408
TEMMUZ-AĞUSTOS 2019
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

  • Mryleia Antik Kenti: Tarihin Üzerinde Yapılaşmak
    Defne Benol , Mimarlar Odası Bursa Şubesi önceki dönem MD-ÇED Kurulu Sekreteri
    Kübra Eğri, Mimarlar Odası Bursa Şubesi Mesleki Denetim Görevlisi
    Belçin Balçık, Mimarlar Odası Bursa Şubesi Mesleki Denetim Görevlisi

  • İyi İnsan, İyi Mimar
    Nilgün Fehim Kennedy, Dr., Bilkent Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Emekli Öğretim Görevlisi

  • Alglerle Yeşeren Cepheler
    Ayça Tokuç, Doç. Dr., DEÜ Mimarlık Bölümü
    Gülden Köktürk, Yrd. Doç. Dr., DEÜ Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü
    Kutluğ Savaşır, Yrd. Doç. Dr., DEÜ Mimarlık Bölümü

YAYINLAR



KÜNYE
KRİZ ORTAMINDA MİMARLIK

Neoliberal Politikaların Kentsel Planlamaya Etkisi: Ankara Çeper Alanı Üzerinden Bir Değerlendirme

Özgül Acar Özler, Dr., Gebze Teknik Üniversitesi, Şehir ve Bölge Planlama Bölümü

Geçtiğimiz sayıda yer verdiğimiz “Götürüsü Yüksek Bir Proje: Ankapark” makalesinin ardından bu sayıda da projenin geçmişine dönerek “Ankapark”a dönüşmeden önceki hali olan “Temapark”a yakından bakıyor ve rant kaygısıyla projenin gerçekleştirileceği alanda yapılan plan değişikliklerine göz atıyoruz. Anlaşmazlık ve çelişki durumunda sürecin kendini yeniden nasıl yapılandırdığını alan çalışması üzerinden gözler önüne seren yazar, merkezî ve yerel yönetimlerin çıkar sağlamak uğruna hukuka ve planlama usul ve esaslarına aykırı uygulamalarına işaret ediyor.

 II. Dünya Savaşı’ndan itibaren tüm dünyada ekonomiye egemen olan Keynesçi sosyal refah politikaları 1970'li yıllarla birlikte büyük bir krize girmiş ve bu krizin en önemli nedeni dağıtıcı ve koruyucu nitelikleri ile sosyal refah devleti anlayışı olarak gösterilmiştir. Kapitalist ekonominin bu krizine(1) çözüm olarak ortaya çıkan neo-liberalizm tüm dünyada ve Türkiye'de 1980’li yıllarda etkili bir paradigma olarak ortaya çıkmıştır. Özellikle 2000’li yıllarda pekişen neo-liberal politikalar Türkiye kentsel planlama ve politikalarında da köklü değişim ve dönüşümlere sebebiyet vermiştir. Kentsel kaynakların hakça eşit dağıtılması, düzenlenmesi ve denetlenmesi amacı ile merkezî ve yerel yönetimlerin temel uygulama aracı olan kentsel planlama, kamusal fayda üzerine kurulu meşruiyet zeminini yitirmiştir. Sermaye birikimlerine kaynak aktarmanın yeni biçimi olarak yeniden yapılanan kentsel planlama, ekonomik fayda temelinde şekillenen yeni bir uygulama aracı olarak karşımıza çıkmıştır.(2) Bu yeniden yapılanma sürecinde planlamanın bütüncül, kapsamlı ve hiyerarşik yapısı gibi belirleyici özellikleri aşınmış; özellikle yüksek rant getirisi vaat eden kent parçaları kısa vadeli ve birinden kopuk parçacı planlar üzerinden üretilmeye çalışılmıştır.(3)

