408
TEMMUZ-AĞUSTOS 2019
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

  • Mryleia Antik Kenti: Tarihin Üzerinde Yapılaşmak
    Defne Benol , Mimarlar Odası Bursa Şubesi önceki dönem MD-ÇED Kurulu Sekreteri
    Kübra Eğri, Mimarlar Odası Bursa Şubesi Mesleki Denetim Görevlisi
    Belçin Balçık, Mimarlar Odası Bursa Şubesi Mesleki Denetim Görevlisi

  • İyi İnsan, İyi Mimar
    Nilgün Fehim Kennedy, Dr., Bilkent Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Emekli Öğretim Görevlisi

  • Alglerle Yeşeren Cepheler
    Ayça Tokuç, Doç. Dr., DEÜ Mimarlık Bölümü
    Gülden Köktürk, Yrd. Doç. Dr., DEÜ Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü
    Kutluğ Savaşır, Yrd. Doç. Dr., DEÜ Mimarlık Bölümü

YAYINLAR



KÜNYE
MİMARLIK TARİHİ

İstanbul Davud Paşa Camisi Hakkında Yeni Bir Belge

Zeynep Ceran Keçici, Arş. Gör. Dr., MSGSÜ Mimarlık Bölümü
Deniz Mazlum, Prof. Dr., İTÜ Mimarlık Bölümü

Başbakanlık Osmanlı Arşivi oldukça önemli bilgi ve belgeleri bünyesinde bulundurması nedeniyle dikkatli bakan bir gözün çok farklı okumalar yapmasına imkan sunuyor. İstanbul Davut Paşa Camisi’nin tarihini özellikle de 19. yüzyıldaki kurumlar arası yazışmalar üzerinden okuyan yazarlar, o dönemde yaklaşık 400 yaşında olan tarihî bir yapıya Osmanlıların nasıl yaklaştığını da anlamamızı sağlıyor.

 

Kültür varlıklarının onarım kayıtlarını incelemek ya da konuyla ilgisi dolaylı gibi görünen kimi arşiv belgelerini etraflıca irdelemek, bu varlıkların tarihini aydınlatmada değerli veriler sağlamaktadır. Gerçekten de, inşa tarihlerinden itibaren çeşitli nedenlerle geçirdikleri değişim ve dönüşümleri yapılar üzerindeki izlerden saptamak her zaman kolay olmadığından, süreci anlamayı kolaylaştıran en değerli kaynakların başında arşiv belgeleri gelmektedir. Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde bulunan bir dizi yazışma da, İstanbul Tarihî Yarımadası’nda, merkezden uzak bir bölgenin gelişiminde önemli bir paya sahip olan Davud Paşa Külliyesi yapılarının 19. yüzyılda geçirdiği bazı değişimleri ortaya koyarak, özellikle caminin tarihine katkılar sunmaktadır.

İstanbul’un fethini izleyen yıllarda, şehrin iskanı için, önde gelen devlet adamlarının yapılar inşa ettirdikleri ve yeni yerleşimlerin bu yapılar etrafında geliştiği bilinmektedir. Sultan II. Bayezid döneminde yaklaşık 15 yıl (1483-1497) sadrazamlık yapan Davud Paşa da, Tarihî Yarımada’nın 7. tepesinde, eğimin görece azaldığı yerde inşa ettirdiği külliye ile bölgenin gelişimine katkı sağlayan kişilerden biri olmuştur. Davud Paşa ayrıca İstanbul dışında

