353
MAYIS-HAZİRAN 2010
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

YAYINLAR



KÜNYE
DOSYA: XII. Ulusal Mimarlık Sergisi ve Ödülleri, 2010

12. Ulusal Mimarlık Sergisi ve Seçici Kurul Çalışması

Doğan Tekeli

Bu yıl Türk mimarlığının başarılı ürünleri 12. kez sergileniyor. Özverili çalışmaları ile sergiyi gerçekleştiren Odamıza, Sergi Komitesi’ne ve eser gönderen tüm meslektaşlarımıza teşekkür etmeliyiz.

Gönderilen zengin içerikli ve uluslararası düzeyde her türden yapı ve proje mimarlığımızın ulaştığı üst düzeyi bir kez daha kanıtlıyor. Meslektaşlarımız, çağdaş teknolojiyi, çağdaş mimarlık dilini kullanmada ve grafik sunumda başarılarını gösteriyorlar. Mimarlığımızın sert uluslararası rekabet ortamında, dev mimarlık büroları karşısında yurtdışında gerçekleştirdikleri yapılar sergide özellikle dikkati çekiyor, mimarlığımızı gururlandırıyor.

Böyle üstün nitelikte bir sergide seçici kurulda görev yapmanın nasıl bir sorumluluk yüklediğini eminim meslektaşlarımız hissedeceklerdir. Mimarlar Odası’nın bu dönem görevlendirdiği seçici kurul bu büyük sorumluluğun bilinci ile hiçbir peşin fikre saplanmadan, içtenlikle, sunulan eserleri ve birbirlerini anlamaya çalışarak, görevini tamamlamıştır.

Bilindiği gibi iki yılda bir düzenlenen Ulusal Mimarlık Sergileri vesilesi ile bir seçkin meslektaşımız yaşam boyu başarısını simgeleyen ve Mimar Sinan’ın adını taşıyan “Büyük Ödül” ile ödüllendirilmektedir. Seçici kurul yaptığı değerlendirmeler sonunda, yarım yüzyıla yaklaşan meslek yaşamındaki başarılı çalışmaları nedeni ile bu dönem, Sayın Mehmet Konuralp’i bu onur verici ödüle layık görmüştür.

Sayın Konuralp ile Anma Programı konusu olacak Sayın Zeki Sayar’ın ve Mimarlığa Katkı Dalı ödülleri verilen meslektaşlarımızın seçilme gerekçeleri, Seçici Kurul Raporu’nda açıklandığı için burada değinilmemektedir. Buna karşılık burada Yapı ve Proje dallarındaki ödüllendirme sürecini biraz açmak yararlı olacaktır.

Tümüyle farklı koşular ve olanaklarla gerçekleştirilmiş her türden yapı ya da projenin objektif kriterlerle değerlendirilmesi acaba nasıl yapılmalı idi? Ağa Han Mimarlık Ödülleri jürilerinin çok daha farklı coğrafyalarda, farklı olanaklarla meydana getirilen değişik yapıları kendi sübjektif mimari anlayışlarına göre değerlendirdiğini biliyoruz. Değerlendirme böyle olunca, başka bir jüri bambaşka sonuçlara ulaşabiliyor, bir jürinin elediği bir eser, başka bir jüri tarafından ödüllendirilebiliyor. Belki de bu nedenle birçoğumuz uzun yıllar bu tür ödüllendirmeyi elma ile armudun karşılaştırmasına benzetmiş, inandırıcı bulamamıştık.

Genel olarak tarif edilebilir kriterlerle değerlendirme yapılabilen mimari proje yarışmalarında bile jüri kararları kolay kolay kabul görmüyor. Ulusal Mimarlık Sergisi’nde ise, bu türden kriterler bile saptanamayacağı için, çalışma yöntemi üzerinde özellikle durulmuş, kurul üyelerinin herbirinin kendi mimarlık anlayışlarına göre ilk değerlendirmeleri yapmaları tek yöntem olarak kalmış ve benimsenmiştir.

Bu arada, sergiye gönderilen bazı eserlerin daha önceden proje yarışmalarına katılıp yarışma jürileri tarafından değerlendirilmiş olmalarının, Ulusal Sergi’deki ödüllendirmelerde dikkate alınmamaları da kararlaştırılmıştır.

Kararlaştırılan yönteme göre kurul üyeleri sergiye katılan tüm eserleri kendi kendilerine incelemişler ve hiçbir etki altında kalmadan ilk değerlendirmelerini yapmışlardır. Daha sonra yapılan toplantılarda bu kişisel değerlendirmeler ortaya konulmuş, ödül adayları belirlenmiştir. Bu sürece devam edilerek çeşitli toplantılarda ödül adayları üzerinde görüşmeler yapılmış ve ödül verilecek eserler oybirliği ile saptanmıştır.

Yapılan seçimlerde, seçici kurulun, gücünü biçimden çok düşünceden alan, özgün, yalın, yapmacıksız tasarımları değerlendirip öne çıkardıkları görülmüştür. Seçici kurulun oybirliği ile yaptığı bu değerlendirmelerin mimarlık toplumumuz tarafından bir mesaj olarak algılanacağını ümit ediyorum.

Bu sergide de, bazı eleştirmenlerimizin bizde ütopik mimari olmadığı hakkındaki düşünceleri bir kez daha doğrulanmış sayılabilir. Ancak uzun yıllar Türkiye’de mimarlık pratiğinin içinde yaşamış, hatta şanslı sayılabilecek bir meslek yaşamını tamamlamak üzere olan bir mimar olarak, bu eleştiriye katılamadığımı söylemek istiyorum. Kamunun ve özel sektörümüzün, mimarlık mesleğini, benimsemedikleri, yüreklendirmedikleri ülkemizde, belki, ütopya eksikliği değil, tüm güçlüklere ve anlayışsızlığa karşın bugün ulaşılan düzey bizi şaşırtmalıdır.

Kanımca, gelecek dönemlerde, uluslararası mimarlık dilinden belki daha az etkilenen, daha çok araştırma ve düşünce gerektiren özgün tasarımların sayısının artması, mimarlığımızın dünyadaki yerini daha da güçlendirecektir.

Bu ödüllerin, çalışma ve başarının toplum tarafından görülüp değerlendirildiğini göstermesi bakımından çok değerli ve yararlı olduğunu, belki ödül alanlardan çok, yeni mimar kuşakları için teşvik edici olduğunu düşünüyorum.

Ulusal Mimarlık Sergisi ve Ödülleri, bence, Odamızın en önemli ve yararlı etkinliklerinden birisidir. Büyük ödül ise AIA’in ve RIBA’nın Yaşam Boyu Başarı Ödülü anlamındaki altın madalyalarının benzeri sayılır. Amerika ve İngiltere’de, o ödüllendirmelerin nasıl değerlendirildiği bilindiği için, Odamızın bu sergileri düzenlemekte gösterdiği çabayı biraz daha sürdürmesini, ödüllerin kamuoyuna duyurulmasına daha çok önem vermesini diliyorum. Ayrıca ödüllerin sembolü olarak verilen pek sade küçük plaketlerin değiştirilerek daha anlamlı bir biçime kavuşturulmasını, ödülün bir madalya ve sertifika ile görsel bakımdan zenginleştirilmesini de Odamızın değerlendirmesine sunuyorum.

Bu icerik 3728 defa görüntülenmiştir.