370
MART-NİSAN 2013
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

  • Erk ve Hakikat Algısı
    Güven Arif Sargın, Prof. Dr., ODTÜ Mimarlık Bölümü, Mimarlar Odası Merkez Yönetim Kurulu Üyesi

  • Mimarlık’la Kaçamaklar
    Güven Birkan, Mimarlık dergisi, ’76 yılı Yayın Yönetmeni; Nisan’77 - Aralık’78 Dergi Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü; Ocak’81-Haziran’81 Yayın ve Teknik Yönetmen

  • Ankara Gazi Mahallesi
    Elif Selena Ayhan, Yarı Zamanlı Öğr. Gör., Başkent Ü., İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü

  • Antropotektür
    Vintilă Mihăilescu, Prof. Dr., Bükreş Üniversitesi, Antropoloji Bölümü

  • İzmir Kırsal Alan Konutları
    Tonguç Akış, Öğr. Gör. Dr., İYTE Mimarlık Bölümü
    Ülkü İnceköse, Öğr. Gör. Dr., İYTE Mimarlık Bölümü
    Selim Sarp Tunçoku, Doç. Dr., İYTE Mimarlık Bölümü
    Adile Arslan Avar, Doç. Dr., İYTE Mimarlık Bölümü

YAYINLAR



KÜNYE
KIRSAL MİMARLIK

Kırsal Mimaride Tarihsel Sürekliliğin Bir Yorumu Olarak Kahta Bölgesi “L-Hilani” Yapıları

Alev Erarslan, Yrd. Doç. Dr., İstanbul Aydın Üniversitesi, Mimarlık Bölümü

“Bit-hilani” plan tipi, Anadolu / Kuzey Suriye kökenli bir yapı türü. Demir Çağı’nda Anadolu, Suriye, Filistin, Batı İran ve Mezopotamya’da kamusal mimarlıkta yaygın olarak kullanılmış. Yazar, bu plan tipinin ülkemizde Adıyaman Kahta kırsal mimarlığında belli özellikleri ile yaşamını sürdürdüğünü söylüyor. Bu bölgede çoğu yapı aslında bölgenin tarihî yapı geleneği ile güçlü bağlarını koparmamış durumda. Bölgedeki yeni konutlarda bile aynı plan tipinin tercih edildiği gözleniyor. Tarihsel hilani tipi yapıların bölgesel bir yorumu olan bu konutlar bölgenin simgesi olup, yüzyıllara varan toplumsal kabullerden kaynaklanan yapı geleneğinin devam etmekte olduğunu göstererek, tarihsel köklere olan bağlığa işaret ediyorlar.

Bit-hilani Anadolu / Kuzey Suriye kökenli bir yapı türü olup Demir Çağı’nda Güneydoğu Anadolu, kuzey Suriye, İsrail ve kuzey Mezopotamya bölgelerinde saray mimarlığında yaygın olarak kullanılmıştır. Kökeni son derece tartışmalı olan “hilani” kelimesinin Hititçe “kapı yapısı” anlamında “hilammar” teriminden geldiği sanılmaktadır. (1) Birçok araştırmacıya göre “hilani” kelimesi, genel bir plandan çok bu yapıları tasarım açısından karakterize eden bir figür olan “sütunlu portiko”larını tanımlamak için kullanılır. (2) Bit-hilani türü yapıların tarihsel kökeni kesin olarak bilinmemekle birlikte, Hurri ve Hitit mimarlığı kaynaklı olduğu ve Boğazköy Büyükkale akropolündeki Yapı E’nin bu türün ilk örneği olduğu düşünülmektedir. (3)

