319
EYLÜL-EKİM 2004
 
MİMARLIK'TAN

UIA 2005 İSTANBUL’A DOĞRU

MİMARLIK DÜNYASINDAN

DOSYA: Mesleğe İlişkin Son Dönemdeki Yasal Düzenlemeler Neler Öngörüyor?

  • PORRO
    Gürhan Tümer

    Prof.Dr., DEÜ Mimarlık Bölümü, Yayın Komitesi Üyesi



KÜNYE
KENTSEL MEKÂN

Küreselleşme Sürecinde Konut Alanlarının Oluşumu ve Kentsel Mekâna Etkileri: İZMİR-ÇİĞLİ ÖRNEĞİ

Yasemin Sayar

Yrd.Doç.Dr., DEÜ Mimarlık Bölümü

Dürrin Süer

Yrd.Doç.Dr., DEÜ Mimarlık Bölümü

Kent sosyolojisi, mimarlığın temel ilgi alanlarından birisi. Metropol yaşamında, kişinin içsel dünyasını yansıtabilme görevini üstlenmelerini özellikle beklediğimiz konutlar ise, giderek kabuk mekânlara dönüşüyor. Farklı sosyal grupların çoğunlukla planlı olmayan bir biçimde yan yana yaşadığı kentlerde, bu grupların biraraya geldiği mekânlar / arayüzler de parçalanmaya başlıyor. Yazıda, “varsıllığın dışavurumcu mekânları ile yoksulluğun gözden uzak tutulmaya çalışılan mekânları ve ikisi arasındaki çelişki”, kapsamlı bir anket çalışmasının çarpıcı sonuçlarıyla desteklenerek aktarılıyor.

Küreselleşme sürecinin, mekâna yönelik yansımaları incelendiğinde, mimarlık disiplinin tüm boyutlarıyla bu yeni dünya düzeninden etkilendiği görülmektedir. Her yere ait olma özelliği taşıyan tüketime endeksli büyük projeler -alışveriş ve iş merkezleri, konut alanları- aracılığıyla, coğrafi sınırlar küresel anlamda önemini yitirirken, yerel anlamda da mekânsal sınırların belirginleştiği, kentsel mekânın giderek bölündüğü, bu sürece eklemlenemeyen insanların dışlandığı bir durum söz konusudur. Günümüz kentleri toplumsal eşitsizliklerin en yoğun ve en çarpıcı biçimlerde yaşandığı mekânlardır. İster birbirinden ayrışmış olsun, ister yan yana sıralanmış olsunlar, varsıllığın dışavurumcu mekânları ile yoksulluğun gözden uzak tutulmaya çalışılan mekânları ve ikisi arasındaki çelişki tüm kapitalist kentlerin ortak bir özelliği olarak karşımıza çıkmaktadır.(1) Bu yazıda da karmaşık küreselleşme-yerelleşme süreçlerinin mimarlıkla oluşturduğu arakesit bölgelerinin oluşum dinamikleri, toplumsal ve mekânsal yapısı, İzmir-Çiğli konut alanları örneği özelinde irdelenecektir.

Türkiye’de Kentleşme Politikaları ve Konut Sunum Biçimleri

Ülkelerin yaşadıkları kentleşme deneyimleri, izledikleri ekonomik gelişme stratejileri ile siyasal rejim ve yönetimlerinin niteliklerine göre farklılıklar göstermekte, her dönem kendine özgü bir kent tipini yaratmaktadır. Türkiye’nin yerleşme sistemi de, dünyadaki ve Türkiye’deki değişmelere uyum sağlamak yönünde sürekli olarak kendisini yeniden yapılandırmaktadır. İkinci Dünya Savaşı sonrasında Türkiye’nin ekonomik politikalarında, nitelikleri farklı üç dönem gözlenmektedir. Savaş sonrasından 1980’lere kadar uzanan süreci kapsayan ilk iki dönemde konut üretim ve sunum biçimleri, “gecekondu”lar ile “yap-satçı” sunum mekanizmaları olmuştur. Üçüncü dönem olarak ele alınan 1980 sonrası ise Türkiye’nin politik ve ekonomik olarak dışa açıldığı bir dönemdir. Kentleşme sürecini belirleyen dinamikler hızla yön değiştirmiş, yeni konut sunum biçimleri ortaya çıkmıştır. Yap-sat tarzı küçük üreticiliğe dayanan konut sunum biçimi, hakim sunum tarzı olma özelliğini yitirmiş, yerini daha büyük ve düzenli kent parçalarının geliştirilmesini gerekli kılan toplu konut-kooperatifleşme biçimi almıştır.(2) Kooperatiflerin konut üretiminden aldıkları payın artması, kentlerin büyüme süreçleri üzerinde de önemli ölçüde etkili olmuştur. Çoğunlukla kent çevresindeki ucuz arsaların tercih edilmesiyle kentlerin desantralizasyon süreci hızlanmıştır. Türkiye’de bu dönemde özellikle metropol kentlerdeki konut stokuna bakıldığında üç ana grup görülmektedir. Bunlar:

