357
OCAK-ŞUBAT 2011
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

  • 2010’un Ardından
    Deniz İncedayı, Prof. Dr., MSGSÜ Mimarlık Bölümü; Mimarlar Odası İstanbul BK Şubesi Başkanı

YAYINLAR



KÜNYE
ETKİNLİK

MİMARLIĞIN SOSYAL FORUMU 2010: Mimarlığın Forumu, Forumun Mimarisi

Bülent Batuman, Y.Mimar, Mimarlar Odası Ankara Şubesi Sekreteri

Birkaç yıllık bir “kuluçka evresi” ve bir yıldan biraz daha fazla süren yoğun bir hazırlık döneminin ardından, Mimarlığın Sosyal Forumu (MSF) 20–23 Ekim 2010 tarihleri arasında gerçekleşti. Forumu değerlendirirken, bu kuluçka evresinden ve Mimarlığın Sosyal Forumu fikrinin nasıl ortaya çıktığından kısaca bahsetmekte fayda var. Mimarlar Odası Ankara Şubesi’nin geçtiğimiz iki dönem boyunca Mimarlık Haftası etkinliklerini “Mimarlığın Sosyal Forumu’na Doğru” üst başlığı ile düzenleyerek MSF’nin Ankara ölçeğinde altyapısını oluşturmaya başlaması 2007 yılından başlatılabilirse de, bu fikri, Ankara Şubesi’nin “Başka Bir Mimarlık Mümkün” sloganını öne çıkararak katıldığı 2005 UIA İstanbul Kongresi’ne kadar geri götürmek mümkün. Bir başka ifadeyle, MSF’nin oluşum süreci, Mimarlar Odası Ankara Şubesi açısından salt bir etkinlik organizasyonu olmaktan öte, Şubenin etkinliklerini yönlendiren bir tema, oluşum halindeki bir ideolojik çerçeve oldu. Bu oluşum sürecini belirleyen dinamikleri ise üç maddede sıralamak mümkün: Yeni bir toplumsal muhalefet biçimi olarak “Sosyal Forum”, Türkiye kentlerinde yükselen “Kentsel Mücadeleler”, bir ideolojik mücadele alanı olarak “Mimarlık Kavramının Kendisi”.

21. yüzyılın özgün bir siyasal formu olarak sosyal forum, bilindiği gibi, küreselleşme karşıtı hareketin bir ürünü. Dünyanın çeşitli yerlerinde benzer sorunları özgül koşullar altında deneyimleyen toplumsal muhalefet grupları, sermayenin küresel saldırısına karşı küresel ölçekli bir karşı ağ örmeye giriştiler. İlk defa 2001’de Porto Alegre’de gerçekleşen Dünya Sosyal Forumu, açık, çoğulcu ve merkezsiz bir paylaşım ortamı ve süreci olarak ortaya çıktı. (1) Deneyimlerin aktarıldığı, ittifakların oluşturulduğu ve neo-liberalizme alternatif oluşumların inşa edilmeye çalışıldığı Dünya Sosyal Forumu on yıldır toplanmayı sürdürüyor. Dünya Sosyal Forumu’nun yarattığı heyecan, kimi coğrafî kapsamı, kimi de gündem konuları açısından daha küçük ölçekli sosyal forumların da örgütlenmesine sebep oldu. (2)

Küreselleşme karşıtı hareketin, yüzyıl dönümünün özgül tarihsel koşulları altında hızla ürettiği bir eğilim de, 11 Eylül 2001 sonrasında yoğunlaşan Amerikan askerî müdahaleciliği karşısında gelişen savaş karşıtlığı oldu. Irak’ın işgaline karşı örgütlenen protestoların küresel karakteri, dünya tarihinde bir ilk niteliği taşıdı. (3) Türkiye’de de gerçekleşen savaş karşıtı protestolar, özellikle Amerikan ordusunun Türkiye toprakları üzerinden hareketine izin verecek 1 Mart tezkeresinin Meclis’te reddedilmesiyle birlikte, küresel bir mücadelenin parçası olma duygusunu perçinledi. İşte, Mimarlığın Sosyal Forumu’nu, bu küresel iklimin ve bu iklimin Türkiye’de bulduğu yankının ürünü saymak gerekli.

