330
TEMMUZ-AĞUSTOS 2006
 

İNGİLİZCE ÖZET / ENGLISH SUMMARY

TÜRKÇE ÖZET

MİMARLIK DÜNYASINDAN

DOSYA: X. Ulusal Mimarlık Sergisi ve Ödülleri, 2006

MİMARLIK’tan 330



KÜNYE
KORUMA-YAŞATMA

Mektepçiler Evi (Safranbolu Medresesi?) Restorasyonu Hakkında Bilgi Notu

İbrahim Canbulat

Y. Mimar

Fotoğraflar / Görsel Belgeler: (aksi belirtilmedikçe) İbrahim Canbulat Arşivi. 2000 yılında TC Kültür Bakanlığı tarafından satın alınarak kullanım hakkı Safranbolu Kaymakamlığı’na verilen Mektepçiler Evi’nin, 1786-7’de yapımı tamamlanan Safranbolu Medresesi olduğu biliniyor. Nisan 2006’da oldukça hatalı bir “koruma” eylemine maruz kalan yapı ve restorasyonu hakkında, Safranbolu’da yürüttüğü Macunağası Konağı Restorasyonu ile X. Ulusal Mimarlık Ödülleri “Koruma-Yaşatma Dalı Başarı Ödülü” sahibi İbrahim Canbulat yazıyor.

Safranbolu, Kuburoğlu Sakak’ta bulunan ve Mektepçiler Evi olarak tanınan yapı hakkında sürdürmekte olduğum araştırmada, önce Gönül Beken’in yaptığı bir düzeltmeye rastladım.(1) Bu düzeltmede kendisinin Mektepçiler sülalesine anne tarafından bağlı olduğunu, baba tarafından ise Müderrisler sülalesinden geldiğini bildiriyor ve yapının kendilerine baba tarafından intikali nedeniyle adının Müderrisler Evi olarak değiştirilmesi gerektiğini belirtiyordu. Evle ilgili olarak ayrıntılı bilgi almak üzere Gönül Beken’le uzun bir görüşme yaptım. Bu görüşmede yapının aslında bir ev değil, Safranbolu Medresesi olduğunu öğrenmiş bulunuyorum.(2) Yapı, Safranbolu’ya müderris olarak tayin olan Müderris Kürt Mehmet Efendi tarafından 1786–7 yılında yaptırılmıştır. Gönül Beken, Müderris Kürt Mehmet Efendi’nin 7. kuşaktan torunu olmalıdır. Medrese bugün 220 yaşındadır. Batı cephesinde sağ üstte bulunan yazıtta bu tarih açıkça gözükmektedir. Reha Günay’ın kitabında(3) yer alan listeye göre Safranbolu’da tarihlendirilebilen en eski yapılardan biridir. Gönül Beken, aslında ailesinin bu yapıda değil, hemen yanında bulunan Alacanlar Evi’nde oturduğunu söylüyor. Yapı ‘60’ların sonunda tek varis olarak kalan Gönül Beken’in annesi Fatma Zehra Asude tarafından Çerçen - Gurbetler Köyü’nden Yakup Yaman’a satılmıştır. Yapı 2000 yılında TC Kültür Bakanlığı tarafından Yaman ailesinden satın alınarak kamulaştırılmıştır.

Yapının bir medrese olduğunu anladığınız anda yapıyı okumak çok kolaylaşmaktadır. Kürt Mehmet Efendi Safranbolulu değildir, Safranbolu’ya müderris olarak gelince kendi beğenilerini ve deneyimlerini de getirmiş ve medreseyi yaptırmıştır. Cephesinin bu denli incelikli olmasına karşın plan şemasındaki basitlik eminim yalnızca beni değil, yapıyla ilgilenmiş herkesi şaşırtmaktadır. Bir sofanın batısında çıkma yapan iki oda aslında bir ev değil, başoda olduğunu düşündüğümüz cephesi bezeli derslik ve hemen yanında bulunan çalışma odasından oluşan bir medresedir. Medresenin batı cephesi çıkmasının yapı tarzı da Safranbolu’da tektir. Bu tip çıkma yaygın olarak Ankara evlerinde görülmektedir. Bu nedenle yapan ustaların dışardan geldikleri düşünülebilir.

