419
MAYIS-HAZİRAN 2021
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

  • Salgın, Mekân, Nekroiktidar
    Pelin Tan, Prof. Dr., Batman Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Kıdemli Araştırmacı, Center for Arts, Design and Social Research Enstitüsü, Boston

YAYINLAR



KÜNYE
GÜNCEL

Salgın, Mekân, Nekroiktidar

Pelin Tan, Prof. Dr., Batman Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Kıdemli Araştırmacı, Center for Arts, Design and Social Research Enstitüsü, Boston

İçinde bulunduğumuz pandemi sürecinde hayatın askıya alınmasıyla hükümetin uyguladığı istisna hali, özellikle kentsel mekânlarda ve kırsal alanlarda karşımıza çıkmakta. Yakın dönemde karşılaştığımız ‘istisna’ hallerini tartışmaya açan yazar, bu toplumsal kriz zamanlarında “dayanışmacı bir müşterekleşme siyasetinde birleşme”nin önemine dikkat çekiyor.

 

Yaşadığımız küresel salgın ırksal, tür - teritoryal eşitsizliği ve beden ötesi varlıklar zincirini görünür kıldı. Özellikle son yıllarda mekâna dair; hem tasarım hem de kuramsal anlamda tartışılan nesne ve fail (agency) odaklı çalışmalar, hem de istihraç (extraction) kapitalizmi etkilerini peyzaj ve kent mekânlarında doğrudan deneyimliyor olmamız, COVID-19 salgını sürecinde her ölçekteki mekân üretimini ve etkilerini bize net olarak gösterdi. Salgın, herhangi bir devlet tahakkümünü etkileyen ve egemenin istisna halini keskinleştirdiği, araçsallaştırdığı küresel bir krize örnek teşkil ediyor. COVID-19, istisna ve denetim koşullarını somutlaştırarak bizi 20. yüzyıl biyopolitika / biyoiktidar tartışmalarına geri götürdü. Antropolog Elizabeth Povinelli’nin virüs metaforu ile jeontolojik iktidar / jeoontoiktidar kavramları etrafında kurguladığı güncel sömürge, beden ve mekân ilişkisi bize insan odaklı olmayan yeni kuramsal tartışmalar sunuyor ve neoliberal taktiklere dikkatimizi çekiyor: “Yapıp ettiklerimizle ilgili doğrudan sorumluluk alırken insan yaşamının dramlaştırılmasına son vermeliyiz. Dramlaştırmaya bu şekilde son verme ve sorumluluk alma yeni sorular için bir alan açabilir. Yaşam ile cansızlıktan ziyade, hangi formasyonların varlığını devam ettirdiğimizi ve hangi formasyonları yok ettiğimizi soracağız.”[1] Yaşam ve cansızlık arasındaki ayrım üzerinden tanımlanagelmiş biyoiktidar kavramı

karşısında yer alan jeontoiktidar, mekânsal ve peyzajımsı altyapıları nekrosiyasetin merkezine yerleştirir. Dolayısıyla mimari altyapılar, kentler, mekân ve peyzajın üretimi nekrosiyasetin içinde belirleyici rol oynar. (Resim 1, 2)

COVID-19, kent mekânı ve kentselleşmeye dair sorunlarımızı görünür kıldı. Acil durumlar ile normal hukukun askıya alınmasıyla oluşan istisna hali (olağanüstü hal), uzun zamandır kent mekânlarımız ve kent dışı hinterland diye tanımladığımız kırsal ve meralarda uygulanıyor. (Resim 3, 4) Acele kamulaştırma kanunları ve maddeleri; koruma, deprem yasası ve kentsel çatışma kisvesi altında Türkiye'de son 16 senedir birçok kent ve semti yıkıp yeniden düzenliyor.[2] Michele Lancione ve AbdouMaliq Simone, acil durum ile istisna arasındaki ilişkiye dair COVID-19 etkisinin acil durumun “ölçeğini” daha fazla dikkate almamız gerektiğini işaret ediyor.[3] Kırılgan öznelerin yerlerinden edilmesi, konut spekülasyonlarıyla büyüyen balon ekonomiler ve kentler, toplumsal ayrışmanın keskinleştirilmesi mekânsal düzenlemeler ile devlet tarafindan üretiliyor. Heterojen neoliberal stratejilerle geniş arazi ve kent mekânlarına kadar çeşitli ölçeklerdeki mekânsal düzenlemeler, kırılgan emeğin çoğalmasına, dışlanan toplumların ezilmesine ve ekolojik hasara yol açıyor. Lancione ve Simone, acil durumun COVID-19 ve sağlık ile ilişkisine dair öznelerin emek / barınma / terörizm etrafında neoliberal ve muhafazakar manevralarla yönetildiğini belirtiyor. Dolayısıyla emek tanımları ve dolaşımı ile biçimlenmiş kent mekânı; COVID-19 sırasındaki istisna koşulları ile nekroiktidar tahakkümünü daha net bir şekilde ortaya çıkardı.

