377
MAYIS-HAZİRAN 2014
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

DOSYA: 2014 ULUSAL MİMARLIK ÖDÜLLERİ

YAYINLAR



KÜNYE
CUMHURİYET DÖNEMİ MİMARLIĞI

Betonarmenin Anonimleşmesi: Türkiye’de İkinci Dünya Savaşı Sonrası Yapılı Çevrenin İnşası**

İlke Tekin, Arş. Gör. Dr., İKÜ, Mimarlık Bölümü
İpek Akpınar, Doç. Dr., İTÜ, Mimarlık Bölümü

Türkiye’nin çalkantılı modernleşme sürecinin merkezindeki yapı teknolojisi betonarme, “modernleşme” arzumuz sonucu gerekli ve yeterli bilinç düzeyine ulaşamadan yaygın bir kullanım alanı buldu. Yazar, ülkemizde betonarmenin, “mimari ve siyasi alanda ve toplum genelinde ortaya çıkan karmaşık ilişkiler ağında toplum içine gömüldüğü, kurumsallaştığı ve yaygınlaştığı”nı söylüyor.

ESKİ KONAK YENİ EV

Bu taşındığımız yeni ev,

Öyle eski değil.

Ne bahçesinde asma çardağı,

Ne yosunlu malta taşı var…

Yeni… Betonarme…

Bu eski ev değil,

Bir muz gibi soyulmuş kabuğundan,

Bırakıvermiş hatıraları eşyalar…

Şuh bir kadın gibi çıplak,

Taşınmışlar yeni eve…

Her şey açık.

Ne sır saklıyan dadılar,

Ne masal dinliyen beşik,

Ne trabzanı var kayacak

Çoluk çocuk!..

Ne mahzen, ne kömürlük korkuluk

Ne de cin peri alır içinde soluk

Eski konak: şimdi bunak

Hatıralarla!.. (1)

Türk Yüksek Mimarlar Birliği’nin Mimarlık dergisinde 1948 yılında yayımlanan İbrahim Minnetoğlu’nun şiiri, İkinci Dünya Savaşı sonrası on yıllarda yapılı çevredeki büyük değişimin başrol oyuncusu betonarme teknolojisinin gelişiyle kaybolan geçmiş yaşamları etkileyici biçimde betimler. Endüstri alanındaki gelişmelerle betonarme, 1950’lerle birlikte yaşam alanlarının dönüşüm umudunu yaratan, toplumsal ve mekânsal ilişkilerin dönüşümünü gerçekleştiren teknoloji olur. Betonarmeye ilişkin bu iddialı yorum, kendisini en çok konut alanında gösterir.

Diğer teknolojiler gibi betonarmenin kullanımı, birçok düşünürün aktardığı gibi sadece mesleki alan içinde değil, toplumun yaşadığı değişimlerle etkileşim içinde gelişmiştir.(2) Betonarme Türkiye’nin 20. yüzyılda çalkantılı modernleşme sürecinin tam da merkezinde yer alan yapı teknolojisine dönüşür. Betonarme, mimari alanda ve toplum genelinde, estetik ve ekonomik bir değere sahip olur. Bu makalede, betonarmenin evrensel geçerliliği kabul görmüş bilimsel / teknik, ekonomik ve estetik alanlarının, toplumsal oluşumlara dayandığı temel savı sunulacaktır. Makalenin iddiası, betonarmenin mimari ve siyasi alanda ve toplum genelinde ortaya çıkan karmaşık ilişkiler ağında, toplum içine gömüldüğü, kurumsallaştığı ve yaygınlaştığıdır.(3) Bu çalışmada, betonarmenin yaygınlaşmasında bir dönüm noktası olan yüzyıl ortasındaki kırılma sürecine odaklanarak, bugünkü egemen konumunu anlamaya yönelik olarak, bazı siyasi ve ekonomik gelişmeler, konut üretimi üzerinden çözümlenmeye çalışılacaktır. Araştırma, betonarme üzerinden sunduğu okumayla, Türkiye modernleşmesine bir eleştirel bakış getirmek niyetiyle kaleme alınmıştır. Bu çerçevede, öncelikle tarihî ve kuramsal bağlam aktarılacak, konut alanındaki gelişmeler ve betonarmenin geçirdiği anlam değişimleri genel tartışma içinde değerlendirilecektir.

