431
MAYIS-HAZİRAN 2023
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

YAYINLAR



KÜNYE
KONUT

Konut Paylaşım Platformlarının Mekânsal ve Toplumsal Etkisine İlişkin Eleştirel Bir Değerlendirme

Ahmet Gün, Dr. Öğr. Üyesi., İTÜ Mimarlık Bölümü

Konut paylaşım platformları kısa süreli konut kiralamadaki arz eksikliği ve yeni turizm deneyimlerine ilişkin talebi karşılamak için geliştirilmiş olmasına rağmen kullanıldığı şehirlerde konut ve turizm açığı baskısını dengelemekte etken bir rol oynuyor. Yazar, bu platformların orta ve uzun vadede kullanımının uzun süreli yerel kiracıların yerinden edilmesi, soylulaştırma ve mahalli değerlerin kaybı gibi toplumsal açıdan olumsuz sonuçları tetiklediğini vurguluyor.

GİRİŞ: YENİ BİR DENEYİM OLARAK KONUT PAYLAŞIM PLATFORMLARI

Günümüzde mekânsal teknolojilerin toplum hayatında en yaygın kullanım ortamlarından biri de konut paylaşım platformlarıdır. 2008 küresel ekonomik kriz sonrası ekonomik ve çevresel varlıkların verimli kullanılması için paylaşım ekonomisi yaygın hale gelmiş ve bu çerçevede akrandan-akrana ekonomi paylaşım platformları (peer-to-peer sharing economy platforms) üzerinden araç, konut gibi metalar paylaşılmaya başlanmıştır.[1]

Mülk sahipleri konut paylaşım platformlarını kullanarak kullanmadıkları bağımsız konut birimlerini veya konutları içerisindeki ihtiyaç dışı / az kullanılan odalarını kiralamaktadır. Günümüzde vatandaşlar Airbnb, VRBO, FlipKey, Homestay ve HomeAway gibi konut paylaşım platformları üzerinden ev sahiplerinin listelediği konaklama birimine (bağımsız ev, oda veya paylaşımlı oda) dair görsellere erişebilmekte, ilgili konaklama ünitesinde daha önceden kalan misafirlerin kategorik olarak verdikleri puanları ve yaptıkları yorumları inceleyebilmekte ve ev sahipleri ile iletişime geçebilmektedir. Bu çalışmada konut paylaşım platformları üzerinden mekânsal pratikler ve teknoloji ilişkisine yönelik eleştirel bir inceleme yapılması amaçlanmaktadır. Bu doğrultuda gerek Türkiye’de etkin bir şekilde kullanılması gerekse de akademik alanda üzerine birçok çalışma yapılması nedeniyle Airbnb platformunun kullanımı ve etkileri üzerine odaklanılacaktır. Konut paylaşım platformlarına (AirBnB ve VRBO) yönelik veri analitiği servisi sunan AirDNA[2] verilerine göre İstanbul’da bu iki platform tarafından listelenen 31.097 barınma birimi -ki bunların % 99’u Airbnb’de listelenmektedir- bulunmaktadır. Bu verilere göre:

  • İstanbul’da listelenen barınma birimlerinin % 63’ü (19.676 adet) bağımsız konut birimi; % 35’i (10.853 adet) özel oda; % 2’si (568 adet) paylaşımlı oda sınıfındadır.
  • Listelenen barınma birimleri ortalama % 60’lık doluluk oranına sahiptir.
  • İstanbul’daki bir barınma biriminin bir günlük getirisi son bir yılda ortalama 807 TL’dir (Bu rakam Eylül 2021’de 450 TL iken; Ağustos 2022’de 1.198 TL seviyesine yükselmiştir.)
  • Kiralanan barınma birimleri son bir yılda aylık ortalama 8.513 TL getiri sağlamıştır. (Bu rakam Eylül 2021’de 4.749 TL iken; Ağustos 2022’de 16.162 TL seviyesine yükselmiştir.)

