354
TEMMUZ-AĞUSTOS 2010
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

YAYINLAR

  • Pisa Kulesi
    Gürhan Tümer, Prof. Dr., DEÜ Mimarlık Bölümü



KÜNYE
ÇEVRE DUYARLI MİMARLIK

Sürdürülebilir ve Ekolojik Yapı Elde Etmede Ahşap Kullanımı

M. Elif Somer

Günümüzde inşaat sektörü yol açtığı ekolojik sorunları çözebilmek için üretim aşamasında ortaya çıkan zararlı etkenleri azaltacak yönde gelişmeye mecbur. Doğal malzeme kullanımının yaygınlaştırılmasına ve endüstriyel ön üretimin geliştirilmesine yönelen Avrupa inşaat teknolojisinde ahşap yeniden önem kazanıyor. Yazar, ülkemizdeki yoğun konut arz ve talebinin, ekolojik gelişmeleri gözönünde bulundurarak geliştirilecek yeni ahşap teknolojileri ile de karşılanabileceğini vurguluyor. Deprem dayanıklılığı açısından da çözümler sunan ahşap teknolojileri konusunda, Avrupa ülkeleri ile Ar-Ge’ye yönelik ilişkilerin geliştirilmesini öneriyor.

Dünyada nüfus artışı, göç olgusu ve ekonomik gelişme yaşam alanı ihtiyacını artırmakta, bunun sonucunda kentsel ve endüstriyel alanlar yayılmakta, yaşamsal çevrenin inşası aşamasında doğal çevrenin etkilenmesi kaçınılmaz olmaktadır. Bugün inşaat sektörü kullandığı teknolojinin sonucu olarak yüksek oranda doğal kaynak ve enerji tüketimi gerektiren, bunun yanında birçok zararlı madde içeren büyük miktarda malzemeyi kullanıp yapıların bünyesine depolayarak çeşitli çevre sorunlarına yol açmaktadır. (1) Gelecekte daha da fazla insanın kentlerde yaşayacağı gerçeği bu olumsuz gelişmeyi önlemek üzere, “sürdürülebilir ve ekolojik inşaat” kavramını gündeme getirmiştir. (2)

Ekolojik inşaat konusunda çoğunluğu gelişmiş ülkelerde olmak üzere çözüm üretmeye yönelik birçok araştırma yürütülmekte ve doğal bir yapı malzemesi olarak ahşabın konut alanında kullanımını yaygınlaştırmayı amaçlayan yeni yaklaşımlar geliştirilerek destekler sağlanmaktadır. Bunun sonucu olarak son yılların Avrupa inşaat teknolojisinde hammaddesi ahşaba dayalı yapı malzemelerinin yeniden önem kazanmakta olduğu gözlenmektedir.

Ahşap 19. yüzyıl ortalarına kadar ormanı olan bölgelerde yaygın bir kullanıma sahipken, makineler sayesinde endüstriyel üretim potansiyelinin artmasıyla birlikte tüketim, üretimin kendisinden çok daha büyük bir problem haline gelmiş (3), tarım ve endüstrinin bu sayede hızla gelişmesine dayalı olarak Avrupa’da ormanların üretim kapasitesi hızla düşmüştür. (4)

1900 öncesinin önemli olayları arasında, 1810 yılında Portsmouth’da ilk buharlı bıçkı makinesinin geliştirilmesini, 1870 yılında Berlin’de ilk kez büyük miktarda lamine ahşap plaka ve 1898 yılında İngiltere’de ilk kez ahşap lifli levha üretilmesini gösterebiliriz. 1906 yılında Almanya’da tahta katman tabakalı taşıyıcıların ilk formu oluşturulmuş, Paul Bonatz 1933 yılında ilk yenilikçi çok katlı ahşap konut sitesi Kochhofsiedlung’u kurmuştur. (5)

Savaşlar sonrası dönemde hızlı ve ucuz yapı sistemlerine ilgi artınca, Almanya’nın yeniden yapılandırılması ve gelişiminde ahşap büyük rol oynamıştır. Ancak malzeme nitelikleri ve yapı teknolojisi yeterince gelişmemiş olduğundan, kalite düşüklüğüne dayalı sorunlar ahşap kullanımını iç mekânlar ve çatı sistemleri ile sınırlı bırakmıştır. (6)