YÜZYIL ORTASINDA DÖNEMEÇ: BİR ÇÖZÜLME SÜRECİ

19. yüzyılın ikinci yarısında Avrupa ve Amerika’da icatları geliştirilen betonarmenin dünya genelinde kabulü, modern hareketin zirvesini yaşadığı iki dünya savaşı arasındaki döneme denk gelir. Betonarme kullanımı, İkinci Dünya Savaşı sonrasında yapı endüstrisi alanındaki gelişmelerle ve kentsel altyapı inşasıyla hızla birçok coğrafyada yayılır. Batı-dışı coğrafyalarda betonarme kullanımı, Batıda olanın aksine, endüstriyel üretimin ortaya çıkardığı kapitalist düzenle gelen değişimin olmadığı bir süreçte görünür olmaya başlar. Türkiye’de yüzyıl başından itibaren merkezî yönetimler, büyük birer girişimci ve yatırımcı olarak betonarmenin inşa sahnesine girmiştir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu ve ulus inşası, betonarmenin söylemsel üretimini içine alan çok sesli bir sahnenin ortaya çıkmasında önemli bir dönüm noktasıdır.(4) Mimari kültürde büyük yankı bulan yeni mimari ve malzemesi betonarme, geleneksele karşı yeninin temsili olarak kabul görmüş, özellikle yeni başkent Ankara’da kamusal yapılarda ve modern orta sınıf konutlarında kullanılmıştır.(5) Çimentonun büyük ölçüde ithal edildiği 1930’lu yıllardan 1950’li yıllara kadar lüks malzeme kategorisine giren betonarmenin kullanımına ilişkin çeşitli savunular ve eleştiriler gündeme gelmiş, teknik bilgisinin transferinde eğitimcilerin ve devletin yoğun bir çabası görülmüştür. Ancak buna rağmen betonarmenin kullanımı 1950’ler öncesinde gelişmemiştir.

İkinci Dünya Savaşı sonrasında betonarmenin Türkiye’de yayılımı, Batıyla karşılaştırıldığında, yapılı çevrede çok daha radikal bir değişimi beraberinde getirir. Yüzyılın ikinci yarısında yapı malzemesi kullanımları incelendiğinde uygulama alanındaki değişim çarpıcıdır. 1955 yılında yapı ruhsatı alınmış yeni yapıların % 5,6’sı betonarme olarak inşa edilirken, 2000 yılında bu oran % 90,7’ye yükselir.(6) (Tablo 1 ve 2)

Türkiye’de savaş sonrası betonarme inşasını analiz etmek için ortaya edimsellikleriyle birbirinden ayrılan iki ayrı alan çıkar. Betonarme hem merkezî yönetimin mimari etkinliklerinde yer almaya devam etmiş, hem de merkezî yönetimin ve meslek adamlarının seçkin, tekil mimari üretim alanının ve söylemsel üretimlerinin yanı sıra ve hatta ötesine geçip anonim kalabalığın üretim alanına girmiştir. Birinci alan, hem mimari hem de siyasi söylemleri içeren mimarlığa ilişkin söylemsel oluşumların şekillendirdiği yapı malzemesi seçimi ve uygulama dizisini kapsar. İkincisi ise, gelişen yapı faaliyeti ve örgütlenmesinde betonarmeye ilişkin söylem ve uygulamaların toplumda yeniden üretilme yolları üzerinedir. Betonarme, Türkiye modernleşmesinin söylemsel oluşumları içinde yaygınlaşmakla birlikte, sahip olduğu tektonik özelliklerle toplumsal oluşumlara uygun gelen bir teknolojidir. Betonarmenin bugünkü egemen konumu, malzemenin diğer malzemelerin sahip olmadığı söylemsel ve tektonik özelliklerine dayanır.