Airbnb’nin resmî veri platformu InsideAirbnb[3] ’ye göre halihazırda Londra’da 66.152; Paris’te 56.739; Roma’da 23.911; Berlin 16.416; Lizbon 18.929; Barselona 16.646; Milano 19.001, Madrid 19.446 barınma birimi listelenmektedir. Veriler incelendiğinde son 1 yılda İstanbul’da % 100’e yakın artış gözlemlenirken; Madrid’de bu oran % 12; Milano’da % 8 olarak gerçekleşmiştir. Diğer şehirlerde ise listelenen konut sayısında düşüşler (Londra -25 %; Berlin % 23; Roma % 18;  Lisbon % 15;  Paris % 9; Barselona % 9) gözlemlenmektedir. (Resim 1)

Airbnb geleneksel konaklama seçeneklerine göre “görece” düşük maliyeti ile kalabalık aileler için konaklama imkanı ve kalış süresini uzatma gibi açılardan avantaj sağlarken[4] genellikle merkezî iş bölgelerinin yakınlarında veya mahallelilik kültürünün muhafaza edildiği yerlerde tercih edilmektedir.[5] Konut paylaşım platformları ticaret ve turizm bölgelerinin dışında yaşayan halk ve esnaf için ek bir getiri sağlamaktadır. Bu deneyim sürecinde mülk sahipleri farklı bölgelerden gelen misafirleri ile kültür alışverişinde bulunmakta, sosyalleşmekte ve yabancı dil yetilerini geliştirme iken, Airbnb kiracıları ise mahalle ortamı içerisinde kendilerini daha yerel hissetmekte ve bu açıdan özel bir deneyim yaşamaktadır.[6] Bu noktada Airbnb kiracıları daha çok kentte gündelik yaşamı kentin “yerel bir sakini” gibi tecrübe etme arzusu olarak ifade edilebilen post-turist olarak mahalleyi deneyimlemektedir.[7] Bu yeni deneyimin mülkiyet sahibi ile kiracı açısından birçok yönden karşılıklı kazanç sağladığı gözlemlenmektedir.

KONUT PAYLAŞIM PLATFORMLARINA YÖNELİK SAPTAMALAR VE ELEŞTİRİLER

Konut paylaşım platformları gerek kültürel paylaşım, gerekse de çevresel ve ekonomik kazanımlar sağlaması açısından paydaşlara önemli avantajlar sunmaktadır. Diğer taraftan Airbnb kullanımına ilişkin uzun dönemli deneyimlere sahip olan ülkelerde yapılan çalışmalar konut paylaşım platformlarının kullanımının kentliler için birçok açıdan olumsuz sonuçlara neden olduğunu ortaya koymaktadır. Bu çalışmalar bu platformların kullanımının mahalle halkının yerinden edilmesi, soylulaştırmaya neden olması, kira fiyatlarındaki artışı ve şehirlerdeki kira açığını tetiklemesi, mahalli değerlerin yok edilmesi gibi olumsuz etkileri doğurduğunu göstermektedir. Çalışmanın bu bölümünde konut paylaşım platformları kullanımının “orta ve uzun vadede” neden olduğu durumlara yönelik yapılan araştırmalardan elde edilen bulgular belirli tematik başlıklar altında incelenecektir.

Kira Artışı, Soylulaştırma ve Yerinden Etme

Konut paylaşım platformları üzerinden kısa dönem kiralamanın soylulaştırmayı artırdığını inceleyen pek çok çalışma bulunmaktadır. Wachsmuth ve Weisler’in[8] Manhattan ve New York üzerinden yürüttüğü çalışmada şehirde 3 yılda gerçekleşen Airbnb aktiviteleri analiz edilmiştir. İlgili araştırmada 2016 yılında New York’taki kira artışlarının % 20’si, Manhattan’daki kira artışlarının ise % 50’sine yakınının Airbnb kullanımı kaynaklı olduğu sonucuna varılmıştır. Bu durum Airbnb kullanımının kısa dönem içerisinde kiralanan konut biriminden elde edilecek mevcut gelir ile potansiyel gelir arasındaki uçurum olarak tanımlayabileceğimiz “kira açığı / uçurumu” değerindeki artışları “ciddi ölçüde” tetiklediğini ortaya koymaktadır. (Resim 2) Araştırmacılar mahalle ve şehir ölçeğindeki kira fiyatlarının hızlı artması sonucu yerli halkın kiralayabileceği konutların çok ciddi şekilde azaldığını ve bu durumun uzun vadede Marcuse’nin[9] sınıflanmış olduğu yerinden edilme türlerinden ikisi olan “doğrudan yerinden edilme” (direct displacement) ve “dışlayıcı yerinden etme” (exclusionary displacement) ile sonuçlandığını ifade etmektedir.

