335
MAYIS-HAZİRAN 2007
 

İNGİLİZCE ÖZET / ENGLISH SUMMARY

TÜRKÇE ÖZET

MİMARLIK DÜNYASINDAN

FORUM

YAYINLAR

  • Delik Binalar
    Gürhan Tümer Prof. Dr., DEÜ Mimarlık Bölümü

Mimarlık’tan 335



KÜNYE
DOSYA: KENTSEL YAŞAM KALİTESİ

Kentsel Yaşam Kalitesi ve Yer Duygusu

Sanjoy Mazumdar

Dr., Kaliforniya Üniversitesi, Planlama, Politika ve Tasarım Bölümü.

Bu makalede, kentsel yaşam hakkında konut, ulaşım, istihdam gibi belirli hizmetlerin sağlanmasına ağırlık veren birçok bakış açısının aksine, “mekân duygusu”na ilişkin bir bakış açışı önereceğim.

KENTLERDE YAŞAM KALİTESİ: TARİHSEL BAKIŞ

Batıda planlamacılığının ilk evrelerinde kamu sağlığı konuları başta gelmekteydi. O zamanların kamu sağlığı tehditleri, kanalizasyon eksikliği, kalabalık, tüberküloz ve iş yerinde sağlığı tehdit eden koşullara maruz kalmaktan oluşuyordu. Bu tehditlerin neden olduğu ölümler kadar, kent sakinlerinin yaşadıkları korkunç koşullar da planlamacılığı yönetecek kanunlara ihtiyaç duyulmasına yol açtı. (1) Bu, işle bağlantılı tehditlerin eve taşınmasını önlemek için yaşam alanlarının endüstriyel alanlardan ayrılmasına, yeşil alanlı kentler öngören “güzel şehir” (city beautiful) akımının ortaya çıkmasına ve maddi olanaklara sahip olanlar için şehir dışında, banliyölerde düşük yoğunluklu yaşam alanlarının gelişmesine yol açtı. Yayılmakta olan banliyölerde yaşamak, insanların çalışmak için, hatta bazen boş zamanlarında vakit geçirmek için, şehir içine yolculuk etmeleri anlamına geliyordu. Böylece ulaşım planlamacılığın önemli bir unsuruna dönüştü. Birçok kişi günümüzde kentsel yaşam kalitesi tartışmalarının mutlaka ulaşım, konut, ekonomik kalkınma, bölgeleme (zoning) ve arazi kullanımı ile başlaması gerektiğine inanmaktadır.

Ancak son zamanlarda kimileri, özellikle de ABD’de, günümüz kentlerindeki kamu sağlığı konularını yeniden değerlendirmektedirler. Günümüz sağlık konuları, şeker hastalığı, serebro-vasküler hastalıklar, astım, bronşit, emfizem, alerjiler ve bir yere kadar da obeziteden oluşmaktadır. Çevre, bir kez daha bu problemlerin olası bir kaynağı olarak görülmektedir. Altı şeritli otoyollar yoğun trafik nedeniyle tıkanırken, ulaşım, araba yolculukları, trafik sıkışıklığı ve egzoz emisyonları suçlu bulunmaktadır. Bu bir yandan, yoğun kullanım şeritlerinin kullanımı, trafik darboğazlarının önceden bildirimi ve daha çok sayıda, hatta iki katlı çevre yollarının üretimi gibi trafik mühendisliği çözümlerini de beraberinde getirmektedir. Bunlar kimileri tarafından, daha çok sayıda taşıt yolu ihtiyacını hafifletemeyecek ve böylesi bir kent planlamasının neden olduğu sağlık sorunlarına çözüm olamayacak geçici düzenlemeler olarak görülmektedir. Öte yandan, kentlerin sağlıklı yaşama ulaşacak şekilde tasarlanması için çağrı yapılmaktadır. (2)

Kentlerin planlanması ve tasarımında bazı önemli ölçütler çoğunlukla gözden kaçırılmaktadır. Bu sağlıklı yaşama gösterilen yeni ilgi bile kentsel yaşam kalitesi için gerekli birçok özelliği dışarıda bırakmaktadır. Bu işlevsel konuların yararlı olmadıkları ve bunlardan vazgeçilmesi gerektiği konusunda bir tartışmadan daha çok, genellikle ihmal edilen önemli konulara dikkat çekmek istiyorum.

KENTSEL YAŞAM KALİTESİ: YER VE AİT OLMA DUYGUSU HAKKINDA DÜŞÜNCELER

Bu makalede, "yer duygusu"na ilişkin düşüncelerimi aktarmak istiyorum. Bu düşünceler yerel halkın kültürü, topluluk duygusu, mekânın kendine özgülüğü ve hem insan hem de mekânı birarada düşünmenin önemine odaklanmaktadır. Şimdi bu özelliklerden bahsedeceğim.

İnsan Unsuru ve Topluluğun Önemi

Topluluk, çoğu sosyolog için, kişiler arasında ilişki kuran sosyal düzenlemeleri oluşturur. Bu sosyal bağlar birçok düzlemde gerçekleşen sosyal etkileşimden meydana gelmektedir. Tönnies (1887-1957), özellikle modernleşen topluluklar bağlamında, bir topluluk duygusu (gemeinschaft) ve bunun eksikliği (gesselschaft) arasındaki ayrımı ilk yapanlardan biriydi. Birçok sosyolog, modern toplumdaki topluluk duygusunun yokolması karşısında üzüntüsünü dile getirmiştir. Georg Simmel, Louis Wirth ve hatta Emile Durkheim, Karl Marx ve Max Weber daha kentsel olan alanlarda topluluk duygusunun yok olduğunu öne sürmüşlerdir. Kentleşmenin hızlanması ve büyük kentlerde çok sayıda insanın yaşamaya başlamasının topluluk duygusunun ve mekâna bağlılığın yok olmasına , genel olarak ise anonimleşme ve yabancılaşmaya yol açtığını , bunların da kentsel yaşam kalitesinin düşmesiyle sonuçlandığını savunmuşlardır.

Topluluk Unsurları

Sosyologlar genel anlamda topluluğun birbirleriyle etkileşen insanlardan oluştuğunu kabul etmişler ve fiziksel alanla pek ilgilenmemişlerdir. Onlar için şehir öncelikle ilgilendikleri konunun odağı olan sosyal hayatın bir sahnesi ya da belki de bir zeminiydi. Çok az sosyolog kendilerini kentsel sosyolog olarak tanımlamış ya da çalışmalarında mekân ve alana yer vermiştir. İki sosyolog yakın zamanda yaptıkları sosyoloji literatürü eleştirilerinde de aynen bu sonuca varmışlardır: “Sonuç olarak, mekân kavramının filozoflar ve sosyologlar için, benzer şekilde, tali bir konu olduğu ortaya çıkmıştır.” (3) Yine de, fiziksel çevrenin sosyologların çalışmalarında yer almadığını öne sürmek de yanlış olur. Çoğunlukla daha yakından ele almayı ihmal etmiş, uzak durma eğiliminde olmuş veya sosyal unsura fazla odaklanmışlardır.

