329
MAYIS-HAZİRAN 2006
 
MİMARLIK'tan

İNGİLİZCE ÖZET / ENGLISH SUMMARY

MİMARLIK DÜNYASINDAN

YAYINLAR



KÜNYE
DİZİ: MİMARIN HALLERİ

“Tadilat / Dekorasyon Yönetim ve Kontrollük Hizmetleri”nde Bir Mimar: Tülay Çoban

“MİMARIN HALLERİ” başlıklı mini dosyamıza başlarken çıkış noktamızın, mimarların giderek “tasarım” alanının dışına doğru genişleyen meslek uygulamalarında rol almalarına rağmen mimarlık ortamında bu konunun gündeme çokça getirilmemesi olduğunu belirtmiştik. Bu dosyada bu bağlamda değişik deneyim örneklerini yansıtmaya çalışıyoruz. Amacımızın bu deneyimler ışığında özellikle “tasarım” alanı dışındaki mesleki hizmet alanlarının sınırlarını ortaya koyabilmek ve bu durumu sorgulayabilmek olduğunu yeniden belirtelim… İlk mini dosyamızı, deneyimli bir kuşaktan Çelen Birkan’la yaptık ve kamudaki mesleki deneyimini bizimle paylaştı. İkinci dosyamızın konusu, orta kuşaktan Varjan Yurtgülü’yle yaptığımız “mimari tanıtım hizmetleri” idi. Bu dosyamızda biraz daha gençleştik. Bu sayıda Tülay Çoban “Tadilat / Dekorasyon Yönetim ve Kontrollük Hizmetleri” ile ilgili deneyimini bizimle paylaşıyor. Daha önce de belirttiğimiz üzere, bu sayıdan sonraki konularımız daha yeni sayılabilecek alanlarda olacak. Dosyamızda ayrıca bu konuda açılım yapacak yazılara da yer vereceğiz. Değişik örneklere ilişkin katkılara da açık olduğumuzu da tekrar edelim.

Bizi kırmadığınız için size teşekkür ederiz. Bize kendi deneyiminizden söz edebilir misiniz?

İstanbul Teknik Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi’nde lisans, Şehir ve Bölge Planlaması Bölümü’nde yüksek lisans eğitimimi tamamladıktan sonra öğrencilik yıllarında başlayan proje ağırlıklı meslek hayatım 1995 yılında mimar olarak girdiğim Pamukbank’ta farklı bir yön kazandı. Finans sektöründe çalışmakta olan bir mimar olarak bu alandaki deneyimim halen bulunduğum HSBC Bank’ta devam ediyor.

Bir bankada çalışıyorsunuz; bu yapı içinde sizden bekleneni tam olarak tanımlayabilir misiniz? Standart bir iş düzeniniz bulunuyor sanırım?

Bu sektörde çalışan mimarlar olarak bizler bankada çalışıyoruz; ancak direkt olarak banka müşterilerine değil, iç müşteri dediğimiz öncelikle banka personeline hizmet veriyoruz. Bankada çalışmakta olan biz mimarlardan, bankaya ait tüm mekânların (genel müdürlük binaları, banka şubeleri, eğitim merkezleri, sosyal tesisleri, depolama-arşiv alanları gibi) belirlenmiş ihtiyaçlara cevap vermesi, teknik olarak kesintisiz çalışmasının sağlanması, görsel anlamda kurum özelliklerini yansıtması, tüm hizmetlerin sorunsuz bir şekilde müşteriye ulaştırılabilmesi için gerekli teknik alt yapının oluşturulması ve tabiî ki hem banka müşterisi hem de banka personeli için konforlu ve çekici mekânlar meydana getirilmesi ve bunların hiç kuşkusuz kurumun işleyiş kuralları çerçevesinde yürütülmesi beklenmektedir. Ana başlıklarla özetlediğim bu çalışma düzeni standart gözükmekle birlikte, son derece hareketli ve tempolu iş akışına sahiptir. Bu tempoya bizimle birlikte çalışan tüm ekiplerin ayak uydurmaları için de ayrıca çaba sarf ediyoruz.

