365
MAYIS-HAZİRAN 2012
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

DOSYA

2012 / XIII. Ulusal Mimarlık Ödülleri

YAYINLAR



KÜNYE
KENTSEL YAŞAM

Sokaktan Siteye Dönüşen Yarı Kamusal Mekânlar: Komşuluk İlişkileri Üzerine

Ferda Özparlak, Y. Şehir Plancısı, Kartepe (İzmit) Belediyesi
Mehmet Çağlar Meşhur, Yrd. Doç. Dr., Selçuk Üniversitesi, Şehir ve Bölge Planlama Bölümü

Günümüzde mekân oluşumuna yön veren toptancı anlayış, özellikle ortaya çıkardığı sosyal ilişkiler açısından sorgulanmayı gerekli kılıyor. Sokaklar, mekânsal yerleşme kültürünü biçimlendiren önemli olgulardan biri olarak önem taşıyor. Yazarlar, “sokak”tan “site”ye dönüşen yarı kamusal mekân kurgusunun komşuluk ilişkileri üzerinde bir farklılaşma yaratıp yaratmadığı sorusuna yanıt arıyorlar.

Mekânsal yerleşme kültürümüzü şekillendiren önemli olgulardan biri şüphesiz sokaktır. Sokağın bu önemi, özel ve kamusal alanlar arasındaki geçişi sağlaması, toplum-mekân etkileşiminin gerçekleşmesinde bir araç olarak benimsenmesi ve bu yönü ile insanların sosyalleşmesine katkı sağlayan bir mekân olmasından kaynaklanmaktadır. Ne var ki, sokak üzerine kurgulanan yarı kamusal mekân olgusunun son yıllarda önemli bir değişime uğradığı, insanların kent yaşamından beklentilerinin farklılaşmasına da bağlı olarak site yaşamının ön plana çıktığı gözlenmektedir.

İfade edilen süreç fiziksel yönü ağır basan bir değişim gibi görünse de, sosyal açıdan da irdelenmeye muhtaçtır. Çünkü fiziksel çevreler her ne kadar insanlar tarafından şekillendirilse de, sonrasında fiziksel çevrelerin insan ilişkileri üzerinde şekillendirici etkiler yarattığı herkesçe bilinmektedir. Bu noktadan hareketle, ülkemizde benzer bir değişim sürecinin yaşandığı Konya kentinde gerçekleştirilen çalışmanın sonuçlarını aktaran bu yazı, sokaktan siteye dönüşen yarı kamusal mekân kurgusunun komşuluk ilişkileri üzerinde bir farklılaşma yaratıp yaratmadığı sorusuna yanıt aramaktadır.

Kentsel mekân, sadece yapıların oluşturduğu bir “yer” değildir. Aynı zamanda, toplumsal olayların gerçekleştiği ve insanlarla çevresi arasındaki ilişkiyi şekillendiren sosyal ve kültürel bir olgudur. Dolayısıyla, insan ve toplum davranışları üzerinde önemli bir etkisi olan kentsel mekânın tasarlanmasının, fiziksel boyutu yanında sosyal ve kültürel yönü de vardır.

Son yıllarda mekân sosyolojisi literatürü içerisinde de yer bulan tartışmalarda, mekânın toplumsal bir örgütlenme olduğuna ve ancak toplumsal çıkarımlarla birlikte değerlendirildiğinde anlamlandırılabileceğine vurgu yapılmaktadır. Buradaki temel vurgu, mekânın kendi başına bir nesne olmadığı, içinde barındırdığı insanla birlikte sürekli değişen bir olgu/kavram olduğudur. (1) Dolayısıyla, insanlar arasındaki sosyal iletişim ve etkileşimin geliştiği yerler olarak nitelendirilen yarı kamusal mekânların yaşadığı değişimin ve bu değişimin sosyal ilişkiler üzerinde yarattığı etkilerin incelenmesi daha da önemli hale gelmektedir.

