387
OCAK-ŞUBAT 2016
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

YAYINLAR



KÜNYE
CUMHURİYET DÖNEMİ MİMARLIĞI

Herkesin Parkı: İzmir Kültürpark için Gelecek Tahayyülleri

Burkay Pasin, Yrd. Doç. Dr., İzmir Ekonomi Üniversitesi Mimarlık Bölümü
Kıvanç Kılınç, Yrd. Doç. Dr., Yaşar Üniversitesi Mimarlık Bölümü
Ahenk Yılmaz, Yrd. Doç. Dr., Yaşar Üniversitesi Mimarlık Bölümü

Endüstrileşme-sonrası kentsel pratiklere paralel olarak, İzmir’in merkezden dışa doğru olduğu kadar merkeze doğru da yoğunlaşarak büyümesiyle çepeçevre sarılmış yeşil bir ada izlenimi veren Kültürpark, gerek Türkiye modernleşme tarihinde gerekse kentlinin kolektif belleğinde önemli yere sahip bir kamusal alan. Açıldığı 1936 yılından beri hem İzmir Enternasyonal Fuarı’na ve yakın dönemde birçok ihtisas fuarına evsahipliği yapmış hem de spor, kültür ve eğlence aktiviteleriyle bir kent parkı olarak işlev görmüş. Ancak 26 Mart 2015’te fuar işlevlerinin büyük ölçüde İzmir Gaziemir bölgesindeki yeni fuar alanına taşınmasıyla birlikte, bu önemli kent parkının gelecekte nasıl değerlendirileceği ve korunacağına ilişkin soruların daha sıklıkla tartışılır hale geldiğini görüyoruz. Aslında geçmişi yeni fuar alanının inşaatının başladığı 2013 yılına kadar uzanan bu tartışmalar, yerel yönetim, iş çevreleri ve sivil toplum kuruluşlarından farklı aktörlerin Kültürpark alanına dair beklenti, proje ve vizyonlarının parkın kendisi kadar çok katmanlı, ama bir o kadar da belirsizliklerle dolu bir yapısı olduğuna işaret ediyor.(1) Bu, kaçınılmaz olarak her bir kentli aktörün belleğinde parkın yeri ve parka yüklediği anlamla şekillenen tahayyüllerin de bir sonucu.

Tam da yukarıda kısaca değindiğimiz tartışmaların yaşandığı bir ortamda, İzmir Kültürpark’ın Anımsa(ma)dıkları: Temsiller, Mekânlar, Aktörler adlı kitap, hem hatırlananlar ve unutulanlar üzerinden Kültürpark’ın tarihinin yazımına yeni ve özgün bir bakış açısı getirmek hem de bu belirsizlik ortamında parkın geleceğine dair bir kılavuz niteliği de taşıma hedefiyle yayımlandı.(2) 7 Kasım 2015 tarihinde kitabın derleyenlerinin yürütücülüğünde ve yazarlarının katılımıyla gerçekleşen panel ise parka ilişkin bu vizyon sorunsalının geldiği güncel durumu göstermesi ve yeni bakış açıları sunması bağlamında oldukça üretken bir platform oluşturdu.(3) Bu yazıda, paneldeki ve öncesindeki tartışmalardan hareketle Kültürpark için önerilen, içerik ve yöntemsel olarak kimi zaman benzeşen, kimi zamansa çelişen farklı yaklaşımların dayandığı noktalar, bu yaklaşımların ardındaki motivasyonlar ve parkın geleceğine ilişkin alternatif görüşlerin bir değerlendirmesi yapılmaktadır.

BİR PROJE OLARAK KÜLTÜRPARK

İzmir Büyükşehir Belediyesi, Gaziemir’deki yeni fuar alanının (Fuar İzmir) tanıtımını yaptığı bir dönemde eş zamanlı olarak Kültürpark’a ilişkin projelerini de kamuoyuyla paylaşmaya başladı. 21 Mayıs 2014 tarihinde “ortak akıl turları” kapsamında akademisyenler, meslek odaları başkanları, STK temsilcileri ve iş dünyasından isimlerin katılımıyla Tarihî Havagazı Fabrikası’nda hem bu projeleri tanıtmak hem de Kültürpark’ın geleceğini tartışmak üzere bir toplantı düzenledi.(4) Kültürpark ve fuar alanının birbirinden ayrılmasının bizzat parkın kurucusu Behçet Uz’un vasiyeti olduğunun da vurgulandığı toplantının en önemli gündemlerinden biri de hiç şüphesiz Merih Karaaslan, Mürşit Günday ve Şükrü Kocagöz’ün Aralık 1990’da sonuçlanan “Uluslararası İzmir Fuarı Kültürpark Düzenleme ve Mimari Proje Yarışması”nda birincilik ödülü kazanan projesiydi.(5) Bahsi geçen projede tasarımcılar Kültürpark’ta bir kongre merkezi yapılmasını ve yeşil alanın % 70 oranında artırılmasını öngörmüşlerdi. (Resim 1)