Özellikle neo-liberalizmin yeni evresi olarak tanımlanan 2000 sonrası dönemde küresel ve ulusal ölçekte yaşanan ekonomik krizler kentsel mekâna müdahale biçimlerinde ve planlama süreçlerinde önemli değişimlere sebep olmuştur. Ekonomik büyümeyi kentsel mekânının üretimi üzerinden sağlamak isteyen merkezî yönetim, kentlerde oluşan değer artışlarından yararlanmak amacıyla bu artışın yeniden dağılımını bizzat kendisi sağlamak istemiş ve doğrudan bir piyasa aktörü niteliği kazanmıştır.(4) Yasal ve yönetimsel düzenlemeler ile yetkinliğini artırdığı kurumlar üzerinden yüksek değer yaratan kent parçalarına parçacı planlama yöntemleriyle direkt müdahale etmeye başlamıştır. Bu yeni parçacı müdahale biçimlerinden en önemli ve etkin olanı şüphesiz Toplu Konut İdaresi’nin (TOKİ) kentsel dönüşüm ve toplu konut uygulamalarıdır. Bağımsız bir planlama otoritesine dönüştürülen TOKİ, dar gelirli vatandaşlara konut sağlamak yerine, yatırım sermayesini çekmek üzere arsa pazarlayan, projeler üreten ve bu durumdan kar elde etmeye çalışan bir kurum haline gelmiştir.

TOKİ, yerel yönetimler ve sermaye arasında kurulan ilişkiler üzerinden biçimlenen projelerin odağını, rant getirisi yüksek kent parçaları oluşturmakta ve merkezî konumdaki gecekondu alanları, eskiyen kent bölgeleri, kentin çeper bölgesinde henüz yapılaşmaya açılmamış ve gelişme potansiyeli yüksek alanlar, öncelikli müdahale alanları olarak ortaya çıkmaktadır.(5) Planlama süreçleri ile meşrulaştırılamayan bu alanlar TOKİ’nin projeleri ile gelişmeye açılmakta ve oluşturulan ekonomik fayda, kamu yararı adına kullanılmamaktadır.

Bu çalışmanın amacı, 1980 sonrası kentsel planlama sisteminde deneyimlenen neo-liberal değişime temas etmek ve özellikle 2000 sonrası dönemde merkezî yönetimin TOKİ üzerinden kentsel mekâna müdahale biçimlerini alan çalışması ile ortaya koymaktır. Alan çalışması olarak Aşağıyurtcu ve Yukarıyurtcu Mahallesi’nde yer alan ve türlü müdahale biçimleri ile üretilmeye çalışılan 300 hektarlık, mülkiyeti kamuya ait olan bir alan seçilmiştir.

(Resim 1) Söz konusu bölge 1980 sonrası dönemde kentin en spekülatif bölgesi olan güneybatı kent çeperinde yer almakta ve 2000’li yıllardan sonra TOKİ tarafından geliştirilen en önemli rant odaklı projelerden biri olarak ön plana çıkmaktadır. Kamusal fayda gözetilerek planlanması gereken bu alan, rant odaklı yaklaşımlarla önce eğlence parkı olarak planlanmış, sermaye ile anlaşılamaması sonucunda ise yüksek yoğunluklu konut bölgesine dönüştürülmüştür. Ekonomik beklentilerin yönlendirdiği bu planlar şehircilik ilkeleri ve planlama esasları açısından oldukça sakıncalı durumları barındırmaktadır. Bu süreçlerinin ele alınması neo-liberal kentsel planlama politikalarını tanılamayabilmek ve bu politikalara eleştirel bir söylem geliştirmek açısından önem taşımaktadır.

2000 ÖNCESİ KENTSEL PLANLAMA POLİTİKALARI: GÜNEYBATI ANKARA KENT ÇEPERİNDE YETKİ ÇATIŞMASI VE PARÇACI PLANLAR

Keynesyen refah devletinin krizlerine çözüm olarak ortaya çıkan neo-liberalizm, 1980’lerden sonra tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de politika ve uygulamaları yönlendirmiştir. Piyasaya dayalı ekonomik kaygılar merkezî ve yerel yönetimlerin kentsel planlama politikalarını yönlendiren temel etken olmuştur. Sermayenin mekânda hareketini kolaylaştırmak için planlama bir araç haline gelmiş ve esnekleştirilmiştir. Mekânın üretimi kısa vadeli ve parçacı planlar üzerinden sağlanmaya başlanmıştır. Özellikle kentlerin çeper bölgelerinde planlama yetkisinin yerel yönetim ve merkezî yönetim arasında bölünmesi,(6) bu alanların birbirinden kopuk parçacı plan uygulanmaları ile gelişmesini hızlandırmıştır.