Anadolu ve Rumeli vilayetinde(1) de yapılar inşa ettirmiş, birçok arazi ve köy vakfetmiştir. İstanbul’da, külliyesini yaptırmak için seçtiği bölge, Bizans döneminin ana ulaşım aksı olan Mese ile İmparator Konstantin dönemi suru üzerindeki ana kapılardan olan Ese Kapı’nın kesiştiği noktanın çok yakınında yer almaktadır. Külliyenin yeri, 1546 (953) tarihli İstanbul Vakıfları Tahrir Defteri’nde, “Nezd-i Dikilü Taş der Bazar-ı zenan” şeklinde tarif edilmektedir. Bazar-ı zenan, Arkadius Sütunu’nun (Dikilitaş) etrafında kurulan ve bölgeye de bir dönem adını veren Avrat Pazarı’dır. Bu bölgede ve yakın çevresinde, izleyen yüzyıllarda dört büyük külliye daha inşa edilecek, Sadrazam Davud Paşa bölgeyi imar eden ve canlandıran bir öncü durumuna gelecektir.(2) (Resim 1)

DAVUD PAŞA KÜLLİYESİ’Nİ OLUŞTURAN YAPILAR

Davud Paşa Külliyesi’nin merkezini cami, medrese, sıbyan mektebi ve imaret yapıları oluşturmaktadır. Bu yapılar için tesis edildiği söylenen diğer yapılar ise vakıf tahrir defterlerine göre; iskele hamamı, han, çifte hamam ve sayısı 100’ü aşkın hücre ve dükkânlardır.(3) Külliyenin yapım yılı kaynaklarda 1485 (890) olarak geçmektedir. Türbe ise külliyeye, Davud Paşa’nın 20 Ekim 1498 (4 Rebiülevvel 904) tarihindeki vefatı üzerine 1499-1500 (905) yılında eklenmiştir.(4) Bu yapılardan cami, medrese, iskele hamamı, çeşme ve türbe günümüze ulaşırken imaret, büyük hamam ve han yapıları çeşitli nedenlerle yok olmuştur. Sıbyan mektebi ise 19. yüzyılın ilk yarısında yapıldığı bilinen rüştiye binası ile birlikte hizmet vermiş, daha sonra yıkılarak tamamen ortadan kalkmıştır. (Resim 2) Davud Paşa’nın bölgenin kentsel ve mimari gelişimine sağladığı katkının bir sonucu olarak semt de onun adıyla anılmaya başlanmıştır. Öyle ki, doğrudan Davud Paşa tarafından vakfedilmediği halde bölgedeki mahkeme, iskele, değirmen ve rüştiye yapıları da semtin adı nedeniyle “Davud Paşa” ismini taşımaktadır.

Bu çalışmada incelenen belgeler, Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde, Maarif-i Umumiye Nezareti / Mektubi Kalemi evrakı arasında yer alan ve 29 Eylül 1895’ten başlayarak yaklaşık dört ay boyunca süren yazışmalar ile bunların ekindeki vaziyet planı çizimidir. Davud Paşa Camisi arkasındaki bostanın satılarak Davudpaşa Rüştiyesi’nin(5) bahçesi olarak kullanılması talebini aktaran bu yazışmalar, konuyla ilgili iki bakanlık olan Evkaf Nezareti ile Maarif Nezareti arasında yapılmıştır. Bu çalışmada, anılan bu belgelerin yanı sıra, Vakıflar Genel Müdürlüğü (VGM) Arşivi’nde yer alan, Davud Paşa Camisi’nin 1964-1965 onarımlarına ait fotoğraflardan da yararlanılmıştır.

Davudpaşa Mahallesi’ndeki Medrese Sokağı’nda bulunan bahçenin Davudpaşa Rüştiyesi’nce kullanılması isteğinin ilk olarak 7 Ağustos 1892 (14 Muharrem 1310) tarihinde gündeme geldiği anlaşılmaktadır.(6) Belgede, adı geçen bahçenin yarı hissesine sahip olan İhsan Efendi’nin mirasçısı olmadan vefat etmesi nedeniyle arazinin başkasına bırakılmaması ve değerinin Evkaf Nezareti tarafından bildirilmesi talep edilmiştir.