Neo-liberalizm karşıtı küresel direniş yanında, neoliberalizmin yarattığı “kentsel durum” da, MSF'nin içeriğini belirleyen ikinci önemli dinamik oldu. Türkiye kentleri yaklaşık 30 yıldır neo-liberal dönüşümün sancılarını ve sonuçlarını deneyimliyor. (4) Bu dönüşüm bir yandan kent yönetimlerinde, bir yandan da kent mekânının yeniden üretiminde gerçekleşti. Yıllar içerisinde bir taraftan belediye hizmetlerinin özelleştirilmesi sonucu kentli tüketicilerin yaşam koşulları ağırlaştı, diğer taraftan emek düşmanı uygulamalarla emekçilerin çalışma koşulları güvencesizleştirildi. Yerel yönetim mekanizması giderek kentlilerin yaşam maliyetlerini sübvanse eden bir yapıdan uzaklaşarak, orta ölçekli sermaye birikiminin başlıca aracı haline geldi.

Bütün bunların yanında, neo-liberal birikim rejiminin dünyanın farklı yerlerinde başvurduğu bir yöntem olarak kent mekânı sermaye birikiminin doğrudan aracı haline geldi. Türkiye’de belediyelerin borçlanma yoluyla kontrol edebildikleri kaynaklar, 30 yıl önce hayal bile edilemeyecek düzeylere çıkarken, “kentsel dönüşüm” kavramı, yoksulların yaşam alanlarına saldırının yasal bir aracı olarak ortaya çıktı. Yıkıcı bir yenileme faaliyeti olarak ortaya çıkan “kentsel dönüşüm” anlayışı, yine özellikle büyük kentlerde, umulmadık bir direnişle de karşılaştı. Yaşam alanlarına sahip çıkan kentlilerin –üstelik siyasal muhalefet gruplarının böylesi hareketlerle ilişkilenmek konusunda ciddi bir aciz içinde olduğu bir dönemde–  tabandan geliştirdiği kentsel hareketler yerel yöneticileri şaşkınlığa sürüklerken Türkiye metropollerine muhalif bir soluk getirdi. Bu koşullar altında, Mimarlığın Sosyal Forumu, benzer kentsel gerilimlerin yaşandığı yerlerde, benzer mücadeleler sürdüren inisiyatiflerle etkileşmenin, deneyim paylaşmanın ve ittifaklar inşa etmenin ortamı olarak ortaya çıktı.

Mimarlığın Sosyal Forumu’nu şekillendiren üçüncü dinamik ise, ifadesini, etkinliğin başlığı üzerine yapılan tartışmalarda buldu. 2009 yılının ikinci yarısında başlayan hazırlık toplantılarında önemli bir gündem maddesi, düzenlenecek “sosyal forum”u tanımlayacak kavramın ne olması gerektiğiydi. Bir yandan gerek yukarıda da aktarılan gündem konuları, gerekse muhalif hareketlere hitap etme kapasitesi açısından “kent”e yapılacak vurgu daha yerinde görünmekteydi. Hem ulusal hem de uluslararası düzeyde “kent” temalı bir forum, “mimarlık” temalı bir foruma kıyasla daha çok kişi ve grubun kendisini ilişkilendireceği bir etkinlik olacaktı. Ama tam da aynı nedenden ötürü forumun başlığında mimarlık kavramının kullanılmasına karar verildi. Mimarlığın salt profesyonellerce üretilen ve sadece seçkinlere sunulan bir tasarım hizmeti olarak algılanması, kabul edilmesi gereken bir olgu değil, mücadele edilmesi gereken ideolojik bir önerme olarak kavranmak durumunda. Böyle bakıldığında, katılım konusunda dezavantajlı bir durum yaratacak olsa da “mimarlığın” sosyal forumunu düzenlemek ideolojik bir tercih olarak ortaya çıktı. Gerçekten de davetli konuşmacılardan çeşitli meslek örgütlerine kadar “mimarlık” vurgusu karşısında katılımda gönülsüzlük gösteren kişi ve kurumlar oldu. Yine de bu durum, seçilen başlığın yerindeliğinin ve mimarlığın sosyal forumuna duyulan acil ihtiyacın kanıtı olarak yorumlanmalı.

Bu saiklerle başlayan MSF süreci, başlangıçta da değinildiği gibi, Ankara Şubesi’nin “Mimarlığın Sosyal Forumu’na Doğru” üst başlığıyla düzenlediği 2007, 2008 ve 2009 Mimarlık Şenlikleri ile belli bir altyapıya kavuşmuş oldu. Sırasıyla, “Mimarlığın Sosyal Forumuna Doğru: Yeni Kavramlar ve Yeni Açılımlar”, “Yerel Yönetimler ve Kentli Hakları” ve “Krize Karşı Mimarlığın Gücü” temalarıyla düzenlenen bu etkinlikler, özellikle kentsel politika aktörü konumunda bulunan kurum ve örgütler arasında diyalog platformu oluşturma gayretiyle şekillenmiş ve deneysel nitelikte forumlar gerçekleştirilmiştir. (5) Bu forumlar, Ankara kentinde faaliyet gösteren ve benzer toplumcu duyarlıkları paylaşan örgütlerin oluşturduğu muhalefet ağına kurumsal bir güç ve operasyonel bir kapasite kazandırmak açısından etkili olmuşlardır.

