312
TEMMUZ-AĞUSTOS 2003
 
MİMARLIK'TAN

ODADAN

MİMARLIK DÜNYASINDAN

SORUŞTURMA 2003: MİMARLIK GEÇMİŞİNİ DEĞERLENDİRİYOR

KORUMA

DOSYA: UIA 2005 İSTANBUL KONGRESİ'NE DOĞRU

MİMARİ PROJE YARIŞMASI:
ODTÜ KUZEY KIBRIS KAMPUSÜ

  • Winchester Mimarisi
    Gürhan Tümer

    Prof. Dr., Dokuz Eylül Üniversitesi,

    Mimarlık Bölümü Öğretim Üyesi



KÜNYE
DOSYA: UIA 2005 İSTANBUL KONGRESİ'NE DOĞRU

BİR YARIŞMA ÜZERİNE

T. Tolga Özçelik

Mimar

53 ülkeden 1724 yarışmacının kayıt yaptırdığı (web sitesinde 1724 olarak verilen sayı, katılımcılara gönderilen e-postada 1722 olarak geçiyor) ve 790 logonun katıldığı “UIA 2005 İstanbul Logo Tasarım Yarışması”, 24 Mayıs’ta sonuçların açıklanması ile tamamlandı. Jüri tarafından 4 kademeli olarak yapılmasına karar verilen elemelerde Grafiker Andreas Uebele (Stuttgart) birinciliği kazandı.

Kazananların açıklanmasından ancak bir hafta sonra yayınlanabilen Jüri Raporu’ndan anlaşıldığı üzere, yarışmacıların oylarıyla belirlenen ilk 50 tasarım, jüri tarafından seçilen 79 eserle birlikte “1. eleme” denilen aşamayı geçtiler. 2. elemede değerlendirmeye alınan 129 logodan 24 tanesi 3. elemeye yükseltildi ve bu logolardan 4 tanesi finale kaldı. Finale kalan 3 eser, 3 ödülün sahibi olurken kalan 1 eserle birlikte ilk 24’ten seçilen 4 eser toplam 5 mansiyonu aldı. Bu ödüllerin 3 tanesi Alman, 2’si Türk, 1’i Fransız, 1’i İngiliz ve 1’i Portekizli yarışmacılara verildi.

Tamamen internet üzerinden yapılan bu özgün yarışma denemesi, yüksek bir katılıma da yol açtı. Sürenin “yoğun talep üzerine”, sonradan uzatılması, sadece yarışmaya katılımı değil, site “hit”lerinin de artmasını sağladı. 26 Nisan’da yarışmacılara gönderilen e-postalarda belirtildiğine göre, o gün itibariyle yarışmaya kaydını yaptıranların sayısı 1078 iken site hiti 70.000’lerdeydi.Yarışma sonuçlarının açıklandığı tarihlerde 260.000’i bulan ziyaret sayısı, yarışma boyunca geçen kısa sayılabilecek süre için oldukça yüksek bir rakam.

Notlar...

Bu katılıma bakılarak, nitelikli bir tasarımın seçilebilme olasılığının da yüksek olması beklenmelidir. Zaten komitenin süre uzatımındaki gayesi de bir anlamda da bu olsa gerektir. Yani site hitinin artması gibi bir pazarlama kaygısı ya da yarışmaya katılım ücreti (ki nasıl bir mantık çerçevesinde toplandığı açıklanmayan bir 10 $) adı altında toplanan paranın, yarışmada dağıtılacak ödülleri karşılayamayacak gibi görünüyor oluşu bu süre uzatımının gerekçesi değilse.

Yarışmanın kurgusuna getirilen yenilikle, doğrudan 1. elemeyi geçecek ilk 50 logoyu yarışmacılar belirlemiştir. Yarışma şartnamesinin “Seçim Süreci ve Jüri” başlıklı 6. maddesi şöyle demektedir:

“Gönderilen tasarımların ilk elemesi, yarışmaya katılanlar tarafından, İnternet ortamından yapılacak oylama sonucu gerçekleştirilecektir. İkinci aşamaya kalan en fazla oy almış ilk 50 eser, Jüri'nin incelemesine sunulacaktır. Jüri dilerse, yarışmacılar tarafından elenen eserleri de inceleme hakkına sahiptir. Elenmiş eserler içinden birinin Jüri final oturumuna getirilebilmesi için, jüri üyelerinden en az biri tarafından önerilmesi yeterlidir.”

Tam olarak kestirilemese de, herhalde hemen herkes böyle katılımcı ve çoğulcu bir yaklaşıma sıcak bakmıştır. Ancak “seçim sürecinde” bu durum farklı bir boyuta gelmiştir. Jüri, ilgili maddeye dayanarak 79 tasarımı daha 2. elemeye sokmuştur. Yani jüri, yarışmacıların seçtiği 50 logodan da fazlasını 2. elemeye dahil etmiştir. Bu şekilde, katılımcıların oyları bir anlamda by-pass edilmiş ve 50 logoluk kontenjan 129’a yükseltilmiştir. Yarışma kurgusu yapılırken temel alınmış olduğu düşünülebilecek katılımcı yapı, böylece anlamını kaybetmiştir.

Şartnamenin “Değerlendirme Kriterleri” içinde yer alan “Logonun zorunlu unsuru” başlıklı 3.d maddesinde:

“Logonun herhangi bir anlam iletmeyi üstlenmeyip, grafik ve tipografik kimliğiyle güçlü bir imaj oluşturma yolunu seçmesi de yeterli olabilir. Logonun asgari unsuru, "UIA 2005 Istanbul" (ya da "uia 2005 istanbul") başlığından ibarettir.” denmektedir. Bu zorunlu unsur bakalım ne kadar zorunludur.