1980’li yıllarda sürdürülebilirlik sorunlarıyla beraber doğaya dönüş başlamıştır. Bu dönemde bozulmaz bir malzeme olduğu düşünülen betonarmenin de yenilenme ihtiyacının bulunduğu anlaşılınca ahşap yeniden keşfedilmiş (7), 20. yüzyılda kendini plantasyonların da desteği ile yenileyen orta Avrupa ormanlarındaki stok artışı ve küresel ısınmayı beraberinde getiren çevre sorunları ahşabın gelişimini desteklemiştir. Hannover’de yapılan Expo 2000, bu eğilimin açıkça ortaya konduğu ilk uluslararası etkinliktir. (Resim 1, 2)

Orta Avrupa’da 1990’lara dek oluşturulan standartlar mineral bazlı inşaat tekniklerine göre düzenlenmiş olduğundan, ahşabın özellikle çok katlı konutlarda kullanımını destekleyecek bir veritabanına ihtiyaç duyulmuştur. Bu eksikliği gidermeye yönelik teknik yayınlar arasında, uluslararası yarışması ve uygulamalı araştırmasına dayalı çok katlı ahşap konutlarla ilgili “Bavyera Konut Modelleri” kitabı en önemlilerinden biridir. Bu sayede 3 ila 4 katlı olmak üzere maliyeti o günün mineral bazlı yapı teknolojilerinden daha düşük 900 kadar konut geliştirmiş ve çok farklı ahşap yapı tekniklerinin geliştirilip uygulanması mümkün olmuştur. Orta Avrupa’daki ahşap konut sektörü şu anki daha yaygın durumunu ve teknik gelişmesini çok büyük ölçüde bu girişime borçludur. (8)

EĞİLİMLER

İnşaat sektörü yol açtığı ekolojik sorunları çözebilmek için üretimde ortaya çıkan zararlı emisyon, atıklar ve kullanılan enerji miktarını azaltacak yönde gelişmeye mecbur kalmaktadır. Birçok kaynak, sera etkisini oluşturan gazların, dünyadaki tüm atıkların, topraktan çıkarılan hammaddelerin ve tüketilen enerjinin ortalama yarısının sorumlusunu inşaat sektörü olarak görmektedir. Bu yüzden yapının geleceğe dönüklüğünü ekolojik özelliklerine bakarak değerlendirme eğilimlerinin artması doğaldır.

Enerji, üretim, işletme, taşınma ve yoketme aşamalarında kullanılır. Kentsel mekânı kurmaya yönelik inşaat etkinlikleri ise, enerji kullanımının tüm boyutlarını içerir. Bu nedenle inşaat sektöründeki en önemli eğilim “enerji kullanımının azaltılması”, “enerji verimliliğinin artırılması” ve “yenilenemeyen fosil enerji kaynaklarından uzaklaşma” yönünde gelişmektedir.

Diğer bir eğilim “yenilenebilir hammadde kullanımı” ve “çevre dostu yapı malzemelerinin üretiminin artırılması”dır. Bu amaca yönelik seçim kriterleri, hammaddenin kaynağını, kazanım ve kullanıma hazırlanma şeklini, üretim teknolojisini, kullanım sürecinde ve kullanım sürecinin sonundaki ekolojik avantajlarını gözönünde bulundurmaktadır. Malzemelerin, yapı bileşenlerinin ve atıkların yeniden kullanılabilir veya enerji olarak değerlendirilebilir olması giderek önem kazanmaktadır. (9)

Önem verilen diğer bir nokta ise, yapım süreçlerinin optimizasyonudur. Yapım süresinin kısaltılması için hızın artırılması, hata sıklığının azaltılması ve kalite garantisi için kontrollü inşaat metotlarının geliştirilmesi ve bunları sağlayabilmek için de yapı yönetiminin iyileştirilmesi, üzerinde çalışılan konulardandır. Ekonomik bakış açısı, bina işletme ve bakım maliyetlerinin düşürülmesi yanında, inşaatın ödenebilir ve kullanım süreçlerinin uzun olmasını da öngörmektedir. (10)

Yoğun bölgelerde mekânların kullanım şekilleri doğan yeni ihtiyaçların etkisi altında çok çabuk değişebilmektedir. Bu nedenle yapı sistemlerinin hızlı kentsel gelişimlere cevap verebilmek için çok katlılığa ve zaman içinde genişlemeye olanak sağlaması gereklidir.