Savaş sonrasındaki on yıllar, toplumun betonarme teknolojisiyle temas ettiği, popüler kültür ile siyasi ve mimari alan arasındaki sınırların ufalandığı, modernliğin, modernleşmenin ve betonarmenin anlamlarının değişime uğradığı çok katmanlı ve karmaşık bir süreci resmeder. Betonarmenin yaygınlaşması, betonarmeyi “yazan ve okuyanların”, betonarmeyi inşa eden toplumsal aktörlerin değişime uğradığı sürece denk gelir. Savaş sonrasında kentleşme sürecinde siyasi ve bununla etkileşimli olarak mimari söylemlerde değişim yaşanmış, altyapı, çimento, yapı ve konut sektöründe büyük ölçekli yatırımlar başlamıştır. Batı modelini benimseyen Türkiye’de, 1946’da tek partili siyasal sistemden çok partili siyasal sisteme geçilmiş, 1950’de kapitalist ekonomiye özenen Demokrat Parti (DP) seçimleri kazanmıştır. Dış krediler, tarımda makineleşme ve kentlerde yeni iş alanlarının ortaya çıkmasıyla büyük bir toplumsal hareketliliğin başladığı bu dönemde DP, Amerikan yönelimli Batı ittifakına katılmış, ulusun Batı yönelimli kültürel politikalarında modernleşmenin anlamı Avrupa’dan Amerika’ya kaymıştır. Demokrasi, refah ve zenginlik gibi kavramlar, DP’nin büyük bayındırlık programlarının uygulamaya konmasında başlıca siyasi söylemleri oluşturmuştur.

Savaş sonrası dönem, demiryolu politikasından karayolu politikasına geçişe işaret eder. Büyük ölçekli karayolu inşası yatırımları, henüz çoğunlukla ithal edilmekte olan çimentonun üretim alanında devlet yatırımlarını tetikleyen olgulardan biri olacaktır. Özel girişimlerin yetersiz kalmasıyla, devlet en büyük girişimci olarak çimento endüstrisine girer ve 1953’te kurulan devlet işletmesi ÇİSAN, neredeyse beş senede kurduğu çok sayıda çimento fabrikasıyla,(7) betonarmeyi ve bağlayıcısı çimentoyu yapı endüstrisinde egemen malzeme haline getirir. (Resim 1) 1950’lerin ikinci yarısında çimento sektöründe görülen büyük çaplı kamu yatırımları, 1970’li yıllarda yeniden ortaya çıkacak, 1980’lere kadar çimento endüstrisindeki yatırımlarda görülen acelecilik ve süreklilik, bugün Türkiye’nin dünya genelinde çimento üretiminde ilk beşin içinde yer almasıyla sonuçlanacaktır.(8) (Resim 2)

Altyapı ve çimento endüstrisi yatırımlarının eşliğinde 1950’lerden itibaren, ticarete ve turizme yönelik büyük betonarme yapı blokları ve çok katlı konut alanları inşa edilmeye, mimarlık yazını ve basılı yayında çok katlılaşma, modernleşmenin ulaşılması gereken zirvesi olarak görülmeye başlanmıştır.(9) Değişen merkezî yönetim betonarmeyle, aydınlanmacı geleneğin egemen tonundan farklı bir ilişki kurmaya başlamıştır. Betonarme, erken Cumhuriyet döneminin sosyal amaçlı toplumu şekillendirmeye yönelik kültürel projesinin malzemesi olmaktan çıkmış, tüketime dayalı modernleşme söylemlerinin bir aracı olmuş, “sermayeleşmiş” ve gündelik üretimde “anonimleşmiştir”. Böylelikle makro ölçekte beton(armeye) ilişkin kurulan üst-anlatılar, mikro ölçekte ülkesel bir nitelik kazanmaya başlamıştır. Bir umut olarak görülen betonarmenin sihirli söylem halesini yitirdiği, modern dünyanın olağan, ekonomik bir aracı haline geldiği savaş sonrası dönem, betonarmenin gerçek anlamda “modern” hikâyesinin başladığı dönemdir.