Türkiye'nin tüm planlama politikalarında ve uygulamalarında yaşanan hızlı neo-liberal dönüşüm başkent Ankara’da da yoğun bir şekilde gözlemlenmektedir. Ankara'da 1970’li yılların sonunda uygulanmaya başlayan kent bütünü “1990 Ankara Nazım Planı”, 1980’lerden sonra parçacı plan kararları ile manipüle edilmiş; kentsel gelişmeyi kontrol etmek ve yönlendirmek adına kısıtlı bir gelişme önerdiği güneybatı çeper alanı, öngörülmeyen biçimde dönüşmeye başlamıştır. Bölge kısa sürede kentin arsa fiyatlarının en yüksek, el değiştirmelerin en fazla ve rant kaygılarının en yoğun yaşandığı alan haline gelmiştir.(7)

1990’lı yılların başında spekülatif gelişmelere yön vermek amacı ile Ankara Büyükşehir Belediyesi kent bütünü için üst ölçek planlama çalışmalarına başlamıştır. Belediye, yetki alanını genişletmek için güneybatı çeper bölgesinde geniş bir mücavir alan önermiştir. Mücavir alan Bayındırlık ve İskan Bakanlığı tarafından 7 Şubat 1994 tarihinde onanmış fakat hemen sonrasında gerçekleşen yerel seçimlerde farklı bir partinin Büyükşehir Belediye

Başkanlığını kazanması sonucu mücavir alana dair alınmış olan karar Bakanlık tarafından 30  Eylül 1994 tarihinde iptal edilmiştir. Bu durum Büyükşehir Belediyesi ve Bakanlık arasında uzun süren bir dava süreci başlatmıştır. Hukuki süreç devam ederken çeper bölgesinde planlama yetkisini tekrar ele geçiren Bakanlık, 14 Mart 1995 tarihinde 1/25.000 ölçekli “Güneybatı Ankara Gelişme Aksı Planı”nı onaylamıştır. Akabinde de bu plana uygun nazım imar planlarını peş peşe üretmiştir.(8) Bu planlardan biri de 23 Mayıs 1995 tarihinde onaylanan ve çalışma alanının bir kısmını kapsayan 1/5000 ölçekli “Güneybatı Ankara 13. Bölge Nazım İmar Planı”dır.(9) (Resim 2) Köy yerleşmeleri hariç hiçbir yapılaşmanın olmadığı bir bölgede yeni bir gelişmenin önünü açan plan, çalışma alanını ağaçlandırılacak alan önerisi getirmiştir.

1 Ekim 1996 yılında Büyükşehir Belediyesi ve Bakanlık arasında süren dava Büyükşehir Belediyesi lehine sonuçlanmış ve aynı alan bir önceki karara istinaden mücavir alan şeklinde tekrar kabul edilmiştir. Çeper alanda planlama yetkisini devralan Büyükşehir Belediyesi’nin itirazı üzerine önce “Güneybatı Ankara Gelişme Aksı Planı” 20 Ekim 1997 tarihinde iptal olmuş sonrasında 13. Bölge de dahil olmak üzere bu plana göre yapılan tüm 1/5000 ölçekli nazım planlar iptal edilmiştir.(10) Böylesi bir belirsizlik ortamında bölgeye dair rant kaygıları ve spekülasyon baskısı iyice artmıştır. Plan yetkisine tekrar sahip olan Büyükşehir Belediyesi bu esnada üst ölçekli plan çalışmalarına devam etmiştir. Fakat yürürlüğe giren yeni yasal düzenlemeler(11) ile üst ölçek planlama yetkileri Bakanlığa verilmiştir. Bu durumda da Büyükşehir Belediyesi üst ölçekli planlama çalışmalarını sonuçlandıramamıştır. Çalışma alanı da içine alan çeper bölgesi bu dönemde plansız kalmıştır. Üst ölçekli planlar ile gelişmeyi yönlendiremeyen Büyükşehir Belediyesi parçacı plan uygulamalarına devam etmiştir.

2000 SONRASI KENTSEL PLANLAMA POLİTİKALARI: TOKİ ve PARÇACI PLANLARI

2000 sonrasında tüm dünyada ve Türkiye’de yaşanan ekonomik krizler neticesinde merkezî yönetimler kentsel alanlara ekonomik büyümenin aracı olarak bakmış ve bu alanlara yönelik müdahalelerini artırmışlardır. Neo-liberalizmin yeni evresi olarak tanımlanan bu süreçte devlet piyasaya olanak sağlayan rolünden vazgeçmiş ve doğrudan bir piyasa aktörü olarak davranmıştır. Merkezî yönetim spekülatif bir yatırımcı gibi kentlerde rantı artıracak ve bu ranttan faydalanacak planlama politikaları üretmeye başlamıştır. Yasal ve yönetimsel yapıda meydana gelen dönüşümle birlikte, planlama otoriteleri bir yandan daha önceki dönemde olduğu gibi mekân üretme adına yetki alanlarını artırmaya çalışırken diğer yandan da mekânın üretiminden doğan ekonomik faydayı kendilerine aktarmak için alternatif yollar aramıştır.

