332
KASIM-ARALIK
 

İNGİLİZCE ÖZET / ENGLISH SUMMARY

TÜRKÇE ÖZET

MİMARLIK DÜNYASINDAN

MİMARLIK EĞİTİMİ: ODTÜ ve YTÜ Yaz Uygulamaları

YAYINLAR

Mimarlık’tan 332



KÜNYE
GÜNCEL

Modern Mimarlık Ürünlerinin Belgelenmesi ve Korunması Süreci için Bazı Notlar

Emre Madran

Doç. Dr., ODTÜ Mimarlık Bölümü Mimarlar Odası 40. Dönem Yönetim Kurulu Üyesi

Koruma mevzuatımız, bir taşınmazın “korunacak kültür varlığı” statüsü kazanması için “tespit = belgeleme” ve “tescil = belgelemeyi onaylama ve kayıt altına alma” aşamalarından geçmesini öngörmüş, bu statüyü kazandıktan sonra bu kez nasıl korunacağına ilişkin temel kuralları belirlemiştir. Tespit ve tescil, birlikte, belgeleme sürecini oluşturduğu için, docomomo’nun “do = documentation” kısmını karşılamaktadırlar. Bu nedenle, bu notların ilk bölümünde korumanın ilk aşaması olan belgelemede aranan ölçütler sıralanacak ve bu ölçütlerle modern mimarlığa yasal koruma statüsü kazandırmanın ne ölçüde gerçekleşebileceği irdelenecektir.

2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasası’nın 5226 sayılı Yasa ile değişik 3. maddesinde kültür varlıkları, “Tarih öncesi ve tarihi devirlere ait bilim, kültür, din ve güzel sanatlarla ilgili bulunan veya tarih öncesi ya da tarihi devirlerde sosyal yaşama konu olmuş bilimsel ve kültürel açıdan özgün değer taşıyan yer üstünde, yer altında veya su altındaki bütün taşınır ve taşınmaz varlıklardır” şeklinde tanımlanmıştır. Bu tanımın üç boyutu bulunmaktadır:

1. Zaman Boyutu:

Yasada "tarih öncesi ve tarihi devirler" olarak belirlenen bu boyut, herhangi bir zamansal kısıtlama getirmemektedir. Bir diğer deyişle, başka değerler içermek koşuluyla, çok yakın geçmişte yapılmış bir yapı kültür varlığı niteliği kazanabilir. Buna karşın, 6. maddede korunması gerekli taşınmaz kültür varlıkları sıralanır ve tanımlanırken, "a" bendinde "19. yüzyıl sonuna kadar yapılmış taşınmazlar" biçiminde bir anlatımla zaman boyutuna bir kısıtlama getirilmiş, ancak bu hüküm sonucunda 19. yüzyıldan sonra yapılan taşınmazların kültür varlığı olarak nitelendirilmemesi tehlikesine karşın aynı maddenin "b" bendinde, "... Belirlenen tarihten sonra yapılmış olup, önem ve özellikleri bakımından Kültür Bakanlığınca korunmalarında gerek görülen taşınmazlar"ın da yasa kapsamına alınması öngörülmüştür.

Modern mimarlık ürünlerinin günümüze çok yakın süreçlerde tasarlanmaları ve inşa edilmelerinin, koruma statüsü kazanmalarında bir handikap olabileceği düşünülse de, zaman boyutunun herhangi bir olumsuzluk yaratmadığı açıkça görülmektedir

2. Nitelik Boyutu:

Bir taşınmazın korunacak yapı statüsü kazanması için gerekli niteliksel ölçütler yasanın iki değişik bölümünde yer almıştır. Bunlardan ilki “Tanımlar”ı sıralayan 3. maddedir ve bu maddede üç değişik ölçüt grubu öngörülmüştür.

Bunlardan ilki "...bilim, kültür, din ve güzel sanatlarla ilgili bulunmak..." tır. Tüm mimarlık yapıtlarının bilim ve sanatla olan ilgisi yadsınamaz. Kültürü en geniş tanımıyla “ yaşam biçimi ” olarak alır, mimarlık yapıtlarını da bu yaşam biçiminin mekâna yansıması olarak değerlendirirsek, mimarlık/kültür arasındaki organik ilişki tanımlanmış olacaktır.