Kısa dönemli kiralamanın ekonomik kazanımları nedeniyle ev sahipleri sahip oldukları evi bir “girişimcilik” içgüdüsüyle bu platformlar üzerinden daha hızlı bir şekilde “listeleme”ye başlamışlardır. Bu noktada 2008 ekonomik krizinin olumsuz sonuçlarını azaltmak için toplumsal yarar sağlamak amacıyla kullanılan konut paylaşım platformları, 10 yıl içerisinde yeni bir ticari kazanç kapısı olarak benimsenmiştir. Örneğin İzlanda’nın başkenti Reykjavik’te 2018 yılında 3 odalı bir daire ortalama 1.300 Euro iken; ev sahipleri uzun vadeli kiracılar yerine bu platformlar üzerinden konut birimlerini kiralayarak ortalama 4.500 Euroluk bir gelir kazanmayı hedeflemektedir.[10] Bölge üzerine araştırma yapan Sodeström ve Mermet,[11] bu durumun konut pazarında yeni bir gerilim oluşturarak uzun süreli yerel kiracı ailelerin ev sahipleri ve turistler tarafından yerinden edilmesi ve bazı durumlarda mahallelerin demografik yapısının değişmesiyle sonuçlandığını ortaya koymuştur.

New Orleans’da yürütülen diğer bir araştırmada ise Airbnb kullanımı yaygınlığının soylulaşmayı arttırdığı, kira ve arsa fiyatlarının artması sonucunda mahallelilerin yerinden edildiği belirtilmiş ve Airbnb kullanımının bölgede ödenebilir/karşılanabilir konutun (affordable housing) “ölümüne” neden olduğu sonucuna varılmıştır.[12] Buna karşılık başta New York City olmak üzere ülkenin farklı bölgelerinde kısa dönemli konut kiralama platformları karşıtı protesto gösterileri düzenlenmiştir. (Resim 3)

Konut paylaşım platformlarının etkisi üzerine Türkiye’de yapılmış sınırlı sayıda çalışma bulunmaktadır. Kadıköy’ün yerel değerlere sahip mahallelerinden biri olan Rasimpaşa’da yürütülen bir araştırmada[13] mahallede Erasmus öğrencisi ve gençler tarafından kiralanan oda ve evlerin artması sonucunda kiraların hızla yükseldiği, yerel dükkanların azaldığı, mahallenin turistler ve kısa dönem kiracıları için yeniden düzenlendiği tespit edilmiştir. Tüm bunların sonucunda uzun vadeli “yerel” kiracıların ve bölge sakinlerinin mahallede yerinden edilme baskısı yaşadığı veya “dolaylı olarak” yerinden edildiği ve bu tür platformların kullanım yaygınlığının soylulaştırma sürecini “tetikleyen” bir unsur olduğu sonucuna varılmıştır.

Mahalli Değerlerin Yok Edilişi ve Irksal Ayrıştırma

Konut paylaşım platformları kullanımında tanık olunan diğer bir durum ise mahalli değerlerin yok edilmesi ve ırksal ayrıştırma faaliyetleridir. Ev sahipleri Airbnb üzerinden kiralama talebinde bulunanların ırk, cinsiyet, ülke vb. bilgilerine erişebilmekte ve kiralama işlemlerinde bu veriler kiracıların kabul edilmesinde bir seçim kriteri olabilmektedir. Amerika’da yürütülen bir çalışmada[14] Afro-Amerikalıların bu platformlar üzerinden kiralama işlemi yaparken ırk ayrımcılığına maruz kaldıklarını ortaya koymuştur. Bahsi geçen çalışmada araştırmacılar Afro-Amerikalı isimleri olan konuk başvurularının kabul edilme oranının beyaz Amerikalı isimlere sahip olanlara kıyasla % 16 daha az olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

Markoç’un Beşiktaş’da yürütmüş olduğu çalışmada[15] kiracıların hijyen algısı, gündelik alışkanlıkları ve mülkiyete zarar verme durumları gibi farklılıklara sahip oldukları ve ev sahiplerinin de bu tür “gerekçelere” dayanarak kiracı seçiminde ayrımcılık yaptıkları ifade edilmektedir. Diğer bir araştırmada[16] ise New York’taki Afro-Amerikan ve Hispanik mahallelerin Airbnb’nin tetiklemiş olduğu ırkçı soylulaştırma tehlikesi altında olduğu sonucuna varılmıştır. Araştırmacılar beyaz olmayan vatandaşların yaşadığı mahallelerin yakın gelecekte % 71 oranında ırkçı-soylulaştırma tehlikesi altında olduğunu ortaya koymuştur.