Araştırmacı H. Frankfort bit-hilani planını en basit şekliye uzun eksenleri cepheye paralel, arka arkaya iki yatay dikdörtgen oda olarak tanımlamaktadır. Bunlardan öndeki önü açık, sütunlu portiko, arkadaki ise genelde bir ocağın bulunduğu taht odasıdır. (4) J.C. Margueron ise bit-hilani’yi önü sütunlu açık bir portiko ile arkasındaki etrafı küçük odalarla çevrili yatay dikdörtgen bir ana oda olarak nitelendirir. (5) Bit-hilani türü yapılar tüm bölgelerde bazı ortak özellikler sergilemektedir. Bunların ilki her iki araştırmacının da belirttiği gibi önü açık, uzun ekseni cepheye bakan yatay dikdörtgen sütunlu portiko ile bunun arkasında bulunan portikoya paralel yatay dikdörtgen taht odasıdır. Diğer ortak özellikleri ise tüm bit-hilani türü yapıların kuzey-güney yönünde yapılmış yatay dikdörtgen şeklinde bağımsız yapılar olmaları, anıtsal merdivenlerle ulaşılmaları, kalın duvarları, genelde sütunlu portikonun solunda küçük bir merdiven boşluğunun olması, taht odasının tüm yönlerden daha küçük oda dizileriyle çevrilmesi, eklemelerle büyütülmeyen kapalı yapılar olmaları, ön cephelerinin duvarlarının alt kısımları ve kapı sövelerinin hayvan ve karışık varlıkların resmedildiği orthostatlar ile süslenmiş olmaları, olarak sıralanabilir. (6) (Çizim 1)

Standart bir plan şemasına sahip olan bit-hilani 7. yüzyıldan itibaren ise III. Tukulti-Apil-Eşarra döneminde Asur saraylarında yeni bir öğe olarak görülmeye başlar. (7) Ünlü Asur kralı II. Sargon, Khorsabad’daki sarayının inşasına ait bir yazıtta sarayını anlatırken bit-hilani’ye verdiği önemi, tüm saraylarını sütunlu portikolu bit-hilaniler ile zenginleştirdiğini söyleyerek ortaya koymaktadır. (8) Asurlular kendilerine yabancı bir yapı olan bit-hilani’yi bağımsız bir mimari birim olarak tüm planından ziyade bazen sadece bir giriş yapısı (sütunlu portiko) bazen de büyük saray kompleksinin bir parçası olarak kullanmışlar ve sarayların özel dairelerinden biri veya birkaçını hilani tarzında suitler olarak tasarlamışlardır. (9) (Çizim 2) Asur saraylarında görülen hilani suitlerinde özellikle anıtsal sütunlu ön girişler göze çarpmaktadır. Ancak Asurlular bit-hilani’yi birebir tüm özellikleri ile değil, yerel bir yorumla ele almışlardır. Örneğin klasik bit-hilani tarzı yapılarda kullanılmayan üçlü girişler, tamamen Asurluların bit-hilani’ye kattıkları yerel bir Asur adaptasyonudur. (10)

KAHTA BÖLGESİ L-HİLANİ TÜRÜ YAPILARI

Adıyaman, MÖ I. bin yılda bir geç Hitit şehir devleti olan Kummuh (Kummanni) Krallığı’nın sınırları içerisinde bulunmaktaydı. Asur kralı II. Sargon (MÖ 727-705) MÖ 8. yüzyılda Kummuh Krallığı’na son vererek bölgeyi ele geçirip yerli halkın büyük çoğunluğunu güney Mezopotamya bölgesine sürer. (11) MÖ 605 yılına kadar Asur egemenliğinde kalan bölge, bu tarihte Nebukadnezar'ın Asurlularla birlikte Mısırlıları Fırat kıyılarında yapılan savaşta yenmesi ile Babillilerin egemenliği altına girer. Sonrasında bölgede sırasıyla Persler (MÖ 553-333), Helenler (MÖ 333-323), Selevkos Krallığı (MÖ 305-69) ve son olarak Kommagene Krallığı (MÖ 69-MS 729) hüküm sürmüştür.

Bu zengin tarihsel arka plandan dolayı Adıyaman bölgesi, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin kırsal mimarlık ve kültürel miras örüntülerini barındıran önemli kentlerimizden birisi konumundadır. Bölge, kırsal toplumların ortak tarihsel belleklerinin mekânsal dokuya yansıyan önemli suretlerini temsil etmektedir. Bölgedeki yöresel mimarlık örneklerinin dokusunu oluşturan konutlar incelendiğinde, tarihsel plan tiplerinin varlığı açıkça görülmektedir. Bölgenin tarihsel mimari belleğinde yer tutan en özgün plan tipi ise tartışmalı olmakla birlikte Hitit mimarisi kaynaklı olduğu düşünülen bit-hilani’dir. Bit-hilani bölgenin yapı geleneğinde tarihsel bir kök olarak büyük yer tutmakta olup, kültürel ve mimari süreklilik olgusu çerçevesinde bölgede bazı yerel yorumlarla hâlâ kullanılmaktadır.