Bu amaç doğrultusunda Ankara’da mekânın üretimi hususunda yetki çatışması yaşayan iki kurum; Bakanlık ve Büyükşehir Belediyesi işbirliği yapmış ve güneybatı çeper alanına dair üst ölçek planlama çalışmalarını birlikte yürütmüştür. Bu koalisyon tarafından hazırlanan 1/50.000 ölçekli Güneybatı Ankara Metropoliten İmar Planı 24 Şubat 2004 tarihinde Bakanlıkça onaylanmıştır. Çalışma alanı için bir önceki planın ağaçlandırılacak alan önerisini kısmen devam ettiren plan, alanın diğer bölümleri için için gecekondu önleme bölgesi önerisi getirmiştir. Bu plan parçacı olması ve abartılı bir büyüklükte bir alanı yerleşime açması gerekçesiyle 19 Eylül 2006 tarihinde iptal edilmiş(12), kentteki en yoğun gelişme baskısına konu kent parçası yine plansız kalmıştır.

Tüm bu süreçler devam ederken yürürlüğe giren yeni yasalar(13) ile görev tanımı ve etkinliği artırılan TOKİ, plan yokluğu nedeni ile meşrulaştırılmayan güneybatı çeper alanında kalan potansiyel bölgeleri meşrulaştırmak yolunda çalışmalara başlamıştır. Bu bölgelerden biri de bu makalede konu edilen çalışma alanıdır. Mülkiyeti hazineye ait 300 hektarlık çalışma alanı ile birlikte mülkiyeti TOKİ’ye, belediyeye ve şahsa ait toplam 2860 hektarlık alan 27 Şubat 2006 tarihinde Valilik Oluru ile toplu konut alanı olarak ilan edilmiştir.(14)

Bu esnada dünyanın sayılı eğlence parkı sahiplerinden olan Paramount Pictures ve TOKİ arasında dev bir eğlence parkı kurmak için görüşmeler başlamıştır. Toplu konut alanı ilan edilen ve çalışma alanını oluşturan 300 hektarlık hazine arazisinde Temapark’ı kurmak için ilgili şirketle uzlaşıldığını ifade eden dönemin TOKİ başkanı, inşaatın 2007 yılında başlayıp 2-3 yıl içeresinde biteceğini ve on binlerce kişiye istihdam sağlanacağını belirtmiştir.(15) Olumlu süren görüşmeler üzerine yatırımcı şirket ve ortakları ülkeye yabancı yatırımları çekmek için kurulan Türkiye Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı(16) ile birlikte çalışarak Temapark Ortak Girişim Grubunu kurmuş ve alana yönelik fizibilite çalışmalarına başlamıştır.

Bu aşamada TOKİ toplu konut ilan ettiği 2860 hektarlık alanda planlama çalışmalarına başlamıştır. İptal edilmiş “Güneybatı Ankara Metropoliten İmar Planı” üzerinden 1/50.000 ölçekli plan revizyonu, 1/5.000 ölçekli nazım imar planları ve 1/1.000 ölçekli uygulama imar planları TOKİ tarafından hazırlanmış ve onaylanması için Büyükşehir Belediyesi’ne gönderilmiştir.(17) (Resim 3) Büyükşehir Belediyesi 16 Şubat 2007 tarihinde TOKİ’nin göndermiş olduğu planları onaylamış ve 300 hektarlık çalışma alanını “Temakent Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alanı" olarak ayrıca ilan etmiştir.(18) Bu tarih 1982 yılından sonra üretilen ilk üst ölçekli plan olan “2023 Başkent Ankara Nazım İmar Planı”nın da Büyükşehir Belediyesi tarafından onaylandığı tarihtir. (Resim 4) Bu durum hem kentsel planlama açısından hem de hukuki açıdan benzerine az rastlanır, son derece sorunlu durumlara işaret etmektedir.