Airbnb üzerinden kısa dönemli kiralama faaliyetlerinin mahallelerdeki gündelik yaşamın dokusunu dönüştürmesine yönelik birtakım araştırmalar bulunmaktadır. Kadıköy’de yürütülen saha araştırmasında yerel halkın mahalleden ayrılmasının tek nedeninin kira artışı olmadığı sonucuna ulaşılmış ve bölge sakinleri kısa dönemli kiralamalar nedeniyle mahallelerindeki kullanıcı profili ve mahalle nüfusundaki “sürekli değişimin” yerel değerlere zarar vermesi ve mahalle kültürünün kaybına neden olması nedeniyle taşınmak istediklerini belirtmişlerdir.[17] Araştırma bu tür kiralama etkinliklerinin bölgedeki insanların yaşadıkları yere ve çevredeki insanlara yabancılaşma sorununa neden olduğu ve 2010 yılından sonra bölgeye gelen yeni orta sınıfın bile bu durumdan olumsuz etkilendiklerini ortaya koymuştur.

Kısa dönemli kiralamalarda mahalledeki gündelik yaşamı deneyimleme arzusuna sahip olan post-turistler için mahalli değerler de pazarlama eyleminin önemli bir dinamiği olmaktadır. Bu noktada yeni bir olgu olarak “gündelik yaşamın pazarlama nesnesi olma” durumu ile karşılaşılmaktadır. New Orleans’ta yürütülen araştırmada konut paylaşım platformları şehri “satmanın” bir aracı haline geldiği belirtilerek turistlerin yerlilerden önde görülme eğiliminin olduğu ve yerel halkın “isteksiz bir şekilde” değer üretim sürecine katıldıkları ifade edilmektedir. Bu anlayışın bir taraftan mahalledeki estetik durumları, kültürel değerleri ve aşina olunan eylem ve durumları dışarıda bırakırken; diğer taraftan bölge sakinlerine mahallelerindeki otantik atmosfer içerisinde kısa dönemli kiracılara “duygusal işçilik hizmeti” sağlama rolü verildiği belirtilmektedir.[18] Araştırma kapsamında yürütülen görüşmelerde yerel halkın kısa süreli kiralama hizmeti alan turistlerin kendilerini mahallenin yerlileri olarak görme eğiliminde oldukları, mahalle sakinlerinin ise kendilerini mağaza vitrininde sergileniyormuş gibi hissettikleri ve bu tür nedenlerden dolayı mahallede gerçekleştirdikleri birçok rutinlerinden vazgeçmek durumunda kaldıkları ve bu tür durumların da mahalle aidiyetine ciddi şekilde zarar verdiği belirtilmektedir.

Resmî Düzenleme Eksiklikleri ve Kamusal Kayıplar

Konut paylaşım platformları yeni bir ticari pratik olarak bünyesinde birçok yasal boşluğu ve gri alanı da beraberinde getirmektedir. Gerek yasal çerçevede meydana gelen gri alanlar gerekse de yerli halkın yerinden edilmesi, soylulaştırma etkisi ve ülkelerin ödenebilir / karşılanabilir konut politikalarının zarar görmesi gibi olumsuz durumlar sonucunda özellikle de gelişmiş ülkelerde bir takım yasal düzenlemeler ve kısıtlamalar yürürlüğe girmiştir. Bu noktada kiralamada süre sınırı, ev sahibinin kiralayabileceği konut adeti sınırı, kısa süreli kiralama lisansı alma zorunluluğu, kısa süreli kiralamada ev sahiplerinin de evde kalma zorunluluğu, kiralanan konutların belirli mekânsal standartları karşılama zorunluluğu, ek vergilendirme gibi uygulamalar yürürlüğe konulmuştur. Bu uygulamalara uymayan ev sahipleri ise ağır cezalar ödemek durumunda bırakılmaktadır. Aşağıda yer alan tabloda İstanbul ve dünya metropollerinde paylaşımlı konut platformlarına ilişkin yasal düzenlemeler gösterilmektedir. (Resim 4)