Bu talebin ardından, ilgili bahçenin satışı konusunun 1895 yılı sonunda yeniden gündeme geldiği görülmektedir.(7) Evkaf-ı Hümayun Nazırı Abdullah Galib Paşa tarafından Maarif Nezareti’ne hitaben yazılan yazıda; 7 Ağustos 1892 tarihli istek uyarınca, yarı hissesi mirasçısı olmadan vefat eden İhsan Efendi’den devlete kalan iki hisseli bahçenin başkasına satılmayarak, bitişiğindeki rüştiye mektebi tarafından kullanılmak istenmesi nedeniyle; bahçeye 18.470 kuruş değer biçildiği ve bunun 6.157 kuruşluk kısmının İhsan Efendi’den kalan kısma ait olduğu belirtilmiştir. Fakat yazının devamında, adı geçen bahçenin Davud Paşa Camisi’nin mihrap yönüne bitişik olması, medreseye yakınlığı ve içerisinde Davud Paşa’nın kızı ile birlikte üç kabrin bulunması nedeniyle satışının uygun olmadığı bildirilmiştir. Bu karara gerekçe olarak bahçe hisselerinin satışı halinde ileride bu alana bina yapılması durumunda, caminin bahçe yönündeki pencerelerinin kapanması ve bahsedilen kabirlerin yapı altında kalması ihtimali gösterilmiştir. Satışın ancak Maarif Nezareti tarafından cami ve kabirler için gerekli olan alanın bırakılması ve bahsedilen diğer yarı hissenin satın alınması durumunda, hazinenin bilgilendirilmesinin ardından gerçekleştirilebileceği bilgisi ise metnin sonuna eklenmiştir.

23 Ocak 1896 (11 Kanun-i Sani 1311) tarihine kadar süren yazışmalar sonucunda bahçede bulunan kabirlerin etrafının demir parmaklık ve muhkem (sağlam) duvarla çevrildiği, ayrıca bahçe üzerine dükkan ya da ev gibi yapıların inşa edilmesinin kesinlikle mümkün olmadığı belirtilerek rüştiye bahçesi olarak kullanımının kabul edildiği görülmektedir.

1885 TARİHLİ PLANIN SAĞLADIĞI VERİLER

Arşivde, yazılı belgelerin yanı sıra konu ile ilgili bir de vaziyet planı bulunmaktadır.(8) “Davud Paşa Mahallesi Medrese Sokağı’nda 10 numara ile murakkam bostanın bir kıt’a mevki-i haritasıdır” başlığını taşıyan 4 Eylül 1885 (23 Ağustos 1301) tarihli plan ve üzerindeki tanımlar Davud Paşa Külliyesi yapılarından cami ve türbe ile yakın çevrelerinin 19. yüzyıl sonundaki durumunu göstermesi bakımından önemlidir. (Resim 3)

Vaziyet planı; çizim üzerinde ölçek bulunmadığı için, ölçüsü bilinen yapılar yardımıyla oranlanarak yapılan hesabına göre, Davud Paşa Camisi’ni içine alan yaklaşık 17 dönümlük bir alanı kapsamaktadır. Belge görsel olarak incelendiğinde, farklı renk kullanımları göze çarpmaktadır. Çizimde bahçe ve bostanlar yeşil, şadırvan gibi su ögeleri mavi, menzil olarak adlandırılan konutlar ise sarı kontur çekilerek ifade edilirken cami ve türbenin iç mekânları ile kabir olarak gösterilen etrafı çevrili kısımlar tamamen koyu yeşil ile boyanmıştır. Cami ve türbenin duvarları ise açık pembe olarak gösterilmiştir.

Vaziyet planı günümüz hâlihazır planı ile çakıştırıldığında, yönlerde bazı kaymalar olsa da sokak hatlarının benzer olduğu anlaşılmaktadır. Planda, günümüzdeki Davutpaşa Medresesi Sokağı aynı adla gösterilmiş, Koca Mustafa Paşa Caddesi ise “Koca Mustafa Paşa’dan Cerrah Paşa’ya mürur eden tarik” şeklinde ifade edilmiştir.