Öncelikle TOKİ ve Büyükşehir Belediyesi, iptal edilmiş ve artık geçersiz olan bir plan üzerinden revizyon işlemi gerçekleştirmiş ve bu revizyona bağlı olan nazım ve uygulama imar planlarını onaylamıştır. Aynı oturumda onaylanan “2023 Başkent Ankara Nazım İmar Planı” raporunda revizyonu yapılan “Güneybatı Ankara Metropoliten İmar Planı”nı kentsel yayılmaya sebebiyet vermesi, kamu kaynaklarını verimli kullanmaması, yetersiz ve sorunlu olması nedeniyle eleştirilmiştir.(19) Fakat buna rağmen eleştirisi yapılan planın revizyonları onaylanmıştır. Bu noktada belirtmekte fayda vardır ki onaylanan revizyon, planın ilk halinden de fazla alanı daha fazla yoğunluk ile gelişmeye açmıştır.

Bir diğer önemli nokta ise TOKİ tarafından hazırlanan “Temakent Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje” alanına dair planlar ile aynı oturumda onaylanan “2023 Başkent Ankara Nazım İmar Planı” arasında da önemli çelişkilerin ve farklılıkların bulunmasıdır. Aynı alana dair karar üreten, aynı gün aynı kurum tarafından onaylanan iki plan arasında bir benzerlikten söz etmek mümkün değildir. TOKİ’nin yapmış olduğu planlarda Temapark alanı bulunmazken, Büyükşehir tarafından onaylanan planda Temapark adı altında bir bölgenin sınırı belirlenmiştir. TOKİ, alanının büyük bölümünde konut gelişimi önermiş ve yatırım yapması hususunda görüşmelerde bulunduğu Temapark projesine yer vermemiştir. Bu durum ileride yatırımcı grup ile arasında sorunların çıkmasına sebebiyet vermiştir. Bir diğer taraftan TOKİ’nin kendisi tarafından üretilen 1/50.000 revizyon planı ile bu plana uygun hazırlanması gereken 1/5.000 planlar arasında da uyuşmazlıklar söz konusudur.(20)

Planlar arasında var olan çelişkiler planların gelişigüzel yapıldığının bir göstergesidir. Ayrıca bu çelişkiler TOKİ, Büyükşehir Belediyesi ve yatırımcı firma arasındaki çıkar çatışmalarının da açık bir göstergesidir. Tüm bu sorunlar nedeni ile bu planlara yoğun eleştiriler gelmiş, hukuka ve planlama usul ve esaslarına aykırı biçimde üretilen planlar yargıya taşınmıştır. Yargı süreci devam ederken kamuoyuna yansıyan yatırım haberleri bölgedeki arazi fiyatlarını yükseltmiş, proje öncesine göre fiyatlar neredeyse 10 kat artmıştır. Bu durumunda üzerinde uzlaşılan 300 hektarlık alan ile birlikte çevre alanı da Temapark’a uygun biçimde değerlendirmek isteyen girişimci grup, hem arazi fiyatlarının artmasını hem de TOKİ’nin alana bitişik bölgelere toplu konut yapmak istemesini gerekçe göstererek yatırım yapmaktan vazgeçmiş ve gerçekleştirilecek ihaleye girmeme kararı almıştır.(21) Buna rağmen TOKİ her ne olursa olsun projeyi gerçekleştireceğini belirterek ihaleden vazgeçmemiş(22), 7 Ağustos 2008’de Temapark yapımı şartıyla alanı açık artırma ile satışa çıkarmıştır. Fakat ihalede hiç alıcı çıkmamış ve alanın satışı gerçekleşmemiştir.

TOKİ’nin dönüşüm projesi adı altında gerçekleştirdiği proje, alanı adeta bir rant aracı haline getirmiştir. TOKİ’nin Temapark alanı olarak ayrılan alanı ve çevresini yerleşime açarak buradan gelir elde etme çabası, yatırımcı firmalarının çıkarları ile örtüşmemiş ve proje uygulamaya geçememiştir. Zaten gelişigüzel yapılan planlarda şehircilik ilkeleri ve planlama esasları kapsamında kabul edilemez sorunlar barındırdığı için 13 Ekim 2008 tarihinde yargı tarafından iptal edilmiştir.(23) İlerleyen dönemde tamamen bağımsız bir planlama otoritesine dönüşen TOKİ(24), Temaparkolarak önerilen 300 hektarlık alanı konut projeleri olarak değerlendirmek adına çalışmalara başlamıştır. TOKİ tarafından hazırlanan “Temapark Toplu Konut Alanı” 1/5.000 ve 1/1.000 ölçekli imar planı değişiklikleri 13 Ağustos 2010 tarihinde Büyükşehir Belediyesi tarafından onanmıştır.(25) Bu planda alanının kent ölçeğinde eğlence-dinlence gibi kullanımları kapsayacağı aynı zamanda konut kullanımlarını da barındırabileceği belirtilmiştir.