• Bir uçta, kentin çeperinde eskisinden farklı yöntemlerle ve ilişkilerle varlığını sürdürmeye çalışan kent yoksullarının;

• Arada bir yerlerde, kooperatifler veya yap-sat mekanizması yoluyla kentteki rant paylaşımına katılan ve kent çeperindeki geniş arazileri kullanan orta sınıfların;

• Diğer uçta ise, kentin en prestijli alanlarında veya çeperinde orman, deniz ya da göl benzeri doğal güzelliklere yakınlıkları ile öne çıkan arazilerde konumlanan, özel güvenlik sistemleri ile korunan üst / üst-orta sınıfların yaşam alanlarıdır.

Bu gruplardan, kent yoksullarının yaşam alanı olarak gecekondunun değişen niteliği, dönemin çarpıcı özelliklerindendir. Kent çeperlerindeki imar değişikliği, merkeze daha uzak konumlarda yüksek ve orta gelirli grupların konut alt kentleri oluşturmasını sağlamıştır. Arada kalan gecekondu alanlarında ise çok katlılaşma / apartmanlaşma gelişmiştir. Gecekonduların, kentin üst gelirlilerinin bulunduğu konut eksenlerine yakın kısımlarında tasfiyesi, onun yerini yüksek gelirlilere dönük konutların alması ile yeni projeler geliştirilmeye başlamıştır. Bu gelişme aynı zamanda gecekonduların da kendi zenginini ve fakirini de yarattığı bir sürece işaret etmektedir.

80 sonrası dönemin diğer bir çarpıcı özelliği, yüksek ücretli profesyonel bir kitlenin ortaya çıkmış olmasıdır. Üst-orta sınıf olarak tariflenen bu sınıf, içe kapanma veya kopma olarak adlandırabileceğimiz, eskisine göre daha yalıtılmış mekânlarda, sadece kendileri gibi olanlarla bir arada olma / yaşama eğilimindedir. 1980’lerin ikinci yarısından itibaren, giderek artan bir hızla, üst, üst-orta sınıflar kentleri terk etmeye, kendi özel alanlarını kurmaya başlamışlardır. Bunun üç temel biçimde geliştiği görülmektedir. İlk tipte, kent içinde kalmış boş arazi parçaları geliştirilerek ya da ayrıcalıklı konuma sahip araziler eski kullanımları tasfiye edilerek konut kullanımına açılmaktadır. Ancak, kentin prestijli alanlarında uygun arazi parçalarının kısıtlı olması nedeniyle esas gelişmenin kent dışında gerçekleştiği görülmektedir. İkinci mekânsal seçenek, genelde özel sektör temelli üst gelir gruplarını hedef alan, bahçeler içinde büyük konutların yanısıra, çok çeşitli servisler sunan konut gruplarından oluşan yeni banliyöleşme sistemidir. Üçüncü mekânsal seçenek ise, kentlerin manzaralı çeperlerinde, büyük inşaat firmalarının gecekondu alanlarını kapatarak inşa ettikleri, yüksek katlı gösterişli sitelerdir. Bu türün en belirgin örnekleri, Emlak Bankası’nın ve MESA’nın, özellikle üç büyük kentte gerçekleştirdikleri uygulamalardır. Kent merkezinden ayrılmak istemeyen, üst ve üst-orta gelirli memurlar, işadamları, yüksek dereceli emekliler, bu yeni siteleri, homojen ve üst düzey sosyal çevreleri, sunduğu hizmetleri, güvence ve prestiji nedenleri ile tercih etmektedirler.(3) Bu yeni yaşam alanları kendi iç kurgusu-yaşam standardı ile başka bir yaşamı, küresel olanı sunarken, yarattığı potansiyel ile mevcut çevre değerleri üzerinde de dönüştürücü bir rol üstlenmiştir.

