399
OCAK-ŞUBAT 2018
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

YAYINLAR



KÜNYE
ANMA

İlhan Tayman’ın Ardından

Doğan Hasol, Dr., Y. Müh. Mimar

İlhan Tayman’ı Ocak ayının ilk günlerinde yitirdik. Kendisini 1958’de İTÜ’deki öğrenciliğimin ikinci yılının yaz tatilinde İstanbul Opera Binası’nda staj yaptığım sırada tanımıştım. Büronun resmî adı, “İstanbul Opera İnşaatı Müstakil Proje ve Kontrol Fen Heyeti” idi. Bayındırlık Bakanlığı’na bağlı olarak kurulmuş büroda, Dr. Mimar Hayati Tabanlıoğlu yönetiminde çok başarılı bir mimarlar grubu görevdeydi.

İlhan Tayman’ın o grup içinde tasarım alanında seçkin bir yeri vardı. Örneğin, AKM’nin Taksim Cumhuriyet Meydanı’na bakan cephesi Tayman’ın tasarımı ve yine geçenlerde yitirdiğimiz Aydın Boysan’ın Arçelik’teki görevi kapsamında teknik katkılarıyla gerçekleştirilmiştir. Cephe, o tarihlerde sinemalarda ekranı örten ve seans başlarken yukarıya doğru çekilerek açılan perdeyi simgeliyordu. İşte şimdi yıkılması tasarlanan AKM'de yıkma heveslilerinin korumaya değer buldukları tek öğe, o cephedir.

İlhan Tayman daha sonra Unkapanı’ndaki Tekel Genel Müdürlüğü yarışmasını kazanacaktı. Yarışmaya Yılmaz Sanlı ile katılmışlardı; projelerin geliştirilmesi işini Tayman üstlenmiş ve İstiklal Caddesi üzerinde, Kadri Han’ın üçüncü katında küçük bir büro kiralamıştı. İşte, usta-çırak ilişkimiz o zaman başladı. İlhan Ağabey’in Opera inşaatındaki görevi sürdüğü için her akşam mesai bitiminde büroya gelirdi; ben ise okuldan artırabildiğim zamanlarda hep bürodaydım.

Tekel inşaatı başlamıştı, bir yandan da uygulama projeleri ve detaylar çiziliyordu. Binanın cephesi, ülkedeki ilk giydirme cam cephelerden biri olacaktı. Zaman zaman şantiye buluşmalarımız da oluyordu. Bir defasında, ders gibi ilginç bir olayla karşılaştım. Mimarlar Dik Durur kitabımda da yer alan öykü özetle şöyle: Müteahhit, giriş saçağında projeye aykırı bir uygulama yapmıştı. Duruma öfkelenen İlhan Ağabey müteahhide, “Bu yaptığınız, meslek şeref ve haysiyetine uymaz” diyerek sitem etti. O tarihlerde böyle bir kavram hâlâ geçerliydi. Müteahhidin yanıtı, “İlhan Bey boşuna yoruluyorsunuz. Bu söyledikleriniz beni bağlamaz, çünkü ben meslekten değilim” şeklindeydi.

Sonuçta o bina, Tayman’ın yetenek ve titizliğiyle dönemin en başarılı mimarlık örneklerinden biri oldu. Ne var ki sonradan başka bir kuruluşa devredilen bina değişikliklere uğradı.

Yine o dönemde Ankara Ulus’taki bir banka genel müdürlüğü için Mimar Nevzat Kurdoğlu ile birlikte katıldıkları bir yarışmanın projelerini günlerce sabahlayarak çizdiğimizi anımsıyorum. Daha sonra Vişnezade’de, cadde üzerinde tarihî çeşmeye bakan köşede bir apartman projesi tasarladı, çizimlerini ve maketini yapmak da bana düştü. İnşa edilen o bina da geçenlerde yıkıldı ve yerine yeni bir bina yapıldı. Son zamanlarda sık tekrarladığım söylemin yeridir: “Binaların ömrü mimarlarınınki kadar bile olamıyor.”

Birlikte çalışmamız benim Haziran 1961'deki mezuniyetime kadar sürdü. İleriki yıllarda ise Maya İnşaat grubuna katıldığı ve başarılı çalışmalara imza attığı biliniyor. 1993 yılından beri ise kurduğu Tayman Mimarlık’ta çalışmalarına devam etmekte idi.

Yine sözün bittiği yerdeyiz.

 

Bu icerik 3411 defa görüntülenmiştir.