373
EYLÜL-EKİM 2013
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

  • ‘Gezi’nen Toplum, Direnen Mekân
    Deniz Özkut, Doç. Dr., Bahçeşehir Üniversitesi, Mimarlık Bölümü
    Göksun Akyürek Altürk, Yrd. Doç. Dr., Bahçeşehir Üniversitesi, Mimarlık Bölümü

YAYINLAR



KÜNYE
DOSYA: OLİMPİYATLAR VE İSTANBUL

Hangi ‘Olimpiyat’?

Sena Özfiliz, Y. Mimar, UIA Sports & Leisure Programı Üyesi

2020 yılında düzenlemeye istekli olduğumuz Olimpik ve Paralimpik Oyunları’na İstanbul halkının desteğinin Temmuz ayı sonu itibariyle % 94’e ulaştığı, karar verici organ olan Uluslararası Olimpiyat Komitesi’ne (IOC) ve kamuoyuna ilan edildi.(1) Beşinci kez başvurduğumuz ve üçüncü kez adaylık sürecinden geçtiğimiz, adeta milli mesele haline gelen olimpiyatlara verilen desteğin büyüklüğü, diğer iki aday olan Tokyo ve Madrid karşısında İstanbul’un elini kuvvetlendiriyor. Halkın spora daha fazla katılımını sağlayacak yeni spor tesisleri, turizm gelirlerinde artış ve ekonomik hareketlilik, istihdam artışı ve kentin yenilenen imajının dünyaya yeniden duyurulması gibi artıları vitrine yansıtılan olimpiyatların iç yüzünü ve İstanbul’un nasıl bir olimpiyat önerdiğini incelemekte yarar var.

İSTANBUL NASIL BİR OLİMPİYAT VAAD EDİYOR?

İstanbul’un nasıl bir olimpiyat vaad ettiğini anlamaya çalışırken, IOC’ye sunulan ve olimpiyatların alınması durumunda önümüzdeki yedi yılın yol haritası anlamına gelen adaylık dosyasında(2) IOC’ye getirilen öneri ve taahhütlerin yanı sıra bunları yorumlamaya ışık tutacak güncel uygulamaları da temel almak durumundayız. 1992’de 3796 sayılı Olimpiyat Kanunu’nun çıkarılmasını takiben 2000 Olimpiyatları’na adaylıkla başlayan süreçte beşinci kez başvurusunu yapan ve üçüncü kez aday şehir statüsünde yarışan İstanbul’un, önceki adaylıklarına göre bu kez dersini daha iyi çalıştığını söylemek mümkün. Uluslararası uzmanların öncülüğünde IOC’nin belirlemiş olduğu 14 başlık üzerinden hazırlanmış olan Adaylık Dosyası’nın önemli başlıklarına bir göz atalım.

Vizyon, Konsept

İstanbul adaylık konseptini, kentin coğrafi ve kültürel özelliklerini vurgulamak üzerine kurguluyor. Bu kapsamda, olimpiyat yerleşkelerini iki kıtada konumlandırarak, kentin oyunların arka planı olarak kullanılması hedefleniyor. İstanbul 2020 adaylık vizyonunda ise, olimpiyatların kentin dönüşümü ve modernizasyonu, yeni nesillerin spora daha aktif katılımı ve kültürel çeşitliliği artırıcı bir fırsat olarak görüldüğü belirtiliyor. Türkiye, olimpiyatları kendi topraklarında gerçekleştiren ilk Müslüman (laik) ülke olma iddiasını da vizyonunda ön plana çıkarıyor.

Tesis Planlaması

Önceki adaylık dosyalarında daha alçakgönüllü bir yerleşim planı öngören İstanbul, 2020 adaylık dosyasında daha iddialı bir yaklaşım sergiliyor. Sportif tesis ve altyapı yatırımları için toplamda 19,2 milyar ABD Dolarlık bir bütçe ayrılırken, Ulusal Spor Planı dahilinde de spor katılım ve gelişim programlarına yılda 500 milyon Dolar düzeyinde bir kaynak sağlanacağı taahhüt ediliyor. Geçmiş adaylıklardan farklı olarak İstanbul bu kez özel sektörün de desteğini alıyor. Olimpiyatların gerçekleştirileceği tesislerin tamamına yakını, dört bölgede (Olimpik Kent, sahil, Boğaziçi ve orman) oluşturulmuş toplam yedi kümede yer alıyor. Futbol turnuvasının gerçekleşeceği diğer şehirler olan Ankara, Bursa ve Antalya haricinde, olimpik ve paralimpik spor tesislerinin tamamı İstanbul metropoliten alanı içinde konumlanıyor.

  • Olimpik Şehir Bölgesi: İstanbul 37 olimpik ve paralimpik tesisinden 11’ini uzun vadeli planlarda “şehrin hızlı büyüyen batıya doğru genişleme koridorunda yeni bir coğrafi merkez oluşturma” ve “spor ve eğlence tesisleri, konutlar, ticari ve kurumsal yapılar da dahil olmak üzere bölgede ihtiyaç duyulan altyapıyı bölgeye kazandırma ve çevre ıslah çalışmaları sayesinde yeni park alanları ve yeşil alanlarının yaratılması”(3) hedefiyle yenilenecek mevcut Olimpiyat Stadyumu çevresinde konumlandırıyor. Atletlerin büyük bölümünün konaklayacağı Olimpik ve Paralimpik Köy, Medya Köyü ile Uluslararası Yayın Merkezi (UYM), Ana Basın Merkezi (ABM) de Olimpik Şehir Kümesi içerisinde yer alıyor. Olimpik Şehir Bölgesini oluşturan diğer küme ise, 3 kalıcı tesisin planlandığı Esenler Kümesi.