Gecekondu, lüks konut siteleri ve bu sitelerin etkilemesi sonucunda oluşan, gecekondunun organik mekânsal yapısının yerini parselasyon sistemlerinin aldığı yap-sat / rant mimarisi ile bu üç olgunun çakıştığı İzmir-Çiğli bölgesi, bu bağlamda iyi bir örneklem alanı oluşturmaktadır. Bu yazıda da, evrensel ve yerel arasındaki kutuplaşmanın çeşitli boyutlarının nasıl iç içe geçtiği ve birbirlerini nasıl etkilediğine, yukarıda belirtilen alanda, kent mekânı ve mimarlık ürünleri özelinde bakmak amaçlanmaktadır. Bu doğrultuda, çalışmada:

• Yukarıda betimlenen bu üç farklı yaşam alanının sosyal ve mekânsal yapısı -kullanıcı profili, yerleşim özellikleri, üretim yöntemleri, estetik değerleri açısından- gözlemlenerek durum tespiti yapılmış;

• Küreselleşmenin bir ürünü olarak lüks konut sitelerinin yerel olanı nasıl dönüştürdüğü, mekânı bölme, ayırma ve dışlama süreçleri bağlamında değerlendirilerek, bu yaşam alanları arasındaki mekânsal farklılıklar karşılaştırmalı olarak sunulmuştur.

İzmir’de Konut Sunum Biçimleri

Çalışma alanının içinde yer aldığı İzmir kenti, 19. yüzyıl ve 20. yüzyılın ilk yarısında Osmanlı İmparatorluğu’nun ve Türkiye Cumhuriyeti’nin Batıya eklemlendiği önemli bir liman kenti profili çizmiştir. Ancak, özellikle 80’li yıllardan itibaren, Türkiye’nin uluslararası bütünleşmeye dayalı yeni ekonomik yapısında etkin olarak yer alamayan kent, küreselleşmenin etkilerini, İstanbul ve diğer metropol kentler kadar keskin yaşamamakla birlikte, kendi özgün yapısı içinde yeniden kurarak / üreterek yansıtmıştır. Küresel ile yerel arasında konumlandırabileceğimiz bu yapıda, lüks konut stoku üretimi ve sunumu da benzer özellikler göstermektedir. İzmir’deki lüks konut stoku dağılımı, Urla, Bornova, Çiğli akslarında gelişmiştir. Genellikle özel sektör temelli üst gelir grubu, Güzelbahçe, Urla gibi kent dışında veya Bornova gibi kent çeperinde villa tipi kapalı lüks konut sitelerini tercih ederken, “kentli” yaşam biçimini talep eden üst-orta gelir grubunun ise, özellikle Çiğli-Bostanlı’da Emlak Bankası’nın sunduğu villa, çok katlı bloklar gibi farklı konut modellerini içeren “site”leri seçtiği görülmektedir. Bu yazıda da İzmir’in prestijli yaşam alanlarından biri olarak kabul edilen Çiğli-Mavişehir Konut Sitesi, üreticisinin kurumsal yapısı, İzmir kentine özgü oluşumu ve seçilen çalışma alanının gelişiminde dönüştürücü rol oynaması nedenleriyle araştırmanın odak noktasını oluşturmuştur.

Emlak Bankası Çiğli-Mavişehir Toplu Konutları

Emlak Bankası’nın İzmir’deki toplu konut uygulamaları Karşıyaka-Bostanlı’da yoğunluk kazanmaktadır. 1969 yılında başlayan alandaki yapılaşma çalışmaları 9 etap halinde günümüze kadar devam etmiştir. Bankanın, toplumun değişen ihtiyaçlarının ve beklentilerinin karşılanması doğrultusunda konut yapım politikasındaki değişiklikleri –sosyal konut üretiminden farklı gelir gruplarına hizmet eden “ticari konut” üretimine geçişi- 1986 yılında başlayan 6. etap Atakent uygulamasından itibaren görmek mümkündür. 1989 yılında tamamlanan bu konutların ardından, Emlak Bankası üretim politikasındaki değişiklikleri tam anlamı ile yansıtan, fonksiyonel ve mekânsal çeşitlilik açısından daha zengin olan yeni bir konut alanının -“Mavişehir Konutları”nın- üretimine başlamıştır.