Yukarıdaki tabloda da görüldüğü üzere Airbnb kullanımında dünyada önde gelen şehirler yerel halkın karşılaştıkları olumsuzlukları minimize etmek, vergi kayıplarını önlemek ve illegal konaklama biçimlerini engellemek için birçok yasal düzenleme getirmekte (Resim 4) ve bu sınırlamalar ve düzenlemelerin etkisiyle listelenen konut sayısında durulma ve düşmeler gözlemlenmektedir. (Resim 1) Yerel sakinler için “ödenebilir konut” arzının sürdürülebilmesi ve “yerinden etme / soylulaştırma” durumlarına karşı süre sınırı uygulaması gün geçtikçe yaygınlık kazanmaktadır. Airbnb’nin şehirlerde elde ettiği geniş veri havuzu yönetişimin şirketleşmesi durumunu doğurarak şirketlerin şehirlerde otonom bir güç haline gelmesine ve yerel aktörler ve karar vericilerin bypass edilmesine yol açabilmektedir. Bu noktada çoğu şehir yönetimi platform üzerinden “listelenecek” konutlar için lisans alarak kayıt olma yükümlülüğü getirmiş ve Airbnb’ye şehir yönetimiyle veri paylaşma zorunluluğunu getirmiştir.

Diğer taraftan Airbnb kullanımında dünyanın sayılı şehirleri arasında yer alan İstanbul’da herhangi bir düzenleme bulunmaması dikkat çekmektedir. Regulasyonlarda görülen boşluklar yeni sorunları ve soruları da beraberinde getirmektedir. İlgili konaklama etkinliklerine dair bir veri erişim izni sağlanmaması ve bu tür barınma birimlerinin lisans alma zorunluluğunun bulunmaması neticesinde karar vericiler ve sivil toplumun şehirlerde gerçekleşen konaklama eylemlerini takip edememesine yol açmaktadır. Buna ek olarak mekâna dayalı herhangi bir anlaşmazlık, suç, güvenlik sorunları vb. durumlarda taraflar (ev sahibi-kiracı) arasındaki sorunların çözümünde nasıl bir yol izleneceği gibi sorular cevap beklemektedir.

TARTIŞMA VE SONUÇ

Konut paylaşım platformlarının orta ve uzun vadede kullanımı uzun süreli yerel kiracıların yerinden edilmesi, soylulaştırma ve mahalli değerlerin kaybı gibi toplumsal açıdan olumsuz sonuçlar doğurmaktadır. Normal şartlarda soylulaştırma sürecinde yatırımcılar yeniden geliştirme (redevelopment) ve kentsel dönüşüm gibi pratiklerle yatırım yaparken; konut paylaşım platformlarında bu süreç ev sahiplerinin mobilya tedarik etmeleri, konut birimlerini kısa-süreli kiralama birimlerine çevirecek küçük ölçekli iç mekân müdahaleleri yoluyla gerçekleştirilmektedir.[19] Bazı durumlarda ise bu süreç çoğunlukla mimarların mesleki bilgisine başvurmadan ve planlama otoritelerinin gözünden kaçırılarak “gizlice / el altından” yürütülmektedir.20]

Bu durum soylulaştırma literatüründe yeni bir alan oluşturmaktadır. Normal şartlarda neoliberal soylulaştırma pratikleri karar verici (yerel / merkezî yönetim)-yatırımcı işbirliğiyle gerçekleşirken bu süreçte yerel ve merkezî otoriteler sürecin dışında bırakılmakta ve süreç dijital konut paylaşım platformu şirketi ile ev sahiplerinin işbirliği üzerinden ilerlemektedir. Platform kapitalizmi[21] olarak ifade edilen bu durum kentlerin akıllı şehir ajandaları ve aksiyonlarından bağımsız olarak ilerlemekte ve kentlerdeki çalışma ve yaşama pratiklerini dikkat çekmeden fakat derinden değiştirmekte ve mekân üretim bileşenlerini yeniden düzenlemektedir.Resim 1’de de görüldüğü üzere İstanbul’da konut paylaşım platformları üzerinden listelenen konut birimlerinin sayısı hızla artmaktadır. Diğer taraftan Türkiye’de bu platformlar üzerinden kısa süreli kiralamaların neden olduğu olumsuz durumlara karşı yerel halkı koruyacak yasal düzenlemelerin eksikliği dikkat çekmektedir. Konut paylaşım platformları kullanımı ile kira artışı arasındaki ilişki çeşitli alan araştırmalarından elde edilen bulgular[22] ile ortaya konulmuş ve bu platformların kullanımının kira gelirlerindeki mevcut durum ile potansiyel durum arasındaki fark olarak tanımlanan “kira açığı” etkisini tetiklediği belirlenmiştir. (Resim 2)