Tarihsel bit-hilani plan tipinin ana motifi, uzun eksenleri cepheye paralel, arka arkaya iki yatay dikdörtgen oda olup öndeki önü açık olan mekân, ahşap sütunlu portikodur. Çalışılan bölgenin yöresel mimarlığının yapı geleneğini oluşturan yapılarda da tasarımın odak noktasının öndeki dışa açık ahşap sütunlu, uzun eksenleri cepheye paralel, arka arkaya iki yatay dikdörtgen oda olduğu görülür. Bu çekirdek etrafında şekillenen diğer odaların düzenlemesi ise tarihsel hilani’lerde de farklılıklar gösterebilmektedir. Örneğin Asur mimarlığında, yukarıda bahsettiğimiz gibi, hilani tamamen bu çekirdek sabit olmak üzere yerel bir yorumla ele alınmıştır.

Bu yazıda inceleyeceğimiz yapı grubu, bit-hilani adlı yapı tipinin bu bölgede (Kahta) görülen yerel bir varyantı olan ve tarafımızdan “L-hilani” türü olarak adlandırılan yapılardır. Bu yapı grubunu hilani olarak nitelendiren başka araştırmacılar da bulunmaktadır. Bölgede 1930’larda bir yüzey araştırması gerçekleştiren F.K. Dörner ve R. Naumann, Kahta köyleri evlerini tarihsel bit-hilani türü yapılarla taşıdıkları ortak özelliklerden dolayı hilani türü yapılar grubuna sokmuştur. (12) Araştırmacıların bu yapıları hilani türü yapılar olarak nitelendirmesinin en büyük nedeni de, bu yapıların tüm tarihsel hilanilerin nüvesini oluşturan ana motif olan uzun eksenleri cepheye paralel, öndeki dışa açık ahşap sütunlu portiko olmak üzere, ardarda iki yatay dikdörtgen mekân içermeleridir. (13) Biz de bu görüşten hareketle çalışmamızda tarihsel yapı geleneğini sürdüren bu yapıları esnek bir kavramdan ziyade, kasti olarak bit-hilani türü yapıların bir alt türü olan “L-hilani” türü yapılar olarak adlandırmaktayız.

Bölgedeki l-hilani türü yapıların temel plan kurgusunu da tarihsel hilani türü yapılarda olduğu gibi tamamen dışa açık, yatay dikdörtgen, cepheye paralel olan uzun kenarı boyunca bir sıra ahşap sütunun (dikme) bulunduğu L şeklinde bir portiko ile buna paralel portiko ile eş genişlikte bir baş oda oluşturmaktadır. Önde bulunan sütunlu portikonun L formu, yatay dikdörtgen şeklinde olan bu mekânın bir kısa kenarına bir oda yerleştirilmesiyle verilmiştir. Portikonun sağır olan diğer kısa kenarı ise, bir örnek hariç, genelde ön cepheye dönerek portikoya bu yönde bir sınır oluşturur. Yöre halkı tarafından “salon” anlamına geldiği belirtilen hayat / hayut olarak adlandırılan L şeklindeki sütunlu portik, tarihsel hilani’nin klasik portikosununbölgesel bir konsepti olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bazı araştırmacılar tarafından “örtmeli ev” olarak adlandırılan (14) bu yapı grubundan 1900’lerin başında bölgede çok sayıda var olduğu bilinmekte iken, bugün bu bilginin artık geçerli olmadığı görülmektedir. (15) Yöre halkı tarafından da yakın tarihe kadar sayılarının oldukça fazla olduğu belirtilen bu evlere, günümüzde sadece Kahta’nın Damlacık ve Esendere köylerinde rastlanmaktadır. (Çizim 3) Bölgedeki çoğu yapı değişen zamana ve inşaat sistemlerine yenik düşmüştür. Örneğin bölgenin büyük köylerinden (nahiye) biri olan Damlacık köyünde elimizdeki kaynaklarda bu evlerden çok sayıda olduğu belirtilirken, bugün sadece iki tanesinin ayakta kaldığı görülür. Esendere köyü ise bölgede bu evleri en çok barındıran köy olarak sevindirici bir örnektir.