Planda dikkat çeken bir diğer nokta ise günümüzde yoğun bir yerleşimin görüldüğü Ağababa Sokağı ve Ağababa Çıkmazı üzerinde 19. yüzyıl sonuna kadar “İzzetli Mehmed Ziya Efendi’nin bahçesi” olarak tanımlanmış geniş bahçelerin yer almasıdır. Külliye güney yönünden ise günümüzde olduğu gibi o yıllarda da yapılar ile çevrelenmiştir. Ana hatları ile çizilen bu konut yapıları, “Sadettin Efendi’nin menzili”, “Süleyman Efendi’nin menzil ve bahçesi”, “Miralay Raşit Efendi’nin menzili” gibi ifadelerle belirtilmiştir. Çizimde kabristan girişi caminin son cemaat yeri batısında, cami avlusu ise şadırvan yönünde gösterilmiştir. Bahçe içerisinde şadırvan ile benzer şekilde mavi olarak çizilmiş daire bir kuyuyu ifade etmektedir.

Vaziyet planında, metinde geçen ve rüştiye bahçesi olarak kullanılması istenen bahçenin yeri ve büyüklüğü (3.079,5 murabba(9) görülebilmektedir. Bahçe içerisinde yer almaları sebebiyle alanda inşaat yapılmasına izin verilmeyen kabirlerin günümüzdeki hazire sınırı dışında bulunması, doğuda Davud Paşa Medresesi Sokağı ile sınırlanan hazirenin erken dönemde batı yönünde daha geniş bir alana yayıldığını düşündürmektedir.

Adı geçen üç kabirden biri, plan üzerinde “Davud Paşa merhumun kerimesinin kabri” ifadesi ile tanımlanan Davud Paşa’nın kızına ait kabirdir. Diğer iki kabirden birinde “Hatip Efendi’nin kabri” yazarken üçüncü kabir ise diğerlerinden daha büyük bir alanda gösterilmesine rağmen, vaziyet planında sadece “kabir” ifadesi ile belirtilmiş ve kime / kimlere ait olduğuna dair bilgi verilmemiştir.(10) “Hatip Efendi”nin külliyede bulunan camide ya da eğitim yapılarından birinde görevli olduğu sanılmaktadır.(11) Günümüzde Davutpaşa Anadolu Lisesi’nin ek binası civarında olması gereken bu üç kabrin yeri bulunamamıştır. Bu alanda ciddi hafriyat yapıldığı, okul bahçesi ile hazireyi ayıran istinat duvarlarından anlaşılmaktadır. Yapılan araştırma, içerisinde Davud Paşa’nın kızının da bulunduğu bu kabirlerin Davud Paşa Türbesi içerisine ya da Davud Paşa Camisi haziresine taşındığını gösteren bir bulguya işaret etmemiştir.

Vaziyet planından yapısal anlamda elde edilebilen bir başka önemli veri, Davud Paşa Camisi’nin 18. yüzyılda kubbeli bir revak ile çevrili olan(12) ve 1 Mart 1855 (11 Cemaziye’l-ahir 1271) günü yaşanan ve büyük yıkımlara neden olan Bursa depreminde ağır hasar gördüğü bilinen(13) son cemaat yerinin, depremden 30 yıl sonrasına ait bu belgede duvarla çevrili olarak gösterilmiş olmasıdır. Davud Paşa Camisi’nin son cemaat yerinin kapatılması ile ilgili olarak, Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde bulunan belgeler araştırılmış ve ilginç verilere ulaşılmıştır.