İkinci ölçüt grubu “…tarih öncesi ya da tarihi devirlerde sosyal yaşama konu olmak….”tır. Her yapıtın bir işlevsel değeri vardır ve toplumun bir gereksinmesini karşılamak amacıyla yapılmıştır. Toplumun gereksinmeleri dini, ekonomik, sosyal, kültürel vb. nedenlere bağlı olarak biçimlenebilir. Bu biçimlenme onun sosyal yaşamının nitelik ve düzeyi ölçüsünde olacak, buna bağlı olarak da mekânsal gereksinmeyi karşılayan mimarlık yapıtları şekillenecektir.

Üçüncü ölçüt grubu ise “….bilimsel ve kültürel açıdan özgün değer taşımak….” olarak tanımlanmıştır. Her mimarlık yapıtının ayrı bir tasarım ürünü olmasından dolayı “özgünlük değeri” vardır.

Ölçütlere değinen ikinci bölüm 6. maddenin 2. fıkrasıdır. Burada, bir taşınmazın mimari, tarihî, estetik, arkeolojik ve diğer alanlarda önem ve özelliğinin bulunması yeterli görülmektedir. Tespit ve tescil sürecini tanımlayan 7. maddenin 2. fıkrasında ise, tespit çalışmalarında taşınmazın "...tarih, sanat, bölge ve diğer..." özelliklerinin de dikkate alınması öngörülmüştür. Çağdaş koruma öğretisinde belge değeri, anı değeri, simgesel değer, ekonomik değer, işlevsel değer vb. birçok başka ölçüt yer almaktadır. Ancak, yasadaki "..diğer.." sözcüğü, tespit sırasında bu değerlerin de birer ölçüt olarak kullanılabileceğini göstermektedir.

Yasada verilmeyen kimi ayrıntılar ,"Korunması Gerekli Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıklarının Tesbit ve Tescili Hakkında Yönetmelik"te yer alan "Tanımlar" ve "Tesbitlerde Değerlendirme Kıstasları" başlığı altında yer almıştır. Bu yönetmelikte, yasadaki ölçütlere ek olarak bir taşınmazın “strüktürel, dekoratif, yapısal durum, malzeme, yapım teknolojisi, şekil bakımından özellik arzetmesi” öngörülmüştür.

Koruma mevzuatında yer alan ve bir mimarlık ürününün koruma statüsü kazanması için öngörülen değer ve ölçütlerin, modern mimarlık ürünlerini de kapsadığı açıkça görülmektedir. “Bilim, kültür ve güzel sanatlarla ilgili olmak”, “sosyal yaşama konu olmak”, “kültürel açıdan özgün değer taşımak”, “sanat ve bölgesel değer taşımak” ve “yapım teknoloji ve malzemesi bakımından özellik taşımak” vb. tüm nitelikler, modern mimarlık yapıtlarında da izlenen hususlardır.

3. özgünlük değeriMekân Boyutu:

Yasa, yerüstü, yeraltı ve su altı tanımlarını kullanarak, mekân boyutunda da bir kısıtlama getirmemiştir

DEĞERLER AÇISINDAN

Modern çağın ürettiği alan ve yapıların bir “miras” sayılabilmesi için bazı değerleri taşımaları gerekmektedir. 20. yüzyıl öncesi mimarlık yapıtları ve alanları için belirlenmiş ve halen kullanılagelen bazı değer tanımlarını çağdaş dönem yapıtlarına uyarladığımızda, aşağıdaki değerlendirmeler yapılabilmektedir:

Toplumun sosyal, ekonomik ve kültürel yaşamını mekâna yansıtması nedeniyle taşıdığı BELGE DEĞERİ:

Bu husus, evrensel koruma söyleminde “.....bulunduğu çevrenin, sosyal, kültürel, ekonomik yaşamını yansıtan ve böylece daha sonraki nesillere bu konuda doğru ve doğrudan bilgi aktaran değerler bütünü..” olarak tanımlanmaktadır. Yapılar, yaşam biçiminin mekâna yansıması olduğu için, dönemlerinin yaşam biçimini yansıtan örnekler olarak belge değeri taşırlar. Modern mimarlık ürünleri de tasarlandıkları dönemin ve onu tasarlayan mimarın içinde yaşadığı toplumun anlayış, gereksinme ve ilişkilerinin somut göstergeleri olarak ait oldukları dönemin “ resmini ” veren belgelerdir.