Taranılan bölgedeki evlerin plan tipolojileri incelendiğinde 4 tip L-hilani türü var olduğu gözlenmiştir:

Tip 1: Bölgede küçük evlerde uygulanan ilk tipte L şeklindeki sütunlu portikonun (bundan sonra bu mekâna hayat diyeceğiz) arkasında, aynı genişlikte paralel, yatay dikdörtgen şeklindeki bir baş oda bulunur. Hayatın bir kısa kenarında ise hayata dik, yatay dikdörtgen formda yerleştirilmiş, evin bu yöndeki tüm uzunluğunca uzanan bir yan oda bulunur. Bu tipte yan odanın uzunluğu, L şeklindeki sütunlu hayat ile arkasındaki baş odanın uzunluğu ile eştir. Bu haliye baş odadan daha büyük olan yan oda, evin bir kısa yan kanadını boydan boya kaplamaktadır. (Çizim 4, Resim 1-3)

Tip 2: Bu plan tipinde Tip 1’de yapılmış bir evin arkasına, evin tüm genişliğince uzanan bir ambar eklenmiştir. Bu haliyle ev arkaya doğru genişleyen dikey dikdörtgen bir hal almıştır. (Çizim 5, Resim 4-5)

Tip 3: Bu plan kurgusunda hayatın ve arakasındaki baş odanın yanına birer yan oda eklenmiştir. Böylece ev önde hayatın bir kısa kenarında 1 oda, arkada ise baş odanın yanında 1 oda olmak üzere 4 mekâna sahip olmuştur. Yan odaların genişliği ise hayat ve baş odadan daha büyük tutulmuştur. (Çizim 6, Resim 6)

Tip 4: Bu plan kurgusu, Tip 3 plan şablonunda yapılmış bir evin arkasına, evin tüm genişliğince uzanan bir ambar eklenmesiyle oluşturulmuştur. Oda sayısının hayatla birlikte 5’e çıktığı bu plan, büyük evlerde kullanılır. Oda genişlik ve uzunlukları ise birbirlerine eş değildir. (Çizim 7, Resim 7-12)

BÖLGEDEKİ L-HİLANİ EVLERİNORTAK ÖZELLİKLERİ

Araştırılan iki köydeki L-hilani türü yapılar plan tiplerinin dışında da bazı genel ortak özellikler sergilemektedir. Evsahiplerinin ve köylülerin beyanatlarına göre ortalama yaşları 80 yıl civarı olan evlerin tümü kuzey-güney yönünde yerleştirilmiş yatay dikdörtgen kütleye sahiptir. Evler ortalama 80 santimetreye varan kalın duvarlara sahip olup, tek katlı yapılarda bu denli kalın duvar tamamen masif kitle yaratma olgusuyla açıklanabilir. Ahır üzerinde yükselen tek katlı bu yapılara alt kattaki ahır damının oluşturduğu platforma (dam üstü) yönelen bir merdiven veya rampayla ulaşılır. Sütunlu hayat ile bunun bir kısa kenarındaki yan oda ve hayatın sağır olan diğer kısa kenarının ön cepheye dönmesiyle oluşturduğu sınırdan oluşan üçlü cephe düzenine sahip olan tüm evlerde hayat, ahırların üzerinde oluşturulan avlu veya işlik görevindeki dam üstüne açılır. İncelenen her evin planındaki ortak özellik; uzun eksenleri cepheye paralel, ön yüzü dışa açık, sütunlu bir hayat ile ona paralel bir baş odadır. Planın asıl belirleyici öğesi, şekillendiricisi ve merkezî mekânı olan hayat çok sayıda fonksiyona sahiptir. Hayat hem evin giriş holü, hem ana sirkülasyon alanı, hem ailenin ortak yaşama mekânı hem de ev içi aktivite ve üretim sahasıdır. Evlerde ölü sirkülasyon alanları olmayıp tek dağılım mekânı hayattır. Üstü örtülü ama önü açık bir yer olan hayat, bu yönü ile evin dışarısı (sokak) ile ilişkisini sağlayan bir mekân işlevine de sahiptir. Hayatın açık bir mekân olmasından dolayı evin içindeyken de dışarısı yaşanılabilmektedir. Böylece dış ortamdaki eylemlerle iç ortamdaki eylemler sürekli bir etkileşim içindedir. Tüm örneklerde evler ahırlar üzerinde yükseltildiği için hayatlar önündeki manzaraya açılır. Bu yükseklik ayrıca açık olan hayata mahremiyet de sağlamaktadır. Odalarda pencere bulunmakla birlikte hayat evin ana ışık ve hava kaynağı rolüne de sahiptir. Yazın ise hayat yazlık bir alan yaratmaktadır.

