323
MAYIS-HAZİRAN 2005
 
MİMARLIK'TAN

MİMARLIK DÜNYASINDAN

DOSYA

  • Zavallı Bir Binaya
    Gürhan Tümer

    Prof.Dr., DEÜ Mimarlık Bölümü; MO Yayın Komitesi Üyesi



KÜNYE
MİMARLIK EĞİTİMİ

Arabulucu Olarak Mimar: Sosyal Politika Platformunda Mimarlık

Deniz İncedayı

Doç.Dr., MSGSÜ Mimarlık Bölümü; MO Yayın Komitesi Üyesi.

Avrupa Mimarlık Eğitimi Birliği EAAE, her iki yılda bir, “Mimarlık Eğitimi Üzerine Yazılar” başlıklı uluslararası bir yarışma düzenliyor. 2003-05 döneminde Deniz İncedayı’nın ödül alan makalesi, eğitimin geleceğine ilişkin sorgulamalar içeriyor; mimar adaylarının “düşünce geliştirmenin yöntemlerini ararken, toplumdan kopuk olmayan tasarım sürecini sorgulayabileceklerini ve bunu yaratıcılık alanının bir parçası olarak değerlendirebileceklerini” öngörüyor.

Avrupa Mimarlık Eğitimi Birliği EAAE, her iki yılda bir, “Mimarlık Eğitimi Üzerine Yazılar” başlıklı uluslararası bir yarışma düzenliyor. 2003-05 döneminde Deniz İncedayı’nın ödül alan makalesi, eğitimin geleceğine ilişkin sorgulamalar içeriyor; mimar adaylarının “düşünce geliştirmenin yöntemlerini ararken, toplumdan kopuk olmayan tasarım sürecini sorgulayabileceklerini ve bunu yaratıcılık alanının bir parçası olarak değerlendirebileceklerini” öngörüyor.

Değişen Dünya / Değişen Toplum

80’li yıllarda yaşanan ekonomik bunalımdan çıkış arayışları, dünyanın gelişmiş ülkelerini yeni yapılanmalara ve iletişim-bilişim teknolojilerindeki gelişmelere yönlendirerek küreselleşme sürecindeki dinamikleri tetikledi. Ticaret alanında ulusal piyasaların bütünleşmesi şeklinde tanımlanmaya başlanan küresel hareket, yaşamın tüm alanlarına yayılarak mekân kavramının da farklı bir içerik kazanmasına neden oldu.(1) Hem üretim ilişkileri ve örgütlenmesinde, hem de iletişim olanaklarında yaşanan bu değişimler, çoklu bir etkileşim düzeni anlamına gelen ağ tipi (network) ilişkilerin belirlediği yeni bir sistemin habercisiydi. Kenti ve mekânı değiştiren bu gelişmeler, mimari ve kentsel tasarımın gündemine de taşındı. “Sınır” kavramı giderek önemini yitirdi; alanlar ya da gruplar, yerlerini birimlere bıraktı. Bu süreçle birlikte yeni ilişki biçimlerinin ve yeni işbirliği arayışlarının tartışmaya açıldığı söylenebilir. “Yerel” ve “küresel” kavramları da bu çerçevede çok boyutlu olarak irdelenmekte ve yeni etkileşim/iletişim biçimleri bu bağlamda sorgulanmaktadır. (Resim 2)

Bir taraftan, farklı alanlardaki (ekonomik, kültürel, sosyal, enformatik vb.) küresel akışın kente ya da genel deyişle mekâna yansımaları yeni üretim-tüketim biçimleri tanımlarken, diğer taraftan mimarlar, kuram ve uygulama alanlarında toplum bilgisinin meslek alanındaki yerini tartışmaya başladılar. Kuşkusuz bu süreç, birçok meslek gibi mimarlığın da toplumsal katkısına farklı açınımlar getirmekteydi. (Resim 3)

Bu makalede, mimarlığın söz konusu değişim sürecindeki yeni rolü ve tasarım sürecinde toplumsal/kültürel farklılıkları vurgulayan işlevi tartışılmaktadır. Buna bağlı olarak eğitimde yer alabilecek bazı öneriler sunulmakta ve çevre oluşum sürecine farklı bakış açılarının getirilmesi amaçlanmaktadır. Diğer bir deyişle, günümüz eğitim politikalarının, küreselleşme araçlarını kullanarak, mimarlığın sosyal iletişim alanındaki desteği ve özgün kültürel nitelikleri vurgulama işlevi üzerine düşünülmektedir.

