısının dönüştürülmesinde etkili bir unsur olmuştur.
 
Parkın yapımı 1929 yılında gerçekleştirilmiş, 1934’te Belediye Başkanı Hilmi Çakmakçı döneminde yeniden düzenlenmiştir. Yapıldığı dönemde Eski Hükümet Konağı’ndan Pavyonlar Caddesi’ne doğru uzunlamasına devam eden park, dikdörtgen şeklindedir. Dikdörtgeni uzun kenarından ikiye bölen yürüme bandı, Fırka ve Tören Caddeleri’ni birbirine bağlamaktadır. Parkın bu ilk halinde ortalarda iki küçük heykel, etrafında da masalar bulunmaktadır. 1932 yılında heykeller kaldırılarak yerlerine birer havuz yerleştirilmiş, ortadaki yürüme bandının üzerine de Dr. Kenan Yontaş tarafından Gazi Heykeli inşa edilmiştir. Heykelin yapımının ardından park nitelik değiştirmiş ve anıtın tanımladığı alan, sadece halkın boş zamanlarında dinlenme ve gezme amaçlı kullandıkları kamusal mekân olmanın ötesine taşarak, ulus-devleti hatırlatan anma törenleri, bayramlar, yıl dönümleri, resmî törenler gibi etkinliklerin yürütüldüğü bir dekora dönüşmüştür. Dolayısıyla anıtı burada toplumun yaşantısına yansıması istenen yeni değerleri, kamusal alanda görünür kılan bir sembol olarak görmek gerekir. Çünkü anıt, söyleme dönük imgeleri hatırlatan fiziksel bir yapı olduğu için izleyicisi ile dolaysız bir ilişki kurmaktadır.
 
İstasyon Caddesi’nin uzantısında, Kaymakkapı Meydanı’nı geçtikten sonra Kavaklı Cami’nin karşısında, erken Cumhuriyet döneminin simgesi haline gelmiş bir başka yapı tipi olan Halkevi ve Halk Sineması’nı görmekteyiz. Yapılan devrimlerin millet benliğine sindirilmesi ve ilkelerin yayılması amacıyla açılan halkevleri bazı yönleriyle eleştirilmekle birlikte, geniş halk kitlelerini eğitmede büyük yarar sağlamış sosyo-kültürel yapılar olarak değerlendirilmektedir.[21] Bu yapı İstasyon Binası’ndan başlayarak cadde boyunca devam eden ve Cumhuriyet kültürünü yayma ve yerleştirme misyonu taşıyan mimari öğeler kompozisyonunun da bitişini işaret etmektedir.
 
TARTIŞMA VE SONUÇ
 
İstasyon Caddesi üzerinde yürütülen mimari faaliyetlerin tümünün belirlenmiş bir sistematik çerçevesinde gerçekleştirildiklerini söyleyebiliriz. Isparta’nın modern kesimi olarak kurgulanan ve Gar’la kent merkezini birbirine bağlayan İstasyon Caddesi, erken Cumhuriyet döneminin klasikleşen imar anlayışına göre şekillendirilmiştir. Orta ölçekli Anadolu şehirleri ve kasabalarında bu dönemde uygulanan tipik imar planları çerçevesinde, demiryolu ile bağlantılı bir ana aks ve bu aks üzerinde kurgulanan karşılıklı geniş kaldırımlar, ağaç dizileri, yaya ve araç trafiğinin ayrıştırılması gibi standartlaşmış düzenlemeler cadde üzerinde açıkça gözlenebilmektedir. Burada inşa edilen kamusal yapılar, konutlar, yeşil alanlar ve anıt gibi yapısal elemanlar ise, ulus-devlet kavramının toplum belleğinde yer etmesi amacına dönük imajlar olarak tanımlanabilir.
 
Ancak ne var ki, bir dönemin Isparta’daki temsili mekânı olarak öne çıkan İstasyon Caddesi üzerindeki mimari oluşum, daha sonraki dönemlerde ciddi bir değişime uğramıştır. Buradaki yok edilme sürecinden en fazla etkilenen yapı tipi ise kuşkusuz konutlar olmuştur. Özel mülkiyete ait olan bu yapılar, özellikle 1967 yılında çıkarılan Kat Mülkiyeti Kanunu’nun ardından, daha fazla rant elde etme uğruna yıkılmışlardır. Yerlerine ise daha çok inşaat alanı ve daha yüksek gabariye sahip apartmanlar yapılmıştır.
 
