411
OCAK-ŞUBAT 2020
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

YAYINLAR



KÜNYE
MİMARLIK VE EĞİTİM KURULTAYI

Uzun İnce Bir Yoldayız

Deniz İncedayı, Prof. Dr., MSGSÜ Mimarlık Bölümü

10. Mimarlık ve Eğitim Kurultayı’nın teması “Mimarlık, Mesleki Gelişim ve Eğitim Politikaları” olarak belirlenmiş; tema kapsamındaki konuların değerlendirilmesi amacıyla kurultay hazırlık sürecinde Mimarlık Mesleğe Kabul, Sürekli Mesleki Gelişim ve Türkiye Mimarlık Eğitimi Politikası Çalıştayları düzenlenmişti. Çalıştayların sonuç ürünlerinin tartışılmasının hedeflendiği Kurultay 13 Aralık 2019 tarihinde gerçekleşti.

 

Mimarlık ve Eğitim Kurultayı’nın onuncusu 13 Aralık 2019’da Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi, Karaköy Binası’nda gerçekleştirildi. (Resim 1) Mimarlar Odası bu yıl Kurultayı farklı bir formatta değerlendirmeyi planlamıştı. Bildiğiniz gibi, önceki yıllarda Mimarlık ve Eğitim Kurultayı, uzun süren ortak çalışmaların, ilgili Danışma Kurulları değerlendirmelerinin ardından şekillenen programla tartışma platformunu oluşturuyordu. Bu yıl ise, farklı bir uygulamayı deneyimlemek ve programa yenilik katabilmek amacıyla Kurultay, öncesinde gerçekleştirilen çalıştay toplantıları temelinde örgütlendi. Mimarlar Odası’nın 2018-2020 çalışma döneminde oluşturulan komitelerinin (Mesleğe Kabul, Mimarlık Eğitimi Politikaları, Sürekli Mesleki Gelişim gibi) yürüttükleri çalışmalar Eylül 2019’da geniş katılımlı çalıştaylar düzenlenerek katkılara ve eleştirilere açılmıştı. Kurultay ise, uzmanlarla gerçekleştirilen söz konusu çalıştayların kazanımlarının paylaşılarak eleştiriye açılmasını, meslek alanına ait metinlerin geliştirilmesini, bu amaçla öngörülen adımların atılmasını hedefliyordu. Kurultay şemasında yapılan değişiklik, yeni bir enerji yaratma, sıklıkla dile getirilen tekrara düşme sorununa çözüm arama, somut öneriler yaratabilme düşüncesiyle gündeme gelmişti. 2019 yılında onuncusuna ulaşmış olan “Mimarlık ve Eğitim Kurultayı” adının korunması ise, içerikteki ve hedeflerdeki sürekliliği vurgulama çabası olarak açıklanabilir.

Başlangıcından bugüne Mimarlık ve Eğitim Kurultayları, akademik dünyayla meslek odasının buluştuğu, değerli emek ve katkılarla sorunların ve süreçlerin tartışıldığı, farklı fikirlerin yeni ufuklar açtığı bir etkileşim zemini oldu. Ülkemizde sayıları çığ gibi büyüyen, içerikleri ise giderek boşalan mimarlık bölümlerinin temel sorunlarını, bunların meslekteki yansımalarını tartışarak çözüm önerileri üreten ve süreçlere eleştirel bakabilen bir platform kurdu.

Ancak tüm bu özverili emeklere rağmen, uzun yıllara yayılan çabaların verimli sonuçlar sergilediğini, sorunlara çözümler ürettiğini söylemek zor. 10. Kurultayın oturumlarında da öncelikle ve sıklıkla bu gerçek dile getirildi. Ortak aklın yıllara yayılan bunca değerli birikimine karşın, “yolun başındaymışız meğer”. Sorunun temelinde ise, yönetimlerin, Yükseköğretim Kurulu’nun ve ilgili Bakanlıkların mimarlık eğitimiyle diyalog içerisine girmemeleri, önerilere ve çağrılara kapalı duruşları, bu alanda yeterince kaygı ve sorumluluk duymamaları gerçeği yatıyor. Ne yazık ki, akademik yaşamları boyunca, eğitimde kalite, çağdaşlaşma ve uluslararası ölçütler konusunda öncü olmuş, özveriyle çalışmış değerli akademisyenlerin fikirleri, işaret ettikleri önemli meslek ve eğitim süreci sorunları -ki bunlar mesleğin sınırlarını aşarak ülkenin önemli sorunlarına da temel oluşturuyorlar- yöneticiler tarafından öncelik kazanmıyor, ortak kararlılıkla işbirliği masasına oturulamıyor.

