364
MART-NİSAN 2012
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

YAYINLAR



KÜNYE
DOSYA

“YENİ TARİHÎ YAPI?”: Taksim Topçu Kışlası

Nur Akın, Prof. Dr., İstanbul Kültür Üniversitesi, Mimarlık Bölümü

Topçu Kışlası

Fotoğraflarından da bilindiği gibi Topçu Kışlası, geniş avlusu ve onu çevreleyen uzun kanatlarıyla Taksim Meydanı’nda baskın bir etki yaratan devasa boyutlu bir binadır. Ancak yine de, döneminin İstanbul’a damga vuran kışlaları arasında özel yer tutmuştur. 1909’da askeri amaçlı kullanımı terk edildikten sonra, 1939-40’lardaki yıkım tarihine kadar çeşitli işlevlerde kullanılmıştır. Avlusunun çok geniş olması nedeniyle, bir süre futbol stadı olarak da değerlendirildiği bilinmektedir. (1) (Resim 1)

Gezi Parkı

1936 yılından itibaren İstanbul’un ilk nazım planını hazırlamakla görevlendirilen Fransız şehirci-mimar Henri Prost, dönemin ünlü büyük başkentlerinin planlanmasında özel önem verilen kamuya açık yeşil alanlar oluşturmayı, İstanbul için de planın önemli hedeflerinden biri olarak ele almıştır. Bu çerçeve içinde, Tarihî Yarımada’da 1 No.lu Park / Arkeolojik Park, Beyoğlu bölgesinde de Taksim Gezisi’nden o tarihlerde gelişmekte olan Harbiye’ye doğru uzanan 2 No.lu Park’ı planlamıştır. 1939 yılında yıkımına başlanan Topçu Kışlası’nın yerinin temizlenmesiyle elde edilen geniş alan için 1939-42 yılları arasında geliştirilen park tasarımı, 1943 yılında tamamlanan uygulamasıyla, nitelikli bir tasarım örneği sergilemiştir.

Bugün de onca değişime rağmen görüldüğü gibi, kışlanın yerine parkı meydanla bütünleştiren, dolayısıyla da Taksim Meydanı’na açılan, basamaklarla yükseltilmiş bir teras düzenlenmiştir. (2) (Resim 2) Parkın, günümüzde de yer yer ayakta duran taş korkuluklarının tasarımı, platforma çıkan basamakların niteliği, parka ne denli özenildiğini göstermektedir. Ayrıca, park içinde yer alan tarihî ağaçlar, bugün de etkileyici yeşil bir görünüm sunmaktadır. (3)

Gezi Parkı, yaklaşık 70 yıldan bu yana halka açık yeşil alan olarak bölgenin önemli bir eksikliğini gidermektedir. Dolayısıyla da park, gerek kentsel tasarım açısından özel nitelik taşıyan elemanları, gerekse de ağaçları ve iç yollarıyla, bölgenin tek yoğun yeşilidir. Ayrıca hepsi bir yana, Cumhuriyetin ilk yıllarında dönemin ünlü şehirci ve mimarına ısmarlanmış ve özenle tasarlanmış tarihî değerli bir parktır. Bu nitelikleriyle, bugün “bakımsız ve güvensiz olduğu” ileri sürülerek gözden çıkarılması yerine, dünyanın tüm uygar ve gelişmiş kentlerindeki parklar gibi İstanbul’a yakışır derecede “bakımlı ve güvenli” hale getirilerek, kent yaşamıyla bütünleştirilmelidir. (Resim 3-6) Bu da, halen hedeflendiği gibi tamamen farklı bir niteliğe dönüştürülmesi değil, sıhhileştirilerek 70 yıllık kamu yeşili olma özelliğinin sürdürülmesi anlamına gelmektedir. (4)

Yıkılmış ve Günümüze Herhangi Bir Kalıntısı Kalmamış Tarihî Yapının Tescili ve Yeniden Yapımı

