353
MAYIS-HAZİRAN 2010
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

YAYINLAR



KÜNYE
GÜNDEM

27 Mayıs 1960’ın 50. Yılında: DARBELER, 27 MAYIS, MİMARLAR VE MİMARLAR ODASI

Arif Şentek

“Darbe” tartışmalarının yoğunlaştığı bugünlerde, tarihimize neredeyse bir “darbeler tarihi” gözüyle bakılmaya başlandı. Doğrusu darbeler, seçimler kadar sık yaşanan, hatta bir dönem her on yılda bir tekrarlanan bir gerçeklik. Yazar, 27 Mayıs 1960 “devrimi” veya “askeri darbesi”nin 50. yılında, mimarların ve Mimarlar Odası’nın yakın tarihine bakıyor.

Osmanlı’dan başlayan ve Cumhuriyetin ilk 40 yılında devam eden uzunca bir süreç içinde mimarlar, genel çizgileriyle düzene ters düşmemişlerdir. Gülsüm Baydar, “1960’lara kadar mimarların mesleki ideolojisi, egemen politik ideolojilere pek karşı çıkmadı. Bu bir kültürel elit olarak statülerini ve profesyoneller olarak bütünlüklerini güvence altına alan bir olguydu... Söylemleri her zaman dönemin politik ideolojileri ile uyumlu olmuştu.” diyor. (1) Bir anlamda 27 Mayıs’ta da bu uyum göze çarpıyor.

1950’lerde Mimarlar ve Politika

27 Mayıs’ta ordunun müdahalesi ile devrilen Demokratik Parti’nin (DP) iktidara geldiği 1950 seçimlerinde, partinin bütün yurt çapında kullandığı, üzerinde sadece açılmış bir el resmi ve “Yeter söz milletindir!” sözleri yazılı afişin tasarımcısı, meslektaşımız Selçuk Milar’dır. (Resim 1) Mimarların genel eğilimini ne kadar temsil eder bilinmez ama, Milar’ın bu katkısını, yeni gelişen resmî ideolojiye erken bir uyum olarak da değerlendirebilirsiniz.

1954’te kurulan TMMOB’un iktidarla ilişkileri sakin geçmiştir. Genellikle apolitik bir tavır sergileyen TMMOB ve Oda yöneticileri arasında iktidar partisi üyeleri, hatta milletvekilleri bulunabilmektedir. Örneğin 1958 yılında TMMOB Başkanlığı’na DP’nin Afyon milletvekili Orhan Uygur seçilmiştir. (2) TMMOB’un özellikle mühendis kökenli bakanlarla olumlu ilişkileri vardır. Örneğin bazı proje hizmetlerinin yabancılara verilmesini önlemek üzere Bayındırlık Bakanı Tevfik İleri’yi ziyaret eden ve aralarında mimarlardan İsmet Barutçu ile Şevki Vanlı’nın da bulunduğu yöneticilerin yaptığı görüşme, “Heyet azaları ile vekil arasında uzunca, samimi ve mesleki bir hasbıhal cereyan etmiştir.” denerek aktarılmaktadır. (3)

Ancak, 1960’a doğru ülke genelinde güçlenen muhalefet hareketinin, mühendis ve mimarları da etkilediği görülmektedir. 27 Mayıs’tan bir ay önce yapılan TMMOB Genel Kurulu tartışmalı geçmiş ve aynı zamanda DP Ankara İl Yönetim Kurulu üyesi olan İsmet Barutçu’ya “Bizi üstlerine mi şikayet edeceksin?” diye tepki gösterilmiştir. (4) 27 Mayıs’a doğru gelişen olaylara, mimarlık öğrencileri ve genç mimarlar da karışmıştır. Örneğin ünlü 555 K olaylarında Başbakan Adnan Menderes’in yakasına yapışan Vedat Dalokay’ın “Hürriyet istiyoruz” dediği söylenir.