1992 yılında başlayan ve yapımı günümüze dek devam eden, Çiğli-Mavişehir konutlarının yer aldığı 270 hektar büyüklüğündeki yerleşim alanı doğuda Atakent toplu konutları; batıda eski Gediz nehri yatağı; kuzeydoğuda Şemikler’de İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından geliştirilmiş Gecekondu Islah İmar Planı kapsamındaki gecekondu alanı; kuzey-kuzeybatıda ise İzmir-Manisa-Ankara demiryolu triyaj alanları ile çevrelenmekte; güneyde İzmir körfezi iç kesimine kıyı oluşturmaktadır. Çalışma alanında banka tarafından üretilen bu konutlar İzmir Körfezi’nin kuzeybatısına doğru yayılarak, Bostanlı’nın Çiğli ile birleşmesini sağlamıştır. Yerleşim çok katlı bloklar ile bu bloklar arasında ve deniz kenarında yer alan bahçeli tripleks villalardan oluşmaktadır. Site alanı içerisinde Karşıyaka için bir alt merkez olma özelliği taşıyabilecek alışveriş merkezi -EGSPark- ile spor merkezi –Sports International- yer almaktadır.

Yerleşim ve Mimari Özellikleri

Yerleşim alanının üretim sürecindeki etaplamaya bağlı olarak, konutların tipleşmesinde ve konumlanmasında farklı özellikler yansıtan üç bölgeden oluştuğu gözlenmektedir.

1. bölgede yer alan, ağır kütle etkili dikdörtgen prizma şeklindeki sosyal konut örneklerini anımsatan bloklar denize dik olarak yerleştirilmiştir. Yerleşme alanının geneline bakıldığında planlamanın bu şekilde yapılması, tüm dairelerin deniz manzarasını görebilmesini ve denizden gelen esintinin kesilmeden devam etmesini sağlamıştır. Ancak bloklar arasında bırakılan yeşil alanlar yeterli boşluk etkisi verememektedir. Yerleşim planındaki diğer bir olumsuz özellik ise, dubleks villaların çok katlı blokların arasında konumlandırılmasıdır. Bu durum villaların yüksek blokların arasında ezildiği hissini uyandırmakta, görsel olarak mahremiyetlerini zedelemektedir. (Resim 1, 2)

2. bölgede bahçeli dubleks villalar yerine, çok katlı bloklarda dubleks daireler planlanmıştır. 1. bölgeden farklı olarak blok tasarımlarında kütle etkisi çok daha hareketlidir. Cephelere çıkma ve çekmelerle dinamizm kazandırılmıştır. (Resim 3)

3. bölge konutları ise, deniz kıyısında konumlanan, büyüklükleri, tasarım yaklaşımları ve hitap ettikleri kullanıcı kesimi ile diğerlerinden farklılaşan, birbirine paralel olarak konumlandırılmış, tripleks bahçeli sıra ev tipinde villalardan oluşmaktadır. (Resim 4)

Yerleşim alanının planlanmasında farklı aile modellerinin taleplerini karşılayabilmek amacıyla, 57 ile 413 m2 arasında değişen farklı plan tiplerinde konutlar yapılmıştır. Böylelikle aynı yerleşim alanında yaşlı, öğrenci, bekar veya çok çocuklu ailelerin bir arada yaşayabilmesi hedeflenmiştir.

Üretim Biçimi

Üretim biçimi olarak kısmen endüstrileşmiş yapım yöntemlerinden biri olan, çok sayıda ve hızlı üretimin talep edildiği toplu konut çevrelerinde tercih edilen, tünel kalıp yöntemi kullanılmıştır. Tünel kalıp yöntemi ile yapım süreci geleneksel yöntemlere göre çok daha kısa olup, bu yöntemle iş gücü ve paranın uzun süre bağlı kalmaması, dolayısıyla yatırımın çabuk amortismanı sağlanır. Ancak, tünel kalıp yöntemi mimari kurguya kısıtlamalar getirebilmektedir. Bu yöntem ile üretimde standardizasyon ve tipleşme tasarımın temel ilkelerindendir. Cephe düzeninde ve mekân boyutlarında tip tekrarı görülür. Seri üretimin ve dolayısıyla tekrarın getirdiği monotonluk etkisi çoğu kez bu yaklaşımla üretilen çevrelerin rahatsız edici özelliklerinden biridir.