Buna cevap verebilecek esnek yapı tipolojileri ve inşaat sistemleri üzerine tartışılma gereği ön plana çıkmıştır. Bu durum geçici veya uzun vadede çok amaçlı hizmet verebilecek binaların yapımı yanında, mekân işlevlerinin değişken kullanımını gerekli kılmaktadır. (11)

Bu eğilimlere paralel olarak, inşaatta kullanılan elemanların atıkları azaltma amacı ile “demonte edilebilir”, “yeniden kullanılabilir”, “yeniden değerlendirilebilir” ve gerektiğinde çevreye zarar vermeden “yokedilebilir” olması önem kazanmıştır. Binaların “sökülebilirliği” gittikçe önem kazanmaktadır.

Binalarda zaman içinde yapılabilmesi gereken eklemeler veya eksiltmelerin ve eksilen elemanların yeniden kullanılabilirliğinin sağlanmasında taşıma faktörü büyük rol oynamaktadır. Enerji kullanımında yapılması gereken kısıtlamalar nedeni ile “hafiflik” ve “kolay nakliyat” önem kazanmaktadır.

Ekolojik sürdürülebilirliğin birinci şartı, çevreyi tüketmeden doğal kaynakları kullanmaktır. Yaşayan kaynaklar kendilerini yeniden üretebilirler. Cansız kaynaklar ise kullanım sonucu çevreye yükler getirebilir, su ve hava gibi kirlenebilir veya geri döndürülemez biçimde tükenebilirler. Bir yapı malzemesi, üretiminde, kullanımında ve yokedilme safhasında çevreye onarılamaz bir yük getirmiyorsa çevre dostudur. İşte bu yüzden malzemelerin yeniden kullanılabilir, değerlendirilebilir ve mümkünse yenilenebilir olmaları çok önemlidir. Aynı kriterler üretimde kullanılan enerji kaynağı için de geçerlidir. Yukarıda bahsedilen tüm eğilimler, inşaat sektörünü öncelikle yenilenebilir doğal malzemelerin kullanımının yaygınlaştırılmasına ve aynı zamanda endüstriyel ön üretimin geliştirilmesine yönlendirmektedir.

Ön üretim bir bütünü oluşturan parçaların başka bir yerde birleştirilmek üzere belirli bir yerde üretilmesidir. Böylelikle inşaat çalışmaları büyük ölçüde şantiyeden fabrikaya taşınmakta ve inşaat montaja dönüşmektedir. Üretim tesisinin sunduğu şartlar sayesinde sağlanabilen yüksek işçilik kalitesi, maliyet optimizasyonu, atık oluşumunun azaltılması, üretimde oluşan atıkların tesiste yeniden kullanılması, şantiyedeki bekleme süreçlerinin, inşaat ve montaj maliyetlerinin azaltılması, hata minimizasyonu ön üretimin sağladığı avantajlar arasında olup, bu avantajlar tekrarlama, iş bölümü, akışın organizasyonu, uzmanlaşma ve mekanizasyon sayesinde oluşmaktadır. (12)

Ön üretimi her durumda en ucuz ve en hızlı üretim metodu olarak görmek doğru değildir. Taşıma giderleri, üretiminde gerekli yüksek hassasiyet, ürünü olgunlaştırmaya yönelik uzun geliştirme süreçleri maliyetleri artırabilmekte ve sonuçlara ulaşmayı yavaşlatabilmektedir. (13) Ön üretimin kesinlikle hızlandırdığı süreç şantiye safhasıdır. Fakat burada da endüstrinin tek tip elemanlarla mimariye tek başına şekil ve özellik vermemesine ve onu yönlendirmemesine dikkat edilmesi gereklidir. (14)