Mimarlık ve Eğitim Kurultayı’nın 20 yıla varan geçmişinden bugüne yaşadığımız sorunlar katlanarak büyüdü. Ülke genelinde, özellikle mesleğimizi ilgilendiren çok boyutlu sorunlar, birbirlerine eklemlenerek ve kontrolsüz artışlarla farklı ve karmaşık problemleri doğurdu. Bir taraftan mesleğe kabul süreci sorunları ulusal ve uluslararası ölçekte yoğunlaşırken, diğer taraftan bölüm sayılarının artışı denetlenemedi, kontenjanlar boş kaldı, içerikler sorgulanır oldu. Öğrenci ve mezun sayıları katlanırken öğretim üyesi sıkıntısı nedeniyle bu konudaki kriterler yok sayıldı, üniversitelerimizi sadece sayısal olarak doldurmaya ve yorumlamaya başladık. Sayıları artırırken nitelik (k)ayıplarımızı görmezden geldik. Yönetimlerimiz öz eleştiriye açık olamadı, işbirliğine yanaşmadı ve sonuçta bugün geldiğimiz noktadan baktığımızda yıllardır tartışa geldiğimiz sorunları ve soruları tekrarlamak durumunda kalıyoruz:

  • Mimarlıkta ve eğitiminde uluslararası asgari ölçütleri karşılayabiliyor muyuz?
  • Mimarlık bölümleri baş döndürücü bir hızla artarken nitelikli ve yetkin mimarlar yetiştirebiliyor muyuz?
  • 4 yıllık eğitimin ardından koşulsuz imza yetkisi vererek topluma, kente, çevreye ve insana karşı ahlaklı davranıyor muyuz?
  • Teori ile pratik arasında gerekli köprüleri, ilişkileri kurabiliyor muyuz?
  • Ülke sorunlarına çözüm üretebiliyor muyuz?
  • Genç meslektaşlarımıza kaliteli iş olanakları sağlayabiliyor muyuz?

Soruların listesi uzatılabilir. Diğer Kurultaylar gibi, 10. Kurultayın programı da, sorulara yanıt aramak, deneyimleri paylaşmak, sorunları duyurmak amacıyla şekillendirilmişti. Yukarıda da değinildiği gibi, Mimarlar Odası’nın 2018-2020 çalışma programı çerçevesinde gerçekleştirilen çalıştay süreçlerinin sonucunda program, 3 farklı oturum ve tartışmalara ayrılan “Değerlendirme ve Forum” bölümünden oluşuyordu. Oturumlar 3 farklı başlıkta düzenlenmiş olsa da, bu başlıklar kuşkusuz birbirleriyle bütünlük içerisindeydi. Mesleğe kabul süreci, mimarlık eğitimi politikaları ve sürekli mesleki gelişim uygulamaları birbirlerinin destekleyicileri, tamamlayıcıları olarak görülmelidir.

Kurultayın açılış konuşmasında, Mimarlar Odası Genel Başkanı Eyüp Muhcu, öncelikle meslek ve mesleki eğitim alanında yaşanan ve yoğunlaşan güncel sorunlara ve verilen mücadelenin önemine vurgu yaptı. (Resim 2) Sorunların genel olarak ülkenin yanlış eğitim ve mimarlık politikalarından kaynaklandığının ve mesleki alanda gerilemeye neden olunduğunun altını çizerken problemler karşısında yetkili yönetimlerin ivedilikle işbirliği içerisinde çözüm üretmelerinin ve eğitimde özerkleşmenin önemine değindi.

