399
OCAK-ŞUBAT 2018
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

YAYINLAR



KÜNYE
CUMHURİYET DÖNEMİ MİMARLIĞI

İstanbul’da Modern Bir Kentsel Mekân Düzenlemesi: Fenerbahçe Yarımadası

Ayşe Durukan Kopuz, Yrd. Doç. Dr., Namık Kemal Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü

Erken Cumhuriyet döneminde önem verilen konulardan biri de ‘modern’ yaşamın rekreasyon alanları aracılığıyla teşvik edilmesi idi. Bu amaçla projelendirilen Fenerbahçe Yarımadası’ndaki planlama tarihini ele alan yazar, Hermann Jansen ve Henri Prost gibi önemli isimlerin de imzası olan projeleri değerlendiriyor.

“Modern inşa tarzı (Baustil), konutların nerede yapıldığına, örneğin Almanya, İtalya ya da Türkiye’deki konumuna duyarsız değildir; iklimsel şartlar ve halkın hayat tarzı ne kadar farklı ise, düzenleme de o kadar farklı olacaktır.”

                                                                                                            Jansen, 1936(1)

 

Erken Cumhuriyet dönemi, Türk mimarlığı açısından son derece ilgi çekici bir döneme karşılık gelse de, bu döneme ait kentsel / kamusal mekân düzenlemeleri üzerine yapılan çalışmaların oldukça kısıtlı olduğu görülmektedir. 1930’lu yıllarda mimarlık alanında hedeflenen kalkınma ve değişim süreci ülkenin birçok kentinde hissedilirken, İstanbul’da etkilerinin daha sakin yaşandığı gözlenir. Bunun en önemli nedenlerinden biri, İstanbul’un ağır bir işgal döneminden sonra başkent konumunu kaybetmesi, böylece iki bin yıllık tarihinde en radikal değişimini yaşamasıdır.(2) Bu durum, Cumhuriyetin modernite projesinin gerçekleşeceği mekân olarak başkent Ankara’nın görülmesi ve yapılaşma etkinliklerinin burada yoğunlaşmasıyla da açıklanabilir. Bozdoğan’ın da belirttiği gibi, Ankara İstanbul’a göre “eskiye karşı yeni”dir ve bu kurgu İstanbul’u her bakımdan Ankara’nın “öteki”si rolünü oynamaya zorunlu tutmuş(3) ve bu yüzden de İstanbul’da modernite projesinin mekânları daha az sayıda gerçekleşmiştir.

Ancak Cumhuriyet yönetiminin hedeflediği “muasır medeniyetler seviyesi”ne yükselme arzusu ve bu doğrultuda uyguladığı modernite projesi, kısıtlı sayıda projelerle de olsa, İstanbul’da da inşa edilmiştir. Bu projeler arasında kamu yapıları ve sivil mimarlığın yanında Cumhuriyet modernliğinin kentsel ve mimari simgeleri haline gelen bir dizi spor tesisleri, parklar ve rekreasyon alanları da yer almaktadır. Bu anlamda Atatürk 1935 yılında Kamutay açılış söylevinde, kentlerin “sağlığın, temizliğin, güzelliğin ve modern kültürün örneği“ olması gerektiğini ifade ederek kentlerde, yeni işlevlere sahip mimari modern mekânların halkın hayatına girmesini hedeflemiştir.(4)

Ayrıca 1930’larda sadece modern kentlerin oluşumu değil, aynı zamanda toplumun da modernleşmesi hedefleniyordu. Cumhuriyetin arzuladığı çağdaş kent mekânını ve modern Türk vatandaşını yaratmak için, kadın ile erkeğin birarada bulunabileceği, modern spor aktiviteleri de dahil olmak üzere, yeni bir sosyal deneyim yaşayacakları kentsel ve kamusal alanlara ihtiyaç vardı. Bu anlamda farklı bir rekreasyon ortamı da yeni bir sosyal paylaşım oluşturacak ve bu doğrultuda bir kent parkı, bunu kamusal anlamda gerçekleştirebilecekti.(5)