İnsan topluluğu konusundaki bu tartışmalar son zamanlarda sanal toplulukların gerçek topluluklar olup olmadıkları sorusuyla ilişkili olarak ön plana çıkmıştır. (4) Bu tartışma, “Topluluk nedir?” sorusuna yol açtığı için bizim için yararlıdır. “Fiziksel çevre olmadığında topluluk kaybolur mu?” ise bir diğer sorudur. Robert Park (5) topluluğu şöyle tanımlar: “Bir topluluğun temel özellikleri şunlardır:

1. Coğrafi olarak düzenlenmiş;

2. Yaşadığı topraklarda aşağı yukarı tamamıyla kök salmış;

3. Karşılıklı bağlılık ilişkisiyle yaşayan bireysel birimlere sahip bir nüfus...”

Erikson (6) tahrip edici bir selin nasıl topluluk duygusu, sosyal bağlar ve ilişkilerin açığa çıkmasına neden olduğunu ve topluluk tam da yok olmuş gibi göründüğünde topluluk duygusunun daha derinden hissedildiğini anlatmıştır. Söz ettiği yok olma, sosyologların üstünde durdukları kavramsal yok olma değil, topluluğun fiziksel unsurlarının yok olmasıdır ki böylece bir kez daha fiziksel unsurların önemi vurgulanmaktadır. Başkaları da, topluluklarının fiziksel dünyası kaybolduğu, ciddi hasar gördüğü veya yıkıldığı zaman insanların hissettikleri kayıp duygusunu ifade etmişlerdir. (7)

Orum ve Chen (8) şehirlerin fiziksel dünyasına gösterilen eksik ilginin kısmen sosyologların şehirler hakkındaki bakış açılarından kaynaklandığını göstermektedirler. Şehirler hakkındaki başlıca sosyolojik kuramlara değinerek, sosyal kuramlar ve sosyal adaletsizliği tartıştıktan sonra eleştirel şehir sosyolojisinden yeniden-yapısalcı (reconstructive) şehir sosyolojisine bir dönüş olmasını önermektedirler. (9) Ne mekânsız bırakılmış, sosyologlar tarafından kavramsal topluluklar olarak varsayılan topluluklar ile fiziksel öğeler ve insanların fiziksel bedenlerinden yoksun sanal topluluklar, ne de mimarlar tarafından tasarlanan insandan mahrum fiziksel yapılar kendi başına yeterlidir. Şehir hem fiziksel hem de kavramsaldır ve topluluk mekânla yakından ilişikli bir sistemdir. Bu, Takeshi Suzuki (10) tarafından “I-kata” olarak tanımlanan Japon kavramı ile çok güzel bir şekilde ifade edilmiştir. Suzuki, fenomenolojik bir yaklaşımla, mekânların insan olduğunda ve olmadığında tamamıyla farklı hisler uyandırdığını göstermektedir. Her ne kadar bu kavramın Batıda veya İngilizce’de bir karşılığı bulunmasa da, bu ve Doğudan çıkan diğer kavramlar, yaşam kalitesinin şimdiye kadar tartışılmamış unsurlarına işaret etmeleri açısından önem taşımaktadırlar.

TOPLULUĞUN KURULUŞUNDA İNSAN VE MEKÂN: YAPISALCI BİR YAKLAŞIM

Şehirlere ve kentsel yaşama “yapısalcı bir yaklaşım” öneriyorum. Tönnies ve Park’tan mekânın önemine ilişkin fikirleri, Relph’den (11) bir yere kök salmak kavramı, insanların mekânlara derinden bağlandıkları fikri (12), iyi şehirler hakkındaki düşünceler (13) ve de insanların kendileri için anlamlı mekânlar yarattıkları fikirlerinden (14) yola çıkarak, işlevsel ihtiyaçları olduğu kadar daha derin duygusal, sembolik ve bağlanma ihtiyaçlarını karşılayan anlamlı mekânların yaratılmasının ve sürdürülmesinin, topluluk kurmanın ve yüksek kaliteli bir yaşama sahip olmanın bir parçası olduğunu ve insanlar için önem taşıdığını öne sürüyorum.

Bu tür mekânlar, parçası oldukları toplulukların kültürel ve sosyal hayatlarından besleneceklerdir. Bunun sonucunda, mekânların planlanmasında yerel mekân ve insandan uzaklaştırılmış nesnel standartlar temel alınarak karar verilmesi zor olacaktır. Bununla birlikte, şehir plancılarına ve tasarımcılara bu tür yerleri tasarlarken yardımcı olabilecek bazı mekâna özgü özellikleri ön plana çıkarmamız mümkündür. Yapısalcı yaklaşım, yerel halkın kendileri için anlamlı mekânların yapılışında aktif roller üstlenebileceklerini ya da bu doğrultuda profesyonellerden yardım alabileceklerini varsaymaktadır. Bunlar, insanoğlunda kökten değişiklikler olmadığı sürece şehirlerin pek de fazla çaresi olmayan sorunlarla boğuştuğu düşüncelerinin aksine, yeni ve iç açıcı fikirlerdir.

Mekân Duygusu Yaratmada Mekânın Önemi

Kentsel yaşam kalitesinde mekân duygusuna ilişkin düşünceler, daha önce de söz edildiği üzere, sadece insan unsurunu temel alamaz. Çok önemli bir unsur da mekândır. Gans (15) ve Suttles (16) gibi bazı sosyal bilimciler çalışmalarında toplulukların oluşturulmasına odaklanmıştır. Rivlin (17) New York City’de dini bir grubun nasıl bir cemaat oluşturduğunu anlatmış ve Abrahamson (18) etnik ve dini cemaat örnekleri ve bunları nasıl kurduklarının örneklerini vermiştir. Mimarlar ve şehir plancıları insanı, insan varlığının etkisini ve insan-mekân etkileşimini ihmal ederek neredeyse tamamıyla mekânın fiziksel unsuruna odaklanmıştır. Onlar için iyi veya güzel fiziksel bir mekâna sahip olmak iyi bir yaşam kalitesine sahip olmak anlamına gelmiştir.