  • Sahil Bölgesi: Yedikule Surları bölgesinde 3 spor tesisini kapsayacak olan Tarihî Yarımada Kümesi ve yine 3 spor tesisinin yer alacağı Ataköy Kümesi’nden meydana geliyor. Tarihî Yarımada Kümesi kapsamında, mevcut Abdi İpekçi Spor Salonu’na ek olarak 2 geçici spor tesisi ve bunlarıdesteklemek üzere bir restorasyon programına paralel olarak, şehir surlarının parçası olan Altın Kapı çevresinde yaklaşık 100 hektarlık bir park alanı oluşturulacağı taahhüt ediliyor.(4) Taahhüt edilen park alanlarının oluşturulmasına, geçtiğimiz ay uzun bir geçmişe sahip Yedikule Bostanları’nın kaldırılmasıyla başlanmış bulunuyor.

  • Boğaziçi Bölgesi: Liman Kümesi’nde mevcut ve planlanan 5 yeni spor tesisinin yanı sıra, Haydarpaşa Liman Alanı’nda, Tarihî Yarımada’ya bakan perspektifiyle, kenti olimpiyatların arka planı olarak kullanma stratejisinin belki de en belirgin yansıması olacak, 70 bin seyirci kapasiteli Boğaziçi Stadyumu adıyla bir tören yapısının inşa edilmesi planlanıyor. Böylece olimpiyatlar tarihinde bir ilk olmak üzere, oyunların açılış ve kapanış törenlerinin Olimpiyat Stadyumu haricinde gerçekleştirilmesi ve Boğaziçi kıyısından da halkın geniş katılımıyla izlenebilmesi düşünülüyor. Stadyumun olimpiyatlar sonrası bir açık hava etkinlik alanı olarak hizmet edecek şekilde ölçeğinin küçültülmesi planlanıyor. Liman Kümesi bünyesinde yer alan ve yeniden imar edileceği belirtilen Haydarpaşa Limanı’nın sahil şeridinde halka açık geniş alanlar sunacağı ve Boğaziçi Bölgesi'nin odak noktasını oluşturacağı öngörülüyor.(5) Olimpiyat Oyunları’nın, İstanbul'un en önemli kentsel projelerinden biri olan bu projede katalizör görevi göreceği adaylık dosyasında ön plana çıkarılıyor. Taksim Kümesi’nde ise yenilenerek kullanılması düşünülen mevcut iki tesis bulunuyor.

  • Orman Bölgesi: Önerilen Olimpiyat yerleşkelerinin belki de en tartışmalısı, Belgrad Orman Kümesi’ni içeren Orman Bölgesi. Bu küme orman alanı içerisinde yer alan 3 yeni tesis ve yakınındaki Türk Telekom Arena’dan meydana geliyor. “Oyunlar sonrasında da açıkhava etkinlikleri için bir kent mirası sağlamak üzere tasarlandığı” ve “İstanbullular’ı tekrar yeşil alanlarla buluşturmayı hedefleyen büyük bir ıslah programıyla birlikte yürütüleceği”(6) ileri sürülen Belgrad Ormanı içindeki bu ‘kalıcı’ tesislerin, belirtilen amaçlara mı yoksa orman alanında hâlihazırda başlamış olan yapılaşmanın hızlanmasına mı hizmet edeceği tartışmaya açık bir soru.

  • Bağımsız Spor Tesisleri: Belirtilen 4 bölge ve 7 küme dışında, İstanbul’da bir, Ankara, Antalya ve Bursa’da da futbol turnuvasının gerçekleşeceği stadyumlar olmak üzere toplam 4 tesis, bağımsız spor tesisleri olarak gösterilmiş. İstanbul, 2020 Olimpiyat ve Paralimpik Oyunları’nı 37 tesiste gerçekleştirmeyi planlıyor. Bu 37 tesisten 11’i hâlihazırda mevcut ve aralarında Atatürk Olimpiyat Stadyumu’nun da bulunduğu 5’i kalıcı çalışma gerektirmekte. Kalan 26 tesisin, aralarında Olimpiyat Köyü ve Paralimpik Köy ile Medya Köyü'nün de bulunduğu 20’sinin kalıcı, 6’sının geçici (sökülebilir) olacağı öngörülüyor. Daha önceki Olimpiyatlardan alınan derslerle(7), olimpiyatların kente bırakacağı mirasa adaylık sürecinin başlangıcından itibaren vurgu yapan Londra, tesis stratejisini, 2012 Olimpiyatları için inşa ettiği kalıcı spor tesislerinin her biri için oyunlar sonrası bir işlev ve işletmeci bulma yaklaşımı üzerine kurmuştu. Bu sayede, 36 spor tesisinden sadece 7’si kalıcı olarak inşa edilirken, kalıcı tesislerin oyunlar sonrası ihtiyaç fazlası kapasitesinin azaltılması yoluna gidildi. Londra ile kıyaslandığında İstanbul’un mevcut sportif tesis altyapısının yetersizliği de gözönüne alındığında, oyunlarda kullanılması planlanan 37 tesisten sadece 6’sının geçici olması göze batmasa da, bu tesisler için hazırlanacak altyapı ve çevre düzenlemesinin oyunlar sonrasında nasıl dönüştürüleceğine dair soru işaretleri bulunuyor. Örneğin oyunlar sonrasında bir açıkhava gösteri tesisi olarak kapasitesinin düşürüleceği açıklanan Boğaziçi Stadyumu’nun(8) akıbetinin Londra Olimpiyat Stadyumu’nunkine benzemesi olası. Zira Londra Olimpiyat Stadyumu, oyunlar sonrası kapasitesi 25 bine düşürülecek şekilde tasarlanmıştı, ancak gerek 2017 Dünya Atletizm Şampiyonası organizasyonunun alınması, gerekse West Ham Futbol Kulübü’nün stadyumu kullanmaya talip olması nedeniyle bu plan rafa kaldırıldı. Stadyumun ‘geçicilikten’ ‘kalıcı’ hale dönüşmesi ise beraberinde saha zeminin ve çatının yeni koşullara uyarlanması şartını getirdi. Her ne kadar Liman Kümesi kapsamında planlanan plaj voleybolu ve okçuluk, Tarihî Yarımada Kümesi’nde yer alan yürüme yarışı, yol bisikleti ve yüzme maratonu gibi spor branşları için geçici tesisler kurulacağı ilan edilmişse de, Londra’nın aksine, bunların kurulacağı yerlerde yapılacak olan kalıcı altyapı yatırımları (çevre düzenlemesi, marina yapımı, mendirek inşası vb.) ve sökülen tesislerin nasıl değerlendirileceğine ilişkin bir öngörüde bulunulmamış olması gibi nedenlerle bu tesislerin geçicilikten kalıcılığa geçişinin olası olduğunu tahmin etmek güç değil. Nitekim Haydarpaşa Garı’nı da içeren Liman Kümesi için adaylık kitabında yer alan “sahil şeridinin mendirek yürüyüş yolu ve kafelerle yeniden bağlanmasını” içeren, “ortak toplanma ve eğlence yerleri” öneren, “Haydarpaşa İskelesi'nin imarı sonucu sahil şeridine geri kazandırılacak halka açık alan” taahhüdü veren ifadelerin ardından gelen “limanın yeniden imarı ve özelleştirmesini içeren uzun vadeli Master Plan'ın bir parçası”(9) olduğu vurgusu, yıllardır gündemde olan Haydarpaşa Bölgesi’ne yönelik niyetler için olimpiyatların meşrulaştırma özelliğinden yararlanılacağı kaygısını yaratıyor. Haliç Tersanesi kıyısı, Galata Limanı ve Fenerbahçe sahilinin özelleştirilmesi gibi girişimler bu kaygının haklılığının göstergesi.