Kentsel belleğin bir parçası olarak KİMLİK DEĞERİ:

Yerleşmelerin de onları oluşturan insanlar gibi bellekleri vardır. Bu bellek, somut fiziki ögelerden (yollar, meydanlar, yapılar, kentsel mobilyalar vb.), yazılı, çizili, fotografik belgelerden ya da anılardan oluşabilir. Kimlikli yapılar, bu belleğin önemli ve öne çıkan elemanlarıdır. Belleğin, belli bir dönemde kesilmeyeceği ve sürekliliği olduğu düşünüldüğünde, bu bellekte yer alan ve hatırlanan bir modern akım temsilcisi yapı ya da kentsel mekânın kimlik değeri taşıdığı açıktır.

Yapıldığı dönemin tasarım ve mimari anlayışını yansıtması açısından MİMARİ DEĞER:

“Klasik Osmanlı”, “Barok”, “Erken Cumhuriyet” dönemlerinin tasarım anlayışlarını yansıtmaları nedeniyle o dönem yapıtlarını tanımlamak için kullanılan ve toplumda kabul görmüş tanımlardır. “ Modern Hareket ”in de buna koşut olarak kabul görmesi gerekir.

Toplumun gereksinmesinin halen karşılayabilmesi açısından İŞLEVSEL ve EKONOMİK DEĞER:

Yeryüzünde , doğa ve/ya da insan eliyle oluşmuş her ögenin bir işlevsel ve ekonomik değeri vardır. Bu ögeler insan eliyle düzenlenmiş, yaşamın belli gereksinmelerini karşılayacak hale gelmişse, sağladığı olanaklar çerçevesinde değeri giderek artar. Bu gereksinmeler, bir tasarım ve yapım süreci sonunda oluşan bir yapı ya da yapı grubu tarafından karşılanıyorsa, değer de bu oranda artmaktadır. Ekonomik değer sadece parasal karşılığı olan, ölçülebilir bir değer olarak anlaşılmamalıdır. Yapının, kültür varlığı olmasından ya da koruma eylemine konu olmasından kaynaklanan değer de bu bağlamda düşünülmelidir.

Toplum tarafından bir gereksinmesini karşılamak üzere kullanılıyor olmak, işlevsel değerin temelini oluşturur ve son dönem yapılarında (toplum halen aynı gereksinmeleri duyduğu için) kaybolmayan değerlerden bir tanesidir. Hemen her dönem gibi, çağdaş akımların ürünlerinin de işlevsel ve ekonomik değeri vardır.

Kendisine çağdaş toplumda bir yer bulabilmesinden kaynaklanan SÜREKLİLİK DEĞERİ:

Bu değer o kültür varlığının kullanımının sürmesi ve kendisine çağdaş toplumda bir yer bulmasıyla ilgilidir. Böylece yapının kullanılarak korunması temel ilkesinin gereği yerine gelecek, yapı günümüzün bir etkinliğine hizmet vererek ve böylece “geçmişimiz için bir gelecek” olarak tanımlanan önemli bir koruma söyleminin gereği yerine gelmiş olacaktır. Özellikle özgün işlevini günümüzde de sürdürebilen yapılar “süreklilik” değerinin önemli temsilcileri olmaktadır. 20. yüzyıl mimarlık ürünlerinin bu bağlamda üst düzeyde süreklilik değeri taşıdığı tartışmasızdır.

Belleğimizdeki bir olayla ilişkisi bakımından ANI DEĞERİ:

Her toplumun geçmişteki olaylarla ilgili anıları vardır. Bu anılar kimi hallerde bir yapıyla özdeşleşir. Bu anı uzun bir tarihsel derinliğin ürünü de olmayabilir. Örneğin, bir kişinin doğup büyüdüğü yapı o kişi için önemli bir değer taşıyabilir. Bazı yapı ya da yapı grupları da tarihteki bir olayın canlı tanıkları olduğu için o yöre ya da tüm ülke halkı tarafından o olaylarla birlikte anılırlar.

20. yüzyıl yapılarının bu bağlamda ayrı bir önemi vardır. Çünkü, bu yapıları ve alanları belgelemeye ve korumaya çalışanlar ile bu platformda yer almaları gereken kişi ve kurumların, bu dönem mimarisi ile anısal bağlantıları vardır ve bu husus bu dönem yapıtlarına eğilmek için ayrı bir önem taşımaktadır.