Örnek olarak, bir banka şubesinin tadilat işlerini ele alırsak, mimari, mekanik ve elektrik uygulama projelerimiz tamamlandığında ihale dosyaları hazırlanıyor ve her şube için daha önceden belirlediğimiz müteahhitlerin katılımı ile şubenin tadilat, dekorasyon işleri ihalesi yapılıyor. İhale sonucunda işi alan firmadan yaklaşık 4-6 hafta içerisinde tadilat işlerin tamamlaması bekleniyor. Aynı anda 10-15 şubenin tadilatının yürütüldüğü ve bu şubelerinde Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde yer aldığı düşünülürse yapılan tadilatların kontrollük işleri gerçekten zorlu bir süreç oluyor. Sürekli seyahat ediyoruz ve şubelerin önceden belirlenen açılış tarihlerinde bir aksama olmaması için tüm ekiplerin, firmaların iş programına uygun olarak doğru zamanlarda yönlendirilmelerini sağlıyoruz. Bu sistem her zaman saat gibi işlemeyebiliyor bazen beklenmedik aksaklılar çıkıyor, anında çözüm üretmek, bazı değişiklikler yapmak gerekiyor. Tüm bunlarda bizim işimize dinamizm katıyor.

Yaptığınız işin değişik aşamaları olduğunu belirttiniz. Bunları açıklayabilir misiniz?

Banka tarafından kullanılacak mekânın (şube, genel müdürlük, vs.) kiralanması veya bulunduğu mevcut mekândan başka bir yere taşınması kararı ile başlayan süreç, ihtiyaçlar ve kurum konsepti doğrultusunda yerleşim planlarının oluşturulması, detaylandırılması ile başlar, bu mekânın tadilat ve dekorasyon işlerinin yaptırılması, kullanıcıların yeni mekânlarına yerleştirilmesi ve sonrasında bu mekânların işletme anlamında teknik olarak bakım işlerinin takibi ile devam eder. Detayda çok daha fazla alt başlıklara ayrılan bu süreçte bizim dışımızda kurum bünyesindeki farklı birimler ve dışardan hizmet aldığımız firmalar da yer almaktadır. Bu firmalar içerisinde proje büroları, mobilyalarımız ürettirdiğimiz veya ürünlerini satın aldığımız mobilya firmaları, reklam firmaları, müteahhitler ve diğer alt yapı hizmetlerini (bilgi işlem, güvenlik, vs.) sağlayan firmalar sayılabilir.

Ana tasarım ya da “konsept”in oluşumuna yönelik olarak bir yaklaşım getiriyor musunuz ya da bir müdahaleniz oluyor mu?

Çalışmakta olduğum sektörde mimar olarak üstlendiğimiz rol gerçekte bir proje yönetimi işidir. Uluslararası faaliyet gösteren bir kurum olduğumuz için halihazırda mevcut olan, bankanın bulunduğu tüm ülkelerde uygulanan bir grup konsepti söz konusudur. Bu konsept doğrultusunda projelerin yerel şartlar da gözetilerek hazırlanması işini bize hizmet veren, konusunda tecrübeli proje firmaları ile birlikte yürütüyoruz. Grup konseptinin oluşumuna yönelik direkt katkımız olmamakla birlikte, ülkemizdeki uygulaması (projelendirilmesi, detaylandırılması ve ürün seçimleri) aşamasında proje firmalarımız ile yaptığımız çalışmalar sonucunda değişik yaklaşımlar ortaya çıkıyor.