Toplantıda, kongre merkezi önerisi, kente getireceği turizm geliri ve yatırım olanakları sebebiyle özellikle iş çevrelerinin desteğini bulurken parkın ranta kurban gideceği yönündeki endişeler ise yeşil alanın artacağı savunmasıyla giderilmeye çalışıldı. Kongre merkezi ve benzer yapılaşma önerilerine karşı olarak TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu, 10 Eylül 2014 tarihinde düzenlediği basın toplantısıyla, fuar alanının taşınmasının ardından Kültürpark’ın yeşil alan olarak korunması gerektiği görüşünü kamuoyuyla paylaştı. Kültürpark’a yeni işlev yüklenmeden fuar, park, spor, kültür, sanat ve eğlence eksenindeki mevcut işlevlerine sadık kalınması gerektiğini savunan kurul, yıkılacak mevcut fuar yapılarının arazilerinin açık yeşil alan kullanılması gerektiğini ve yeni bir yapılaşmaya karşı olduklarını vurguladı.(6)

İşte tam da bu noktada “projeci” diye isimlendirebileceğimiz yaklaşımın da temel motivasyonlarından biri olan “işlevsizleşme, dolayısıyla yok olma” endişesinin ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Kültürpark’ın Avrupa’daki kent parklarından farklı olarak 70 yılı aşkın bir süredir uluslararası bir fuar organizasyonu sayesinde ayakta kalıp işletildiği (panelistlerden Emre Gönlügür’ün tanımıyla ‘özel zaman aktiviteleri ile var olan bir mekân’ niteliği taşıdığı) gerçeği, görünen odur ki, parkta yapılaşmaya karşı kesimler tarafından da bir anda göz ardı edilecek bir durum değil. Örneğin, Kültürpark’ın Anımsa(ma)dıkları kitabının yazarlarından ve panel katılımcılarındanolan Bahar Durmaz Drinkwater’ın da belirttiği üzere, Kültürpark’ta 2000’li yıllarda yıkılmış olan fuar yapıları toplumun farklı kesimlerinde bir bellek sapmasına neden olmuş durumda. Çünkü yazarın da belirttiği üzere bizzat yapıların kendisi hem gündelik alışkanlıkların hem de parkı ziyaret etme dürtüsünün belirleyicisi konumunda. Diğer yandan, yine panelde Mimarlar Odası İzmir Şubesi Başkanı Hasan Topal’ın gündeme getirdiği “Kültürpark’ta fuarın olmadığı diğer on bir ayda ne oluyordu?” sorusu, sadece fuar yapılarıyla özdeş bir park olgusuna kuşkuyla bakmamıza neden oluyor. Fuar yapılarından arındırılmış bir Kültürpark’ta, Tarih ve Sanat Müzesi, Açıkhava Tiyatrosu, Nikâh Sarayı, Lunapark gibi mevcut yapıların, toplumun her kesimi için cazip ve yıl boyunca sürdürülebilir bir ortak kentsel alan üretmek için yeterli olup olmayacağı sorusu da benzer bir kuşkuyu beraberinde getiriyor.

Bütün bu endişe ve soruların temelde projeci yaklaşımın “proje yapma”yı “inşa etmek”le eşdeğer gördüğü indirgeyici bir anlayıştan kaynaklandığını söyleyebiliriz. Bu bağlamda, Kültürpark’ı içinde doğal yaşamı da barındıran bir kentsel yapılı çevre olarak değerlendirirken işlev nitelikleri, kapalı hacim ihtiyacı, yapılı alan / yeşil alan oranlarına karar vermek gibi süreçlerden önce, İlhan Tekeli’nin daha önce “ortak akıl” toplantısında ve ardından Deniz Güner’in Kültürpark panelinde belirttiği gibi, parka ilişkin bir “işletim senaryosu”nun hazırlanması gerekliliği aşikârdır. Bu senaryo parkı kullanan tüm kentlilerin parkı algılama biçimlerine ve parkın yıl boyunca kentle kuracağı ilişkinin dönüşümüne paralel olarak kurgulanmalıdır.