Mekân duygusu bakış açısı hem sosyologların atıfta bulunduğu kavramsal topluluğa, hem de I-kata’nın önemle değindiği mekânın önemli olduğu ancak insandan bağımsız olmadığı “mekânda insan”a işaret etmektedir. Fiziksel mekânların önem kazanan özellikleri insansız olmayanlarıdır. Ancak bunlar nasıl mekânlardır? Hangi mekân özellikleri önemlidir? Şimdi bu soruları ele alacağız.

Mekân Özellikleri

Yüksek yaşam kalitesini sağlayacak mekân özellikleri aşağıda sıralanmıştır. İnsan ve mekân arasında bağlar kurmak yüksek kaliteli kentsel yaşamın önemli bir temasıdır. Burada mekânlarla kurulan duygusal ilişkiye gönderme yapılmaktadır. Bu mekânlar insanların:

• İlişki kurabilecekleri,

• Bağlanabilecekleri, aidiyet hissedebilecekleri

• Kendileriyle özdeşleştirebilecekleri,

• Hatırlayacakları,

• Özleyecekleri, yerlerdir.

Burada aidiyet hissi ve mekâna bağlılık hakkındaki literatür bize yol göstermektedir. Önemli coğrafi konumlara sahip mekânlar veya unsurların bir etken olduğu görülmektedir. İstanbul’un coğrafyası, özellikle iki kıtayı birleştirmesiyle, Boğaz ve Haliç’le iyi bir örnektir. Ama daha az görkemli coğrafyalara sahip mekânlar da yerel halkın aklında anlamlı bir yer edinebilir. Bazı insanları belirli yerlere çeken, bir mekâna aidiyet hissedilmesinde psikolojik bir unsur bulunmaktadır. İnsanların keyif aldıkları ve içinde bulunmak istedikleri mekânlar, aidiyet gelişmesine yardımcı olur. Mekâna aidiyet duymak, insanlara anlamlı görünen alanlarla oluşur. Ancak Mazumdar ve Mazumdar (19), mekâna ait hissetmede, mekânı öne çıkaran ritüeller aracılığıyla aidiyet hissinin oluştuğu bir sosyal unsur bulunduğunu ileri sürmektedir.

İnsanların kendileriyle özdeşleştirdikleri, kendilerini bir parçası olarak hissettikleri ve sevgiyle hatırladıkları (20) mekânlar, muhtemelen onlar için yaşam kalitesi iyi mekânlardır. Taşınma, terk etme veya yıkım sonrasında, bir mekânın sakinleri o mekânı özleyebilir, bir kayıp hissi yaşayabilir hatta onlar için yas bile tutabilir. (21) Buradaki insanın hissettiği genel kayıp hissine bir göndermeden ötedir; derin bir bağın sona ermesinden kaynaklanan güçlü bir üzüntüdür. Böylesi bir bağ iyi yaşam kalitesinin bir unsurudur.

Kültür ve Mekân Duygusu

Kültür, insanın aidiyet hissi duyduğu ve keyif aldığı fiziksel unsurlarda önemli bir rol oynar. Kültürel değerler yakın hissedilebilecek nesne ve faaliyetleri belirler. Zaman içinde mekânla tekrarlanan karşılaşmalar ve etkileşimler bağlanmaya yol açar. Kültürler, çevreyle etkileşim içinde olmanın ve ilişki kurmanın farklı ve kendine has yollarını geliştirmiştir.

Kültür gerçekten de bir farklılık yaratır. Ortak teknoloji, benzer yapılar, artan ticaret ve yükselen refah düzeyine rağmen, dünyanın dört bir yanındaki şehirler belirgin kültürel geleneklerden kaynaklanan özellikleri korumaktadırlar. Örneğin, Çin şehirleri bu kalabalık ulusun yalıtılmışlığından kaynaklanan kuvvetli yerel özellikleri sergilemektedir. Yalıtılmışlık ve istikrarsızlık Japon kültürünün gelişimini şekillendirdiği kadar, hem Uzak Doğu hem de Orta Doğu’daki kültürel kuzenlerinden büyük farklılıklar sergileyen Japon şehirlerini de şekillendirmiştir.” (22) Asya-Pasifik bölgesi, Güney Asya ve Orta Doğu’daki şehirlerin şekilleri Batıdaki ve diğer bölgelerdekilerden farklıdır. (23) Fiziksel unsurların özellikleri de değişkenlik göstermektedir.

Sokaklar ve Mekân Duygusu

Bu unsurlardan biri de sokaklardır. Vietnam’da Ho Chi Minh City’deki sokakların özelliklerinin ABD’kilerden, Çin’de Şangay’dakilerden ya da Hindistan’dakilerden çok farklı olduğu açıktır. (24) Orta Doğu’da Müslüman bölgelerdeki sokaklar düz açılı, düz ya da geniş değildir. (25) Farklı olan, sadece sokakların şekilleri değildir; farklı kavram ve kullanımlara da sahiptirler. Birçok Batılı yazar Doğu ve Orta Doğu sokaklarını dağınık, dar, karanlık ya da kalabalık olarak tasvir etmişlerdir. Aynı zamanda, bu sokakların bazılarının gürültülü, ilginç ve gece geç saatlere kadar hayat dolu olduğunu hissetmişlerdir. Brigg (26), Çin’in Şangay şehrinde halkın sokaklarda yaşadığına ve sokakların kalabalık olduğuna işaret etmiştir. Freeman’ın (27) işaret ettiği, Vietnam’da Ho Chi Minh City’de sokaklarda sıkça rastlanan hareketlilik otobüs, vespa ve bisikletlerin bir arada bulunmalarından kaynaklanmaktadır. Edensor (28) Hindistan sokaklarında yayalar kırmızı ışıkta karşıdan karşıya geçerken ve kornalar çalarken çocukların oyun, yetişkinlerin kağıt oynadığına dikkat çekmiştir. Sokakların, ABD’dekilerden çok daha farklı kavramlar içerdiği açıktır. Her ne kadar bu tasarım ve etkinliklerin bazıları bölgedeki diğer şehirlerle ortak noktalara sahip gibi görünse de, sokakların tasarlanma, bakış ve kullanım şekillerinin oluşturduğu bütünsellik her birini kendine özgü kılmaktadır.

