323
MAYIS-HAZİRAN 2005
 
MİMARLIK'TAN

MİMARLIK DÜNYASINDAN

DOSYA

  • Zavallı Bir Binaya
    Gürhan Tümer

    Prof.Dr., DEÜ Mimarlık Bölümü; MO Yayın Komitesi Üyesi



KÜNYE
EĞİTİM YAPILARI

OKULLAR: Sümer Tapınaklarından Küresel Tapınaklara

Şengül Öymen Gür

Prof.Dr., KTÜ Mimarlık Bölümü

“Okullar Reklam Panosu Olacak”, “Mega Kampus Yolda”, “Okulların Mimarisi Değişiyor, Geleneksel Çizgileri Taşıyan Binalar İnşa Edilecek” gibi eğitim yapılarına ilişkin haber başlıkları son birkaç aydır günlük basın organlarında yer alıyor. Yazar, çocukların gelişiminde önemli rol oynayan eğitim mekânları üzerine yapılan spekülatif tartışmalara, tarih içinde eğitim anlayışı ve mekânlarının nasıl ele alındığını aktararak eğiliyor ve güncel gelişmeleri değerlendiriyor.

EĞİTİM YAPILARI

OKULLAR: Sümer Tapınaklarından Küresel Tapınaklara

Şengül Öymen Gür

Prof.Dr., KTÜ Mimarlık Bölümü

“Okullar Reklam Panosu Olacak”, “Mega Kampus Yolda”, “Okulların Mimarisi Değişiyor, Geleneksel Çizgileri Taşıyan Binalar İnşa Edilecek” gibi eğitim yapılarına ilişkin haber başlıkları son birkaç aydır günlük basın organlarında yer alıyor. Yazar, çocukların gelişiminde önemli rol oynayan eğitim mekânları üzerine yapılan spekülatif tartışmalara, tarih içinde eğitim anlayışı ve mekânlarının nasıl ele alındığını aktararak eğiliyor ve güncel gelişmeleri değerlendiriyor.

Yine uykular havuzda dibe gidecek.

Sen büyüdüğün vakit çocuğum,

Havuzlarda kaybolan uykular gibi,

Yine çocuklar mektebe gidecek.

Fazıl Hüsnü Dağlarca

Sevgili hocam Özgönül Aksoy’un doktora tezi bu satırlarla başlar.(1) (1967) Hem Dağlarca gibi dev bir şair, hem Özgönül Aksoy gibi dev bir eğitmen toplum yaşamında önemli, ciddi ve zevkli bir sürekliliğe işaret ederler: Çocukların eğitilmesinin tarihi çok eskilere dayanır ve geleceğe akar.

Tarihçe

Kramer, İsa’dan üç bin yıl önce Mezapotamya’da eğitim amaçlı kurumların varlığından söz eder ve Sümerler’de saray ve tapınaklar için idareci ve personel yetiştirmekle uğraşan bu okullarda din, botanik, zooloji, mineroloji coğrafya, matematik ve gramer öğretildiğini bildirir. Ünlü Asur bilimci E. Chiera “Kilden Kitaplar” isimli yapıtında kil üzerinde yapılan eğitime ve güçlüklerine dikkat çeker ve “Okullar tapınaklara bağlı olduğundan […] en küçük şehirlere kadar yayılmışlardı”, der.(2) Andre Parrot ve bir grup arkeologdan oluşan ekibi tarafından 1935 yılında yapılan kazılar Mari şehrinin sarayında yer alan derslikleri ortaya çıkarmış ve Mezopotamya’da eğitimin tapınak ve sarayların himayesinde yaygın bir hizmet olduğunu, bu amaçla dersliklerin tasarlanmış olduğunu kanıtlamıştır. Tell el-Amarna’da bulunan arşiv İÖ 1500’lerden hemen önce Mısır Firavunları ile Filistin, Suriye, Anadolu, Babil, Asur ve diğer ülkelerin hükümdarları arasında geçen yazışmaları gözler önüne sermiştir. Bu yazışmalardan Mısır’da Mezopotamya kültürünün etkili olduğu ve resmî dilin Babil dili olduğu, yaygın eğitimin ise yine Mezopotamya kültürünün etkisi altında ‘usta etrafında kümelenen çırakların meydana getirdiği okullaşma’ şeklinde gerçekleştiği belgelenmiştir. Burada da eğitim değerli eski kitapların okutulmasına, yazı yazmanın kopya ve dikte yöntemleriyle öğretilmesine dayanıyordu.

