353
MAYIS-HAZİRAN 2010
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

YAYINLAR



KÜNYE
DOSYA: XII. Ulusal Mimarlık Sergisi ve Ödülleri, 2010

Anma Programı: ZEKİ SAYAR (1905–2001)

“1931 yılından başlayarak 50 yıl boyunca Türkiye’de bir ilk olan Arkitekt (Mimar) dergisi ile sürdürdüğü öncü nitelikteki mimarlık yayımcılığı; bu dergi ile Türk mimarlığının tanıtımı ve saygınlığının sağlanmasına ve mimarlık alanında Cumhuriyet döneminin en önemli kaynaklarından birinin oluşmasına olan katkılarının yanı sıra, gerek Yüksek Mimarlar Birliği başkanlığı sırasında Mimarlar Odası’nın kurulması için yapmış olduğu öncü çalışmalar ve gerekse mimarlık ürünleri ile 1935’ler modernizminden 1970’lere kadar uzanan dönemde önemli bir kişi-kurum olan ZEKİ SAYAR’ın Türkiye mimarlığına olan büyük katkısının Mimarlar Odası Anma Programı çerçevesinde önümüzdeki iki yıl boyunca çeşitli yayın ve etkinliklerle gündeme getirilmesi, belgelenmeye ve değerlendirilmeye başlanmasına karar verilmiştir.”

Biyografi

“Arkitekt gizli sevgilim gibiydi, ondan vazgeçemiyordum. Mimarlık yaparak kazandıklarımın çoğu dergiye gidiyordu ve hatta bazen karımın bile bundan haberi olmuyordu. Neden bu işin ucunu hiç bırakmadığımı kendime bile açıklayamıyorum. Herkesin Türkiye’deki mimarlardan haberi olmalıydı ve herkesin mimarların neler yapmaya çalıştığını görmeleri lazımdı. Arkitekt bundan ibaretti.”

Batur, Afife, 1983, “Profile: A Tribute to Zeki Sayar”, MIMAR 10: Architecture in Development.

1905 tarihinde İstanbul’da doğan Zeki Sayar (Selah), 50 yıl gibi uzun bir süreye yayılmış olan mimarlık yaşamı boyunca pek çok alanda adını duyurmuş ve bu çok yönlü mimar kimliği onun diğer meslektaşlarından ayrılmasında en önemli özelliği olmuştur. Sayar, tutarlı mimarlık üretimi ve mimarlığın kurumsallaşma sürecine katkılarının yanı sıra, bugün kendi ismiyle birlikte anılan ve Türkiye mimarlığının, erken Cumhuriyet dönemi mimarlık ortamına ışık tutan belgelerin günümüze kadar ulaşmasına olanak sağlayan belki de tek kaynak olan “Mimar” ya da sonraki ismiyle “Arkitekt” dergisinin 50 yıllık yayın hayatını borçlu olduğu kişidir.

1928 yılında, aralarında Sedad Hakkı Eldem, Abidin Mortaş, Seyfi Arkan, Şevki Balmumcu, Abdullah Ziya Kozanoğlu’nun da bulunduğu Cumhuriyetin ilk mimar kuşağından18 kişilik bir grup ile aynı dönemde Akademi’den mezun olduktan sonra mimarlık hayatına atılan Sayar, aynı zamanda o dönem Akademi’nin bünyesinde yer alan ve ilk mimarlık örgütü sayılabilecek Güzel Sanatlar Birliği, Mimarlık Kolu Başkanı olarak görev alır. Bir mimarlık dergisi yayımlama düşüncesi de ilk olarak bu dönemde ortaya çıkar. Aralarında Abidin Mortaş, Abdullah Ziya Kozanoğlu, S. Akkaynak, Sedad Hakkı Eldem, I. Çeçen, Cemal ve Ş. Balmumcu’nun bulunduğu bir ekibin ortak çalışması olarak başlayan dergi projesi, ilerleyen yıllarda Mortaş, Kozanoğlu ve Sayar’ın ortaklığında yürütülmüş ve 1942 yılından sonra ise tamamen Sayar’ın kişisel çabaları ile yayın hayatında devam etmiştir.