AHŞAP SİSTEMLER

Ön üretim ve doğal yenilenebilir yapı malzemelerinden bahsedilince ilk akla gelen ve en yaygın kullanılan malzemelerden biri ahşaptır. Ahşap büyük işlemlerden geçirilmeden kullanılması mümkün, yenilenebilir ve fazla atık oluşturmadan üretilebilir doğal bir yapı malzemesidir, sağlığa zararlı madde içermez, üretiminde kullanılan fosil enerji miktarı düşüktür, bünyesinde CO2 depolar. (15) Ayrıca ısı ve ses yalıtımı konusunda oldukça elverişlidir ve tutuşabilir bir madde olmasına karşın yangın davranışı uygundur. (16) Hammaddesi ahşap olan elemanlar ömürleri bitince yeniden kullanılabilir, biyolojik yolla yokedilebilir, enerji veya hammadde olarak değerlendirilebilirler. Ahşap yapıların üretimi hızlıdır, hafif olan parçalar kolayca depolanabilir, nakledilebilir.

Kısacası ahşap, teorik olarak yukarıda bahsedilen inşaat sektörüne hakim tüm eğilimleri karşılayabilecek potansiyele sahiptir. Bu nedenle ahşabın çok katlı konutların taşıyıcı sistemlerinde kullanılmasına yönelik teknolojik girişimler giderek artmaktadır. Güncel teknolojide yaygın ahşap taşıyıcı sistemleri kabaca üçe ayırabiliriz:

1. İskelet sistemler büyük açıklıklar geçebilirler. Plan esnekliği bu sistemlerde yüksektir. İskelet sistemlerde kullanılan yüksek kalite içermesi gereken tekil elemanlar montaj sürecini artırabilir, maliyetleri ve kontrollü inşaat gereksinimini olumsuz etkileyebilirler.

2. Dikmelerle ve kirişlerle çalışan kaburgalı sistemler farklı adlarla karşımıza çıkarlar. Bu sistemler ön üretim derecesine göre çerçeve, panel ve hücre metodu olarak sınıflandırılırlar. Genelde az katlı yapılar için geliştirilmiş sistemlerdir.

3. Yeni masif sistemler lamine elemanlar, katmanlı plaklar ve çeşitli ahşap istifleme metodları ile gerçekleştirilirler ve çok basit bağlantı ve detaylarla inşa edilebilirler. Buna karşılık ağırdırlar ve hammadde tüketimleri çok yüksektir.

Bu teknolojilerin yüksek yoğunluklu konut alanında sürdürülebilir inşaatın şartlarına tam olarak cevap verebilmeleri güçtür. Sürdürülebilir mimari arayışları konusunda Beuth Teknik Üniversitesi tarafından düzenlenen bir atölye kapsamında uzun kullanım sürelerini ve değişken işlevleri mümkün kılan, basite indirgenmiş taşıyıcı sistemler konusunda araştırma gerekliliklerinden bahsedilmektedir.

AHŞAPLA UYGULAMALAR

Yaygın uygulamada bahsedilen tüm sistemler genelde beraber kullanılmaktadır. Masif duvarların kirişli döşemelerle veya iskelet sistemlerin masif döşemelerle kullanılması ya da ahşap sistemlerin çelik ve betonarme sistemler ile beraber uygulanması yaygındır. Bunda farklı sistem ve malzemelerin getirdiği farklı avantajlar rol oynamaktadır.