1940’ların sonunda yapılan düzenlemelerle İstasyon Caddesi’nin uzantısını oluşturan dönemin önemli caddelerinden ikisi yok edilmiştir. Önceki planda caddenin Pavyonlar Caddesi’nden Kaymakkapı Meydanı’na kadarki bölümünü oluşturan Fırka Caddesi kaldırılmış ve yeni düzenlemeyle meydanla cadde arasındaki bağlantı doğrusal hale getirilmiştir. Fırka Caddesi üzerinde bulunan Rüştiye Mektebi yıkılmış, Büyük Belediye Parkı daraltılmış ve içeriği değiştirilmiş, içinde yer alan Atatürk Anıtı yeni yapılan Hükümet Meydanı’na taşınmıştır. Diğer taraftan Tören Caddesi üzerinde bulunan Ulu Cami dışındaki İş Bankası, Eski Belediye Binası, Eski Cezaevi gibi yapıların tümü yıkılmıştır. Bir dönemin anma törenleri aracılığıyla toplumsal bilincin oluşumuna katkı sağlamış Tören Caddesi de bu şekilde işlev dışı bırakılmıştır. 1980’li yılların sonlarında burası bir rekreasyon alanına dönüştürülmüştür. Bu düzenlemelerle Büyük Belediye Parkı’nın sınırları değiştirilmiş ve alan tanımsız hale getirilmiştir.
 
Yapılan tüm bu müdahaleler Erken Cumhuriyet’in Isparta’daki temsili mekânı olarak gördüğümüz İstasyon Caddesi ve uzantılarında ciddi bir kimlik kaybına neden olmuştur. Bu sürecin ardından cadde üzerinde yer alan dönemin en nitelikli konut örnekleri yok edilmiştir. Fakat yaşanan tüm bu olumsuzluklara rağmen cadde, Cumhuriyet dönemi boyunca Isparta’nın en prestijli yaşam alanı olma özelliğini de devam ettirmiştir.
 
 
 
 
 
 
 
NOTLAR
 
1. Yalım, İ. 2002, “Ulus Devletin Kamusal Alanda Meşruiyet Aracı: Toplumsal Belleğin Ulus Meydanı Üzerinden Kurgulanma Çabası”, Başkent Üzerine Mekân Politik Tezler, Ankara’nın Kamusal Yüzleri, Derl. G. A. Sargın, İletişim Yayınları, İstanbul, ss.157-214.
 
2. Tekeli, İ. 2001, Modernite Aşılırken Kent Planlaması, İmge Kitapevi Yayınları, Ankara.
 
3. Tekeli, İ. 1998, “Türkiye’de Cumhuriyet Döneminde Kentsel Gelişme ve Kent Planlaması”, 75 Yılda Değişen Kent ve Mimarlık, Ed. Yıldız Sey, Tarih Vakfı Yayınları, İstanbul, ss. 1-24.
 
4. Tekeli, 2001.
 
5. Tankut, G. 1990, Bir Başkentin İmarı, Ankara (1929-1939), ODTÜ Mimarlık Fakültesi, Ankara.
 
6. Çetin, S. İ. 2004, İzmir’in Yangın Bölgesinde 1922-1965 Yılları Arasında Yaşanan Mekânsal Değişim ve Dönüşümlerin Konut Bağlamında Değerlendirilmesi, Doktora Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi, İzmir.
 
7. Tekeli İ. ve İ. Ortaylı, 1978, Türkiye’de Belediyeciliğin Evrimi, Türk İdareciler Derneği, Ankara, ss.50-66.
 
8. Ekim 1935, “Atatürk’ün Cumhuriyet Bayramı Konuşması”, Belediyeler Dergisi, Sayı: 6.
 
9. Bilgin, İ. 1998, “Modernleşme ve Toplumsal Hareketliliğin Yörüngesinde Cumhuriyetin İmarı”, 75 Yılda Değişen Kent ve Mimarlık, Ed. Yıldız Sey, Tarih Vakfı Yayınları, İstanbul, ss.255-273.
 
10. Gök, T. 1980, Türkiye’de İmar Planlaması, ODTÜ Yayınları, Ankara.
 
11. Aru, K. A. 1995, “Kemal Ahmet Aru”, Anılarda Mimarlık, YEM Yayınları, İstanbul, ss.9-31.
 
12. Kayalı, B. 2005, Isparta Kent Merkezinde Bulunan Sivil Mimarlık Örneklerinin Günümüzdeki Durumları, Koruma Sorunları ve Değerlendirme Önerileri, Yüksek Lisans Tezi, Süleyman Demirel Üniversitesi, Isparta.
 
13. Bilgin, 1998.
 
14. Isparta Valiliği, 1996, Isparta İl Yıllığı, Isparta.
 
15. Ortaylı İ. v.d. 1984, “Söyleşi: Osmanlı’dan Bugüne Hükümet Konakları”, Mimarlık, No: 1984/5, ss.3-15.
 
16. Isparta Valiliği, 2001, Isparta 1880-1980, İl Özel İdare Müdürlüğü Yayınları, Isparta.
 
17. Bilgin, 1998.
 
18. Yalım, 2002.
 
19. Kayalı, B. 2005,
 
20. Yalım, 2002.
 
21. Aslanoğlu, İ. 2001, Erken Cumhuriyet Dönemi Mimarlığı (1923-1938), ODTÜ Mimarlık Fakültesi Yayınları, Ankara.
 
 

Bu icerik 8171 defa görüntülenmiştir.