421
EYLÜL-EKİM 2021
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

YAYINLAR



KÜNYE
ETKİNLİK

Kentin Değişimini Gündelik Hayat Üzerinden Okumak: Bursa’da “Dönüşen Kentler, Değişen Yaşamlar”

Gürkan Okumuş, Mimar, Uludağ Üniversitesi Mimarlık Bölümü Doktora Öğrencisi

Mimarlar Odası tarafından “Kamu Yararı Bakışıyla Mimarlık ve Toplum Buluşmaları” kapsamında düzenlenen “Dönüşen Kentler, Değişen Yaşamlar” paneli 10 Temmuz 2021’de Bursa Akademik Odalar Birliği Yerleşkesi Oditoryumu’nda gerçekleştirildi. Dönüşüm / değişim odağıyla yerele ait sorunların ve çözüm önerilerinin kullanıcı bakışıyla tartışıldığı etkinliğin kaydına https://bit.ly/2XDAzfd adresi üzerinden erişilebilir.

 

Günümüzde, toplumsal yaşam ve kentler, kültürel farklılaşmalar ve teknolojik gelişmelerden dolayı hızlı bir dönüşüm ve değişim içerisine girmiş ve bu süreç salgının da etkisiyle daha görünür hale gelmiştir. Bu çerçevede, hızlı bir dönüşüm geçirmekte olan Bursa odağında, tüm Türkiye’de yaşanan ve öne çıkan kentsel gelişmeleri tartışmak üzere, TMMOB Mimarlar Odası tarafından “Kamu Yararı Bakışıyla Mimarlık ve Toplum Buluşmaları” hedefiyle “Dönüşen Kentler, Değişen Yaşamlar” paneli gerçekleştirildi. (Resim 1) Buluşmada, kentlerin ve kamusal alanların yaşadığı değişim - dönüşüm süreçleri, modern miras alanlarının korunmasındaki süreç ve sorunlar,  bu çerçevede verilen mücadelelerdeki deneyim ve bakış açıları paylaşılarak geleceğe dair bir yol haritasının çizilmesi hedeflendi.

Açılış konuşmalarını, Mimarlar Odası Bursa Şube Başkanı Şirin Rodoplu Şimşek, Mimarlar Odası Genel Başkanı Deniz İncedayı ve Bursa’nın yerel yöneticilerinden Nilüfer Belediye Başkanı Turgay Erdem, Yıldırım Belediye Başkanı Oktay Yılmaz ve Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar gerçekleştirdi. Etkinlikte, meslek örgütleri temsilcileri ve farklı disiplinlerden gelen uzmanların sunumlarıyla yakın zamanda gündeme gelen ve her biri kendi başına bir değerlendirme yazısı olarak tartışmaya açılabilecek güncel temalar olan; gündelik yaşamımızı çok yönlü tehdit eden doğa ve çevre tahribatları, rant ve kent suçları, kamu yararı ilkesi gözetilmeden gerçekleştirilen çeşitli kentsel dönüşüm ve yenileme süreçleri, kamusal alanda yaşanan yapısal değişimler ve modern mirasın korunma sorunları çok boyutlu bir biçimde ele alınarak tartışıldı. (Resim 2) Bu tartışmaları, gerçekleştirilen panel çerçevesinde kısaca özetlemeye çalışacağım.

