350
KASIM-ARALIK 2009
 
MİMARLIK'TAN

MİMARLIK DÜNYASINDAN

  • Giriş
    Editör: Ayşen Ciravoğlu

YAYINLAR



KÜNYE
DOSYA: SIFIRDAN BAŞLAMAK

Yeni Gurna: Yerellik
Mimar: Hasan Fethi

Serpil Özaloğlu
Dr. Öğr. Gör, Bilkent Üniversitesi, İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü

Yeni Gurna köyünün hikayesi, tasarım ve inşa süreci iç içe olmak üzere 1945 yılında başlar, üç inşaat mevsimi devam eder ve 1948 yılında, esas olarak bürokratik engeller nedeniyle, ikincil olarak da köy halkının desteğinin inşa süresi uzadıkça düşmesi nedeniyle yarım kalır. Hasan Fethi, 1961 yılında köyü yeniden ziyaret eder ve 1969 yılında da Gurna: İki Köyün Hikayesi(1) kitabını yayımlar. Tüm süreci anlattığı kitabın önsözünde yazar şöyle der:

“Bu kitap, kırsal kesimin yaşam koşullarını iyileştirmeye yönelik yeni bir yaklaşım için çağrıdır. Dünyanın en yoksul köylülerinin yaşam standardı ve kültürü, katılımcı yapılaşma sayesinde yükseltilebilir. İnşa sürecine katılım kırsal konut sorununa yeni bir yaklaşım anlamına gelir. Bu yaklaşım, mimarın ilgisini çeken teknik sorunlardan daha fazlasını içerir: Karmaşık ve hassas toplumsal ve kültürel sorunlar, ekonomik sorunlar, projenin hükümet tarafından nasıl karşılanacağı, vb. Bunlardan hiçbiri dışlanamaz çünkü her biri diğeriyle birlikte çözüm bekler. Metinde her sorun (ekte yer alan teknik bilgilerin dışında) kendi mantığı içerisinde ama karmaşık bir bütünün parçası olarak ele alınmıştır. Böylece okuyucu, özel ilgi alanı ve nitelikleri ne olursa olsun, planlama felsefesini kavrayabilecektir.

Önerilerim özellikle köylüyü ilgilendirdiği için kitap onlara ithaf edilmiştir. İsterdim ki kitabımı özellikle onlar okusun ve değerlendirsin. Bunun yakında gerçekleşmesini ümit ediyorum. Fakat şu an için metin, onun yazgısını ellerinde tutanlar içindir: Mimarlar, şehirciler, toplumbilimciler, antropologlar, konutla ve kırsal kesimin yaşam standardıyla ilgilenen tüm bölgesel, ulusal ve uluslararası görevliler, politikacılar ve tüm hükümetler, kırsal kesime yönelik resmî bir politika oluşturmaya yardım eden herkes...”

Bu çağrı, Mısır’ın kırsal kesime yönelik planlama ve mimarlık politikalarını gözden geçirmek üzere yerel bir çağrı olmaktan çıkmış, uluslararası bir çağrıya dönüşmüştür.

YENİ GURNA’NIN HİKAYESİ

Hasan Fethi, annesinden çocukken dinlediği güzel köy anılarıyla kırsal kesimdeki yaşantının birbiriyle uyuşmadığını farkettiğinde hayal kırıklığına uğramış, ardından yoksulluk ve kötü yaşam koşulları içinde yaşayan fellahların yaşamlarını nasıl iyileştirilebileceği üzerine düşünmeye başlamıştır. Modern mimarlık yaklaşımlarının köylülerin mekânsal ihtiyaçlarını karşılayamayacağının, malzemesi ve inşa teknikleriyle de ekonomik olmayacağının farkındadır. Dolayısıyla araştırmalarını yerel malzeme ve geleneksel konut üzerine yapmış, ilk tasarımlarını aile ve arkadaş çevresi için uygulamıştır. Sonuçtan memnun kalınca da bu düşüncesini devlet politikasında etkili olabilecek bürokratik çevrelerde duyurmak için uğraşmış ama ilgi ve destek görememiştir. Ta ki ülke çapında eski eser hırsızlığıyla ilgili bir skandal patlak verene kadar...