Gereksinimler, eylemler ve davranışların şekillendirdiği kentsel mekânın (2) oluşumunun ve tasarımının toplumdan topluma, kentten kente farklılık göstermesi doğaldır. Bu farklılığa karşın, kullanılma biçimi açısından kentsel mekânı genel anlamda tanımlayan üç unsur/konu olduğu söylenebilir. Bunlar, “özel mekânlar”, “kamusal mekânlar” ve “yarı kamusal mekânlar”dır.

Özel mekânlar, daha çok kişilerin kontrolünde olan ve kişisel kullanımlara yönelik mekânlardır. Kamusal mekânlar ise herkesin kullanabilme hakkına sahip olduğu ve kamusal eylemlerin gerçekleştiği yerlerdir. Yarı kamusal mekânlar ise özel ve kamusal mekânlar arasında geçişi sağlayan, kişiler tarafından görülebilir, gözlemlenebilir ve denetlenebilir nitelikteki alanlardır. (3) Mekân hiyerarşisi olarak da ifade edilen bu tanımlama, kentsel tasarımın başarı düzeyini belirleyen etkenlerden biridir. Buradaki başarı ölçütü, söz konusu mekânlar arasında sürekliliğin sağlanmasıdır.

Yukarıda ifade edilen kentsel mekân hiyerarşisinde “mahremiyet ve territorium” sahiplenmeye göre değişim göstermekte, bu durum kentsel mekânın işlevi ve yerleşmenin gelişmesine bağlı olarak o mekânın hiyerarşisindeki konumunu etkilemektedir. Eğer kentsel mekân belirli bir komşuluk ünitesine hizmet ediyorsa sadece o insanların kullandıkları mekân haline gelmekte ve yarı kamusal özellik göstermektedir (sokaklar ve sitelerdeki ortak kullanım mekânları). Ancak yerleşmenin gelişmesi ile birlikte kentsel mekân başka komşuluk birimlerine de hizmet edecek ölçeğe eriştiğinde ise kamusal nitelik kazanmaktadır (caddeler). (4)

Kentsel mekânın önemli unsurlarından biri olan yarı kamusal mekânların oluşumunu etkileyen birçok konu vardır. Fiziksel etmenlerin yanı sıra, sosyal ve psikolojik etmenlerin de şekillendirdiği bu mekânlar, kent yaşamına ilişkin beklentilerin farklılaşmasına bağlı olarak değişime uğramaktadır. Bu yazının amacı da, son yıllarda, Türk kentlerinde yarı kamusal mekânların biçimlenişi açısından ortaya çıkan değişimi tartışmak ve bu değişimin sosyal ilişkiler üzerinde yarattığı etkileri sorgulamaktır.

BİR YARI KAMUSAL MEKÂN OLARAK SOKAK

Sokak, farklı işlevlerin içerisinde bulunduğu, özel alandan kamusal alana geçişte insanlara farklı deneyimler sunan, kültürel ve toplumsal eylemlerin gerçekleştirildiği bir mekândır. (5) Bu yönü ile sokak, insan ölçeğini gözeten (6) mekân arayışlarının yanı sıra, bireylerin sosyalleşme süreci açısından da önem taşımaktadır.

Farklı dönemlerde, birçok uygarlığın kentlerinin gelişimine yön veren ve belirli bir kurgu/plan içerisinde şekillenen sokakların (7), Türk kentlerinde de mekân oluşumu açısından belirleyici bir unsur olduğu görülmektedir. Özellikle geleneksel kent dokularında sokak ve çıkmazlar üzerine kurgulanan mekânlar, bu saptamanın en somut göstergesidir. Burada vurgulanması gerekir ki, eski dönemlerden itibaren belirleyici bir mekânsal olgu olan sokağın önemi üç etkene dayanmaktadır: Bunlar, özel ve kamusal mekânlar arasında bir geçiş mekânı olması, kendiliğinden (spontan) gelişen ilişkilere olanak vermesi ve toplum-mekân etkileşiminde sosyal bir araç olmasıdır. Dolayısıyla, sokak sadece yapıların/binaların şekillendirdiği bir yer değil, sosyal ve kültürel boyutları da olan bir mekândır. (8)