DEVLET - BİREY ARAKESİTİNDE KENTSEL DÖNÜŞÜM VE KAMUSALLIK

“Kentsel - Kamusal Mekânda Dönüşüm ve Yaşam” başlıklı birinci oturumun moderatörü Özgür Ediz, gündemde olan konulara ilişkin çeşitli görüş ve yorumlarını ifade ederek konuşmasına başladı. (Resim 3) Ayırt etmeden tüm kültürel miras örneklerinin korunmasının gerekliliğini vurgulayan Ediz, Bursa’daki modern mimari miras örnekleri olan Bursa Atatürk Stadyumu, Atatürk Kapalı Spor Salonu ve Merkez Bankası’nın deprem riski savıyla yakın zamanda yıkılarak yok edilmesinin kent kimliğine ve toplumsal hafızaya büyük bir zarar verdiğini dile getirdi. (Resim 4, 5) Ediz, bu kapsamda açılan mimari yarışmaların da yıkımlarda maalesef teşvik edici bir rol oynadığını ve yarışma kapsamında çeşitli roller üstlenen (katılımcı, jüri üyesi vb.) mimarların da bu noktada kabahatli ve kent suçlarına ortak olduklarını belirterek yarışmaların çıkış noktasının bu özgün yapıların güçlendirilmesi veya sağlamlaştırılması üzerine kurgulanabileceğinin altını çizdi. Özgür Ediz’in konuşmasının ardından çeşitli disiplinlerden uzmanların sunumlarıyla birinci oturum gerçekleştirildi.

Oturumun ilk konuşmacısı olan Hüseyin Tarık Şengül, ‘‘Günümüz Kentlerinde Kamusallığın ve Kamusal Mekânın Dönüşümü’’ başlıklı konuşmasına, kamusal alana fiziksel ve sosyal bir altyapı bağlamında bakılıp bakılamayacağı sorusunu ortaya atarak başladı. Kamusallık kavramını farklı ölçeklerde ve bağlamlarda ele alarak toplulukların kendilerinin kurmuş olduğu alt ve üst ölçekteki mekânların örneklerini dile getiren Şengül, kamusal alanın gündelik hayat pratikleri bağlamında değişim - dönüşüm sürecini ele alırken pandemi sürecinde değişen yaşam koşullarını ve kamusal / özel alan ayrımını güncel örnekler çerçevesinde izleyicilere sundu. Aynı zamanda, bugünün kamusallığını üçlü bir düzenleyicinin tanımladığını dile getirerek, AVM’lerde ortaya çıkan piyasa düzeninin merkezinde yer alan; kent merkezleri ve meydanlarda ortaya çıkan devlet düzeninin merkezinde yer alan; kooperatif ve gecekondular bağlamında ortaya çıkan toplumlar düzeninin merkezinde yer alan olmak üzere kamusallığı üç sınıfta ele aldı. Son olarak, günümüzde farklı biçimleriyle karşımıza çıkan kamusallığın, piyasa güçlerinin devleti de arkasına aldığı bir dönemi yaşamakta olduğunu belirtti. Bu çerçevede, kentlerimizi savunabilmek adına kent konseylerinin büyük bir öneme sahip olduğunu vurgulayarak sözlerini tamamladı.

Şengül’ün ardından, oturumun ikinci konuşmacısı Galip Yalman, ‘‘Finansallaşma Sürecinde Kentsel Dönüşüm ve Devlet’’ adlı konuşmasında, 1980 sonrası neoliberal politikalar ve küreselleşme süreci çerçevesinde, sermaye sahipleri lehine düzenlemelerin hayata geçirildiğini ve bu süreçte sermaye eliyle yapılan düzenlemeler ve piyasa dostu devletin ortaya çıkışını ve bu duruma paralel olarak finansal krizlerin oluşumunu ele aldı. Yalman, bir takım finansal unsurların kentsel dönüşüm süreçlerinde nasıl gerçekleştiğini ise konutun finansallaşması olarak kavramsallaştırdığı süreç üzerinden okuyarak dile getirdi. Bu sürecin, özelleştirme veya piyasalaştırma diye ifade edilen ve kamusal olarak sağlanan konut gereksinimlerinin belirli düşük ücretler sayesinde, ucuz konut sağlama imkânlarının tanındığı zamandan giderek artan bir biçimde konutun kullanım değerinin değişim değeri olan bir şeye dönüşmesi ve metalaşması üzerinden yapıldığını ifade etti. Devamında Bursa’daki TOKİ blokları örneği kapsamında zorba bir devletin kentsel dönüşüm süreçlerini sağlıklı bir biçimde gerçekleştiremeyeceğini dile getirerek, bu bağlamda, giderek farklılaşan kentsel ve kamusal alanların müzakere edilen bir yer olma gerekliliğini vurgulayarak sözlerini tamamladı. (Resim 6)