27 Mayıs ve TMMOB’da Tutum Değişikliği

27 Mayıs, mimarlar ve mühendisler tarafından, en azından TMMOB’un resmî tavrı dikkate alındığında, kısa bir süre için de olsa, coşkuyla karşılanmıştır. TMMOB yayımladığı bir bildiride, darbeyi “özlenilen hürriyeti getiren bir inkılap” olarak niteler ve “Kahraman Türk Ordusu ile İdealist Türk Gençliği”ne şükranlarını sunar. (Resim 2) O tarihe kadar DP iktidarına karşı bu doğrultuda hiçbir açıklaması veya eylemi olmayan TMMOB, bildiride devrilen DP iktidarını eleştirir, ayrıca kendisine verilecek her türlü göreve hazır olduğunu da bildirir. (5) TMMOB yayın organında yer alan diğer yazılar da bu yöndedir.

27 Mayıs günü ve öncesi farklı olaylarda ölen beş genç, yönetimdeki Milli Birlik Komitesi (MBK) tarafından Hürriyet Şehitleri olarak nitelendirilir ve büyük bir törenle Anıtkabir’de toprağa verilirler. MBK, Anıtkabir’de yapılacak düzenleme için TMMOB’u görevlendirir. Aralarında mimarlardan Bülent Onaran, Şevki Vanlı ve Ferzan Baydar’ın bulunduğu bir kurul, bu konuda ayrıntılı bir rapor hazırlarlar. (6) TMMOB, bütün üyelerini düzenlenecek törene katılmaya çağırır.

TMMOB ile MBK arasındaki ilişkiler çok olumlu başlamıştır. TMMOB Başkanı Daniş Koper, Cemal Gürsel hükümetinde Bayındırlık Bakanı olarak görev alır. 27 Mayıs hükümetlerinde görev alanlar arasında, mimarlarların yakından tanıdığı SBF Şehircilik Kürsüsü’nden Fehmi Yavuz, İTÜ öğretim üyesi Mukbil Gökdoğan ve TMMOB yöneticilerinden Rüştü Özal da vardır.

Şevki Vanlı ve Atila Alpöge’den 27 Mayıs Yorumu

O tarihte Mimarlar Odası Sekreter Üyesi olan Şevki Vanlı, 27 Mayıs’ın nasıl değerlendirilmesi gerektiğini ve yeni koşullar içinde meslek örgütlerine düşen sorumlulukların neler olduğunu anlatırken şöyle demektedir:

“27 Mayıs meşru ihtilalinin hedefi olan, insan hakları ve memleket menfaatlerinin korunması unsurlarını temin için gençler hayatlarını ortaya koydular. Ordu en medeni şekilde sözünü söyledi... Önümüzde daha yapılacak dağlar kadar iş, bütün milletin iştirakini beklemektedir. Her meslek topluluğu, toplum içerisindeki, kendisiyle ilgili davranışların tashihine gitmek suretiyle, meselelerin en seviyeli çözümlerini verebilecek bir zeminin kurulması için çalışmalıdır.” (7)

Görece daha genç olanlar daha heyecanlıdır; 27 Mayıs’ın yepyeni bir çağ açtığını ve aydınlara büyük görevler düştüğünü düşünmekte, mimar ve mühendislerden daha etkin eylemler beklemektedirler. Mimar adaylarından İTÜ öğrencisi Atila Alpöge’nin, TMMOB yayın organında yayımlanan yazısında şu görüşler yer almaktadır:

“Genellikle bir aydınlar hareketi olarak görülen 27 Mayıs devriminin yurdumuzu yepyeni bir çağın eşiğine getirdiği bilinen bir gerçek... Bu çağ, fedakârlıklar, ülkücülük çağıdır. Her aydının üstüne büyük sorumlulukların çöktüğü bir çağdır. Acaba 27 Mayıs’tan beri biz mühendis ve mimarların tutumunda bir değişiklik olmuş mudur? Bu ulusal meseleler karşısında davranışımız nedir? Milyonlarca kişi bizlere ellerini uzatmış, aydınlığımızdan biraz pay, biraz ışık bekliyorlar... Tarihe ve gelecek kuşaklara sorumluyuz.” (8)

Ülkede 27 Mayıs sonrası aydın kesimlerdeki yeni bir toplum projesi yaratma bağlamında duyulan heyecana, mimar ve mühendislerin çoğunluğunun fazlaca katılmadığını söylemek yanıltıcı olmayacak. Örneğin TMMOB yayın organında, ülke sorunlarıyla ilgili makaleler eskiye göre daha sık yayımlanmaktadır, ama bu yönde örgütsel ve sistematik bir eylemlilik görülmemektedir. Genel tutum, değişen iktidarla işbirliği ve uzlaşıyı sürdürme şeklinde özetlenebilir.