Mimarlık, insanın kendisini ve kültürünü yeniden üretmesinin bir aracıdır. Sürekli olan bu değişim sürecinde mimari tasarım (ve dolayısıyla mimarlık eğitimi), yalnızca bina / mekân tasarımıyla sınırlı olarak algılanamaz; hizmet verdiği insanın, toplumun ve çevre koşulları bütününün araştırılması ve değerlendirilmesi sorumluluğunu da taşır. Böylelikle tasarım sürecinde, özne olarak “insan”ın nasıl ve ne şekilde varolacağı sorusu gündeme taşınmaktadır. Kent ve kentsel mekân bu sorgulamanın bir yansımasıdır. Mekânlar (mahalleler, meydanlar, pencereler, kapıların sokaklarla ilişkileri, komşuluk konumları vb.) sürecin çok boyutluluğuna dair mesajlar iletirler. Toplumların kültürlerinde tarih içinde gelişen ve onların ayırıcı özelliklerine dönüşen politikalar, “yapılı çevre” üretim sürecinde yer almakta ve kentsel/mekânsal dönüşüm araştırmaları açısından önemli bir altyapıyı oluşmaktadırlar. (Resim 4)

Değişen Mimar(lık)

Tasarım süreci kültürel süreklilik endişesini taşıdığında, sosyal ve toplumsal boyutları ağırlık kazanır. Eğitimde, bu bilinç ve duyarlılığın meslek adaylarına kazandırılması temel amaçlardan birisidir. Başka bir deyişle, mimarlık eğitimi, mimar adaylarına mesleklerini çok boyutlu düşünsel bütünlüğü içerisinde değerlendirme yetisini vermelidir. Mimarın mesleki formasyonunda, toplumun ve mekânın dönüşümüne ait bilgileri barındıran içerikler yer almalıdır. Bu yaklaşımı eğitim sürecine tek bir disiplinle katmak olanaklı değildir kuşkusuz. Ancak, mimarlık eğitiminin temelini oluşturan disiplinlerde, koordinasyon içerisinde, böylesi bir anlayışın ya da endişenin yer alması ve desteklenmesi, bir yöntem olarak geliştirilebilir. Bu planlamanın eksikliği günümüz eğitim programlarında görülmektedir.

1928’de Le Corbusier, “Mimarın mesleği giderek önemini yitirmeyecektir, tersine önemli kollara ayrılarak genişleyecek ve yaygınlaşacaktır”(2) derken; ya da daha yakın bir geçmişte, J. Habraken “Günümüzde çevrenin ve gündelik yaşamın çözümlenmesi kaçınılmazdır; nostaljik geçmişe bakarak ya da toplumsal gerçeklere dayanmayan bir gelecek tasarlayarak zaman kaybedemeyiz. Mesleğimizin barış hedefine yaklaşmak için daha çok bilgiye ulaşmalıyız, konumuz böylelikle mimarlığın ötesinde ‘yapılı çevre’dir. Bugün yapmamız gereken belki de, keşfetmek ve yaratmaktan çok, fark etmektir”(3), derken mesleğin disiplinlerarası gelişmelere ne denli açık ve dinamik olduğuna dikkat çekmektedirler.

Tüm meslekler ve disiplinler, zaman içinde değişime uğrarlar; farklı içerikler ve perspektifler kazanırlar. Mimarlık mesleği bu değişimin en yoğun biçimde yaşandığı mesleklerden birisidir. Meslek alanının yaşam biçimiyle ilişkisi düşünüldüğünde, toplumun (insanın) bilgisi, sürecin ayrılmaz bir parçası olmaktadır. Farklı alanlardaki birikiminin (çevre, tarih, siyaset vb.) mimarlık eğitimindeki önemi bu saptamayla ortaya çıkmaktadır. Bu, meslek platformunda farklı bakış açıları ve perspektifler geliştirmeyi sürekli kılan bir yaklaşımdır. Dünya konjonktürünün ve diğer disiplinlerin meslek alanındaki yansımalarına koşut olarak, toplumdan kopuk olmadan geliştirilecek öğrenim programı, sürekli değişime, esnekliğe ve yaygın katılıma açık olma niteliklerini taşımalıdır. Böylelikle, mesleğin toplumsal yaşamla bir kesişme alanı oluşturulabilir; ve eğitim daha zengin boyutlarla genişletilmiş bir içerik kazanabilir.