Kullanıcı Profili

Çalışmanın bu aşamasında, Mavişehir yerleşmesinin kullanıcı profilini ve yakın çevresi ile olan ilişkilerini saptamak amacıyla, 2003 yılında sınırlı bir anket çalışması yapılmıştır. Bu çalışmanın sonucunda, Mavişehir yerleşimi hane halklarının %53’nün Ege Bölgesi ve İzmir, %25’inin ise İç Anadolu Bölgesi doğumlu olduğu görülmüştür ve %79’u bu yerleşmedeki konutlarının sahibidir. İki ve tek çocuklu aileler yerleşme nüfusunun çoğunluğunu oluşturmaktadır. Kadınların %52’si erkeklerin ise %72’si üniversite mezunudur. İş alanı olarak serbest meslek sahipleri ve yüksek düzey şirket yöneticileri ön plandadır. Eğitim düzeyi ve yapılan işler, Mavişehir yerleşmesi nüfusunun gelir düzeyi yüksek, prestijli alanlarda çalışan bir kesimi temsil ettiğini göstermektedir. Bu kullanıcılar planlanarak gelişen bir yerleşme alanında yaşayacaklarının ve farklı bir sosyal yaşama dahil olacaklarının bilinci ile Emlak Bankası Mavişehir Konutları’nı tercih etmişlerdir.

Mavişehir Konutları’nın Yakın Çevresi ile İlişkilerinin Sosyal ve Mekânsal Bağlamda Değerlendirilmesi

Çiğli-Mavişehir konutları, Emlak Bankası’nın daha önceki uygulamaları ile başlayan kentsel mekândaki dönüşüm sürecine sosyal ve mekânsal ayrımın belirginleştiği bir yön kazandırmıştır. Gözlemlenen bu ayrımı nesnel bir biçimde ortaya koymak amacıyla yapılan çalışmada anket yöntemi seçilmiştir. Gecekondular, yap-satçı mekanizmanın ürünü olan apartmanlar ve Mavişehir konutlarını kapsayan bir alanda anket çalışması gerçekleştirilmiştir. Çalışmanın bu bölümünde, Mavişehir konutları odağa alınarak üç farklı alanının birbirlerini sosyal ve mekânsal anlamda nasıl algıladıkları değerlendirilmiştir.

1. Değerlendirme Bölgesi: Mavişehir Konutları (Resim 5, 6, 7, 8, 9)

Mavişehir Konutları örneklem nüfusunun, “Yerleşmek için neden bu siteyi tercih ettikleri” sorusuna, %32’si “Kente yakın ama kentin sorunlarından uzak olması”, %26’sı “Güvenli bir ortam olması”, %18’i “Yaşam tarzlarına uygun olması”, %12’si “Planlama ve mimari anlayışını beğenmesi”, %12’si “Prestijli bir yerleşim olması”, nedeniyle tercih ettikleri yanıtlarını vermişlerdir. Tümü daha önce şehir içi apartman dairesinde ikamet etmiş olan örneklem nüfus, 80 sonrası kentin iç kesimlerinde yeniden yapılanmalarla yoğunlukların artması, güvenlik sorunlarının ortaya çıkması, trafik baskısının yükselmesi gibi, çevre koşullarının giderek bozulması nedenleri ile yeni yaşam alanı olarak bu siteyi seçmişlerdir. Ankete yanıt verenlerin %75’i sitenin fiziksel planlamasını ve estetik anlayışını beğendiklerini belirtmişlerdir. %25’i ise, yoğun yapılaşma, olumsuz siluet etkisi, oryantasyon zorlukları, blokların manzara yönelimi, sitenin denizle bağlantısının kopuk olması, kıyı kullanımının sağlanamaması, monoton çevre düzeni nedenleri ile sitenin fiziksel planlamasından hoşnut olmadıklarını ifade etmişlerdir. Bostanlı’da bataklık zeminin ıslah edilmesi ile kazanılan bu arazide topografik öğelerin kısıtlılığı ve çok çeşitli ağaçlandırmaya imkân vermemesi, yerleşim alanının peyzaj özelliklerini zayıflatmıştır. Rant amacı ile imar planının sağladığı yoğunlukların tümünün kullanılması ile estetik değerlerden uzak -beton yığını- perspektifler kazanılmıştır.