BİR CUMHURİYET MİRASI OLARAK KÜLTÜRPARK

Emel Kayın’ın Kültürpark üzerine kitapta çizdiği ve panelde de tekrarladığı koruma çerçevesi parkın “modernin mirası” olarak dönemsel dönüşümler, yerel dinamikler ve evrensel ilkeler ışığında ele alınıp korunması gerektiği yönünde.(7) Parkın hem doğal hem de mimari dokusunda 2000’li yıllardan bu yana yapılan tadilatlar, yıkımlar ve tahribatlar göz önüne alındığında bunun ne denli önemli olduğunu anlayabiliriz. Ancak, Kültürpark’ın geçmiş değerlerini ve kentsel morfolojik katmanlarını tanımadan ve anlamadan tekdüze ve tutucu bir korumacı yaklaşım izlemek de ileride başka tahribatlara neden olabilir. 1936 yılına ait bir hava fotoğrafı bu katmanların tarihsel derinliği ve silikliği arasındaki farkı okuyabilmek için çarpıcı bir örnek niteliğinde. (Resim 2) Deniz Güner’in de panelde önemle vurgulandığı üzere hem bu katmanların hem de Kültürpark’ta mevcut bulunan nitelikli peyzaj elemanlarının, düzenlemelerin ve yapıların acil olarak belgelenip arşivlenmesi daha aktif ve bilinçli bir koruma anlayışı çerçevesinde atılması gereken ilk adım olarak düşünülebilir.

Nitekim Kültürpark’a ilişkin korumacı yaklaşımın bugün önünde duran en büyük sorunlardan birisi de Sertaç Erten’in tanımıyla Kültürpark’ın “kendinden menkul morfolojik yapısı”dır. Cumhuriyet döneminin sosyo-ekonomik gelişme pratiklerini kentin ortasındaki kontrollü kamusal bir ada içinde temsil etme ve bu pratiklerin getirdiği modern yaşam tarzını topluma didaktik bir yaklaşımla benimsetme idealleri, Behçet Uz’un deyişiyle “halk üniversitesi” misyonu, günümüz Kültürpark’ı için ne anlam ifade ediyor? Etrafı duvarlarla çevrili, sadece belirli akslardan ulaşılan ve içindeki peyzaj düzenlemesinin bile serbest dolaşım ve kullanımı kısıtladığı bu “adayı” bu haliyle, olduğu gibi korumaya yönelik bir yaklaşım, parkı bir nevi “açık hava müzesi” olarak görmemizin ötesine geçemiyor.

Hâlbuki panel katılımcılarından Emel Kayın, Berin Gür ve Kalliopi Amygdalou’nun da değindiği gibi Kültürpark’ın gerek resmi anlatıda yer almayan gerekse ziyaretçileri tarafından doğrudan görülmeyen “öteki” hayatları da mevcut. Örneğin, büyük İzmir Yangını’ndan önce ağırlıklı olarak gayrimüslim nüfusun yaşadığı mahalleleri barındıran alanın, bu geçmişi hatırlayan ve hatırlatan bir nitelik kazanıp kazanamayacağı da panelde gündeme getirilen önemli bir soru oldu. Diğer yandan, mimarlık tarih yazımında sıkça rastlandığı şekliyle modern yurttaşlık ve eğlence kültürünün yeşerdiği bir Cumhuriyet adası olarak tahayyül edilen Kültürpark’ın morfolojik yapısı kurulduğundan bu yana çok değişmese de, Kahramanlar, Basmane gibi komşu bölgelerdeki ekonomik, sosyal dinamikler ve dönüşümler (üretim alanlarının ve şehirlerarası ulaşım ağlarının kent dışına taşınması, yakın çevredeki yapılaşmanın yoğunlaşması, son dönemde Suriyeli mültecilerin Park etrafında barınmak durumunda kalmaları) her geçen gün parkın gündelik yaşantısını doğrudan ya da dolaylı olarak etkileyen gerçeklikler olarak karşımızda duruyor. Buna karşılık, hem bu mirasın yapısal bir parçası hem de bir güvenlik elemanı olarak parkı çevrelemeye devam eden duvarlar fiziksel olarak olmasa bile, “ardında ne var?” sorusuyla birlikte her geçen gün zihinlerimizde yavaş yavaş yıkılıyor.

NASIL BİR KÜLTÜR? NASIL BİR PARK?