Oyunların Bırakacağı Miras

Kentsel dönüşüm ve yönetişim dalında uzman olan Prof. John Lovering, olimpiyatlar gerçekleştikten sonra kente bırakacağı miras konusunda büyük bir belirsizliğin mevcut olduğunu, İstanbul Olimpiyatları Hazırlık Komitesi’nin sportif faaliyetler, turizm ve şimdikine benzer daha fazla gelişimden, yapılaşmadan başka sözverdiği, gerçekleştirmeyi öngördüğü bir şey olmadığını iddia ediyor.(10) Adaylık kitabında Olimpik tesislerin bazılarının miras kullanımı için öngörülen işlevler şunlar:(11)

  • Olimpik Şehir Bölgesi: Olimpik Şehir Bölgesi’nin geleceğine dönük belki de en çarpıcı plan, 600 bin kişilik nüfusa yaşam, çalışma ve spor/oyun alanı sağlayacak ve özünde sağlık ve refahı içeren “Olimpik Şehir Modeli”. Bu modelin gelecekte yaygınlaştırılması hedefleniyor. Ayrıca Olimpik ve Paralimpik Köy ile Medya Köyü’nde inşa edilecek apartmanların, TOKİ’nin konut stoğuna ve Ulusal Konut Programına katılacağı ve toplum odaklı unsurların geliştirici konsorsiyum ihale şartnamesine dahil edileceği belirtiliyor. Bu kapsamda UYM ve ABM’nin, TOKİ finansmanı ve özel sektör ortaklığıyla çevresindeki 600 bin konutun yararlanacağı bir ticaret ve alışveriş merkezine dönüştürülmesi planlanıyor.

  • Esenler Kümesi: Şehir planına göre yeniden düzenlenecek arazilerin, Esenler Semti İyileştirme ve Sağlamlık Programıyla entegre edileceği ve yeni bir Olimpik şehir banliyösü oluşturulacağı ifade ediliyor. Bu kapsamda yeşillendirilip ağaçlandırılarak koruma altına alınacak 380 hektarlık bir alan öngörülüyor. Alanda inşa edilecek Basketbol Merkezi’nin, kentsel miras olarak Binicilik Merkezi'ne entegre edilmesi planlanıyor.


  • Taksim Kümesi: Açıkhava tiyatrosunun açılır kapanır çatıya sahip yeni bir anfi tiyatro haline dönüştürülmesi öneriliyor.

  • Orman Kümesi: Bölge için taş ocaklarının ıslahını ve sanayi altyapısının taşınmasını da içeren bir ıslah programı öneriliyor. Olimpiyat tesislerinin halka açık park alanları ve bisiklet parkuru olarak kullanılması öneriliyor. Alanda inşa edilecek Olimpik Durgunsu Stadyumu’nun ise oyunlar sonrasında, “ticari bir tesis” olarak kullanılması ve Olimpik Antrenman Merkezi ile desteklenmesi hedefleniyor. Bu kapsamda tesis yöneticisinin, ticari ve toplumsal açıdan önemli hususları tasarım aşamasında belirlemek adına, imar sırasında atanacağı söyleniyor.

  • Ataköy Kümesi: Şehir planına uygun biçimde arazilerin yeniden düzenlenmesi ve alana inşa edilecek Olimpik Velodrom’un Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın yönetiminde çok amaçlı işlev verecek şekilde tasarlanacağı belirtiliyor.