Nekroiktidar, istisnanın kendini meşrulaştırdığı ve beden üzerinden ayrıştırıcı tahakküm siyasetini sürdürdüğü halidir. Achille Mbembe nekrosiyaseti “yaşam üzerindeki ölümün iktidarı” olarak tanımlar. (Resim 5) Nekrosiyaset direniş̧, kurban etme ve terör arasındaki yeniden düzenleme hakkı ile ilgilidir ve Mbembe’nin iddia ettiğine göre nekrosiyaset altında bütün koşullar belirsizleşir: “Egemenliğin tatbiki, ölümlülük üzerindeki kontrolün tatbikidir”[4], “Günümüz dünyamızda, silahların kişilerin azami imhası ve ölü-dünyaların yaratımı için kullanılmasının ve çok fazla sayıda insanın, kendilerine bir yaşayan ölü statüsünü̈ dayatan koşullara bağımlı kılındığı toplumsal varoluşun yeni ve biricik formlarının anlaşılması amacıyla nekrosiyaset ve nekroiktidar kavramlarını önerdim.”[5] Mbembe’nin açıkladığı ve ileri sürdüğü ölümün gücü̈, Braidotti tarafından da madalyonun iki yüzü bioiktidar ve nekroiktidar ikiliği olarak tanımlanır. Schmitt ve Agamben’de iktidar, bir istisna hali üzerinden ve ötesinde mekânın veya arazinin hukuki durumunun sömürgeleştirilmesi olarak tatbik edilir. Ancak hem Mbembe hem de Braidotti teorik olarak siyaset, egemenlik ve öznellik arasındaki ilişkinin modernitenin felsefi söyleminden farklı olduğunu öne sürer. Bu fark, insan-sonrası perspektif ve teknopolitikalar, çoklu ve farklı öldürme şekillerini içerir. Braidotti’ye göre, “virüs” ve “salgın hastalıklar” yaşamı tehdit eden birer güç[6], ve öldürme / ölüm siyasetinin teknolojik enstrümanları. Dolayısıyla 2020 yılında deneyimlediğimiz COVID-19, aslında yönetişim ve egemenin mekânsal ayrışma ve nekrosiyaset içinde araçsallaştırılması ile ölüm seçeneğini yaşam yerine çoğaltmaktan ziyadedir.

Son yıllarda şahit olduğumuz tüm nekrosiyaset şekilleri ve istisna hallerinin sömürüsü içindeki mekân üretimlerine karşı olasılıklar neler olabilir? Tekrar Povinelli’ye dönersek; jeontoiktidar kavramı ile nekrosiyaset ilişkisinde virüs, yaşam ve cansızlık arasında net tamamlanmamış bir varlıktır: “Yaşam ile cansızlık arasındaki ayrım virüsü̈ tanımlamadığı ya da içermediği için, virüs bu ayrımı yalnızca daha fazla yayılmak adına varoluş̧ düzenlemelerinin enerjilerini başka yöne çevirmek amacıyla kullanabilir veya göz ardı edebilir.”[7]Yaşam ve cansızlık arasındaki nekrosiyasette, hem tahakkümün aracı hem de tam tersine bu aralığı yok eden bir dolaşıklık görevi gören ve potansiyellere doğru bizi iten virüs, acaba yerkürenin nekrosiyasetlerinin felaketlerine karşı mekân yaratma potansiyellerini bize sunabilir mi? Pandemi krizi sırasında üretilen farklı ölçek ve bağlamlardaki mekânlara dair tartışmalar ve örnekler sunmaktadır; bir yandan da bizi yaşam ve cansızlık arasında gidip gelen siyasetler hakkında düşündürmektedir. Geçmişte kolera gibi salgınlar, mekân üretimi / tahakküm ilişkisi ve Avrupa faşizmi üzerine mekân tarihi araştırmaları yapmış olan mimar Andrea Bagnato; kapitalist devletlerin temsiliyetinden sistematik olarak dışarıda bırakılan bedenler, ekolojiler ve çeşitli formdaki türdeşliklerin gerçekleşmesinin en önemli karşılıklı tanıma ve dayanışma ile olabileceğini bildiriyor[8]. Bu dışarıda bırakma, ayrıştırma ve sosyal disiplin pratiği, özellikle toplumsal kriz zamanlarında daha da görünür hale geliyor. Buna karşın yapılabilecek olan, ortaklaşan dayanışmacı bir müşterekleşme siyasetinde birleşmek. COVID-19 surecinde tüm kapatılma ve istisna koşullarına rağmen Amerika’da başlayan ırkçı nekrosiyasete karşı “Black Lives Matter” (Siyah Hayatlar

