359
MAYIS-HAZİRAN 2011
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

  • Bir Yanılsama: EK
    Murat Şahin, Yrd. Doç. Dr., Yeditepe Üniversitesi, Mimarlık Bölümü

YAYINLAR



KÜNYE
KIRDAN KENTTEN

Kemaliye (Eğin) Apçağa Köyü

M. Zafer Akdemir, Yrd. Doç. Dr., YTÜ Mimarlık Bölümü

Doğal, tarihsel, kültürel özgünlüklerinin yanı sıra mimari dokusuyla da dünya mirası olarak ÇEKÜL tarafından UNESCO’ya aday gösterilen Erzincan’ın Kemaliye (Eğin) ilçesi ve yakın çevresini 2010 Haziran’ında akademik ağırlıklı bir grupla inceleme, araştırma olanağı bulduk. Yerleşme ile ilgili bugüne değin yapılmış en kapsamlı çalışma Y. Mimar Berrin Alper’in “Kemaliye (Eğin) Yerleşme Dokusu ve Evleri Üzerine Bir Araştırma” başlıklı doktora tezidir. Yerleşmenin tarihinin 11. yüzyıla uzandığını, Kemaliye’nin 1926 yılından önceki adının “Eğin” olduğunu, kökeninin çeşitli varsayım ve söylencelere dayandığını kaynaklardan öğreniyoruz. Bugün Kemaliye ve yakın çevresinde tarımsal üretim olarak dutçuluk ve ona bağlı yan ürünlerin (pekmez, pestil gibi) üretimi devam etmektedir.

Gezi kapsamında incelediğimiz köylerden biri olan Apçağa Köyü, ilçenin 5,5 km. kuzeydoğusunda taş kaplı sokakları ile Apçağa Dağı’nın eteklerine yaslanmıştır. Kaynaklar köyün I. Dünya Savaşı’na kadar 700-800 haneli zengin bir yapıya sahip olduğunu, sonrasında ise, tersine bir sürecin yaşandığını söylemektedir. Başta İstanbul olmak üzere çoğunlukla erkek nüfusun büyük kentlere göçü, Kemaliye ve yakın çevresi için önemli bir olgudur. Yazar Enver Gökçe’nin “Eğin Türküleri” kitabında gurbet teması ağırlıklı olarak karşılık bulur. Çoğumuzun belleğinde yer edinen “Orda Bir Köy Var Uzakta” şiiri Ahmet Kutsi Tecer tarafından Apçağa’da kaleme alınmış.


Kemaliye ve köyleri, Anadolu’nun farklı geleneksel konut bölgelerinin kesişiminde konumlanmakta ve mimari tasarımında yerel kültürel mekân ve donanım öğelerini barındırmaktadır. Plan örgütlenmesini zorlu topografik koşulların belirlediği kütle düzeni ve yapım özellikleri ile Osmanlı dönemi konut geleneğinin 19. yüzyıl sonlarından 20. yüzyıl başlarına tarihlenen görünümleri ile varlıklarını sürdürmeye çalışmaktadırlar. % 45’lere varan eğimlere yerleşmiş konut dokusunun en belirgin özelliği, eğime paralel ve dik yolların iki kenarına sıralanmış çoğunlukla ayrık veya birbirine geçmiş yerleşme düzenidir. Eğime dik yönde setlendirilmiş bahçeler yeşil doku sürekliliğini güçlendirmiştir. Evler topografik yapının düşeyde gelişimine uygun olarak 3-4 katlıdır. Kat organizasyonu açısından “alt kat”, “ana kat”, “kaçak kat”,“yer katı”ndan oluşur. Alt katın üzerinde çıkmalarla sokağa taşan ve “süvüng” adı verilen saçaklar, sınırlarının ana kat ile evin sokak silüetine bu yöndeki katılımı tamamlar. Bu katın üzerinde yapının arka kesiminde yükselen ve “kaçak” adı verilen önünde düz damın yer aldığı kat bulunur. Evlerin yol ile doğrudan ilişkisini ana katların arka cepheleri sınırlandırır. Duvar kurgusu genellikle ahşap hatıllı taş duvarlar üzerine “hımış” tekniğinde gelişmiştir.


Evlerin mekânsal boyutları “mağ” adı verilen birim modülün (3-4 metre) katları şeklinde gelişmiştir. Yapısal zorunluluk ve malzeme olanaklarından ortaya çıktığı belirtilen bu sistemde, yapının döşeme kuruluşunda taşıyıcı kiriş işlevi üstlenen ahşap boyutlarının 6,5-7 metre olmasıdır. Yerleşmenin mimari karakteristiğindeki ayırt edici önemli özelliklerden birisi, kerpiç dolgulu ahşap karkas sistemin dış cephede düşey ahşaplarla kaplanmasıdır. Diğer bir özellik odaların tahta kaplı seki üstü alanı dışındaki tüm döşemelerinin “dere taşı / rıhtım” adı verilen taşla kaplanmasıdır. Ayrıca en üst katı oluşturan dere taşı kaplı “düz dam / yetme”, örtü öğesi olmanın ötesinde önemli bir işlevsel mekân olarak tasarlanmıştır.

Bu icerik 4276 defa görüntülenmiştir.