Örneğin çerçeve elemanlar hem hafiflikleri, hem yalıtım davranışları açısından cephe elemanı olarak kullanıma çok uygundurlar. Bu özellikleri sayesinde çelik ve betonarme taşıyıcı sistemler ile beraber cephe yenileme projelerinde de kullanılırlar. Taşıyıcı sistemde kullanımları az katlı konutlarda, kat çıkmalarda ve özellikle kentsel yoğunluğu düşük bölgelerde tercih edilir. İskandinav ülkelerinde ve Kuzey Amerika kıtasında konut inşaatında kullanımları yaygındır. (Resim 3, 4)

İsviçre, Almanya, Avusturya, İtalya gibi orta Avrupa ülkelerinde ise kütlesi sayesinde ısı depolama özelliği, boşluksuz yapısı sayesinde yangın direnci ve yanal yük dayanımı açısından depremde biraz daha avantajlı olduğu düşünülen masif sistemleri yaygınlaştırmaya yönelim mevcuttur. Bu sistemler özellikle çok katlı konutlarda kullanılmaktadır. (Resim 5, 6) Çünkü masif döşemelerde özellikle beton kombinasyonu ile ses yalıtımı ve yangın açısından çok iyi performanslar elde edilmektedir.

Masif plaklar tüm taşıma zorluklarına karşın hızlı kurulabildiklerinden modüler hazır hücre sistemlerinde de kullanılmaktadır. (Resim 7) Masif ahşap panellerle yapılan projelerin yelpazesi asma çatılardan, endüstri yapılarına dek yayılmaktadır. (Resim 8, 9) Hafifliği deprem açısından çok önemli bir avantajdır. (Resim 10) Ahşap taşıyıcı sistemi deprem masasında test edilebilen tek inşaat malzemesidir. (17)

KONUT VE AHŞAP

Hızlı gelişim süreçleri yüzünden yoğun ve hızlı kentleşmenin gerçekleştiği, gelir dağılımında düzensizliklerin gözlendiği, inşaat ihtiyacı diğer bölgelere göre çok daha yüksek olan gelişmekte olan veya az gelişmiş bölgelerde ekolojik sorunların yoğunluğu, özellikle de konut sektöründe daha fazla dikkat çekmektedir. Bu durum kendini illegal oluşumlar, kalite düşüklüğü veya konut yetersizliği ile gösterir.

Kentleşmeyi pozitif etkileri yayma metodu olarak kullanabilecek yaklaşımlar geliştirilebilirse, inşaat etkinliklerini çevreyi koruyacak ve geçmişteki hataları düzeltecek biçimde kullanmak mümkün olacaktır. Bu yüzden gelişmekte olan ülkeler yüksek konut talepleri sayesinde yeni yaklaşımlar için çok daha uygun uygulama alanları sunmaktadırlar. Çünkü kentsel gelişimini tamamlamış endüstri ülkelerinde oransal olarak yıkılıp yapılan ve yenilenen binaların sayısı düşükken, hızlı gelişim ve değişim süreçlerinin hakim olduğu ülkelerde yeni uygulamalar pozitif etkilerini yüksek talep düzeyleri yüzünden daha hızlı yayacaklardır. Ahşap teknolojileri için bir uygulama alanı olarak gördüğümüz ülkemizi bir de bu açıdan değerlendirmek gerekir.

2015 yılı için yapılan Birleşmiş Milletler ve Devlet İstatistik Enstitüsü kaynaklı verilere dayalı tahminler, kişi başına düşen konut alanı miktarının 2000’lere göre % 45, kentsel nüfusun ise % 20 oranında artacağından yola çıkmaktadır. TOKİ’nin tanıtım sayfalarında da yer aldığı gibi ihtiyaç duyulan konut stratejisi çok kapsamlıdır. Bu talep yaygın kullanılan teknolojilerle yeterince hızlı ve esnek karşılanamayacaktır. Ayrıca yeni üretim strüktürleri yaratılırken son yıllardaki ekolojik gelişmelerin gözönünde bulundurulması gerekmektedir.

Türkiye kentlerindeki yoğun konut inşa etkinlikleri, artan kent nüfusuna, değişen tüketim alışkanlıklarına ve yeni gelir dağılımı strüktürüne hizmet etmeye çalışmaktadır. Bu konuda özel girişimciler yanında TOKİ tarafından da yoğun çalışmalar yürütülmektedir. Bu safhada kanımızca bazı sorunlar oluşmaktadır. Çünkü Türkiye’deki konut sorunu sadece sayı yetersizliği değildir. İnşaat ve mimari kalitedeki sorunlara paralel olarak seyreden bir başka gerçek, yeni konut alanlarının kişisellikten uzak bir resim çizmesidir.