  • Tarihî Yarımada Kümesi: Çevresel ve tarihî yapının korunması odaklı değerlendirilmek üzere, sahil şeridinin halka açık sahil parkına bağlanması öngörülüyor.

Çevre

“Çevre”, “spor” ve “kültür”le birlikte olimpizmin üç temel dayanağından birini oluşturuyor, bu kapsamda IOC’nin önemli değerlendirme kriterlerinden biri. İstanbul’un adaylık dosyasında doğal ve kültürel mirasın korunacağı ve geliştirileceği yönünde ibareler bulunurken, günümüzdeki uygulamalar ve olimpiyat yerleşkelerinin konumlandırılışı gözönüne alındığında bu ifadelerin gerçekliğini sorgulamamak olanaksız hale geliyor. Çevre duyarlılığı konusundaki vurgunun zayıflığı, yenilenebilir enerji olanaklarının kullanımı açısından herhangi bir vaadde bulunulmaması, İstanbul’u çevre konusunda diğer adaylar karşısında geride bırakıyor.

Ulaşım

Ulaşım, olimpiyat adaylığında İstanbul’un başını en çok ağrıtacak konu olarak görünüyor, aynı zamanda IOC Değerlendirme Raporu’nda “güvenlik” ile birlikte kurul üyelerinin en çok üzerinde durdukları başlığı oluşturuyor. Günümüzde 2 milyon aracın trafikte olduğu ve bu rakamın 2020’ye kadar 4 katına çıkacağı tahmin ediliyor. İstanbul adaylık dosyasında, ulaşım problemini, 2009-2023 yılları arası için önerdiği Entegre Kentsel Ulaşım Master Planı ile çözeceğini taahhüt ediyor. Bu kapsamda metro hatlarına 43 km. daha eklenmekte olduğunu, olimpik şehre hizmet etmek üzere Marmaray’a 7 km.lik bir hat daha ekleneceğini, havaalanlarının etkin metro ağıyla birbirine bağlanacağı belirtiliyor. Avrasya Tüneli olarak adlandırılan lastik tekerlekli araçların geçişi için planlanan Boğaz Tüneli’nin ise 2017’de hizmete açılacağı söyleniyor. 2020 yılına kadar toplu taşıma kullanımının % 20’den % 50 düzeyine çıkarılma hedefi de IOC’ye sunulmuş. Olimpiyatların alınmasından bağımsız olarak önerilen 3. Köprü ve 3. Havaalanı da, ulaşım ve kente erişimi kolaylaştıracak araçlar olarak adaylık kitabında sunuluyor.

İstanbul 2020 Olimpiyat Master Planı Üzerine Görüşler

Adaylık kitabında, İstanbul 2020 Oyunlar Master Planı’nın, şehir gelişim planı ve 2012 yılında uygulamaya geçen Ulusal Spor Planı’nın yanı sıra 2023 Türkiye Master Planı ile tam bir uyum içerisinde olduğu sıkça belirtilmekte.(12) Ancak, diğer aday şehirler Tokyo ve Madrid ile kıyaslandığında (IOC’ye yapılan sunumda da belirtildiği üzere) kentin tamamını etkileyecek boyutta, yaklaşık 420 km²’lik operasyon alanına(13) sahip bu planlamanın, kentin uzun vadeli gelişim planlarıyla ne kadar uyumlu olacağı tartışmalı bir konu. Zira çoğu zaman evsahibi kentlerin uzun vadeli gelişim planlaması bypass edilerek olimpiyatlara yönelik bir dönüşüm tetikleniyor. Oyunlar Master Planının tasarlanması sürecinin şeffaflıktan uzak oluşu, uzman kişi ve kuruluşlar ile sivil toplum örgütleri ve olimpiyat yerleşkesine giren alanlarda yaşayanların planlama süreçlerine dahil edilmeyişi bu endişeleri artırıyor. Kamuoyunun, İstanbul 2020 adaylık dosyasıyla önerilen yerleşim planlarının detaylarını dosyanın IOC’ye sunulduğu tarih olan 7 Ocak 2013’te öğrenmesi bunun kanıtı.

TOKİ’nin Olimpiyat Projesindeki Rolü

Adaylık kitabıyla taahhüt edilen Oyunlar Master Planının nasıl hayata geçirileceği de bir başka önemli noktayı oluşturuyor. Oyunlarla ilgili tüm tesis ve altyapının imarından TOKİ bünyesinde kurulacak TOKİ Oyunlar Birimi (TOKİ Games Directorate-TGD) sorumlu olacak. Bu sorumluluk, tüm kalıcı ve geçici tesisler için arazi edinimi, tasarımı, inşaatı ve teslimini de kapsayan oldukça geniş yetkiler içermekte. Adaylık dosyasında, doğrudan Başbakana sorumlu olması ve görevlerini büyük bir özerklikle yerine getirebilmek gibi avantajlara sahip güçlü bir devlet kuruluşu olması nedeniyle TOKİ’nin bu görevi üstlenecek olmasının, tesis ve altyapıların zamanında ve istenen niteliklerde gerçekleştirilmesi için riski düşüren stratejik açıdan önemli bir seçim olduğu vurgulanıyor.(14) TGD’nin aşağıdaki görevleri üstlenmesi öngörülüyor:(15)

  • İmar onay sürecini yürütme,
  • Tasarım danışmanı ve müteahhit temini,
  • Tasarım ve inşaat alımları ile ilgili hükümete rapor verme,
  • Halkla yapılacak görüşmeleri yürütme,
  • Arazi edinimi ve gerekirse kamulaştırma,
  • Alanın fiziksel özelliklerinin etüdü.

TGD’nin, aynı zamanda her oyunlar kümesinin özel gerekliliklerine uygun ulusal ve uluslararası tasarım danışmanı görevlendirme sürecini yönetmesi de öngörülüyor.