Önemlidir), Beyrut’ta 2019’da başlayan devlet yolsuzluğa karşı toplumsal protestoların 2020’de limandaki gaz deposunun patlaması sonrası yükselmesi, Türkiye'deki mekânkırıma karşı süregiden mahalleler mücadelesi, mülteci dayanışması ve iş cinayetlerine karşı mücadele gibi farklı coğrafyalarda gerçekleşen toplumsal hareketler; nekrosiyasetin yapılandırılmış şiddet ve küresel kırılgan emek koşullarına karşı ortaya çıkan birbiriyle ilişkili mücadelelerdir. Bu süreçler bir yandan COVID-19’un, kentsel ekoloji bağlamında kent mekânlarının altyapılarının derecelerinin nekrosiyaset yönetişimi ile yolsuzluk arasındaki ilişkiyi görünür kıldığını bize gösteriyor.

Alternatif dayanışma biçimleri ve onarıcı küçük ekonomiler bu süreçte mekân üretimiyle ilişkimizde önem kazandı. Ekonomik büyümeye (küçülme yani degrowth kavramıyla ele alınacak)[9]karşı imece ekonomileri ve mekânlarını tasavvur etmek, üretmek belki çok uzun zamandır romantikleştirilen şehir bostanları gibi pratikleri müşterekleştirme pratiği içinde işler hale getirmek, hem farklı kentsel altyapı esneklikleri üzerinde düşünmek hem de kırılgan özneler ile kırılganlıklar üzerinden dayanıklılık pratikleri kurmak daha da önem kazanıyor. (Resim 6-8)  COVID-19 gerçekliği surecinde ve sonrasında; Franco “Bifo” Berardi’nin önerdiği gibi, Agamben’in geleceğin aşikar bir tarifinden ibaret olan mevcut olağanüstü̈ halin (istisna hali) ötesine geçerek mümkün olanı talep etmek; ayrıca, birikim ve ekonomik büyüme baskısından azade bir toplum oluşturmak önemli.[10]

NOTLAR

[1]Povinelli, Elizabeth, 2016, Geontologies: A Requiem to Late Liberalism, Duke Press, Durham, Londra, ss.36-37. (Yazarın notu: Kitabın ilk bölümü yazarın izni ile Emre Koyuncu tarafindan çevrilmiştir, ArtıkMekân / Residual Spaces kitabında yer alacaktır, (ed.) Artıkişiler: Özge Çelikaslan, Pelin Tan, Alper Sen. İstanbul, 2021.

[2](ed.) Çavdar, Ayşe; Tan, Pelin, 2013, İstanbul: Müstesna Şehrin İstisna Hali, Sel Yayıncılık, İstanbul.

[3]“Bio-austerity and Solidarity in the COVID-19 Space of Emergency - Episode One”, https://www.societyandspace.org/articles/bio-austerity-and-solidarity-in-the-covid-19-space-of-emergency [Erişim: 20.04.2021]

[4]Achille Mbembe, 2003, “Necropolitics”, Public Culture, cilt:15, sayı:1, s.12.

[5]Achille, 2003, s.40.

[6]Braidotti, Rosi, 2007, “Biomacht und nekro-Politik. Überlegungen zu einer Ethik der Nachhaltigkeit”, Springerin, Hefte für Gegenwartskunst, Band XIII Heft 2, Frühjahr, ss.18-23.

[7]Povinelli, 2016, s.37.

[8]Andrea Bagnato, Dosya, sayı:47.

[9](ed.) D'Alisa, Giacomo; Demaria, Federico; Kallis, Giorgos, 2014. Degrowth - A Vocabulary for New Era, Routledge.

[10]Franco “Bifo” Berardi, “Yıkımın Ötesı̇nde: Olası Bı̇r Sonrası Üzerı̇ne Üç Medı̇tasyon”, Dosya, sayı:47, (Editör: Prof. Dr. Pelin Tan, Genel Koordinator: Prof. Dr. Nese Gurallar, Ankara, 2020) Ayrıntılı kentsel rapor için, bkz: Saskia Sassen, Edgar Pieterse, Gautam Bhan, Max Hirsh, Ana Falú, Hiroo Ichikawa, Luis Riffo, Pelin Tan, Doris Tarchopulos, ‘Cities and Social Progress” in IPSP (Ed.), Rethinking Society for the 21st Century: Report of the International Panel on Social Progress, Cambridge University Press. Cambridge, ss.187-224.

Bu icerik 1513 defa görüntülenmiştir.