MİMARLIK MESLEĞE KABUL

İlk oturumun başlığı “Mimarlık Mesleğe Kabul” idi. Bildiğiniz gibi, ülkemizde 4 yıllık eğitimin ardından koşulsuz olarak meslek yetkisi kazanılması konusu (sorunu) uzun yıllardan bu yana meslek odasının gündeminde. Bu çerçevede, 2011 yılında kurulan Mimarlık Mesleğe Kabul Kurulu (MiMeKK) gerek konunun ulusal ölçekte yarattığı sorunlar, gerekse yabancı okul mezunlarının üyelik ve yetkileri konularında yaşananlar karşısında çözüm önerileri geliştirmeyi amaçlıyor. Mesleki imza yetkisinin, öncelikle adil, etik ve eşitlikçi biçimde denetlenerek verilmesi gereği açık. Amaç; tıp, hemşirelik, ebelik, diş hekimliği ve benzeri eğitim alanlarında olduğu gibi, mimarlık eğitiminde de Avrupa Birliği’nin 2005/36/EC sayılı yönergesi(1) paralelinde, mesleki yetki belgesini uluslararası ölçütleri karşılar niteliğe kavuşturabilmek.

Prof. Dr. Deniz İncedayı tarafından yönetilen 1. Oturumun ilk konuşmacısı Dr. Öğr. Üyesi Ece Postalcı, ülkemizdeki mesleğe kabul sistemini yurt dışı örnekleriyle karşılaştırdı. Avrupa Birliği ülkelerinden seçilen ve bir ERASMUS+ araştırma projesinin çıktılarından olan 36 ülkeden alınan veriler paralelinde çarpıcı bilgiler paylaştı. Bu bilgiler ışığında görüldü ki, 4 yıllık eğitim sonrasında doğrudan imza yetkisi verilen bir uygulama diğer ülke örnekleri arasında bulunmuyor. Genellikle, eğitimin tamamlanması sonrasında 1 veya 2 yıllık akredite meslek pratiği süreci, sonrasında mesleki yetkinlik sınavı ve meslek odasına kayıt ve benzeri şartlar farklı biçimlerde uygulanıyor. Avrupa ülkeleri mimarlık okullarında genellikle uygulanan 3+2 yıllık eğitim programı dışında, 5 yıllık kesintisiz eğitim, 4+2 yıllık eğitim ve sonrasında 2 veya 3 yıla yayılan zorunlu meslek pratiği uygulamaları gerçekleştiriliyor.

Yabancı ülkeler üzerine yapılan araştırmada, mesleki imza yetkisi alabilmenin, 8-10 yıla varan süreçlere kadar uzayabildiğini görüyoruz. (Resim 3) Araştırma verileri bir taraftan mesleğin taşıdığı çok yönlü sorumluluğu vurgularken diğer taraftan da ülkemizde uygulanan sistemin yaşam, çevre kaliteleri ve insan sağlığı açılarından taşıdığı sakıncaları gözler önüne seriyor. Şunu da vurgulamak gerekir ki, uluslararası standartlara (UIA, ACE vb. kurumların belgelerine) göre mesleki yetkinlik için gereken asgari ölçütler, teknik bilgi ve donanımların ötesinde, düşünsel zenginliği, entelektüel birikimi ve mesleğin sosyal sorumluluk kapasitesini de içeriyor.

Oturumun ikinci konuşmasında, Y. Mühendis Mimar Bülent Ceylan, mesleğe kabul alanında yapılan çalışmaların tarihçesinden ve verilen emeklerden söz etti. Mesleğe kabul çalışmalarına ait sonuçların farklı platformlarda bugüne dek paylaşıldığını belirtti. Ancak, UIA, AB gibi kurumların uluslararası belgelerinde de konunun vurgulanmasına ve ülkelerde niteliklerin yükseltilmesine dair çalışmaların hız kazanmasına karşın, ülkemizde mesleki yetki çıtasının bu denli düşük tutulmasının önemli sakıncalarını anımsattı. Bunların başında, imza yetkisinin kötüye kullanılması, ticari amaçlara alet edilmesi geliyor. Bu çerçevede meslek yasası hazırlanmasının, mesleğe kabul kriterlerinin yasal mevzuata geçirilmesinin ve kurulun özerkleşmesinin aciliyetinin altını çizdi.