Konu ile ilgili ilk belge 23 Ocak 1857 (27 Cemaziye’l-evvel 1273) tarihlidir ve Davud Paşa Camisi’nin depremde hasar gören kısımlarının tamiriyle ilgilidir.(14) Evkaf-ı Hümayun’a gönderilmiş olan bu belgede, Davudpaşa Mahallesi sakinlerinin yaşanan deprem sebebiyle son cemaat yeri de dâhil olmak üzere pek çok mekânı hasar gören caminin, acilen tamir edilmesi yönündeki isteği yer almaktadır. Metin, mahallelinin daha önce de benzer istekle başvuru yaptığını, fakat yapılan keşif sonrasında 83.000 kuruşa tamir olacağı anlaşılan caminin onarımına henüz başlanmadığını da ortaya koymaktadır. Mahalle sakinleri, yapılacak onarım sonrasında caminin son cemaat yerinin kaldırılacağına dair söylentiler olduğunu ve mahalle nüfusunun kalabalık olması nedeniyle bunun da özel günlerde nüfusa yetmeyeceğini belirterek caminin bütün olarak tamir edilmesini talep etmektedir. Davud Paşa Camisi’nin altı yıl sonra bir onarım daha geçirdiği Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde yer alan 15 Kasım 1863 (3 Cemaziye’l-ahir 1280) tarihli bir belgeden(15) anlaşılmaktadır. İlgili Meclis-i Vala mazbatasında, hasar gören Davud Paşa Camisi’nin son cemaat yerinin çatısının ahşap olarak kapatılması ve üzerine kiremit döşenmesi işinin 52.000 kuruş karşılığında Beşiktaşlı Yedan Kalfa’ya verildiği belirtilmiş ve böylesi önemli yapıların harap durumda bırakılmalarının uygun olmadığı gerekçesiyle işin ilkbaharda bitirilmesi istenmiştir.

Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde bulunan, 1885-1887 yılları arasında Davud Paşa Camisi’nin ağır hasar gören kubbe ve benzer kısımlarının onarımı ile ilgili üç adet belge(16) ve eklerinden, 19. yüzyılın sonlarındaki bir onarım için yazışmaların yaklaşık 16 ay boyunca devam ettiği anlaşılmaktadır. Dönemin onarım teknikleri ve onarımda kullanılan malzemeler hakkında bilgi vermeleri açısından önemli olan bu belgelerdeki veriler incelendiğinde, bu onarımın özellikle ana kubbede meydana gelen hasarları gidermeyi amaçladığı görülmektedir. Fakat belgelere göre, yapılan ilk keşfe göre 11.162,5 kuruş olan onarım maliyeti, ikinci keşifte dört katından fazla artmıştır.

15 Aralık 1886 (18 Rebîü’l-evvel 1304) tarihinde Şûrâ-yı Devlet Reisi Ahmed Arifi Paşa tarafından şehremanetine gönderilen yazıda, keşfe kıyasla dört kat fazla masraf çıkmasının sebebinin açıklanması istenmiş; 29 Ocak 1887 (4 Cemâziye’l-evvel 1304) tarihinde Şehremîni Ahmed Mazhar Paşa tarafından cevap niteliğinde gönderilen aynı belgedeki yazıya ise hendesehanenin verdiği ayrıntılı keşif eklenmiştir. Yeni çıkan bu masrafların ayrıntılı olarak aktarıldığı belgeye göre, eklenen masrafların 25.102 kuruşluk bölümü son cemaat yerinin, sıva, boya ve cam-çerçevelerinin yapılarak üzerine ahşap tavan inşası, kapılar ve şadırvan tamiri için gerekli olduğunu söylemektedir. Davud Paşa Camisi’nin son cemaat yerinin duvarla kapatılması ve üzerine ahşap çatı yapılması hakkındaki, daha önce sözü geçen 23 Ocak 1857 tarihli belgeden yaklaşık 30 yıl sonra yeniden ahşap tavan, kiremit kaplama, sıva, boya, doğrama gibi kalemlerin de gündeme gelmesi 1855 Bursa Depremi’nden itibaren gündemde olan son cemaat yeri onarım işlemlerinin nitelikli olarak yapılmadığını ya da onarıma hiç başlanmadığını düşündürebilir. Bununla birlikte 1965 yılına ait bir fotoğrafta üst üste iki adet çatı izinin görülmesi, son cemaat yeri üst örtüsünün bu iki tarihte farklı şekillerde inşa edildiği biçiminde de yorumlanabilir. (Resim 4)