Kentsel Peyzaj ve Mekân Duygusu

Kentsel peyzajın şehirde iyi bir yaşam kalitesi elde edilmesine yardımcı olması mantıklı görünmektedir; bu şehrin biçimine de yansımaktadır. Batıda şehrin kuruluşu Weber’in (29) de değindiği üzere önemlidir. Kamu ve belediye binalarının görkemli binaları aracılığıyla bu önemi yansıttığı görülmektedir. Doğudaki şehirler belediye binalarına fazla önem göstermezler. Kent peyzajı o kültür tarafından değer verilen biçimlerin doğasından da etkilenir. Birçok yerde binalar yeraltındadır (Çin), diğerlerinde yer üstünde ama tek katlıdır, bazılarında ayaklı sütunlar üzerine dikilmiş ve böylece yüksek bir profile sahiptir ya da ikinci bir kat kullanımından ya da yüksekliği vurgulayan çatı biçimlerinden dolayı yüksek bir profile sahiptir. Kent peyzajının aynı zamanda, bir mekânın deneyimlenmesi ve buradan keyif alınmasını etkileyecek görme, ses, doku gibi duyumsal unsurlara sahip olduğu da düşünebilir. (30)

Görsel Peyzaj

Şehirlerin görsel peyzajları Hindistan’da olduğu gibi karmaşık veya düzgün olarak ikiye ayrılabilir. (31) Doğu ve Orta Doğu şehirlerinde düzen eksikliği çoğu tartışmaya konu olmuştur. Ancak bu, bu şehirlerin yaşam kalitesine sahip olmadıkları anlamına gelmez. Belki de tam tersi, kişi bunların içlerine girer ve uzun süre ilgilenirse, sokakların ve meydanların ritmi ve hayatına gerçekten kapılır. (32)

Tokyo ve Osaka gibi Japon şehirlerinin manzaralarına rengarenk ticari neon tabelalar hakim olmaktadır. Başka yerlerde, görsel peyzaj ve ışık düzeni özellikle de gece, nispeten karanlık ama hareketli ve hayat dolu olabilir, daha başka yerlerde ise karanlık, boş ve durgun olabilmektedir. İskandinav ülkelerinde güneşli günlerde halk meydanlara ve halka açık yerlere çıkmaktadır. Orta Doğu’da tam tersi, öğle saatlerinde insanlar daha kapalı mekânlarda kalmayı tercih etmektedir. Bunlar her ne kadar iklimsel şartlar olsa da, kültürün etkisini gösteren insan tepkisi, şehirdeki alanların kullanımı ve bundan kaynaklanan görsel peyzajdır. Birçok ünlü mimar ve şehir plancısı tasarım yaptıkları yerlerin ışık düzenine özellikle dikkat etmiş (Örneğin Le Corbusier ve Louis Kahn) ve değişen doğal ışığı tasarımların bir parçası olarak tasarlamıştır. Bazı yerlerde ise (Lucknow, Hindistan’da olduğu gibi), ışık düzeninin etkisi parlak renkli malzemelerin özenli bir şekilde kullanımıyla verilmektedir.

İklimsel Peyzaj

Şehirlerin iklim rejimi insanları önemli şekilde etkilemektedir. Dışarıda sokakta havanın sıcak veya çok sıcak olması, insanların dışarı çıkıp çıkmamalarını etkilemektedir. İran, Türkiye ve birçok Orta Doğu ülkesinin kapalı çarşıları duyarlı tasarım örnekleridir. Bu, geçmişte sokakların en azından bir kısmını gölgede bırakma çabalarının sonucunda sokakların genişliği ve doğrultusunu da etkilemiştir. Yağmurlar da sokakların doğasını ve mikro iklimini belirgin bir şekilde etkilemiş ve drenaja önem verilmesine yol açmıştır. Sokaklar doğru tasarlandığında, yağmur bile insanların keyiflerini kaçıramaz ve sokaklara çıkmalarına engel olamaz.

Dokunsal Peyzaj

Dokunsal peyzaj bir mekânın hissettirdiklerini etkileyebilir. Binaların sokağa bakan cephelerindeki yüzeyler dokunsal peyzajı etkileyebilir. Sokağın kendi dokunsal özellikleri toz, su birikintileri olması, tuğla veya taşla döşenmiş olması, ısı yayması veya soğuk olması yerel halkın tepkilerini etkileyebilir. Bazı sokaklar mevsimlerle beraber, görsel dokularını kökten değiştirerek ama yine de güzel bir manzara oluşturarak, karakter değiştirirler.

Koku Özellikleri

Koku özelliklerinin sokak peyzajını etkileme potansiyeli vardır. Bu etken geçmişte göz ardı edilmiştir. Bir sokağın kokuları sadece görme engellilere yardım etmekle kalmaz, mekân hakkında güçlü anılar oluşturur. Fırının sokağının yoldan geçenlere taze ekmeği hatırlattığı günler vardı. Ancak artık çevreyi sentetikleştirmekteyiz. Edensor (33) Hindistan sokaklarını yazarken, zihinde “koku haritaları” oluşturan hem keskin hem de iştah açıcı koku karışımdan bahsetmektedir. Buna rağmen, çok az sayıda mimar ve şehir plancısı bunları kaleme almakta ya da bunları düşünerek tasarım yapmaktadır. Ancak son zamanlarda, bazıları bunda ticari bir değer görüp, koku hafızasının çekiciliğini yeniden öne çıkarmaya çalışmakta ve restoranlar en iştah açıcı mutfak kokularından bazılarını müşteri çekmek amacıyla sokağa boşaltmaktadır.

Ses Özellikleri

Sokaktaki etkinliklerin sesleri zihinlerde bir resim canlandırabilir ve yaşam kalitesini etkileyebilir. Birçok Batı şehrinde kanunlar ne tür sesin, hangi zamanlarda kabul edilebilir olduğunu belirlemektedir. Birçok bölgede en yaygın gürültü araba lastiğinin yolun üzerinde çıkardığı gürültüdür. Ama Edensor’un (34) vurguladığı üzere, Hindistan’daki şehirlerde bunlar oynayan çocuk, konuşan insan, arada bir şarkı söyleyen bir kişi, bağıran bir satıcı, çalan korna seslerinin motor sesleriyle karışımıdır. Çok yüksek ve patırtılı olmadıkları sürece bunlar güzel havanın ve bundan kaynaklanan etkinliklerin sesleri olarak hoş karşılanmaktadır. İnsanlar sokağa fırlayıp alışveriş yapmak için sokak satıcısının gelişini dinlemektedir. Bir sokağın gürültülü ya da sessiz mi olması gerektiği sorusu bir yana, bu sesler mekânın ve insanların bu mekânda yaptıkları etkinliklerin bir özelliği haline gelmektedir. Sokakların yaşam kalitesine önemli katkıda bulunduğu ve sadece ulaşım için olmadıkları açıktır. Aynı görüş, meydanlar (35) ve diğer halka açık mekânlar için de öne sürülebilir.