Ancak bu kamusal alanların modernite projesinin bir örneği olarak ele alınması, döneme ilişkin mimarlık tarih yazımı çalışmalarında yeterince temsil edilmemektedir. Bu çalışmalarda çoğunlukla Ankara kent merkezinde yer alan; Ankara Gençlik Parkı, Atatürk Orman Çiftliği ve Çubuk Barajı piknik alanları üzerine araştırmalar yapılmıştır. Oysa 1930’larda İstanbul’da bulunan Fenerbahçe Yarımadası için hazırlanmış olan çalışmalara rastlanmamaktadır. Erken Cumhuriyet döneminin bu az bilinen kent düzenlemelerine örnek oluşturacak yarımada, bu yazının konusunu oluşturmaktadır. Yazıda, 1930’lu yıllarda İstanbul Kadiköy semtinde yer alan “Fenerbahçe Yarımadası” için hazırlanan kamusal rekreasyon alan düzenlenmeleri günışığına çıkarılmaya çalışılacaktır. Elde edilen verilerin mimarlık tarihi okumalarını derinleştirmeye ve zenginleştirmeye yardımcı olacağı düşünülmektedir.

FENERBAHÇE YARIMADASI

Fenerbahçe Yarımadası ve semti bugünkü adını yarımadanın batı ucundaki 1562 yılında yapılan “fener kulesi”nden almaktadır. (Resim 1, 2Osmanlı kaynaklarında Kelemiç (Kalamış) yöresi olarak geçen bölgenin, erken Osmanlı döneminde, Fener Bahçesi (Bağçe-i Fener) adıyla anıldığı görülür.(6) Osmanlı’da ve Cumhuriyet döneminde ayrı olarak yazılan yarımadanın adı; daha sonraki yıllarda (özellikle 1980’li yıllardan sonra), “Fenerbahçe” olarak bitişik olarak yazılıp adlandırılmaya başlanır.

Cumhuriyet döneminde(7), Alman mimar ve kent plancısı Hermann Jansen (1869-1945) tarafından 22 Haziran 1935 ve 8 Ağustos 1935 tarihlerinde, bu yarımada için detaylı bir düzenleme yaptığı görülür.(8) (Resim 3-7) Kendisini hem mimar ve hem kent plancısı olarak lanse ederek, unvanını “Stadtbauer” yani “şehir inşacısı” olarak tanımlayan Jansen, Türkiye’de çeşitli projeler üretmiştir. Cengizkan, bu anlamda hem “yapı tasarlama” hem de “şehir plancısı” pratiklerini gerçekleştiren biri olarak Jansen’in iyi bir örnek olduğunu belirtir.(9) Bu anlamda, Jansen’in hazırlamış olduğu projede hem bölgenin planlamasını düşünürken hem de tekil yapıların mimarilerini de düşündüğü görülür. Daha sonra, yine aynı bölge için, 12 Ekim 1940 tarihinde de Fransız mimar ve kent plancısı Henri Prost (1847-1959) tarafından bir plan hazırlanmıştır. Sırasıyla bu projelere bakmak, tasarımların nasıl geliştiği ve hangi anlamda birleşip / ayrıldığını ortaya koymak bakımından ilginç olacaktır.

MODERN BİR YERLEŞKE OLARAK JANSEN PROJESİ

Erken Cumhuriyet döneminin kamusal alan tasarımı düşüncesini sergileyen Fenerbahçe Yarımadası, modernite projesinin bir örneği olarak görülmektedir. Bu yarımada için, Jansen’in 22 Haziran 1935’de hazırlamış olduğu ilk projede, (İstanbul: Halbinsel Fener Bahçe, im Marmarameer), tasarım tavrı olarak dört unsur dikkat çeker. (Resim 3, 4) Bunlar, omurgayı oluşturan “allée” (alle), açık alanlar, bölgeleme ve spor alanlarıdır. Ancak bu temel olguların yanında Jansen, detayları da unutmamıştır.

Tasarımın omurgasını oluşturan alle, yarımadanın girişinden, doğu-batı doğrultusunda denize doğru devam etmektedir. Yarımadaya, doğu tarafından büyük bir kapıyla giriş verildiği görülür. Bu giriş, taşıt yoluyla (yaklaşık 10 metre genişliğinde) birlikte oldukça geniş bir alle ile fener kulesine doğru devam etmektedir. Giriş kapısının yanında bir gözetleme kulesi yer alır.(10) Açık alan düzenlemesinde, en belirgin tasarım ögelerinden birisi, tüm yarımada boyunca devam eden, güneydeki villaların önünden, eski ağaçların altından geçip, allenin karşı tarafına geçilerek kıyıdan deniz fenerine ulaşan bir gezinti (rundgang) güzergahı tasarlamasıdır.