Yarışmaya katılan 790 logo da bize göstermektedir bu zorunluluk zoraki bir zorunluluktur (yani böyle bir yarışma açıldığında şartnamesine konulması zorunlu olan zoraki bir zorunluluk). Yaşanan seçim sürecinin adı eğer yarışma ise ve bir şartnameye bağlanıyorsa, bu şartnamenin şart koştuklarını yerine getirmeyen projelerin daha en başta raportör tarafından elenmesi, yani jürinin önüne bile gelmemesi gerekir diyebiliriz herhalde.

790 logo arasından tek tek bu yukarıda geçen maddeye uymayan logoları saymanın güçlüğü bir kenara, buna da gerek kalmamış gibidir. Çünkü gerek yarışmacıların seçtiği ve doğrudan 1. elemeyi geçen ilk 50 logoda, gerekse jürinin belirlediği 79 logo arasında bu şartı yerine getirmeyen tasarımlar görülmektedir. Örneğin 8 oy aldığını gördüğümüz Ankaralı mimarın tasarımı, sadeleşmiş tavrı ile takdir toplayabilecek bir tasarım olmakla beraber, bu yarışma konsepti içinde ne olmak istediğini nasıl anlatmıştır? Bu tasarıma dair jürinin yorumu merak konusudur. Ayrıca, jürinin oyları ile 79’luk gruba giren Ekvatorlu ve Romalı mimarların gönderdiği 3’er oy alan logolar da dikkatle incelenmeye değerdir.

Ayrıca yine bu şartlara nasıl uyduğu anlaşılamayan ve ilk 24’e girme başarısı gösteren İstanbullu Grafik Tasarımcının, İstanbul trafik kodu ile yaptığı 6 oy alan plaka çeşitlemesi, uluslararası bir organizasyonun logosunda kendine nasıl yer bulabilmiştir? Yine ilk 24 arasına giren İstanbullu bir sanat yönetmeninin, sonrasında mansiyona da değer görülen logosu yukarıda anılan asgari unsurları nasıl sağlamıştır?

Yarışma jüri raporunun, birinci elemenin sonuçlarının açıklandığı ve kriterlerin belirtildiği bölümünde “Bu aşamada, kimi nitelikli logo arayışları, resmi UIA logosuna alternatif oluşturma sınırına dayandığı için, Jüri tarafından benimsenmedi” denmektedir. O halde, Los Angeles’lı Endüstriyel Tasarımcının, ilk 24’e de kalan tasarımı sadece şartnameye değil doğrudan jüri raporuna da aykırı olmalıdır.

Bir logo, grafik unsurları ile tipografisinin bütünlüğünden oluşur. Yani salt grafik ya da tipografik bir tasarıma sahip olabilir. Ancak tiporafinin de grafik bir unsur olduğu aşikardır. Yani tasarımda yer alan yazı sadece bir duyuru değildir ve kendini oluşturan harfleri ile bir bütün oluşturur, tıpkı diğer grafik ögeler gibi. Her ne kadar hoş bir espri ya da masum bir dalgınlık olarak algılanmış olsa da, UIA 2005 buluşmasının yapılacağı şehir “İstambol” ya da “İstambul” değil hele “Estambul” (bkz. Uruguay-Montevideo’lu desinatörün çalışması) hiç değildir. Bu tür bir “dalgınlık” ya da “espri”yi yapan bir tasarım birinci seçilmiş olsaydı, yazının “İstanbul” şeklinde düzeltilmesi düşünülmüyor muydu? Düzeltilecekse bu müdahalenin logonun genel yapısına vereceği zarar ön görülebildi mi? Yoksa acaba jüri, logodaki metni ambleme yapıştırılmış bir etiket olarak mı algıladı? Bu yarışma bir logo yarışması mıydı yoksa amblem ya da afiş yarışması mı?

Rapordaki “İlk aşamada, en az 1 oy alan logolar dışında kalanlar elendi.” ibaresine karşın, jürinin seçtiği 79 logo arasındaki 16 logonun puan hanesindeki “0” rakamının, yarışmacıların ver(me)dikleri oylar olduğunu varsayarak ve yukarıda gerek-şart olarak belirtilen 1 oyun ise jüri tarafından verildiğine kanaat getirerek bu konuya hiç girilmeyecektir. Çünkü, rapordaki bu tip muğlaklıkların hepsine değinmek, bu yazının sınırlarını zorlayabilecektir.

7.000 katılımcı beklenen UIA 2005 İstanbul’da, Temmuz aylarında, sokaklar yine pankartlanacak, rozetler dağıtılacak, hatıra eşyaları için standlar kurulacak ve buralarda üzeri logolanmış kalemler, defterler, flamalar satılacak. 1724 katılımcı, 790 logo, 9 asil-1 yedek jüri üyesi, 1 raportör, 1 web işletmeni ile 2 aylık bir maratonu tamamlayan bu yarışmadan elde edilen logo, ehil ellerde “adam edilecek” ve kongrenin resmi logosu olarak her yerde boy gösterecek.

Yarışmada birinci seçilen tasarımın nihai halini henüz kestirmek zor. Böylesine katılımı yüksek, emek-yoğun bir yarışmanın ardından birinci seçilen logoya müdahaleyi açık bırakan, müellifin haklarına ipotek koyabilen hatta onu devre dışı bırakmaya olanak sağlayan ve her yöne çekilebilen bir şartname (4.b maddesi) aracılığıyla sonuçta ne hale geldiğini göreceğiz nasılsa. Umarım o zaman her şey bir kenara “Peki yarışmaya ne gerek vardı?” diye sormayız.

Bu icerik 1365 defa görüntülenmiştir.