DAVUD PAŞA CAMİSİ’NİN 1960’LARDA BAŞLAYAN ONARIMLARI

Davud Paşa Camisi’nin 1964-1965 ve 1973 yıllarında yeniden onarım geçirdiği bilinmektedir. 1964 yılında başlayan onarımda 19. yüzyılda duvarla kapatılarak ahşap çatı ile örtülen son cemaat yeri özgün şekli olan beş kubbeli revaklı haline geri döndürülmüştür. Bu amaçla ahşap çatı kaldırılarak kurulan iskele yardımıyla kubbe ve revak strüktürü oluşturulmuştur. Son cemaat yerini kapatan duvarlar yıkılmış ve duvar içerisinde kalan revak sütunları ortaya çıkartılmıştır.

Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi’nden ulaşılan fotoğraflardan son cemaat yerinin geçirdiği onarımın aşamaları takip edilebilmektedir. Resim 5 ve 6’da onarım öncesindeki ahşap karkas çatı görülmektedir. Kiremit kaplı çatının, yatay mahyası cümle kapısı duvarına bitişik, üç yöne eğimli bir kırma çatı olduğu ve ana mekân boyunca aynı duvarda bulunan özgün revak kemerlerinin orta hizasına kadar yükseldiği anlaşılmaktadır. Çatı, tabhane cepheleri hizasından kırılarak kemerlerin üzengi seviyesinde son bulmaktadır.

Resim 4’te çatının kaldırılmasının ardından duvarda bıraktığı iz görülebilmekte, ana kubbe kasnağı üzerinde ikinci bir kırma çatının izi dikkat çekmektedir. Çatı izi tabhaneler üzerinde de devam ederek tüm cephe boyunca takip edilebilmektedir. Mevcut çatıdan daha yüksek ve beşik çatı şeklinde olduğu sanılan çatı izinin hangi tarihte kullanılan bir örtüye ait olduğu net olmasa da; daha önce bahsedilen 1857 ve 1887 yıllarındaki onarımlara ait olmaları muhtemeldir.

Restorasyon öncesi fotoğraflarından Davud Paşa Camisi’nin özgün halinde revakları taşıyan sütunların, başlıkları ile birlikte son cemaat yerini kapatan duvar örgüsü içinde bırakıldığı anlaşılmaktadır. (Resim 7) Restorasyonda bu duvarın kaldırılmasının ardından ortaya çıkartılan sütunların metal gergiler ile güçlendirilerek kullanıldığı, bazılarının başlıklarının yeniden yapıldığı görülmektedir. Sütunların yerleştirilmesinin ardından kurulan iskele yardımıyla revak kemer ve kubbeleri yeniden inşa edilmiştir. (Resim 8-9)

1885 tarihli vaziyet planı, caminin yakın çevresindeki ilginç ögeleri ve son cemaat yeriyle ilgili mimari ayrıntıları aydınlatmanın yanı sıra, Davud Paşa Camisi’nin tabhane odalarıyla ilgili veriler de sunmaktadır. Planda caminin iki yanında bulunan tabhane odaları dikdörtgen şeklinde tek mekân halinde gösterilmiştir ve çizimde bu mekânlardan cami harimine geçiş olduğu görülmektedir. Günümüzde doğu ve batı yönünde ikişer adet kubbeli birimden meydana gelen tabhane odalarından cami harimine vaziyet planındaki gibi bir geçiş bulunmamakla birlikte; tabhane odalarının kuzey yönünde bulunan mekânlarından cami avlusuna kemerli bir açıklıktan ulaşılabilmektedir. (Resim 10)

SONUÇ

Davud Paşa Camisi’nin 19. yüzyılından bir kesit sunan arşiv belgeleri, yapının onarım tarihine değerli katkılar sağlamanın yanı sıra, o dönemde yaklaşık 400 yaşında olan tarihî bir yapıya Osmanlıların nasıl yaklaştığını da göstermektedir. Külliye çevresindeki dokunun geçirdiği dönüşümü, caminin plan şemasında meydana gelen, özellikle de son cemaat yerinin uğradığı değişiklikleri de sergileyen bu belgeler, Osmanlı arşiv malzemesinin, mimarlık tarihi ve restorasyon araştırmalarındaki önemini de bir kez daha kanıtlamaktadır. Yaklaşık 130 yıl önce hazırlanmış, vaziyet planı niteliğindeki çizimin grafik özellikleri de incelenmeye değer veriler içermektedir.