Bölgeleme yaklaşımında, yarımadada gazino, oteller, kiralık villar ve diğer mekânları, kullanım amacına uygun, fonksiyonel olarak yerleştirmiştir. Örneğin, kuzeyde kayıkhane, yat kulübü, gazino ve I. sınıf otel bulunmaktadır. Ayrıca yat kulübünün yanında tersane ve güneyde kiralık villalar tasarlamıştır. Batıda yer alan gazino ve lüks otelde bir seyir ve uzanma / divan (liege terrasse) yer alır. Spor alanları vurgusunda ise, modern bir spor olarak görülen yelken ve tenis kortları için tasarım yapmıştır. Güneyde yer alan kiralık villaların arkasında dört adet tenis kortu, eski gazino ve iki yanında dükkanlar (projede türkçe olarak yazılmıştır) vardır. Tenis kortu ve II. sınıf otelin arasında eski ağaçları korumuştur. Burada eski ağaçların arasında bir yürüyüş yolu bırakmıştır.

Aslında Jansen’in Fenerbahçe Yarımadası için hazırlamış olduğu bu proje pragmatist yaklaşımıyla dikkat çeker. Bu yaklaşımdaki belirleyici faktörler olarak; netlik, bölgeleme, ayrıştırma, ulaşım bağlantıları ve spor alanlarının dağılımı görülebilir. Aynı zamanda Jansen, planlama anlayışında mimari düzenleyici ögelerini belirtir. Bu anlamda otel ve kiralık villalar (miet villen) tasarlamıştır.

Projenin mimari yaklaşımında, Jansen yaptığı eskizlerle geniş bir kamusal alan çerveresinde çeşitli sınıflarda oteller, yat kulübü ve bağımsız kiralık villalardan oluşan düzenlemesiyle çağdaş toplum bireylerine kalabilecekleri çeşitli alternatifler sunarak, oldukça gelişmiş bir proje önermektedir. Ayrıca fener kulesine geçmiş kültürü yansıtan bir nesne olarak önem verdiğini, ana yolun allenin fenere doğru bir eksenellik oluşturduğunu anlıyoruz. Ayrıca kuzeyde yer alan marinayı da oldukça önemsemektedir. O alanı “Luxus Yacht-hafen” yani lüks yat limanı olarak projede adlandırılması dikkat çekicidir.

Jansen, 8 Ağustos 1935 yılında hazırladığı ikinci projede (Sport-und Erholungsstätte auf der Halbinsel Fener Bahce/Türkei,1935) yarımadayı daha detaylı tasarlar ve tüm alanı 5 bölgeye ayırır. (Resim 5-7) Bunlar yat kulübü, delüks otel, I. sınıf otel, II. Sınıf otel ve delüks yat limanıdır. Yat kulübünün yerini eski projeye göre değiştirmiş, Fener kulesinin yanına almış ve önüne geniş bir teras bırakmıştır. Eski gazino, kuzey ve güney tarafta kiralık villlalar yer alır. Aslında Jansen bölgeleme ilkesini, imar planlarını yaptığı kentler için de kullanmıştır. Çünkü Jansen (1936), “Memleketin planının geniş çerçevesine belediyelerin imar planı da dâhildir, fakat bu planlama işinin teknik bakımdan çabuk ve kolay işleyebilmesi için arazinin icabatına göre muhtelif parçalara ayrılması lazımdır”(11) sözleriyle açıkça bölgeleme yaparak tasarımın daha kolay uygulanabileceğini savunmuştur.