Yapıyı asıl özgün ve tek kılan özelliği batı cephesinde bulunan ve ülkemizde bir benzeri bulunmayan sgrafito (İng. Sgraffito), malakari ve kalem işleriyle karışık teknikle yapılmış zengin cephe bezemesidir. Reha Günay bu cepheyi kitabında “1787 tarihli Mektepçiler Evi dış yüzünde malakari yönteminde yapılmış üsluplaştırılmış geometrik, bitki ve hayvan figürlü bezemeler vardır. Bazı üsluplaştırılmış, figürler çok eskiye kadar uzanan biçimleri anımsatmaktadır…” demektedir. Şimdi aynı cepheyi Safranbolu Medresesi olarak okuyunuz. Cephede 60 kadar eli belinde figürü bulunmaktadır.(4) Cephede ders verircesine tarih öncesi dönemlerden kalma ve kâinatın devinimini simgeleyen çarkıfelek, Mühr-ü Süleyman, sonsuz yıldız, ahireti simgeleyen servi, güzellikleri simgeleyen rokoko biçemde vazoda çiçekler, üstte meandır su ve anlamlarını bilemediğim daha birçok sembol yer almaktadır.

Bu yapının Ersin Alok tarafından çekilen resimleri 70’li yıllarda TC Turizm Bakanlığı’nın tanıtım afişlerinde çok yoğun olarak kullanılmış ve gerek dünyada gerekse Türkiye’de Safranbolu’nun tanıtımına önemli katkılar sağlamıştı. Hepimizin belleğine bu cephe adeta kazınmıştır.

Yapının ulaşabildiğim en eski fotoğrafı yazıyla birlikte sunulmaktadır.(5) (Tam buraya Resim 2bbbb gelsin) Yayının üzerinde Yapı Kredi Bankası’nın 30. kuruluş yılında basıldığı yazılıdır. Buradan fotoğrafın 70’lerin başında çekilmiş olduğu anlaşılmaktadır. Bu fotoğraf bize şu andaki cephenin en azından 30 yıldır hiç bir bozulma göstermediğinin kanıtıdır.

BATI CEPHESİ YAPISAL ÖZELLİKLERİ VE BEZEME

Mektepçiler Evi üst katı batı cephesi geleneksel Safranbolu evinde olduğu gibi sarıçam ahşap iskelet (yeğdana) ve kerpiç dolgu ile yapılmıştır. Kullanılan çıkma türü Safranbolu’da tektir. Buna karşın Ankara evlerinde yaygın olarak görülen bu çıkma, yapan ustaların dışarıdan gelmiş olabileceği kuşkusu yaratmaktadır. Çıkma ile biten bu cephede 2 + 3’lü gruplanmış 5 adet pencere bulunmaktadır. Genellikle Safranbolu yapılarında kerpicin üzerine samanla takviyeli çamur sıva yapılmakta bunun üzerine 1/3 oranında kireç, 2/3 oranında kumla yapılmış genellikle hayvansal ya da bitkisel elyafla takviye edilmiş perdah bulunmaktadır.

Dışardan bakıldığında sağdaki 3 pencereli odanın dış cephesi çok incelikli bezenmiştir. Yapı üzerinde ayrıntılı bir inceleme yapamadım; bu nedenle aşağıda tartışacağım teknikler konusunda yanılma payımı göz önünde bulundurunuz.

Cephede 3 ayrı teknik kullanılmıştır:

• Kabartma olarak yapılan bezemelerin 13. yüzyılda Almanya’da ortaya çıkan ve Rönesans’la birlikte İtalya’dan dünyaya yayılan Sgrafito olduğuna inanıyorum. Sgrafito üst üste yapılan çoğunlukla iki ayrı renkte perdahın üsttekinin daha yaşken belli bir desene göre kazınmasıyla elde edilmektedir. Sıvalara renk pigmentleri önceden karıştırılabildiği gibi daha sonra boyama yoluyla da farklı renkler elde edilebilmektedir.(6)

• Cephede daha önce de belirttiğim gibi düzlemsel bezemeler bulunmaktadır. Bunların fresko mu yoksa kalemişi mi olduğunu bilmiyoruz. Bu noktada kalemişi ve fresko tekniklerini karşılaştırmak isterim. Boya sıva üzerine kuruduktan sonra sürülürse kalemişi elde edilmekte, sıva daha yaşken sürülürse bünyesine işlediği ve kireçle birlikte sertleştiği için fresko elde edilmektedir. Öncelikle incelenmesi gereken renklendirmenin ne şekilde yapılmış olduğudur. Kalemişlerinde siyah, yeşil ve kırmızı boya kullanılmıştır. Ancak, özgün pigmentler analiz edilmediği için malzeme özellikleri ve renkleri konusunda bir bilgiye sahip değilim.