Diğer taraftan İÖ 600 yıllarında Sparta okulları da büyük olasılıkla Babil kültürünün Hititler vasıtasıyla Batıya aktarılmasından ortaya çıkan yatılı okullardı. Yedi yaşın üstündeki erkek çocuklarına eğitim verilen bu okullarda Mezopotamya kültüründen farklı olarak fiziksel kondisyon resmî eğitimin önemli bir ögesi haline gelmişti. Perikles Atina’sında Sofistler, köle olmayan erkek çocuklarını para karşılığında yetiştirirdi. Stoalarda bazı dükkanların bezle çevrilerek bu amaçla kullanılması yaygındı. Bu çocukların bir kısmının eğitimlerini yetkinleştirmek için belli hocaların ve düşünürlerin, örneğin Platon ve Aristo gibi önemli isimlerin ardından gitme yoluyla eğitimlerini tamamladığı bilinmektedir. Roma okullarının Palaestra -güreş okulları- ve Gymnasium gibi mekânlarda yer aldığı da Batı Anadolu’daki eski yerleşmelerde açıkça görülmektedir.(3)

Ganj-İndüs Vadisi uygarlıklarıyla ilgili bilgiler daha eksik olmakla birlikte, İÖ 7. yüzyılda ortaya çıkan “Shih Ching” Belgeleri, Büyük Shang Devleti (İÖ 1766-1122) egemenliğinde Çin’de bir eğitim bakanı bile bulunduğuna işaret etmektedir.(4) İran Sasani Kralı Hüsrev’in eğitim reformlarıyla ilgili belgeler Sasani’lerde eğitimin 15 yaşa kadar sürdüğünü ve 20 yaşına geldiklerinde devlet personelinin bunlar arasından sınavla seçildiğini bildirmektedir. Yunan ve Roma geleneklerini sürdüren Bizans, eğitimde ağırlıklı bir biçimde Homer okutmuş ve yanısıra “Psalter” denilen dualarla gençleri eğitmiştir. Tıpkı eski Yunan’da olduğu gibi, zengin aile çocuklarına koruma görevi yapan ve adına “pedagog” denilen kişilere dersliklerin arka sıraları ayrılmış ve çocukları denetlemeleri böylece sağlanmıştır. Bu ‘koruma’ geleneği Osmanlı’da da sürmüştür.

İslam’da tanrı karşısında tüm bireylerin eşit sayılması ilkesi Kurtuba’da Halife Hakam’ın fakir ve yetim çocuklar için 27 okul açmasına neden olmuş, bu çocuklara önemli İslam bilginlerinden Ibn-al Hajj ve Ghazali öğretilmiştir. Osmanlı’da benzer gelenek sürdürülmüş; çocuk eğitimi dini bir görev sayıldığından, fakir çocuklar için ücretsiz okullar açılmış, homojen bir toplum kültürü yaratılmak istenmiştir.(5) (Triton 1957). Kaynakları İÖ 3500 yıllarının Jerico kentine kadar geri sürülen Yahudi kültürüyle içerik bakımından benzeştiği savunulan İslam kültüründe yazılı malzeme az ve pahalı olduğundan, ezbere önem verilmiş ve çocukları çalıştırmak üzere ‘mustamli’ diye anılan öğretmen yardımcılarından yararlanılmıştır. Öğrenciler yerlere oturtulmuş ve rahleler kullanılmıştır. Uzun diziler şeklindeki baskıcı Japon geleneksel eğitim ortamından bu yönüyle ayrılan Osmanlı eğitiminin bu düzeni bireyin saygınlığın ifadesi olarak alınabilir.