Bugün örneklerinin daha çok geleneksel kent dokularının içerisinde görülmesi ve yeni gelişme alanlarında örneklerine az rastlanan bir mekânsal arayış olması, sokak olgusunu nostaljik bir öğe olarak algılanır hale getirmiştir. Oysa “sokağın” içinde barındırdığı fiziksel ve sosyal özelliklerin, mekân tasarımında sürekli olarak gözönünde bulundurulması gereken etkenler olduğunu vurgulamakta yarar vardır. Sokağı şekillendiren yapılar (9) ve bu yapıların biraraya gelmesi ile oluşan doku ve silüet özelliklerinin (10) yanı sıra, toplumla ilk yüzleşilen/karşılaşılan yerler olması sokağı kent yaşamının önemli bir parçası haline getirmektedir. Bu anlamda, sokağın insan ölçeğini gözeten fiziksel kurgusu ile birlikte statü ve gelir ayrımı olmaksızın (11) insanların günlük eylemlerinin gerçekleşmesine fırsat tanıyan niteliğinin mekân tasarımı açısından önemli birer ipucu olduğu açıktır. (12) (Şekil 1)

Ancak, son yıllarda değişen kent yaşamının niteliği ile birlikte yarı kamusal mekânlar fiziksel açıdan köklü bir değişime uğramıştır. Kentlerin hızla yayıldığı ve otomobil kullanımının önemli ölçüde belirleyici olduğu bu değişim sürecinde yarı kamusal mekânlar nitelik değiştirmiş ve sokağın yerini, yüksek katlı yapılar arasında şekillenen geniş açık alanlar almıştır. Mekândan beklentilerin değişmesine bağlı olarak ortaya çıkan bu dönüşüm, “güvenlik, konfor ve prestijin” öncelikli hale gelmesinin bir sonucudur. Ayrıca, mevcut kent dokusu içerisinde yer alan sokakların, özellikle artan otomobil sayısı karşısında güncel ihtiyaçları karşılayamaması ve bu alanların sosyal/teknik donatı açısından yetersiz hale gelmesinin de söz konusu değişim üzerinde etkisi vardır.

DEĞİŞEN YARI KAMUSAL MEKÂNLARIN KOMŞULUK İLİŞKİLERİ ÜZERİNDE YARATTIĞI ETKİLER

Yeni yaşama alanları açısından belirleyici hale gelen yüksek katlı yapılar ve çevresinde oluşturulan açık alanlar üzerine kurgulanan site tarzı yaşamın, fiziksel açıdan kullanıcıları tatmin eden bir mekân tasarımı olmasına karşın, sosyal açıdan ortaya çıkardığı sonuçların yeterli düzeyde tartışılmaması bu çalışmayı güdüleyen temel unsur olmuştur. Konu ile ilgili çalışmalarda ağırlıklı olarak fiziksel yapıdaki değişimlerin analiz edilmesi ve bunların niceliksel sonuçlarının ortaya konması önemli bir eksiklik olarak değerlendirilmiştir. Bu anlamda, yarı kamusal mekânların niteliği üzerinde ortaya çıkan köklü değişimin sadece fiziksel boyutu ile değil, komşuluk ilişkileri ve sosyal davranışlar açısından da irdelenmesi önem taşımaktadır.

Bu yazının temel varsayımı, yarı kamusal mekânların değişiminin komşuluk ilişkilerini etkilediği; sokaktan, siteye dönüşen yaşam tarzının sosyalleşme düzeyini düşürdüğü ve ilişkileri homojenleştiren yapısı nedeniyle de bir ölçüde sosyal ayrımlaşmaya (izolasyona) neden olduğudur. Bu varsayımla, saha araştırması kapsamında sokak yaşamı ile site yaşamı karşılaştırılmış ve değişen mekân kurgusunun komşuluk ilişkilerinin düzeyi açısından bir değişim ortaya çıkarıp çıkarmadığı araştırılmıştır.