MEKÂN TÜRLERİ VE YAŞAM KALİTESİ

Kültürel Mekânlar

Bunlar özeldir ve kimi zaman kültürlerin kendilerine özgü etkinlikleri yapmaları için yaratılmış benzersiz alanlardır. Bunun örnekleri Vietnam’daki çayhaneler ve Türkiye’deki kahvelerdir . Bunlara çayhane ya da kahvehane demek yanıltıcıdır, çünkü çay veya kahve satmaktan çok daha fazlasını yapmaktadırlar. Buralar insanların tanışmak, konuşmak, arkadaşlık kurmak, iş bağlantısı kurmak ve iş yapmak için toplandıkları yerlerdir. Bunun için bunlar daha geniş yerlerdir ya da yan masadakileri de konuşmalara dahil edecek kadar yan yana oturulan, kalabalık yerlerdir. Her ne kadar bazen mahremiyet özlense bile, bu önemli değildir. Böylesi çayhaneler bir şekilde Avrupa’daki meydanların yerine geçmektedir. Bir diğer örnek İran’daki mezarlıklardır. Buradaki mezarlıklar yalnızca ölüler için değil, aynı zamanda ailelerin piknik ve aile sohbetleri yaptıkları, adeta yaşamın ötesine taşınan yerlerdir. Sanki ölüler de bu konuşmaları dinlemek için bu toplantılara dahil olmaktadırlar. Bazı yerlerde, pazarlar kültür alanlarına dönüşmektedir. Alışveriş sadece mal ve hizmet satın almak değildir, bilgi alışverişi, fiyat ve başka pazarlıklarla iç içe girer. Örneğin, İstanbul’daki Kapalıçarşı’da dükkan sahipleri müşterilerine bir şey alsınlar ya da almasınlar çay ikram etmektedirler. Bunlar müşterinin satın aldığı ürünle hemen uzaklaşmasından daha anlamlı bir alışveriş anlayışını yaşatma çabalarıdır. Bu kültür mekânları kültürden kültüre değişmekte ve o kültüre özgü özellikler taşımaktadır.

Sosyal ve Halka Açık Mekânlar

Bunlar şehir sakinlerinin kişisel meselelerden çok topluluğu ilgilendiren konular hakkında konuşabilecekler yerlerdir. Avrupa’daki meydanların bu amaca yaradıkları söylenir. Halka açık bir meydanda bulunmak bir arkadaş, tanıdık ya da yabancının yaklaşmasına açık olmak demektir. Örneğin, Hollanda’nın Delft şehrinde belediye binası ve kilisenin önündeki meydanın etrafında mağazalar bulunmaktadır ve burası insanların yemek yemeğe, tanışmaya ve konuşmaya gittikleri bir yerdir. Geniş meydan, mağazalar, restoranlar, yakındaki kanallar, katedral ve belediye binası bu meydanın sosyal ortamını oluşturmaktadır. Seamon ve Nordin (36) bu sosyal alan için gerekli ortam ve sosyal etkinliklerin şartlarını düzenleyen müdavimler tarafından yönetildiği dikkatlerini çeken bir meydan balesini tasvir etmektedirler.

Topluluk mekânları toplulukların kendi proje ve etkinlikleri için kullandıkları alanlardır. Topluluk etkinlikleri, topluluk için anlam içeren özel etkinlikler olabilir. Bunlar, yerel ve o topluluğa has ya da ABD’deki Gaziler Günü ya da Anma Günü gibi diğerleriyle ortak olabilirler. Bunlarda geçit törenleri, tiyatro oyunları, yarışmalar, konserler ve havai fişek gösterileri yer alabilir. Topluluk etkinliklerine uygun mekânlar verilmediğinde ve topluluk üyeleri biraraya gelmek istediklerinde, çoğu zaman boş arsalar ve çıkmaz sokaklar gibi atıl mekânları ve hatta günlük kullanıma açık sokakları kullanmaktadırlar. Örneğin Kaliforniya’nın Irvine şehrinde, mangal partileri ve toplantılar için çıkmaz sokaklar kullanılmaktadır.

Tören Mekânları

Bu mekânlarda şehir ve kasaba sakinleri kendileri için önemli olan resmî ve gayriresmî törenler düzenlerler. Bir örnek, Hindistan’da resmi Cumhuriyet Günü resmîgeçidi için parlamento binalarının önündeki mekânın kullanımıdır. Little Saigon’da Vietnamlı göçmenler Tet (yılbaşı) kutlamaları için mahalledeki açık meydanlar ve bahçelerdeki alanları kullanırlar. Resmî ve kalıcı bir mekânları olmadığından, City of Westminster veya Garden Grove gibi başka şehirlerden alan ödünç alır ya da kiralarlar. Birçok kültürün özel olarak tahsis edilmiş mekânlara ihtiyaç duydukları tören ve kutlamaları vardır. Her ne kadar bu mekânlar her hafta kullanılmasa bile, sakinlerin keyif aldıkları önemli alanları oluştururlar. Tören mekânları daha çok resmîdir ve tüm etkinliklerle, bunlarla bağlantılı görkemli gösterilere imkân tanıyacak kadar iyi olmalıdırlar.

Dini Mekânlar ve Ritüel Mekânları

Bunlar vatandaşların dini törenlerini ve dini olmayan ritüellerini yaptıkları mekânlardır. Bir dini tören mekânı örneği Roma’da Papa’nın ayin ya da diğer bir dini etkinlik dolayısıyla biraraya gelmiş kalabalığa hitap ettiği meydandır. Birçok Hristiyan kilisesinin önünde ayin etkinlikleri için bir meydan bulunmaktaydı. Bu mekânlar yapı içinde de bulunabilmektedir. Musevi sinagoglarının içinde cemaatin toplanabileceği ve dua edebileceği geniş bir mekân vardır. Katedral ve kiliselerin cemaatin toplanması için yapı içinde ve bazen de dışında mekânları bulunmaktadır. Aynı şekilde, camilerin cemaatin birarada dua edebilmesi için, yapı içinde ve cami alanının içinde ama yapı dışında mekânları bulunmaktadır. Hindu tapınaklarında, çok kalabalık olduğunda çeşitli ayinler kullanılmak üzere ana tapınağın önünde avlular vardır. Örneğin, Durga Pooja ve Rath Yatra gibi bazı Hindu dini etkinliklerde, bir dini alay mahallenin sokaklarından geçerek, her günkü sokağı bir dini etkinlik alanına dönüştürmektedir. Şii Müslümanlar Muharrem sırasında sokaklarda dini bir alay düzenlemektedirler. Dini olmayan ritüel alanlar arasında tai chi yapılan asfalt alanlar ve bahçe alanları bulunmaktadır.