Skandala mezar hırsızlığıyla geçinen Eski Gurna Köyü sakinleri neden olur. Köy arkeolojik değere sahip mezarların üzerine ve çevresine kurulmuştur ve Gurnalılar 50 yıldır, esas olarak, mezar hırsızlığıyla geçinmektedir. Mezarlardaki objeler azaldığından işi daha da büyütmüşler, iyi bilinen, sınıflandırılmış eski bir anıtın, rölyefli parçasını keserek çalmışlar; satmaya çalışırlarken yakalanmışlardır. Bunun üzerine hükümetin eski eserlerden sorumlu yetkilileri, köyün kamulaştırıp köy halkının da yeni yapılacak başka bir köye taşınmasına karar verir. Bu arada Hasan Fethi’nin kerpiçten yerel ustalara yaptırttığı örnekleri hatırlayıp kendisine teklifte bulunurlar. Koşullar mimarın istediği gibi olmasa bile Fethi, çalışmaya başlar. Diğer taleplerini, ortaya birşeyler çıktıkça bakanlığa bildirmeye karar verir. (2)

Eski Gurna’nın nüfusu 7 bin kişidir. Mimar bu kadar kişinin aynı zamanda ekmek teknesi olan yerlerini kolayca terk edip, yeni bir yerleşime gelmek için gönüllü olmayacaklarının farkındadır. Onun için araştırmaları ve projenin kapsamı, mimari bir projenin kapsamını aşar, mimarlıkla beraber sosyolojik ve sosyo-ekonomik bir nitelik kazanır. (Resim 1, 2)

Yerel mimari özellikleri incelerken yapı malzemesi olarak kerpicin olanaklarını araştırır. Üniversitedeki arkadaşlarına laboratuvar deneyleri yaptırır. Kerpiç üretirken bu deneyimlerden faydalanır. Ahşap kalıp kullanmadan çatıyı kubbeyle, tonozla örtebilen yerel ustalar bulunur. Yerel mimari özelliklere yalnızca biçimsel açıdan bakmaz. Plan tipolojilerini, mekânsal elemanları, bunların kullanım biçimlerini ve anlamlarını analiz eder. Yerli halktan doğrudan ya da dolaylı olarak, örneğin kadınlardan kadınlar aracılığıyla, bilgi toplar. Bu bilgiler ışığında, onlara yabancı olmayan ama yaşadıkları sefil yaşam koşullarını iyileştirecek tasarımlar geliştirir. (Resim 3, 4)

Yeni köyün coğrafi konumu ve iklim koşulları, geleneksel mimari karakteri önemlidir, ama bu bilgilerin edinildiği kişilerin kendilerini önemli ve saygın hissetmeleri de önemlidir. Sahip oldukları bilginin önemli olduğunu ve işe yaradığını anlayacak olan köylüler böylece, ikinci, üçüncü elden kopyalanarak inşa edilmiş, estetikten uzak, bölgeye yabancı modern mimarlık üslübundaymış gibi görünen, kötü kasaba yapılarına özenmeyeceklerdir. Çünkü mimara göre Mısır’da dönüşüm sırasında iyiye doğru bir evrilme değil de, niteliksiz ve çirkine, kopya olana doğru bir gerileme vardır. Oysa sağlıklı olduğu gibi, güzel ve rahat, hem de yaşam biçimlerine uygun bir yeni yerleşimin kendi sahip oldukları bilgi ve yetenekler sonucu tasarlanıp inşa edilmesi köylülerin özgüvenlerini de artıracaktır.

Sosyo-etnoğrafik durum da önemlidir. Gurna’daki 7 bin kişi toplam 900 aileye mensuptur. Bu aileler de kendi aralarında gruplaşmışlardır. Fethi, köyü planlarken, yerleşimi, aile gruplarının birbirleriyle ilişkilerini ve köydeki hiyerarşik örgütlenmeyi gözönüne alarak yapar.

