395
MAYIS-HAZİRAN 2017
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

  • Dünden Bugüne Fikirtepe
    Duygu Parmaksızoğlu, Antropolog, New York Şehir Üniversitesi Antropoloji Bölümü Doktora Öğrencisi

YAYINLAR



KÜNYE
TEMA[S]

Mimarlık ve Şiir Arasında Salınmak: Archipelago Sineması

Deniz Dilan Kara, Mimar

Archipelago Sineması, bir yüzen sinema. Pekin’de ofis faaliyetini sürdüren Alman mimar Ole Scheeren tarafından tasarlanmış. Bu sinema, Tayland’da düzenlenen Film on the Rocks-Yao Noi Film Festivali için geçici bir platform olarak tasarlanıp, Kudu Adası’nda bulunan Nai Pi Lae Lagünü’ne yerleştirilmiş. Scheeren, lagünün atmosferini ilk izleniminde şöyle tanımlıyor: “Sudan çıkmış birer dişe benzeyen iki kaya, geçirgen bir kapalılık yaratırken, neredeyse dairesel bir mekân oluşturuyordu.” Tasarlanan oditoryum tam da bu daireselliğin ortasında salınıyor. Suda konumlandırılmış bir ekran ile yüzen modüler sistemde tasarlanıp sal mantığıyla üretilmiş izleyici bölümünden oluşuyor. Sürdürülebilirlik, yerellik ve basitlik kavramları projenin tasarım anlayışını oluşturuyor. Yapımında yerel balıkçıların ıstakoz çiftliği üretiminde kullandıkları teknikler kullanılmış ve malzeme olarak geri dönüştürülmüş ıstakoz çiftliklerindeki ahşap sallar, sivrisinek ağları seçilmiş. Festival bittiğinde ise demonte edilerek yine Yao Noi’deki köylere yeniden işlevlendirilmek üzere dağıtılması planlanmış.

İzleyicilerin bu yüzen sinemaya botla gelmekten başka yolları yok. Doğanın bizi şaşırttığı ve etkilenmekten kendimizi alamadığımız, denizin ortasındaki bu korunaklı köşeye ulaşırken gözlerin sinemadan fazlasını karşıladığı aşikâr. Aynı şekilde mekânın şiire yakın deneyimi de karşılığında bir sinemadan fazlasını öneriyor: Bir yanda doğayla buluşma, doğada bulunma ve onun sunduğunu karşılama hali; öte yanda sinema ekranının bize sunacağı gerçeklik. Bu ikili gerçeklik durumu projenin sadeliğiyle bütünleştiğinde proje amaçladığına ulaşmış oluyor, belki de ötesine geçiyor. Bunların yanında, malzemesine ya da formuna bağlı kalmayan, yerleştirildiği doğayı ya da kenti tasarımına dahil eden; dolayısıyla her hareketinde mimari “oluş”unu değiştiren bir tasarım sunuyor. Bir başka deyişle, rastlantısallığı temel tasarım ögesi olarak kullanıyor. Diğer Amerika menşei arabalı açık hava sinemasının doğayla ilişkisine yeni bir tanım getiren yüzen sinema Archipelago, suyla buluştuğu her konumda deneyim yoluyla kendini yeniden üretebilecek bir tasarım fikrine sahip. Bu yüzen sinema Mart 2012’de düzenlenen film festivali sonrasında aynı yılın Ağustos ayında Venedik Mimarlık Bienali kapsamında Venedik’te tarihî tersane alanı Darsena Grandede yeniden kuruluyor. Bu kez bir lagünü değil, Venedik kenti dokusunu kendisine sahne olarak seçerken, belki de Aldo Rossi’nin 1980 yılında Venedik Bienali için tasarladığı Teatro del Mondo’ya (Dünya Tiyatrosu) da göz kırpıyor.

Yüzen sinema, sade tasarımı ve tasarım anlayışı sayesinde, mimarlıktaki bağlam tartışmasına bir bakış açısı getiriyor denebilir. Her ne kadar malzeme ve üretim tekniğinde yerelliği önplana çıkarsa da, aslında konduğu “yer”i tasarımına sonradan dahil etmesi ve her seferinde onunla yeni bir form bulması niteliğiyle de bir bakıma “yer”e bağımlı olmadığını vurguluyor. Archipelago Sineması bir enstalasyon olmaktan öte, göçer-konar karakteriyle günümüzde doğa ile ilişkimizin ister istemez azaldığı kent yaşamımıza bir alternatif yaratabilecek güce sahip bir proje. Bu yüzen sinema fikri bizleri de yolculuğuna dahil etmeli, “geçicilik” yerine “göçebeliği” kimlik edinmeli.

Bu icerik 2586 defa görüntülenmiştir.