Bazı durumlarda ise ülkemizdeki bankacılığın işleyişi ile ilgili bir takım ihtiyaçlara grup konsepti içerisinde cevap verecek tasarımlar bulamıyoruz. Bu durumda biz bir takım çalışmalar yapıyoruz. Konseptin tam anlamıyla uygulanabilmesi için ferah, geniş mekânlara ihtiyaç var, bizim çalıştığımız mekânlar ise her zaman bu ölçülerde olmuyor. Bu durumda kısıtlı mekânlarda ihtiyaçlarımıza kurum kimliğini de gözeterek çözüm getirmeye çalışıyoruz. Ayrıca grup konsepti uygulaması bankaların bir anlamda vitrini sayılan banka şubeleri için geçerli; bunun dışında bankanın hizmet verdiği diğer mekânlarda (genel müdürlük binaları, eğitim tesisleri, sosyal mekanlar, vs.) yapılan çalışmalar bizim yönlendirmemizle ortaya çıkıyor.

Sizce “tasarım” alanı dışında kalanlar neden mimar kabul edilmiyorlar? Mimarlık ortamında ya da bu gruptakiler neden “mimar” hissetmiyorlar kendilerini? Ne dersiniz?

Tasarım alanı dışında kalanların mimar olarak kabul edilmediği düşüncesine katılmıyorum. Benim gibi bu sektörde hizmet veren çok sayıda mimar arkadaşım mevcut. Kendimi meslekten soyutlanmış görmüyorum. Ancak tabii ki tasarım alanı içerisinde olan bir mimar kadar mesleği yoğun yaşadığımı söyleyemem.

Kendi deneyiminiz ışığında siz kendinizi meslektaş olarak mimarlık mesleğinin neresinde görüyorsunuz?

Az önce de bahsettiğim gibi şu anda yapmakta olduğum işte mimarlık değil proje yönetimi öne çıkıyor. Çeşitli firmalardan temin ettiğimiz tüm ürün ve hizmetlerin kullanımı ve yönlendirilmesi, koordinasyonunun sağlanması, takibi, kullanılan dekorasyon ürünlerinin seçimi ve maliyet kontrollerinin yapılması, yapmakta olduğum işin ana başlıkları. Tüm bunlar değerlendirildiğinde sürekli tasarım yapan mimar kadar mesleğini yoğun yaşayan biri olarak kendimi görmüyorum. Ancak şu anda yürütmekte olduğum işin de bir mimar tarafından yapılması gerektiğine inanıyorum.

Endüstrileşme ile birlikte mesleğin “teknik” yönünün öne çıktığı görülüyor. Şimdilerde ise “finans” ve “yönetim” konusunun öne çıktığını görüyoruz. Deneyiminizi bu bağlamda değerlendirebilir misiniz?

Mimarların değişik sektörlerde hizmet vermeye başlamasının bir sonucu olarak finans ve yönetim konularında da kendilerine yer edinmeye başladıklarını gözlemliyoruz ve benim gördüğüm kadarıyla, benim gibi finans sektörüne geçen mimarlar genelde bu sektör içerisinde kalıyor. Çalışılan kurumlar değişebiliyor, ancak sektör dışına pek fazla çıkılmıyor. Bazı durumlarda da mimarlar kurumlarda edindikleri bu deneyimleri sonrasında kendi firmalarını kurduklarında bile masanın diğer tarafına geçerek ağırlıklı olarak yine finans sektöründeki kurumlara iş yapmayı tercih ediyorlar.

Kısa süreli de olsa bir “eksper” olarak çalıştığınızı söylediniz. Bu deneyiminizi değerlendirebilir misiniz?

Evet. Yaklaşık iki sene TMSF Gayrimenkuller Dairesi’nde çalıştım. Burada da mimarlığın farklı bir çalışma alanı olan eksperlik konusunda deneyim kazandım. Bir taşınmazın doğru bir şekilde tanımlanması, fiziki yapısı, yasal düzenlemeleri, geçmişi ve gelecekteki potansiyeli ile birlikte piyasa koşullarında değerlendirilmesi ve varsa bu değere katkı sağlayacak önerilerin hem satıcıya, hem de alıcıya verilmesi, bunu yaparken de gerekirse farklı disiplinlerden görüş alınması, (şehir planlamacıları, harita mühendisleri, yerel yönetimler, ekonomistler, vs. gibi) eksperlerin gayrimenkul değerlemeleri yaparken göz önüne aldıkları kriterler olarak sıralanabilir. Bu konuda yaptığım çalışma süresince tüm bunlar mimar olarak bana farklı bir bakış açısı kazandırdı, üzerinde çalıştığımız mekânlara daha makro düzeyde bakmama yardımcı oldu.