Genel plan şemasına bakıldığında da, Jansen’in yarımadayı ne kadar net bir şekilde bölgelere ayırmış olduğu anlaşılabilmektedir. Ana erişimi oluşturan geniş alle doğu-batı doğrultusunda uzanarak bölgeyi ikiye ayırmıştır. Kuzeyinde fener, yat kulübü, tersane, I. sınıf lüks otel, gazino, yat limanı ve kiralık villalar vardır. Burada göreceli olarak alçak olan kiralık villaların, bahçeli planları ile yat limanına doğru açılmaları ve ağaçlar aracılığıyla birbirinden ayrılmaları öngörülmüştür. Genel plan kurgusunda, yönlenme ilkelerine değil de daha çok araziye uygunluk ilkelerini önplanda tutmuştur. Özellikle oteller kuzey-güney doğrultusunda yerleştirilerek, güney yönlenmesi sağlanmamıştır. (Resim 6)

Projede dikkat çeken en önemli mimari detay daha tanımlı ve net bir meydanla bitirdiği büyük ve geniş allenin varlığıdır. Batur’un belirttiği, “mimarlığı devletin gücünü göstermek için bir propaganda aracı sayan ve tüm dünyayı ve mimarları etkileyen ve bu amaçla rejimlerin büyük boyutlu uygulamalarından biri olan dünyayı uçsuz bucaksız alleler”(12), Fenerbahçe Yarımadası’nda etkili bir şekilde hissedilir. Çünkü Jansen’in yarımada da oluşturduğu alle projenin en dikkat çekici yanıdır. (Resim 7) Her iki tarafında büyük ağaçların yer aldığı bu ana arter küçük bir meydana kavuşmaktadır. Buradaki tasarım anlayışı, sadece ana trafik arterinde yer alan ve yeşil alanlar aracılığıyla birbirlerinden yeterli mesafede ayrılmış adaları tanımlamaktadır. Yarımadaya yerleştirdiği ağaçlarla gölgeli yürüyüş yolları oluşturmayı hedeflediği düşünülmektedir. Çünkü Jansen Ankara Gençlik Parkı (1935) projesinde de “birçok gölgeli park yolları” tasarladığını ifade eder.(13)

İkinci dikkat çekici detay ise, sağlık ve gençlik kültürünün oluşturulması için bir simge olarak, İstanbullulara ait bir yat ve yelken klübünün tasarlanmasıdır. Çünkü Cumhuriyetin hedeflediği modern Türk vatandaşı yetiştirmek, sporcu gençler oluşturmak bu parka verilen en önemli misyonlardan biridir. Yarımadada genç sporculara yönelik yelken kullanma, tenis kortları, yürüyüş parkurları sağlıklı bir ortamda sosyal ortam oluşturma amacındadır.(14)

Jansen’in hazırlamış olduğu projede, Camillo Sitte ekolünü temsil ettiğini düşündüren ipuçları vardır. Bunlardan birincisi, Sittte’nin özellikle kentsel meydanların kapalı ve tanımlı olma zorunluluğ(15), yarımadada allenin bitimindeki meydan için tanımlı olabilir. Çünkü bu noktada, yat kulübü, gazino ve lüks otelle çevrelenen kapalı bir meydan oluşturmuştur. İkincisi, sokaklarla ilgili geliştirilen kaygı ve düzenler örnek olarak, araç trafiğinin allenin yanından düz bir hatla devam ettirilip otoparkla bitirilmesi verilebilir. Üçüncüsü, Sitte’nin kentleri estetik ve sağlık yönlerinden daha çok çözümlemeye çalışması, Jansen’in de tenis kortları ve yeşil alanlarıyla, hem kentin estetiğini hem de halkın spor yaparak, insan sağlığını düşündüğünü göstermesi bakımından önemlidir. Jansen’in Sitte’nin öğrencisi olduğu gerçeğiyle yarımadada bu özellikleri görmemiz rastlantısal olmamalıdır.

PROST PLANI

1936-1951 yılları arasında Henri Prost tarafından hazırlanan İstanbul Nazım Planı’nın yanı sıra, İçişleri Bakanlığı tarafından Fenerbahçe Yarımadası için de bir yat limanı düzenlenmesi istenmiştir.(16) 1940 yılında, Cumhuriyet gazetesinde “Üsküdar, Mütehassıs Prost plan ve raporunu verdi” adlı başlıklı yazıda, Prost, Üsküdar ve Kadıköy bölgesinde serbest alanların olduğunu, 1938 senesinde burası için detaylı bir imar planının hazırlandığını ve bir yat kulübünün tasarlandığını söyler. Prost, çok güzel bir yer olan Fenerbahçe’de doğallığın bir otel inşaatı ile bozulmaması gerektiğini savunur. (Burada muhtemelen Jansen’in çizdiği proje eleştirilmektedir. Yat kulübünün yanı sıra Jansen’in tasarladığı otellerden bahsetmektedir.) Eğer bir turizm oteli yapılacaksa bunun yarımadanın sahilinde bitişik koyda yapılmasını teklif eder.(17) Oysa yine kendisinin 27 Haziran 1938 yılında hazırladığı projede, otel-gazino ve lokantanın bulunduğu bir bina ve Kalamış koyu tarafında da bir deniz kulübü tasarlamıştır. Ayrıca projede, yarımadaya girişte yer alan, banyoların ve demiryolunun kaldırmasını önermektedir. (Resim 8)

