371
MAYIS-HAZİRAN 2013
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

  • Kadıovacık
    Ülkü İnceköse, Selim Sarp Tunçoku, Tonguç Akış
    Yazar sırası ile, Öğr. Gör. Dr. / Doç. Dr. / Öğr. Gör. Dr., İYTE Mimarlık Bölümü



KÜNYE
TEMA[S]

High Line: New York’un Kent Bahçesi

Derin İnan, Yrd. Doç. Dr., TEDÜ Mimarlık Bölümü

Büyük reaksiyonları tetikleme gücüne sahip küçük dokunuşlar... Derginin son sayfasında 368. sayıdan itibaren, bir tasarımcı olarak bize tema[s] eden tematik tasarımları yayımlamaya başladık. Görsel olana sözlerden daha fazla ağırlık veren bu bölümde kentsel tasarım ölçeğinden, endüstriyel tasarım ölçeğine; kente, mimariye, nesneye ilişkin özgün düşünce içeren her türlü tasarıma yer veriyoruz.

Kentin yürüyerek deneyimlenmesi Baudelaire’le başlayan çizgide daha pek çok farklı kentsel okuma ve kuramın ortaya çıkmasına ilham olmuştur. Manhattan’ın batı yakasında yer alan yükseltilmiş eski endüstriyel demiryolu hattının bir gezi parkına dönüştürülmesi ile oluşan High Line, bu deneyimlerin potansiyelinden beslenen bir proje olarak konumlandırılabilir. High Line, 1930’lu yıllarda Manhattan’ın en yoğun endüstri bölgesindeki yapıların liman ile ilişkilerinin hızlandırılması adına yapılmış, yükseltilmiş demiryolu hattı. Bu hattın altında oluşan sorunlu mekânları azaltmak ve üretim yapıları ile tren hattını daha fazla entegre etmek amacıyla ray hattı binaların içinden geçecek şekilde tasarlanmış ve yıllar içinde buradaki yapılaşma ile bir bütün haline gelmiş. Bölgenin 20. yüzyılın sonunda dönüşmesi ve endüstriyel kimliğini kaybetmesi sonucunda kullanımı azalan hattan en son tren 1980 yılında geçmiş. Bölgeyi ziyaret ettiğim 2009 yılında sadece ilk etabı açılmış olan projenin, bölgede önemli bir alanı kaplayan demir kolonadlı strüktürü kent yaşamına kamusal bir park ve hatta kentsel bir promenad olarak yeniden kazandırabilmesinin arka planında, bu demir yığınının kent tarihinin önemli bir parçası olduğu bilincinin kentlilerden yöneticilere yaygın olarak paylaşılması yatıyor. Bu bilinç High Line’ın farklı deneyimleri beraberinde getiren bir kentsel açık alan olarak dönüştürülmesinde olduğu kadar, yarışma projesini kazanan peyzaj mimarları James Corner Field Operations ve mimarlar Diller Scofidio+Renfro tarafından ortaya konan projenin detaylarında da hissediliyor. Manhattan’ın belki de en özgün endüstriyel mirası olan bu yapının varolan birçok özelliği bu yeni kimliğinde yeniden görünür kılınmış. Park alanının yüzeyinden kıvrılarak kendini oluşturan ahşap banklar, tasarlanan kaldırım döşemesi ve bitki örtüsü mevcut ray dokusuyla iç içe geçmiş olarak ve mevcut halinde varolan özelliklerden referansla şekillenmiş. Oluşturulan bu kentsel promenad kimi zaman yapıların içine girerek adeta bir kent koridoruna, kimi zaman ise genişleyerek oluşturduğu kent meydanları sayesinde farklı işlevleri barındırabilen bir omurgaya dönüşüyor. Yer kotundan 8 metre yukarıda yürümek ve çevreyi bu kottan izlemek kent ile hem farklı bir ilişkinin kurulmasını, kente dair farklı perspektifler, vistalar yakalanabilmesini, hem de kentten bir anlamda kopmayı ve soyutlanmayı beraberinde getiriyor.

Bu icerik 6217 defa görüntülenmiştir.