TGD’nin yetki ve sorumlulukları ile ilgili bölüm daha detaylı okunduğunda, TOKİ’nin zaten halihazırda sahip olduğu geniş yetkileri, 3796 Olimpiyat Kanunu’nun rüzgârıyla daha genişleteceği görülebiliyor. Bu yetkiler çerçevesinde, olimpiyat gerekçesiyle zorunlu olduğu düşünülen istimlakler ve ilgili arazilerde yaşayanların yer değiştirmesi aracılığıyla kentsel dönüşüm ve soylulaştırma projelerinin önü açılıyor. Bu durum “Oyunlar projesi için yeniden düzenlenecek arsalar, hızlı kentsel büyümenin yaşandığı bölgelerin dönüşümüne olanak vererek, bölge ve sakinlerine uzun vadeli yararlar sağlayacaktır”(16) şeklinde açık bir biçimde adaylık kitabında belirtilmiş. Olimpiyat oyunları için yapılacak kamulaştırma çalışmaları, araziler ve ihalelerle ilgili süreçleri hızlandırmak üzere TOKİ’nin Olimpiyat Kanunu'na başvurmasının da önü açılıyor. Zira Olimpiyat Kanunu’nda, oyunlarla ilgili tüm projelerin teslimini güvence altına almak amacıyla, birçok Kamu İhale Kanunu hükmünden muafiyet öngörülmekte.(17)

Aslında bu ifadeler çok da şaşırtıcı değil. Daha önce olimpiyat gerçekleştirmiş kentler incelendiğinde, kamu veya özel girişimciler eliyle hızlı bir dönüşüm geçirdikleri, uygulamaların daha çok kenti uluslararası kamuoyunda vitrine koyacak imaj değişikliklerine giderek, gösterişli projelerle pazarlamaya yönelik olduğu görülebilir.(18) Olimpiyatlar, görünürde bir kentin yeniden yapılanması, altyapı sorunlarının çözülmesi, yeni spor tesislerine kavuşturulması, yeni istihdam alanlarının yaratılması ve turizmin canlandırılması gibi hedeflere varma amacı olarak sunulurken, küresel kapitalizmin kurumlarını ve araçlarını meşrulaştırma yolu olarak ön plana çıkmakta. Bu kapsamda gündemde olan 3. Köprü, 3. Havaalanı, Lastikli Araçlar Tüp Geçit Projesi (Avrasya Tüneli) gibi dev projelerin olimpiyat yoluyla meşrulaştırılmasının da önü açılmış oluyor.

Kentlerde bu durumdan en mağdur olan kesim ise olimpiyat için steril hale getirilmesi istenen kent merkezlerinde ya da olimpik tesis alanları ve yakın bölgelerinde yaşamakta olan alt gelir gruplarıdır. Konut Hakları ve Tahliyeler Merkezi (COHRE - Center of Housing Rights and Evictions)(19) adlı uluslararası barınma hakkı örgütü tarafından hazırlanan rapor, bu yöndeki ihlalleri en çarpıcı şekilde gözler önüne seriyor. Rapora göre, 1998-2008 arasında yapılan Olimpiyat Oyunlarında 4 milyondan fazla insan zorla tahliye edilmiş.(20) 2016 için olimpiyat hazırlıklarını sürdürmekte olan Rio de Janeiro’da hem olimpiyatlar hem de 2014’de Brezilya’da gerçekleşecek olan Futbol Dünya Kupası nedeniyle yaşanan kent ve insan hakkı ihlalleri üzerine “Dünya Kupası / Olimpiyat Halk Komitesi” adlı sivil insiyatif tarafından da çarpıcı bir dosya hazırlandı.(21) Bu dosyaya göre, yapılan hazırlıklar spor tesisleri ve ulaşım altyapısının yenilenmesinin çok ötesine geçmiş durumda. Dosyada, yapılı çevrenin yeniden yapılandırılması yoluyla, sosyo-politik güç yapılarının, elitlerin çıkarına ve maddi olarak dezavantajlı grupların aleyhine olacak biçimde değiştiği vurgulanıyor. Zorla ve keyfi tahliyeler, şeffaflık ve demokratik katılım eksikliği, kurumsal yapıların yerini FIFA ve IOC gibi güç odaklarının alması ve yoksul mahallelerin askerî müdahalelere maruz kalmasının, Rio de Janeiro’da devam etmekte olan “sosyal temizlik” sürecinin olağan bir görüntüsü olduğu ifade ediliyor. Tesisleri ve altyapıyı tamamlamak için tanınan kısa süre ve dev organizasyonların demokratik süreçleri zedelemesi nedeniyle, ağır insan hakları ihlallerine de oldukça sık rastlanıyor.(22) Esasen Brezilya’da Haziran ayında başlayan toplumsal protestoların nedenleri arasında, bütün bu olan bitenden dolayı yaşanan rahatsızlıklar büyük yer tutuyor.(23)

TOKİ’nin belirleyici rol üstlendiği kentsel dönüşüm projelerinde, yukarıda bahsedilen durumların bir bölümü ülkemizde halen yaşanmakta. Ayazma ve Sulukule gibi kentsel dönüşüm örneklerinde açıkça gördüğümüz sorunların olimpiyatları düzenleme hakkını İstanbul’un kazanması durumunda TOKİ eliyle gerçekleşecek bir dönüşümle daha da derinleşeceği açık. TMMOB’nin yetkilerinin elinden alınmasına dönük yasa girişimiyle de, bütün bu süreçlerin denetimden uzak biçimde gerçekleşme ihtimali, sorunun vehametini daha da arttırıyor. Bütün bunlara ek olarak, adaylık dosyasının satır aralarında yer alan ve TOKİ’nin “Olimpiyat Projesini, uluslararası pazarda çekiciliğini artırmaya yönelik kendi stratejisinin bir parçası olarak benimsediği” ifadesi de(24) insanın aklına şu soru getiriyor: TOKİ mi olimpiyata hizmet edecek, yoksa olimpiyat mı TOKİ’ye?