Mimarlar Odası Yönetimi ve 27 Mayıs

Mimarlar Odası’nın 27 Mayıs’a ilişkin tutumunu, Oda Yönetim Kurulu kararlarından izleyebiliyoruz. Yönetim Kurulu’nun, 31 Mayıs 1960 tarihli toplantısında “Milli İnkılap hareketiyle ile ilgili hususlar görüşüldü” denilerek “Milli Birlik Komitesi’ne eski iktidarın mimari faaliyetlerinin yerinde ve ilme uygun olmadığı ve bunların mesnetleriyle birlikte efkarı umumiyeye duyurmak istenildiğinin bildirilmesi” konusunda bir karar alınır ve ayrıca şöyle denilir:

“Türk devletinin temellerinin yeni baştan ele alındığı bu devre zarfında meslek odası olarak gerek Anayasa hazırlanmasında, gerekse Anayasa ışığı altında hazırlanacak veya revizyona tabi tutulacak mevzuata dair odamızın gerek amme menfaati, gerekse mesleğimizle ilgili inkişaf ve tatbikatı düzene koymak bakımından, oda olarak yapacağımız çalışmaların zaman, seviye ve müracaat makamlarının tesbiti hususunda prensip kararı itihazına...” (9)

Oda Yönetim Kurulu’nun 24 Haziran 1960 tarihli olağanüstü toplantısında, odaya iletildiği anlaşılan bazı sorular yanıtlanarak yeni Anayasa’ya ilişkin ayrıntılı görüşler belirlenir. (10) Görüşlerde, özgürlüklerin kamu yararına sınırlandırılması, kültür ve sanatın sosyal haklardan sayılması, ülke genel ve fiziki planlaması, kent planlaması, bir planlama örgütünün kurulması ve kültürel ve tarihî mirasın korunmasına ilişkin, Anayasa’da yer alması istenilen hükümler dile getirilmektedir. Ayrıca iki meclisli bir yönetim, ikinci meclise meslek kuruluşlarından üye alınması, referandum gibi konularda da öneriler belirtilmiştir. Bir anlamda odanın uzunca bir dönem sürdüreceği politikaların ilkelerini oluşturan bu görüşlere, üyelerden biri “Oda ile ilgili olmayan maddelere cevap vermenin doğru olmadığı kanaatindeyim” diyerek karşı oy kaydı düşer.


Mimarlar Odası’nın, Anayasa projesiyle böylesine yakından ilgilenmesi, bu konuda TMMOB’dan daha duyarlı olması, dikkati çeken bir farklılıktır. Zira, TMMOB çevrelerinde böyle bir çalışma yoktur. Ancak değindiğimiz iki karar doğrultusunda o dönemlerde Mimarlar Odası’nda neler yapıldığı karar defterlerinde görülmemektedir.


Yönetim Kurulu, 27 Mayıs hareketini anıtsallaştıracak projelerle de yakından ilgilenmiştir. “Anıtkabir’de yaptırılacak Hürriyet Şehitleri Abidesi”, “27 Mayıs Şehitliği Proje Yarışması” ve “Beyazıt Meydanı Hürriyet Anıtı” konularında kararlar almıştır.

147’ler Olayı ve Mimarlar

Yassıada yargılamalarının hukukdışılığı ve özellikle uygulanan idam cezaları, bugün de tartışılmaktadır. Ama darbenin zaten olağan hukuktan farklı olduğu, başladı mı nerede duracağının belli olmayacağı açıktır. MBK, 28 Ekim 1960’ta çıkardığı bir yasa ile başlangıçta “müttefiki” olan üniversiteye de yönelir ve bir gerekçe göstermeden 147 öğretim üyesini üniversiteden uzaklaştırır.