Belgeler, bugüne ulaşmayan ögelerin yalnız imaret, sıbyan mektebi, han ve dükkânlardan ibaret olmadığını; külliye bünyesinde yer alan ve biri bani Davud Paşa’nın kızına ait olan mezarların da tümüyle ortadan kalktığını ortaya koymaktadır. Bazı külliye yapılarıyla birlikte Davud Paşa’nın kızına ait mezarın da hiçbir iz bırakmadan ortadan kalkmış olması, devlet hiyerarşisinde üst sıralarda yeri olan bir sadrazamın bıraktığı mirasın bile bir bütün olarak korunamadığını, bazı ögelerinin kent belleğinden silinerek mimari koruma konusundaki başarısızlıklar listemize eklendiğini göstermektedir.

NOTLAR

1. Davud Paşa’nın Anadolu vilayetinde Bursa, Yenişehir, Beypazarı ve İzmit’te; Rumeli vilayetinde ise Aydos, Varna, Edirne, Tatarpazarı, Üsküp ve Manastır’da vakıfları bulunmaktadır.

2. 16. yüzyılda Haseki ve Cerrah Paşa Külliyeleri; 17. yüzyılda Bayram Paşa Külliyesi ve 18. yüzyılda Hekimoğlu Ali Paşa Külliyesi.

3. Barkan, Ömer Lütfi; Ayverdi Ekrem Hakkı, 1970, İstanbul Vakıfları Tahrir Defteri 953 (1546), İstanbul Fetih Cemiyeti Yayınları, İstanbul, ss.345-347.

4. Ayverdi, Ekrem Hakkı, 1989, Osmanlı Mi’mârîsinde Fatih Devri (1451 - 1481), cilt:3, İstanbul Fetih Cemiyeti Yayınları, İstanbul, ss.327-337.

5. Davud Paşa’nın doğrudan vakfetmediği, adını semtten alan yapıların başında bulunan “Davudpaşa” kelimesi bitişik yazılmıştır.

6. Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA) -MF.MKT.147.4

7. BOA-MF.MKT.303.21

8. BOA-MF.MKT.303.21.6

9. “Murabba” arşın kare anlamında olup, burada belirtilen rakam yaklaşık 1732 m2’ye karşılık gelmektedir.

10. Haluk Şehsuvaroğlu, Cumhuriyet gazetesinde tefrika edildikten sonra derlenerek yayımlanan Asırlar Boyunca İstanbul kitabında şu bilgiyi vermektedir: “Caminin hareminde ayrı bir türbede IV. Murad devrinde nakibüleşraf bulunan Ankaravi Sofi Emir Mehmed Esad Efendi ve büyük oğlu Seyid Mehmed Efendi gömülüdür.”

11. Mevcut hazirede yer alan tek hatip kabri, Davud Paşa Hatibi İbrahim Efendi’ye (Ö:1215/1800) aittir.

12. Mazlum, Deniz, 2011, 1766 İstanbul Depremi - Belgeler Işığında Yapı Onarımları, İstanbul Araştırmaları Enstitüsü, İstanbul, s.133.

13. Baysun, Cavid, 1953, Cevdet Paşa-Tezakir, Türk Tarih Kurumu Yayınları, cilt:2-22, Ankara, s.33.

14. BOA-A.}MKT.NZD.211.15.1

15. BOA-MVL.858.31.1

16. BOA-İ.ŞD.78.4615.1 / BOA-İ.ŞD.84.5024.1 / BOA-ŞD.111.14.1

Bu icerik 1689 defa görüntülenmiştir.