Tüm bu süreçler esnasında kent merkezinde Ankapark(26) adı altında başka bir eğlence parkının yapımına başlanması ile çalışma alnına yönelik eğlence ve dinlence kullanımlarından vazgeçilmiştir. TOKİ ve Büyükşehir Belediyesi arasında yapılan görüşmelere dayanarak, Büyükşehir Belediyesi tarafından hazırlanan “Temapark Toplu Konut Alanı” 1/25.000, 1/5.000 ve 1/1.000 ölçekli İmar Planı Değişiklikleri 13 Mayıs 2016 tarihinde onaylamıştır.(27) (Resim 5) Eğlence-dinlence kullanımları kaldırılıp, alan 47.900 kişi kapasiteli konut gelişimine açılmıştır. Bu, iptal edilen planların yoğunluğundan (100 kişi / hektar) çok daha fazla bir yoğunluğun (150 kişi / hektar) önerildiği anlamına gelmektedir. TOKİ, Temapark satışı üzerinden elde edemediği kârı bu alanı daha fazla yoğunluk ile konut alanına çevirerek elde etmeye çalışmıştır. Fakat bu plan da yargıya taşınmıştır. Planın iptaline ilişkin bir bilgiye bu makalenin yazıldığı esnada ulaşılamamıştır. Fakat uydu fotoğraflarından anlaşılacağı üzere alanda altyapı çalışmaları son plana uygun biçimde başlamıştır.

SONUÇ                                                                                        

Neo-liberalizm ekonomik krizlere veya süreç içerisinde ortaya çıkan çelişkilere karşı kayda değer bir uyum göstermekte ve evrilmektedir.(28) Merkezî yönetimler değişen koşullara göre yeni neo-liberal planlama politikaları benimsemekte ve yeni müdahale biçimleri ortaya koymaktadır.(29) Neo-liberal kentsel politikalar bu kriz ortamında daha da şiddetlenmiş ve mekânın rant odaklı üretimi hızlanmıştır.


Türkiye’de 1980’li yıllardan itibaren düzenleyici planlama politikaları benimseyen merkezî yönetim, 2000’lerden sonraki ekonomik kriz ortamında spekülatif bir yatırımcı gibi mekân üzerinden rant sağlamaya çalışmış ve girişimci planlama politikalarını benimsemiştir. 1980 sonrası dönemde mekânın piyasa koşullarında gelişimini hızlandırmak adına planlama yetkisinin bir kısmının yerele devredilmesi sonucu, merkezi yönetim ve yerel yönetim arasında anlaşmazlıklar ve çelişkiler ortaya çıkmıştır. Yukarıda da belirtildiği gibi planlama sistemi bütüncüllüğünü yitirmiş, parçacı plan uygulamaları hızlanmış ve kentlerin gelişme potansiyeli yüksek çeper alanlarındaki spekülatif yapılaşma baskıları artmıştır.

2000 sonrasında ise neo-liberal kentsel planlama politikaların değiştiği yeni bir döneme girilmiştir. Kentlerin planlamasını etkiyen yasal düzenlemeler son derece hızlı biçimde peş peşe yürürlüğe girmiştir. Bir yandan yerel yönetimin yetki alanı genişletilirken, öte yandan TOKİ neredeyse bağımsız bir planlama otoritesi olmuştur. Kent toprağını piyasaya açmanın önündeki yasal engeller teker teker kaldırılmış, kentsel dönüşüm ve toplu konut alanı gibi parçacı uygulamalar ile TOKİ sürecin ana aktörü haline gelmiştir. Merkezî yönetim ve yerel yönetim arasında önceki dönemlerdekine benzer çatışmalar meydana gelmemiş, aksine sermaye ile kurulan iş birliği neticesinde TOKİ’nin her türlü plan ve projesi onaylanmıştır.