Saha araştırmasına ilişkin bulguların ortaya konmasından önce, önemli bir noktanın vurgulanmasında yarar görülmektedir. Yarı kamusal mekânlar açısından yaşanan değişimin sonuçlarının irdelendiği çalışmada, kapalı/güvenlikli site olarak tanımlanan yaşama alanları araştırmanın kapsamı dışında tutulmuştur. Buradaki temel gerekçe, bu tür yerlerin güvenlik kontrolünde girilip çıkılan özelleşmiş yerler olması, başka bir ifade ile yarı kamusal nitelik göstermemesidir. Dolayısıyla, çalışma kapsamında sokak ile karşılaştırılan siteler, belirli bir yapı grubundan oluşan, farklı peyzaj elemanları ile diğer yapı gruplarından ayrılan, ancak o yapı grubu dışında yaşayan kişilere de açık olan örneklerden seçilmiştir.

Çalışmanın saha araştırmasının yapıldığı, 1 milyon nüfusu ile Türkiye’nin 7. büyük kenti olan Konya, yukarıda açıklanan süreçlere benzer deneyimleri yaşamış bir kenttir. Kentte son yıllarda, gelişen konut alanlarının tamamına yakını, site tarzı yaşamın tipik birer örneğini oluşturmaktadır. Zengin/köklü bir geçmişi olan kentte sokak yaşamını yansıtan örnekler de bulunmaktadır. Ancak, bu örnekler, kentin geleneksel dokusu ile 1970’lere kadar gelişen bölgelerle sınırlıdır.

Bu yazıya temel oluşturan çalışma ile ortaya konan varsayımların doğruluğunun araştırılması için kentte 8 farklı yerden seçilen örnek alanlarda hane halkları ile anketler yapılmıştır. (Şekil 2) Örneklem seçimindeki ilk ölçüt, yarı kamusal mekân oluşumunun fiziksel açıdan hangi özelliği yansıttığıdır. Sokak ve site özelliği gösteren mekânlardan seçilen örnekler açısından belirleyici ikinci ölçüt ise, kullanıcılarının hangi gelir grubundan olduğudur. Gelir grubunun, kentteki yaşam alanlarının seçimi ve sosyal ilişkilerinin düzeyi açısından önemli bir etken olduğu dikkate alınarak, saha araştırması kapsamında belirlenen örneklerin kent bütününü temsil etmesi ve araştırmada daha sağlıklı sonuçlara ulaşılabilmesi adına, anket yapılan alanlar farklı gelir gruplarının yaşadığı bölgelerden seçilmiştir.

İki farklı yarı kamusal mekân oluşumunu yansıtan örneklerin incelendiği çalışmada, komşuluk ilişkilerinin ve sosyalleşme düzeyinin farklı mekân tasarımları açısından karşılaştırılması amaçlanmıştır. Bu çerçevede, hane halkları ile gerçekleştirilen 120 anketin yarısı sokak kullanıcıları (sokakta yaşayanlarla), diğer yarısı ise site kullanıcıları ile yapılan karşılıklı görüşmelerle elde edilmiştir. 30 sorudan oluşan anket çalışmasında, yarı kamusal nitelik gösteren sokak ya da site içi kullanım mekânların fiziksel ve sosyal açıdan tanımlanmasına yönelik sorular yer almıştır. Söz konusu anket çalışması kapsamında, hane halkları arasındaki komşuluk ilişkilerinin düzeyinin belirlenmesi amacıyla yöneltilen 9 soru bulunmaktadır. Komşuluk ilişkilerinin düzeyinin saptanmasına yönelik bu soruların özünde, kişilerin komşuları ile görüşme sıklıkları, görüşme biçimleri ve yerlerinin saptanması çabası vardır.