Üniversitelerden uzaklaştırılan 147 öğretim üyesinin içinde İTÜ Mimarlık Fakültesi’nin kurucusu Emin Onat, yine bu fakülteden Orhan Safa, Kemal Ahmet Aru, Sabri Oran, Eyüp Kömürcüoğlu, Orhan Bolak ve Sabahattin Eyüboğlu da vardır. Orhan Bolak, o tarihlerde aynı zamanda Mimarlar Odası Başkanı’dır. Ama ilginçtir, üniversitelerin ve öğrencilerin karşı çıkmasına, rektörlerin kararı protesto ederek istifa etmelerine karşın, oda ve TMMOB çevresinde bu konuda bir tepki görülmemektedir.

Bir buçuk yıl sonra İTÜ Senatosu aldığı bir kararla öğretim üyelerinin üniversiteye geri dönmelerini sağlar. (11) Ama Mimarlar Odası’nın 1 sicil numaralı üyesi Emin Onat için bu artık olanaklı değildir, 17 Temmuz 1961’de aramızdan ayrılmıştır.

Kurucu Meclis, Yeni Anayasa ve Referandum

MBK’nın çoğunluğu, en kısa sürede yargılamaları tamamlama, yeni bir Anayasa’yı yürürlüğe koyma ve seçimlere giderek iktidarı sivillere devretme amacındadır. Anayasa hazırlığı için bir Temsilciler Meclisi oluşturulur. Meclise meslek kuruluşlarından da üyeler katılmaktadır. TMMOB’un, meclise gidecek iki üyesini seçmek üzere 27 Aralık 1960 günü yaptığı olağanüstü genel kurul çekişmeli geçer. Sonunda, her biri MBK hükümetlerinde bakanlık yapmış olan Daniş Koper ve Feridun Üstün temsilci seçilir. TMMOB tercihini düzenden yana yapmıştır. Mimarların adayı Vedat Özsan yeterli oyu alamamış, yedekte kalmıştır. (12)

27 Mayıs’ın en kalıcı projesi yeni Anayasa’dır. Hatta, Anayasa’nın öngördüğü farklı bir devlet yapısından dolayı 27 Mayıs sonrasına o dönem, bugün kullanıldığından farklı anlamda, “İkinci Cumhuriyet” denilmeye başlanmıştır. Bugün bile Türkiye’nin en demokratik anayasası olarak nitelendirilen 1961 Anayasası’nın en önemli özellikleri, güçler ayrılığı ve yargı bağımsızlığını pekiştirmesi, Anayasa Mahkemesi ve Danıştay ile siyasal iktidarları hukuk denetimi altına alması, üniversite ve diğer kurumlarda özerkliği sağlaması ve sosyal devleti öngörmesi şeklinde özetlenebilir.

1961 Anayasası ile işçilere grev hakkı tanınmış, yurttaşların sağlık, öğrenim, konut gibi sosyal hakları devlet güvencesi altına alınmıştı. Anayasa’da “Devlet, yoksul veya dar gelirli ailelerin sağlık şartlarına uygun konut ihtiyaçlarını karşılayıcı tedbirleri alır” hükmü yer alıyordu. Ayrıca Anayasa devlete, “tarih ve kültür değeri olan eser ve anıtların korunması”nı açık bir görev olarak vermişti. Meslek örgütlenmemizin temel yasal dayanağını oluşturan “kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu” kavramı Anayasa’nın 122. maddesinde tanımlanmıştı.

Anayasa, 9 Temmuz 1961 günü halkoyuna sunulur. Halk oylaması sonuçları aydın kesimi ve orduyu şaşırtır. Anayasa halkın ancak % 61,7 desteğini almış, halkın % 40’a yakını Anayasa’ya “Hayır” demiştir. Aslında bu oran, Anayasa’dan çok 27 Mayıs’a karşı olanların tepkisini yansıtmaktadır. DP’nin devamı olarak kurulan Adalet Partisi, halk oylaması öncesinde “hayırda hayır vardır, “hayırlı olsun” diyelim gibi örtülü sözlerle bir karşı kampanya yürütmüştür. Halk oylaması öncesinde TMMOB yayın organında da benzeri bir ifadenin kullanılması, “Hayırlısı ne ise o olsun” denilmesi ilginçtir. (13) TMMOB çevresinde, sınırlı birkaç yazının dışında, Anayasa ile ilgili genel bir sessizlik egemendir.