Bu çalışma, neo-liberal planlama süreçlerini, anlaşmazlık ve çelişki durumunda sürecin kendini yeniden nasıl yapılandırdığını alan çalışması üzerinden gözler önüne sermiştir. 2000’li yıllara kadar kamusal kullanımların önerildiği çalışmaya konu kamu arazisi, önce toplu konut alanı, sonra küresel sermaye ile yapılan pazarlıklara bağlı olarak dönüşüm alanı ilan edilmiştir. Alan üzerine Disneyland benzeri bir eğlence parkı yapılması gündeme gelmiş ancak projeye yönelik detaylı plan ve tasarım kararları hiçbir zaman açıklanmamıştır; proje sadece bir sınır onayı olarak kalmıştır. Süreç içerisinde rant paylaşımı konusunda sermaye ile anlaşılamaması durumunda ise hemen yeni süreçler devreye sokulmuş, bilinçli ve sistematik olarak arazi değerleri yükseltilen alan, yüksek yoğunluklu konut kullanımına dönüştürülmüştür. Alana yönelik planların çoğu imar ve planlama hukuku bakımından oldukça sakıncalı durumlara işaret ettiği için yargı tarafından iptal edilmiştir. (Resim 6) Ancak 1980’li yıllarda başlayan ve 2000’lerde şiddetlenerek devam eden rant odaklı yaklaşımlar göstermiştir ki bu kamu arazisi üzerinde uygulan her plan ve proje bir öncekinden daha keskin biçimde merkezî yönetim ve sermaye lehine yapılmaktadır. Başka bir ifade ile neo-liberal kentsel planlama politikaları her kriz ve çelişki ortamında daha da şiddetlenmiştir.Bu çalışma kapsamında ortaya konan sürecin kentleşme ve planlama sistemi açısından işaret ettiği çok önemli hususlar vardır:

  • Kamu arazisi olarak öncelikle kamusal fayda temelinde geliştirilmesi gereken alanlar piyasa koşulları doğrultusunda şekillendirilmektedir. Farklı mülkiyet türlerine sahip olan gecekondu ve çöküntü alanlarındaki dönüşüm problemlerine karşın, kamuya ait boş arazilerde proje ve planlama süreçleri daha kolay ve hızlı işlemektedir. Planlama disiplinine ve hukuka aykırı olmasına rağmen TOKİ’nin, yerel yönetimlerin ve sermayenin üzerinde uzlaştığı her türlü plan onaylanmakta, çıkarlara hitap etmediği ya da yargı tarafından iptal edildiği durumlarda ise koşullara uygun hale getirilen yeni planlama süreçleri başlatılmaktadır.
  • Kâr amacı gütmemesi gereken ve asli görevi dar gelirli vatandaşlara konut sağlama olan TOKİ bu spekülatif sürecin ana aktörüdür. Kurum bedelsiz aldığı kamu arazilerini pazarlamakta, özel sektör ile ortaklıklar kurup proje geliştirmekte ve bundan kâr elde etmektedir. Bu karın toplumsal faydaya hizmet etmekten uzak olduğu bu alan çalışmasında ortaya konulmuştur. Kamu arazisi TOKİ eliyle en yüksek rantı getirecek şekilde dönüştürülmüştür.

Sonuç olarak merkezî yönetim bir yandan yasal düzenlenmeler ile piyasa odaklı uygulamalar için zemin hazırlarken, bir yandan da TOKİ üzerinden kentsel mekâna en yüksek ekonomik faydayı sağlayabileceği biçimde müdahale etmektedir. Bu uğurda kamu yararı ilkesinden uzaklaşılması bir politika, bir planlama yaklaşımı haline gelmiştir.

NOTLAR

1. David Harvey’e göre (2012, ss.17-21) kapitalist sistem var olduğu süre içinde sürekli krize girmekte ve bu krizler aracılığıyla kapitalizm kendini yapılandırmakta ve kapitalizmin yeniden üretimi sağlanmaktadır. 1945 ve 1973 arasında yaşanan çok az sayıda finansal krize karşılık, 1973’ten bu yana dünyanın dört bir köşesinde yüzlerce finansal kriz yaşanmış ve bu krizler aracılığıyla kapitalizm daha da şiddetlenmiştir.

2. Güzey, 2012, ss.64-83.

3. Şahin, 2006, ss.111-120. Acar Özler vd., 2015, ss.352-367.