1965 KAT MÜLKİYETİ YASASI VE BETONARME KARKAS APARTMAN

Cengizkan’ın deyimiyle Türkiye’de konutun ekonomi-politiğini yazan en büyük etmen betonarme teknolojisi olmuştur.(10) 1950’ler ve sonrasında plansız kentleşme olgusuyla birlikte konut ihtiyacı hızla artmıştır. 1940-50 yılları arasında % 20,1 olan kentsel nüfus artışı, 1950-60 arasında % 80,2’ye yükselmiştir.(11) Ortaya çıkan konut sıkıntısıyla, erken Cumhuriyet dönemi modern konutun söylemindeki bahçeli ev tipi, 1950’lerle birlikte, apartman bloklarına dönüşmüş, savaş sonrası söylemsel oluşumlarda bahçeli konutların karşısında çok katlı konutlar çağın modern bir çözümü olarak görülmüştür.(12) Lüks apartman ve konut projelerinde kullanılan betonarme, Emlak Kredi Bankası’nın en önemli aktörü olduğu, büyük ölçekli konut alanlarının üretiminde uygulanmaya başlanmıştır. Ancak, eşzamanlı gelişen sanayileşmeye kayan kapital birikimiyle devlet kentleşme ve konut ihtiyacına yeteri kadar kaynak ayıramamış, bunun yanında büyük ölçekli sermayenin yeterince gelişmiş bir sermayesinin bulunmaması konuta yatırım yapmasını engellemiştir.(13) Bu süreçte, konut sektörü küçük sermaye için son derece çekici hale gelmiştir. Hızlı kentleşmeyle artan kentsel arsa değerleri, orta sınıfların bir parsele tek başına sahip olarak müstakil konut edinmesini olanaksızlaştırmış ve onları kentin imarlı kesimlerinde üretilen apartmanlarda daire sahibi olmanın yollarını aramaya itmiştir. Bu süreçte, parseller üzerinde yapsat usulü apartman üretimi yaygınlaşır ve1965 Kat Mülkiyeti Yasası, betonarmenin ülke coğrafyasına yayılımında en etkili hukuki düzenleme olur.

Bilgin’in, “sosyal kontrat” olarak nitelendirdiği, arsa sahibi-yapsatçı-yerel yönetim-konut alıcısı-mimar arasında kurulan sosyal ve ekonomik çıkarlara dayalı sözleşmenin teknik harcını beton malzemesi oluşturur.(14) Yapsatçı müteahhitler, ayrı ayrı birikim sahibi orta sınıfların imkânlarının birleştirilmesinde aracı rolü üstlenmekte, arsa sahibi de mülkiyetini birden çok konut mülkiyetine dönüştürme olanağı bulmaktadır. Bu ittifak, hızlı kentsel gelişme koşullarını kazanca dönüştürmeye dayalı bir anlaşmadır.(15) Yapsatçı, kentsel arsayı hiçbir nakit ödeme yapmadan konut yapımı için kullanırken, mal sahibi de nakit para cinsinden değil ama hızla değer kazanan apartman dairelerine sahip olarak kazanç elde eder. Bu işbirliğinde mimarın rolü, maksimum metrekareyi karşılayan taban alanı, çekme mesafeleri ve hemen birinci kattaki betonarmenin deprem bölgelerinde öngörüldüğü kadar uzayabilen çıkmalarla, bugün herkesin zihninde canlanabilen apartman projesini çizmektir.