Bu noktada çalışmanın önceki bölümlerinde ortaya konulan verilerden yararlanılarak konut paylaşım platformlarına ilişkin iki farklı eğilimin olduğu gözlemlenmektedir. (Resim 5) Berlin ve Paris gibi şehirler bu platformların kullanımının yerel halkın üzerine olan ekonomik (kira artışı, potansiyel kira açığı etkisi vb.) ve sosyal (yerinden edilme ve soylulaştırma tehlikesi) etkilerine odaklanarak bir takım yasal düzenlemeler getirmiştir. Yapılan yasal düzenlemelerin (Resim 4) etkisiyle listelenen konut sayılarında düşüşler yaşanmaktadır. (Resim 1) Listelenen konut sayısı ile potansiyel kira açığı etkisinin doğrusal ilişkisinden hareketle bu durumun potansiyel kira açığı etkisini bir süre sonra dengeleyeceği öngörülmektedir. İstanbul örneğinde ise gerek süre sınırı, gerek veri paylaşma zorunluluğu, gerekse de lisans alma ve kayıt olma zorunluluğu gibi yasal düzenlemeler bulunmamaktadır. Bu durum bir taraftan kayıt-dışı bir ekonomik pazar oluştururken, diğer taraftan listelenen konut sayısının hızla artması sonucunda potansiyel kira açığı değerinde hızlı artışlara yol açabilmektedir.[23]

Halihazırda konut ve arsayı yatırım aracı olarak görme eğiliminde olan toplumumuzda bu durumun devam etmesi yakın gelecekte kiralardaki artışı olumsuz anlamda etkileyebilir ve “şu ana kadar tanık olunmamış” yerinden etme ve soylulaştırma pratiklerine neden olabilir. Bununla beraber çalışma kapsamında verilen örneklerde olduğu gibi kentteki sınıflar arası gelir farklılıkları artabilir, mahallelerde uzun zaman içerisinde oluşan “gömülü” mahalli değerler kaybolabilir, bu alanlarda karma gelir ve sosyal sınıfların bir arada yaşama geleneği yitirilebilir. Gerek mahalli değerlerin ve yerel sakinlerin birinci planda tutularak korunması ve gerekse de ”post-turizm”in olumsuz etkilerinin bertaraf edilebilmesi için birtakım eylemlere ve ek araştırmalara ihtiyaç duyulmaktadır.

Konut paylaşım platformları kullanımında Amsterdam, Barselona, Berlin ve Paris gibi şehirlerde olduğu gibi kısa dönemli kiralama için “maksimum süre sınırı” konulmalıdır. İllegal faaliyetleri ve vergi ve diğer müşterek kayıpları (veri, kamusal altyapı vb.) önlemek amacıyla kısa dönemli kiralama yapılacak konutlara “lisans alma ve kayıt olma” zorunluluğu getirilmeli ve bu platformlar üzerinden yürütülen her türlü eyleme ilişkin veri havuzu yerel yönetimlerle paylaşılmalıdır. Bunlara ek olarak bazı araştırmalar ev sahiplerinin isim, ırk, milliyet ve cinsiyet gibi etmenlerden dolayı misafirlerini kabul etmek konusunda ayrımcılık yaptıklarını ortaya koymaktadır.[24] Bu noktada kişinin önceki misafirlik performansının ev sahipleri üzerinden değerlendirildiği yorumlara yer verilmesi fakat misafirlerin ırk, renk gibi kişilik özelliklerinin platform üzerinden anonimleştirilerek (örneğin: misafirlik performansının muhafaza edildiği fakat her konaklama talebi öncesi değişebilen numerik bir kullanıcı numarası) kullanılması yararlı olacaktır. Böylelikle ev sahipleri ırk, milliyet gibi etkenler yerine misafirin kullanıcı performansı değerleri gibi objektif seçim kriterlerini gözeterek karar verebilir. Son olarak Airbnb ve diğer paylaşım ekonomisi platformlarının sessiz ve derin bir şekilde şehirlerimizdeki mekânsal pratikleri dönüştürmesi yadsınamaz bir gerçektir. Konut paylaşım platformlarının olumsuz etkilerine karşı mekânsal veri ve işbirlikçi platform teknolojilerinin (cooperative platform technology) kullanımına dayanan “müşterek-yönelimli pratikler” (commons-oriented practices) üretilmelidir. Böylelikle paylaşım ekonomisinden elde edilen maddi kazanımların kamunun elinde tutulabilir ve bu maddi kazanım şehirdeki karşılanabilir / ödenebilir mekân üretimi başta olmak üzere kamusal adaleti sağlayacak mekânsal faaliyetlerde kullanılabilir. Bu bağlamda gelecekte bu hedeflere yönelik modellerin geliştirilmesi ve saha araştırmalarının yürütülmesine ihtiyaç duyulmaktadır.