Değişen Mimarlık Eğitimi

Bu yaklaşımla, eğitimin temel alanları için düşünülen bazı öneriler aşağıda özetlenmektedir:(4)

Temel tasarım alanında

Mimarlık eğitiminin, yaratıcılığı tetiklemesi beklenen önemli bir atölye çalışması/disiplini olarak planlanan "temel tasarım eğitimi", öğrencilerin düşünce sistemi geliştirmeleri açısından büyük önem taşır. Temel tasarım, projeyi salt geometriyle, çizgiyle temsil etmeyi değil, onun gerisindeki kültürü, tarihi, kuramı, sosyolojiyi vb. öğretir. Bu nedenle de meslek eğitimi kurumlarında ilk yıllarda yer alan bir disiplin olmanın ötesinde, eğitsel bir yöntem, görsel ve ilişkisel duyarlılık olarak algılanmalıdır.(5) Temel tasarım öğretisi özünde çevreye duyarlı bireyler yetiştirmeyi, dünyayı bu duyarlılıkla dönüştürebilmeyi, tasarlayabilmeyi hedeflemektedir. Bu özellikleriyle eğitimde temel olma işlevini üstlenmektedir. Kuşkusuz bu dönüştürme becerisi, tasarım sürecinin diğer sanat dalları/disiplinleri ile desteklenmesi, iç içe olmasıyla birlikte gelişecektir. Temel tasarım, plastik sanatlardan, edebiyattan, müzikten, sosyal bilimlerden ve felsefeden ayrı düşünülemez. Bu nedenle de, eğitim planlamasında farklı dallar ile ilişkilerin sağlanması ve çalışmaların bu bağlamda zenginleştirilmesi önemlidir. Özellikle düşünsel platformda, "mimari çizgi"nin taşıdığı kültürel, tarihsel, düşünsel mesajlar bu disiplinin mimar adaylarına kazandırması gereken boyutlardır. Mimar, tasarımını böylelikle bir düşünce sistemi içerisinde algılamaya adım atmış olur, mesleğe bakışında çok boyutlu perspektifini oluşturur. (Resim 5)

Kuramsal alanda

Mevcut mimarlık eğitim programlarında “kuramsal alanda” toplumun, tarihin, felsefenin ve diğer sanat dallarıyla ilişkilerine yönelen içerikler bulmak kolay değildir. Ancak, yukarıda da değinildiği gibi, mimarlık alanı, sosyal ve kültürel alandan bağımsız ya da ona uzak değildir. Toplumun değişen bilgisi, mekânsal dönüşüm sürecinin/mimari tasarımın ayrılmaz bir parçasıdır. Böylesi bir anlayışla, eğitim sürecinde, sosyal bilimler temelli öğretilerin, bunların farklı yaklaşımlarının mekân dönüşümü süreciyle ilişkilendirilmesi ve tasarım araştırmalarında yer almaları önerilebilir. Eğitim programlarında bu görüşün benimsenmesi, öncelikle kültür disiplinlerinin mimarlık eğitim programlarında yer alması kaçınılmaz kılacaktır. Mimar adayları için bir altyapı hazırlığı olarak tanımlanacak bu girişim, eğitimde konuların verilme şekliyle de desteklenmelidir. Sosyal bilimler uzmanları, eğitim programlarını zenginleştirmek ve mimar adaylarının geliştireceği formasyona destek olmak amacıyla, kendi meslekleriyle mekân tasarımı arasındaki ilişkilere ışık tutabilirler ve yeni düşünce yolları açabilirler. Böylelikle diğer alanlardan gelecek farklı yaklaşımların perspektifinden bakarak meslek üzerinde irdelemeler yapmak öğrenciler için mümkün olacaktır. Bunun anlamı, kişinin kendi mesleği ya da sanat türü ile ilgili kısmi uğraşının üzerine çıkarak, içinde yaşadığı zamanın çok boyutlu koşullar bütünüyle mesleği arasındaki ilişkileri kurmasıdır. Vurgulanmak istenen, dünyadaki değişimlerin meslek alanlarındaki yansımalarını olanaklı kılan etmenlerin ve toplumsal koşulların araştırılmasının ve meslek platformunda yer almasının önemidir.(6) (Resim 6)