Eğlence ve Dinlenme Mekânları

Eğlence mekânları arasında tiyatro ve sanata uygun alanlar bulunmaktadır. Sahne sanatları merkezleri, müzeler ve çok amaçlı eğlence mekânları gerekmektedir. Bu mekânlar yerel müzik yeteneklerine, performans sanatçılarına ve diğer yeni ifade biçimlerinin kendilerini ifade etmelerine yardım etmektedir. Aynı zamanda şehrin diğer yerlerden gelen sanatçıları ağırlayabilme kapasitesine destek olmaktadır.

Dinlenme mekânları parklar, bahçeler, göller gibi, aktif ve pasif dinlenme etkinlikleri içindir. Bunlar her ne kadar her zaman ekolayca ulaşılabilir yerlerde olmasalar bile şehirlerde genellikle bulunmaktadır. Kolaylıkla ulaşılabilir ve yeterli kapasitede olmadıkları takdirde özen ve dikkatli planlama gerektirirler. Arenalar, stadyumlar, amfitiyatrolar ve Amerikan futbolu, futbol, hokey, beyzbol, kriket ve diğer sporlar için alanlar çeşitli spor ve oyunların gelişimine yardımcı olmaktadır. Şehir sakinlerinin seyretmeye gitmekten hoşlandıkları spora göre, bu ihtiyaçlar için gerekli alan sağlanmalıdır. Bu, futbol (örneğin, Hindistan'da Batı Bengal ve İran) ya da basketbol, kriket ya da beyzbol olabilir. Bu sporlar topluluk üyelerini seyretmek ve desteklemek için biraraya getirmektedir. Aynı şekilde, tercih edilen spor alanları yalnızca şehir sakinlerinin sporu seyretmesini sağlamakla kalmamakta, gençlerin de katılımını sağlamaktadır. Güreş Türkiye’den verebileceğimiz bir örnektir.

Rehabilitasyon ve Rahatlama Mekânları

Şehirlerde yaşayan insanlar rehabilitasyon, rahatlama ve yeniden enerji toplama ihtiyacı duyar. Bunları sağlayacak mekânlar olmalıdır. Bunlar, insanların seyredebilecekleri ya da kullanabilecekleri doğal alanlar olabilir. Buna örnek olarak İstanbul'da Haliç ve Boğaz'ı gösterebiliriz. Bunlar ırmak, dere, göl hatta bir çay da olabilir. Doğa bu olanakları sağlamadığında, yerini insanlar tarafından yapılanlar tutabilir. Japonya'daki Zen bahçeleri ve insanların yaptığı göl, çay, dere ve akarsular verebileceğimiz birkaç örnektir. İnsanların inşa ettikleri yapılar da bu amacı görebilir. Aşramlar, manastırlar, meditasyon bahçeleri ve halka açık yapılar birer örnektir. Düşünme, sakinleşme ve meditasyon alanları stres gidermeye yardımcı olur ve şehir sakinlerinin genel anlamda sağlıklı olmalarını sağlayabilir.

Destekleyici Mekânlar

Destekleyici mekânlar, bu mekânlar olmadığı takdirde görmezden gelinecek özel etkinlikleri ya da planlama ve tasarım süreci sırasında çok üzerinde durulmayan kişilerin etkinliklerini desteklemeye yardımcı olmaktadır. Bunlar, unutulan, görmezden gelinen ya da güçsüz olanların mekânlarıdır. Bu mekânlar, yapılma nedenleri olan kişilere bir dayatma hissi vermemesi gerektiği gibi diğerlerinin iyi niyetlerinden istifade edildiği hissi de vermemelidir. Bu kişilerden bazıları aşağıda sıralanmıştır: Engelli kişiler, Kadınlar, Yaşlılar, Çocuklar, Gençler, Etnik gruplar, Dini azınlıklar . Geçmişte, bunlar sıkça ihmal edilmiştir. Mazumdar ve Geis (37) ABD'de, yıllardır var olan kanunlara rağmen, engelli kişiler için ulaşım imkânlarının hâlâ tam olarak temin edilmediğine dikkat çekmektedir. Tarihe bakıldığında, birçok toplumda kadınların mekâna ait ihtiyaçları tam olarak karşılanmamıştır. (38) Günümüzün hızla ilerleyen toplum hayatında, yaşlılar geride bırakılmaktadır. Her ne kadar çocukların ihtiyaçları hakkında çok yazılmış olsa bile, ihtiyaçlarını karşılayacak olan çocuk parkları ve ilkokullarla sıkça karşılanmamaktadır. Gençler ve kentsel alandaki ihtiyaçları hakkında çok az sayıda araştırma yapılmıştır. Örneğin, oyun parkı alanları çoğu zaman insanların daha önceden rezervasyon yapmalarını gerektirecek şekilde düzenlenmektedir. Bu yetişkinler için iyi ve adil bir sistem gibi görünebilir, ancak önceden plan yapmayan ve sadece ev ödevleri olmadığında oynayabilen gençler için değildir. Etnik grupların çoğunluktan farklı etkinlik ve kutlamaları olabilir. Bunun neticesinde, planlama süreci onların ihtiyaçlarını karşılayamayabilir. Dini grupların, özellikle çoğunluk dininden farklı olanların, özellikle tahsis edilmediği takdirde kendilerini destekleyici mekânlar bulamayacakları dinle alakalı etkinlikleri bulunmaktadır. Bu tür düşünceler şehrin tüm sakinlerini güçlendiren ve her birinin şehrin bir parçası olduğunu hissetmesini sağlayan mekânların yapımına yol açabilir. Bir bütün olarak sosyalleşmeyi engelleyen ya da Jaulin'in (39) etnik temizlik alanları (ethnocide) olarak adlandırdığı mekânlardan ise uzak durmak önemlidir.

SONUÇ

"Mekân duygusu" yaklaşımının bir parçası olarak sunduğum, şehirlerde ve kentsel bölgelerde yaşam kalitesi vizyonu, şehir sakinlerinin kültürel, sosyal ve psikolojik sağlıklarını etkileyen düşünceleri ifade etmekte ve vurgulamaktadır. İnsanların şehir hayatı hakkındaki hisleriyle ilgili olan ve bir mekân hissiyle sonuçlanabilecek olan konulara dikkat çekmeye çalıştım. İfade ettiğim konuların ölçülmesi zordur. Bu onları daha az bilimsel ya da daha az insaniyetli ve insancıl yapmaz. Bunların bilimsel olup olmamaları onlara gösterilen dikkati dağıtmamalıdır. Ölçme çabaları, sadece sayıya dökülebilen ve ölçülebilen kısımlara dikkat edilmesi yanlışına yönlendirebilir.