İlk tasarım ilkeleri ve uygulama tekniklerini koruması bakımından ÖZGÜNLÜK DEĞERİ:

Eğer bir yapı ya da kapı, pencere vb. mimari ögeler, yapıldığı dönemin mimari anlayışını, süsleme anlayışını, yapı malzemesinin kullanım biçimini, bir diğer deyişle tüm niteliklerini günümüze değin bozulmadan ve değişmeden sürdürmüşse, özgün bir öge olarak tanımlanmaktadır. Özgünlüğün artması halinde, o yapıyı ve temsil ettiği dönemi tanımamız ve gerekli bilgileri edinmemiz de giderek kolaylaşacaktır. Bu değer, bu nedenle, belge ve tarihi değerle de ilişkilidir.

Modern akımların temsilcisi yapıların da bu bağlamda bir özgünlük değeri olduğu yadsınamaz.

DEĞERLENDİRME

Bu tartışma ve yorumlar, modern mimarlık ürünlerinin belgelenmesi, korunması ve değerlendirilmesi süreçlerinde önemli handikaplar olmadığını göstermektedir. Mevcut koruma mevzuatı, örneğin günümüzden 20 yıl önce tasarlanmış ve inşa edilmiş bir yapı ya da yapı grubunun “ korunması gerekli taşınmaz kültür varlığı ” olarak saptanmayacağı ve tescil edilemeyeceğine ilişkin bir hüküm içermemektedir. Mevzuatın öngördüğü bir kültür varlığının sahip olması gereken değerler incelendiğinde ise, modern mimarlık ürünlerinin bu değerlere de sahip olabileceği görülmektedir.

Bu koşullarda yeni yapıların belgelenmesi ve korunması bağlamında bir ilginin henüz yeterince oluşmaması, bu konuda toplumun ilgili kesimleri arasında anlayış farkları bulunması, süregelen envanter çalışmalarında çoğunlukla “ yok ” hükmünde olmaları nasıl açıklanabilir? Bu noktada bazı değerlendirmeler yapılabilir:

1. “Eskilik”, “teklik”, “enderlik” gibi değerler, koruma platformunda kültür varlığı olma ölçütleri arasında hâlâ ön sıradadır. Cumhuriyet döneminde 1930’lu yılların başından itibaren süregelen envanter pratiği de bu tahmini desteklemektedir. Bu pratikte, sadece sayısı giderek azalan, eski ve görkemli yapıların yer aldığı bilinmektedir.

2. 1950’li yıllara değin, anıtsal nitelikli kamu yapıları ile büyük programlı ve zengin süsleme portföyüne sahip konut yapıları dışındaki yapılar “ miras ” olarak değerlendirilmemekteydi. 1973 yılında çıkan ve Cumhuriyetin ilk koruma mevzuatı olan 1710 sayılı “Eski Eserler Kanunu”nda, korunması gerekli taşınmazlar sayılırken bunların arasında “ konut ” bulunmamaktaydı. Bir diğer deyişle envanter çalışmaları bırakınız çağdaş ürünleri, geleneksel nitelik de taşısa bir grup mimarlık ürününü “ yok ” saymaktaydı.

3. Tasarımcısı halen yaşayan, yapım süreci “sanki dün gibi” toplumun büyük bir kesimi tarafından hatırlanan, yapım teknik ve malzemeleri “ gelenekselleşmemiş ” (geleneksel sözcüğü bu noktada giderek azalan anlamında kullanılmıştır), “ üslup ” olarak kabul edilmiş ve “ mimarlık tarihi ”ne konu olmuş bir biçimlenmeye sahip olmayan ya da bu tür girdileri yeterince ağırlıkta olmayan mimarlık ürünlerinin neden koruma statüsü kazanma ile sonlanacak bir envanter ve değerlendirmeye konu olabileceği, toplumda doyurucu yanıtlar bulunamayan bir soru olarak durmaktadır.

Modern akımların ürünlerinin de belgelenmeye ve korunmaya değer oldukları benimsendiği takdirde, soru artık “ Nasıl?” olarak sorulmalıdır. Bu soruya hemen verilebilecek iki yanıt bulunmaktadır:

• 20. yüzyıl mimarlığı için yeni değer tanımları yapılmalı ve koruma ölçütleri geliştirilmelidir. Mevcut referanslarımız bu dönem mimarlığı için yeterli değildir.

• Mevcut koruma ve imar mevzuatımızda 20. yüzyıl mimarlığının belgelenmesi, korunması ve çağdaş yaşam içinde değerlendirilmesine yönelik açık hükümler yer almalıdır.

Son söz, bu dönem mimarlığını benimseme, belgeleme ve korumanın gelişmiş bir çevre, koruma ve mimarlık kültürü ile gerçekleşebileceği üzerinedir.

Bu icerik 11232 defa görüntülenmiştir.