Ankete yanıt verenler arasında sitenin mimari anlayışını “Doğu Bloğu sosyal konutlarına” benzeten ifadeler yer almıştır. Yapım yönteminden ve tek tip tasarım anlayışından kaynaklanan bu monotonluk sorunu, site içinde yer alan gerek apartman bloklarında gerekse lüks villalarda hissedilmektedir. Lüks villa olarak adlandırılan ve değerleri günümüz koşullarında 1 trilyon Türk Lirasına kadar ulaşan bu yapı tipi de, aynı tasarım mantığı ve üretim yöntemi ile elde edilmiştir. Villa olmanın kriterlerini taşımayan bu konutlar, bir sosyal konut modeli olan sıra ev tipolojisinin özelliklerini yansıtmakta ve ekonomik değeri, mekânsal / estetik / kullanım değeri ile çelişmektedir. Nitekim, üç bölgede de sunulan konutların inşai ve mekânsal kalitesini ölçmek amacıyla sorulan soruyu kullanıcıların %51’i çoğunlukla banyo ve mutfak mekânlarında tadilat yaptıkları yönünde yanıtlamışlardır.

Yukarıda da değinilen, planlama ve mimari kararlardan kaynaklanan fiziksel ortamın etkileri sosyal ilişkilere de yansımaktadır. Bu bağlamda komşuluk ilişkilerini değerlendirmeye yönelik soruda örneklem nüfusun %66’sı ilişkilerini seyrek ve kopuk olarak tanımlamıştır. Yaklaşık 160 konuttan oluşan blok içinde toplumsal ve kültürel ilişkiler gelişememekte, yerleşim alanında yaşayanlar arasında komşuluk ilişkileri daha çok aşinalık ile sınırlı kalmaktadır.

Sitenin en önemli sorunları arasında, örneklem nüfusun %32’si otopark, %20’si deprem, %18’i can ve mal güvenliğini belirtmişlerdir. Daha önce yaşadıkları çevrenin fiziksel koşullarından duydukları hoşnutsuzluk nedeniyle bu yerleşmeyi seçmelerine rağmen benzer sorunları hissetmeleri dikkat çekicidir. Özellikle, can ve mal güvenliğinin sorun olarak ortaya konmasında sitenin çeperinde yer alan gecekondu alanı yatmaktadır.

Yerleşme alanının kuzeydoğu sınırını oluşturan gecekondular sosyal statüsü açısından oldukça farklı bir görüntü vermektedir. Vasıfsız ve kontrolsüz yapılaşmanın önüne geçilmesi amacı ile Büyükşehir ve Karşıyaka Belediyeleri demiryoluna kadar bu kesimin gecekondulardan temizlenmesini hedeflemektedir. Yerleşim alanını Anadolu Caddesi’ne bağlayan Cahar Dudayev Bulvarı gecekondu alanının içinden geçmektedir.

Mavişehir Konutları örneklem nüfusunun yakın çevrelerindeki gecekondular hakkındaki değerlendirmeleri de dikkat çekicidir. Görsel açıdan görüntü kirliliği yarattıklarını, kalitesiz yakıt kullanımı nedeniyle çevre kirliliğine sebep olduklarını düşünmektedirler. Ancak, en çok değinilen nokta, iki farklı sosyal sınıfın birlikteliğinin yarattığı “güvensizlik” ve “düşmanlık” duygularıdır. Cahar Dudayev Bulvarı bu iki yerleşme arasında “ayırıcı” olmakla birlikte, bu ayrımın duvar veya benzeri yapısal bir elemanla oluşturulmaması, Mavişehir sakinleri tarafından tedirginlikle karşılanmaktadır.