Birkaç uyarıya dikkat çekmek istiyorum. Bahsettiğim mekânlar ve özellikler uzun bir liste oluşturmamaktadırlar. Konut, ulaşım, ekonomik gelişme ve toprak kullanımı planlaması değersiz değildir, ama tasvir ettiğim mekân duygusunu kendi başlarına yaratamazlar. Bu konudaki literatürde, kültürel tepkiselliğe ya da ne tür mekânların üretilmesi gerektiğine çok az önem verilmiştir. Ölçüme odaklanmak ve bu standartlara ulaşmak belki de tüm dikkati dağıtmakta ve böylece diğer konuların görmezden gelinmesine neden olmaktadır. Durum böyle olmasıydı, şehir tasarımları zengin bir yaşam kalitesi getirmiş ve bunu sürdürmüş olacaktı.

Etkenlerin oluşma sürecini detaylandırmadım. Bu, konuyla ilgili başka bir ayrıntılı araştırma gerektirmektedir. Benim buradaki amacım, üzerinde düşünülmesi önemli olan kriterleri genel hatlarıyla tanımlamak oldu; nasıl uygulanacaklarına dair kesin bir önceliklendirme ya da formül oluşturmayı amaçlamadım.

Burada, düşünmeden başka bir yerden çare ya da fikir ithal etmeyi amaçlamadım. Esas olan fikirlerin doğru bir şekilde değerlendirilmesidir. Bazı fikirler değişiklik yapılmadan ithal edilebilir, bazıları değişiklik gerektirebilir, diğerleri ise ithal edilmeye uygun olmayabilir ve yerel olarak yeni fikirler üretilmesi gerekebilir.

Son olarak, önerilen yaşam kalitesine ilişkin burada ifade edilen düşünceler evrensel değillerdir ve çeşitli kültürlere sahip farklı şehirler için değişiklik gösterebilirler. Bir ülkedeki şehirler için bile bu kriterlerin öncelik sıralarının farklı olacağı muhtemeldir. Avrupalıların iyi bir yaşam kalitesi olarak kabul ettikleri, Türkiye ya da Japonya’da iyi olarak nitelendirilmeyebilir. Böylece, bu fikirlerin kültürel göreceliği üstünde durmak önemlidir. Kültürel görecelik kavramı, hayatlarının genelleştirilmiş ilkelerin müdahalesiyle değişmesi sözkonusu olan yerel halklar için daha önemlidir. Her ne kadar yukarıda ifade ettiğimiz etkenler evrensel olmasa da “transfer edilebilirler”. Bu anlamda dikkatle yerine getirilmesi gereken bir dizi hassasiyet sıralanabilir. Göstermiş olduğum üzere, şehir sakinleri için şehirlerindeki yaşam kalitesi önemli bir konudur. Bir diğer şehirdeki tasarım veya şartlar, belki de sadece karşılaştırma amaçlı olmak haricinde, önem taşımamaktadır. Bu nedenden dolayı planlaması yapılan şehrin mekân duygusu ve yaşam kalitesi eninde sonunda çok büyük önem taşıyan bir konudur ve benim de üzerinde durduğum tam da bu noktadır.

NOTLAR

* Makale ,yazarın “Sense of Place Considerations for Quality of Urban Life” başlıklı makalesinden Ebru Yetiş tarafından Türkçeye çevrilerek, Hülya Turgut Yıldız tarafından kısaltılmıştır. Makalenin özgünü “Quality of Urban Life: Policy versus Practice” kitabında yayımlanmıştır. (Mazumdar, Sanjoy, 2003, “Sense of Place Considerations for Quality of Urban Life”, Quality of Urban Life: Policy versus Practice, ed. N.Z. Gülersoy, N. Esin ve A. Özsoy, İstanbul Teknik Üniversitesi, İstanbul)

** Yardımlarından dolayı Shampa Mazumdar'a teşekkür ederim.

1. Srinivasan, O’Fallon ve Dreary, 2003.

2. Jackson, 2003.

3. Orum ve Chen, 2003; 11.

4. Driskell ve Lyon, 2003.

5. Park, 1936; 3.

6. Erikson, 1976.

7. Gans, 1962; Fired, 1963.

8. Orum ve Chen, 2003.

9. Orum ve Chen, 2003; 140ff.

10. Suzuki, 1997.

11. Relph, 1976.

12. Proshansky vd., 1983; Tuan, 1974; Feldman, 1990; Altman ve Low, 1992; Hummon, 1992; Mazumdar ve Mazumdar, 1993.

13. Lynch, 1981.

14. Mazumdar, Mazumdar, Docuyanan ve McLaughlin, 2000.

15. Gans, 1962.

16. Suttles, 1968.

17. Rivlin, 1982, 1987.

18. Abrahamson, 1996.

19. Mazumdar ve Mazumdar, 1993.

20. Örneğin, Cooper Marcus, 1992.

21. Örneğin, Erikson, 1976; Gans, 1962; Fried, 1963.

22. Allinson, 1984; 163.

23. Bkz. Mazumdar, 2002.

24. Bkz. Mazumdar, 2002; Freeman, 1996; Brigg, 1987; Edensor, 1998; Murphy, 1984.

25. Mazumdar, 1981.

26. Brigg, 1987.

27. Freeman, 1996.

28. Edensor, 1998.

29. Weber, 1958.

30. Örnekler için bkz. Buttimer ve Seamon, 1980; Seamon ve Mugeraruer, 1985.

31. Edensor, 1998.

32. Bkz. Sandrisser, 1985.

33. Edensor, 1998; 213.

34. Edensor, 1998.

35. Low, 1992.

36. Seamon ve Nordin, 1980.

37. Mazumdar ve Geis, 2000, 2001.

38. Mazumdar ve Mazumdar, 1999.

39. Jaulin, 1972.

KAYNAKLAR

Abrahamson, Mark, 1996, Urban Enclaves: Identity and Place in America, St. Martin's Press, New York.

Allinson, Gary D. 1984, “Japanese Urban Society and its Cultural Context”, The City in Cultural Context, ed. J.A. Agnew, J. Mercer ve D.E. Sopher, Allen & Unwin, MA, Boston, ss.163-185.