Bu karmaşık değişim süreci içinde mimarın karar mekanizmasındaki rolünün giderek azalmakta olduğu anlaşılıyor. Ancak buna rağmen mimarların mesleki kimliklerinin dışında karar mekanizmalarında değişik roller üstlendiklerini de görüyoruz. Bu bir çelişkili durum… Ne dersiniz?

Mimarların değişik iş kolları ile daha fazla içi içe olmaya başladıklarını ve bu sektörlerde karar mekanizmaları içerisinde daha fazla yer edindiklerini düşünüyorum. Kişilerin mesleki kimlikleri dışında değişik roller üstlenmeleri ise pek çok meslek için geçerli bence.

Kendi deneyiminiz dışında da değişik mimarlık hizmet biçimlerine ilişkin gözlemleriniz vardır. Bu gözlemlere bağlı olarak mimarların hangi alanlarda çalıştıklarını söyleyebilirsiniz?

Az önce bir parça bahsettiğim gayrimenkul eksperliği de bence oldukça farklı ve çok yeni bir mimarlık hizmeti (Sadece mimarlara özgü, onların yapabileceği bir çalışma alanı olmamakla birlikte, mimarlar bu sektöre ağırlığını koymaya başlamış durumdalar) ve bu iş kolu üniversitelerin ve çeşitli kuruluşların eğitim programlarına girmiş durumda. Bunun dışında bir başka alan olarak sayabileceğimiz mimarinin bir parçası olan çeşitli ürünlerin tanıtım ve pazarlamasını yapan, bu ürünlerin imalatından her türlü kullanım alanlarına kadar detaylı bilgiye sahip mimarların çalıştığı alanlar sayılabilir.

Tabii birçok mimar çoğunlukla “halden hale” geçiyor. Ancak son yıllarda bir “hal”de süreklileşme eğilimi de göze çarpıyor. Sizce bu eğilim kalıcılaşabilir mi?

Gerçekten sizinde vurgulamaya çalıştığınız gibi mimarlar “halden hale” geçiyor ve bana göre bu hallerde bir süreklileşme ve kalıcılık söz konusu. Bence bundan sonra bu çalışma alanları “mimarın halleri” olarak değil, artık onlara verilen adlarla anılacak ve bu haller mimarlık eğitimi içerisinde yerlerini alacak.

Peki siz şu anda yaptığınız hizmeti, “proje yönetimi” olarak değerlendiriyorsunuz. Tam olarak nasıl tanımlayabilirsiniz?

Şu anda yaptığım işi “tadilat ve dekorasyon işleri proje yönetimi ve kontrollük hizmetleri” olarak tanımlayabilirim. Burada bahsettiğim sadece masa başında ve kağıt üzerinde yapılan bir proje yönetimi işi değil, sahada birebir yaşanarak yapılan çalışmalardır. Dolayısı ile mesleki bilgi ve pratiklik gerektirmektedir.

Eklemek istedikleriniz var mı?

Mimarlığın kısıtlı çalışma alanlarıyla sınırlandırılmaması bu mesleği seçmeyi düşünenlere ve halen mimarlık eğitimine devam edenlere değişik ufuklar açacak, her yıl mesleğe adım atan mimar sayısı da göz önüne alınırsa mimarlara yeni alanlar yaratılmış olacaktır.

Katkınız için çok teşekkür ederiz Tülay Hanım…

Ben teşekkür ederim.

Bu icerik 5306 defa görüntülenmiştir.