Betonarme karkas apartman üretimi, büyük toplumsal sözleşme içinde yer alan herkesi kısa vadede mutlu etmiştir. Ancak betonarmenin teknik bilgisi, 1950’ler sonrasında ortaya çıkan bu hızlı inşa sürecinin gereksinimlerini karşılamaya hazır değildir. İnşaat “know-how”ının taşıyıcıları olan etnik grupların 1930’lardaki göçlerle büyük oranda Anadolu’yu terk etmiş olmaları, inşaat sektöründeki yoksunluğu pekiştirmiştir.(16) Bu koşullarda yeni bir işgücü profili inşaat sektörüne girmiştir. Betonarme apartmanı inşa edecek kalfa ve işçiler bu alanda inşaat tecrübeleri olmayan bir profile sahiptir. Çelik, ahşap ve beton prefabrikasyonun üretim sürecinin fabrikada başladığı endüstriyel inşası ile karşılaştırıldığında, ahşap kalıplar içine konan demir donatının üstüne kum, çakıl, su ve çimentonun karılmasıyla oluşan beton harcı el arabalarıyla taşınabilmekte ve dökülebilmektedir. Betonarmenin bu inşa özelliği, yapsatçının kazancını arttırdığı ve işgücünün teknik bilgisini gerektirmediği için en elverişli malzeme olmuştur. Yığma inşaat ya da ahşap iskelet inşa teknikleri, betonarme gibi iyi ve doğru yapılmadan ayakta durabilecek bir maskeye sahip değildir. Yapsatçı için betonarme karkas, katların satışına kadar, minimum maliyet ile yapı üretimini sağlamış olur. Ucuz işgücüne dayalı bu yöntem, 1960’lardan 1990’lara her anlamda en ucuz üretim biçimi olmuştur. 1990’lı yıllarda Türkiye’ye oldukça geç gelen hazır beton üretiminin yaygınlaşmasına kadar betonarmenin üretimi, ülkenin büyük bölümünün inşa edildiği uzun bir süre, yerinde dökme sistemle, oldukça ilkel yöntemlerle gerçekleştirilmiştir. Forty, betonarmenin özel bir yeteneğe ve kalifiye işgücüne ihtiyaç duyulmayan bu özelliğinin, hem onun hediyesi hem de kusuru olduğunu belirtir.(17) Betonun hediyesi, tam gelişmemiş yapı bilgisine sahip insanlara yapı üretmeye izin vermesiyken, kusuru ise, sonuçların “ucuz” olarak damgalanmasıdır: “Herkesin yapabileceği beton inşası işi hiç de prestijli değildir, uzun süreli gelenek zanaatına dayalı ve alıştırma örüntülerinin kurulduğu işçilikten çıkan malzemelerle karşılaştırınca, beton, tarihinde, en değersiz malzeme olarak hor görülür.”(18) Betonarmenin yeni uygulayıcıları, betonarme reçetelerini maddi menfaatlerin önceliğinde değiştirmeye başlamıştır. Betonarme gündelik yaşamın planlanmamış sürecine geçmiş, modernizmin söylemini bozmuş ve kapitalizmin Türkiye’de planlama ve konut sektörü alanındaki rasyonalitesini kurnazca dönüştürmüştür.

BETONARMENİN KARŞIT ANLAMLARI

Betonarme teknolojisi modernleşme sürecinde hem toplumsal olarak inşa edilmiş hem de toplumsal oluşumlara uygun gelmiştir. Bir başka deyişle, betonarmenin modernleşme yönünde bilimsel ve ideolojik savunuları teknolojinin yaygınlaşma araçlarını üretmiş, öte yandan betonarme “bilimsel gelişme ve modern üretim yöntemlerinden” bağımsız gelişen bir inşa pratiği içinde yaygınlaşmıştır. Betonarmenin savaş sonrası inşası “modern” ve “modern olmayan” yapı üretimi nitelemelerinin arasında salınır. Betonarmenin yeni üretim biçimleri ve hızlı yayılımı, malzemenin meslek adamlarının ve halkın gözündeki tılsımlı modernleşme özelliklerinin kaybını getirir. Yapsatçılık ittifakında bulunan tüm aktörlerin gündelik kırkyamalarla kendilerinin inşa etmiş olduğu yapılı çevreyi eleştirecekleri bir kentsel doku ortaya çıkmış, yapılı çevredeki değişimin günah keçisi betonarme olmuştur.