Yukarıda kısaca tartışılan, Kültürpark’a ilişkin projeci ve korumacı yaklaşımların aslında benzer bir niteliği var: Tek bir hedefe odaklanarak, aceleci bir tutumla bir çırpıda topyekûn bir çözüm üretme çabasına girmek ve bunu yaparken süreci, yöntemi ve sürece katkısı olabilecek farklı aktörleri es geçmek. Bu bağlamda, panelde getirilen öneriler Kültürpark’a 21. yüzyılda ve 3 milyonluk bir kentte nasıl bakmak gerektiğine dair alternatif yaklaşımlar sunmakta. Özellikle Nilay Ünsal Gülmez, Berin Gür, Sertaç Erten ve Emre Gönlügür tarafından önerilen ve üzerinde uzlaşılan yaklaşımlar, Kültürpark’a totaliter bir anlayışla teknokrat bir azınlığın elinden çıkan çözümler getirmek yerine katılımcı ve çoğulcu bir anlayışla kentin öteki aktörlerini de sürece dâhil eden küçük müdahalelerüretmek yönünde. Kalliopi Amygdalou’nun da belirttiği üzere, Kültürpark’ın gelecek vizyonunu sadece mimarlık üzerinden belirlemek ve mimari çözüm önerileri üretmek yerine, bu süreci bölgenin sosyal, kültürel ve ekonomik dönüşümleriyle şekillenen doğal akışıyla birlikte düşünmek en sağlıklı yöntemlerden biri gibi görünüyor.

Bir başka alternatif yaklaşım da parka ismini veren “kültür” kavramının günümüzde nasıl algılandığını ve kapalı yapılar içine hapsedilmeden açık kamusal alanlarda nasıl yeniden tanımlanabileceğini sorgulamaktan geçiyor. TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu’nun savunduğu ve Hasan Topal tarafından panelde yeniden gündeme getirilen “Kültürpark yeşil bir park olarak kalmalıdır” yaklaşımı parkın kentin nefes aldığı bir boşluk olması ve değerli bir botanik mirası barındırması gibi oldukça haklı gerekçelere dayanmakta. Ancak, toplumumuzda yaygın olan park kültürünün çoğunlukla yeşille kurulan pasif bir görsel ilişkiye dayandığı düşünülecek olursa, “çimlere basmayın” anlayışının ötesine geçerek yeşilin nasıl daha aktif kullanılacağı ve bir sorumluluk duygusuyla nasıl sahiplenileceği konularına epeyce kafa yormak gerekiyor. Bu anlamda, İzmir Kültürpark’ın Anımsa(ma)dıkları kitabının giriş yazısına da konu olan ve 25 Nisan 2015’te gerçekleşen “Kültürparktayız” etkinliği gibi özgün örnekler, aslında üzerine basılıp oturulmak üzere tasarlanmamış bir yeşil alanın hem geçici hem de sıra dışı aktivitelerle dönüştürülmesi süreçlerine rehber oluşturabilir.

Yine panelde gündeme gelen bir diğer konu ise, parkın fuar ve sergi gibi aktivitelerin mekânı olmaya devam etmesi halinde yeşil kimliğinin de korunarak nasıl bir çerçevede kurgulanabileceğiydi. Bu anlamda, panelistlerden Meltem Gürel’in Venedik Bienallerinin mekânı olarak kullanılan Giardini Yerleşkesi ve Emre Gönlügür’ün Londra’da bulunan Hyde Park örnekleriyle belirttiği gibi, geçici ve hafif strüktürler parkın hem sürekliliğinin sağlanması hem de yeşil dokusunun korunması açısından daha sağlıklı bir yaklaşım olabilirmiş gibi görünüyor. Dolayısıyla, kalıcı kültürel yapılar yerine çağın temposuna da uyan bu tip geçici kültürel aktiviteler ve onların oluşumuna imkân veren tesisler, Kültürpark’ın izole ve durağan bir kent adası olma niteliğini büyük ölçüde değiştirebilir ve parkın kullanıcı profilini çeşitlendirebilir.