Henri Prost bu projeyi biraz daha geliştirerek, 12 Ekim 1940 yılında yeniden bir proje çizer. (Resim 9) Çizdiği bu projede Jansen’in tasarımından oldukça farklı bir düzenlemeye yöneldiği görülür. Öncelikle yarımadaya belli bir giriş kapısı vermemiştir. Taşıt yolu sadece yat kulübüne ulaşmakta yarımadanın içerisine alınmamaktadır. Yarımadanın içerisinde ringler halinde yürüyüş yollarına yer vermiştir. Jansen’in projesinde yer alan alle, Prost’ta alleler olarak A, A1, A2 olarak ayrılmaktadır. Ayrıca Prost projede daha çok yeşil alana yer vermiştir. Bu durumu, 29 Nisan 1940 tarihli Cumhuriyet gazetesinde Prost, Feneryolu ve Kalamış semtinin bir mesire yeri veya mahallesi olarak korunması gerektiğini savunarak ifade etmiştir.(18) Çünkü o yıllarda mesire yerleri bir eğlence ve rekreasyon ortamı sağlamaktadır. Bu düşünceye istinaden Prost “Fener Bahçe Yarımadasının Yerleşimi” (Amenegement de la Presqu’ile de Fener Bahçe) adlı projede yarımadayı park (parc) ve yat kulübü (yatch club) olarak iki kısımda çözmüştür. Parkın öncelikle yayalara ayrılacağını da vurgulamıştır. Parkı mevcut yapılar, yerleşim, bitkilendirme, yapılar olarak 4 bölgeye ayırmıştır.

Birinci alanda, güneyde deniz kenarında yer alan ahşap kulübelerin derhal kaldırılmasını önermiş, buraya bordürle çevrilmiş beton bir platform koymuştur. İkinci alanda yerleşimde, en fazla 50 m’de bir sulama ağzı ve en büyük alle olan “A bölgesi” için için ışıklandırma önermiştir. Üçüncü bölümde bitkilendirmeyi detaylı bir şekilde çözmüştür. Agaçların isimlerini de vererek, iki sıra sıralanmış ağaçların verimli toprakla doldurulmuş olan dilimlere ekilmesi gerektiğini belirtmiştir. Ancak ağaç grupları ve arasındaki boşluklar amaca uygun şekilde tasarlanmalıdır. Bütün yeni dikilecek bitkilerin dikenli tellerle çevrilip korunması gerektiğini söyler. Merkezde yapılması gerekli restaurantın veya at kulübünün çevresinin de çimlendirilmesini önerir. Prost; değişik çalı (arbustes varies), çitlerin gösterimi (haives), doğal yeşillik (parties verte naturellas), çimler (pelouses) ve çiçeklendirilmiş toprak parçası (parterres fleuris) alanları ayrı ayrı göstermiş ve buralarda dikilecek ağaç isimlerini de detaylı bir şekilde projenin üzerine yazmıştır. Böylece Prost’un amacı zemini değiştirilemeyen ve yeşil bir salon yaratmaktır. Ayrıca “hiç bir şekilde bitkilendirmede değişiklik yapılmamasını talep ediyorum” diye not eklemiştir. Dördüncü bölüm yapılarda da A, A1, A2 allelerinin gelişimini ve oluşturulmasını belirtmiştir. Parkın merkezi yerleşiminde de 25x25 metre ebadında, kemerli, verandalı ahşap galerileri olan, eski çinilerin yer aldığı bir restaurant tasarlamıştır. Etrafından eski ahşap yapıların korunmasını istemiştir. (H, C, K, İ)