Mimari proje atölyelerinde

Mimarlık eğitiminde yukarıda değinilen disiplinlerin bir mimari senteze dönüştürüldüğü alan “mimari proje atölyeleri”dir. Bu nedenle de mimari proje atölyelerinin mimarlık eğitiminde “ana taşıyıcı” olduğunu söylemek abartı olmayacaktır. Yukarıda açıklanan hedeflere yönelik konular seçilerek verilirken, öğrencinin, tasarım sürecindeki farklı boyutları (sosyal, kültürel birikim, ekonomi, psikoloji vb.) ele almasına ve tasarım çalışmasında bunları vurgulamasına fırsat verilmelidir.

Bu bağlamda anımsanabilecek çarpıcı bir örnek, plancı Cervallati'nin, Bologna halkının sahip oldukları tarihî/kültürel mirasın farkına varmaları için uyguladığı yöntemdir. Cervallati, tarihî kentin meydanında, eski kenti yansıtan bir sergi tasarlayarak, tüm halkı sahip oldukları ortak kentsel bellekleri konusunda bir yolculuğa davet etmiştir. Burada konu koruma ve kentsel dönüşüm olduğundan, sahip olunan kültürel ve sosyal değerlerin mimari tasarımın ayrılamaz bir parçası olduğu vurgulanmaktadır. Sadece koruma amaçlı çalışmalarda değil, tüm mimari proje atölyesi çalışmalarında verilen konular sosyal ve kültürel arka planıyla birlikte ele alındığında, mimar adayı, çözüm önerilerinde farklı bilgi alanlarından yararlanmaya (tarih, sosyoloji, psikoloji vb.) teşvik edilmiş olacaktır. Böylesi bir yaklaşım, deneysel fikir projeleriyle, seçilecek bazı özel alanlardaki ortak atölye çalışmalarıyla (workshop) vb. da desteklenebilir. Ayrıca, burada önemli bir konu farklı uzmanların proje çalışmasına fikirsel / fiziksel katılımlarının sağlanmasıdır. Meslek adaylarının sosyal bilimler ve diğer bilim dallarından/disiplinlerden uzman kişilerle yapacakları tartışmalar, fikir alış-verişleri aynı amaç çerçevesinde örgütlenebilir. 'Dışarıdan' yapılacak eleştiriler önemli bir katkı ve kazanç kaynağıdır. Böylelikle eğitim sistemi eleştirmeye ve eleştirilmeye açık olacaktır ki, eleştiri mimarlık eğitiminin olmazsa olmaz koşuludur. Disiplinlerin birbirlerinden kopuk olarak değil, bir sistem bütünlüğünde ve çok-boyutlu olarak eğitiminde yer almaları gerekli temel bir yaklaşım olmaktadır.

Bu makalede, gelişen teknolojilerin yukarıda değinilen amaçlara yönelik olarak kullanımı, bu alanda eğitime getirilecek katkı ve bu bağlamda geliştirilecek yaratıcı fikirlerin araştırılması fikri desteklenmektedir. (Resim 7)

Küreselleşme sürecinin araştırmaları giderek zenginleşen farklı perspektifler kazanmaktadır. Ekonomik boyutun yanısıra, kültürel etkileşim konuları zengin araştırma alanları olarak önemli tartışmalar yaratmaktadır. Bu birikim alanı içinde düşünüldüğünde, mekân araştırmaları da “nesnelerin düzeni”nden giderek “ruh”a açılmaktadır. (Resim 8)