SONUÇ YERİNE

Yazıda kısaca özetlendiği gibi, Kültürpark’ın geleceğine ilişkin yürütülen tartışmalarda iki farklı yaklaşım hâkim: projecilik ve korumacılık. Bugün geldiğimiz noktada asıl sorun, işte bu iki yaklaşımın yarattığı kısır ortam nedeniyle alternatif bakış açıları sunan gri alanların görülememesi. Oysa hem İzmir Kültürpark’ın Anımsa(ma)dıkları kitabında yer alan yazıların hem de kitaba ilişkin panelde ortaya çıkan fikirlerin satır başları okunduğunda, kentteki bu yere dair zengin ve bir o kadar da çetrefilli bellek, kimlik ve anlam yapısının tepeden inme, totaliter ve indirgemeci yaklaşımlarla anlaşılamayacağı çok açık olarak görülüyor. Bu denli çok katmanlı ve çok işlevli kamusal bir kent parçasına yapılacak her müdahalede, Gülsüm Baydar’ın da panelin sonunda vurguladığı şekilde “ötekinin sesine kulak vererek” yol almak hem kapsayıcı ve sürdürülebilir hem de etik bir yaklaşım olacak gibi görünüyor. “Öteki” denilerek süreçlerden uzaklaştırılan ama esasında belirleyici olması gerekenler ise sadece görmezden gelinen kentli aktörlerden oluşmuyor. Bugün bu alana anlamını veren, ancak hatırlanmayan hatta unutturulan geçmiş parçalarını da kapsıyor bu ötekilik hali. Bu parçaların içinde İzmir Büyük Yangını’ndan önceki yaşam da, Cumhuriyet ideallerinin vitrini de, Soğuk Savaş’ın izleri de, 1970’lerin gazinolar dönemi de, 2000’lerde parkı terk eden Hayvanat Bahçesi ve 1980’lere kadar şimdiki koşu pistinin üzerinde çalışan minyatür trenin çocukluk anılarında bıraktığı iz de var. Park için üretilecek tüm tahayyüllerin ise önce tüm çelişkileri, çatışmaları ve zenginliğiyle bu geçmişin farkında olması ve bu farkındalıkla biçimlenmesi gerekiyor.

NOTLAR

1. Kültürpark’ın geleceğine ilişkin farklı proje, vizyon ve belirsizliklerin kamuoyunda yer aldığı bazı haberler için bkz. Gürcaner, Ertan, 15 Nisan 2014, “Yeni Kültürpark Geliyor”, Sabah Gazetesi www.sabah.com.tr/egeli/2014/04/15/yeni-kulturpark-geliyor [Erişim:01.12.2015]. 8 Aralık 2014,  “İzmir’de Kültürpark Belirsizliği”, Sözcü Gazetesi, www.sozcu.com.tr/2014/gundem/izmirde-kulturpark-belirsizligi-670572/ [Erişim:01.12.2015]. 18 Eylül 2014, “İzmir’in Kültürpark’ı yok mu olacak?”, Evrensel Gazetesi www.evrensel.net/haber/92209/izmirin-kulturparki-yok-mu-olacak [Erişim:01.12.2015].

2. Yılmaz, Ahenk; Kılınç, Kıvanç; Pasin, Burkay (der.), 2015, İzmir Kültürpark’ın Anımsa(ma)dıkları: Temsiller, Mekânlar, Aktörler, İletişim Yayınları, İstanbul.

3.İzmir Kültürpark’ın Anımsa(ma)dıkları: Temsiller, Mekânlar, Aktörler” Paneli, 7 Kasım 2015, İzmir Mimarlık Merkezi, İzmir.

4. Toplantının detayları için bkz. 18.07.2014, “Kültürpark için el ele”, İzmir Büyükşehir Belediyesi web sitesi, www.izmir.bel.tr/HaberDetay/10536/tr [Erişim:01.12.2015].

5. Bu proje, proje danışmanı Yüksel Öztan tarafından “mimarlık ve peyzaj tasarımı sürecinin her aşamasında disiplinler bir işbirliğinde” üretilen bir proje olarak tanıtılmıştır. Proje tanıtım yazısı için bkz. Öztan, Yüksel, 1993, “İzmir Kültürpark”, Mimarlık, sayı:254, ss.40-41.

6. TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu’nun konuyla ilgili 10 Eylül 2014 tarihli basın bildirisi için bkz. “TMMOB İzmir İKK: Kültürpark, Yeşil Alan Olarak Korunmalı”, TMMOB MMO web sitesi, www.mmo.org.tr/genel/bizden_detay.php?kod=40085&tipi=2&sube=11#.VOsKHi7CciA [Erişim:01.12.2015].

7. Kayın, Emel, 2015, “Anımsama ve unutmanın temsilleri: İzmir Enternasyonal Fuarı ve Kültürpark’ın hafıza katmanları”, İzmir Kültürpark’ın Anımsa(ma)dıkları: Temsiller, Mekânlar, Aktörler, (der.) Ahenk Yılmaz, Kıvanç Kılınç, Burkay Pasin, İletişim Yayınları, İstanbul, ss.35-76.

 

Bu icerik 4978 defa görüntülenmiştir.