NOTLAR

[1] Söderström, O.; Mermet, A. C., 2020, “When Airbnb sits in the control room: Platform urbanism as actually existing smart urbanism in Reykjavík”, Frontiers in Sustainable Cities, cilt:2, sayı:15.

[2] https://www.airdna.co/vacation-rental-data/app/tr/default/istanbul/overview [Erişim: 13 Eylül 2022]

[3] http://insideairbnb.com/ [Erişim: 8 Eylül 2022]

[4] Genç, K., 2021, “Turizmde paylaşım ekonomisi tartışmaları ve İstanbul: Airbnb örneği”, Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, cilt:24, sayı:46-1, ss.1343-1357.

[5] Wachsmuth, D.; Weisler, A., 2018, “Airbnb and the rent gap: Gentrification through the sharing economy. Environment and Planning A: Economy and Space”, cilt:50, sayı:6, ss.1147-1170.

[6] Spangler, I., 2020, “Hidden value in the platform’s platform: Airbnb, displacement, and the un‐homing spatialities of emotional labour”, Transactions of the Institute of British Geographers, cilt:45, sayı:3, ss.575-588. Markoç, İ., 2020, “AirBnB’s Socio-Economic Effects to Neighborhood Dynamics: Besiktas, Istanbul”, Balkan Sosyal Bilimler Dergisi, cilt:9, sayı:17, ss.71-81.

[7] Uzgören, G.; Türkün, A., 2018, “Airbnb’nin Soylulaşma Sürecine Etkisi: Kadıköy Rasimpaşa Mahallesi Örneği”, Planlama Dergisi, cilt:28, sayı:2, ss.154-170.

[8] Wachsmuth; Weisler, 2018, ss.1147-1170.

[9] Marcuse, P., 1985, “Gentrification, abandonment, and displacement: Connections, causes, and policy responses in New York City”, Wash. UJ Urb. & Contemp. L., sayı:28, ss.205-207.

[10] Sodeström; Mermet, 2018, s.4.

[11] Sodeström; Mermet, 2018, s.3.

[12] Spangler, 2020, s.576

[13] Uzgören; Türkün, 2018, s.168

[14] Edelman, B.; Luca, M.; Svirsky, D., 2017,” Racial discrimination in the sharing economy: Evidence from a field experiment”, American economic journal: applied economics, cilt:9, sayı:2, ss.1-22.

[15] Markoç, 2020, s.75.

[16] Washmuth; Weisler, 2018, ss.1161-1163

[17] Uzgören; Türkün, 2018, s.165

[18] Spangler, 2019, ss.575-588.

[19] Washmuth; Weisler, 2018, s.1158.

[20] Alexander, J., 2018, “Domesticity on-demand: The architectural and urban implications of Airbnb in Melbourne, Australia”, Urban Science, cilt:2, sayı:3, s.88.

[21] Sodeström; Mermet, 2020, ss.3-4.

[22] Sodeström; Mermet, 2018. Washmuth; Weisler, 2018.

[23] AirDNA verilerine göre İstanbul’da Airbnb üzerinden kiralanan barınma birimlerinin aylık ortalama getirisi bir yıl içerisinde % 240 artış göstermektedir. Bu oran yıllık kira artış oranlarının referans alındığı tüketici fiyat endeksi (TÜFE) değerinin yaklaşık 3 katıdır.

[24] Edelman ve diğ., 2017, ss.1; Markoç, 2020, ss.75; Washmuth ve Weisler, 2018, ss.1160-1162.

Bu icerik 505 defa görüntülenmiştir.