2009 Ekim ayı içinde düzenlenen Mimarlığın Sosyal Forumu Hazırlık Çalıştayı, forumun temalarını belirlerken, Forum Danışma Kurulu’nun da çekirdeğini oluşturdu. Bunun hemen ardından oluşturulan Organizasyon Komitesi ve MSF Sekreteryası, forumun düzenlenmesi konusundaki sorumluluğu üstlendi. İkinci bir hazırlık çalıştayı, 2010 Mart ayı sonlarında Ankara’da gerçekleştirilirken, Nisan sonlarında da İstanbul’da bir tanıtım toplantısı düzenlendi. Temmuz başında İstanbul’da gerçekleşen Avrupa Sosyal Forumu’nda da (ASF), MSF’ye ilişkin tanıtım ve örgütlenme çalışması yapıldı. Burada, Mimarlığın Sosyal Forumu’nu önceleyen ve organizasyon açısından dersler çıkarılan bir etkinlik olarak ASF’ye birkaç cümleyle değinmekte fayda var.

ASF deneyiminin başarısını sınırlı kılan birden fazla unsurdan sözedilebilirse de (6), en önemli derslerden biri siyaset ve “görünürlük” arasında varolan ve “forum” kavramıyla altı bir kere daha çizilen dolaysız ilişkidir. Siyaset, bir “görünür olma”, kendini ifade etme etkinliğidir; (sosyal) forum da hem bu ifade etkinliğinin kendisi hem de ortamıdır. Bir başka deyişle forumun toplumla teması önemlidir ve bu temas mekânsal bir problemi tarif eder. İşte bu noktada forumun mimarisinden sözetmek gereklilik halini alır; üstelik iki anlamda. Öncelikle forum etkinliklerinin gerçekleşeceği mekânların niteliğinin belirlenmesi, açık ve kapalı mekânların, sosyal forumun öngördüğü toplumsal etkileşimlere açıklığı gözetilmelidir. İkinci olarak ise, mekânı odağına koyan bir siyasal etkileşim ortamının, mekânın salt pasif kullanıcısı olmak yerine mekâna müdahaleler üreten bir etkinlik olması gerekir. İşte bu iki noktadan hareket eden Organizasyon Komitesi, MSF programının ağırlığını kapalı mekânlarda gerçekleşecek oturumlar yerine, kent mekânında kentlilerle etkileşim yüzeyi yaratacak atölyelere verdi. Yine sosyal forumların alamet-i farikası haline gelmiş bulunan geleneksel kapanış yürüyüşü de, benzer biçimde ele alınarak tasarlandı.

Bilimsel nitelikli yahut uygulama odaklı sunumların yapıldığı ve tartışmaların yürütüldüğü 15 oturum yanında düzenlenen 22 atölyenin çoğu, kentliyle kent mekânında buluşmanın ve etkileşmenin ortamı olarak kurgulandı. Özellikle Dikmen ve Mamak’ta, kentsel dönüşüm projeleriyle gündeme gelen yerinden edilme girişimlerine örgütlü biçimde direnen gecekondu halkı, mahalle ölçeğinde ortak kullanım mekânlarının yaratılmasına yönelik atölye çalışmalarında mimarlar ve çeşitli meslek disiplinlerinden katılımcılarla buluştu. Mamak’ta, Ankara’da ayakta duran (fakat kullanılmayan) son açık hava sineması hayata döndürülürken, Dikmen’de oluşturulan uluslararası atölye, deneyimlerin paylaşıldığı ve mekânsal tasarımın ikinci bir aşama olarak devam edeceği bir çalışma oldu. Kızılay kent merkezinde yayalara yönelik kentsel şiddetin sembolü haline gelmiş bulunan yaya üstgeçitleri kavramsal önerilerin konusu yapılırken Yüksel Caddesi AVM’lerin sorgulandığı bir yerleştirmenin mekânıydı.