Derginin ilk sayısı 1931 senesinde “Mimar” adı ile yayımlanır. Dergiye bu ismi veren kişi yine Zeki Sayar’dır. 1935 senesinde Türkçeden Arapça kökenli kelimeleri kaldırma yönündeki girişimler sonucunda derginin adı “Arkitek” olarak değişir. Arkitekt dergisi, dönemin yurt çapında öne çıkan projelerinin takip edilerek gündeme taşınması, tanıtılması ve desteklenmesini hedeflemenin yanı sıra, mimarlık teorileri, önemli yurtdışı kaynaklı teorik belgelerin çevirileri ve mühendislik konularına da yer verir. Bu açıdan bir dönemin mimarlık kültürüne ışık tutar niteliktedir. Zeki Sayar’ın dergide yayımlanan projeleri ve yazılarında da bu tutumun izlerini görmek mümkündür. 1942’ye kadar Sayar ve Mortaş birlikteliğinde hazırlanan editöryal yazı, bu yıldan sonra tamamen Sayar tarafından sürdürülür. Bu yazılarda Sayar’ın, genelde Türkiye mimarlığının yasal mevzuatı, mimarların kimlik sorunları gibi dönemin güncel konularına değindiği görülür. Bu anlamda Arkitekt’in Türkiye’deki mimarların mesleki ve yasal hakları konusunda bilinçlenmelerinde önemli bir rolü olduğu söylenebilir. Sayar’ın genelde belediyelerin hatalı uygulamaları, mimarların rasyonellik dışı fantezileri, mimarlık mirasının yanlış değerlendirilmesi gibi konulara değinen diğer yazılarında da gözlemlenen bu belki biraz pragmatist ama işlevsel ve gerçekçi tutum, bir bakıma derginin de mimarlık alanına yaklaşımının özünü oluşturmuştur. Arkitekt dergisi Ulusal Mimarlık Akımının yaygınlaştığı dönemlerde bile her zaman rasyonalist ve pürist tutumunu korumuş ve 50 yıllık yayın hayatı boyunca mütevazılığından ödün vermemiştir. Bugün Türkiye’nin mimarlık tarihine mal olmuş olan Arkitekt dergisinin, 1980 yılında Sayar’ın emekliye ayrılmaya karar vermesi ile son sayısı yayımlanana kadar devam eden bu kararlı sürekliliği, büyük ölçüde Sayar’ın kişisel emeklerinin ve özverisinin ürünüdür.

Zeki Sayar’ın yayıncılık hayatı, kariyerinin en önemli etkinlik alanı olarak öne çıkmış ve bu konum onun mesleki etkinliklerini ve Mimarlar Odası’ndaki görevlerini gölgede bırakmış olsa da, bu alanlarda imza attığı çalışmalar hem çok yönlü mimar kimliğinin önemli birer kanıtı, hem de yayıncılık alanındaki çalışmalarının temel esin kaynağıdır. Örneğin Güzel Sanatlar Birliği’nin Mimari Bölümü’ndeki başkanlığı sürecinde UIA ile kurulmasına öncülük ettiği yurtdışı bağlantıları, Türk mimarlık ortamının uluslararası düzeyde tanınmasında etkili olmasının yanı sıra Türkiye’de mimarlık mesleğinin örgütlenmesi ve Mimarlar Odası’nın kurularak yasallaşması yolunda önemli bir adımdır.

Yayıncılık alanında benimsediği pürist, rasyonel ve işlevsel tutum, mimari eserlerinde de kendini gösterir. İlk projelerinden İstanbul Kadıköy’deki Sani Yaver Villası, erken Cumhuriyet dönemi mimarisinin tipik bir örneği olmasının yanı sıra kütlesel organizasyonunda Sayar’ın daha sonraki yapılarında da kullandığı pek çok özelliği barındırır. 1944’te İstanbul Şehir Meclisi’nde İmar Komisyonu Raportörlüğü, Bütçe Komisyon Üyeliği görevleri ve İstanbul İmar Planı üzerine Henri Proust ile çalışmalarına başlayana kadar geçen sürede, İstanbul’da pek çok apartman ve villa projesi gerçekleştirmiş ve çeşitli yarışmalarda ödüller almıştır. 1930’ların başından 1970’lerin sonuna kadar sürdürdüğü mimarlık üretiminde rasyonel yapı anlayışına tutarlılıkla bağlı kalmış, dönemin biçimsel özelliklerini akılcı ve gerçekçi biçimde kullanmanın yanı sıra, işlevsel mekân kurgusu, malzeme seçimi ve inşaat tekniklerinde benimsediği sade ve net tavır, bu yapıların dönemin mimarlık ortamında öne çıkmasında etkili olmuştur. Bu bağlamda Mortaş ile birlikte tasarladığı Zonguldak Halkevi projesi, İkbal Apartmanları, Akev Tütün Fabrika ve Depo binası Sayar’ın öne çıkan eserlerindendir.


Bu icerik 5769 defa görüntülenmiştir.