• Ayrıca cephede 3 adet tepe penceresi bulunmaktadır. Bu tepe pencereleri ise malakari teknikle çalışılmıştır. Restorasyon öncesi bu pencereler kabaca kerpiçle kapatılmış bulunmaktaydı.

Bu yapı ile ilgili olarak bezemenin tekniği konusunda farklı kaynaklarda malakari tekniği denmektedir. Bazı kaynaklarda malakari tekniği hep bir alçı işleme tekniği olarak anılmakla birlikte, sgrafito tekniği ile karıştırılmaktadır.(7) Bu yanılmanın Reha Günay’ın kitabındaki(8) görüşünden kaynaklanmış olması kuvvetle muhtemeldir.

Cephede, 60 kadar eli belinde figürü, çarkıfelek, sonsuz yıldız, servi, kuşlar, balıklar ve bir vazo dolusu çiçek vb. semboller görülmektedir. Dekoratif olmaktan öte bu sembollerin neler ifade ettiği incelemeye değer. Ayrıca sağ üstte bezemenin yapıldığı 1201 yılının ve “Maşallah” ibaresinin okunduğu bir yazıt bulunmaktadır.

BATI CEPHESİ RESTORASYONU

Restorasyon sonrası ortaya çıkan sonuç vahimdir. Restorasyon ilkelerinin tamamı göz ardı edilmiştir.

1. Cephedeki yeğdananın üzerlerindeki sıvanın dökülmüş olduğunu biliyoruz. Bu durumda sıvanın tamamlanması doğru olmuştur ancak sonradan yapılan sıva ile özgün bezemenin karışmaması için seviye farkı yaratılması ve kabartmaların hiçbir şekilde taklit edilerek tamamlanmaması gerekirdi. Aksine eksik olan bütün kabartmalar tamamlanmıştır.

2. Batı cephesinde üstte bir ahşap kuşağın cephedeki bezemeleri çerçeveleyecek şekilde boydan boya uzandığını ve iki yandan dışarı taştığını biliyoruz. Bu ahşap kuşak adeta bir kâgir eleman izlenimini verecek şekilde sıvanmıştır.

3. Hiç bir şekilde boyanmaması gereken sgrafito ve bezemeler beyaz bir boya ile boyanmış ve tümüyle kapatılmıştır. Boyama bezemelerde olan derinliklerin algılanmasını engellemektedir. Sgrafitonun alt tabakasının renginin daha koyu olduğunu biliyoruz. Yapı üzerinde inceleme yapamamış bulunmamın getireceği yanılmayı hesaba katarak ve temkinle bu renk farkının özgün mü yoksa zaman içinde oluşan patinadan mı olduğunu kesin olarak belirleyemiyorum. Ancak ne olursa olsun bu renk farkının ya da 220 yıllık patinanın kaybedilmesi yanlıştır ve günahtır.

4. Kalem işlerinin yalnızca temizlenmesi ve konsolidasyonunun yapılması yeterli olacaktı. Kalem işlerinin yeniden ve çok yanlış boyalar ve renklerle boyanması tam bir bilgisizliktir. Sıva bezemelerinin üzerlerinin boyanmasına gelince, mevcut belge ve kaynaklar düşünüldüğünde kullanılan renklere dair veri elde etmek olanaksız görülmektedir. Ancak yapı üzerinde boya kalıntıları olması halinde veri elde edilmiş olabilir ki, yine görsel belgelere bakıldığında bu da pek mümkün gözükmemektedir. Kaldı ki kesin veriler bulunsa dahi böylesine bir tamamlama restorasyon ilkeleri acısından fazlasıyla tartışılabilir bir müdahale biçimidir. Üstelik burada kullanılan koyulukta renk tonları da eski boya üretme teknikleriyle elde edilebilecek tonlara uymamaktadır. Yapının görsel etkisini bu denli değiştirecek müdahaleyi yaparken analizlerde ve uygulamada çok hassas teknikler kullanılmalıdır. Burada tam aksine davranılmış gibi görünmektedir.(9)