Altman, Irwin ve Setha M. Low, ed. 1992, Place Attachment, Plenum, New York.

Buttimer, Anne ve David Seamon, ed. 1980, The Human Experience of Space and

Place, Croom Helm., London, UK.

Cooper Marcus, Clare, 1992, “Environmental Memories”, Place Attachment, ed. I. Altman ve S.M. Low, Plenum, New York, ss.87-112.

Driskell, Robyn Batemen ve Larry Lyon, 2002 “Are virtual communities true

communities? Examining the environments and elements of community”, City

and Community, 1 (4), Aralık 2002, ss.373-390.

Edensor, Tim, 1998, “The culture of the Indian street”, Images of the Street: Planning, Identity and Control in Public Space, ed. Nicholas R. Fyfe, Routledge, London, ss.205-221.

Erikson, Kai, 1976, Everything in it’s Path: The Destruction of a Community in the

Buffalo Creek Flood, Simon and Schuster, NY.

Feldman, Roberta M., 1990, “Settlement identity: psychological bonds with home

places in a mobile society”, Environment and Behavior, 22, ss.183-229.

Firey, Walter, 1945/1961, "Sentiment and Symbolism as Ecological Variables."

American Sociological Review, 10. (Yeniden Basım: Studies in Human Ecology içinde, ed. George A. Theodorson, Harper and Row, NY, ss.253-261.)

Fried, Marc, 1963, "Grieving for a Lost Home", The Urban Condition, ed. L.J. Duhl, NY Basic Books, NY, ss.151-171.

Gans, Herbert, 1962, The Urban Villagers, Free Press, NY.

Hummon, David M. 1992, "Community Attachment, Local Sentiment, and Sense of Place", Place Attachment, ed. I. Altman ve S.M. Low, Plenum, NY, ss.253-278.

Jackson, Richard J. 2003, “The impact of the built environment on health: An emerging field”, American Journal of Public Health, 93 (9), ss.1382-1384.

Low, Setha M. 1992, “Symbolic Ties that Bind: Place attachment in the Plaza”, Place Attachment, ed. I. Altman ve S.M. Low, Plenum, NY, ss.165-186.

Lynch, Kevin, 1981, A Theory of Good City Form, MIT Press, Cambridge, MA.

Mazumdar, Sanjoy, 2002, “Environmental Design Research in Asia-Pacific Region:

Cultural and ‘Qualitative’ approaches”, Journal of Asian Urban Studies, 3 (3), ss.37-49.

Mazumdar, Sanjoy, 1981, Control and Cities: Some Examples from Iran, M.Arch. A.S. / M.C.P. thesis, MIT School of Architecture & Planning, Cambridge, MA.

Mazumdar, Sanjoy ve Gilbert Geis, 2000, "Stadium sightlines and wheelchair patrons: Case studies in Implementation of the ADA", Research in Social Science and Disability, Cilt: 1, ss.205-234.

Mazumdar, Sanjoy ve Gilbert Geis, 2001, “Interpreting Accessibility standards:

Experiences in U.S. courts”, Universal Design Handbook, ed. W.F.E. Preiser ve E. Ostroff, McGraw-Hill, NY, ss.18.1-18.20.

Mazumdar, Sanjoy, Shampa Mazumdar, Faye Docuyanan ve Collette Marie McLaughlin, 2000, "Creating a sense of place: The Vietnamese and Little Saigon", Journal of Environmental Psychology, 20, ss.319-333.

Mazumdar, Shampa ve Sanjoy Mazumdar, 1999, "'Women's significant spaces:

Religion, space and community", Journal of Environmental Psychology, 19 (2), ss.159-170.

Mazumdar, Shampa ve Sanjoy Mazumdar, 1993, "Sacred space and place attachment", Journal of Environmental Psychology, 13 (3), ss.231-242.

Murphey, Rhoads, 1984, “City as a mirror of society: China, tradition and transformation”, The City in Cultural Context, ed. J.A. Agnew, J. Mercer ve D.E. Sopher, Allen & Unwin, Boston, MA, ss.186- 204.

Orum, Anthony M. ve Xiangming Chen, 2003, The World of Cities: Places in Comparative Historical Perspective, Blackwell, Malden, MA.

Park, Robert, 1936, “Human ecology”, American Journal of Sociology 17 (1), ss.1-15.

Proshansky, H.M., A.K. Fabian ve R. Kaminoff, R. 1983, "Place Identity: Physical World, Socialization of the Self", Journal of Environmental Psychology, 3, ss.57-83.

Relph, Edward, 1976, Place and Placelessness, Pion Limited, London, UK.

Rivlin, L.G. 1982, "Group Membership and Place Meanings in an Urban Neighborhood", Journal of Social Issues, 38 (3), ss.75-93.

Rivlin, L.G. 1987, "The Neighborhood, Personal Identity and Group Affiliations", Neighborhood and Community Environments, ed. Altman ve Wandersman, Plenum, NY, ss.1-34.

Sandrisser, Barbara, 1985, “Climate-responsive design: Accepting seasonal change”, The Yearbook of Landscape Architecture: The issues of energy, ed. R.L. Austin, K. Dawson, T.A. Musiak, W. Scerbo, Van Nostrand Reinhold, NY, ss.26-31.

Seamon, David ve Christina Nordin, 1980, "Marketplace as Place Ballet: A Swedish Example", Landscape, 24 (3), ss.35-41.

Seamon, David ve Robert Mugerauer, ed. 1985, Dwelling, place, and environment: towards a phenomenology of person and world, Dordrecht, Netherlands; M. Nijhoff, Boston.

Suttles, Gerald D. 1968, The social order of the slum, IL University of Chicago Press, Chicago.

Srinivasan, Shobha, L.R. O’Fallon ve A. Dreary, 2003, “Creating healthy communities, healthy homes, healthy people: Initiating a research agenda on the built environment and public health”, American Journal of Public Health, 93 (9), ss.1446-1450.

Suzuki, Takeshi, 1997, “Mode of being in places: A case study in urban public space”, Handbook of Japan-United States Environment-Behavior Research: Toward a transactional approach, ed. S. Wapner, J. Demick, T. Yamamoto, T. Takahashi, Plenum Press, New York, ss.113-129.

Tuan, Yi-Fu, 1974, Topophilia: A Study of Environmental Perception, Attitudes and

Values. Englewood Cliffs, Prentice Hall, NJ.

Weber, Max, 1958. The City, (tr. Martindale, D. & Neuwirth, G.) The Free

Press, Glencoe, IL.

Bu icerik 23377 defa görüntülenmiştir.