POLİTİK OLARAK “MEKÂN” VE YOK OLAN BELLEK

Etkinlikte birinci oturum sonrası, Tülin Vural Arslan yönetiminde ‘‘Dönüşüm Sürecinde Kent, Kültür ve Yaşam’’ başlıklı ikinci oturuma geçildi. İkinci oturumun moderatörü Arslan, kentlerde görülen değişimin kaçınılmaz bir durum olduğunu belirterek değişimin ve dönüşümün nasıl gerçekleştiği sorusunun önemine vurgu yaptı. Kentlerin fiziksel ve mekânsal değişiminde, değişimin yıkıp yeniden yapmak ve kenti sil baştan yaratmak olarak algılanmasının yanlış bir takım tutumların oluşmasına sebebiyet verdiğini ifade eden Arslan, değişimin, geçmişin izlerini ve ruhunu koruyarak günümüze adapte olmak ile değerli bir hale geldiğinin altını çizerek sözlerini tamamladı.

İkinci oturumun ilk konuşmacısı olan Pelin Pınar Giritlioğlu, ‘‘Siyasi İdeolojinin Bir Aracı Olarak Kamusal Mekânlar: Bellek ve Dönüşüm’’ adlı konuşmasına, mekân ve kamusal alan kavramları üzerine yapılmış kuramsal yaklaşımlar ve tanımlar doğrultusunda, bu kavramların antik Yunan’dan geç modern döneme kadar olan tarihsel süreçteki gelişimini ve değişimini anlatarak başladı. Giritlioğlu, Henri Lefebvre’in, mekânın ideolojilerden soyutlanmış bir ürün olmadığı ve politik, stratejik bir unsur olduğuna ilişkin yaklaşımından hareketle, tarih boyunca iktidarın bir mücadele alanı olarak gördüğü kamusal mekânın, denetimi ve kontrolü altında tutmak istediği ve ideolojik anlayışını yansıttığı bir alan olduğunun altını çizdi. Giritlioğlu, ideolojik bir takım simge ve işaret öğelerinin, toplum ile kent arasındaki diyaloğun oluşmasına aracılık eden, kentin kimlik ve hafızasını oluşturan kamusal alanlarda yer almasının mekân - politika ilişkisini ortaya çıkaran somut bir gösterge olduğunu ifade etti. Sunuşun devamında, Türkiye’de ideolojik anlayışların değişimini, kentsel belleğin ve kamusal mekânın dönüşümünü Cumhuriyet döneminden günümüze kadar olan tarihsel bir perspektifte sunan Giritlioğlu, bu süreci “erken Cumhuriyet dönemi, 1945-1980 arası dönem, neoliberal dönem, 2002 sonrası dönem” olarak dört başlık altında inceledi. Bu süreçlerde yaşanan gelişmelerin kısa özetini yaparak 2002 sonrası mevcut iktidarın yaratmış olduğu kamusal alan anlayışının ve mekânsal dönüşümün üzerine ağırlıklı olarak odaklanan Giritlioğlu, iktidarın kamusal mekânları, ticarileştirme ve politikleştirme yoluyla dönüştürdüğünü ve ideolojik anlayışını bu mekânların inşasına yansıttığını belirtti. Bu değişim - dönüşüm sürecini güncel örnekler üzerinden dile getiren Giritlioğlu, kamusal mekânın ticarileştirerek dönüştürülmesine şehir hastaneleri ve alışveriş merkezlerinin içerisinde yer alan kültür mekânları olarak Grand Pera AVM içerisindeki Emek Sineması’nı örnek gösterirken, politikleştirerek yaşanan dönüşüme ise Taksim Cami, Çamlıca Cami, Yeni Atatürk Kültür Merkezi ve Ayasofya örneklerini verdi. Giritlioğlu ayrıca, mevcut iktidarın rövanşist bakış açısıyla yıkmış olduğu Likör Fabrikası, Etibank, Su Süzgeci Binası, Çubuk Barajı Göl Gazinosu, Marmara Köşkü, İller Bankası gibi modern miras örneklerini sıralarken, ticari ve politik olarak yeniden üretmiş olduğu kamusal mekânlarda kendisine ait sembol ve izler bırakarak kentsel belleği yok etme yoluna gittiğini ve bu yolla ideolojik anlayışını meşrulaştırdığını söyleyerek sözlerini noktaladı.

