323
MAYIS-HAZİRAN 2005
 
MİMARLIK'TAN

MİMARLIK DÜNYASINDAN

DOSYA

  • Zavallı Bir Binaya
    Gürhan Tümer

    Prof.Dr., DEÜ Mimarlık Bölümü; MO Yayın Komitesi Üyesi



KÜNYE
DÜNYADAN

“The Gates”: Christo ve Jeanne Claude’un Uçucu, Safran Rengi “Mimarlığı”

Kıvanç Kılınç

Mimarlık Dergisi, New York Temsilcisi.

“The Gates” (kapılar, girişler), Christo ve Jeanne-Claude’un 1979’dan beri gerçekleştirmek için uğraş verdikleri, gerekli izinleri alamadıkları için 2005’e ertelemek zorunda kaldıkları kentsel ölçekte bir sanat projesi. Ziyarete 12 Şubat 2005’te açılan ve deyim yerindeyse New York, Central Park’ta on altı gün süreyle “asılı” kalan proje, parkın 37 kilometre uzunluğundaki yürüyüş yollarına dizilen 7.500 alüminyum panelden, ve panellere monte edilen safran rengi kumaşlardan oluşuyor. Yere vidayla tutturulmayan, bunun yerine, kendi ayakları üzerinde, parkın zeminlerine dokunarak “yerküreyle” geçici bir temas kurmaları sağlanan 4.87 metre yüksekliğindeki alüminyum strüktürler, yürüyüş yollarının genişliğine göre, 1.68’le 5.48 metre arasında değişen boyutlarda ve birbirlerini 3.65 metre aralıklarla takip edecek şekilde konumlanıyor. Tüm proje için 96.5 kilometre uzunluğuna varan kumaş kullanıldığı, alüminyum çerçeveleri desteklemek için kullanılan çelik ağırlıkların, 4.799 ton çeliğe mal olduğu söyleniyor. Bu da, Eiffel Kulesi’ndeki toplam çelik miktarının üçte ikisi ediyor.

“The Gates” ismi, Central Park’ın tasarımcıları C. Vaux ve F. Olmsted’in “kapılarına” – parkın girişlerine– göndermeyle kurgulanmış. Belki de bu yüzden “kapılar” projesi, geçiş ya da giriş fikrinin kısa süreli, çarpıcı bir projeksiyonu olmaktan öte “sanatsal” bir iddia taşımıyor. New York bir göçmenler kenti. Yeni dünyaya açılan bir geçit; alacalı, karmaşık, kendi içinde binlerce başka geçitten kurulu. Christo ve Jeanne-Claude’un “yerküre-işleri” (earthwork) arasında sayılan “kapılar” da işte bu noktada “altın bir nehir”den, bir mimarlığa dönüşüyor. New York’un gridal örgüsü parkın içinde rüzgârla dalgalanan, güneş ışığıyla farklı tonlara bürünen kumaşlar aracılığıyla yeniden üretiliyor.

Christo ve Jeanne-Claude’un ürettiği işler, binaları, köprüleri ve adaları giydiren, insan yapımı nesneler ve araziler üzerinde geçici, hafif izler oluşturup sonrasında ortadan kaybolan bir “mimarlık” aslında. Devasa örtülerin içinde sarmalanmış Reichstag’ı kim unutabilir? Çiftin endüstriyel ölçekte ürettiği işler, resim, heykel, mimarlık ve kentsel tasarımı biraraya getiriyor. Sanatı müzelerin içinde kısılı, kendi izleyicisini seçen bir eylem alanı olmaktan çıkarıp, sokaklara, insanlarla dolup taşan mekânlara, gündelik hayatın içine yerleştiriyor. “Sarmalanan” binaların konturları kısmen belirsizleşmekle kalmıyor, işlevleri de geçici olarak değişiyor. Yapı “estetik” bir nesneye dönüşüyor.

Öte yandan bu estetik avangard bir karşı-estetiğin inşasından başkası değil. Christo ve Jeanne Claude’un sanatı “insanların çevreleri hakkındaki farkındalıklarını artırmayı” amaçlayan bir etkinlik; kent sakinlerinin içinde yürüdükleri, inşasına katıldıkları, dokundukları ama satın alamadıkları uçucu, geçici, kışkırtıcı, ve kuşkusuz, oldukça eğlenceli mekânsal bir deneyim olarak tariflenebilir. New York’un orta yerinde, kendi kendini finanse eden, tamamen geri dönüşebilir malzemeden üretilmiş, “mesaj vermeyen” bir proje “The Gates”. Mesaj, müzelerde yeterince açık veriliyor zaten. Sanatı yabancılaştıranlara karşı Christo: Kamusal alanda, kamusallığı, özgürlüğü, mimarlığın özgürleştirici olanaklarını kutsayan bir hayal. Bir gün Ankara’ya da bekleriz.

Kaynaklar:

1. http://www.christojeanneclaude.net/tg.html

(Christo and Jeanne-Claude: The Gates, Central Park, New York City, 1979-2005.)

2. http://www.artnet.com/library/01/0175/T017503.asp

(The Grove Dictionary of Art.)

3. http://www.ndoylefineart.com/christo.html

(“Artist Profile: Christo and Jeanne-Claude”)

Fotoğraflar: Kıvanç Kılınç, Nancy Schindler

Bu icerik 5592 defa görüntülenmiştir.