401
MAYIS-HAZİRAN 2018
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

DOSYA: 2018 ULUSAL MİMARLIK ÖDÜLLERİ

YAYINLAR



KÜNYE
DOSYA: 2018 ULUSAL MİMARLIK ÖDÜLLERİ

Bir Bütün Olarak Temsil

Ferhat Hacıalibeyoğlu , Seçici Kurul Üyesi

Ulusal Mimarlık Sergisi ve Ödülleri, ulusal ölçekte kendinden önce benzeri olmayan ve kendinden sonrası girişimlere de yol gösteren, ülkemiz mimarlık ortamı için köklü / derinlikli bir kurumsal sergileme ve ödüllendirme programıdır. Hemen her döneminde Türkiye mimarlık ortamının uygulanmış yapılar, üretilmiş projeler, fikirler ve meslek alanının belleğindeki değerler ile bir bütün olarak temsil edildiği program, bu sene 32. yılını, 16. dönemini geride bıraktı. Burada programın önemli ve ayırt edici özelliği olarak “bir bütün olarak temsil” ifadesinin altını çizmekte ve biraz açmakta fayda var. Öyle ki program, sadece güncel somut mekân üretimleri olarak yapılar ve soyut düşünce izlerinin temsilleri olarak projeler-fikirler üzerinden değil; uzun erimde meslek ortamına gerek teorik gerekse pratik alanda katkılar sağlamış, önem ve değer arz eden kişilerin / kurumların belirginleşmesini sağlayan çok boyutlu özelliği ile anlamlıdır, değerlidir.

Sergilerin, ödüllerin, yayınların ve etkinliklerin oluşturduğu bu çok boyutlu programda; sergiler, güncel mimarlık ortamına dair üretimlerin çeşitli ortamlarda izlenmesine; ödüllendirmeler, düşünce ve uygulama alanındaki nitelikli çalışmaların teşvik edilmesine ve meslek alanına katkılarından dolayı kişi ya da kurumların onurlandırılmasına; yayınlar ve etkinlikler ise, tüm bu birikimin belgelenmesine, yaygınlaşmasına ve sürece yayılan faaliyetler ile gündeme getirilerek paylaşılmasına olanak sağlamaktadır. Bu noktada programın yayınlar ve etkinlikler olarak tarif edilen, kitap-katalog çalışmaları ve Anma Programı etkinlikleri olarak varlık gösteren açılımının aksamaması, aksine bu açılımların her dönem daha da gelişerek ve çeşitlenerek varlığını sürdürmesi oldukça önemlidir. Özellikle 2006 yılından bu yana programın geleneğinde var olan Anma Programı’nın geniş bir tabana yayılarak bir araya getiren ve yeniden düşündüren-anımsatan özelliklerinin meslek ortamı için değeri aşikardır.

Ulusal Mimarlık Sergisi ve Ödülleri programına dair değinilmesi gereken diğer bir konu ise ödüllendirme meselesidir. Programı ve dolayısıyla bütünü oluşturan bu önemli bölümün, meslek alanında elemeyi önplana çıkaran bir süreç ya da bir yarışma olarak algılanmaması ve dahası bu şekilde anılmaması gerekir. Aksine, ödüllendirme, sahip olduğu ve atfettiği değer ile özendirmeye, temsil etmeye ve onurlandırmaya dair bir seçki olarak tarif edilmeli ve bu şekilde algılanmalıdır. Programın ismindeki yeri ve geleneğindeki değeri dikkate alındığında bu durumun belirtilmesinin önemli olduğu görüşündeyim.

Buraya kadar Ulusal Mimarlık Sergisi ve Ödülleri programının daha çok geleneğine dair tariflere ve değerlendirmelere yer vermeye ve programın bütününe ilişkin bir çerçeve çizmeye çalıştım. Şimdi ise programın bu dönemine dair düşüncelerimi paylaşmak isterim.

Öncelikle programa katılım, bu katılımın genel niteliği, üretimlerdeki çeşitlilik ve farklı kentlerdeki üretimlerin temsil edilebilmesi, programın Türkiye mimarlık ortamının geneline dair bir fikir oluşturabilmesi açısından önemlidir. Bu anlamda katılıma bakıldığında her ne kadar geçmiş dönemlere göre sayıca bir azalma görülse de, katılımın genel nitelik düzeyi olumludur. Bu noktada, programa katılıma dair bir özdenetim mekanizmasının varlığından ve birçok üretimin bu özdenetim süzgecinden geçerek sergiye katıldığından söz etmek mümkündür. Bu durum, serginin genel mimari düzeyini belirleyen doğal bir süreç olarak tarif edilebilir. Dolayısıyla dönem sergisi, gündelik hayatta, toplumsal anlamda algılanan mimari niteliğin çok üzerinde bir kesiti temsil etmektedir. Her ne kadar sergi, temsil edilen niteliğin, genele oranla çok az olduğu gerçeğini unutturmasa da, yine de umut verici... Diğer taraftan mekânsal üretimlerdeki tipolojik-işlevsel çeşitlilik ve farklı coğrafyalarda üretilen projelerin / yapıların varlığı ile serginin genele dair izlenimi ve farkındalığı oluşturabilecek kapsayıcı özelliği bu dönemin içeriği üzerinden rahatlıkla gözlenebilmektedir.

Bir başka açıdan serginin bütününe bakıldığında, bir üretme alanı olarak yarışmaların, gerek proje gerekse yapı olarak ortaya koyduğu üretimler ile programa ve güncel mimarlık ortamına, nitelik anlamında katkıları gözden kaçmamaktadır. Geçmişte yarışma üretimlerinin daha çok proje dalında gözlenen nitelikli katkısının, bu dönem yapı dalındaki varlığı ve sahip olduğu düzey ile bütüne etkisi sevindiricidir. Yanı sıra, yarışmaların uygulama alanındaki etkinliği, Türkiye mimarlık ortamı için de önemli bir kazanımdır. Özellikle kamu yapılarının üretilme sürecinde var olan ve ne yazık ki her geçen gün artarak olağanlaşan “yoksunluk durumu” karşısında, nitelikli üretimlerin varlığı ve temsili şüphesiz oldukça değerlidir.

Son olarak, başta da tarif etmeye çalıştığım, Ulusal Mimarlık Sergisi ve Ödülleri programının meslek alanında kabul gören saygınlığına ve meslektaşlarımızca programa atfedilen değere değinmekte fayda var. Bu anlamda sergi açılışı ve ödül törenine geri dönmek ve iki ifadeye yer vermek istiyorum. İlki, Yapı Dalı Ödüllerinden Yapı Kredi Kültür Sanat binası müellifi Ertuğ Uçar’ın ödül endüstrisine yaptığı eleştirinin ardından, bu ödülün değerine atıfta bulunarak, “Şimdi biz de bir ödül aldık diyebiliriz artık…” ifadesi; diğeri ise, Mimar Sinan Büyük Ödülü’nün bu dönemki sahibi Sayın Şevki Pekin’in bu ödüle değer görüldüğünü öğrendiği zaman hissettiklerini tarif ederken “Sevinçten, koşarak dizlerimin üzerinde kaymak istedim” ifadesi. Her iki içten paylaşım da programa dair kurmaya çalıştığım çerçeveyi ve altını çizmeye çalıştığım değeri son derece etkili bir biçimde ortaya koymaktadır.

Bu icerik 1293 defa görüntülenmiştir.