5. Tepe pencereleri sıva ile kapatılmış ve üzerlerine gelişigüzel muşabak benzeri bir desen çizilmiştir. Bu pencerelerin açılması ve özgün haline getirilmesi çok zor olmayacaktı.

6. Ahşap elemanların parlak bir vernikle cilalanmış olması diğer bir yanlıştır.

Kısaca yapının 220 yılda oluşan patinası silinmiş atılmış bulunmaktadır. Daha önce de belirttiğim gibi en az son 30 yıldır bu cephede herhangi bir bozulma gözükmemektedir. Bu bezemelerin konsolidasyonunun çok rahatlıkla yapılabileceği konusunda önemli bir delildir.

ÖNERİLER

Hemen, uzmanlardan oluşan bir danışma kurulu oluşturulmalıdır. Bu kurulun gözetiminde restorasyon süreci baştan sona ayrıntılı bir şekilde incelenmeli, kullanılmış bulunan sıva ve boyaların cinsi tespit edilmelidir. Sonradan yapılan sıvanın sökülmesi özgün yapının gerek malzemesi gerek yaşı, göz önünde bulundurulunca, mümkün gözükmemektedir. En azından boyaların kaldırılması olanağı araştırılmalıdır. Kullanılan boyanın el aletleriyle kaldırılması ya da uygun kimyasallarla sökülmesi gerekir. Her iki seçeneğin de riskleri bulunmaktadır. Kalemişlerinin üzerinden sonradan yapılmış boya katmanlarının temizlenmesi sürecinde yaptığımız önceki deneylerde bazı durumlarda kimyasalların kalem işlerini tümüyle tahrip ettiğini, bazı durumlarda ise hiç etkili olmadığını görmüştük. Kalem işlerinin fresko tekniğiyle yapılmış olması işimizi kolaylaştıran bir neden olmuştu. Bezemelerin kalem işi değil de fresko olması sonradan yapılan boyanın kaldırılabilme şansını arttıracaktır. Yapılacak deneyler sonucunda, danışma kurulu uygulanacak yönteme karar vermelidir.

NOTLAR

1. Gönül Beken, Aralık 2000 – Ocak 2001, “Bir Düzeltme ve Kültür Bakanlığı’na Teşekkür”, Müzekent Safranbolu Gazetesi.

2. 19. Yüzyıl Kastomonu Sancağı Salnameleri’nde Safranbolu’da 12 adet medresede 750 öğrencinin eğitim gördüğü belirtilmektedir. Bu sayının Sübyan Mekteplerini de içerdiğini düşünebiliriz.

3. Reha Günay, tarihsiz, Tradition of the Turkish House and Safranbolu Houses, Yapı-Endüstri Merkezi Yayınları, İstanbul, s.320.

4. Neden öğrenciler olmasın?

5. Sedad Hakkı Eldem, tarihsiz, Türk Mimari Eserleri, Binbirdirek Matbaacılık Sanayi A.Ş. Yayınları, s.205.

6. Bu arada kullanılan tekniğin “Pargeting” olabileceği konusunda uyarılar aldım. Bu teknikte formlar ıstampalarla çıkarılmaktadır.

7. Celal Esat Arseven, tarihsiz, Türk Sanatı Tarihi, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul, s.722’de Malakari alçı işleme tekniği yanında bir de “Ustuka” diye bir teknikten söz etmektedir. Ustuka bugün yalnızca sönmüş kireç anlamıyla kullanılmaktadır. Belki de ustuka, sgrafitonun karşılığıdır.

8. Reha Günay, tarihsiz, s. 320.

9. Bu bölümün kaleme alınmasında Dr. Burçin Altınsay Özgüner’in desteğini aldım. Kendisine teşekkür borçluyum.

Bu icerik 5321 defa görüntülenmiştir.