Seçimler ve Geriye Dönüş

Anayasa’nın kabulünden üç ay sonra 15 Ekim 1961’de yapılan seçimlerde CHP % 36,74, AP % 34,79, CKMP % 13,96 ve YTP % 13,73 oy alır. Genel beklentinin tersine CHP tek başına hükümet kuracak çoğunluğu sağlayamamıştır. Bu tablo, 27 Mayıs’ın getirdiği anayasal kazanımları korumaya çalışan “ilerici” güçlerle, bu kazanımları ortadan kaldırmaya yönelik “tutucu” güçler arasında, sonunda 12 Mart ve 12 Eylül’e varacak sürekli bir çatışmanın habercisidir.

Seçim sonrası koalisyon görüşmeleri sürer ve sonunda CHP ve AP, İsmet İnönü’nün başbakanlığında bir hükümet kurar. Hükümette İmar ve İskân Bakanı, Mimarlar Odası ve TMMOB yönetimlerinde görev almış olan ve yeni kurulan AP’nin İstanbul İl Başkanlığı’nı yapan Muhittin Güven’dir. Güven, askerî yönetimin baskısı altında sürdürülen seçim kampanyası sırasında yaptığı “Gözlerime bakın, ne demek istediğimi anlarsınız” diyen konuşmasıyla ünlenmiş, hatta bir süre tutuklu kalmıştır.

27 Mayıs sonrası, o zamanki deyimiyle toplumun “zinde güçleri”, 27 Mayıs’ın özellikle Anayasa bağlamında getirdiği kazanımlara sahip çıkma mücadelesi vermişlerdir. Mimarlar Odası da bu safta yerini almıştır. Ancak, zamanla siyasal güçleri artan “tutucu” kesimler, 27 Mayıs Anayasası’nı “lüks” bulmaya, “bu Anayasa ile devletin yönetilemeyeceğini”, hatta bu Anayasa ile getirilen özgürlüklerin üzerinin “şalla örtülmesi” gerektiğini söylemeye başlamışlar ve bu yönde politikalar sürdürmüşlerdir. Öte yandan, ordu içinde ve kamu yönetiminde 27 Mayıs geleneğine sahip çıkan güçler, sürekli tasfiyeye tabi tutulmuşlardır. Bugün de aynı tasfiye sürecinin yeni aşamalarının yaşandığını söylemek yanıltıcı olmayacaktır.

27 Mayıs’ın Getirdikleri ve Mimarlar Odası

Mimarlar Odası’nın 1960 sonrası, giderek siyasallığı artan ve “Mimarlar Odası Toplum Hizmetinde” sloganında özetlenen gündemi, neredeyse bütünüyle 27 Mayıs’ın getirdiği yeni toplum projesiyle bağlantılıdır. Özellikle “planlı kalkınma” ilkesi, odanın önemli bir çalışma aksını oluşturmuştur. Oda, yeni kurulan Devlet Planlama Teşkilatı ve çevresi ile sürekli bir ilişki içine girmiştir. Planlamanın, fiziki boyutta “milli fiziki plan”, “bölge planları”, kentler için kapsamlı “nazım planlar” düzeyinde geliştirilmesi yaygın olarak savunulmuştur. Bu bağlamda kentleşme olgusu üzerinde ağırlıkla durulmuştur. Konut, odanın diğer önemli çalışma akslarından biri olmuştur. Odanın yürüttüğü ve kamuoyunda geniş destek bulan “Boğaz Köprüsü’ne Hayır” ve “Özel Yüksek Okullar Kapatılmalıdır” kampanyaları, yine Anayasa’nın “sosyal devlet” ilkesini dayanak almıştır.