Yat kulübü alanı içinse, kulübeyle birlikte yeni bir hotel inşa edilmesini ve bu parselin bir çitle çevrilerek ayrılmasına yani dışa kapatılmasını önermiştir. Yarımadaya taşıt girişi sadece yat kulübü için asfalt dökülmüş şekilde, A3 no.lu alle ile birlikte verilmiştir. (Resim 10)

DEĞERLENDİRME

1930’larda yeni ulus-devletin ideolojisini yeni oluşturulacak kentsel ve kamusal mekânlarda somutlaştırma kararı ülkenin birçok şehrinde gerçekleştirilmiştir. İstanbul’da modern kamusal mekân uygulaması olarak Fenerbahçe Yarımadası için hazırlanan projeler, gerek yerleşimi gerekse de modern mimarlık dilini anlatması bakımından önem arz etmektedir. İstanbul Anadolu yakasında bulunan Fenerbahçe Yarımadası, genel plan kurgusundan, fener kulesi, yat kulubü, parkları, rekreasyon ve spor alanları kurgusuna kadar bütün ayrıntıları ile erken Cumhuriyet dönemi modern mimarlık akımının niteliğini ve izlerini yansıtan bir alan olarak tasarlanmış fakat kısmen uygulama alanı bulmuştur. (Resim 11)

Günümüzde 115 bin 469 metrekare büyüklüğe sahip Fenerbahçe Yarımadası, kuzey-güney yönlerinde gelişen bir alan olarak tasarlanmıştır. Yarımadanın ana omurgasını, Jansen’in çizdiği “giriş” (einfahrt), taşıt yolu (şu anki Alara Sokak-eski Tur Yolu Sokak) ve alle oluşturmaktadır. Yani Jansen’in projesinde taşıt yolunun otoparkla bitirilmesi ve allenin yapıldığını görüyoruz. Şu anda alle yarımadayı ikiye ayırmıştır. Taşıt yolunu biraz değiştirerek koruyan Prost’un çizmiş olduğu yol da devam ettirilerek bölgeyi ikiye ayırlmış ve park bölgesi aynı şekilde uygulanmış ve bugünkü “Fenerbahçe Park”ını oluşturmuştur. (Resim 12) Parktaki ağaçlar da sanırım Prost’un istediği şekilde yapılmış olmalıdır. Prost’un projesinde yat kulübü için ayırdığı bölgede, şu anki “Kalamış Yat Kulübü” yer almaktadır. Yat limanının yeri bugün daha kuzeye alınmış ve yeri değiştirilmiştir. (Resim 13)

Jansen ve Prost’un projelerindeki ortak dil ise, yeşil alan bantlarını ve yeşilin yarımadanın dokusunun içine girmesini önemsemeleridir. Bu dil de bugüne kadar gelmiştir. Parkın güneyinde her iki mimarın çizmiş olduğu gibi manzara / seyir terasları yer alır. Özetle, tek yapı ölçeğinde ne Jansen’in ne de Prost’un çizdiği projeler uygulanmamış olsa da, arazi kullanım şeması ve yerleşim yerlerinin tayininde etkilenmelere rastlanmaktadır.

Uzun yıllar bakımsız bir halde bırakılan Fenerbahçe Yarımadası, 1987 yılı sonlarında, “Türkiye Turing Klubü” tarafından park haline getirilerek, peyzaj çalışması yapılmıştır. Çeşitli koşu yolları, dinlenme ve piknik alanları, köpekler için özel bahçelerin yanı sıra otopark ve spor alanları düzenlenmiştir.(19) Bugünkü kullanımına, Turing’in en son yapmış olduğu düzenlemeyle kavuşmuştur. (Resim 14)

Bugün Fenerbahçe Yarımadası karma sit alanı durumundadır. 29.05.2009 tarih ve 1861 sayı ile I. ve II. Doğal sit ve III. Derece Arkeolojik sit alanı olarak kabul edildiğinden burası için koruma amaçlı imar planının hazırlanması istenmektedir.(20) Günümüzde bir doğal sit alanı olan ve onaylı 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı’nda da tamamı park olarak gösterilen Fenerbahçe Yarımadası’na yeni dolgu ve yapılaşmalar getirilmesi için pek çok kez öneriler gelmiştir. (Resim 12, 13, 14) Sonuç olarak, erken Cumhuriyet döneminin kentsel / kamusal mekân örneklerinden biri olan Fenerbahçe Yarımadası’nın, sosyal mekânları ve park alanlarıyla birlikte, Cumhuriyet’in çağdaş bireyler yetiştirilmesi için güzel bir örnek olduğu düşünülmektedir.