Oturumun son konuşmacısı Prof. Dr. Ayşen Ciravoğlu ise bugüne kadar tüm Kurultay süreçlerinde emek veren, özveriyle çalışan tüm katılımcıları, akademisyenleri kutlayarak ve anarak başladı sözlerine. Diğer ülkelerle karşılaştırıldığında, ülkemizde mesleğe kabul ölçütlerinin geliştirilememiş olması dolayısıyla eğitime verilen ağır sorumluluğa vurgu yaptı. Teori ve uygulama alanı arasındaki yoğun ve karmaşık ilişkiye değinerek eğitim kalitesinin yükselmesinin mesleki alandaki olumlu yansımalarının ve niteliksel katkılarının önemine değindi. Ayrıca MiMeKK üyesi olarak, yabancı okul mezunları konusunda yaşanan çifte standart sorununu gündeme getirdi, hazırlanacak yönetmeliğin ulusal ve uluslararası bağlamda önemli bir çalışma olduğunu, Yükseköğrenim Kurumu ile paylaşılmasının gerektiğini bir kez daha vurguladı. Mesleğe kabul barajı oluşturulması açısından çalıştaylarda gündeme getirilen farklı yöntemlerin (sınav, meslek pratiği, kredi hesabı, MİAK akreditasyonu gibi) ortak değerlendirmelerde sorgulanmasını önerdi.

SÜREKLİ MESLEKİ GELİŞİM (SMG)

2. Oturum, “Sürekli Mesleki Gelişim” başlığıyla yapıldı. Yöneticiliğini Mimarlar Odası Merkez Yönetim Kurulu üyesi Cüneyt Zeytinci’nin yaptığı oturumda, ilk konuşmacı Dilşad Aktaş Canatay idi. Mimarlar Odası Sürekli Mesleki Gelişim Merkezi (SMGM) Yürütme Kurulu üyeleri olarak İsmail Doğanyılmaz ile birlikte hazırladıkları sunuşta, 2004 yılında kurulan SMGM’nin kısa tarihçesinden söz ederek bugün meslek alanındaki hizmetleri özetledi. Çok sayıda Yetkilendirme Eğitim Programları (Bilirkişilik, Enerji Kimlik Belgesi Uzmanlığı, Temel Bina Akustiği gibi) ve Kişisel Gelişim Eğitimleri (ArchiCad, AutoCad, Revit gibi) hakkında içeriklerine ve sonuçlarına ait bilgiler paylaştı ve Sürekli Mesleki Gelişim çalışmalarının mesleki alandaki katkılarını ve artan talep konusunu katılımcılarla paylaştı. Bugün yaşanan hızlı gelişim ve iletişim çağında, bilgilerin sürekli güncellenerek mesleki yetkinliklerin desteklemesi sadece ülkemizde değil tüm dünyada mimarlığın gündeminde. Mimarlar Odası kapsamında değerli akademisyen uzmanların katkılarıyla yürütülen SMG programları da bu çerçevede değerlendirildiğinde, mimarlıkta çağdaş, değerli bir açılım oluşturuyor.

İkinci konuşmacı Doç. Dr. Emrah Acar ise, konuşmasında öncelikle “sürekli eğitim” ya da “yaşam boyu eğitim” kavramlarını açarak süreçlerin dinamikliğini vurguladı. Konuya stratejik, taktik ve operasyonel yönlerinin yanı sıra İTÜ Mühendislik ve Mimarlık Eğitimi Mükemmeliyet Merkezi çerçevesinde yürüttüğü çalışmalar perspektifinden bakarak bu alanın çağdaş yaklaşım ve yöntemlerle bugün geldiği noktayı ve yeni beklentileri özetledi. Ayrıca Dr. Fadime Yalçınkaya Çalışkan da, “yetişkin öğrenmeleri” üzerine birlikte yürüttükleri çalışmadan bir kesit sunarak tablolar ve sayısal değerlendirmelerle sürekli mesleki gelişim çerçevesine önemli bilgiler aktardı.

Oturumun son konuşmacısı ise, Prof. Dr. Murat Günaydın idi. Konuşmasında, öncelikle SMG alanının kültürel niteliklerine değindi, “almaya odaklı” birey ile “olmaya odaklı” birey karşılaştırmasını yaparak SMG çalışmalarını, mimarların gerek mesleki gerekse entelektüel donanımlarını artırma olanakları olarak görmenin önemini vurguladı. Çalışmaların sistemli olarak belirlenen bir yol haritası paralelinde yürütülmesi amacıyla yetkili yönetimlerle işbirliğinin kaçınılmazlığına değindi. Mesleki sorumluluk taşıyan herkesin -örneğin, meslek odaları, akademisyenler, uygulamacılar gibi- bu konuda kararlı ve ısrarcı olmalarını önerdi. Ancak böylelikle işlerlik kazanacak bir yasal altyapıya kavuşulacağının, siyasi aktörler ile iletişimin bu bağlamda olmazsa olmaz olduğunun altını çizdi.