Evlerde hayatın arkasındaki yatay dikdörtgen oda, baş oda kimliğindedir. Ama bu oda hiçbir örnekte evin en büyük odası değildir. Baş oda, ailenin tüm fertlerinin birarada bulunduğu, yemek yediği bir mekândır. Ancak az sayıda oda içeren Tip 1 ve Tip 2’de baş oda mutfak olarak kullanılmaktadır. Yazın ise hayat aynı zamanda bir baş oda görevi görmektedir. Evlerde bunun dışında bir de misafir odası olgusuna rastlanmaktadır. Bu görevi ise Tip 3’te hayatın kısa kenarında, hayata açılan büyük yan oda, Tip 4’te ise baş odanın yanında bulunan ve hayata açılan büyük oda üstlenmektedir. Oda sayısının az olması sebebiyle baş odanın mutfak olarak kullanıldığı Tip 1 ve Tip 2’de ise hayatın kısa kenarındaki büyük yan oda hem baş oda hem de misafir odası hüviyetindedir. Misafir odası tüm plan tiplerinde evin en büyük odasıdır.

Evlerdeki ıslak mekânlara bakıldığında tüm tuvaletlerin dışarıda olduğu görülür. Banyo ihtiyacı evin herhangi bir odasına yıkanma çukuru yapılarak banyo işlevi kazandırılmasıyla karşılanmaktadır. Mutfak ise her evde farklılık gösterir. Az sayıda oda içeren Tip 1 ve Tip 2’de mutfak, baş oda olup ocak, tezgâh ve çalışma çukurları gibi mutfak ekipmanları burada bulunur. Oda sayılarının arttığı Tip 3’te mutfak, baş odanın yanında bulunan ve sadece buradan ulaşılan mekân iken, Tip 4’te hayatın kısa kenarında bulunan küçük hacimdir.

Tüm evlerin inşaat sistemi yığma olup taş duvarlı evlerde ahşap hatıllar kullanılarak ahşap iskelet sistem oluşturulmuştur. Ahşabın buradaki yapısal kullanımı taş duvarda ağırlığı yatay olarak dağıtmak, yapıyı yatay yüklere karşı dayanıklı hale getirmek ve duvarların düşey doğrultuda olabilecek çatlamalarını önlemek yani yapıyı sağlamlaştırmaktır. Bazı evler kerpiçle sıvanıp beyaza boyanmıştır. Evler ahşap kirişlerin, odaların kısa duvarları üzerine, sık aralıklarla yerleştirilmesiyle oluşturulmuş düz dam ile örtülüdür. Ahşap konstrüksüyonlu, taş dolgulu bu yapılarda duvarlardaki hatıllar aynı zamanda çatının alt gergi hatılları ve çatı kirişlerini de desteklemektedir. Duvarlar ve çatılardaki ahşap hatıl ve kirişlerde kullanılan ahşap türü ise kavak ağacıdır. Köylüler eskiden bölgede inşaat yapımında kullanılmak üzere kavak ağacı yetiştirdiklerini ifade etmektedir.