Betonarmenin, Türkiye kentleşmesine sunduğu olanaklar ve zararlar, eşzamanlı olarak, toplumsal ve fiziksel dönüşümlerin yanında, eski zanaatların yapma biçimlerini ve toplumsal ilişkilerin eski / geleneksel biçimlerini büyük ölçüde ortadan kaldırmıştır. Betonarmenin sahip olduğu bu rol, teknolojiye karşı negatif bir bakış açısının oluşumunu beraberinde getirmiştir. Betonarme, kullanıldığı coğrafyalarda bu çokanlamlılığa yabancı değildir. Betonarmeye karşı direnç ve itirazlar, onun taşıdığı faydalar kadar modernitesinin bir parçasıdır. Betonarmeye duyulan nefret, moderniteyle birlikte gelen tüm değişimlere karşı duyulan rahatsızlığın bir işaretidir.(19) Türkiye’de betonarmenin sahip olduğu karşıt anlamlar, modernleşmeye özgü çatışmalarla ortaya çıkar. Yapılı çevredeki büyük dönüşümün ilk on yılında, ahşap konağın yerine geçen beton apartmanlar ve kentsel mekândaki değişimler, pozitif ve negatif anlamlarıyla sıklıkla günlük gazetelerde haber konusu olmaya başlamıştır. (Resim 3) Kentsel mekândaki büyük değişim, betonarmeyi kentlilerin zihninde birbirine karşıt anlamlarla donatmıştır. Betonarmeye biçilen büyük rol karşılığını vermiştir. Betonarmenin kabaca 30 yıl gibi bir sürede yapılı çevrede yarattığı başdöndürücü değişim, halkın içinde yaşadığı dünyayla bir çatışma alanı yaratmıştır. (Resim 4)

1950’lerden itibaren, günlük gazetelerde yapılı çevredeki değişim “betonlaşma” veya “beton yığınları” ifadeleriyle eleştirilmeye devam edilecektir. Betonarme yeniden üretimiyle, mesleki alanda da “kirlenir”. Seçkin / yönetici kadronun malzemesi olmaktan çıkan betonarme, orta sınıfın yapı teknolojisi olarak ayrıcalıklı konumunu eritir. Mimar ve mühendislerce, merkezî yönetimce ona verilen roller, bu tarihlerden itibaren büyülü söylem kılıfını kaybeder.

SONUÇ YERİNE: YAPILI ÇEVREYİ “YENİDEN YAZMAK” VE “YENİDEN OKUMAK”

Türkiye’nin 20. yüzyıl modernleşme sürecinde betonarmenin olağanüstü yayılımı ve inşa serüveni ve genel olarak yapı malzemelerine ilişkin toplum genelinde bugüne uzanan bakış açısı, geriye yeniden tartışılması gerekli konular bırakmıştır. Modernleşmede yerleşen anlayış kültürü, mesleki alanda ve toplum genelinde betonarmeye bakışı şekillendirmekte ve betonarme bugün hâlâ modernleşmecilerin gözlüğü ile değerlendirilmektedir. Türkiye’de, betonarmeyi “yazma” ve “okuma” etkinliklerini çerçeveleyen bu gözlük, modernlik ve modernleşme arasındaki farka uzanır.(20)

Betonarme Batıda kendi ekonomik ve toplumsal değişim sürecinde gelişirken, Türkiye’de bir siyasal / kültürel projenin parçası olmuştur. (Daha çok bir iradenin / geçmişe mesafe koyma istencinin teknolojisi, toplumsal harekete dayanmayan, devletin taleplerini izleyen kurumsal bir yapı teknolojisi) Betonarmenin hızlı yayılımı, geri kalmışlıktan kurtulma, Batıya yetişme ve kısa sürede modern olma arzusuna dayanan acelecilikle ilişkilidir. Batı-dışı coğrafyalarda betonarmenin hikâyesi, Batıdan daha yıkıcı ve radikaldir. Bu radikal değişim sürecini Batı yaşamamış, yapı teknolojisi alanında kendi geleneklerini bir modernleşme projesine dayalı olarak bu kadar kısa sürede terketmek zorunda kalmamıştır. Türkiye’de ise, yapı teknolojisi ve uygulama alanında modernleşmenin yolu gelenekselden kurtulmayla başlar, modernleşmek için geçmişten tamamen kopmak gerekir. Modernleşmenin anlayış kültürü, “varolan” malzemelerin uygulamaları üzerine araştırma ve geliştirme yapmak değil, onları kimi zaman ortadan kaldırmaya / yasaklamaya dayalıdır. Betonarme evrensel geçerliliği kabul görmüş bir mimari / toplumsal ihtiyaç olarak görülmüş, yapı teknolojilerinin bir birikime ve sürece dayalı olduğu düşünülmeden yaygınlaştırılmak istenmiştir. Bugün, yapılı çevrede, modernleşmecilerin öngöremedikleri boyutlarda bir betonarme inşası ortaya çıkmıştır. Betonarme toplumsallaşmış, imar yönetmeliklerinin, yapsatçının, gecekonducunun malzemesi olmuştur. Betonarmenin anonimleşmesi, modernleşmecilerin endişeli ve eleştirel bakışları altında devam etmektedir. 20. yüzyılın ilk yarısında betonarme için kurulan anlatı ve değerler sistemi, yüzyılın ikinci yarısında betonarme kullanımlarıyla özgünlüğünü yitirmiştir. Betonarme, toplum içine gömüldükçe değer kaybetmekte, anonimleştikçe yine dönüştürülmesi gereken bir şey olarak düşünülmektedir.