TÜRKİYE MİMARLIK EĞİTİMİ POLİTİKASI

Kurultayın son oturumu ise, Prof. Dr. Ayşen Ciravoğlu yöneticiliğinde, “Türkiye Mimarlık Eğitimi Politikası” başlığıyla gerçekleştirildi. Oturumun ilk konuşmacısı Doç. Dr. İpek Akpınar, eğitimde yaşanan sorunlar ile ülke koşullarını bütün olarak değerlendirerek, eğitimdeki temel sorunların, mimarlık, kent ve çevre üzerindeki etkilerini örneklerle aktardı. Mimar adayının kültürel, toplumsal ve etik sorumlulukları ve donanımlarının öncelikli olması gereğine vurgu yaptı.

İkinci konuşmacı Prof. Dr. Şebnem Hoşkara ise, meslek ortamına bileşenler ve ortaklar zemininden bakarak ve geçmişten bugüne ulusal ve uluslararası alandaki çalışmalardan (UIA, UNESCO, Oxford Üniversitesi eğitim konferansları, çalışma grupları vb.) söz ederek bunların sonuçlarından bir derleme sundu. Eğitim sürelerine ve mesleğe kabul ölçütlerine dair farklı kurumların yaklaşımlarına değinerek bunların “Türkiye Mimarlık Politikası” metni ile ulusal koşullar gözetilerek ancak uluslararası ölçütlere bağlı kalınarak ilişkilerinin kurulmasının önemini belirtti.

3. Oturumun son konuşmacısı, Prof. Dr. Neslihan Dostoğlu ise, mimarlık eğitimindeki sorunların giderek yoğunlaşmasına dikkati çekti. Ülke ortamından kaynaklanan problemler, aşırı sayıdaki mimarlık bölümlerinin içerik, kadro ve kontenjan sorunları ile YÖK çerçevesinde fakülteler şemasındaki karmaşık yapı gibi başlıkların Mimarlık Fakültesi Dekanları Konseyi (MİDEKON) açısından da gündemin öncelikli konuları olduğunu belirtti. Bu alanlarda yapılan uzun soluklu, gönüllü çalışmaların kısa erimde somut sonuçlar doğurmasa da, uzun erimde önemli bir birikim sağladığına, ortak çabalarla ve kararlılıkla ele alındığında değişim potansiyelini taşıdığına vurgu yaptı.

DEĞERLENDİRME VE FORUM

Kurultayın “Değerlendirme ve Forum” başlıklı son bölümünde ise, öncelikle yapılan sunuşlar üç oturum yöneticisi tarafından kısaca özetlendi. Ardından platform tüm katılımcıların katkılarına açıldı. Yoğun geçen günün sonrasında geç saatlere kadar kalan katılımcılar, konuların meslek alanımız, gençlerin yetiştirilmesi sorumluluğu, meslek pratiğinin sağlıklı ve güvenilir işleyişine verdikleri önemi kanıtlar gibiydi. Mimarlık alanı ve eğitimi, Kurultaylar çerçevesinde de yaklaşık 20 yıldan bu yana tartışıldığı ve önerildiği gibi, önemli yasal düzenlemeleri ivedilikle gereksiniyor.

Katılımcılardan gelen katkılar özellikle mimarlık eğitiminin ötesinde, ülke genelinde eğitim politikalarının sorgulanmasını gündeme getirdi. Temelde eleştirel, sorgulayıcı, yaratıcı bakışın yerine ilkokul hatta anaokulu aşamalarından başlayarak ezberci, düşünme yerine çoktan seçmeyi yeğleyen ve gençleri adaletsizce yarıştıran sistemin sürdürülmesi önemli bir kaygı olarak dile getirildi.(2) Nitekim sağlıksız sistemin olumsuz sonuçları yükseköğretim alanında da netlikle karşımıza çıkıyor. SODEV’in 2019 araştırmasında(3), “Sizce Türkiye’de öğrenciler dünya standartlarında bir eğitim alıyor mu?” sorusuna katılımcıların % 86,4 oranında “hayır” yanıtını vermiş olmaları bunu doğruluyor. Buna paralel olarak ülkenin beyin göçü sorunu da hızla büyüyor. 2018 yılında 136.740 genç TC vatandaşı daha iyi bir eğitim hedefiyle ülkeyi terk etmeyi tercih etmiş durumda.