* Bu çalışma Ayşe Durukan Kopuz tarafından “İstanbul Fenerbahçe Spor ve Rekreasyon Merkezi” başlığı altında, Türkiye Mimarlığında Modernizmin Yerel Açılımları, XI. Poster Sunuşları, 18-19 Aralık 2015 tarihlerinde, Abant İzzet Baysal Üniversitesi Mimarlık Bölümü’nde poster bildiri olarak sunulmuştur.

* Bu yazının ilk okumalarını yapan ve cesaretlendiren sevgili hocam sayın Prof. Dr. Afife Batur’a ve Yrd. Doç Dr. Gül Cephanecigil’e; ayrıca yardımlarından dolayı Kadıköy Belediyesi İmar Müdürlüğü’den mimar Burcu Budak’a teşekkür ederim.

NOTLAR

1. Akcan, E., 2009, Çeviride Modern Olan: Şehir ve Konutta Türk-Alman İlişkileri, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, s. 163. (Akcan, E., 2012, Architecture in Translation: Germany, Turkey and the Modern House, Duke University Press, Durham.) Bu bilgiyi Akcan “Hermann Jansen, Mithat Dülge’ye mektup, 14 şubat 1936, Nachlaß Hermann Jansen, Germanisches Nationalmuseum, Nürnberg, s.2” adlı kaynaktan aktarır.

2. Batur, A., 1998, “1925-50 Döneminde Türkiye Mimarlığı”, 75 Yılda Değişen Kent ve Mimarlık, Tarih Vakfı Yayınları, İstanbul, s.216.

3. Bozdoğan, S. 2001, Modernizm ve Ulusun İnşası, Metis yayınları, s.82. (Bozdoğan, S, 2001, Modernism and Nation Building: Turkish Architectural Culture in the Early Republic, University of Washington Press, Seattle, Londra.) Ayrıca dönemin popüler dergilerinden olan La Turquie Kemaliste dergisi “Ankara geleceğin şehri, İstanbul geçmişin şehridir” diye yazarak bu savı desteklemektedir. (1943)

4. Belediyeler Dergisi, İkinci Teşrin 1935, yıl:1, sayı:7, s.1.

5. Uludağ, kent parklarının bu anlamda geleneksel mesire olgusuna alternatif bir rekreasyon önerisi olduğunu savunur. Uludağ, Z., 1998, Cumhuriyet Döneminde Rekreasyon Gençlik Parkı Örneği, 75 Yılda Değişen Kent ve Mimarlık, Tarih Vakfı Yayınları, İstanbul, s.68.

6. Tarihsel olarak, Bizans İmparatorluğu zamanında, Fenerbahçe’de İmparator Jüstinyen, İmparatoriçe Theodora için bir imparatorluk bahçesi (Hiera Sarayı) yaptırmıştır. Saray kompleksinin çevresi, halk için ayrılan rekreasyon alanı dışında; banyo (hamam), küçük bir şapel, fener ve küçük bir limandan oluşmaktadır. 16. yüzyılda II. Mehmed’in şehri fethetmesiyle birlikte, sarayın çevresi padişaha ait bir bahçe şekline dönüştürülmüş ve bir Fener Köşk yapılmıştır. Bu köşkün yanında, daha küçük bir köşk, bir hamam, bahçıvanlar için yatakhane ve küçük bir cami yer almaktadır. Salah, E, 2013, “Sayfiye to Banlieue: Suburban Landscape Around Anatolian Railways from Mid-Nineteenth Century to the World War II”, Yayımlanmamış Doktora Tezi, ODTÜ FBE, Ankara, ss.75-76. Ayrıca 18. yüzyılda bölgede bulunan yazlık saraylar, yatakhane ve bostanlardan geriye, sadece bahçeler kalmıştır. 18. yüzyılın ortalarında ise Fenerbahçe yarımadası, orduya eğitim alanı, yani “talim sahası” olarak kullanılmıştır. Hür, A., 1994, “Fenerbahçe”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, cilt:3, İstanbul, Kültür Bakanlığı ve Tarih Vakfı Ortak Yayını, ss.283-284.

