406
MART-NİSAN 2019
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

YAYINLAR



KÜNYE

MİMARLIK'tan

 

Gelin 1996 yılına gidelim, İstanbul’daki Birleşmiş Milletler İnsan Yerleşimleri Konferansı, yani HABITAT-II toplantısına. “Sürdürülebilir insan yerleşimleri oluşturulması” amacıyla başlatılan bu konferansların ilkinde, 1976 yılında, hükümetlerin yöneticiliğinde sorunların çözülmesini öngören sistemin çalışmamasının ardından; 1996 yılına gelindiğinde, İstanbul’daki ikinci konferans, özellikle de sivil aktörlerin katkılarıyla adımların daha sağlam atılabileceğinin kabul edildiği bir konferans olmuştu. Merkezîleşmeye alternatif olarak kurgulanan bu sistemle, yetkileri ve dolayısıyla sorumluluğu dağıtan bu anlayış, varolan sınırları zorlayarak katılımcılığı mümkün kılmıştı. Böylece değişik aktörlerin farklı noktalarda bulduğu çözümlerle kentlerin yaşanabilirliğine katkı sağlanabileceği bir kez daha kabul edilmişti. 2016 yılındaki HABITAT-III ise yine açık çağrılarla katkıların alındığı, ancak Türkiye’nin en başa dönerek yine merkezî otorite ile temsil edildiği bir konferans olmuştu. Peki, bu süreç bize ne diyor? Dünyada adem-i merkeziyetçilik yükselirken, Türkiye’de kabul gören bu “kontrol bende”cilik bizi nereye götürüyor? Yerelde karar alması beklenen yöneticilerin belirleneceği 31 Mart seçimi yaklaşırken bu yeni gelecek olan isimler, gerçekten merkezi yönetimlerin baskılarından bağımsız karar süreçlerini yürütebilecekler mi? Tabandan tavana bir organizasyonun kurgulanması mümkün olacak mı? Bu sayının MİMARLIK Gündem’inde Ali Cengizkan tekil bireyler olan bizlerin üstünde egemenlik kuran bir “otorite”nin varlığından bahsederek seçimlerde kamusal özne olduğumuzu hatırlamamız ve kendimize güvenmemiz gerektiğini vurguluyor. Sahi, bizler artık kendimizi güçlü hissetmiyor muyuz yoksa?

Uzun bir aradan sonra kendimizi güçlü hissetmemize neden olan gelişmeler de yaşanmıyor değil. İklim değişikliğine dikkat çekmek için Ağustos 2018’den beri her Cuma eylemine devam eden 16 yaşındaki Greta Thunberg, sonunda daha geniş kitlelere ulaşmaya başladı ve hatta Nobel Barış Ödülü’ne bile aday gösterildi. Tüm dünyada ve Türkiye’de de gençler Cuma günleri “İklim için Okul Grevi”nde bir araya gelip “Değişim hemen şimdi!” diyor. Yıllardır konuşulan, uzmanların dikkat çektiği, ancak siyasilerin umursamadığı iklim krizine “kriz” gibi davranılması gerektiğini vurgulayan gençler, umalım ki, daha çok insanı kamusallığını kaybetmiş meydanlara çekmeyi başaracak; çünkü bir aradayken hem çok daha güçlü hem daha güzeliz.

Aslı Tuncer Madge

Bu icerik 1690 defa görüntülenmiştir.