Kent mekânında gerçekleştirilen bu atölyelerin hareket ettiği temel kabul, düzenlenecek çeşitli sokak faaliyetlerinin kentin gündelik akışı içinde farklı deneyimlerin olasılığını üretme potansiyeliydi. Çeşitli kültür ve sanat etkinliklerinin kent merkezini mümkün olduğunca bir festival alanına çevireceği ve böylelikle kentlilere gündelik rutinin dışında kentsel yaşantı olasılıklarını anımsatacağı umulan bu etkinlikler içinde, öngörülmemiş kentsel durumlar oluşturma potansiyeline en iyi örnek belki de “Ressam Mimarlar Kent(in) İçinde” atölyesiydi. Ulus Meydanı’nda tuvalleri ve fırçalarıyla meraklı bakışları tetikleyen katılımcılar zabıtaların engellemesiyle karşılaşarak, kendilerini (kendilerine katılan kentlilerle birlikte) kentsel pratikler, kamusal alan, mekânsal kontrol vb. bir dizi kavramı sorgulayan ve sorgulatan bir deneyimin içinde buldular.

MSF’nin hemen öncesinde, “mekâna ilişkin tüm sorunların siyaset konusu yapılacağı bu üç günde Ankara’nın, siyaset üretmenin mekânsal biçimlerinin de araştırılacağı bir laboratuvar olacağı” öngörüsünde bulunulmuştu. Bu anlamda, MSF’nin başarılı bir etkinlik olduğunu söylemek mümkün. Bunun ötesinde, özellikle uluslararası mimarlık örgütlerinden sağlanan katılım ve bu örgütler nezdinde sağlanan etki, MSF’nin orta vadede yaratmak istediği hareketlilik konusunda umut verici. MSF’nin son gününde toplanarak hem forum bildirgesini hazırlayan hem de forumu değerlendirerek bir dizi karar üreten Forum Danışma Kurulu, MSF’nin sürdürülmesini kararlaştırdı. Buna göre, MSF’nin iki yılda bir toplanması, ara yıllarda da yerel hazırlık forumları toplanması öngörülüyor. 2012’de gerçekleşecek MSF buluşmasının yine Ankara’da, 2014 buluşmasının ise UIA kongresi ile birlikte ele alınarak Güney Afrika’nın Durban kentinde düzenlenmesi karara bağlanmış bulunuyor.

Şu anda önümüzde bulunan görev ise, MSF 2010 buluşmasının derinlemesine bir değerlendirmesini yapmak, ürünlerinin derlenerek yayına dönüştürülmesi ve yapılan tartışmalardan süzülecek yeni çalışma akslarını kurgulayacak bir süreci başlatmak. Bir başka ifadeyle, bir etkinlik olarak Mimarlığın Sosyal Forumu tamamlanmışsa da, bir süreç olarak mimarlığın sosyal forumu yeni başlamış bulunuyor.

 

NOTLAR

1. Dünya Sosyal Forumu’nun ilkelerini içeren bildirge için bkz. “World Social Forum Charter of Principles”, www.forumsocialmundial.org.br (Kasım 2010)

2. Dünya Sosyal Forumu’nu değerlendiren bir çalışma için bkz. de Sousa Santos, B. 2006, The Rise of the Global Left: The World Social Forum and Beyond, Zed Books, Londra ve New York.

3. 2003 yılının ilk dört ayında dünyanın çeşitli yerlerinde düzenlenen 3 bin savaş karşıtı protestoya 36 milyon kişinin katıldığı saptanmıştır. Bkz. Callinicos, A. 2005, “Anti-war protests do make a difference”, Socialist Worker, sayı:1943, www.socialistworker.co.uk, 19 Mart 2005 (Kasım 2010)

4. Bu dönüşüme ilişkin daha detaylı bir tartışma için bkz. Batuman, B. Mart 2009, “Hasar Tespiti: Ankara’da Neoliberal Belediyeciliğin Bilançosu”, Dosya, Mimarlar Odası Ankara Şubesi Yayınları, sayı:13, ss.3-7.

5. Bunlar arasında 2007 Mimarlık Şenliği’nde gerçekleştirilen “Mimarlık ve Toplum Forumu”, “Toplumsal Dinamikler Forumu”, “Katılımcı Kent Yönetimi Forumu”, 2008 Mimarlık Şenliği’nde gerçekleştirilen “Kentin Aktörleri Forumları” sayılabilir. Mimarlar Odası Ankara Şubesi tarafından 2006 yılı ve sonrasında düzenlenen Mimarlık Şenliklerinin programları için bkz. www.mimarlarodasiankara.org (Kasım 2010)

6. Kısa bir değerlendirme için bkz. Batuman, B. Ağustos 2010, “Avrupa Sosyal Forumu’ndan Mimarlığın Sosyal Forumu’na Dersler”, Bülten, Mimarlar Odası Ankara Şubesi Yayınları, sayı:81, ss.50-51.

Bu icerik 5291 defa görüntülenmiştir.