Gerek Musevi gerek İslam eğitim sistemi öncelikle dini amaç taşırdı. Ancak;

Osmanlı toplumsal yaşayışı, okulu dar çerçevesinden çıkararak gündelik yaşayışın

bir parçası haline getirmişti […] gayet iyi işleyen bir mahalle içindeki günlük olaylarla devamlı bir ilgi içinde bulunması gibi faktörler, çocuğun eğitimi için gerekli olan fikrî,

hissî, ahlaki ve fiziksel ihtiyaçlar arasındaki denge ve harmoniyi iyi bir şekilde kurmuştu. […] Aynı zamanda okunan kitapların çocuğun ana dilinde olmayışı yüzünden anlaşılmaması, onların birer temrin kitabı olarak kullanılmasına yol açıyor ve öğrenim dinsel niteliğini kaybetmeye başlıyordu.”(6)

Bu okullarda çocuğun herkesin içinde azarlanmaması, erdemlerinin şımartılmadan övülmesi, on yaşından küçüklerin dövülmemesi gibi kurallara uyulur; çeşitli törenlerle çocuğun sosyal yaşama ilgisi diri tutulur, başarılı öğrenciler şehrin içinde alaylarla dolaştırılırdı. Ayrıca, bu okullara seyyar satıcıların yaklaşması da yasaktı.

Okullaşma geleneğini güvenilir yazarlardan irdeleyen Aksoy, okul tipolojisi konusunda Türklerin en yoğun yaşadığı Herat kentinde bulunan “Leyla ile Mecnun Okulda” isimli minyatürden kalkarak ve minyatürde yer alan okulun ‘Osmanlı sıbyân mektepleri’ne benzerliğini vurgulayarak, Osmanlı sıbyan mekteplerinin Türklerin geliştirdiği bir tipoloji olduğunu ve daha sonra gelen medreseleri öncelediğini vurgulamıştır. 1494 yılında yapılan bu minyatürdeki okulun Karahanlılar ve Herat’ı içinde bulunduran Gazneliler’in tüm birikimini taşıdığından şüphe olmadığı gibi Anadolu Selçukluları’nı etkilediği de açıktır. Zaten İbn-i Haldun da bu bölgede (Kuzey İran’da) hüküm süren müthiş bir Türk uygarlığından söz etmiştir.

Resim 1. Fatih Şentürk, Zafer Fen Koleji, Ankara. Maketi ve 0 kotu planı.

(Prof.Dr. Şengül Öymen Gür, Araş.Gör. Reyhan Midilli Stüdyosu)

Resim 2. Gökay Özder, Zafer Fen Koleji, Ankara. Maketi ve 0 kotu planı

(Prof.Dr. Şengül Öymen Gür, Araş.Gör. Reyhan Midilli Stüdyosu)

Resim 3. Seda Nezor, Zafer Fen Koleji, Ankara. Maketi ve vaziyet planı

(Prof.Dr. Şengül Öymen Gür, Araş.Gör. Reyhan Midilli Stüdyosu)

Akademik Söylemler

İşte böyle bir tarihsel gelişme izleyen çocuk eğitim kurumlarına bugün Batı olağanüstü bir önem vermekte ve özen göstermekteyken, Türk akademisyenleri olarak bizler de boş durmadık. Çocuk mekânları arasında en önemli sayılan okul binalarına gerek konut bölgeleri bağlamında değindik; gerek çocuğun genel eğitim ortamı olarak mahalle ve sokakların rolüne işaret ettik; hatta bunları yaşam kalitesi bağlamında VII. Beş Yıllık Kalkınma Planı’nın ilkeleri arasında sunduk. Spesifik olarak okul binalarının tasarımı konusunda gücümüz yettiğince bilgiler toparladık, yaymaya çalıştık. Okulların tuvalet düzenlerinden bile söz ettik; teneffüs davranışlarını dahi taradık. Daha da ileri gidip okul binaları tasarımında çocuğun kararlara katılım olanağı konusunu irdeledik ve önerdik. Stüdyolarda tasarımlar yaptık. Bizim bu yayınlarda referans gösterdiğimiz birçok değerli yerli ve yabancı araştırmacıdan yararlandık. Trabzon’da duyurduk, Bursa’da duyurduk, İstanbul’da duyurduk, İngiltere’ye kadar ulaştı sesimiz de kendi yönetimlerimize duyuramadık, ne çare(7) … Bu çaresizliği de kendi tarzımızla aktardık:

Diğer yandan, anda yaşayan siyasaları çerçevesinde, birileri önerdiklerimi belediye

başkan adaylığı el kitabında kullandılar; hukukçular çocuk haklarını kendi hakları

gibi korudular, aslında korudukları kendi imajlarıydı. Cilalı imaj çağında gümbürtüye

gidenler ise çocuklar oldu. Çünkü onlar hep cilasız ve anlaşılmamış kaldı.[…]