Sosyo-ekonomik koşullar, köylünün gitgide yapmaktan vazgeçtiği geleneksel zanaatların canlanmasını gerekli kılmaktadır, mimara göre. Artık mezar hırsızlığıyla geçinmeyecek 7 bin kişinin başka geçim yolları bulması için bu zanaatların gençlere öğretilmesini düşünür... Zamana uygun tasarımlarla da üretim yapılırsa bu zanaatlar geçim kaynağı olabileceklerdir.

Gurnalıların yaşam koşullarını iyileştirmek için hijyen koşullarının da yaratılması gerekir. Konutlardaki koşulların iyileştirilmesinin yanısıra köyün kullanma suyunun niteliği de önemlidir. Kullanılan sudan insanlara geçen parazitler, ömür boyu tedavi edilemeyen ve kişiyi yavaş yavaş öldüren “bilharziya” hastalığına sebep olmaktadır. Suyun parazitlerden temizlenmesi, halkın da bu temiz suyu kullanması gerekliliği kısa sürede etkin olabilecek bir yöntemle toplumsal eğitimi de zorunlu kılmaktadır. Aynı şekilde salgın hastalıklara karşı alınması gereken etkin önlemler mimar ve ekibinin gücünü aşar, merkezî hükümetin desteğini de gerektirir. Bu kriterler de planlamanın parçasıdır. Gerekli kamu binalarının tasarlanıp inşası, mimari programın kapsamındadır.

Köyün kamu binaları ve mekânları, zanaatkarlar hanı, el sanatları sergi salonu, pazaryeri, cami, tiyatro, erkek ve kız çocukları için ilkokul, sanat okulu, Kıpti kilisesi, Türk hamamı, karakol, dispanser ve kerpiç ocağıdır. Karmaşık ilişkiler gözönüne alınarak tasarlanan aile gruplarının konut kümelerinde de köy evleri dikkat çeker. Sahibinin isteklerine karşılık vermesi için her aileye özel konut tasarımı yapılır. Köy evinin programı, odalarının özellikleri, kışın iyi ısınması, yazın serin kalabilmesi için gerekli teknik önlemler, ıslak mekânlar (mutfak, tuvalet, banyo, çamaşır yıkama yeri) ki hijyen konusunun başında gelmektedir; temiz su kullanımı, pis suyun tahliyesi, ahırlar ince ince düşünmek ve tasarlamak gerektirir. (Resim 5, 6)

Tüm bu düşünülenleri müteahhit bir şirket aracılığıyla inşa etme olanağı yoktu. Hem pahalıya mâl olacak, hem de bakım isteyen kerpicin sürdürülebilir bir malzeme olarak kullanımına engel olacaktı. Oysaki köylülerin imece ile ortak iş yapma geleneği vardı. Bu geleneği daha profesyonelce kullanmanın yolu, yine iş örgütlenmesinden geçiyordu. Böylece katılımcı bir yöntemle köy inşa edilecek, bakım ve tamir gerektiğinde kendi içlerinden gerekli kişi bulunacak; inşaat işiyle uğraşanlar da para kazanacaktı. Ayrıca ölmeye yüz tutmuş olan geleneksel inşa tekniklerini canlandırıp başka köylere de yayabileceklerdi. Hasan Fethi’nin kitabın ekinde yayımladığı maliyet analizinde tüm bu örgütlenmenin nasıl olacağı, çırak eğitimi dahil vardır. (Resim 7-9)