Sosyal Politika Aracı Olarak Mimarlık

Bilindiği gibi, “sosyal politika” günümüzde, disiplinlerarası niteliğiyle entelektüel açıdan çekici ve güncel bir çalışma alanıdır. Kentsel tasarım politikaları ya da mimarın değişen rolü bağlamındaki çalışmalara önemli bir zemin yaratmaktadır. Toplumda küreselleşme süreciyle birlikte gelişen değişim ve dönüşümlerle sosyal politika alanı, kaçınılmaz olarak mimarlığın çalışma alanıyla örtüşmektedir. Tüm meslek alanlarında yeni kavramlara gerek duyulduğu gibi, meslek alanımızda da yeni bir toplumsal yaratıcılık, hayal gücü gerekli gözükmektedir. Sosyal politika yaklaşımı, mimarlık alanında düşünmeye ve üretmeye iten bir alan olarak mesleğin toplumla bütünleşmesi modellerini araştırmanın bir aracı olmaktadır. (Resim 9)

Yeni kriterlerin oluşturulmasında ve varolan eğitim sisteminin sorgulanmasında süreç içinde bazı kavramların yeniden tanımlanması gerekecektir. Bunlar burada:

o Yaratıcılığın yeni yorumu, (Yaratıcılık nedir? Hangi alanlarda ve ne şekilde geliştirilmelidir?)

o Bilgi alanlarının yeni sınırları, (Günümüzün değişen koşullarında bilgi alanlarının yeniden tanımlanması)

o Sosyal bilim alanlarıyla beslenen tasarım anlayışı,

o Kuramsal alt yapı zenginliği, (Kültür disiplinlerinin öğrenim programlarında zenginleştirilmesi)

o Eğitim-uygulama sürecinin etkileşimi, (Kuramsal alan ve meslek pratiğinin kopuk olmaması)

o Tasarımda neden-sonuç ilişkilerinin irdelenmesi,

o Mimarın, mesleğine düşünsel katkısı

şeklinde özetlenebilir.

Bu süreçte, eğitim kurumları daha fazla dışarıya açık bir politika benimsemelidir. Özellikle uluslararası ilişkilerin ağırlık kazandığı “küresel zaman”da, karşılıklı diyalog ve etkileşimin şekillendireceği tartışma platformları ve belirlenecek yöntemlerle (meslek Odalarında, eğitim kurumlarında, yerel yönetim merkezlerinde, sanal ortamlarda vb.) farklı meslek gruplarından gelecek katkılarla genişleyen alanlarda tartışmaların yaygın katılımla sürdürebilmesine olanak sağlamalıdır.

Anımsanması gereken bir nokta da sürecin dinamikliğidir. Bu nedenle, eğitim programlarının zaman içerisinde koşullara uygun olarak re-forme edilmesi, güncelleştirilmesi gereği doğmaktadır. Burada, eğitimin özünü kuran temel ilkenin, bize doğru şeyler öğretilmesinden çok, kendimizi gerçekliğe ve varolan koşullarımıza göre en tutarlı biçimde bilgiye yöneltmemiz önerisi olduğu anımsanabilir.(7)

Sonuç

Hızlı gelişen teknoloji ve bilişim ortamında tasarımcı, bilgi toplumunun, doğru ve yararlı yönlendirilmesinde bir sorumluluk taşır. Başka bir deyişle, teknolojinin ve bilişim alanındaki gelişmelerin kullanılma biçimi, disiplinlerarası gelişmeleri ve özgür düşüncenin ifadesini kolaylaştıran tartışma platformlarını desteklediği ölçüde başarı kazanacaktır. Bu süreç diğer bir açıdan değerlendirildiğinde, mimari tasarımın toplumsal alanla bütünleşmesinin bir yöntemidir; kültürel özgünlüğün ve çeşitliliğin tasarım alanındaki yansımalarına fırsat vermenin fırsatı ya da aracı olarak değerlendirilebilir. Gelişen teknolojilerin böylesi bir amaca yönelik olarak kullanımı ve özellikle bu alanda getirilecek yaratıcılıklar yukarıda da değinildiği gibi bu araştırmanın temel kaygısı olmuştur.