7. Cumhuriyet dönemi yıllarında ise, İstanbul Yelken kulübü belgelerinde, 1932 yılında Moda Deniz Kulübüne sık sık gelen ve yelken yarışları izleyen Atatürk’ün, bu yarımadayı önemsediği belirtilir. Şimdiye kadar hep karşı yakadan gördüğü bu yarımadayı gezer ve bu gezi esnasında şu direktifi verir: “Mendirek onarılsın ve Fenerbahçe Yarımadası’nın bir bölümü Belediyeye devredilerek, münasip bir kira ile burada kurulacak bir Kulübe tahsis edilsin ve Türk gençleri burada yelken sporu yapsınlar.” Kaynak: “Kulüp Tarihçesi İstanbul Yelken Kulübü'nün Tarihçesi”, www.istanbulyelken.org.tr/page/kulup-tarihcesi [Erişim: 01.11.2017]

8. 1928 ve 1938 yılları arasındaki on yıllık dönemde, özellikle başkent Ankara’da çeşitli yapı ve kent tasarımlarının yanı sıra kentsel merkezleri mimari açıdan uygulayabilme düşüncesi, Jansen’in hedefi olmuştur. Bu anlamda kendisini, Kemalist idealleri kentsel mekân bağlamında oluşturacak yegane kişilerden biri olarak görmüştür. Nicolai, B., 2011, Modern ve Sürgün, Almanca Konuşulan Ülkelerin Mimarları Türkiye’de 1925-1955, (çev.) Yüksel Pöğün Zander, Mimarlar Odası Yayınları, Ankara, ss.114-127. (Nicolai, Bernd, 1998, Moderne und Exil. Deutschsprachige Architekten in der Türkei 1925-55, Verlag für Bauwesen, Berlin.)

9. Cengizkan, A, 2012, “Adana ve Kocaeli’nde Kentsel Tasarım: Jansen ve Arkan Hem Mimarlık, Hem Kent Düşünüyor”, Modernist Açılımda Bir Öncü: Seyfi Arkan, (Ed.) Ali Cengizkan, A. Derin İnan, N. Müge Cengizkan, Mimarlar Odası Yayınları, Ankara, s.137.

10. Jansen’in 1904 yılında Aachen yakınlarındaki Streiffeld İşçi kolonisi (Arbeiterkolonie) yerleşkesindeki ortak meydanın tasarımı sırasında, mahalleye girişlerde belirgin kapılar olması, tüm yerleşkenin özel ve ortak olarak kullanılan bonkörce tasarlanmış yeşil alanlarla donatılmasına dikkat ettiği görülür.

11. Jansen, H., 1936, “Türkiye’de Planlaşma İşinin Islahı”, Belediyeler Dergisi, yıl:2, sayı:12 (Haziran Temmuz 1936), s.24.

12. Batur, 1998, s. 229.

13. Jansen, H., 1935, “Profesör Yansenin Konferansı”, Belediyeler Dergisi, yıl:1, sayı:6, s.22.

14. Gerçek anlamda yeniliğe açık fikirleri Ankara Bahçelievler örneğinde yer alır. Kentsel tasarımı devlet otoritesinin metaforu olarak gördüğü için, temsili odaklar aracılığıyla düzenlenecek kent fikrini savunmuştur. Bu anlamda Fenerbahçe Yarımadası için temsili odaklar olarak alle, yat kulübü ve spor tesislerini belirlemiş ve yaptğı planlama anlayışında da daha modern çizgiler kullanmıştır.

15. Cengizkan, A., 2004, Ankara’nın İlk Planı: 1924-25 Lörcher Planı, Ankara Enstitüsü Vakfı, Arkadaş Yayıncılık, Ankara, s.18.

16. “Geçmişin Modern Mimarisi - 1: Kadıköy”, www.arkitera.com/haber/12480/gecmisin-modern-mimarisi---1—kadikoy [Erişim: 01.11.2017]

17. Cumhuriyet, 29.04.1940, s.5.

18. Cumhuriyet, 20.10.1939, s.2.

19. “Fenerbahçe Parkı”, www.mymerhaba.com/Fenerbah%C3%A7e-Park%C4%B1-in-Turkey-372.html [Erişim: 01.11.2017]

20. Kadıköy belediyesi İmar Müdürlüğü Arşivi

Bu icerik 5708 defa görüntülenmiştir.