DEĞERLENDİRME

Yeni Gurna projesinin ve uygulamasının temelini geleneksel inşa yöntemleri, malzemesi ve formları oluştursa da, mimarın tutumu, aslında, 20. yüzyılın kahraman modern mimarları gibidir. Mimarisiyle köylünün yaşam standartlarını değiştirmeyi, konfor koşullarını makul bir seviyeye çekmeyi düşünür. Yapılı fiziksel çevre için planlama stratejisi geliştirmeye çalışır. Önerdiği işin ölçeği, Mısır’ın kırsal dönüşüm projesi için bir öngörüdür, yani ülke çapındadır. Fethi’ye göre bir köy kendi başına varolamaz ve yalıtılmış bir varlık olarak da düşünülmemelidir. Yalnızca mekânsal açıdan değil, toplumsal ve ekonomik gelişmenin çeşitli boyutları açısından da genel bir bütünün içinde yer alabilmelidir; böylece kendini, etkinliklerini, ticaretini ve yaşam biçimini geliştirirken, bölgenin ekolojik dengesini bozacağına, onun sürdürülmesine yardım eder. (3)

Yine de Hasan Fethi’nin, tasarıma ve uygulamaya yaklaşımı, modern mimarlarınkinden ayrılır. Bu ayrımı onun da benimsediği “ekistiks” kuramıyla açıklayabiliriz. Mimar ve plancı Constantinos A. Doxiadis’in (1913-1975) geliştirdiği ekistiks kuramının tanımı genel olarak şöyledir: İsmi Yunanca “ev” anlamına gelen “oikos” kelimesinden türetilmiştir ve “insan yerleşimlerinin bilimi” anlamında kullanılmaktadır. 1940’ların ortalarında, savaş sonrası Yunanistan’da yeniden inşa etme ve iyileştirme koşullarıyla ilişkili olarak yerel ihtiyaçların ne olduğu tartışılırken ortaya çıkmıştır.

Ekistiks kuramıyla amaçlanan, savaş sonrası konut ve toplumsal gelişmelerdeki sorunlara kapsamlı bir çözüm getirmektir. Avrupa’da ve Birleşik Amerika’da sanatsal ve kişisel ifadeyi reddeden ve mimariyi insan ihtiyaçlarının verimli ve yeterli barınağı olarak yeniden kavramsallaştıran savaş sonrası tartışmalar bu kuramın şekillenmesinde etkili olmuştur. Ekistiks kuramında, toplumbilimi, davranış bilimi ve tasarımı sistematize eden operasyonel araştırmalar arasındaki ilişkiler vurgulanır. Mimari tasarımda ekonomik, toplumsal, fizyolojik ve psikolojik etkenler de belirleyici olduğundan, disiplinlerarası bir niteliğe sahiptir. (4)

Bu açıdan bakıldığında Yeni Gurna Köyü sıfırdan başlamış bir tasarım ve uygulama süreci değildir aslında. Görünüşte bomboş bir araziye inşa edilmesi, onu ilk önce sıfırdan başlanmış yerleşimler sınıfına sokmamıza neden olsa da, hikayeyi ve süreci öğrendikçe fikrimiz değişir. Hasan Fethi sıfırdan bir köy tasarlamış izlenimi vermez. Tam tersine, ilk gördüğünde kendisini bile ürküten bomboş bir araziye köylünün toplumsal belleğinden yararlanarak ve bu belleği günün ihtiyaçlarıyla birleştirerek, sağlam bir altyapı hazırlar. Mimari tasarımını ve planlamasını bu altyapı üzerine inşa eder.

Hasan Fethi planlama kararlarını sadece Gurnalıların genel yararlarına olacak biçimde düşünmez. Mikro ölçekte gibi görünen bireyleri ve onların içinde yaşadıkları çevreleri de genel yararlar kadar önemli kılar. Mimarlara, istatistiksel ortalamaları konutlara uygularken, bütün amatör istatistikçilere yapılan temel bir uyarıyı gözardı etmemelerini söyler: İstatistikçilere referans vererek, “İstatistikçilerin bize öğrettiğine göre, bir topluluğun özellikleri genel olarak değişmese de aynı topluluktaki bireyler birbirlerinden öngörülemeyecek farklılıklar gösterirler” der. (5) Hasan Fethi, modern bireyden bahsetmemektedir, ama insani özelliklerden, kişiyi kendisi yapan özelliklerinden, alışkanlıklarından, eğilimlerinden bahseder.

