|
|
|
-
Tanay Sıdkı Uyar Prof. Dr., Marmara Üniversitesi Yeni Teknolojiler Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü, EUROSOLAR Avrupa Yenilenebilir Enerji Birliği Türkiye Bölümü Başkanı
-
İlhan Tekeli, Prof. Dr., ODTÜ Şehir ve Bölge Planlama Bölümü
-
Derleyen: Yasemin Eren Gültekin
-
Derleyen: A. Derin İnan, Dr., Mimar
-
Orhan Özgüner, Doç. Dr., Yeditepe Üniversitesi, Mimarlık Bölümü
-
M. Zafer Akdemir, Yrd. Doç. Dr., YTÜ Mimarlık Bölümü
-
Aslıhan Şenel, Yrd. Doç. Dr., İTÜ Mimarlık Bölümü
-
Murat Şahin, Yrd. Doç. Dr., Yeditepe Üniversitesi, Mimarlık Bölümü
-
Özlem Erdoğdu Erkarslan, Doç. Dr., Gediz Üniversitesi, Mimarlık Bölümü
-
Mehmet Çalışkan, Prof. Dr., ODTÜ Makine Mühendisliği Bölümü, ODTÜ Mimarlık Bölümü
-
Sennur Akansel, Yrd. Doç. Dr., Trakya Üniversitesi, Mimarlık Bölümü Timur Kaprol, Yrd. Doç. Dr., Trakya Üniversitesi, Mimarlık Bölümü Ertan Varlı, Araş. Gör., Trakya Üniversitesi, Mimarlık Bölümü
-
Erkan Polat, Yrd. Doç. Dr., Süleyman Demirel Üniversitesi, Şehir ve Bölge Planlama Bölümü
-
Derleyen: Tuğçe Selin Tağmat, Y. Mimar, Mimarlar Odası Uluslararası İlişkiler Koordinatörü
-
Rüksan Tuna, Y. Mimar, BREEAM Değerlendirme Uzmanı
-
Yasemin Sayar, Yrd. Doç. Dr., DEÜ Mimarlık Bölümü
-
Gürhan Tümer, Prof. Dr., DEÜ Mimarlık Bölümü
KÜNYE
|
|
|
MEA ARCHITECTURA MEA CULPA
Manneken Pis ve Ötekiler
Gürhan Tümer, Prof. Dr., DEÜ Mimarlık Bölümü
Küçük bir evden kocaman bir saraya, bir okuldan bir havaalanına, bir alışveriş merkezinden bir kültür merkezine hemen her binada tuvalet bulunur. İnsanlar oraya işerler ve bu son derece doğaldır, bunun hiçbir sakıncası yoktur.
Oysa “Eceli gelen köpek cami duvarına işer” denilir bir atasözünde.
“Manneken Pis” nam-ı diğer “İşeyen Çocuk Heykeli” Brüksel’in simgelerinden biridir.
İngiliz yazar Jonathan Swift’in, Gulliver’in Gezileri adlı ünlü ütopik ve ironik romanının baş kahramanı Gulliver’in yolu bir gün minik insanların yaşadığı Lilliput ülkesine düşer. Konumuzla ilgili şu satırlar o romandan alınmıştır:
"Bir gece yarısı kapımın önünde yüzlerce kişinin bağrışmasıyla birdenbire uyandım; çok korktum; “Burglum, Burglum” diye haykırıp duruyorlardı. İmparatorun maiyetinden birkaç kişi, halkı yararak yanıma geldi ve hemen saraya gelmemi rica ettiler: İmparatoriçe hazretlerinin dairesinde, roman okurken uyuyakalmış bir maiyet bayanının dikkatsizliği yüzünden yangın çıkmıştı. Hemen kalktım; halka yolumdan çekilmeleri emredildiğinden, gece de mehtaplı olduğundan kimseyi çiğnemeden saraya doğru hızla gittim. Duvarlara merdivenler dayamışlardı; bol kovaları vardı, ama su biraz uzaktaydı. Zavallı halk ellerinden geldiği kadar acele ediyor ve bana yüksük büyüklüğünde olan kovaları veriyordu; ama yangın o kadar şiddetliydi ki, bunların pek faydası olmuyordu. Aceleyle ceketimi evde bırakıp yalnız deri yeleğimi giyerek gelmemiş olsaydım, ateşi ceketimle kolayca söndürebilecektim. Durum acıklı ve umutsuzdu; bu görkemli saray muhakkak kül olacaktı. Ama böyle hallerde pek seyrek olmakla beraber, o anda aklıma bir fikir geldi ve hemen bir çare buldum. O akşam ‘glimigrin’ denen çok lezzetli bir şaraptan bol bol içmiştim; bu şarap bol idrar söktürürdü; bereket versin daha dışarı da çıkmamıştım. Alevleri ve ateşi söndürmek için sarfettiğim gayretin verdiği hararetle şarap etkisini gösterdi; öyle bol su döktüm ve bunu öyle uygun yerlere boşalttım ki, üç dakika içinde yangından eser kalmadı; ve bu yüce yapı, ancak çağlar boyunca kurulabilen bu yüce yapı, yok olmaktan böylece kurtulmuş oldu."
Fransız yazar Rabelais’nin Gargantua adlı ütopik yapıtına adını vermiş olan kahramanı Gargantua ise bir devdir. Yine konumuzla ilgili olan aşağıdaki satırlar bu romanda yer almaktadır:
"Gargantua’nın peşine düşüp öyle rahatsız ettiler ki onu, Notre Dame Kilisesi’nin kuleleri üstünde dinlenmek zorunda kaldı. Oraya çıkıp da çevresinde bunca insanı görünce, şöyle dedi açıkça: ‘Sanırım bu serseriler beni karşılamalarına teşekkür etmemi, kendilerine bir armağan sunmamı istiyorlar. Hakları var ben biraz şarap ikram edeyim bari onlara, ama yalancıktan bir şarap.’ Sonra gözlerinin içi gülerek o güzel önlüğünü çözdü, maslahatını havaya kaldırıp öyle zorlu bir çiş yağmuruna tuttu ki onları, kadınları ve çocukları saymazsak, iki yüz altmış bin dört yüz on sekiz kişi boğuldu."
Bu icerik 4856 defa görüntülenmiştir.
|
|
|
|