Çocuklarımızı tanıyor muyuz gerçekten? Onlara çocuk oyun alanlarında,

çocuk müzelerinde vermeye çalıştığımız kısa dönemli, sanal, iyice tariflenmiş haz,

gerçekten bizim sokaklardan, bahçelerden aldığımıza eşdeğer mi? Niçin çabucak

tükenir oyun gereçleri böyle parklarda hiç sordunuz mu kendinize? Niçin çabucak

demode olur eğlence merkezleri hiç düşündünüz mü? Yer ve mekân insanla ilişki

içinde varolur, yapılanırlar. “Yer” olmayan yerden “yer” olur mu? Peki, şimdi yer

neresi? Nasıl bir şey?(8)

Şimdiki Hal

Şimdiki halde devlet elini çekmiş okul onarımlarından bile; yabancı kaynaklı borç peşinde koşuyor, halktan destek istiyor, kampanyalar filan açıyor, seferberlik ruhu-ulusal imece çağrısı yapıyor. Diğer yandan da ‘mega projeler’ düşleri kuruyor… Hayırseverlere ve iş adamlarına avuç açmış 15-20 bin öğrenci kapasiteli mega kampüsler hedefliyor… (Bkz. Ocak-Şubat 2005 gazeteleri) Çocuğu tanımıyor!

Devlet ve çocuk ilişkisinin gerçekten yakındığım kadar sapkın olduğu açık, ama şaşırtıcı hiç değil:

[…] Birey ve toplum arasındaki çelişkilerin tam da kendisinden, toplum bağımsız bir

form kazanır. Devlet, bireyin ve toplumun gerçek kaygılarından kopmuş ve fakat aynı

zamanda sanrısal bir toplumsal birlik, ama her zaman, aile içindeki ve kabile

topluluklarındaki mevcut gerçekliklere […] iş bölümünün peşinen belirlediği, her insan

topluluğunda, ayrımlaşan ve birinin tüm diğerlerini baskı altında tuttuğu sınıflara

dayandırılan […](9)

Bilimsel ve akademik çabalar çocuğun fiziksel, psiko-sosyal ve davranışsal gereksinmelerini ne denli vurgulasa da, bu gereksinmelerin çocuk mekânlarına projeksiyonlarını yapsa da, çocuğun karar vericiler tarafından önemsenmesini sağlamak zor. Tüm direnişlerin nasıl umutsuzca erimek zorunda olduğunu bir başka yerde Marx şöyle yorumlar:

Bu, kendi ürettiğimiz, bizim üstümüzde nesnel bir güce dönüşen, kontrolden çıkan,

umutlarımızı eriten, her türlü hesabımızı boşa çıkaran konsolidasyon, bugüne kadarki

tarihsel gelişmelerin başlıca özelliğidir.(10)

Mega projeler, devletin çok değerli bir nüfus grubunu toplumsal gerçekliklerden gerek sosyal ve gerekse fiziksel anlamda koparma çabaları olarak görünmektedir. Bu anlamda Osmanlı iyimserliği ve romantizmiyle uzlaşmadığı gibi -yukarıdaki alıntıyı anımsayınız- Komünist Rusya’nın dahi uygulamaya kalkamadığı kadar tek tipleştiricidir. Okul duvarlarının dev reklamlara açılma fikri ile birlikte düşünüldüğünde ise eğitim binalarının küresel merkez ve merkezciklere hizmet edeceği; tüketimin doğrudan kendi medyası olacağı açıktır. Çocuklarımızı televizyon reklamlarından ve bazen uzun bir ömre yayılan kışkırtıcı etkilerinden uzak tutabilmek için didindiğimiz bir çağda reklamı eğitimin ayrılmaz bir parçası haline getirmek de neyin nesi? Osmanlı’nın seyyar satıcıları dahi okullardan uzak tutma çabalarını anımsarsak, geçmişi bile özler olmak iyice acı! Nereden nereye? Sümer tapınaklarından küresel tapınaklara…

Bu bağlamda erken bakışta mega projelerin uzun dönemli sakıncaları ciddi gibi görünmekte ve geleneksel ahlakın ve insani anlayışların ortamını yaratmaktan uzak olacağı anlaşılmaktadır.