Oturumun son konuşmacısı olan Özlem Köprülü Bağbancı, ‘‘Modern Mimarlık Mirasının Korunması’’ başlıklı sunuşuna, dünyada modern mimarlığın ortaya çıkış süreci ve Türkiye’deki yansımalarını çeşitli mimari örnekler üzerinden ifade ederek başladı. (Resim 7) Modern mimarlığın korunmasına dair Le Corbusier’nin UNESCO Dünya Miras Listesi’ne alınmış pek çok örneğine dikkat çeken Bağbancı, Bursa kenti bağlamında inşa edilmiş olan modern mimarlık örneklerini sunarak, bu dönem yapılarının korunmaya değer bulunabilmesi ve tescil kararlarının alınabilmesi için koruma ölçütlerinin sorgulanması gerektiğini dile getirdi. Geleneksel yapılara göre modern dönem yapılarında yeni olma ve yenilik değerinin ön plana çıktığını vurgulayan Bağbancı, bu duruma ek olarak teknik ya da teknolojik değer, sosyal değer, kültürel ve estetik değer, kanonik değer, tarihî belge ve referans değerlerinin bu dönem yapıları için sorgulanması gereken önemli kriterler olduğunu belirtti.

Konuşmasına Kültür ve Tabiat Varlıkları Yasası, 1964 Venedik Tüzüğü, 1975 Avrupa Mimari Miras Tüzüğü gibi ulusal ve uluslararası mevzuat, yasa ve tüzüklerde modern mimari mirasların korunmasının gerekliliğini belirten ifadelerin yer aldığını söyleyerek devam eden Bağbancı, tüm dünyada mimari miras kavramının 20. yüzyıl yapılarını da içine alacak bir biçimde genişlemeye başladığı ve bu çerçevede çok boyutlu bir koruma anlayışının geliştirildiğini belirterek; 1990 yılında modern mimarlık, tasarım ve şehir planlama ürünlerini belgelemek amacıyla uluslararası bir kuruluş olan Docomomo’nun kurulduğunu dile getirdi. Bu gelişmeye paralel olarak, 2002 yılında ise Docomomo Türkiye çalışma grubunun kurularak bu kapsamda Türkiye’deki modern mimari mirasın korunmasına dair çalışmaların da hızlandığını izleyicilere aktardı.

Bağbancı, sunumunun son bölümünde, Türkiye’de modern mirası korumaya dair yapılan çalışmalara karşın, Bursa’da yıkılan Santral Garaj, Atatürk Stadyumu, Bursa Merkez Bankası, Tolon Fabrikası gibi modern miras örneklerinin detaylarını paylaşarak, 1990 yılında tescillenmiş bir yapı olmasına karşın, deprem riski nedeniyle koruma kurulu tarafından rekonstrüksiyonuna karar verilerek yıkılan Merkez Bankası Binası ile yakın tarihte yeniden gündeme gelen, yıpranan tarihî ve kültürel varlıkların yenilenerek korunması ve afet riski altındaki alanların dönüştürülmesi hakkında çıkarılmış iki kanun çerçevesinde, son derece önemli bir konu olan yıkıp yeniden yapmak problematiğini tartışmaya açtı. (Resim 8-11) Bağbancı sözlerini, başarılı bir koruma sürecinin, koruma kültürünün kentsel kimliğin ayrılmaz bir parçası haline dönüşmesi ve bu konuda toplum, idare ve uzmanlar ile olan uzlaşının sağlanması doğrultusunda gerçekleşebileceğini söyleyerek noktaladı.