TARİHSEL BİT-HİLANİLER İLEKARŞILAŞTIRMA

Yatay dikdörtgen şeklindeki sütunlu bir portikonun (hayat) bir kısa kenarına bir oda yerleştirilmesiyle oluşturulmuş L portikodan (hayat) oluşan Kahta L-hilani türü yapı grubunun tarihsel hilani’lerle benzeştikleri ve hilani yapı grubuna dahil edilmelerine neden olan en temel nokta, yukarıda tanımlanan hangi plan tipine girerse girsin her evin planının odak noktasını uzun eksenleri cepheye paralel, ön yüzü dışa açık, sütunlu hayat ile arkasında ona paralel yatay dikdörtgen bir baş oda konsepti oluşturmaktadır.

Kahta L-hilanilarinin tarihsel hilanilerle benzeştiği diğer önemli nokta ise cephe tasarımıdır. Tüm Kahta L-hilanilari, sütunlu L şeklindeki hayat, bunun bir kısa kenarındaki yan oda ve hayatın sağır olan diğer kısa kenarının ön cepheye dönmesiyle oluşturduğu sınırdan oluşan 3’lü cephe düzenine sahiptir. (Resim 1, 4, 6, 7, 10, 11) Klasik hilani’de ise cephe, genelde yatay dikdörtgen şeklinde sütunlu portiko ile portikonun iki kısa kenarı boyunca, uzunlukları portiko ile eş, simetrik birer odadan oluşur. Ancak bazı tarihsel hilani’lerin cepheleri Kahta L-hilani’lerine benzer. Bu cephe iki şekilde elde edilmiştir. Bunlardan ilki Zincirli Yukarı Saray 1 nolu hilani ile Sakça Gözü hilanisi’ndegörülür. Bu uygulamada sütunlu portikonun bir kısa kenarında portikoyla eş uzunlukta bir yan oda bulunurken, portikonun diğer kısa duvarı Kahta L-hilani’lerinde olduğu gibi ön cepheye dönerek portikoya bu yönde bir sınır oluşturur. (Çizim 8) Diğer uygulama ise Zincirli II ve III nolu hilani’lerinde karşımıza çıkar. Bu örneklerde sütunlu portikonun bir kısa kenarında portikoyla eş uzunlukta bir yan oda bulunurken, portikonun diğer kısa kenarında kule benzeri kalın, masif bir duvar ön cepheye dönmektedir. (Çizim 9) Kahta L-hilani türü yapıları oda organizasyonu açısından ise İsrail Megiddo 1723 nolu Saray ile benzerlik gösterir. Burada da Kahta Tip 1 ve Tip 2’de olduğu gibi sütunlu portikonun bir kısa kenarında, portikoile arkasındaki paralel yatay dikdörtgen şeklindeki baş odaya dik şekilde yerleştirilmiştir; bu iki odanın uzunluğunca yatay dikdörtgen bir oda daha yer alır. (Çizim 10)

SONUÇ

Toplumları yaşatan, kültürel değerleri ve gelenekleridir. Bu değerler, bir yandan toplumların tarihlerini oluştururken, diğer yandan gelecek nesillere aktarılarak kültürel sürekliliği sağlar. Kültürün temel anlatımlarından biri olan geleneksel konut mimarisi, bölgesiyle kültürel ilişkisini gösteren önemli verilerden biridir. Bu nedenle kültürel sürekliliğin sağlanması geleneksel konut mimarisinin sürdürülmesi ile yakından ilişkilidir. Geleneksel konut ve çevresi, normların, geleneklerin ve değerlerin iletilmesi için bir araç olarak gelecek nesillerin kültürlerini sürdürmelerinde yardımcı olmaktadır.

Homojen bir nitelik gösteren bölgenin konut biçimini belirleyen en temel faktör tarihsel faktördür. Bölgedeki eski yapı geleneğini sürdüren bu evlerle birlikte kültürel süreklilik olgusunun bölgede devam etmekte olduğu görülür. Hatta yeni inşaat sistemleriyle inşa edilen evlerde bile aynı planın tercih edilerek bu sürekliliğin sürdürüldüğü görülmektedir. Tarihsel hilani tipi yapıların bölgesel bir yorumu olan L-hilani türü evler, bölgenin simgesi olup, yüzyıllara varan toplumsal kabullerden kaynaklanan yapı geleneğinin devam etmekte olduğunu göstererek, tarihsel köklere olan bağlılığa işaret etmektedir.