İstanbul’un 2020 Olimpiyatları için Şansı Ne Düzeyde?

İstanbul’un Tokyo ve Madrid ile aday olduğu 2020 Olimpiyatları’nı düzenleme hakkını elde etme yarışının galibi 7 Eylül 2013 tarihinde Buenos Aires’te düzenlenecek IOC Genel Kurulu’nda Uluslararası Olimpiyat Komitesi üyeleri tarafından yapılacak oylamada belli olacak.

Üyeler, bu zor kararı verirken, aday kentleri 2013’ün Mart ayı içinde ziyaret eden IOC Değerlendirme Komisyonu üyeleri tarafından 14 ölçüt çerçevesinde hazırlanan raporu(25) temel alacaklar. Raporda yer alan başlıklar şunlar: Vizyon-Konsept-Miras; Sporlar ve Yarışma Tesisleri; Olimpik Köy; Paralimpik Oyunları; Konaklama; Ulaşım; Medya Operasyonları; Çevre; Güvenlik; Tıbbi Hizmetler ve Doping Kontrolü; Yasal Mevzuat; Oyunların Yönetimi ve Teslim; Politik ve Halk Desteği; Pazarlama ve Finansman. Bu 14 başlığın dışında kalan diğer konular aday adaylığı sürecinde değerlendirilerek IOC üyeleri bilgilendirilmiş.

Değerlendirme raporunun giriş bölümünde, Türkiye Başbakanı tarafından ayrılmış 250 milyon Dolar tutarında “Yenilik Fonu” adı altında bir fona atıfta bulunuluyor. Bu miktarın, IOC tarafından ya da IOC ile birlikte belirlenen projelere destek sağlamak amaçlı olarak hibe edileceği belirtiliyor.

Tokyo ve Madrid’in 2020 Olimpiyatları için Hazırlıkları

Tokyo: İstanbul’un oyunlar vizyonu, konsepti ve miras öngörülerinden kısaca bahsedilmişti. 1964’te Yaz Olimpiyatları’nı Tokyo’da gerçekleştiren Japonya, 2016’dan sonra Tokyo ile bir kez daha adaylığa soyundu. Bu 1988’den beri Japonya’nın üç farklı şehirle dördüncü adaylığı oluyor. Tokyo adaylığını “Yarını Keşfetmek” mottosuyla, teknoloji ve geleneksel değerleri birleştiren bir vizyon üzerine kuruyor. 2011 yılında ülkenin kuzeydoğu kıyılarını vuran yıkıcı deprem ve tsunami sonrası Japonya, olimpiyatı ulusal birliği teşvik ederek depremin yaralarını sarmak için bir fırsat olarak görüyor. Olimpiyatın, Tokyo’nun Körfez bölgesini dönüştürmekte itici güç olması planlanıyor. Tokyo’nun oyunlar konseptine bakıldığında, kent merkezi odaklı bir planlama önerildiğini görülüyor. 1964’te düzenlenen olimpiyatlardan kalan bazı tesislerin yenilenmesi ve körfezde doğaya, denize ve biyolojik çeşitliliğe saygılı bir olimpiyat yerleşkesi inşa edilmesi planlanmış ve Olimpiyat Köyü bu iki bölgenin kesişiminde konumlandırılmış. Spor tesisleri arasında en göze çarpanı ise, açılan yarışmayı kazanan Zaha Hadid’in yenilikçi Olimpiyat Stadyumu tasarımı. Olimpiyat tesisleriyle ilgili çalışmaları ünlü mimar Tadao Ando’nun yürüttüğünü de eklemek gerek.

Tokyo, olimpiyatların bırakacağı mirasla ilgili olarak, bağımsız bir Olimpiyat Miras Komisyonu oluşturmayı taahhüt ediyor. Olimpiyat Köyü’nün gelecekte araştırma, etkinlik ve işbirliğine dönük projelerin gerçekleşeceği Uluslararası bir Değişim (Exchange) Merkezi’ne dönüştürülmesi, Tokyo körfezi kıyılarının halkla daha etkin biçimde buluşturulması, oyunların mirası olarak görülüyor. Tokyo, teknolojik ve ekonomik gücünü, zengin tarih ve kültürünü ön plana çıkarırken spor sevgisini ulusa yayma kararlılığını ifade ediyor.

Madrid: 1992’de Barselona’da (daha sonraki aday şehirlerin kentin dönüşümündeki olumlu katkısı nedeniyle kendilerine model olarak aldıkları) başarılı bir olimpiyat süreci geçiren İspanya, 2004 ve 2008’de Sevilla ile yeniden zorlamaya başladığı olimpiyat yarışına 2012, 2016 ve 2020’deki Madrid’in adaylıklarıyla devam ederek kararlılığını gösteriyor. Madrid, son iki olimpiyat yarışını kıl payıyla yenik kapatmış olmakla birlikte, tesis altyapısının % 80’i hazır olarak 2020 yarışına girme avantajını yakalamış bulunuyor.

Madrid, yeşil alanlarını canlandırma, ulaşım altyapısını geliştirme ve kente yeni spor tesisleri kazandırma hedefiyle yola çıkarken, büyük bir kısmı hazır olan altyapısıyla düşük bütçeyle de yüksek kalitede bir olimpiyatın mümkün olabileceğini dünyaya kanıtlamak isteğinde. Madrid’in vizyonunun diğer elemanları ise, sürdürülebilir ekonomik gelişme ve spor yoluyla sosyal entegrasyon.