Geleneği sadece bir bilgi deposu olarak alıp kullanmaz. Yaşayan ve geliştirilebilecek, günümüze uyarlanabilecek bir tasarım girdisi olarak görür. Yeni Gurna’daki mimari yaklaşımı kuramsal bir çerçeveye oturtmaya çalışırsak, II. Dünya Savaşı sonrası Batı ve ABD kökenli modernist, teknokrat planlama söylemlerine karşı bir duruş ve uygulama örneği olduğunu söyleyebiliriz. Hatta 1970'lerde oluşmaya başlayan, şimdilerde üzerinde çok konuşulup yazılan, pilot uygulamalar yapılan sürdürülebilir çevre (kır, kent) planlamasına paralel bir vizyon oluşturduğunu da söyleyebiliriz.

Fethi, Yeni Gurna Köyü’nde kültürel ifadeyi önemsemiştir. Ölçülebilir kriterlerin yanısıra ölçülemeyen, görünmeyen kriterleri de mimari tasarımının parçası yaparak, bu sürecin bilgiyle sezgiyi birleştiren karmaşık bir yaratma eylemi olduğunu göstermiştir.

Daha sonraları, Aralık 1960 yılında düzenlenen “Arap Dünyasında Metropolis” başlıklı konferansta sunduğu bildiride, “Arap için avlu, ısıyı denetleyen mekândan, mahremiyet ve güvenlik için kullanılan mimari bir araçtan daha fazla bir anlama gelir. Avlu, kubbe gibi mikrokozmik bir düzenin parçasıdır ve bu düzeni evrenin düzenine koşut kılar” demiştir.Avlunun iklimsel ve ekonomik etkilerini geri plana iterek mekân olarak yarattığı “huzur”, “kutsallık”, “büyü” gibi ölçülemeyen, görülmeyen ve dokunulamayan niteliklerini öne çıkarmıştır. Bu niteliklerinin de ancak “hissederek” ve “sezgiyle” algılanabileceğinden sözetmiştir. “Arap”, “Müslüman”, “bedevi” ya da “çöl adamı” terimlerini kullanırken ve “Müslüman Arap için gökyüzü, kutsal olanın evi ve doğanın en teskin edici yüzüdür” derken amacı, avlulu konutu etnik bir simge olarak sunmak değil, mimari tasarımın neden sonuç ilişkilerini barındıran hipotezlere ve ölçülebilir analizlere indirgenemeyecek kadar karmaşık bir süreç olduğunu anlatmaktır. (6)

Zaten Yeni Gurna Köyü’ne bürokratik kesimden destek ararken, kendini modern mimarlığın büyüsüne kaptırmış Mısırlı mimarların teknokrat tavrına da karşı çıkmış, kendilerini fizik ve mühendislik bilgilerinden ötürü büyük görmelerini eleştirmiştir. (7)

Hasan Fethi, Yeni Gurna’da “Üçlü Birliğin” yeniden kurulması için çaba harcar: Mal sahibi, mimar ve zanaatkar. “Böylece Yeni Gurna gibi bir projeye başlanıldığında yapım sürecinde oldukça farklı bir düzeye sıçranacak, örgütlenilecek, zamana göre ayarlama yapılacak, kısacası ‘kilden yontu yapar gibi yapılan’ konuttan ‘teknik’ konuta geçilecektir. Tasarım ve inşa süreci de daha meslekî bir nitelik kazanacaktır. Böylesine bir geçiş köylülerin varsıllaşmasını izleyen yapım sürecindeki gelişmenin doğal bir aşamasıdır. Eğer bu değişim doğalsa, yeni mimarlık yeni bir geleneğin içerisinde gelişecektir.” (8)