 

NOTLAR

1. Gurney, 1954, s.210; Singer, 1975, s.70

2. Singer, 1975, s.89

3. Lehmann, Kilebrew, 2010, s.27

4. Frankfort, 1952, s.120

5. Margueron, 1979, s.156

6. Lehmann, Kilebrew, 2010, s.27; Sharon, Zarzecki-Peleg, 2006, s.145

7. Sevin, 1991, s.111

8. Frankfort, 1952, s.126; Glynn, 1994, s.1

9. Sevin, 1991, ss.109-111.

10. Winter,1982, s.355

11. Bryce, 2012, s.110

12. Dörner, Naumann, 1939, s.28

13. Dörner, Naumann, 1939.

14. Akın, 1985, s.18

15. Dörner, Naumann, 1939, ss.12-13; Herzfeld, 1909, s.28; Erdim, 1980, s.70, 91

KAYNAKLAR

Akın, G. 1985, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki Tarihsel Ev Tiplerinde Anlam, Yayımlanmamış Doktora Tezi, İTÜ Mimarlık Fakültesi, İstanbul.

Bryce, T. 2012, The World of the Neo-Hittite Kingdoms: A Political and Military History, Oxford University Press, Oxford.

Dörner, F.K. ve R. Naumann, 1939, “Forschungen in Kommagene”, Istanbuler Forschungen, sayı:10, ss.9-12.

Erdim, M. M. 1980, Anadolu’da Geleneksel Konut Birimi, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ege Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, İzmir.

Frankfort, H. 1952, “The Origin of the “Bit Hilani”, Iraq, sayı:14, ss.120-131.

Glynn, M. L. 1994, An Analysis of the Palace of Sargon II At Khorsabad: Its Organisation and Function, Yayımlanmamış Yüksek Li sans Tezi, University of Melbourne.

Gurney, O. R. 1954, The Hittites, 2. baskı, Pelican, Harmondsworth.

Herzfeld, E. 1909, “Eine Reise durch das westliche Kilikien im Frühjahr 1907”, Petermanns Mitteilungen, sayı:55, ss.12-22.

Lehmann, G. ve A. E. Kilebrew, 2010, “Palace 6000 at Megiddo in Context: Iron Age Central Hall Tetra-Partite Residencies and the Bīt-Hilāni Building Tradition in the Levant”, BASOR, sayı:359, ss.13-33.

Luschan, F. V., C. Humann ve R. Koldewey, 1898, Ausgrabungen in Sendschirli, Vol 2: Aus­grabungsbericht und Architektur, Königliche Museen zu Berlin, Mittheilungen aus den Orien­talischen Sammlungen 12, Spemann, Berlin.

Margueron, J. C. 1979, “Un ‘hilani’ a Emar”, Archaeological Reports from the Tabqa Dam Project: Euphrates Valley, Syria (ed.) D. N. Freedman, Annual of the American Schools of Oriental Research, 44, ASOR, Cambridge, MA, ss.153-176.

Sharon, I. ve A. Zarzecki-Peleg, 2006, “Podium Structures with Lateral Access: Authority Ploys in Royal Architecture in the Iron Age Levant”, (ed.) S. Gitin, J. E. Wright, J. P. Dessel, Confronting the Past: Archaeological and Historical Essays on Ancient Israel in Honor of William G. Dever, Eisenbrauns, Winona Lake, Indiana, ss.145-167.

Sevin, V. 1991, Yeni Assur Sanatı I Mimarlık, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara.

Singer, I. 1975, “Hittite Hilammar and Hieroglyphic Luwian Hiliana”, Zeitschrift für Archaologie, sayı:65, ss.69-103.

Winter, L. J. 1982, “Art as Evidence for Interaction: Relations between the Assyrian Empire and North Syria II”, Mesopotamien und seine Nachbaum I, (ed.) H. J. Nissen ve J. Renger, Berlin, ss.355-382.

ÇİZİMLER

* Kaynak gösterilmeyen tüm çizim ve resimler yazara aittir.

Bu icerik 15928 defa görüntülenmiştir.