Konut sorununu çözmek için uygulanan kitlesel konut üretimi gerekli durumlarda kabul edilebilir bir çözümdür; fakat konut üretimi için tek yol olarak görülmemelidir. Konut üretimini çoklu bir güç dengesi olarak gören Habraken, bunu kitlesel konutların ancak konut üretiminde kişisel tesirler etkisiz kaldığı takdirde mümkün olmasıyla açıklar. Türkiye’deki eksik kuvvetler müşteriye yönelim ve kişiselliğin entegrasyonudur; oluşan ölçüsüz durum ise birbirinin aynı kitlesel konut hacimleridir. Gelecekteki kullanıcısı ve onun ihtiyaçları kentsel konut yerleşkelerini şekillendirememektedir. (18) Bu durumu bina yapımı için mevcut teknolojiler de desteklemektedir. Gerekli esnekliği sağlayabilmek ve kişisel kararlara yer açabilmek için yapı teknolojileri ve konut üretim yöntemlerinin çeşitlendirilmesi gereklidir ve bu kamu politikaları ve kuruluşlarının desteğiyle gerçekleşmelidir.

Köklü geleneği ile ahşap, ülkemizin sosyo-ekonomik yapısına uygun bir hammaddedir. Endüstriyel ön üretime, depolanmaya, hızlı kurulmaya uygundur. En az atık ve minimum yenilenemez kaynak tüketimi ile gerçekleştirilebilen ön üretimli elemanlarla oluşturulan mekânların değiştirilebilmesi, düzenlemede esneklik sağlanması ve elemanların yeniden kullanılabilmesi mümkündür. Bu elemanlar başka sistemlerle birlikte kullanılabilir, kademeli inşaata, kendin-yap metotlarına uygun üretilebilir. Ülkemiz için gerekli basit eleman bağlantıları, nakliyeye uygun eleman boyutları, hızlı ve kolay montaj ihtiyacı ve deprem dayanıklılığına cevap verebilir.

Fakat ahşap alanında gelişmeler her ne kadar hızlıysa da, bu teknolojilerin hızla büyüyen kentsel alanların ihtiyaçlarına tam olarak cevap vermeleri şu an için güç görünmektedir. Ülkemizde ahşap kullanımının artırılabilmesi için yeni yaklaşımlar gereklidir. Bunu yaparken Türkiye’deki üretim endüstrisinin yeni teknolojik gelişmeleri karşılayıp karşılayamayacağı, Türkiye’deki pazarın yeni çözümlere yer verip veremeyeceği sorularına cevap verilmelidir.

Ayrıca ahşabın çok katlı konutlarda alternatif yapı malzemesi olarak kullanılmak için gereken ekonomik rekabet gücüne sahip olup olmadığı ve bu tür yapılar için gerekli hammaddenin nasıl karşılanabileceği aydınlatılmalıdır.

Ahşap teknolojilerinin şu anda izledikleri gelişmenin ve gelecekte oynayacakları rolün ele alınması ve bu konuda bilgi edinilmesinin Türkiye açısından yararlı olacağı düşünüldüğünden bir doktora tezi çalışması dahilinde bu sorulara cevap aranmıştır. Araştırma sonucunda inşaat sektörü için gerekli faktörlerin güvenlik ve güvence, kalite, konut arzı, çevre bilinci, esneklik ve uyum artışı olarak sıralanabileceği ve ahşabın tüm bu başlıklara cevap verebilme kapasitesine sahip olduğu ortaya çıkmıştır. (19)

Türkiye pazarı için geçerli olabilecek sistemleri belirlemek için tüm sürdürülebilirlik faktörlerinin ahşap inşaat metodları tarafından karşılanabilirliğinin derinliğine araştırılması gereklidir. Bu amaçla yapılacak çalışmalarda ülkemiz konut sektörünün teknolojik birikimin yüksek olduğu Avrupa ülkeleri ile ahşap konusunda araştırma ve geliştirmeye yönelik teknolojik ilişkilerinin hızla geliştirilmesini gerekli, yararlı ve kaçınılmaz olarak görmekteyiz. Fakat şunu da belirtmek isteriz ki, ancak devlet politikalarında ve özel sektör yaklaşımlarında gerçekleşecek bir paradigma değişikliği bu kapsamdaki girişimleri mümkün kılacaktır.