4. Eraydın, 2012, ss.13-33.

5. Güzey, 2012, 65-66. Şahin, 2006, 116-117. Bektaş, 2014, ss.157-172.

6. 9 Mayıs 1985 tarihinde onaylanan 3194 sayılı İmar Kanunu ile plan yapma ve onama yetkisi mücavir alan sınırları içinde belediyelere, dışında ise valiliklere verilmiştir. Bilindiği üzere bu tarihten önce belediyelerin plan onaylama yetkisi yoktur.

7. Kamacı, 2009, ss.327-352.

8. 2023 Başkent Ankara Nazım İmar Planı Plan Açıklama Raporu, 2006.

9. Güneybatı Ankara Çevre Düzeni 13.Bölge Nazım İmar Planı Pafta ve Raporu, 1995.

10. 2023 Başkent Ankara Nazım İmar Planı Plan Açıklama Raporu, 2006.

11. 2 Eylül 1999 tarihinde onaylanan Plan Yapımı ve Değişikliklerine Dair Yönetmelik ile 1/25.000, 1/50.000 ve 1/100.000 ölçekli planların onama yetkisi Bakanlığa verilmiştir.

12. 2023 Başkent Ankara Nazım İmar Planı Plan Açıklama Raporu Etüdler ve Müdehale Biçimleri, 2006.

13. 12 Mayıs 2004 tarihinde kabul edilen 5162 sayılı Yasa’nın 2. Maddesi uyarınca ve 5 Mayıs 2014 tarihinde değiştirilen 2985 sayılı Toplu Konut Kanunu’nun 4. Maddesi uyarınca TOKİ valiliklerce toplu konut iskan sahası olarak belirlenen alanlarda plan yapma, yaptırma ve tadilat yapma yetkisi kazanmıştır.

14. URL 1

15. URL 2. URL 3.

16. URL 6

17. URL 1. URL 5.

18. URL 7

19. 21 Haziran 2006 tarihli ve 5523 sayılı kanun ile kurulan ajans, 9 temmuz 2018 tarihli 703 sayılı Kanun Hükümde Kararname’nin 126. Maddesi uyarınca Cumhurbaşkanlığı’na bağlanmış ve ismi T.C. Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi olarak değiştirilmiştir.

20. Bahsi geçen planlar 07 Kasım 2006 tarihinde Büyükşehir Belediyesi’ne gönderilmiş ve 23 Temmuz 2004 tarihinde onaylanan 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanun’u uyarınca onaylanması talep edilmiştir.

21. URL 4. Alan 13 Temmuz 2005 tarihinde onaylanan 5393 sayılı Belediye Kanunu'nun 73. Maddesi uyarınca “Temakent Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alanı" ilan edilmiştir.

22. 2023 Başkent Ankara Nazım İmar Planı Plan Açıklama Raporu Etüdler ve Müdehale Biçimleri, 2006.

23. URL 1

24. 24 Temmuz 2008 tarihinde onaylanan 5793 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un ilgili maddeleri uyarınca 2985 sayılı Toplu Konut Kanunu’nda değişiklikler yapılmıştır. İmar Kanunu kapsamında birçok işlemin yetkisi belediyelerden alınıp TOKİ’ye verilmiştir. Mülkiyet devri ile ilgili konularda TOKİ özgürleştirilmiş, hazineye ait taşınmazların TOKİ’ye devri kolaylaştırılmıştır. Ayrıca Bakanlığın talebi doğrultusunda istenen proje ve uygulamaların gerçekleştirilmesi görevi TOKİ’ye verilmiştir. Yani TOKİ merkezî bir kurumun isteklerini (siyasi olup olmadığı sorgulanmaksızın) kolay ve hızlıca yerine getiren bir kurum olarak yapılandırılmıştır.

25. URL 8

26. 2012 yılında Atatürk Orman Çiftliği'nde Bakanlar Kurulu kararı ile ilan edilen kentsel dönüşüm ve gelişim alanında Ankapark adı altında Temapark yapımı başlamıştır. Bu parkın yapımı da planlama süreçleri bakımından oldukça önemli sorunları barındırmaktadır ve yargıya taşınmıştır.

27. URL 9

28. Peck; Theodore; Brenner, 2009, s.55. Brenner, 2005, ss.102-103.

29. Eraydın, 2013, s.2.

Bu icerik 2962 defa görüntülenmiştir.