DEĞERLENDİRME FORUMU

Etkinliğin forum bölümünün yöneticisi Cüneyt Zeytinci, günümüzde kentsel ve kırsal alanlarda önemli bir değişimin yaşandığını belirterek, kentsel dönüşüm süreçlerinin kamu yararı gözetilmeden rant odaklı bir şekilde gerçekleştirildiğini ve bu uygulamaların kent için bir dayatma unsuru olarak görülmesi gerektiğinin altını çizdi. Zeytinci, ardından etkinlikteki sunuşları ve konuşulanları değerlendirerek izleyicilere kısa bir özet sundu.

Bursa’yı odağına alarak tüm ülkedeki kentsel alanlarda yaşanan sorunların dile getirildiği forum bölümünde söz alan Deniz Alkan ise, Bağbancı’nın da sunuşunda dile getirdiği 2005 yılında çıkan 5366 sayılı Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Kanunu ile İstanbul’daki Sulukule, Tarlabaşı ve Süleymaniye’deki kentsel dönüşüm süreçlerinde yok edilen doku ve insanların evlerinden uzaklaştırılma sürecini izleyicilere aktardı. Ardından Galip Yalman, kentsel dönüşüm süreçlerinin toplumsal yapıdaki yaşamları değiştirme biçimlerine ciddi boyutlarda bir toplumsal tepkinin olmadığına dikkat çekerek bu durumun sebebinin insanların birlikte hareket etmesini engelleyen finansal mekanizma olup olmadığı sorusunu dile getirdi. Yalman’ın sorusunu yanıtlamak ve düşüncelerini ifade etmek üzere söz alan Mücella Yapıcı, öncelikle, ekonomik rant ve güncel politik-ideolojik baskılar nedeniyle kentsel dönüşüm süreçlerinde çok sayıda yanlış uygulamaların görüldüğünü ifade etti. Yapıcı, genç ve yeni mezun mimarların işsizliğinin giderek yükselmesinin bir sebebinin de TOKİ’nin hizmet üretme koşullarından geçtiğini belirtti. Ayrıca, günümüzde konutun en önemli sosyal güvence aracı haline geldiğini hatırlatarak, ev borçlanmasına giren emekçi işçi sınıfın itirazsız ve tepki göstermeden çalışmasının ve dönüşen yaşam şartlarına kayıtsız kalmasının nedeninin bu duruma ilişkin olduğunu belirtti. Yapıcı sözlerine son verirken pandemi sürecinde değişen yaşam koşulları çerçevesinde, özelleşen kamusal alanlar ve kamusallaşan özel alanların olduğunu belirterek bu kapsamda konut tipolojilerinin yeniden düşünülmesi gerektiğinin altını çizdi.

Şirin Rodoplu Şimşek ise, Bursa’nın kentsel dönüşüm süreçlerindeki sorunlarına değinerek yüksek oranda plansız olarak gelişen bir kent olarak Bursa’nın kentsel değil rantsal bir dönüşüm geçirdiğini ve ilçelerde yaşanan fiziksel - mekânsal değişimlerin bu duruma örnek teşkil ettiğini ifade etti. Ayrıca forumda söz alarak kendi deneyimlerini ve düşüncelerini paylaşan katılımcılar, mesleki mücadelenin her zaman sürmesi gerektiği ve mevcut iktidarın işlemiş olduğu kent suçlarına ortak olunmaması gerektiği üzerinde önemle durdu.

Bitirirken, ümidimiz gelecek yıllarda kentlerde yaşanacak değişim - dönüşüm süreçlerine karşı, tehdit altındaki modern mirasın korunması adına farkındalığın artması ve uygulamaların kamu yararı bakışı doğrultusunda gerçekleşmesidir. Bu çerçevede, ilerleyen senelerde bu etkinlik dizisinin düzenlenmesine sebep olan uygulamalarla karşılaşmamak dileğiyle…

Bu icerik 1507 defa görüntülenmiştir.