Madrid’in oyunlar konseptinde, yaygın toplu taşıma ağıyla kolaylıkla ulaşılabilen ve çoğunluğu mevcut spor tesislerini kullanarak kompakt bir olimpiyatı hayata geçirmek var. Bu kapsamda, ağırlığını restore edilecek olan Manzanares nehri kıyılarında yer alan mevcut tesislerin oluşturduğu iki bölgeli bir olimpik yerleşim öngörülüyor. Madrid de Tokyo gibi kentin merkezinde gerçekleşecek bir olimpiyat öneriyor. Madrid’in olimpiyat yerleşkeleri ve altyapı planlaması Madrid Planlama Ofisi eliyle gerçekleştiriliyor.

Değerlendirme Komisyonu raporunda, Madrid’in daha önceki adaylıklarının izinden gittiğini belirtiyor. Miras planlamasında, oyunlar sonrası Madrid Belediyesi’nin yönetimine geçecek olan Miras Vakfı adlı kuruluştan bahsediliyor. Buna göre, miras kullanımı açısından garantisi varsa kalıcı tesis inşa etmek gibi bir yöntem benimsenmiş. Farklı karakterdeki iki kentsel alanın dönüşümü ve entegrasyonu ise Madrid Olimpiyatları’nın bırakacağı en büyük miras. Önceki olimpiyat adaylıkları sırasında başlatılan spor politikalarının meyvelerini sporun hemen her alanında almaya çoktan başlayan İspanya, son yıllarda bozulan ekonomisinin de çıkış sinyalleri vermesiyle, mütevazı ama hazırlıklı bir olimpiyata aday.

2012 Olimpiyatları’nı gerçekleştiren Londra, adaylık sürecinden başlayarak sürdürülebilirliği ve mirası ön planda tutan yaklaşımıyla, uzun vadede hem ekonomik hem de kentli açısından başarısızlığa uğrayan(26), Barselona modelini ileri bir noktaya taşırken, Madrid ve Tokyo’nun

Londra’nın miras vurgusunu sahiplendiğini söylemek mümkün. İstanbul ise hem tesisleşme hem de kentsel altyapı olarak daha geride bulunduğu Tokyo ve Madrid’le olan açığı kapatmak üzere önerdiği 19,2 milyar Dolarlık bütçe ile uluslararası yatırımcıların iştahını kabartıyor (Tokyo’nun toplam bütçesi 4,9 milyar Dolar iken, Madrid’in bütçesi 1,9 milyar Dolar). 1960’den bu yana olimpiyat gerçekleştiren kentlerin önerdiği başlangıç bütçelerinin ortalama % 179 oranında aşıldığı gözönüne alınırsa(27), dışarıya karşı güçlü olarak yansıtılsa da finans kuruluşları tarafından Brezilya ve Güney Afrika ile birlikte dış yatırıma bağımlılık açısından riskli ekonomiler arasında gösterilen(28) Türkiye ekonomisinin bu yükün altından kalkmasının sanıldığı kadar kolay olmadığını da görmek gerek. Zira Türkiye’nin cari işlem açığı Cumhuriyet tarihinin en yüksek ikinci seviyesinde. Olimpiyat tesislerinin(29) yanı sıra diğer dev projelerin maliyetlerinin yüksekliği de bu kırılgan ekonomiyi zorlayıcı diğer etkenler.

1984’ten beri düzenlenen hiçbir olimpiyatın kısa vadeli getirileri dışında kârla kapanmadığı ve Yunanistan örneğinde olduğu gibi yarattığı borç yükü nedeniyle yüksek vergilere ve ekonomik krize yol açtığı düşünülürse, ‘hangi’ olimpiyatı istediğimizi, şapkamızı önümüze koyup yeniden düşünmemiz gerekecektir.

Peki ya İstanbul Kazanırsa?(30)

Bu sorunun cevabını Prof. Lovering şöyle veriyor(31): “Yeni kent kapitalizminin sosyal yararlar anlamında nasıl maksimize edilebileceği üzerine düşünmemiz gerekiyor. Kısa vadede yapılması gereken, bütün bu büyümeyi kentteki sosyal yararları maksimize edecek şekilde yönlendirmek olmalı. Öncelikli olarak yapılabilecek olan şey, diğer kentlerin tecrübelerine bakıp, bunlardan yararlanarak olimpiyatlar için inşa edilecek yeni binaların ya da bütün bu altyapıların daha sonra İstanbul’da yaşayan insanlar için kullanılabilir bir takım fonksiyonlara ya da binalara dönüşmesini sağlamak olmalıdır. Olimpiyatların düzenlenmesi halinde, kentin belli alanlarında sadece turistler için değil, herkes tarafından erişilebilirlik ilkesine önem veren bir organizasyon gerçekleştirilmesi gerekir. Bir ‘Halk Miras Komitesi’ kurulabilir. Bu komite tüm İstanbul ölçeğinde işlemek yerine, Olimpiyat Oyunlarının yayılması planlanan dört bölgede, yerel ihtiyaçların ve sorunların tespit edilmesi için ayrı ayrı çalışılabilir. Buradaki yerel eklemlenmenin artırılmasına uğraşılabilir.”