2. Değerlendirme Bölgesi: İstasyonaltı Mahallesi Gecekonduları (Resim 10, 11, 12, 13)

Gecekondu bölgesinde yapılan anket değerlendirmesi sonucunda örneklem nüfusun %73’ünün ilkokul mezunu, %9’nun ise okuryazar olduğu tespit edilmiştir. Dolayısıyla, Mavişehir konut bölgesinin sosyo-kültürel ve ekonomik yapısından oldukça farklı bir kullanıcı profili söz konusudur. Kendilerini ve yaşadıkları çevreyi değerlendirmek amacıyla yöneltilen sorulara verilen yanıtlar oldukça şaşırtıcıdır. Çevrelerine ilişkin önemli sorunları; belediye hizmetlerinin yetersizliği / altyapı eksiklikleri, temizlik / çöplerin toplanmaması / aşırı sineklenme, ulaşım zorluğu, park alanlarının eksikliği, alanın içinden geçen yüksek gerilim hattının yarattığı can güvenliği sorunu olarak belirtmelerine rağmen, örneklem nüfusun %90’ı çevreden hoşnut olup olmadıkları sorusuna “evet” yanıtını vermişlerdir. En belirgin memnuniyet kriteri olarak da komşuluk ilişkilerinin sıkılığı belirtilmiştir.

Örneklem nüfusun, “Mavişehir hakkında ne düşünüyorsunuz?” sorusuna verdiği yanıtlar dikkat çekici olmuştur. Önemli bir bölümü “Oraya hiç gitmedim” yanıtını verirken, nüfusun tamamına yakını da komşuluk ilişkilerinin zayıflığı nedeniyle “Orada yaşamak istemediğini” vurgulamıştır. Genel olarak, Mavişehir konut sitesinin “düzenli ve güzel” göründüğünü, ancak “manzara ve güneşi kestiği”ni, bu alanın yeşil alan, “aile çay bahçeleri” olarak düzenlenmesinin daha olumlu olacağını belirtmişlerdir. Anket sonucunda %80’ninin Mavişehir’in olanaklarından yararlanmadıkları görülmüştür. Bunun nedeni olarak da “Bize çok uzak” yanıtı verilmiştir. Bu ifadenin altında yatan mesafe ölçütü, fiziksel olmaktan ziyade sosyo- kültüreldir. Aynı grup, “Yakın çevrelerindeki apartman blokları hakkında ne düşündükleri” sorusunu ise ekonomik bağlamda değerlendirmişler ve bu yeni yapılaşmanın bölgeye rant sağladığını, ayrıca belediye hizmetlerinin artması yönünde de olumlu olduğu şeklinde yanıtlamışlardır.

3. Değerlendirme Bölgesi: Yalı Mahallesi Apartman Blokları (Resim 14, 15, 16)

Mavişehir ve Atakent konutlarının kuzeydoğuda sınırını çizen Cahar Dudayev Bulvarı üzerinde yer alan gecekondu bölgesinden evrimleşmiş bu bölgede, yap-satçı konut sunum mekanizmasının son dönem lüks konut örnekleri yer almaktadır. Konutların kullanıcılarının bir bölümü eski gecekonduların sakinleri, diğer bölümü ise müteahhitlerden satın alan orta sınıfa dahil kullanıcılardır. Kültürel olarak bir çeşitlenme söz konusudur. Adeta yukarıda betimlenen iki bölge arasında “geçiş” bölgesi oluşturmaktadır. Bu bölgede yapılan anket değerlendirmesi sonuçları da bu durumu desteklemektedir. Örneklem nüfusun %37’si üniversite, %37’sinin lise mezunu, %26’sının da okur yazar oldukları saptanmıştır. Bu kültürel çeşitlenme yapı estetiğine de yansımaktadır. Erkaslan’ın (4) da belirttiği gibi, kötü mermer işçiliği, onlara eşlik eden ferforje parmaklıklar ve genellikle kilim desenli cephe seramikleri bu yapıların cephe estetiğini belirleyen elemanlardır.

Bu bölgedeki örneklem nüfusu, “Mavişehir hakkında ne düşünüyorsunuz?” sorusuna, “Ayrı bir kent orası”, “Yaşam tarzı çok farklı” yanıtlarını vererek kendileri ile olan sosyo-kültürel yapı farkını vurgulamışlardır. Ancak, %95’i Mavişehir Konutları’nın, kültürel ve rekreatif olanaklarından faydalandıklarını belirtmişlerdir. Gecekondu bölgesi için ise Mavişehir sakinleri ile aynı düşünceleri paylaştıkları, özellikle güvenlik açısından bu bölgeyi tehdit edici bir unsur olarak gördükleri saptanmıştır.

