390
TEMMUZ-AĞUSTOS 2016
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

DOSYA: 2016 ULUSAL MİMARLIK ÖDÜLLERİ

  • Arazi ve Şeyler
    Pelin Tan, Doç. Dr., Mardin Artuklu Üniversitesi Mimarlık Fakültesi

YAYINLAR



KÜNYE
DOSYA: 2016 ULUSAL MİMARLIK ÖDÜLLERİ

Kentsel Dönüşüm Ne Demek Arkadaş?

Ercan Ağırbaş , Seçici Kurul Üyesi

Ne olursa olsun, kentler büyüsün veya küçülsün, kent planlama stratejilerinin ağırlıklı odağını, önümüzdeki yıllarda kent merkezleri oluşturacak. Ve biz plancılara bu stratejileri geliştirmekte büyük görevler düşmesi gerekiyor. Benim merak ettiklerim şunlar: Türkiye’de, nerede olursa olsun, kentlere biçim veren yapılar kimler tarafından planlanıyor? Hangi mimar, hangi peyzaj mimarı ve/ya hangi şehir plancısı bu projelerin altına imza atıyor? Daha önemlisi, imza atan varsa öğrenimlerini hangi paralel evrende bitirmiş oluyorlar?

Bu dönem, Ulusal Mimarlık Ödülü Seçici Kurul çalışmaları için davet edildim. Esenboğa Havaalanı’ndan Ankara’ya gelirken “Welcome to Ankara” yazısı karşıladı beni. Arkaplanda 20-22 katlı konut binaları. Hani yeşil, kırmızı, mavi renklerle aydınlatılmamış olsalar gecenin karanlığında saklanabilecekler. Eski gecekonduları yeni gecekondulara dönüştürmek mi kentsel dönüşüm dedikleri? Seçici Kurul çalışmalarından sonra kenti gezme fırsatı buluyordum her akşam. 23 Nisan sabahı Çocuk Bayramı kutlamalarına katılma imkânım da oldu bir okul bahçesinde. Bizdeki kentsel dönüşüm mantığının en çok çocuklarımıza zarar verdiğini düşündüm bir an. Seçenekleri yoktu çünkü. Bizim onlara sunduğumuz dünyada yaşamak zorundaydılar. Ağaç olmayan bir çevrede ağacın hayalini bile kurmaya imkân tanımıyoruz onlara. Halbuki teneffüsteki çocukların öğretmenleri, onları daha farklı bir hayata hazırlıyor. Koyulmuş kurallar vardı gösteriler için. Her bir oyunun kuralı olduğu gibi, her bir şarkının makamı, ritmi yani kuralı olduğu gibi... Hatta diyebilirim ki her bir çizilmiş tablonun kuralı olduğu gibi. Ama kuralların öğrenilmesi lazım. Bilmeyen oynayamaz, çalamaz, çizemez.

Acaba kuralları mı bilmiyoruz da kentlerimiz bu şekilde dönüşüyor? Kolay da değil. Almanya’dan örnek vereyim. İnşaatla ilgili 150-160 kanun, ilke, yasa, yönetmelik yani kural var. Türkiye’de de bu sayının daha az olacağını sanmam. Kayseri, Mersin, İstanbul, İzmir, Sakarya. Bu kentlerde ödüllere layık gördüğümüz yapılar ve projeler bulabildik. Sadece kurallara uymakla yetinmeyen ve üstüne şiirlerini, renklerini katan projeler. Hatta bazı yerde koyulan kurallara akıllı biçimde uymayan ve daha da iyisini yapan mimarlar. Şüphesiz bunu da yapabilmek için kuralları iyi bilmek lazım. Sonra her mimar bir de kendi kurallarını katar çalışmalarına.

Ne yazık ki benim hiçbir zaman Cengiz Bektaş’ın ofisinde çalışma imkânım, kurallarını yakından öğrenme fırsatım olmadı. Ondan ne öğrendiysem kitaplarından öğrendim. Ama Dolf Schnebli’nin ofisini gördüm. Kendisi Le Corbusier’nin yanında çalışmış ve dededen babaya, babadan çocuğa anlatılan öykü misali Schnebli şöyle demişti: "Le Corbusier öğlene kadar hiç ofiste görünmezdi, ne kadar iş olursa olsun, o evde resim çizerdi." Bana kendi koyduğumuz kuralların ne kadar önemli olduğunu öğretmişti.

Bugün etrafıma baktığımda, asıl sorunun kuralları bilip bilmemek olmadığını anlıyorum. Kentsel dönüşümde en büyük suç, kuralları bile bile, kendi kurallarını geliştirmeden ve onları sürekli sorgulamadan bir çevre inşa etmek. Sonuçta biz yaptığımız her proje ile sadece kentlerimizi ve çevremizi inşa etmiyoruz, aynı zamanda toplumu inşa etmekle görevli olduğumuz için tekrar soruyorum: Kentsel dönüşüm ne demek arkadaş?

Bu icerik 1603 defa görüntülenmiştir.