Olimpiyatların İstanbul’a verilmesi durumunda, Gezi Parkı’nda yaşananlar sonrasında yükselen kent hakkı ve kentlilik bilinciyle, sivil mekanizmaları sürece dahil etme yönünde gösterilecek çabanın düzeyi, oldukça merkeziyetçi ve politik bir yaklaşımla hazırlanmış, TOKİ’ye geniş yetkiler tanınacağını ilan eden ve katılımcılığa neredeyse hiç yer vermeyen olimpiyat projesinin İstanbul’un geleceğine yapacağı etkiyi belirleyecektir.

NOTLAR

1. http://www.gamesbids.com/eng/olympic_bids/2020_bid_news/1216136706.html [Erişim: 02.08.2013]

2. Adaylık dosyasının Türkçe/İngilizce versiyonunun 2. cildine http://www.istanbul2020.com.tr/uploads/Istanbul-2020_1369587160.pdf [Erişim: 02.08.2013] linkinden; 3 ciltlik İngilizce/Fransızca versiyonuna da http://www.istanbul2020.com.tr/tr/adaylik-dosyasi [Erişim: 02.08.2013] linkinden ulaşılabilir.

3. Adaylık Dosyası, cilt:2, s.26.

4. Adaylık Dosyası, cilt:2, s.26.

5. Adaylık Dosyası, cilt:2, s.28.

6. Adaylık Dosyası, cilt:2, s.28.

7. Atina’da 2004 Olimpiyatları için inşa edilen 22 tesisten 21’i şu anda atıl durumda.

8. Boğaziçi Stadyumu’nun maliyeti 463.774 milyon Dolar olarak belirtilmiş, Adaylık kitabı, cilt:2, s.38.

9. Adaylık Dosyası, cilt:2, s.48.

10. John Lovering’in 15 Mayıs 2013 tarihinde “Olimpiyat 2020 İstanbul için Fırsat mı Tehdit mi?” panelinde yaptığı, “2020 İstanbul Olimpiyatları İçin Londra 2012’den Çıkarılacak Dersler” başlıklı konuşmadan.

11. Adaylık Dosyası, cilt:2, s.46, 48.

12. Adaylık Dosyası, cilt:2, s.40.

13. Haydar Karabey’in 15 Mayıs 2013 tarihinde “Olimpiyat 2020 İstanbul için Fırsat mı Tehdit mi?” panelinde yaptığı, “2012 Londra Olimpiyatları Ardından İstanbul Sırasını Beklerken” başlıklı konuşmadan.

14. Adaylık Dosyası, cilt:2, s.52.

15. Adaylık Dosyası, cilt:2, s.58.

16. Adaylık Dosyası, cilt:2, s.56.

17. Adaylık Dosyası, cilt:2, s.60.

18. Baysal, C.U., 2013, “Dünyanın En Büyük Gösterisine Hoş Geldiniz: Olimpiyatlar ve İstanbul 2020”, Evrensel Kültür, Sayı: Haziran 2013.

19. http://www.cohre.org/sites/default/files/multi_stakeholder_guidelines_2007_eng.pdf [Erişim: 30.07.2013]

20. Baysal, 2013.

21. http://rioonwatch.org/?p=9105, [Erişim: 30.07.2013]

22. Gaffney, C., Michener, G., 2013, “Explaining Brazil's Vinegar Revolt”, http://www.geostadia.com/2013_06_01_archive.html [Erişim: 30.06.2013]

23. http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/23577637.asp [Erişim: 25.06.2013]

24. Adaylık Dosyası, cilt:2, s.52.

25. Söz konusu rapor 25 Haziran 2013 tarihinde kamuoyuna açıklandı: http://www.olympic.org/Documents/Host_city_elections/2020_Evaluation_Commission_report.pdf [Erişim: 02.08.2013]

26. U. Atayurt’un 15 Mayıs 2013 tarihinde “Olimpiyat 2020 İstanbul için Fırsat mı Tehdit mi?” panelinde yaptığı, “Olimpiyatlar’dan Krize Barselona Modeli” başlıklı konuşmasından.

27. http://www.haberpan.com/haber/2020-yolunda-istanbul [Erişim: 12.07.2013]

28. 31 Temmuz 2013 tarihli CNN-Türk Televizyonu Ekonomi Haberleri

29. Adaylık Dosyası, cilt:2, s.38 ve 40’da bu maliyetler listelenmiş.

30. Adaylık dosyasında sunulan olimpiyat projesine göre İstanbul’un avantaj ve dezavantajları:

Dezavantajlar: Ulaşım altyapısı yetersizliği, tesislerin büyük bölümünün henüz hazır olmayışı, iç güvenlik zaafiyeti, Ortadoğu’da yaşananlardan kaynaklanan dış güvenlik zaafiyeti, anti-demokratik uygulamalar (kente hukuksuz müdahaleler, TMMOB Yasası, imar planlarına uyulmama vb.), yetişmiş spor izleyicisinin azlığı (FIFA U-20 Dünya Kupası ve Akdeniz Oyunları izleyici sayıları, Formula 1 seyirci ortalaması, Olimpiyat Stadı’nda gerçekleşen organizasyonlar ortalaması), Türk sporcularında son dönemde rastlanan yaygın doping, deprem riski ve kentsel dönüşümün aciliyeti.

Avantajlar: Görece güçlü ekonomi, genç nüfus, kendini kültürler arası köprü olarak lanse etmesi, daha önce çoğunluğu Müslüman olan bir ülkede olimpiyat düzenlenmemiş oluşu, 5. kez aday oluşu, önerdiği yatırım miktarının diğer adaylara göre (Tokyo’nun 4, Madrid’in 10 katı) fazla oluşu ve bu durumun uluslararası yatırımcıların iştahını kabartması, diğer adaylarla kıyaslandığında daha yüksek kamuoyu desteği.”

31. Lovering, 2013.

Bu icerik 6886 defa görüntülenmiştir.