Çalışma ile elde edilen bulgular, yarı kamusal mekân oluşumunun “sokak” üzerine temellendiği yerlerdeki komşuluk ilişkilerinin daha güçlü olduğunu açıkça ortaya koymuştur. Söz konusu ilişkilerinin düzeyi açısından belirleyici olan görüşme sıklığı ve farklı nedenlerle birlikte vakit geçirme (alışverişe, pikniğe gitme vb.) biçimlerine verilen cevaplar, bu saptamanın somut göstergelerinden biridir. Yine, komşuların iletişim düzeyinin göstergelerinden biri olarak kabul edilen karşılıklı yemek ikramında bulunma sıklığı da, komşuluk ilişkilerinin sokak yaşamında daha güçlü olduğunu göstermiştir. Bundan daha önemlisi ise, komşuluk ilişkilerinde karşılıklı güven ve samimiyeti yansıtan sorulara verilen cevaplardır. Borç para alıp-verme ve çok özel olmayan sırları paylaşmanın yanı sıra, komşulukta güvenin (belki de) en üst düzeyini gösteren (şehir dışına veya tatile çıkıldığında) evinin anahtarlarını bırakma konusundaki farklılığın, diğer sorulara göre daha da belirginleşmesi, sokak yaşamı içerisindeki komşuluk ilişkilerinin, site yaşamına göre güçlülüğünü açık bir biçimde ortaya koymaktadır.

Araştırma kapsamında irdelenen ve elde edilen bulguların Tablo 1a ve 1b’de ortaya konduğu noktalar da ilgi çekicidir. Bunlardan ilki, kişilerin komşuları ile biraraya gelme veya karşılaşma yerleridir. Apartman, sokak veya siteye ait mekânlarda karşılaşmanın, programlı olmayan, kendiliğinden gelişen buluşmalar olduğu; evlerde biraraya gelmenin ise komşuluk ilişkileri açısından daha dikkate değer bir veri olduğu gözönüne alındığında, sokak yaşamındaki iletişim düzeyi site yaşamına göre (çok belirgin olmasa da) daha güçlüdür. Yapılan araştırmaya ilişkin en ilgi çekici bulgu ise çocukların arkadaşlık ilişkilerinde ortaya çıkmıştır. Yarı kamusal mekânların sokak üzerine temellendiği alanlarda, çocukların % 30’u apartman veya konut yakın çevresinden arkadaş edinirken, % 70’i gittiği okuldan arkadaş edinmektedir. Site yaşamında ise, çocukların % 55’i apartman veya konut yakın çevresinden arkadaş edinirken, okuldan arkadaş edinme oranı % 45’tir. Söz konusu veriler, site yaşamında çocukların ağırlıklı olarak yaşadığı yakın çevreden arkadaş edindiğini; sokak yaşamında ise çocukların arkadaşlık ilişkilerini büyük oranda gittiği okulun şekillendirdiğini göstermektedir. Bu anlamda, kolaylıkla söylenebilir ki site yaşamında ilişkiler yakın çevre ile sınırlanmakta; başka bir ifade ile kısıtlı bir çevrede gerçekleşmektedir. Bu veriler, çalışmanın temel varsayımlarından biri olan site yaşamının ilişkileri homojenleştirdiği, belirli ölçüde de olsa sosyal ayrımlaşmaya neden olduğu varsayımını doğrulamaktadır.

 

Yarı Kamusal Mekân Kullanımı

Gerçekleşme Oranı (%)

Ev

Apartman

Sokak veya Siteye ait Mekânlar

Toplam

Komşularınızla nerelerde karşılaşıyorsunuz ya da biraraya geliyorsunuz?

Sokak

52.5

8.5

39

100

Site

46.4

8.9

44.7

100

Tablo 1a. Komşuların biraraya gelme ya da karşılaşma yerleri

 

Yarı Kamusal Mekân Kullanımı

Gerçekleşme Oranı (%)

Apartman

Sokak veya Site

Okul

Toplam

(Varsa) çocuklarınız kimlerle arkadaşlık ediyor ya da nerelerden arkadaş ediniyor?