12 Mart ve 12 Eylül “darbe” dönemlerinde, 27 Mayıs Anayasası’nın kazanımlarını ortadan kaldırmaya yönelik değişiklik girişimlerine, Mimarlar Odası güçlü bir şekilde karşı çıkmıştır. Örneğin 1971 Mayıs’ında Mimarlar Odası adına yapılan açıklama şöyle bitiyordu:

“Biz mimarlar, ulusça kalkınmanın vazgeçilmez öğeleri olan teknik elemanlar, 1961 Anayasası’nı kabul ve ilân eden ve onu ‘hürriyet ve adalete aşık evlatlarının uyanık bekçiliğine emanet eden’ Türk milletinin halktan yana ve milli güçleri olarak, ‘27 MAYIS ANAYASASI’NDAN GERİYE DÖNÜLMEMELİ’ diyoruz.”(14)

Odanın, diğer ilerici kesimlerle birlikte sürdürdüğü bu direniş, zaman zaman belirli başarılar kazanan bir toplumsal muhalefet hareketine dönüşmüştür. 27 Mayıs’ın, Anayasa ile getirdiği temel ilkeler, ne kadar budansa ve ortadan kaldırılmaya çalışılsa da, toplumumuz için bugün de yol gösterici önemli bir deneyim olma niteliğini korumaktadır.

Bu yazının sınırlı hacmi içinde değinemediğim şeyler mutlaka vardır. Eleştiri ve katkılarla bu eksikliğin giderileceğini, konu üzerinde daha kapsamlı çalışmalar yapılacağını umarım. Bu arada, meslek topluluğumuzu yakından etkileyen 12 Mart ve 12 Eylül darbelerinin ayrıca ele alınması gerektiğini belirtmeliyim.

NOTLAR

1. Türkiye’de mimarlığın Osmanlı’dan 1970’lere kadar bir meslek olarak gelişimi, Gülsüm Baydar’ın doktora tezinde ayrıntılı olarak ele alınıyor: Baydar, Gülsüm, 1989, The Professionalization of the Ottoman-Turkish Architect, University of California, Berkeley, yayımlanmamış doktora tezi, ss.250-251.

2. TMMOB’un bu yıllardaki çalışmaları için önemli bir kaynak, birliğin haftalık yayın organı, sonradan adı Teknik Haber olarak değiştirilen Mühendislik Mimarlık gazetesidir.

3. 1959, “... Nafia Vekili İleri’yi Ziyaret...”, Mühendislik Mimarlık, 22 Ekim 1959, sayı:104, s.1.

4. 1969, “Mühendisler Kongresi’nde Başkan Kürsüden İndirildi”, Milliyet, 13 Nisan 1969, s.5.

5. 1960, “Türk Silahlı Kuvvetlerinin Milli Hareketini Şükranla Karşılayan Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği İdare Heyetince Bir Tebliğ Neşredildi”, Teknik Haber, 5 Haziran 1960, sayı:131, s.1.

6. 1960, “Rapor”, Teknik Haber, 5 Haziran 1960, sayı:131, s.1.

7. Vanlı, Şevki, 1960, “27 Mayıs ve Meslek Davranışı – Meseleler ve Merciler”, Teknik Haber, 19 Temmuz 1960 sayı:136, s.3.

8. Alpöge, Atila, 1960, “27 Mayıs ve Bizler”, Teknik Haber, 12 Eylül 1960sayı:144, s.2.

9. 1960, Mimarlar Odası Yönetim Kurulu Karar Defterleri, 6. Dönem, Toplantı No:11, 31 Mayıs 1960. Bu ve daha sonraki 17 sayılı toplantıya yönetim kurulundan; Orhan Bolak, Bülent Onaran, Şevki Vanlı, Ferzan Baydar, Tuğrul Akçura ve Cihat Burak katılmışlardır.

10. 1960, Mimarlar Odası Yönetim Kurulu Karar Defterleri, 6. Dönem, Toplantı No:17, 8 Temmuz 1960.

11. 1962, Milliyet, 20 Nisan 1962, s.1.

12. 1961, “Temsilciler Meclisine İştirak Edecek Olan İki Birlik Temsilcisi Olağanüstü Kongrede Seçildi”, Teknik Haber, 2 Ocak 1961, sayı:160, s.1.

13. Neyaptı, Yakup, 1961, “Tarihi Gün Yaklaşırken”, Teknik Haber, 3 Temmuz 1961, sayı:184, s.1.

14. 1971, “Yeni Anayasa Tasarısı Üzerine Mimarlar Odası Görüşü”, Mimarlık, sayı:4-5, ss.2-3.

Bu icerik 5543 defa görüntülenmiştir.