Kısa dönemli sakıncaları arasında ise, toplu taşımacılığı öngörmesi ve bunun getirebileceği maddi ve manevi sorunlar sayılabilir. Okul çağı çocukları açısından primitif denetimin ortadan kalkması, yani okulların aile ortamlarından, konut bölgelerinden uzak olması ya baskıcı denetim önlemlerini ya da başıboşluğu getirecektir ki, ikisi de eğitim çağı çocuğu için çok sakıncalıdır. Çocuk örtük bir biçimde her zaman denetlenmelidir. Kaldı ki, toplumsal yaşamla karışmamış ve barışmamış gençliğin, yetişkin olduğunda bu topluma nasıl duygularla bakacağı şüpheli görünmektedir. Diğer yandan, anne-babadan her ikisinin de artık çalışma hayatında olduğu bir toplumda ebeveyn-çocuk-eğitmen sıcak ilişkileri nasıl kurulacaktır? Bu soruların ardı arkası gelmeyecek gibi…Bizim neslin ise direnecek de gücü kalmadı... “Kendi ürettiğimiz, bizim üstümüzde nesnel bir güce dönüşen, kontrolden çıkan, umutlarımızı eriten, her türlü hesabımızı boşa çıkaran konsolidasyona” karşı..

NOTLAR

1. Aksoy, 1967.

2. Chiera, 1964.

3. Robinson, 1954.

4. Diez, 1961.

5. Triton, 1957.

6. Aksoy, 1967, s. 42.

7. Şengül Öymen Gür’ün 2002 yılına kadar konu ile ilgili yaptığı tüm çalışmalara, “Çocuk Mekânları” kitabının kaynakçasında geniş olarak yer verilmiştir: Gür, Ş.Ö. ve T. Zorlu, 2002, Çocuk Mekânları, YEM Yayınları, İstanbul.

8. Gür, 2004, s. 43.

9. Marx, 1976, s. 207.

10. Marx, 1976, s. 23.

KAYNAKLAR

* Adıvar, A.A. 1943, Osmanlı Türklerinde İlim, Türkiye Yayınevi, İstanbul.

* Aksoy, G. 1967, Osmanlı Devri İstanbul Sıbyân Mektepleri Üzerine Bir İnceleme, İsmail

Akgün Matbaası, İstanbul.

* Baynes N ve Moss HB (tarihsiz) Byzantium: an introduction to East Roman civiliaziation

* Chiera, E. 1964, Kilden Kitaplar, çev. Ali M. Dinçol, Sıralar Matbaası, İstanbul.

* Diez, E. 1961, The Ancient Worlds of Asia, Macdonald, Londra.

* Fromm, E. 1976, Marx’s Concept Of Man, TB Bottomore’un Marx’ın Economic and

Philosophical Manuscripts çevirisi ile, Frederic Ungar co, NewYork. (27. baskı)

* Gür, Ş.Ö. ve T. Zorlu, 2002, Çocuk Mekânları, YEM Yayınları, İstanbul.

* Gür, Ş.Ö. 2003, “Yakın Dönemli Mimari Söylemler Bağlamında “Çocuk Mekânları”: Ya da

İşlevin Zorunluluğu”, Güney Marmara Mimarlık, No: 16, Haziran 2003, ss. 11-15.

* Gür, Ş.Ö. 2004, “Çocuk ve Mekân Sorunsalı”, Çolukçocuk, Şubat 2004, No: 43.

* İbn’i Haldun (No date / tarihsiz) The Muqaddimah: An Introduction to History, trans. F. Rosenthal, Routledge and Kegan, Londra.

* Kramer, 1957, L’historie Commence á Sumer.

* Mahmut, C. (tarihsiz) Maarifi Umumiye Nezaret Tarihçe-i Teşkilat ve İcraatı.

* Posener, G. 1962, A Dictionary of Egyptian Civilization, Methuen co, Londra.

* Robinson, C.E. 1954, Everyday Life in Ancient Greece, Clarendon, Oxford.

* Runciman, S. 1933, Civilization Byzantine, Londra.

* Triton, A.S. 1957, Materials on Muslim Education in the Middle Ages, Luzac co, Londra.

Bu icerik 6172 defa görüntülenmiştir.