Sokak

2.9

26.5

70.6

100

Site

20.7

34.5

44.8

100

Tablo 1b. Çocukların arkadaşlık ilişkileri

BİTİRİRKEN

İnsanların birarada yaşadıkları tüm yerlerde, sosyal iletişimin temel belirleyicisi olarak tanımlanan “komşuluk” ve “arkadaşlık” ilişkilerini etkileyen birçok unsur vardır. Kişilerin eğitim düzeyleri, gelir durumları, yaşam biçimleri ve kültürlerinin yanı sıra beklenti ve öncelikleri de ilişkilerin düzeyini etkilemektedir. Ancak, sosyal ve kültürel unsurlar yanında, konut yakın çevresinin niteliğinin, bir başka deyişle fiziksel unsurların da insan ilişkileri üzerinde etkili olduğu bir gerçektir. Bu gerçekliğin yön verdiği çalışmada, son yıllarda yarı kamusal mekânların şekillenmesi açısından yaşanan değişimlerin sosyal sonuçları üzerinde durulmuştur.

Öncelikle vurgulanması gerekir ki bu yazı, bir yarı kamusal mekân olarak sokağı yüceltip, yine bir yarı kamusal mekân üretme yöntemi olan site tarzı yaşama tümden karşı çıkmak çabasında değildir. Çünkü mekânsal açıdan ortaya çıkan her arayışın belli sebep-sonuç ilişkileri içerisinde değerlendirilmesi gerekmektedir. Ne var ki, sosyal ve fiziksel açıdan kendi kültürünü yaratmış olan sokak dokularının “geçmişte kalmış” bir yaşam biçimi olarak görülüp, site çözümlerinin sadece yüksek veya orta gelirliler için değil, düşük gelir grubuna yönelik uygulamalarda da (sosyal konut ve toplu konut uygulamaları) benimsenen “genel” bir çözüm haline getirilmiş olması ciddi bir sorundur.

Araştırma, bugün için mekân oluşumuna yön veren toptancı anlayışın, özellikle ortaya çıkardığı sosyal ilişkiler açısından sorgulanması gerektiğini göstermiştir. Günümüzde örnekleri geleneksel kent dokularının içerisindeki birkaç örnekle sınırlı kalmış olsa da, sokaklar, gerek yapılı çevrenin niteliği gerekse bu yapılı çevreler içerisinde şekillenen sosyal ilişkiler açısından önem taşımaktadır. Sokağın özellikle kullanıcılar arasındaki iletişim düzeyi açısından önemsenmesi gerekmektedir. Burada sokak kavramı açısından vurgulanması gereken temel özellik, fiziksel açıdan bir bütünün parçası olarak tasarlanmasının sosyal ilişkiler üzerinde ayrıştıcı değil, bütünleştirici bir etki yaratmasıdır. Sokağın, yapıların biraraya gelme biçimi açısından süreklilik gösteren, farklı deneyimlere ve kendiliğinden gelişen ilişkilere/olaylara fırsat veren yapısının aksine; belirli bir yapı grubunu farklı peyzaj elemanları ile diğer yapı gruplarından ayırmaya dayanan site anlayışı ise insan ilişkileri üzerinde homojenleştirici, belirli düzeyde de olsa ayrıştırıcı bir etki yaratmaktadır.

Mekân üretimi sadece yeterli miktarda otopark ve açık alana sahip, konforlu yaşam alanları oluşturmak anlamı taşımamakta; insanların birbirleriyle iletişim kurmasına olanak tanıyan, fiziksel ölçütler yanında sosyal ve kültürel yönü ile de yorumlanmasını gerektiren bir bakış açısına ihtiyaç duymaktadır. Bugün geçmişte kalmış bir mekânsal arayış olarak algılanır hale gelen sokak kavramının, aslında, mekân tasarımında sürekli olarak gözönünde bulundurulması gereken unsurları içerdiği açıkça görülmektedir.

*Görsel malzeme: Ferda Özparlak, 2008

Konya kenti hava fotoğrafları, 2006: Konya Büyükşehir Belediyesi Arşivi

NOTLAR

* Çalışma, Ferda Özparlak’ın, Mehmet Çağlar Meşhur’un danışmanlığında hazırladığı, “Sokak ve Site İçi Mekân Kullanımlarının İncelenmesi; Konya Kenti Örneği” adlı yüksek lisans tezinin (YÖK Tez No:237372) saha araştırmalarına dayanmaktadır.