1939-40 yıllarında 30 yıllık terk edişten sonra yıktırılan Topçu Kışlası, yukarıda da değinildiği gibi, yapıldığı dönemin askerî bina yapma eğilimine paralel olarak inşa edilmiş, mimari açıdan “oryantalist” denilebilecek türden büyük boyutlu bir yapıydı. Günümüze dek ayakta kalabilseydi, döneminin mimari özelliklerini sergileyen anıtsal bir tarihî yapı olarak tescil edilebilirdi. Ancak bilindiği gibi, kışladan (bazı fotoğrafları dışında) bugüne ulaşan herhangi bir kalıntı yoktur. Tabii, yetersiz ve fazla varsayıma dayalı olarak da olsa, eldeki görsel malzemeyle yapıyı yeniden inşa etmek mümkündür. Ancak “tarihî yapı” adından da açıkça anlaşıldığı gibi, herşeyden önce tarihî bir belgedir. Yapıldığı dönemden günümüze dek geçirdiği süreçte, özgün halinin tarih boyu uğradığı değişikliklerle, yani yılların katkılarıyla günümüze ulaşmıştır. Korunmasını “tarihî” olmasına borçludur. Dolayısıyla uluslararası koruma ilkeleri çerçevesinde, bir tarihî yapıyı yeniden yapma, tartışılması çok gerilerde kalmış, kabul edilmesi söz konusu olmayan bir yaklaşımdır. “Yeni tarihî yapı”, özgünü taklit eden / etmeye çalışan bir yapıdır, kopyadır, aldatıcıdır. Bu uygulamayı gerçekleştirmek için bütünüyle yok olmuş, herhangi bir kalıntı izi bile kalmamış, üzerine 2 No.lu Park gibi başka bir tarihî katman gelmiş olan bu yapıyı tekrar yapabilmenin yolunu açmak üzere tescil etmek, korumanın özüne aykırıdır. Bu tehlikeli anlayışın devamlılığı durumunda, İstanbul’da giderek yaygınlaşan eğilim paralelinde, yok olmuş tarihî yapıların tescil edilerek yeniden yapımı gibi yinelenen bir tablo ortaya çıkacaktır. Böylece çok sayıda “yeni-eski” ile sahte bir kentsel tarihî görünüm yaratılacaktır. (Resim 7)

İstanbul gibi tarihî birikimiyle dünyada özel yer tutan bir kentte, bu tür niteliksiz yaklaşımlar kentin değerini önemli ölçüde zedeleyecektir. Taksim Meydanı’nın köşesinde, çok merkezî bir konumda yeniden inşa edilecek devasa boyutlu Topçu Kışlası, bir taraftan bölge için çok değerli tarihî kamusal yeşili ortadan kaldırırken, diğer taraftan da otel, alışveriş merkezi, yayalaştırılması öngörülen Taksim Meydanı’nda büyük gereksinim oluşturacak otopark vb. salt rant getirici işlevlerle donatılacak taklit kütlesiyle, İstanbul’un en önemli odak noktalarından birinde, kentin zaten yok olmakta olan özgün tarihî değerlerine bir darbe daha vuracaktır.

NOTLAR

1. J. Pervititch haritasının 1925 tarihli ve 12 no.lu Taksim paftasında, kışla avlusunun “halen stadyum olarak kullanıldığı” belirtilmektedir.

2. Bilsel, Cânâ, 2010, “Serbest Sahalar: Parklar, Geziler, Meydanlar…”, İmparatorluk Başkentinden Cumhuriyet’in Modern Kentine: Henri Prost’un İstanbul Planlaması (1936-1951), İstanbul Araştırmaları Enstitüsü Yayını, İstanbul, s.359.

3. Parkın özenli düzenini yansıtan planını, J. Pervititch haritasının 1943 tarihli ve 12B no.lu paftasında görmek mümkündür.

4. J. Pervititch haritasının 1925 tarihli ve 12 no.lu paftasında, kışlanın hemen ötesindeki yeşil alan da, 19. yüzyılın ikinci yarısında 6. Daire-i Belediye tarafından düzenlenen Belediye Bahçesi’ne işaret etmektedir. Aynı belediye, yapılaşmaya açılan Tepebaşı Bahçesi’nin düzenlemesini de gerçekleştirmişti.

Bu icerik 6109 defa görüntülenmiştir.