Mimar, bir hükümetin halkına verebileceği en büyük hizmetlerden birinin, her aileye kendi evini yapma ve bitmiş yapının ailenin kişiliğini temsil edebilmesi için ona yapının her aşamasında karar verme olanağını sağlamak olduğuna inanır. Yeni Gurna, inandığı şeyin nasıl yapılabileceğine örnektir. Her ne kadar yapım süresi bürokratik engeller nedeniyle uzadıkça Gurnalıların ona olan desteği azalsa da, Fethi onların katkılarını gözardı etmez. Sonuç olarak bomboş araziye, onun tasarımlarını uygulamışlardır. Fethi de planlarında Gurnalıların ruhunu olabildiğince ifade etmek için elinden geleni yapmıştır. Mısır’ın doğal çevresiyle mimariyi bağdaştırmak, halk mimarisiyle mimarların mimarisi arasındaki uçurumu aşmak istemiştir. (9) Sıfırdan başlamak yerine yerel mimari ve kültürel birikimi kendi tasarım yaklaşımıyla yeniden şekillendirmiştir.

NOTLAR

1. Fethi, H. 1969, Gourna: A Tale of Two Villages(Gurna: İki Köyün Hikayesi), Mısır Kültür Bakanlığı Yayınları, Kahire; Fathy, Hassan, 1973, Architecture for the Poor (Yoksullar için Mimarlık), The University of Chicago Press, Şikago, Londra. Kitap, 2010 yılında “Katılımcı Mimarlık” başlığı ile Mimarlar Odası Yayınları arasında yayımlanacaktır.

2. Köyü üç yılda bitirmesi düşünülerek ve ilk dönemki çalışma için kendisine 15.000 Mısır Lirası verilir. Aşağı yukarı aynı dönemde, hepsi birbirinin aynı ve her biri Fethi’nin konutlarının misafir odasına girecek kadar küçük evlerin inşa edileceği İmbaba projesi için hükümet 1.000.000 Mısır Lirası bağışlardı. Fethi, 1969.

3. Fethi, 1969.

4. Hasan Fethi’nin mimari tasarıma yaklaşımı kitabının metinde sözünü ettiği “ekistiks” kuramıyla tanımı itibariyle başlangıçta örtüşüyor. Fakat Gurna deneyiminden sonra, bizzat kuramın yaratıcısı olan Doxiadis ile yaptığı çalışmadan sonra yolları, uygulama safhasında uğradığı hayal kırıklıkları nedeniyle ayrılıyor. Aslında kuramı tümüyle hiç yadsımıyor çünkü tanımına katılıyor. Hasan Fethi Gurna deneyiminden sonra Doxiadis firmasıyla işbirliği yaptığı sürede (1957-61), Irak’ın beş yıllık kalkınma planının konut kısmında çalışırken, ekistiks kuramına, uygulama safhasında piyasa ekonomisinin kurallarının zamanla hükmettiğine de şahit olmuştur. Fethi bu proje için, yerel mimari verilerden yararlanırken modern mimarinin teknokrat yaklaşımına uygun bir çalışma yürütmüştür. Hem doğal çevreyi, hem de mimariyi kavramsallaştırırken analizini yaptığı mimari formları, malzeme analizlerini, yapı üretimindeki değişmez etkenleri bağlamsızlaştırmış, pozitivist bir yaklaşımla ölçülebilir tasarım kriterleri haline getirmiştir. Yapılı çevreyi, tarihinden ve o yere ilişkin değişimlerin getirdiği gelişimden soyutlamıştır. (Panayiota Pyla, P. 2007, “Hassan Fathy Revisited, Postwar Discourses on Science, Development, and Vernacular Architecture” (Hasan Fethi’nin Yeniden Değerlendirilmesi, Bilim, Gelişme ve Yerel Mimari Üzerine Savaş Sonrası Söylemler) Journal of Architectural Education, cilt:60, sayı:3, ss.28-39.)

5. Fethi, 1969.

6. Konferans Nasır hükümeti tarafından finanse edilmiştir. Arap Dünyasının kentsel ve toplumsal sorunlarına ışık tutmayı amaçlamıştır. (Panayiota Pyla, 2007, ss.28-39)

7. Fethi, 1969.

8. Fethi, 1969.

9. Fethi, 1969.

Bu icerik 15048 defa görüntülenmiştir.