1. Alver, 2007.

2. Bilsel, 2006.

3. Bakan, Konuk, 1987; Erdönmez, Akı, 2005.

4. Çevik, 1991; Özen, Çevik, 1995.

5. Özcan, Bayraktar, Görer, Tekel, 2003; Yıldırım, 1996.

6. Sitte, 1965.

7. Batkın, 1993.

8. Çağlar, 1992.

9. Ashihara, 1970; Rapoport, 1977; Carmona, Oc, Tiesdell, Heath, 2003.

10. Cullen, 1996.

11. Alver, 2007.

12. Krier, 1984.

KAYNAKLAR

Alver, K. 2007, Steril Hayatlar, Hece Yayınları, Ankara.

Ashihara, Y. 1970, Exterior Design in Architecture, Van Nostrand Reinhold, New York.

Bakan, K. ve G. Konuk, 1987, Türkiye’de Dış Mekânların Düzenlenmesi, TÜBİTAK Yapı Araştırma Enstitüsü Yayınları, Ankara.

Batkın, G. 1993, Kentsel Dokuda Sokak Kavramı ve Değişim Süreci, İstanbul’dan Seçilen Örnek Alanlar Üzerinde Bir Değerlendirme, İTÜ FBE, yayımlanmamış yüksek lisans tezi, İstanbul.


Bilsel, G. 2006, Kentsel Tasarım İlkeleri, Selçuk Üniversitesi, Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı, yayımlanmamış ders notları, Konya.

Carmona, M., T. Oc, S. Tiesdell ve T. Heath, 2003, Public Places, Urban Spaces, Architectural Press, Oxford.

Cullen, G. 1996, The Concise Townscape, Architectural Press, Oxford.

Çağlar, N. 1992, Konut Alanları ve Alışveriş Merkezlerindeki Kent Sokaklarının Çağdaş Tasarımları Üzerinde Bir Araştırma, Ankara Üniversitesi FBE, yayımlanmamış doktora tezi, Ankara.

Çevik, S. 1991, Mekân-Kimlik-Kimliklendirme: Trabzon Sokakları Örneği, KTÜ FBE, yayımlanmamış doktora tezi, Trabzon.

Erdönmez, M.E. ve A. Akı, 2005, “Açık Kamusal Kent Mekânlarının Toplum İlişkilerindeki Etkileri”, Megaron, YTÜ MF e-Dergisi, sayı:1, ss.76-87.

Krier, R. 1984, Urban Space, Academy Editions, Londra.

Özcan, Z., N. Bayraktar, N. Görer ve A. Tekel, 2003, “Kente Dair Analitik Çözümleme: Sokaklar, İlk Yıl Şehir Planlama Atölyesi Deneyimi”, Gazi Üniversitesi, Mühendislik-Mimarlık Fakültesi Dergisi, Ankara, sayı: 2003/2, ss.17-30.

Özen, H. ve S. Çevik, 1995, “Özel-Kamusal Mekân Olgusunun Geleneksel ve Günümüz Yaşama Çevrelerinde İncelenmesi”, VII. Uluslararası Yapı ve Yaşam Kongresi, Bildiriler Kitabı, Mimarlar Odası Bursa Şubesi Yayınları, Bursa.

Rapoport, A. 1977, Human Aspects of Urban Form, Toward A Man – Environment Approach to Urban Form and Design, Pergamon Press, Oxford.

Sitte, C. 1965, City Planning According to Artistic Principles, Random House, New York.

Yıldırım, S. 1996, Kentsel ve Mekânsal Yapı Çözümlemesi, Kent Oluşum Kuramları, Kent Çözümlemesinde Temel Dizgeler, Edirne Kent Kurgusu ve Mekânsal Yapı Çözümlemesi, Gazi Üniversitesi, Mühendislik-Mimarlık Fakültesi Yayınları, Yayın No:18, Ankara.

Bu icerik 27619 defa görüntülenmiştir.