M. Elif Somer

Dr., Y. Mimar

NOTLAR

1. Merl, 2005, ss.6-11.

2. “Ekolojik inşaat“ kavramı ile, ağırlıklı olarak binaların fiziksel özelliklerini betimleyen “ekolojik yapılar“ kavramı yanında, yer seçimi, kentsel gelişim stratejileri, işletim vb. kentsel oluşumun tüm süreçlerini kapsayan bir yaklaşım ifade edilmek istenmiştir.

3. Habraken, 2000, ss.8-17,36.

4. Winter, 2004-2009.

5. Aichholzer vd., 1999, ss.A3-A9, C5/2-C5/5.

6. Aichholzer vd., 1999, ss.A3-A9, C5/2-C5/5.

7. Affentranger vd., 2000, s.18,55.

8. Aichholzer vd., 1999, ss.A3-A9, C5/2-C5/5.

9. Merl, 2005, ss.6-11; Herzog vd., 2003, ss.48,74-75.

10. Rupli, 2002, ss.21-25.

11. Aichholzer vd., 1999, ss.A3-A9, C5/2-C5/5.

12. Herzog vd., 2003, ss.48,74-75; Wachsmann, 1989, s.11.

13. Habraken, 2000, ss.8-17,36.

14. Kroll, 1987, ss.44.

15. Herzog vd., 2003, ss.48,74-75.

16. Affentranger vd., 2000, s.18,55.

17. Sandhaas, 2009, ss.21-23.

18. Habraken, 2000, ss.8-17,36.

19. Somer, 2008.

KAYNAKLAR

Merl, A.D. 2005, “Nachhaltigkeit, Bauwesen und Holz”, Resource Management for the Construction Sector in Urban Spaces, Viyana Teknik Üniversitesi, yayımlanmamış doktora tezi, Viyana, ss.6-11.

Habraken, N.J. 2000, “Die Menschen”, Die Träger und die Menschen, Arch- Edition, Den Haag, ss.8-17,36.

Winter, W. 2004-2009, Ahşap Ders Notları, Viyana Teknik Üniversitesi, Taşıyıcı Sistemler ve Ahşap Mühendisliği Bölümü, www.iti.tuwien.ac.at

Aichholzer vd., 1999, Mehrgeschossiger Wohnbau In Österreich -Rahmenbauweise, proHolz Austria, Viyana, ss.A3-A9, C5/2-C5/5.

Affentranger vd., 2000, “Bauten und Fassaden mit Holz”, Prix Lignum, Baufachverlag AG, Zürih, ss.18, 55.

Herzog vd., 2003, Holzbauatlas, Institut für internationale Architektur-Dokumentation, Münih, ss.48, 74-75.

Rupli, H. 2002, “Zimmermannskunst gestern – Konstruktion heute”, SAH- Fortbildungskurs, cilt: 3, Schweizerische Hochschule für die Holzwirtschaft SH-Holz, Weinfelden, ss.21-25.

Wachsmann, K. 1989, Wendepunkt im Bauen, Deutsche Verlags-Anstalt, Stuttgard, ss.11.

Kroll, L. 1987, Projekte und Bauten, Editions Arthur Niggli S.A., Teufen, ss.44.

Sandhaas, C. 2009, “Was passiert mit meinem Haus, wenn die Erde bebt?”, Zuschnitt-Holz stapelt hoch, proHolz Austria Yayını, Dornbirn, ss.21-23.

Somer, M. E. 2008, Sustainability of Urban Residential Buildings in Emerging Economies, Viyana Teknik Üniversitesi, yayımlanmamış doktora tezi, Viyana.

Bu icerik 18195 defa görüntülenmiştir.