Öte yandan, betonarmeye negatif bakış sadece mesleki alanda değil toplum genelinde de ortaya çıkmıştır. Betonlaşma söylemi sadece yapılı çevredeki radikal değişimle ilişkili değil, Tanyeli’nin belirttiği gibi, Cumhuriyet kurucularının Türk toplumuna biçtikleri edilgen rol ile de ilişkilidir.(21) Topluma verilen pasif rol, toplum tarafından o kadar içselleştirilmiştir ki, betonlaşma söylemlerinde, sanki kendilerinden bağımsız olarak inşa edilen bir yerden bahsetmektedirler. Toplum bu kadar haşır neşir olduğu malzemeye hâlâ yabancı gibidir. Betonarmenin Türkiye’de izlenen yayılımı ve egemenliği düşünüldüğünde, teknolojinin yapısal olanaklarının az sayıdaki örnek dışında aranmıyor oluşunu anlamak güçleşir. Brezilya gibi, betonarmenin farklı ideolojileri ile karşılaştırıldığında, Türkiye’de betonarme inşası, yaratıcı etkinlikleri ve yeni arayışları barındırmayan bir kısırlığa sahiptir.

Modernliğe yetişme hırsı, yapı malzemelerini tanıma, onları deneme, geliştirme, kısacası modern bir tutum olarak aktif bir tavır alma olasılığını sıfırlar. Ne betonarme, ne de geleneksel malzeme ve teknikleri, sahip oldukları anlamlarından bağımsız bir deneyim ve deney aracı olamamışlardır. Malzemelere yüklenen ideolojik anlamlar, yapı teknolojilerine nesnellikle yaklaşabilmeyi olanaksızlaştırmıştır. Atıp almak, eskisini atıp yenisini transfer etmek üzerine kurulu bir anlayış kültüründe(22) betonarme bir sürecin ve piyasa dinamiklerinin ürünü olamamış, betonarme teknolojisinin olanakları yeteri kadar aranmamıştır. Betonarme teknolojisine, eğitim ve uygulama alanlarında, yüklenen anlamlarından / ideolojilerinden sıyırıp, makro yerine mikro alandan bakmak, toplum üzerinden yaklaşmak, hâlâ toplum ve teknoloji arasında tam kurulamamış ilişkinin oluşmasını sağlayabilir.

NOTLAR

** Bu makale, birinci yazarın, İTÜ FBE Mimari Tasarım Programı’nda Doç. Dr. İpek Akpınar ve Prof. Dr. Bülent Tanju yürütücülüğünde tamamlanan “Türkiye’de İkinci Dünya Savaşı Sonrası Betonarmenin İnşası” (2013) başlıklı doktora tezine dayanmaktadır.

1. Minnetoğlu, İbrahim, 1948, “Eski Konak Yeni Ev”, Mimarlık, Türk Yüksek Mimarlar Birliği Yayını, sayı:2, s.33.

2. Bu konuda bkz. Pinch, Trevor, Bijker, Wiebe E. ve Hughes, Thomas P., 1989,The Social Construction of Technological Systems, MIT Press, Cambridge.

3. Foucault, Michel, 1999, The Archaeology of Knowledge and the Discourse on Language, (Fransızca ilk basım: 1969, İngilizce ilk basım: 1972), Pantheon Books, New York. Latour, Bruno, 2005, Reassembling the Social: An Introduction to Actor-Network Theory, Oxford, New York.