Italo Calvino, Six Memos for the Next Millennium adlı yapıtında şöyle söylemektedir: “Baş döndürücü hızda bir akışın şekillendirdiği ve medyanın zaferi olarak adlandırılabilecek bir çağda, ve neredeyse tüm iletişimler bir tek türe ve homojen bir düzleme indirgenmek üzereyken, edebiyatın önemi, farklı olanlar arasındaki iletişimi sağlamasıdır. Yalnızca farklı oldukları için bunları birbirlerine bulaştırmak, karıştırmak yerine, farklılıklarını, yazının aracı olan ‘dil’i kullanarak ön plana çıkarmaktır”.(8)

Mimari tasarımın, hızlı gelişen teknolojiler karşısında özgün kültür değerlerini ve farkları vurgulayan, bunları toplumsal alanla bütünleştirerek bir tasarım yaklaşımı önermek gibi bir işlevi olabilir mi? Böylelikle mimar adayları, eğitimde düşüncelerini ve daha önemlisi, düşünce geliştirmenin yöntemlerini ararken, toplumdan kopuk olmayan tasarım sürecini sorgulayabilecekler ve bunu yaratıcılık alanının bir parçası olarak değerlendirebileceklerdir. Diğer bir ifadeyle, meslek kültürü, küreselleşme sürecinin iletişim sorunsalı karşısında açılabilecek yeni sosyal perspektifleri, gelişen teknolojinin olanaklarıyla güçlendirebilir. Böylelikle meslekte bir kültürel ve sosyal sorumluluk duygusundan, çok renkliliğin ve sesliliğin yaşatılmasından, yaşam kalitesi çerçevesinden ve giderek demokrasi kavramının tasarım alanında ifade arayışından söz edilebilir. Unutulmamalı ki, gelecek kuşaklar için eylemde bulunabilen tek varlık insandır.(9) Mimar, meslek alanında ve üretiminde gelişen olanakları ve teknolojileri kullanarak, ve mesleğin sosyal dünyasına girerek insan ve toplum araştırmasına daha fazla yönelebilir mi?

Bu sorgulamanın, yeni yüzyılın toplumu açısından taşıdığı önem yadsınamaz...

“En basit gerçeğe ulaşmak [...] yılların deneyimini gerektirir. Eylemi değil. Mantığı değil. Hesabı değil. Hiçbir tür telaşlı davranışı değil. Okumayı değil. Konuşmayı değil. Çabayı değil. Düşünmeyi değil. Sadece bilinmesi gerekeni akılda bulundurmayı gerektirir...”(10)

NOTLAR

1. Eraydın, A. 2001, “Küreselleşme-Yerelleşme ve İşlevleri Farklılaşan Kentler”, Prof.Dr. Cevat Geray'a Armağan, Mülkiyeliler Birliği Yayınları, No: 25, Ankara.

2. Tochtermann, W. 2002, Approval for Architectural Education Unesco-UIA Council Report, trans. by A. Ülkütekin, unpublished report, Berlin.

3. Habraken, 1998, “The Structure of the Ordinary”, Form and Control in the Built Environment, ed. J. Teicher, The MIT Press.

4. İncedayı, D. 2003, Livenarch (Livable Environments and Architecture) Kongresi Bildirileri, Karadeniz Teknik Üniversitesi, Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi, Temmuz 2003.

5. Teymur, N. 1998, “Tasa(r)lanacak Bir Dünya için Temel Tasarım Eğitimi”, Önsöz, Temel Tasarım / Temel Eğitim, der. N. Teymur, T. Aytaç-Dural, ODTÜ Mimarlık Fakültesi Yayınları, Ankara.

6. İncedayı, D. (ed.), 2002, Çevre Tümdür, Bağlam Yayınları, İnsan ve Çevre Dizisi I, İstanbul.

7. Timuçin, A. 2002, Felsefe Bir Sevinçtir, Bulut Publishing, İstanbul.

8. Pallsamaa, J. 1999, “Between Uniqueness and Uniformity”, Ung Dansk Arkitektur, Design, Arkitektens Forlag.

9. Timuçin, A. 2002.

10. Spencer - Brown, G. 1998, Laws of Form; from J. Habraken, The Structure of the Ordinary, ed. Jonathan Teicher, The MIT Press.

* Makale, AEEA (ya da EAAE: Avrupa Mimarlık Eğitimi Birliği) tarafından açılmış olan “Mimarlık Eğitimi Üzerine Yazılar” başlıklı yarışmada, yazarın katıldığı ve ödüle değer bulunan çalışmasının İngilizce’den kısaltılarak kendisi tarafından yapılan çevirisidir.

Bu icerik 8515 defa görüntülenmiştir.