Sonuç

Çalışma alanının, Türkiye’de 80 sonrasında kentleşme deneyimini belirleyen dinamiklerin yön değiştirmesi ve kentlerin kısaca farklılaşma / çeşitlenme olarak adlandırılabilecek bir süreç içine girmesi ile gündeme gelen yeni konut sunum biçimlerinin kent mekânı üzerindeki etkilerini genel olarak yansıttığı söylenebilir.

• Mavişehir konut sitesinin sunumu, bataklık arazinin ıslahı sonucu elde edilen bu bölgenin prestij kazanmasını sağlamıştır. Çeperinde yer alan eski gecekondu bölgesinin dönüşerek lüks apartman bloklarının inşa edildiği bir ara bölgenin oluşmasına neden olmuştur. Arazi değerinin artması spekülatörler ve müteahhitlerin büyük kar elde etmelerini sağlamıştır.

• Aynı kent mekânını paylaşan bu üç oluşumun yaşam kaliteleri arasındaki derin farklar olumsuz davranışsal etkileri ortaya çıkarmakta, “can ve mal güvenliği” bölgenin temel problemi olarak gösterilmektedir.

• Bölgede var olan üç farklı oluşumun fiziksel birliktelikleri sosyal bir “paylaşım” için neden oluşturamamaktadır. Aksine kentsel dokudaki bu parçalanma sosyal mesafelerin artışına, sosyal ilişkilerin zayıflamasına yol açmaktadır. Toplumu birarada tutan ortak mekân paylaşma özelliği yok olmaktadır.

Sonuç olarak, çalışmanın odağını oluşturan İzmir-Çiğli örneğinde de görüldüğü gibi, küreselleşme sürecinin kent mekânı üzerinde insanları biraraya getiren birleştirici etkisi kadar sınıflar arası eşitsizliklerin nedenini oluşturan bölücü etkisi de ön plana çıkmaktadır.

NOTLAR

1. Şengül, T. 2001.

2. Güvenç, M. ve O. Işık, 1999.

3. Şenyapılı, T. 2003.

4. Erdoğdu Erkaslan, Ö. 2001.

KAYNAKLAR

* Bilgin, İ. 2002, “Türkiye’de Toplu Konut Üretimi ve Mimarlık”, www.arkitera.com/forum

(22 Ekim 2002)

* Erdoğdu Erkaslan, Ö. 2001, “Türkiye’de Kitsch Mimarlık-Kökenleri ve Farklı Görünümleri Üzerine”, Arredamento Mimarlık, sayı:100+40, ss.124-127.

* Güvenç, M. ve O. Işık, 1999, Emlak Bankası 1926-1998, Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı Yayınları, İstanbul.

* Işık, O. 1996, “Denizli ve İstanbul Dersleri”, Birikim, sayı:86-87, ss.42-47.

* Işık, I. ve M. Pınarcıoğlu, 2001, Nöbetleşe Yoksulluk, İletişim Yayınları, İstanbul

* Özbek Sönmez, İ. 2000, “Yapısal Dönüşümler Sürecinde Toplumsal Dışlanmışlıkların Oluşumu - İzmir Tarihi Kent Merkezi Geçiş Alanı Örneği”, DEÜ Fen Bilimler Enstitüsü, doktora tezi, İzmir.

* Özçelik, A. 1998, İzmir’deki Toplu Konutların Türkiye Emlak Bankası Uygulamalarında İrdelenmesi, DEÜ Fen Bilimler Enstitüsü, yüksek lisans tezi, İzmir.

* Şengül, T. 2001, “Sosyal Adalet Kent Mekânı ve Küreselleşme”, Kentsel Adalet ve Siyaset, Dünya Yerel Yönetim ve Demokrasi Akademisi, İstanbul, ss.189-208.

* Şenyapılı, T. 2003, “Kaçış Adaları”, Arredamento Mimarlık, sayı:100+60, ss.57-61.

* Tekeli, İ. 1996, Habitat II Konferansı Yazıları, TC Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı, Ankara.

* Tekeli, İ. 1998, “Türkiye’de Cumhuriyet Döneminde Kentsel Gelişme ve Kent Planlaması”, 75 Yılda Değişen Kent ve Mimarlık, Türkiye İş Bankası ve Tarih Vakfı ortak yayını, İstanbul, ss.1-24.

Bu icerik 10235 defa görüntülenmiştir.