4. Bu konuda bkz. Cengizkan, Ali, 2004, “Betonarmenin Söylemsel ve Tektonik Belirleyiciliği Güdümünde Türkiye’de Konut”, 2002 Konut Kurultayı, TMMOB, sayı:1, ss.333-342.

5. Bu konuda bkz. Cengizkan, Ali, 2004, “Ankara’da Erken Modernin Öncü Savaşçısı ‘Betonarme’, ‘Geleneksel’e Karşı”, Betonart, sayı:1, ss.65-69. Bozdoğan, Sibel, 2001, Modernizm ve Ulusun İnşası: Erken Cumhuriyet Türkiyesi’nde Mimari Kültür, Metis Yayınları, İstanbul.

6. TC Başbakanlık DİE, 1997, 1995 Bina İnşaatı İstatistikleri, Devlet İstatistik Enstitüsü, Ankara, ss.18-19. TC Başbakanlık DİE, 2005, 2003 Bina İnşaatı İstatistikleri, Devlet İstatistik Enstitüsü, Ankara, s.14.

7. Sey, Yıldız, 2003,Türkiye Çimento Tarihi, TÇMB ve CMIS Yayınları, İstanbul.

8. USGS, 2013, Mineral Comodity Summaries 2013, s.39. (Kaynak: http://minerals.usgs.gov, Erişim: 10.05.2013)

9. Bkz. bu konuda detaylı inceleme için Tekin, İlke, 2013, Türkiye’de İkinci Dünya Savaşı Sonrası Betonarmenin İnşası, İTÜ FBE, Yayımlanmamış Doktora Tezi, ss.131-156.

10. Cengizkan, 2004, s.342.

11. Sey, Yıldız, 1998, “Cumhuriyet Döneminde Konut”, 75 Yılda Değişen Kent ve Mimarlık, (ed.) Yıldız Sey, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları-Tarih Vakfı Ortak Yayını, İstanbul, s.285.

12. Betonarmenin söylemselliği, modernizm ve özellikle Le Corbusier ilkeleriyle mimari yazın ve eğitim alanında yayılır. Bkz. örneğin Gürel, Sedat, 1955, Konstrüksiyon ve Çok Katlı Mesken Blokları, 1947 Yeterlilik Çalışması, İTÜ Mimarlık Fakültesi Yayınları, İstanbul.

13. Tekeli, İlhan, 1996, "Türkiye’de Yaşamda ve Yazında Konut Sorununun Gelişimi", Konut Araştırmaları Dizisi 2, TC Başbakanlık TOKİ Başkanlığı, ODTÜ Basım İşliği, Ankara, s.63.

14. Bilgin, İhsan, 2004, "Türkiye’de Popüler Kültürün Harcı Olarak Beton", Betonart, sayı:1, ss.54-56.

15. Bu konuda bkz. Işık, Oğuz, 1995, "Yapsatçılığın Yazılmamış Tarihi: Türkiye’de Konut Kesiminde Küçük Üreticiliğin Varlık Koşulları ve Gelişimi Üzerine Gözlemler", Mimarlık, sayı:261, ss.42-45.

16. Bektaş, Cengiz, 1998, "Yapı Teknolojisinde Değişimlerin Mimariye Etkileri", 75 Yılda Değişen Kent ve Mimarlık, (ed.) Yıldız Sey, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları-Tarih Vakfı Ortak Yayını, İstanbul, ss.290-295.

17. Forty, Adrian, 2012, Concrete and Culture: A Material History, Reaktion Books, İngiltere, s.225.

18. Forty, 2012, s.225.

19. Forty, 2012, s.14.

20. Modernleşmenin anlayış kültürüne ilişkin bkz. Dellaloğlu, Besim, 2012, Ahmet Hamdi Tanpınar: Modernleşmenin Zihniyet Dünyası: Bir Tanpınar Fetişizmi, Kapı Yayınları, İstanbul.

21. Tanyeli, Uğur, 2005, "Sıvı Taş: Çağdaş Beton Mimarlığı’ Bir Amerikan Sergisinde Türkiye’yi Düşünmek", Betonart, sayı:5, ss.18-19.

22. Dellaloğlu, 2012, ss.154-165.

Bu icerik 8688 defa görüntülenmiştir.