Forumda vurgulanan başlıklarda, mimarlık bölümlerinin denetimsiz artışı, asgari nitelikleri karşılayamayan program içerikleri, yetersiz kadrolarla eğitim, özellikle de meslek yetkisinin eğitim sonrasında hiçbir baraj olmadan elde edilmesi sorunları öne çıktı. Bu alanda yıllardır emek vermiş, değerli katılımcılar olarak Dr. Doğan Hasol ve Prof. Dr. Mehmet Şener Küçükdoğu’da aynı konularda yaşanan sorunların ağırlığına dikkat çektiler. (Resim 4) Zira bu sorun halkaları birikerek ve büyüyerek, önemli toplumsal, kültürel ve sosyal sorunların tetikleyicisi olmakta. Ülkenin içerisinde bulunduğu ekonomik, kültürel, sosyal ve siyasi kriz de meslek insanlarının ve onlara katılan gençlerin işsizlik başta olmak üzere temel yaşamsal sorunlarına kaynak oluşturuyor.

SONUÇ OLARAK

10. Mimarlık ve Eğitim Kurultayı, geçmişten bugüne mimarlık ve eğitim konularında ülkemizde yapılan önemli çalışmaları, birikimleri, ortak aklı bir kez daha bir araya getirmesi açısından önemliydi. Birlikteliğimiz, paylaşımlarımız bize dayanışmanın değerini ve gücünü bir kez daha hatırlattı. Paylaşılan görüşlerin ve deneyimlerin, ortak kararlığımızla ve enerjimizle yönetim kademelerine ulaştırılabileceği konusundaki umutları besledi. Özellikle de, meslek odamızın kurulduğu 1954 yılında 736 olan üye sayısının, bugün yaklaşık 62.000’e ulaşması ve mimarlık bölümlerinin 150’ye yaklaşan sayısı bizleri bekleyen sorunların ve dolayısıyla sorumlulukların da ne denli katlandığını gösteriyor. Mimarlık eğitimi alanında, sorgulama, analiz / sentez, eleştirel düşünme yeteneklerinin geliştirilememesi sonuçta hepimizi ilgilendiren kentsel, küresel, kültürel ve ekonomik ölçekteki sorunların da habercisi oluyor.

Kurultayın tüm katılımcıları, olumsuz gelişmelere karşın, ortak kararlılıkla, mesleğe toplum yararı perspektifinden bakan, çağdaş, evrensel ölçütlere sahip, çevresel, toplumsal, kültürel duyarlılıkları destekleyen mimarlık anlayışı konusunda acil bir çağrı ve yol haritası fikrinde birleştiler. Bu bağlamda, Kurultay buluşmalarının sorunları masaya yatırması, ortak bir iletişim platformu kurması, MİAK, MOBBİG, MİDEKON gibi kurumlarla işbirliği ve dayanışma içerisine girilmesi meslek alanımız ve ülkemiz açısından acil bir başlık olarak tanımlandı.

Dünya bugün mimarlıkta farklı sorumlulukları konuşuyor. Sağlıklı, yaşanabilir, toplumsal ve kültürel anlamda sorumluluk üstlenen, etik değerlerle hareket eden mimarlık ve eğitim anlayışı, dinamik karakteriyle yeni yapılanmalara, reformlara gebe gibi duruyor. Geleceğe umutla bakma ilkesine sadık kalarak oluşturulacak Türkiye Mimarlık Eğitimi Politikası metni de bunca emeğin, özverili çalışmanın ürünü olarak meslek alanına ve eğitimine rehber olarak ışık tutabilir ve süreç içerisinde anlamlı gelişmeleri yaratabilir. Verimli toplantımızdan bizlere kalan umutla bitirelim, “konuşa konuşa başaracağız” diyelim…

NOTLAR

1. 7 Eylül 2005 tarihli Avrupa Birliği Resmî Gazetesi.

2. OECD tarafından açıklanan PİSA sonuçlarına göre Türkiye, 37 ülke arasında 31’in sırada kalmaktadır.

3. SODEV, “Türkiye’de Eğitim: İmam Hatipleşme, Beklentiler ve Memnuniyet Araştırması Raporu”, Kasım 2019.

 

 

Bu icerik 1694 defa görüntülenmiştir.